62. Bölüm

MESUD

Rabia
yaziyor

Tüm gün boyunca yoğun bakım ünitesinde volta atıp durmuştu Yusuf Eymen. İçi darma dumandı. Karmakarışık ve perişandı. Kim bu durumda olsa böyle üzülürdü ama hissettiği çok başka birşeydi. Kalbinde ki sancı daima varlığını hissettiriyordu. İki gündür eve gitmiyordu. Annesi ve Aybala ne kadar ısrar etse de gitmemişti. En son çare ona temiz kıyafet getirmiş ve eline yüzüne çeki düzen vermesi için kendi odasına yönlendirmişti Eliseva. Aynadan kızaran göz çeperlerine bakıp, içinde ki yangını söndürmek ister gibi yüzüne su çarpmıştı. İçinde ki yangın bir nebze olsun azalmıyordu. Leyla uyansa, o güzel gözlerini açıp dudaklarından eksik olmayan gülüşüyle baksa herşey düzelecek gibiydi. Üzerine temiz kıyafetleri geçirip kana bulananları çöpe atmıştı. Annesine minnettardı onun sayesinde kıza sesini duyurabilme fırsatı bulmuştu. Herşey yolundaydı. Bir tek uyanması kalmıştı. Kızın ailesiyle beraber bekliyorlardı. Kız kardeşi Büşra ve annesi ara ara babasını kontrol edip gidip geliyorlardı. Annesini hiç sevememişti. Anlam veremediği bir huzursuzluk hissediyordu. Yıldızları mi barışmamıştı? Enerjileri mi uyuşmamıştı bilmiyordu. Tek sahici duruşu, kızı için olan endişesiydi. Anneydi nihayetinde, o da helak olmuştu. Bir ara sözlüsü olacak adam gelmiş saatlerce beklemişti. Bu durum Yusuf Eymen'i rahatsız etse de, rahatsız olmaya hakkı olduğunu da biliyordu. Ortalık sakinlemişti. Annesi ve Aybala ara ara gidip geliyor durumunu soruyorlardı. Bir Ara Ali Asaf'da, Aybala ile beraber gelmiş yapabilecek birşeyi olup olmadığını sormuştu. Leyla kısa sürede aileden biriymiş gibi yer tutmuştu. Ona karşı duyulan sevgi aile sıcaklığı gibiydi.

Yusuf Eymen saatler geçmesine rağmen uyanmayan kızla, annesini ikna edip girmenin yollarını zorluyordu. Bu sefer ikna etmesi kolay olmasa da, nihayet başarılı olmuştu. Onca kişinin arasından girmesi şüphe uyandıracağı için arka kapıdan giriyordu. Üzerine geçirdiği kıyafetlerden tanınması pek kolay olmadığı için de rahattı. Annesiyle beraber içeriye girince yanlış gördüğünü düşünse de annesinin tepkisiyle kendine gelmişti. Leyla uyanmıştı. Birden içinde bahar yelleri esmiş bütün ağırlıklar yerini gönül huzuruna bırakmıştı.

"Kızım, iyi misin? Kendini nasıl hissediyorsun birtanem?"

Pürüzlü sesiyle kısık ve sakince konuşmuştu. Enerjisi çekilmiş solgun çehresi rengini yitirmişti.

"Teşekkür ederim, İyiyim..." konuşmakta zorlandığı için daha fazla uzatmamıştı. Elişeva, Yusuf Eymen'e dönüp, çok durmamasını, ailesine haber vermesi gerektiğini söyleyerek kısa kesmesini istemişti. Yusuf Eymen, Çaresizce yatan kızın yanına yaklaşıp elini tutmuş, yanda ki sandalyeye oturmuştu.

"Leyla... uyandın sonunda." Gülümsemesini umarak, "bu kadar uykucu olduğunu bilmiyordum.." Kızın oynayan dudaklarına takıldı gözleri. Tebessüm edecek dermanı olmasa da bu bile çok iyi gelmişti ona.

Kızın parlayan gözlerine bakınca, bir yeri ağrıdığını düşündü.

"Ağrın mı var ? Doktor çağırayım mı?" Yüreğinin yangını uyanınca bitmemişti ki, dolan gözleri içinde ki kargaşanın yansımasıydı. Olumsuzca başını sallayan kızla, sorunun be olduğunu düşünse de üzerinde durmadı. Eymen, tüm gardını indirerek, içinden geldiği gibi konuştu.

"Çok korktum Leyla... seni bırakmama izin vermediğin ve seni ısrarla bırakmadığım için çok kızgınım. Seni o halde yalnız bırakmamalıydım. Çok özür dilerim... benim yüzü-..." Elinde hissettiği baskıyla kıza dikkat kesildi. Kısık ve çatallı sesiyle, "sakın kendini suçlama... hatırlarsan sana kızıp çıkan bendim... umarım benim suçum diye kendine vicdan azabı çektirip buralarda perişan olmamışsındır." Tane tane yavaş yavaş anca konuşabilmişti.

"Vicdan yaptığım doğru ama onun için kalmadım Leyla... gidemedim. Ardımı dönemedim. Beni durduran bu değildi. "

Leyla bu halde bile hızla atan kalbine yetişemiyordu. Duydukları ne anlam ifade ediyordu? Ne demek istiyordu? Doğru mu anlıyordu? Ya da öyle mi anlamak istiyordu. Karmakarışıktı.

"Parmağına taktığın yüzük kalbinin sahibine mi ait? Neden sözlendin Leyla? " Bunun ne yeri ne de zamanıydı kız bu haldeyken konuşulacak sen mıydı? İçinden kendine okkalı bir küfür ettikten sonra devam etti.

"Özür dilerim, bunun asla yeri değil. Seni yormak da istemiyorum ama konuşalım olur mu ? " Leyla gözünden akan bir damla yaşla Yusuf Eymen'i onayladı. Yusuf Eymen, akan yaşı yastığa düşmeden sildi. Kızın o güzel yüzüne bakarak çıkması gerektiğini bildiği için son sözlerini etti. "Ağlama, Leyla... kaç gündür yetmedi mi ağladığın? Kendini toparla olur mu ? Seni bekleyen insanları unutma. Önünde çok güzel zamanlar olucak. Hayallerinden sakın vazgeçme. Ve... gerçekten sana gülmek çok yakışıyor. Hem sen değil miydin "gülümse" mottosuyla dolaşan..." yanlış olduğunu bilse de içinden geldiği gibi, beklemeden, Leyla'nın alnından öpüp çıkmıştı.

İki gündür canından can gitmişti. Bu yaptıklarına kendisi de anlam verememişti ama, bir an için ön kaybetme fikri bu konuşmayı yapmaya sevketmişti. Yusuf Eymen, dile getiremediği bir şekilde ondan etkileniyordu. Kaybetmekten korkmasının sebebide buydu. İçinin acıması, deprem etkisi oluşturacak sıkıntısı bu yüzdendi. Eğer parmağına takılan yüzük rızası dışında olduysa, onunla yeni bir sayfa açacak, onu gözünden sakınacaktı. Kaybetme duygusu.... çok çetin bir duyguydu.

Leyla'nın ailesi, kendi içinde küçük çaplı bir tartışma yaşamıştı. Ablasını o halde gören Büşra, olan biteni babasına anlatmış, ablasının üç gün öncesine kadar, ortalıkta ruh gibi dolaşmasının sebebinin, istemediği bu söz dolayısıyla olduğunu söylemişti. Karısına bu olayı nasıl ortaya attıysa temizlemesi gerektiğini sert bir dille tembih etmişti. Ve, "ben hayattayken kızıma istemediği bir şeyi yaptıramayacaksın" diye tehditler savunmuş. Ayağını denk atmasını söylemişti.

~

Sahilde, gözlerinden akan yaşlarla, başını Asaf'ın göğsüne koyup dertli dertli iç çekiyordu.

"Yeter yavrum... helak oldun, Allah'ın izniyle iyi olacak Leyla. Hem doktorları duymadın mı? Durumu gayet iyiymiş"

Aybala başını kaldırıp yaşlı gözlerle sevdiği adama bakmıştı. "A-ama çok üzülüyorum Asaf... kız kardeşim gibi olmuştu. Onu o halde görmek çok üzdü beni. Meğersem ailemizin içinden biri gibi olmuş..."

"Kurban olurum incilerine... iyi olacak bak görürsün."

"İnşaAllah Asaf... İnşaAllah " Ali Asaf Şu 2-3 hafta içerisinde sevdiği kadını kaybeden insanların hikayesine şahit olduğu için kalbi çok buruktu. çok huzursuz hissediyordu .böyle bir olayın yaşanması onu içten içe kahretse de Aybala'ya bunu belli etmemeye çalışıp kızın kendisini bir an önce toplaması için dik durmaya çalışıyordu.

Aybala çalan telefonunu hızla açıp kulağına dayamıştı. Arayan annesiydi. Oğlu gibi kendisi de gelecek ufak da olsa güzel bir haber bekliyordu.

"Alo annem? "

"Kızım gözümüz aydın uyandı Leyla, durumu gayet iyi."

"Ohh... çok şükür annem. Bizde Asaf'la geliyoruz şimdi."

"Tamam annem, dikkat edin"

Telefonu kapattığı gibi, sıkıca Ali Asaf'a sarılmıştı Aybala. Bu haber o kadar iyi gelmişti ki... kelimelerle anlatmak kifayetsiz kalırdı.

"Duydun mu Asaf..? Leyla uyanmış. Allah'ım çok şükür."

"Duydum güzelim. Daha iyi misin?"

"Hemde çok... çok iyiyim Asaf."

"Hadi gidelim..."

"Ayy Asaf... ileride bir çiçekçi var Leyloşa güzel bir buket alayım"

"Alırız güzelim..." sevdiğinin elinden tutup çiçekçiye doğru gittiler.

~

Leyla iki gün hastanede kalacaktı. Daha sonra taburcu edeceklerini söylemişlerdi. Bir gün boyunca İçi içini yese de hastaneye gitmedi. En son oradayken sözlüsünün geldiğini görmüştü. Bazı şeylerden emin olmadan hareket etmek istemiyordu. Leyla'nın babası her ne kadar annesini uyarsa da hastane ortamı müsait olmadığı için abisi ve yeğeniyle konuşamamıştı. Kalkıştığı bu işin başına bunları açacağını hiç hesaba katmamıştı. Az daha kızından oluyordu. Ona karşı mahcup hissetse de, hata yapmaktan geri durmuyordu.

Yusuf Eymen gitmediği bir gün boyunca annesini sürekli arayıp haber almıştı. Leyla'nın taburcu olacağı ikinci gün sabah erkenden hastaneye gitmiş, aldıkları normal odanın kapısını hafif çalıp içeriye girmişti. Yanında kız kardeşi vardı. Leyla uyuyordu lakin Büşra uyanıktı. "Yusuf Eymen abi..? Hoşgeldin. " Büşra da şaşkındı. Daha sabahın altısıydı. Bu saatte önemli birşey mi oldu diye düşündü. Yusuf Eymen kızın şaşkınlığının farkındaydı.

"Hoşbulduk Büşra, dün uğrayamadım. Bugün de işe gitmeden evvel görmek istedim ablanı. Durumu nasıl? Herhangi bir sorun yok değil mi?"

"Hayır abi merak etme, herşey çok şükür ki yolunda. Siz de kaç gündür bizimle beraber üzülüp destek oldunuz herşey için teşekkür ederim..."

"Estağfurullah kardeşim, Leyla bizim için de önemli biri. İnsanlığımız gereği..."

Kimse insanlığı gereği aç susuz, hastane kapısında böyle beklemezdi. Büşra ablasıyla aralarında olan birşeyler sezsede bekleyecekti.

"Baban nasıl oldu Büşra? Daha iyidir umarım.."

"Daha iyi abi. Annemle eve gittiler. Öğleden sonra gelecekler." O sıra gözlerini açan Leyla ile bakışları kesişmişti. Büşra onları yalnız bırakmak için bir bahane uydurarak, kafeteryaya gideceğini söyleyip odadan çıktı.

Yusuf Eymen yüzünde ki gülümsemeyle genç kızın yanında ki sandalyey oturup elini tutmuştu. Leyla bu temasla onladar heyecanlanmıştı ki, titrek bir nefes aldı. Hayal gibiydi sanki. Yusuf Eymen burada ve ellerini tutuyor. Uyanmak istemediği bir rüya gibiydi.

Leyla daha iyiydi. Vücudunda hatırı sayılır ağrılar olsa da, zamanla düzelecekti. Bu sefer konuşan Leyla olmuştu.

"Hoşgeldin..."

"Hoşbuldum Leyla, nasılsın? "

"İyiyim... tüm kemiklerim kırılmış gibi sanki, ama bak hala hayattayım..." Kız bunu gülerek söylemişti, espri yapmıştı esasında. Ama, Yusuf Eymen için hiç komik olmayan bir şakaydı...

"Bu halde bile şakaya vuruyorsun Leyla... nasıl korktuğumuzdan haberin var mı?!" Adamın aksi çıkan sesiyle, hiç hoşlanmadığını anlasa da, kendince ortamı yumuşatmaya çalışmıştı.

"Haklısın, benim yüzümden perişan olmuşsunuz buralarda. Özür dilerim sadece öylesine söylediğim bir kelimeydi..."

"Söyleme. Hiç hoş değil... s-seni kaybetme ihtimaliyle yüzleşen insanlara hiç söyleme." Kimi kastediyordu ki, burada ondan başka kimse yoktu.

"Tamam... boşverelim şimdi bunu. Sen nasılsın. Göz altların çok çökmüş, yeşillerin çok solgun b-bakıyor. Yani şey... gözlerin işte..." utanmıştı. Nedense ona karşı akıp giderken buluyordu kendini.

"Anladım Leyla, sorun yok. Seninle beraber hepimiz çok üzüldük ama önemli olan sensin. Neden bu kadar dikkatsizdin? Arabayı görmedin mi Leyla?" Başını öne eğip, suçlulukla konuştu.

"Benim suçum... o gün biraz kötüydüm. Hiç farketmedim yola atladığımı"

"Neden? Neden kötüydün Leyla? "

"Ailevi Bir kaç sorun vardı ondan."

"Kaza yapmana sebep olacak kadar mı kötü? Sözlenmiştin... isteyerek mi sözlendin? "

Sesi titreyen kızın birseyler sakladığına emindi. Mutlaka öğrenmeyi kafasına koydu.

"Neden istemeyeyim ki?"

"Bilmem, sen soyleyeceksin ...?"

"Söyleyecek birşey yok.." elini adamın elinden kurtarıp kucağına çekti. Bunu ona yapamazdı. Buna hakkı yoktu.

"Leyla...? Herşeyin düzelmesi iki dudağının arasına bakar. Niye susuyorsun?"

"Ssu-smuyuyorum... Ne anlatmamı istiyorsun?"

"Gerçekleri?"

"Emin misin? "

"Evet, tabi ki.."

"İyi o zaman dinle. Ben... Ben birine aşığım ama o beni sevmiyor." Adam konusacakken fırsat vermedi. Beklemesini işaret ederek devam etti.

"Aşkım karşılıksız olunca, bekliyordum... ama, ama annem evlenmemi istedi. Hayatımı kurtarayım bu vesileyle de onları rahat ettireyim diye. Ben... Ben zaten elimden geleni yapıyorum... evlenmek istemeyince beni tehdit edip, evlatlıktan reddedeceğini söyledi. Babam kalp hastası, uzatamadım. Kalbimde ki aşkın da karşılığını alamayınca mecbur kaldım. Ne yapsaydım? Söyler misin Yusuf? Ne yapsaydım. Kaç gündür yaşamıyor gibiydim zaten. Araba çarpınca bitti sandım. Öldüm ve-..."

"Sus. Lütfen sus. Yaşıyorsun ve hayattasın. Ne söylemedin Leyla? Elimizden geleni yapardık, seni yanlız bırakmazdık"

"Ne yapabilirdiniz ki... sizi böyle bir soruna dahil edemezdim. Siz annemi bilmezsiniz. Onu size mi şikayet etseydim? Evladının itirazlarına kıymet vermeyen biri sizi mi dinlerdi?"

"Kimi seviyorsun Leyla?"

"N-ne?"

"Duydun. Kimi sevdiğini soruyorum "

"Ne önemi var Allah aşkına, Allah'ın bir kulu işte." Başını sallayıp gülmüş ve gözlerinin içine bakarak tekrar sormuştu. Kızın gözleri odada turluyordu ama en nihayetinde baka durmuştu.

"Kimi seviyorsun Leyla? Lütfen... lütfen söyle?" Gözleri dolan kızın ellerini tekrar tutmuş ve yüzüne yaklaşarak tekrar sormuştu. "Belki o da seni seviyordur ha Leyla?" Kız gördüğü bakıslarda ki manayı anlamıştı. Tebessüm ederek incilerini akıtmış ve sarsak bir yönelimle kollarını adama dolamıştı. Hem ağlıyor hem konuşuyordu.

"D-doğru mu anlıyorum Yusuf...? Salaklaştım sanırım. Kafama da darbe aldım ya, ondan sanırım. "

"Yok yok baksana algıların açılmış gayet doğru anlıyorsun..." hem gülüp hem ağlıyordu. Böyle huzurlu hissetmesi normal miydi? Hemde hasta yatağında. Bazı musibetler hayrın habercisi olur, yeni sayfalar açılmasına sebep olurdu. Bu da böyleydi...?

 

 

 

 

Ay ay ayyy sonunda geldi itiraf... zor imtihanlardan geçtiler canlarım... ama çok güzel değiller mi?

Leyla'nın yaşadıkları çok zordu, mutlu haberi bekleyenleri, bekletmek istemedim...

 

Hayırlı geceleriniz olsun cümleten

 

 

Bölüm : 27.04.2025 23:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...