Eline aldığı telefonuyla, bir ileri bir geri gidip geliyordu. Mesaj atıp atmama konusunda tedirgin olsa da içinde ki belirsizliğin devam etmesine izin vermeyecekti. Belirsizliğe ve suskunluğa tahammülü yoktu. Olumlu ya da olumsuz yoluna bu şekilde devam edecekti. Ya onla ya da onsuz... sevilmiyor ve sevilmeyecekse gururunu ayaklar altına alıp da peşinden koşmazdı. Kan kusar kızılcık şerbeti içtim derdi. Aybala böyleydi işte, istenmediği sevilip sayılmadığı hele en önemlisi saygı görmediği bir yerde durmazdı. Bu aşkı için de geçerliydi. İstediğinin peşinden gider baktı hiç olacağı yok o zaman peşini bırakırdı. Düşünmeyle bir sonuca varamayacağını anlayınca telefonun kilidini açıp mesaj bölümüne girmişti.
"Asaf, seninle konuşmak istediğim bir konu vardı ne zaman eve gelirsin?"
Telefonu kapatıp cevap gelene kadar beklemeye karar verdi. Camın önüne gelince hemen gözleri Asaf'ın odasına takıldı. Odasında ki balkonla karşılıklıydı kendi odası. Sadece balkona çıktığı zaman onu görebiliyordu. Diğer türlü kapı duvardı. Çoğu akşam oradan sohbet ederlerdi. Dertlerini anlatırdı ona. O da bir güzel dinlerdi. Ne çok özlemişti o günleri, burnunun direği sızlamıştı. Ama ağlamayacaktı. Kariyerinde çok güzel bir sürece adım atıyordu. Güçlü olmalı, yıkılmamalıydı. Gelen mesaj sesiyle hemen telefonu açtı.
"Konu nedir? İyi misin? Yoldayım on dakikaya en geç orada olurum "
"Sahilde buluşalım mı?"
"Olur, farketmez bana"
"Tamam, çıkıyorum bende. Her zaman oturduğumuz kayaliklarin orada bekliyor olacağım seni"
Cevap beklemeden hemen hazırlanmış aşağı inmişti. Anne ve babası salonda oturuyorlardı. Başını babasının göğsüne yaslayan annesi geldiğini farkedince hemen doğrulmuştu. Babası kızına göz kırpmış annesini işaret etmişti. Bu tablo yüzünde güller açmasına sebep olmuştu.
"Oo çifte kumrular bozmayın keyfinizi" babası bu dediğine gülmüştü.
"Bir yere mi gidiyorsun kızım?"
"Biraz dışarıya çıkacağım babacım"
"Nereye kızım? Arkadaşlarınla mı buluşacaksın?"
"Şey... baba-.."
"Sıkılmıştır belki ne soruyorsun." Kızına dönerek, gülümsemiş "geç kalmamaya çalış kızım, keyfine bak sen" annesine minnetle bakıp dışarıya çıkmıştı.
Elişeva kocasına dönerek, "Ya bir genç kıza niye bunaltıcı sorular soruyorsun?"
"Hayda..! Ne dedim ben şimdi. Nereye gittiğini sormak suç mu ? Kızımın nereye gittiğini merak etmek en doğal hakkım."
"Son zamanlarda zaten sürekli sıkılıyor, birde iş yeri telaşı falan. Gezmek istemiştir hayatım. Bazı şeyleri irdeleme lütfen..."
"Evet farkındayım, aslında konuşmayı düşünüyordum ama bir türlü nasip olmadı."
"Sakın! Sakın sorma hayatım. Genç kız işte vardır kafasını kurcalayan kendine dert ettiği birşey sorupta üstüne gitme şimdi.."
"Bu hali canımı sıkıyor güzelim, biricik kızımın üzülmesini istemiyorum.."
"Haklısın kocam ama biraz zamana bırakalım olur mu?"
"Peki, nasıl istersen . Hem gel bakalım sen şöyle, rahatım bozuldu." Diyip karısını göğsüne çekmişti. Şimdilik bu konunun kapanmasıyla Elişeva da rahatlamış başını huzurla kocasına yaslamıştı.
~
Sahile gelen Aybala, hiç oyalanmadan her zaman oturdukları kayalıkların oraya gitmişti. Oturup Asaf'ın gelmesini bekliyordu. Yanında hissettiği gölgeyle başını çevirince Asaf'ın geldiğini gördü. Kalbi yine dört nala koşturuyordu. Asaf'ın elinde gördüğü çikolatayla yüzü gülmüştü. "Bana mı?"
"Evet, al bakalım..."
"Teşekkür ederim, zahmet etmişsin"
"Zahmet etmiyorum merak etme"
"Artık o kadar emin olamıyorum " diyerek kendi duyacağı şekilde konuşmuştu.
"Ne dedin ? Anlamadım. "
"Yok birşey otursana" diyerek yan tarafını işaret etmişti. Konuşan Asaf olmuştu. "Nasılsın?"
"İyiyim sağol sen?"
"İyi. Bildiğin gibi işte. Ha bu arada nedir konuşmak istediğin mesele?"
"Ben... şey... hafta sonu açılışımız var davetlisin sende. Ailecek beklerim hepinizi... davetiyenizi göndereceğim ama öncesinde söylemek istedim "
"Bu hafta sonu mu? Vay be demek hayallerini gerçekleştiriyorsun ha Ay kız?"
"Unutmamışsın hayali mi?"
"Saçmalama nasıl unuturum, beraber kurardık hayalini. İstediğin gibi dizayn edebildin mı bari?"
"Evet, Eymen sağolsun, herşeyiyle istediğim gibi oldu."
"Helal olsun Eymen'e, başarılı çocuk. Annenler sizinle eminim ki gurur duyuyordur."
"Kendine haksızlık etme, başarılarını bilmeyen yok"
"Teşekkür ederim Ay kızım-.. şey sağol " bir yakın bir uzaktı. Bazen kendimi iki sevgili gibi hissediyor bazen de aramızda aşılmaz duvarlar var gibi geliyordu. Beni bu çıkmaza bu ikileme sürükleyen kendisiydi. Hem aklımla hem de kalbimle oynuyordu. İnsafsızca bir oynayıştı bu.
"Asaf..?"
"Efendim.."
"Neden... neden bana bu kadar uzaksın? Aramızda anlam veremediğim bir soğukluk var. Daha doğrusu senin soğuk oluşun var. İstemeden kalbini mi kırdım ya da yanlış bir şey mi söyledim?" Böyle birşey duymayı beklemiyor olacak ki afallamıştı. Böyle bir soruyla karşı karşıya kalacağını da hesap etmemişti. Ama Ay kızıydı karşısında ki, asla çözemediği şeyin peşini bırakmazdı. Bulana kadar uğraşırdı. Bulamayacak gibiyse o zaman peşini bırakırdı. Şaşırmaması gerekiyrodu aslında. Çünkü onu çok iyi tanıyordu. Hemde çok... mesela bugün bahçe de ki konuşma da onu üzdüğünü de biliyordu ama böyle olmak zorunda olduğuna da inanıyordu. Yoksa herşey daha da zor olacaktı. En azından kendi için...
"Nerden çıkardın? Yok öyle birşey. Sana öyle gelmiş. Ben her zaman ki benim. Sabah için öyle di-..."
"Hayır sabah için değil, uzun zamandır böylesin, neden?"
"Yok öyle birşey sana öyle g-..."
"Asaf lütfen... çocuk yok karşında geçiştirip durma."
"Saçmalama geçiştirmiyorum, sadece sana öyle gelmiş olabileceğini söylüyorum."
"Saçmalamak mı?" Histerik bir gülüş atıp devam etmişti. "Asıl saçmalayan sensin. Hala daha sorumdan kaçıyorsun. Neden? Çocukluğumuzdan itibaren birlikteydik seni çok iyi tanıyorum, sen normalde böyle deği-.."
"Artık çocuk değiliz. Sende o psikolojiden çıksan iyi edersin! Çocukça düşünmeyi bir kenara bırak. Herkesin kendine göre bir hayatı var, eskisi gibi olamayız artık." Ne diyeceğini şaşırmıştı Aybala, kalakalmıştı. Neden birden bire böyle çıkışmıştı ki, sadece olan bitene anlam vermek, ne olduğunu anlamak istiyordu. Dolan gözlerini gizlemek istediği için ayaklanmıştı. Yoksa hüngür hüngür ağlayabilirdi. Zaten kaç gündür çok doluydu, böyle çıkısması da tuzu biberi olmuştu. Nefessiz kaldığını hissetmişti hemen buradan gitmek düşüncesiyle ardına bakmadan yola koyuldu. Henüz bir kaç adım atmıştı ki, kolundan çekilmesiyle kendini Asaf'ın kolları arasında buldu. Ona çok kızgındı. Ayrılmak istediyse de Asaf müsade etmemişti. Hiç beklemediği bir anda kendini geri çekmişti. Aralarında biraz mesafe bırakarak, ona olan sitemini dile getirdi. "Napıyorsun sen Asaf? Hı? Önce azarlıyor sonra kolların arasına alıyorsun. Ne yapmaya çalışıyorsun ? Ne sorduğum soruya doğru düzgün cevap veriyorsun Ne de kalp kırmaktan geri duruyorsun. Evet! Çocukça şeyler de yaşadık seninle çünkü çocuktuk. Bugün yetişkin birer insanız ve ben çocuk değilim anlıyor musun? Sana olan ilgimin sebebini de gayet iyi biliyorsun ! Gizlemiyorum. Gizlenecek bir şey de yok zaten. Sevgim karşılıksızsa, eyvallah der çekilirim kenara. Ama... ama sen, beni çok çıkmazda bırakıyorsun. Neden? "
"Ağlama..."
"Hah. Ben ne diyorum sen ne diyorsun? Şaka gibisin gerçekten. Sakın. Sakın peşimden gelme aklı selim düşün öyle karşıma çık." Sözünü bitirir bitirmez eve doğru koştur koştur gitmişti. Oysa Asaf da konuşacak gücü ancak kendisinde bulmuştu.
~
Aptal nolucak, ben sen resmen ilanı aşk edeyim sen bana ağlama de. Erkekler neden bu kadar odun olmak zorunda ki. Ne kadar çok tek kalıba bağlı yaşıyorlar. İnce düşünceden yoksun erkek müsveddeleri ne olucak. Söylene söylene eve gelmişti. Anahtarı çevirip içeri girdiğinde kimsenin olmadığına şükretti. Hızlıca odasına çıkıp Kendini yatağa attı. Ağladığı için gözleri kızartmıştı. Kimse görsün istemiyordu.
Yatakta uzanıp bir süre gözü kapalı bekledikten sonra ayaklanıp lavaboya girmiş eline yüzüne su çarpmıştı. Kendisini daha rahatlamış ve hafiflemiş hissediyordu. En azından içindekileri dökmüş rahatlamıştı. Dolaylı yoldan yaptığı ilanı aşkla dudaklarını ısırmadan edememişti. Yapmıştı değil mi? Yapmıştı yapmış... Aman canım dedi. Sanki bilmiyor, hem... Hem ona göre davranır ya hayatıma dahil olur ya da kendi yolunu bulur diye düşündü.
~
"Alo Zümzüm nerde kaldın ya .."
"Geldik geldik canım "
"Geldik derken ?"
"Şey ya, ben alışverişteyken Murat'la karşılaştık da seni görmek istediğini söyledi " Aybala sıkıntıyla gözlerini açıp kapamıştı. Bir bu eksikti diye düşündü. Murat üniversite yıllarında aynı bölümde olmasalar da arkadaşları aracılığıyla tanıştığı biriydi. O zamanlar kendisine karşı hislerini olduğunu söyleyip ciddi bir ilişki yaşamak istediğini söylemişti. Lakin Aybala, gönlünde başka biri olduğunu söyleyerek reddetmişti. Şimdi ne güzel Zümra ile buluşup kafamı dağıtacağım diye sevinirken onun da gelmesiyle tüm hevesi kaçmıştı. Yaklaşık on dakika kadar sonra kapıda görünmeleriyle, zoraki bir tebessümle onları karşılanmıştı. Zümra ile sarılıp öpüştükten sonra, Murat'la selamlaşmışlardı. "Naber güzellik? "
"İyidir Zümra sende naber?"
"İyi bende, çok bekletmedim değil mi?"
"Yok ya çok beklemedim."
"Selam Aybala nasılsın ?"
"Hoşgeldin, İyiyim teşekkür ederim sen nasılsın?" Onun beklenti içerisinde olan bakışları Aybala'yı çok rahatsız ediyordu. Onu tekrar reddetmek, istemiyordu. Keşke ısrarcı olmak huyundan vazgeçse diye düşündü.
"Çokca Hoşbuldum, uzun zaman olmuştu görüşmeyeli, duyduğuma göre mekan açıyormuşsun. Mesleğinin hakkını vereceğinden hiç şüphem yok."
"Güzel temennilerin için çok teşekkür ederim. Müsait olduğun bir zaman bekleriz, tatlımızdan yersin" nezaketen söylemek istemişti lakin pişman da olmuştu. Sanki, Aralık bir kapı bırakmış gibi oldu. Umarım yanlış anlamamıştır diye düşündü.
"Hiç şüphen olmasın, mutlaka geleceğim..." Aybala kendini zorlayarak tebessüm etmeye çalıştı.
"Neyse ben müsadenizi isteyeyim, Zümra ile karşılaşınca seni görmek istedim. Daha sonra görüşmek üzere..." onun masadan ayrılmasıyla derin bir nefes almıştı. Zümra'ya bakınca ellerini teslim olur gibi kaldırıp, "valla benim suçum yok, görmezden gelsemde gözünden kaçmayı beceremedim"
"Neyse boşverelim.."
"Yanlız birşey söyleyeyim mi?" Ne söyleyeceğini tahmin ettiği için duymak istemiyordu. "Söyleme! Duymak istemiyorum."
"Bu çocuğun sana bakarken gozleri parlıyor.."
"Söyleme demiştim!" Omuzlarını indirip kaldıran Zümra ile gözlerini devirmişti.
"Tamam ya, sana da takılmaya gelmiyor"
"Hıı tabi... Ben sana takılayım ister misin?"
"Sustum.. tamam tamam. Onu bunu boşver de senin canın sıkkın gibi, hayrolsun..?"
"Boşver zümzüm... klasik şeyler işte."
"Ali Asaf mı?"
Ona olan biteni anlatmış, içini dönmüştü Aybala. Herşeyin yoluna girmesini, Ali Asaf'ın gönlünde yer edindiğini bilmeyi o kadar çok istiyordu ki...
"Ya niye cevap vermesini dinlemeden çekip gidiyorsun?"
"O an çok kötüydüm Zümzüm, duramadım..."
"Oyy... kıyamam sana. Bence Ali Asaf sana karşı asla boş değil, uzak durmasının ardında başka birşey var"
"Öyle mi dersin? Belki sen yanlış görmüşsündür."
"Ay hayır tabi ki, bir kere görmedim ki yanlış olsun."
"Umarım dediğin gibidir."
Biraz daha oturup sohbet etmişlerdi. Daha sonra ayrılıp herkes evine doğru yol almıştı. Aybala eve giderken en sevdiği şarkıya eşlik ede ede eve varmıştı. Kapının önüne geldiğinde Asaf'ın onu beklediğini görmüş, kalbini dört nala atmaya başlamıştı.
Cümleten hayırlı akşamlar keyifli okumanız dileğiyle bu haftanın son bölümüydü Yani önümüzdeki hafta bölüm gelmeyecek Zira hafta sonu vizelerim var derslerle arama olumsuz meselelerin girmesini hiç istemem O yüzden bölüm gelemeyecek ama diğer türlü elimden geldiğince yazmaya çalışacağım.
Umarım beğenirsiniz Düşüncelerinizi ve yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim yeni hikayemi beğendiniz mi sizce nasıl ilerliyor Cümleten Allah'a emanetsiniz🤍🌸
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |