Bir haftadır o kadar güzel bir tempoyla ilerliyorlardı ki, geleni gideni eksik olmuyordu. Genel olarak tatlı üzerine kurulu bir dükkan olsa da, poğaça tarzı tuzlu ikramlıklar da yer alıyordu menü arasında. Atıştırmalık, arkadaş kardeş ya da iki güzel çiftin dahi severek oturacağı çay kahve eşliğinde tatlı yiyebileceği bir mekan olmuştu. Ne çok büyük ne de çok küçüktü. Gayet ideal bir kafe boyutunda, bir anda bir çok kişiye hizmet verebilecek kapasitede bir yerdi. Dışarıda oturmak isteyenler için de yerler mevcuttu. İçerisinin dekorasyonu insanları o kadar etkiliyor ki çoğu zaman dışarıda oturmuyorlardı bile. Özellikle gençler tarafından çokça resim çekilip, ilgi alanı halini oluşturuyordu. Aybala bir haftadır yanında servise yardım etmesi için birini arıyordu. Henüz bulamamıştı ama bulacağına inancı tamdı. Ssğolsun ikizi bir haftadır bütün işleri babasına bırakmış kendisine yardım ediyordu, acil yoğun bir iş olmadığından rahat olsa da yarın için bir süre gelemeyeceğini bildirmişti. Şirket adına yapılacak önemli bir toplantı için sunum hazırlaması gerekiyordu. Neyse ki yetiştirmek için Zümra ya da Göktuğ'dan yardım alırım diye düşündü. Kapıdan giren kendi yaşlarına yakın bir kız kendisine doğru ilerleyip, "merhaba?" Demişti.
Aybala, güler yüzüyle kendisini karşılamış içten bir samimiyetle cevaplamıştı. "Merhaba, hoş geldiniz... "
"Şey... herhangi bir ilan yoktu ama acaba garson vs. Arıyor musunuz? Ben üniversite 4. Sınıfa gidiyorum, son senem yani. part-time bir işe ihtiyacım var ama dersimin olmadığı zamanlar tam gün çalışırım söz." Kör istedi bir göz Allah verdi iki göz, acaba aradığı kişi bu olabilir miydi?
"Ama bazen çok yoğun oluyor nasıl yetişebilirsin ki?" Kararsız kalmıştı açıkçası.
"İnanın çok yoğun bir ders programım yok, bazı dersleri üstten aldığımız için daha rahatım"
"Peki. O zaman yarın gel başla" Aybala'nın bu kadar çabuk kabul etmesini beklemiyordu. Şaşkınlığı yüzünden okunan kıza gülerek, "bakma öyle çok yakın bir zamanda mezun oldum bende. Ne kadar maddi sıkıntı çekmesem de öğrenci olmanın bazı zorluklarını biliyorum, gerekirse bir kişi daha alırız olmaz mı?"
"Çok teşekkür ederim, inanın ne diyeceğimi bilmiyorum, o kadar şaşkınım ki, rüya gibi. Hiç umudum yoktu ama şansımı denemek istedim. "
"İyi ki geldin, adın neydi bu arada ve kaç yaşındasın?"
"Leyla, adım Leyla. 22 yaşındayım."
"Memnun oldum Leyla, bende Aybala."
"Bende öyle.."
"Yaşlarımız yakınmış bende 23 ama yakında 24 oluyorum. O zaman hayırlı olsun"
"İnşaAllah, teşekkür ederim tekrardan "
"Ne demek, bu arada hangi bölümü okuyordun? "
" matematik bölümü, Allah nasip ederse öğretmen olacağım"
"İnşaAllah can benim, çok güzel. Benim biraz matematik zayıf ama ikizimin ki harikadır" eliyle karşı masaya servis yapan ikizini gösterince, şaşirmışti Leyla.
"İkiziniz mi var? Gerçi benziyorsunuz da, ama ayır edilemeyecek ikizlerden değilsiniz"
"Çift yumurta ikizi olunca..."
Leyla da tebessüm etmişti bu duruma, gözleri ara ara Eymen'e kayıyordu, ya ikizi olduğuna şaşırdı benzerliğe bakıyor ya da yakışıklı kardeşinden etkilendi diye düşündü.
"Leyla?"
"Ha? Ay, şey... kusura bakmayın."
"Şu sizli konuşmayı bir kenara bırakalım olur mu? Aybala de lütfen.."
"Peki Aybala... "
"O zaman yarın görüşmek üzere "
"Görüşmek üzere, Allah'a emanet ol"
"Sende canım.." giden kızın ardından başını sallayarak gülmüştü. Bakalım neler olacaktı. Sipariş hazırlaması için yanına gelen kardeşine, "seni alan yaşadı hee.." Demişti. Kaşları çatilan ikizi anlam veremediği bu söz karşısında bir kaç saniye sustuktan sonra, konuştu. "Ne alaka ikiz? Durup dururken ?"
"Ay durup dururken değil, öyle aklıma geldi işte."
"Ben şuanlık düşünmüyorum canım"
"Sende amcam gibi.. sonra dalga konusu olursun bak"
"Yahu amcam evlenmiyeceğim, adımı tarihe yazdıracağım falan diyormuş, ben şu an düşünmüyorum diyorum, arada ki farkı kaçırma tamam mı tatlı kız "
"Tamam çok bilmiş..."
Tezgahta ki hazırlanmış tepsiyi alıp diğer eliyle ikizinin yanağından makas alıp siparişleri bekleyen masaya götürmüştü. Siparişleri verip geldikten sonra Eymen sakinleşen ortamla ikisinden kahve istemişti. "Valla bir kahveyi fazlasıyla hakettiğimi düşünüyorum.."
"Haketmez olur musun ikiz canım hemen getiriyorum " diyip mutfağa gidip bir kaç dakikaya gelmişti. Kahveyi önüne koyarak "buyrun garson bey"
"Sağol patron " Bu sözü üzerine Aybala kıkırdamadan edemedi.
"Ee şu yanında ki kız kimdi baya bir konuştunuz " Aybala imayla, "demek senin de dikkatini çekti?" Bu imaya anlam veremese de olduğu gibi cevap verdi. "Evet, çünkü müşteri gibi durmuyordu. Ve uzun konuştunuz "
"Çok bilmiş açıklamalarını da yaptın, neyse, yeni garsonumuz. Artık birine ihtiyacımız olacaktı. Geç bile kaldık hatta"
"İyi bari, sevindim. Çünkü ben mesleğimi gayet seviyorum, bir süredir garson olarak fazlasıyla çalıştım bile..."
"Unutma bu lafını akıllı çocuk "
"Unutmam akıllım.."
"Ayy şu kelimeyi kullanma artık."
"Ahahah, sinir olduğunu bildiğim için kullanıyorum zaten."
"Çocukken de böyleydin."
"Sende büyüyünce değiştin."
"Baksana şu masa boşaldı, boşları alda gel" Eymen önünde ki tepsiyi kardeşinin eline tutuşturarak, "Çok konuşma, kahve içiyorum ben" kardeşine göz devirip gitmişti. Yorulmuş olmasaydı gitmezdi de, kıyamamıştı işte. Arada böyle tatlı tatlı atışıp ortamın havasını değiştirirlerdi.
Gün sonuna doğru bir arkadaş topluluğu gelmişti. Onlarında ayrılmasıyla dükkanı kapatmışlardı. Bir haftadır Aybala'nın arabasıyla gidip geliyorlardı. Eymen, yorgunlukla, "sen sür prenses, hiç halim yok "
"Hayırdır enerjin çekilmiş gibi?"
"Sen insanda enerji mi bırakırsın, eşek gibi çalıstırıyorsun"
"Sus köle, çalışacaksın tabi..." Eymen başını sallayarak gülmüş eve doğru yola çıkmışlardı. Kardeşiyle böyle olmak çok güzeldi. Ne kadar şakaya vursalar da ciddi oldukları zamanı da latife ettiği zamanları da biliyordu.
Eve geldiklerinde aracı parkedip içeri girmişlerdi. Saat geçti ama anne ve babası salonda oturuyorlardı. Yusuf Eymen ve Aybala ailesine selam verip yanlarına oturmuşlardı. Babasının gözü, kendisine kırgın olan kızındaydı. Belli ki hala kırgınlığı geçmemişti. "Ay kızım, gözümün nuru.." yanını işaret ederek, "gelsene yanıma " demişti. Aybala her ne kadar tavır yapmak istese de yaşını almış Babasının kalbini kırmak istemiyordu. Oturduğu yerden kalkıp Babasının yanına oturdu. Anne ve babasının arasında kalmıştı. Ortamı neşelendirmek isteğiyle Yusuf Eymen onlara takılmıştı. "Ohh valla evlat kayırıyorsunuz siz, biz neciyiz burada"
"Sus sıpa. Kızım varken seni mi çağıracağım "
"Ayıp ediyorsun babacığım, kalbim kırılıyor ama.." Elişeva şaka olduğunu bilse de dayanamıyordu böyle konuşulmasına. Kollarını açıp oğlunu çağırmıştı. "Oyy annem gel buraya.." babasına kaşlariyla işaret edip, bak gördün mü mesajı veriyordu. Alparslan ise oğlunun bu fırsatçı tavrına söylenmekle meşguldü. "Uzak dur karımdan , hergele."
"Ağzınıza hiç yakışmıyor babacığım.." nispet yapar gibi annesinin kolları arasına girip yanklarından kokulu kokulu öpmüştü. Bu tablo en nihayetinde Aybala'nın yüzünü de güldurmüştü. Kızının tebessüm eden çehresini görmek Alparslan'ı son derece mutlu etti, "güzel kızım, sonunda yüzünde güller açtı. Hasret bıraktın kendine"
Onları salonda yanliz bırakan anne oğul mutfağa geçmişlerdi.
Kızının Ellerinden tutup gözlerine bakan Alparslan, "Ali Asaf'la konuşmam hataydı ama o zaman bunu yapmam gerekiyor gibi hissettim. Onu da kırdım muhtemelen ama benim için o an doğru olan buydu. Şimdi olsa yapmazdım, olan oldu artık, ben seni istemeden üzdüm ama sen üzme bu yaşlı adamı. Olur mu güzel kızım..?"
"Baba... bu yaptığını ne kadar tasvip etmesemde niyetinin kötü olmadığını biliyorum... ama...
"Kızım... yaşlanmış olabilirim ama, ben de bazı şeylerin farkındayım, belki doğru belki yanlış... büyüdün , büyüyorsun, seni ve anneni gözümden sakınıyorum. Bir gün yuvadan uç-.."
"Baba,-.."
"Dur kesme sözümü. Bir gün yuvadan uçup gideceksin. Seni emanet etmekte tereddüt etmeyeceğim bir tek Ali Asaf var. Sen kimi dersen o olur. O ya da başkası, bu senin bileceğin iş. Yaptığım iş için seni kırdığım için affet bu yaşlı adamı " babasına sarılan Aybala, dolan gözlerini kırpıştırıp huzurlu bir soluk aldı.
"Seni çok seviyorum unutma olur mu kızım? Sen gözümün nurusun.."
"Bende seni çok seviyorum baba.."
~
Duygusal ufak bir andan sonra Aybala odasına çıktı. Üzerini değiştirecekken hemen hemen her akşam gelen alışık olduğu mesaj sesini işitti. Telefonu eline aldığında şaşırmadığı bir kişiden olduğunu gördü. Asaf mesaj atmıştı.
"Ay kız..?"
"Ne zamandır bekliyorum odanın ışığı yeni yandı."
"Cama çıksana..?"
Bir haftadır mesajlarına cevap vermediği için kafayı yeme raddesine gelmişti Asaf. Şöyle bir cama göz atan Aybala, cama çıkmak yerine mesajına cevap vermeye karar verdi.
"Efendim Asaf? Önemli birşey mi vardı?"
Anında gelen mesajla ne ara yazdığına anlam veremedi.
"Birşey mi olması gerekiyor, seni görmek istiyorum."
"Ama ben görmek istemiyorum.."
"Yapma be güzel kız, bir haftadır köşe bucak kaçıyorsun benden doğru düzgün yüzünü göremedim. İşim olmasa geleceğim ama bende yoğunum" onun bir çift güzel kelamına kalmayacaktı hemen, yok öyle üç kuruşa beş köfte. Biraz daha burnu sürtmeli diye düşündü.
"Senden kaçtığımı da nereden çıkardın, sadece işimle ilgileniyorum, o kadar."
"Peki öyle olsun. Hediyeni beğendin mi?"
"Gerek yoktu, zahmet etmişsin." Bu geçiştirici ve kısa mesajlar Ali Asaf'ın canını sıksa da dişimi sıkmalıyım diye düşündü. Zira haketmisti.
"Beğenmedin mi?"
"Öyle birşey demedim."
"Beğendim de demedin ama ?"
"Güzellerdi, teşekkür ederim"
"Güle güle kullan Ay kızım.."
Aybala cevap vermeyince tekrar mesaj sesi yankıladı.
"Cama çıksana ?"
"Çıkamam Asaf."
"Sebep..?"
"Yorgunum, uyuyacağım.."
"Cam çok uzağında değil diye biliyorum.."
"Uzatma istersen Asaf.."
"İnsaf et ve kızım..."
"Bunu sen mi diyorsun?"
"İyi. Hiçbir lafın altında kalma. Hemen yapıştır cevabı."
"Neden acaba?"
"Ah ulan... nazına niyazına da eyvallah. Ne zaman ateşkes olur tahminen?"
"Hayırlı geceler Asaf"
"Rüyanda beni gör Ay kız, zira ben şu sıralar bir tek onu yapabiliyorum" kıkırdayarak telefonu kilitleyip kenara koydu. Seviyordu bu adamı ne yapsın, gönlü ona doğru akıyordu.
~
"Leylacım, bu tatlılar şu köşede ki masaya.."
"Tamamdır patron" diyerek tepsiyi aldığı gibi masaya doğru gitmişti. Biraz sonra kapıdan giren Ali Asaf ve yanında ki bir arkadaşıyla şok olmuştu, Hızlanan kalbine inat önünde ki sipariş listesine odaklanmaya çalıştı. Olduğu tarafa yakın bir masaya oturmuşlardı. Bakışlarının, üzerinde olduğunu hissetse de oralı olmadı. Leyla'nın sesini duymasıyla onlardan siparişi aldığını anlamıştı. Asaf'ın, "patronunuzu çağırabilir misiniz acaba?" Demesiyle Leyla saşırsa da devam etti, "özel bir isteğiniz varsa ilgileneyim"
"Siparişimi kendisine vermek istiyorum.." Leyla bu isteğe anlam vermekte zorlansa da Aybala'nın yanına gidip durumu bildirmişti. Kendisinin halledeceğini söyleyip onu diğer müşterilere yönlendirmişti. Aybala kendini toplayıp Asaf'ın olduğu masaya gitti. Yanında ki arkadaşına tebessüm ederek hoşgeldiniz Demişti. Asaf hala dahi kendisini görmezden gelen kızla işinin olduğunu bilse de vazgeçmeye pek niyetli değildi.
"Siz de hoşgeldiniz" Asaf çarpık bir gülüşle,
"Hoşbuldum.."
"Ne arzu edersiniz?" İkisine hitaben sormuştu bu soruyu. Yanında ki adam elinde ki menüye bakıp cevap verdikten sonra mecbur Asaf'a dönüp onunkini bekliyordu. Bakışlarının bir tarafında anlam veremediği ama kendisinin içine çekildiği bir özlem vardı, ve bu çok, çok farklı bir duyguydu. Aidiyet duygusu, hasretlik vurgusu gibi birşey...
"Ben sevdiğim tatlıdan, bir de çay rica ediyorum " Aybala kolay kolay fırsat vermeyi düşünmüyordu. Oysa, sevdiği tatlıyı biliyordu tabi ki.
"Sevdiğiniz tatlı?"
"Hı, hı.. sevdiğim tatlı " sabır çekmemek için kendini tutsa da bu adam ayarlarıyla oynamaya devam ediyordu.
"Nedir?"
"Biliyorsunuz güzel hanım..."
"Ah, kusura bakmayın beyefendi. Ben öyle müşterilerimin yüzüne bakınca hangi tatlıyı sevdiklerini anlayamıyorum..." Asaf kızın bu tatlı çıkışına gülmek istese de, hala dahi kendisine kızgın ve kırgın olduğunu bildiği için, sadece uzaktan içi gider gibi bakmakla yetiniyordu, şimdilik.
"Eminim siz, en doğru tercihi yaparsınız" kendisinin sevdiği tatlıyı göndermesini umuyordu Asaf, ama pek istediği gibi olmamıştı. Bilerek, sevmediği tatlıyı önüne servis etmiş, aldığı yüz ifadesiyle çok eğlenmişti. Yanlarından ayrılırken, hem afiyet olsun demiş hemde Asaf'a hitaben, "beğeneceğinizden hiç şüphem yok, afiyet olsun..."
Cevap vermesini beklemeden işinin başına dönmüştü.
~
Yaklaşık yarım saat oturup arkadaşıyla beraber kalkmıştı Asaf. Aybala, sakinleyen mekanla eline kahve alıp, yanına da bir poğaçayla aç olan karnını doyuruyordu. Telefona gelen mesaj sesiyle, mesaja bakmış ve başını iki yana sallayarak gülümsemişti, "Ah, Asaf Ah..."
"Ellerine sağlık Ay kız, yediğim en güzel tatlılardandı, tekrar yemek için sabırsızlanıyorum..."
Keyifle okumuşsunuzdur umarım, benim iki gün sonra vizelerim var oturmuş bölüm yazıyorum, hadi hayırlısı İnşaAllah.
Satır arası yorumlarınızı merak ediyorum, yazarsanız sevinirim. Şimdiden teşekkür ederim. Yıldızları yakmadan geçmeyelim kıymetli dostlar, Allah'a emanet olun...🙋♀️🤍
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |