13. Bölüm

MİHRİMAH

Rabia
yaziyor

 

 

"Alparslan bu kocaman bir şey harika görünüyor Şimdi bununla mı gezeceğiz biz?" O sıra başına kaskını geçiriyordu. Bana yaklaşarak bana aldığı kaskı da dikkatlice kafama geçirmişti. Çok heyecanlıydı. Önümü açarak, "sıkıca sarılıyorsun bana anlaştık mı gelincik?"

 

 

"Tamaaam merak etme sen"

 

 

"Atla bakalım.." arkasına yerleşip kollarımı ona sıkıca dolamıştım. Alparslan bir kaç kez gaz verdikten sonra yola çıkmış ana yola kadar sakince gitmiştik. Trafiğin de sakın olduğu bir saat seçmeye özen göstermişti Alparslan. Ana yolun genel olarak boş ve tehlikesiz oluşundan Alparslan gaza yüklenerek tabiri caizse asfaltı ağlatmıştı. Saçlarımın rüzgara kapılmış uçuşurken hız kaynaklı adrenalin sebebiyle içim kıpır kıpırdı.

 

 

"Alparslan! Harika birşey bu ! " diye bağırıyor içimi rahatlatmak ister gibi çığlık atıyordum. Süper birşeydi. Ara ara mutlaka yapmalıydık. En azından içimde kalmaması için bir kolumla Alparslan'a sıkıca sarılmış diğerini ise açmış kendimi rüzgara bırakmıştım. Ama Alparslan'ı kızdırmamak için onu da hemen Alparslan'a doladım. Yolda bazen kavisler çizerek asfalt üzerinde kayıyorduk. Bir süre daha tadı damağımda kalan bu yolculuğu yaptıktan sonra çok güzel piknik alanı tarzında bir yere gelmiştik. Motoru güvenli bir yere koyduktan sonra kasklarımızı çıkarmıştık. Alparslan'ı şöyle bir süzdüğümde giydiği deri ceketi ve kot siyah pantolonuyla çok dikkat çekici ve karizmatik duruyordu. Oldukça da yakışıklıydı. Etrafımızda ki bazı gözlerin ona döndüğünü görmek canımı ziyadesiyle sıkmıştı. Onları düşünmemeye çalışıp Alparslan'a dönerek, "şurada ki çeşmede hemen elimi yüzümü yıkayıp geliyorum. " beni onaylayarak durduğu yerde etrafa göz atıyordu. Hemen çeşmenin yanına gelip elimi yüzümü suya tutmuştum. Avucuma su alarak bir kaç kez yudumlamış Alparslan'a doğru yürürken yanında iki tane kız olduğunu gördüm. Kaşlarımı çalmadan edemedim. Ne işleri vardı ki kocamın yanında. Adres falan soruyorlar diyeceğim ama burada adresin ne işi olur. Yaklaştıkça sesleri daha da duyuluyordu. Alparslan sert duruşundan taviz vermeden "Kusura bakmayın kızlar. Eşimi bekliyorum." Yanında ki sarışın kız "Yaa birde evlimisin sen?" Diğer kız da "iyi peki ya gidelim ece " demişti. Ben yanlarına varmadan gitmişlerdi bile. Alparslan beni görünce aydınlanmış gibi gözlerime bakıyordu. Rahatlamış duruyordu. Ama ben içimde fokur fokur kaynayan ateşi söndüremiyordum. Sakinliğimi koruyarak, " kimdi o kızlar? Birşey mi sordular?"

 

 

"Önemsiz birşey boşver güzelim" o böyle dedikçe ona da ayrı sinirleniyordum. "Neden? Özel birşey mi sordular?" Alparslan'ın kaşları havalanmış söylediğim cümleye şaşırmıştı. "Hiç tanımadığım ilk defa gördüğüm biriyle özel ne konuşabilirim gelincik?"

 

 

"Niye yanına geldiler?"

 

 

"Numaramı istediler. Ama gereken cevabı verdim zaten. Hem daha çok küçüklerdi. Belli ki bir hevesle gelmişler"

 

 

"Küçük dediğin kızlarla aramda pek bir yaş farkı yok Alparslan!" Sinirle yürümeye başlamıştım. Alparslan'da yanıma gelerek, "güzelim ne yapayım yani aranızda yaş farkı çok yoksa. Hem sen niye bana atarlanıyorsun? Benim ne suçum var "

 

 

"Senin tek suçun tipin tamam mı?" Bu söylediğimle utanmış daha da hızlı yürümeye başlamıştım. Ama Alparslan kolumdan tutarak beni durdurmuş. Gözlerini gözlerime dikerek " kıskanmış mı benim karım? Hı? " beni kollarına alarak, "senden başkası haram bana... bakarmıyım hiç. Ayrıca beni yakışıklı bulduğunu böyle söylemene çok alındım. Tipime hakaret ede gibi söylüyorsun" dalga geçiyordu bide. Evet kızlara doğru düzgün bakmamıştı bile. Ama içimde vuku bulan duyguların hızına yetişemiyordum. "Hayır ya ne kıskanması. Ayrıca hiç hoş değil gidipte birinden numarasını istemek. Çok ayıp bence"

 

 

"Haklısın güzelim. Neyse boşverelim bu konuyu da... kıskanılmak güzelmiş yanlız, sevdim bunu"

 

 

"Bana bak koca adam. Sınır etme beni. Hem kocam değil misin kıskanırım ya sana mı sorucam?"

 

 

"Sorma ulan kıskan sen. Tabi bana kızma da . Bir suçum yok ya hani ondan"

 

 

"Yok birde olsun. Bak o zaman yüzüne nasıl çizik atıyorum. "

 

 

"Bak sen dişli karıma. Korkmalı mıyım?"

 

 

"Uslu olduğun sürece korkmana gerek yok bayım"

 

 

"Senin nazlı nazlı konuşan hallerine kurban olurum Eliş kızım... nasıl güzelsin sen?"

 

 

"Ya ben sana kızıyorum şu an..." ellerimi yanaklarıma bastırarak, " Niye utandırıyorsun beni?" Alparslan kahkaha atarak başıma öpücük kondurmuş elimden tutarak yürümeye başlamıştı. Çok güzel keyifli sohbet eşliğinde yürüyüş yapmış eve dönmüştük.

~

 

 

"Alparslan?

 

 

"Efendim gelincik"

 

 

"Ne zamandır motor kullanıyorsun?" Gerçekten çok iyi aşırı profesyonelce kullanıyordu. Her bir hareketi kullanış tarzı hakimiyeti o kadar ustacaydı ki merak etmeden edemedim.

 

 

"Yaklaşık 10 yıldır kullanıyorum. Benim için bir tutku gibi. Çok severim.."

 

 

"MaşaAllah. Baya olmuş. Bana da bu duyguyu tattırdığın için teşekkür ederim."

 

 

"Sen edilecek tüm teşekkürlerden muafsın gelincik. Senin varlığın en büyük lütuf..."

 

 

Şu anı bile beni utandırmaktan geri durmuyordu. Alparslan gerçekten ince düşünceli görünüşünün dışında çok merhametliydi. Ya da bana karşı öyleydi bilmiyorum. Evlendiğimizden beri ciddi manada geçmişi dışında beni üzen tek bir hareketi olmamıştı. O her genç kızın hayalini süsleyecek kadar yakışıklı ve düşünceli bir adamdı. Gün geçtikçe ona kapılıp gidiyor kendimi ona bulanmış buluyordum. Onun bana olan duygularını tam anlayamasam da verdiği değerin ve kıymetin son derece farkındaydım. Sonuçta biz severek evlenmedik. Bu evlilik sonrası bir süreci kapsıyordu. Benim gibi o da heyecanlanıyor mu onun yanındayken saçmalayacakmıyım gibi düşünüyor muydu bilmiyorum ama, bana gerçekten iyi geliyordu.

~

 

 

"Gelincik bu pazar olmasa olmuyor muydu?"

 

 

"Alparslan ha bugün olmuş ha haftaya pazar. Ne fark eder?"

 

 

"Paraya da ihtiyacın yok anlamıyorum ki bu ısrarını?" Evet benim yoktu ama annemlerin vardı. Oraya gidene kadar ne kazansam kardı. Alparslan'dan böyle birşey isteyemezdim. Aslında daha önce teklif etmişti ama annemin kabul etmeyeceğini söyleyerek konuyu kapatmıştım. Gururum bir türlü el vermiyordu. Biliyordum ne istesem yapardı. Madi manevi. Ama alamiyordum işte ne yapayım. Kardeşim okuyor annem de bir başına oradaydı. Ne yapabiliyorsan fazlasını yapacaktım. Alparslan'a bunu hissettirmeden. Yoksa çok kızardı. Onu kizdirmamak kendimide iyi hissetmek için buna ihtiyacım vardı.

 

 

"Yine bu konuları mı konuşacağız Alparslan? Dönüp dolaşıp aynı yere geleceğiz, lütfen?"

 

 

Hoşnutsuzca, "iyi peki. Hadi düş önüme" demişti.

 

 

Kısa bir araba yolculuğunun ardından restorana gelmiştik. Araçtan inmeden önce. "Karın olduğumu ki-..."

 

 

"Buna da tamam gelincik " rahatlamış olmanın verdiği etkiyle rahat bir nefes almıştım. Beraber yürürken Alparslan elimi tutacakken geri çektim. Sabır çekerek yürümeye devam etmiş içeriye girmiştik. Girer girmez kapıda karşılanmıştık. Hoş geldiniz Alparslan beyler havada uçuşuyordu. Takım elbiseli bir adam yanımıza yaklaşarak, şeref verdiniz Alparslan bey" saşırmadan edememiştim. İstemsiz kaşlarım havalanmış hayretle bakıyordum. Daha neler görecektim kim bilir.

 

 

"Hoş bulduk semih. Nasıl gidiyor işler bir sıkıntı yok değil mi?"

 

 

"Herşey yolunda Alparslan bey. İşler de çok iyi. Aklınız kalmasın. Arada babanız da uğrayıp kontrol ediyor zaten." Alparslan başını sallayarak onaylanmıştı. Bana dönerek semih denen adama işaret ederek" bu hanımefendi haftasonları burada garsonluk yapacak. Bugün ilk günü kendisine yardımcı olmanızı istiyorum."

 

 

Semih bey bana bakarak, ardından Alparslan'a dönmüş "Tabi efendim. Nasıl isterseniz. Ben kendisini arkadaşlara yönlendireyim yardımcı olsunlar"

 

 

"Gün içerisinde yukarıda odamda olacağım. Herhangi birşeyde haberim olsun"

 

 

"Tabi efendim ben size bildiririm." Alparslan huzursuzca bana bakarken ona içten bir tebessüm ve baş selamıyla yanımda ki adamın peşine takılarak ayrılmıştım. Semih bey kendisini takip etmemi söyleyerek peşinden gitmemi söylemişti. Garsonların bulunduğu bir yerdi burası. Beni herkesle tanıstırıp aralarından bir kıza bana kıyafet vermesini soylemişti. Herkes gömlek ve pantolon gidiyordu. Her zaman ki gibi siyah beyaz kombini. Adının Melike olduğunu öğrendiğim kız bana giyeceğim kıyafet ve önlüğü vermişti. "Teşekkür ederim" demiştim. Güler yüzüyle o da ,rica ederim ne demek. Tekrardan hosgeldin. Açıkçası bir gün için seni nasıl işe aldılar şaşkınım ama adına sevindim. Kaç yaşındasın bu arada?" Ona tebessüm ederek, "yakında yirmi bir olacağım. Ama şimdilik yirmi yaşındayım. Şey ben üniversite okuyorum da Alparslan say-. Alparslan bey sayesinde işe girdim kendisi yardımcı oldu " gözlerini kısmış şüpheyle bana bakıyordu. Az kalsın pot kirıyordum. Hatta kırmıştım ama Allah'tan ki üstünde durmadı.

 

 

"Alparslan bey normalde her hafta uğrar ama hafta sonu pek gelmezdi şaşırdım Açıkçası."

 

 

"Dedim ya benim için sağolsun geldi."

 

 

"Sen neyi oluyorsun ki? Bildiğime göre dört kardeşler seni hiç görmedim" Biraz fazla meraklıydı sanki. Sürekli sorular soruyordu. Ne diyeceğimi şaşırdım. Bu halimi farketmiş olacak ki, mahcup bir edayla, "Kusura bakma daha ilk andan sorulara boğdum seni. Daha sonra konuşuruz"

 

 

"Şey.. önemli değilde şimdi kızmasınlar çalışmaya başlayayım en iyisi. "

 

 

"Hadi gel beraber yapalım sana yardımcı olayım ben" Beraber içeriye girmiş yemekler ve tatlılar arasında kalmıştım. Çok güzel görünüyordu hepsi. Garsonlar sürekli gidip geliyor sipariş göturüyorlardı. Daha demin semih beyin içeriden tanıstırdığı garsonlardan Emre, "pişt yeni kız 13 numaralı masaya siparişleri götürür müsün?" Kendimi toplayıp hemen tepsiye konan siparişleri alıp çıktım. Bir an heyecandan düşüreceğim sansam da evime gelen bir misafire servis yapıyormuşum gibi rahat olmaya çalıştım. Masaya yaklaşıp siparişleri dikkatle bıraktıktan sonra afiyet olsun diyerek yanlarından ayrılmıştım. Tam içeriye girecekken Emre tekrardan, "adın neydi yeni kız? Kusura bakma unuttum. "

 

 

"Estağfurullah sorun değil. Elişeva adım"

 

 

"Değişikmiş. Neyse bugün çok kalabalık olur. Bak şu arka masa siparişi bekliyor şu kağıdı içeriye ver siparişleri koyarlar" elinde ki not kağıdını tepsinin uzerine koymuştu. Ve hızla başka bir masaya yanaşarak sipariş almaya gitmişti. Bende içeriye girerek kağıdı vermiş siparişlerin hazır olmasını bekliyordum. Hazır olan siparişle Emre'nin gösterdiği masaya giderek siparişleri masaya koymuştum. O sıra masada oturan üç erkek durmadan kıkırdıyor ve bana bakıyorlardı. Çok rahatsız olmuştum. Kötü hissediyordum kendimi. Siparişleri bırakıp gidecekken içlerinden biri bana seslenerek, "istediğimiz başka birşey yok mu diye sormayacak mısın?"

 

 

"Kusura bakmayın. Başka bir isteğiniz mı vardı?"

 

 

"Evet, var." Baştan aşağı beni süzmüş. Yerimde huzursuzca kıpırdamama sebep olmuştu. Ne kadar ahlaksızca bir hareketti. Kendimi tutamayıp " gözlerinize sahip çıkın beyefendi. Bu ne hadsizlik. Hiç mi utanmanız yok." Tam arkamı dönecekken kolumu tutmuş sıkıyordu. Canımı çok yakıyordu pislik. Etrafta ki insanları rahatsız etmemek ve sorun çıkarmamak için susmaya çalışıyordum ama ne fayda...

 

 

"Bırak kolumu! " pis pis bakmaya devam ederken Semih bey yanımıza geldi. "Bir sorun mu var beyefendi? Neden çalışanımızın kolunu tutuyorsunuz? " hemen bırakmıştı kolumu.

 

 

"Garsonunuzun hizmetinden hiç memnun kalmadık açıkçası. Ayrıca çok sivri dilli." Nefes alışverişlerim hizlanmıştı. Birde beni suçlu gösteriyordu adi pislik.

 

 

"Ben calışanımızı taciz ettiğinizi gözlemledim. Lütfen burayı terk edin yoksa polis çağıracağım. Çalışanımız için." Başımı sallayarak semih beye itiraz ettim. Halimden anlamış olacak ki üstelemedi. Adamlar da korkmuşlardı sanırım polis lafından. Tip olarak da zengin züppelerine benziyorlardı zaten. Güvenliğin araya girmesiyle çekip gitmişlerdi. Alparslan görmüş müdür diye telaşla bakarken. Halimi farkeden semih bey, "Elişeva telaş yapma. Senin haklı olduğunu biliyorum. Bizzat gördüm. Ayrıca Alparslan beyin misafirleri var yukarıda kendisi. İstersen haber verelim. Seni kendisi getirmişti zaten. "

 

 

"Hayır lütfen semih bey. Haberi olmasın lütfen." İtiraz edecek gibiydi.

 

 

"Lütfen. Bu işe ihtiyacım var."

 

 

"Haklı olan sensin. Korkma işten koymaz seni. Adaletlidir Alparslan bey"

 

 

"Hayır ondan değil. Siz söylemeyin lütfen." Ellerim zangır zangır titriyordu. Gözlerim de dolmuştu. Müsade isteyip hemen lavaboya gitmiştim. İçeri girer girmez ellerimi mermere dayayıp aynadan bakarak göz yaşlarımı akıtıyordum. Çok beklemeden musluğu açıp yüzüme gözüme şu serpiştirdim. Kendimi toparlayıp hemen içeriye gidip siparişlerle müşterilerle ilgilenmiştim. Öğle molasına kadar çalışmış ara vermiştik. Melike ile oturmuş çay içiyorduk. Kendimi daha iyi hissediyordum. İstemsiz bazı erkek müşterilere yaklaşırken tedirgin oluyordum. İlk günden hiç iyi bir tecrübe olmamıştı. Bunu düşünerek canımı sıkmayacaktım. O sıra telefonuma düşen bildirimle dikkatimi ona verdim. Mesaj gelmişti. Alparslan'dan. "Güzelim yanına uğrayamadım. Burada olduğumu duyan bir kaç arkadaşım geldi. Aklım sende. Nasıl gidiyor? Bir sorun yok değil mi? Şu an öğle arası yanıma gelde göreyim seni içim rahat etsin."

 

 

"Kız ne gülumsüyorsun öyle? Hayırdır mesaj kimden?"

 

 

"Şey ya... Bir yakınımdan. "

 

 

"Nasıl bir yakınmış bu yüzünde güller açtı."

 

 

"Biliyor musun ? Bana arkadaşım Gülfem'i hatırlatıyorsun?"

 

 

"O kim ki?"

 

 

"Dedim ya arkadaşım diye. Ama o Manisa'da. "

 

 

"Yoksa sen oradan mı geldin?" Başımı sallayarak onaylamıştım.

 

 

"Ayy helal olsun sana kız. Hem okuyor hemde çalışıyorsun? E peki kalacak yerin var mı? Yurtta mı kalıyorsun?"

 

 

"Kalacak yerim var merak etme. Yurtta kalmıyorum."

 

 

"Akrabalarınız falan var mı? Orada mı kalıyorsun?" Ah be Melike ne kadar çok sorubsoruyorsun diye düşünmeden edemedim. Alparslan da beni bekliyordu sanırım. Nasıl gidecektim ki. Cevap da yazmamıştım.

 

 

"Melike? Ben evliyim.." ağzında ki çayı ufak çaplı bir püskürtmüştü. Kiminle evli olduğmu duysa boğazında kalırdı sanırım.

 

 

"Dalga mı geçiyorsun? Ne evlisi kız? Sen buraya okumaya gelmedin mi?"

 

 

"Aslında ikisi de sayılır. Evlenip İstanbul'a gelince, okumak için de fırsatım oldu."

 

 

"Ay yoksa durumunuz mu yok? Sende çalıştığına göre"

 

 

"Öyle sayılmaz aslında. Kocam gayet zengin. Ama ben deneyim sahibi olmak ve başka sebeplerden çalışmak istedim."

 

 

"Ha senin istedin diye.."

 

 

"Ben olsam kocamın parasını yerim ne çalışacağım.. " Bu sözüne gülmeden edemedim. Bana gerçekten Gülfem'i anımsatıyordu.

 

 

"Kocam baya karşı çıktı ama sonunda ikna edebildim"

 

 

"İyi bari kocan cimri değilmiş. Kendin isteğinle çalışıyorsan o ayrı" telefonuma düşen bildirim sesiyle Alparslan'a cevap yazmadığım aklıma geldi. Allah'tan ki Melike lavaboya gideceğini söylemişti de hızlıca dikkat çekmeden yukarıya Alparslan'ın odasına çıktım.

 

 

 

 

Bölüm : 29.01.2025 14:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...