Elişeva, gecenin bir yarısı uyanmış evinde olamamanın, yerini yadırgamanın burukluğunu yaşıyordu. İstemsiz gözlerinden yaşlar süzülmüş yastıkla buluşmuştu. Annesini şimdiden çok özlemişti. Kardeşi, ebe ninesi, biricik arkadaşı Gülfem'i. Ak kızla kara kızı... Bir süre daha için için yandıktan sonra uyumaya zorladı kendini. Zar zor uyumuştu tekrar.
~
Sabah erkenden uyanmış yan tarafıma bakınca Alparslan'ın hala uymuş olduğunu gördüm. Köyde erkenden kalkardık biz. Belli ki burada işler böyle yürümüyordu. Dikkatli bir şekilde onu uyandırmamaya çalışarak yatak odasından çıktım. Mutfak alt kattaydı sanırım. Hemen aşağı inip etrafa bakınınca, mutfak olduğunu düşündüğüm yere gittim. Doğru tahmin etmişim. Mutfak adeta sanat eseri gibiydi. Bizimkiyle kıyaslanamayacak derecede güzel ve herşey yerli yerindeydi. Çok aşırı büyük olmamakla beraber çok rahat hareket edebileceğim bir alana sahipti. İçerisinde küçük bir yemek masası vardı üzerinde de küçük bir vazoda laleler. Çok tatlı duruyordu. Detaylı incelemeyi sonraya bırakıp, biraz tereddüt etsem de dolabı açarak yapabileceğim şeylere göz attım. Ama pek de beklediğim gibi dopdolu değildi. Doğru ya... Ne zamandır Manisa'dalardı bu sebeple alışveriş de yapmamıştır. Ama ben kısıtlı malzemelerle sofra hazırlamayı iyi bilirdim. Bir kaç yumurta ve peynir zeytini kenarda gözüme çarpan biricik domatesi alıp hazırlığa koyuldum.
Oh, tamamdı işte. Bu yeter de artardı. Bence ideal bir sofra oldu. "Bence de." Arkamdan gelen sesle irkilip kapı pervazına yaslanan Alparslan'ı gördüm. Ayrıca ben sesli mi düşünmüştüm. "Ellerine sağlık, gitmeden alışveriş yapmamıştım. Bir çok şey eksik. Ama çok güzel idare etmişsin. Bu arada neden erkenden kalktın?"
"Biz köyde erkenden uyanırız..." boğazına bir yumru oturmuştu sanki. Bir süre de böyle olacaktı ama alışma süreciydi bu. Başını sallayarak " hadi gel, kahvaltımızı yapalım. Seni annemlerle tanıştırmak istiyorum. Aslında bana mesaj atmış kahvaltıya gelmemiz için. Sen hazırlamışsın ben arayıp öğleden sonra geleceğimizi söylerim."
"Bilemedim ben. Özür dilerim. Zaten mutfağada girerken tereddüt ettim am-..."
"Ne özrü gelincik? Olur mu öyle şey? burası senin evin. İstediğin yere istediğin gibi girebilirsin. Hatta biliyormusun annem kahvaltı hazırladığını duysa seni bağrına basar hamarat gelinim diye. Burda yaşadığımdan beri aklının hep bende olduğunu söylüyor artık içi rahatlar." Çekingen bir tebessüm atarak önüme döndüm. Pek fazla konuşmamıstık zaten. Çekine çekine belli etmeden yemeye çalıştım. Ama anlamış ve beni rahat olmam konusunda uyarmıştı. Kahvaltının sonuna gelince, ben yavaştan toplamaya başlamıştım. Alparslan da bana yardımcı oldu. Gerçekten ince düşünceliydi. Mutfağı toparladıktan sonra salona geçtik çay fincanlarımızla. Koltuğa oturmuştuk. Oturduğum koltuğun yan kısmına da o oturmuştu. Arada bir çayımızı yudumluyor ne yapacağımızı bilmiyor gibi sessizce oturuyorduk. Sessizliği bozan o olmuştu. "Nasıl? Beğendim mi evimizi?" Her evimiz dediğinde içim sıcacık oluyordu. Beni de hayatına ortak ediyor belkide alışmam konusunda farklı bir gayrete bürünüyordu. Yanındayken hissettiğim heyecana anlam veremesem de kötü bir şey olmadığına emindim. "Çok güzel. Sen mi düzenledin?" Dudağının kenarı kıvrılmış bana dikkatle bakıyordu."
"Mesleğimden ötürü böyle düşündün sanırım. Doğru tahmin. Düzen dizayn bana ait." Başımı sallayarak "zevkin güzelmiş..."
"Öyle mi dersin? Beğenmene sevindim o zaman" Tebessüm ederek susmuştum. O sıra aramızda buluna telefonu çalmış istemsiz oraya bakmıştım. Ceren diye biri arıyordu. Kimdi acaba? Kardeşi falan olabilir miydi Selma abladan başka? Alparslan'a bakınca gergince nefes aldığını gördüm. Acaba sevgi-... yok canım daha neler. Benimle mi evlenirdi o zaman. İçim huzursuz olmuştu. O da birşey dememişti. Ona soru dolu bir ifadeyle bakınca, "iş yerinden. Ben sonra dönerim." Yalan sayılmazdı sadece detay vermedi Alparslan. Ama bu durum. Bu açıklama Elişeva'nın içine su serpmemişti. Bu kız da Alparslan'ın renkli hayatının renklerinden biriydi. Hemde aileden biri. Elişeva'nın canı bir hayli sıkılacaktı.
~
"Hazırsan çıkalım mı gelincik?
"Hı hı. Hazırım çıkabiliriz."
"Dönüşte sana alışveriş yapalım olur mu?" Üzerimde ki çiçek baskılı elbisemi mi beğenmemişti acaba? Köy elbisesi değildi ki. Yada daha mı modern giyinmemi istiyordu? Ama ben böyleydim. Çok açık giyinemezdim. İstemezdim de zaten. Evet çeşit çeşit elbiselerin yoktu ama, aza kanaat etmeyi öğrenmiştim.
"Üzerine bakıp durma öyle. Kıyafetin çok yakışmış. Ben sadece eksiklerini ve birkaç kıyafet almak istedim o kadar. Senin için. "
"Anlıyorum... nasıl istersen? " Kapıya yönelmiştim ki, kolumdan tutup "Yapma ama böyle... yanlış anladın beni. Karımsın sen benim, hiç kötü düşünürmüyüm hakkında?"
"Hayır. Yanlış anlamadım. Teşekkür ederim ince düşüncen için."
"Emin misin? Kırgınca baktın sanki?"
"Hayır sana öyle gelmiş. Hadi gidelim artık aileni merak ediyorum." Bana gülümseyerek yanağımdan öpmüştü. Kapıyı açıp dışarıya çıkınca elim yanağımda öylece kaldım. Hiç böyle birşey beklemiyordum. Hızla atan kalbimi sakinleştirmek ister gibi bir kaç derin nefes alıp ardından bende evden çıkmıştım. Arabaya bindiğimde kemerimi takmamı bekledikten sonra aracı çalıştırmıştı. Yaklaşık yarım saat sonra büyük bir evim önünde durmuştuk. Belli ki çok büyüktü ve de güzel. Dışarısı bu kadar gösterişliyse içini düşünemiyorum bile. Girişteki kocaman sürgülü kapının açılmasıyla içeri girip aracı parketmişti Alparslan. İndikten sonra elimi tutup evin giriş kapısına doğru yürümüştük. Zile basıp bir süre bekledik. Kapı çok tatlı bir kadın tarafından açılmıştı.
"Hoşgeldiniz Alparslan bey oğlum." Alparslan onu gördüğüne sevinmiş gibiydi. Evin çalışanıydı sanırım. Bana da bizzat hoşgeldiniz demişti. Direk hoşgeldin diyebilirdi. Koskoca kadın neden böyle diyordu. Birbirimizden üstün olduğumuz bir konum yoktu. İnşaAllah, zengin züppelerden değildir Alparslan.
"Hoşbulduk selime sultan, nasılsın? " beni işaret ederek, " bak sana gelinini getirdim." Kadın hiç de inanmamış olacak ki, "sen ve evlenmek! Şaka mı yapıyorsun Alparslan bey oğlum?"
"O kadar mı ümitsiz vakayım?" Artık nasıl baktıysa kadına, "ciddisin? Nereden bu hanım kızımız?"
"Zehra teyzemi biliyorsun? Onun vesilesiyle oldu."
"Demek bu güzel kız oradan. " Utanmıştım. Biri iltifat edince istemsiz utanıyordum. " müsade edersen geçelim içeriye. Bizimkiler bizi bekliyordu dört gözle" kadın endişeyle, "Ah.. kusura bakmayın" biraz daha kenara geçerek, "buyrun hadi tekrardan hoş geldiniz" kadına tebessüm edip içeri geçmiştik. Büyük bir salona girince koltukta oturan kadın ayağa kalkarak, "hoş geldiniz canlarım... oğlum ne çok özledim seni" belli ki annesiydi bu kadın. Tekli koltukta oturan elinde gazetesini kapatarak bize doğru gelen adam da babasıydı muhtemelen.
"Hoş bulduk anne. Bende seni çok özledim. Nasılsın? İlaçlarını kullanıyorsun değil mi? İhmal etmiyorsun." Kadın ona şefkatle bakıp, "kullanıyorum oğlum. Baban unutmama izin vermiyor zaten. " babası söze girerek, "hoşgeldiniz demişti. İkisi de gayet cana yakındı ama babası yapısı gereği daha ağır duruyordu. "Hoşbulduk baba, gelininizi getirdim size" Annesi de babası da gurur ve mutlu bir ifadeyle, "hayırlı, mübarek olsun oğlum. Allah utandırmasın demişti. Ben başımı sallayıp içimden amin demiştim Alparslan da, "sağolun baba,amin." Demişti. Annesi bana sarılarak "hoş geldin ailemize kızım" o kadar güzel ve cana yakın davranıyordu ki, kendimi daha iyi hissetmiştim. " Teşekkür ederim, sağolun." Beni yönlendirmesiyle koltuğa oturmuştuk. "Nasılsın kızım? Yolculuk nasıl geçti."
"İyi geçti sağolun, bende iyiyim çok şükür siz nasılsınız?"
"Hamdolsun kızım, Allah bugünlerimizi aratmasın. Hem siz neymiş öyle, anne de lütfen?" Üzerimde ki çekingenliği tam atamamıştım hala. Annem aklıma gelmişti. Dolmayı bekleyen gözlerimi engelleyen konuşması olmuştu. "Eğer sende uygun görürsen tabi." Ona içten bir tebessüm yollayarak, "Tabi anne... demez olur muyum?" Daha da keyiflenmisti. Daha sonra durgunlaşarak, "kızım nikahınıza gelemedim kusura bakma olur mu? İlaç kullanıyorum ozellikle kemoterapi günlerinde çok halsiz bitkin ve yorgun oluyorum, değil yola çıkacak adım atacak halim olmuyor."
"Olur mu öyle şey hiçbir şey sağlıktan Daha önemli değil. Hem size de gönül koymadım zaten." Bir süre daha sohbet etmiştik. Alparslan'da babasıyla iş hakkındaydı sanırım sohbet ediyor. Bazı projelerden bahsediyordu. Arada bakışlarını üzerimde hissetmiyor değildim. Bende yanlız olmadığımı onun varlığıyla hissediyordum. Ayrıca Alparslan'nın bir erkek ve kız kardeşi olduğunu da öğrendim. Selma ablanın dışında. Kız kardeşi yurt dışındaymış erkek kardeşi de üniversitede tıp okuyormuş ama şimdi evde değildi. Öğlen yemeğini yedikten sonra müsade isteyip çıkmıştık. Alışveriş yapacaktık, mutfak için de eksikleri alacaktık.
"Önce senin için alışveriş yapalım gelincik olur mu?"
"Olur tamam." Düşününce küçücük bir çantaya gelmiştim. Beni düsündüğünden alışverişe götürmek istemişti. O düşünceli bir adamdı. Kısa bir süre sonra merkezi bir yer olduğu kalabalığından belli olan bir alışveriş merkezine gelmiştik. Alparslan elimden tutmuş öylece gideceğimiz yere doğru yürüyorduk. Önünde durduğumuz mağaza her halinden ben pahalıyım diye bağırıyordu. İçeriye girdikten sonra kadın reyonuna ilerleyip kendime uygun şeyler bakmaya çalışıyordum. Bazı parçalar o kadar açıktı ki, utanmadan edemedim. Ben böyle şeyler giyemezdim zaten. Alparslan hoşnut olmadığımı anlamış olacak ki "Nasıl rahat hissedeceksen, nasıl istiyorsan onlardan al gelincik. Çekinme lütfen." Başımı sallayıp bakınmaya devam ettim. Çok güzel bir kot pantolon vardı onu birde gözüne kestirdiğim yakasına özellikle hayran olduğum bir gömlek aldım elime müslin kumaştan imal edilmişti. Çok severdim. Biraz daha bakınıp çok güzel bir etek bulmuştum. Belden oturtmalı dizlerimin aşağısında biten aşağı doğru genişleyen tatlı bir etekti. Daha fazla almak istemedim ama Alparslan müsade etmedi. A dan z ye her şeyden almış itiraz etmeme müsade dahi etmemişti. Oradan çıkıp eve yakın bir markette durmuş ev için alışveriş yapmıştık. Orada ki işimizi de hallettikten sonra elimizde bir ton poşetle kendimizi anca eve atabilmiştik. Mutfağa geçip eşyaları yerleştirmiştik beraber. Daha sonra duş alacağını söyleyip yanımdan ayrılacakken, "senin için kıyafet çıkarayım mı Alparslan?" Güzel gözleri kısılmış içten bir gülümsemeyle, "sen zahmet etme gelincik. Ben birazdan sana yardıma gelirim beraber yemek yaparız."
"Yok. Zahmet olmaz. O zaman sen işini halledene kadar bende yemeği hazır ederim. İstediğin birşey var mı?"
"Yok gelincik. Ne olsa yerim. O zaman ben hemen gidip geleyim" diyip ayrılmıştı mutfaktan. Bende hemen yemeğe giriştim. O gelene kadar hazır olsun istiyordum. Pirinç pilavı ve fırında köfte patates yapmıştım. Aklıma annemlerin gelmesiyle boğazıma bir yumru oturdu. Bu kadar bolluk içinde olmaya alışık değildim. Bu yaşantı bana çok uzaktı. Herşeyden ziyade Alparslan'ın varlığı benim için en büyük destekti. Yabancı hissetmemem mutlu olmam için herşeyi yapıyordu. Yemekler hemen hemen hazır sayılırdı. Alparslan da mutfağa gelmişti o sıra, "Kusura bakma gelincik. Bir kaç telefon görüşmesi yaptım. Yetişemedim sana."
"Estağfurullah olur mu öyle şey. Zor birşey değil ki. Hallettim ben birazdan hazır olur. "
"Ellerine sağlık şimdiden mis gibi koktu." Ona tebessüm ederek "şey seninle konuşmak istediğim bir mesele var da..."
"Tabi. Tabi gelincik. Nedi konu?"
"Üniversite... Hani konuşmuştuk ya?"
"Evet evet. Sen liseyi bitirmiştin değil mi? Seni dershaneye yazdıralım destek alarak çok daha kolay istediğin kıvama gelirsin."
"Hayır hayır. Böyle birşeye gerek yok. Ben zaten bu sene sınava katıldım. Ve hemen hemen istediğim bir puan aldım" şaşırmıştı bu söylediğime.ona jinekolog olma hayalimden bahsetmiş konuyu açmıştım ama sınava girdiğimi bilmiyordu. Kaşları havalanmış şaşkınlığının yansıdığı sesiyle, "öyle mi? Peki kaç puan aldın? Ona göre tercihleri kaçırmayalım?"
"Şey... 450 puan aldım. İstanbul universitesinde okumak çok istiyorum eğer orayı tutturabilirsem çok mutlu olurum"
"Ne diyeceğimi bilmiyorum Elişeva. MaşaAllah sana. Bu kadar zorluğun içinde bu başarı gerçekten takdir edilesi. " utanmıştım. Sessizce "Teşekkür ederim demiştim"
" o zaman senin için hemen bir tercih listesi hazırlayalım? Ben iyiyimdir bu işlerde erkek kardeşime falan da ben yardımcı olmuştum ne dersin?" Heyecanla, "Çok sevinirim. Teşekkür ederim..." demiştim.
Yemek hazır olduktan sonra sofrayı kurmuş yemeğimizi yemiştik. Ondan sonra salona geçip tercih için bir kağıt kalem getiren Alparslan'la tercihlerimi sıralamıştık. Laptoptan tercihlerimi girip kaydettikten sonra Alparslan bana bir kutu uzatmış ve artık ihtiyacım olacağını söylemişti. Telefon almıştı. Pek anlamasam da, bana nasıl arama vs. Yapacağımı göstermiş az çok bir kaç birşey öğrenmiştim. Çok mahcup oluyordum ona karşı. Bunun için bana biraz kızmıştı. Ama içim rahat etmiyordu ne yapayım.
Yorumlarınızı eksik etmeyiniz. Keyifle okumuşsunuzdur inşaAllah. Hayırlı akşamlar cümleten.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |