24. Bölüm

İNSİYAK

Rabia
yaziyor

 

Ak kızla kara kızı alıp köyün aşağısında ki meraya doğru gidiyorduk. Alparslan'ın eline sopayı tutturmuş keçilerin peşinden gidiyorduk, Onun biraz arkasındaydım, çok komik görünüyordu. Arada ufak ufak kıkırdıyordum.

 

"Gül sen gül, yahu ne anlarım ben keçi gütmekten..."

 

Gülerek, "aman be kocam ne olacak sanki öğrensen? Fena mı olur?"

 

"Güzelim tutuşturdun elime sopayı nasıl tutacağımı bile bilmiyorum."

 

Yanına yaklaşıp koluna girmiştim. "Öğretirim ben sana İstanbul'lu. Merak etme.."

 

"Öyle mi köylü kızı..?"

 

"Hı hı..." Gülerek ve sohbet ederek meraya ulaşmıştık. Keçileri göz önünde kendi haline bırakıp, her zaman ki ağacın altına oturmuştuk.

 

"Bak köylü kızı döndük dolaştık görüstüğümüz yere geldik. "

 

"Ayy evet ya... İlk defa burada görüşmüştük."

 

"Evet güzelim.. hatta burada kitap okuyordun."

 

"Eveeettt, unutmamışsın?"

 

"Unutmam... İlk konuştuğumuz zamanki utancın, farkettirmemeye çalışarak beni dikizlemen hepsi burada" diyip işaret parmağıyla başını göstermişti.

 

"Hııı tabi tabi. Günahımı alma. Hiç de dikizlemedim."

 

"Tühh, yaştan sanırım, gözlerim yanlış görmüş..." muzip bir ifadeyle bana bakıp imalarını üzerimden eksik etmiyordu.

 

"Aynen canım, dönünce bir doktora gidelim en iyisi..."

 

"Öyle mi yapalım "canım" " bir de benim gibi diyordu, özellikle canım kelimesine vurgu yaparak. Gıcık adam ne olucak. Alparslan'ın en sevdiğim huylarından birisi benimle gerçekten bazen çocukça bazen de yetişkinliğinin hakkını vererek iletişim kurmasıydı. Alıngan ve yanlış anlayan bir insan değildi. Özellikle alınganlık bir erkeğe yakışmazdı. Ama beni de kırmaz arada mutlu etmek ortamı yumuşatmak için de muziplik yapmaktan geri durmazdı.

 

"Elişeva! Elişeva!... " Arkamdan duyduğum sesle o tarafa dönmüş bana doğru koşturan Gülfem'i görmüştüm. Ah, canım arkadaşım benim. Bende ona doğru koşturmuş yanına vardığım gibi kocaman sarılmıştım. Gülfem nefes nefese, "eve gittim yoksun, insan gelir gelmez soluğu burda mı alır kız?"

 

"Ne yapayım özledim... seni görmeye gelecektim ben nerden duydun geldiğimi?"

 

Kendinden emin bir duruşla, "Bilirim ben... Hem sen niye haber vermiyorsun?"

 

"Aman bilmesen şaşardım, sürpriz yaptım işte fena mı?"

 

"Belki senden birşeyler isteyecektim sipariş verecektim "

 

"Tabi tabi kesin. "

 

"Üff kızım şaka yapıyorum da... beni görmeden gitseydin ömür billah konuşmazdım seninle."

 

"Ay yok onu göze alamazdım merak etme. dedim ya gelecektim diye."

 

Gülfem'in gözü arkama kaymış bana dönerek, "kız sen kocaya gittiğinden beri bizi zor görüyon. Kocanın da maşallahı var... belli oldu bizi ikinci plana atmandan."

 

"Saçmalama be... Allah'tan evlendim yoksa bahanen ne olurdu?"

 

"Sana da iki takılmaya gelmiyor, kocana da böyle yapıyorsan yandık..."

 

"Sus kız duyacak şimdi..."

 

İkimizde birbirimize bakıp kıkırdayıp tekrar kucaklaştık. Alparslan'ın yanına yaklaştığımızda ikisini tanıştırdım. Alparslan baş selamı vermişti. Gülfem'de herzaman ki girişkenliğiyle, "hoşgeldin enişte, biraz daha bizim kızı getirmeseydin biz geliyorduk artık..."

 

Alparslan Gülfem'in bu haline tebessüm ederek, "iş güç baldız... ve bazı engeller. Bundan sonra daha sık geliriz inşaAllah."

 

Söze girerek, "benim dersler vs. var biliyorsun Gülfem üniversiteye başladığımdan beri pek vaktim olmuyor anca tatillerde işte..."

 

"Ay doğru ya sen üniversiteye başlamıstın. Evlenip gidince onu gözden kaçırmışım ne yapayım..."

 

"Alemsin çiçeğim, görende çoluk çocuktan aklı uçtu sanır"

 

Elini sallayıp, "dünya telaşı yedi bizi ne yapalım... dert tasa bir çocuklulara mı var?"

 

"Şuna bak, ne derdin varmış senin..?"

 

"Lafın gelişi canım... Ne uzatıyorsun?"

 

"Pes ama, uzatan ben miyim Gülfem?"

 

"Sen söyle enişte? Uzatıyor muyum?"

 

"Valla benim hanım ne derse o. Tarafım belli benim."

 

Gülfem İkimize de gözlerini kısıp bakıyor, tatlı tatlı homurdanıyordu. "Bozacının şahidi şıracı, ne olucak... siz tam olmuşsunuz ya sevdim bu ikiliyi..."

 

Hep beraber oturmuş sohbetler etmiştik. Ama Gülfem çabuk kalkmıştı. Biz de Alparslan'la arada keçileri gözlüyor birbirimizle ugraşıyorduk. Sohbetler edip birbirimizde huzur buluyorduk...

 

Ebe ninemi de görmüş hasret gidermiştim. Annem gibiydi benim. Şüphesiz en çok özlediğim kişilerden di. Yeri bende çok ayrıydı. Hayat tecrübemin bir çoğunu onun sayesinde öğrenmiştim. Okumadan de eğitebiliyormuş insan. Okul diploma her insanda işe yaramazmış, yaşayarak öğrenirmiş insan... Alparslan'ın teyzesinini de ziyaret etmiştik. Zehra hanımı. Gerçi ona teyze dememi istemişti. Bende öyle diyordum. Biz Alparslan'la bir aile olmuştuk. Genişlemişti aile kavramım. Kocaman olmuştu.

 

Üç gün kaldıktan sonra üçüncü günün akşamı dönmüştük. Onlardan ayrılmak tekrar ilk ayrılığımdaki duygulara sevketmişti beni. Anneden kopmak uzağa gitmek her zaman için zordu. Yol boyunca usul usul göz yaşı dökmüş içten içe ağlamıştım. Alparslan'ın tekrar geliriz demesi ve desteği üzerimden hiç eksik olmuyordu. Onun desteği hissettiğim sıcaklığı olmasa her şey daha zor olacak gibi... gece 24.00'a yaklaşırken eve gelmiştik. Alparslan valizleri odamıza çıkarıp kenara bırakmıştı. Yarın hallederdim artık. Üzerimizi değiştirip yatağın üstünde karşılıklı oturuyorduk. Alparslan saçlarımı bir güzel tarayıp öpücüklerini sıralamıştı. Arada okşayıp kulağıma güzel sözler fısıldıyordu. "Seni çok seviyorum gelincik..."

 

Hızlanan kalbim ve dorukları bulan heyecanımla, kendimi sakinleştirmem gerektiğini kendime hatırlatarak, gözlerimi kapatıp arkamda bulunan koca dağıma sırtımı yaslayarak, "Bende, bende seni çok seviyorum kocam..." demiştim. Şu an ki huzuru sükuneti kelimelerle ifade etmekten aciz kalırdım. O kaşar güvende ve mutluydum ki... kendimi onsuz hiç bir hayale sığdıramıyordum... Bir süre Alparslan omzuma ve boyun girintime buselerini bahşederken kendimi ona bırakmıştım. Mayışmış ve uyku moduna geçmiştim artık. Yol yorgunluğu da cabasıydı.

~

 

Sabah yataktan pek kalkasım gelmemişti. Alparslan'a iyice sokulmuş kollarının tadını çıkarıyordum. Bugün tembellik yapmak istiyordum, mümkünse akşama kadar hiç olmadı öğlene kadar pineklemek istiyordum. Başımı göğsünden tamamen kaldırmadan yukarı doğru kaldırarak Alparslan'a bakınca sırıttığını gördüm. Bende tebessüm ederek, "kocama bak sen, meleklere mi gülüyormuş...?" Gülümsemesi genişlemiş, "hı hı... meleğime gülüyorum.."

 

"Alparslan... bugün yataktan kalkmayalım olur mu?" Gözleri kocaman açılmış, "Olur, bana uyar güzelim..." Bu haline gülmeden edemedim. "Alparslan yaa uğraşma..."

 

"Günahımı alma be kadın, yatakta vakit geçirmek istiyorum bende "

 

"Diyorsun..?"

 

"Diyorum Eliş kızım..."

 

"Ee... şey... film izleyelim mi? "

 

"Başka şeyler de yapabiliriz..?"

 

"Alparslan !"

 

"Ne izlemek istersin?" Başımı iki yana sallayarak gülmüştüm. Bu halleri çok komikti.

 

"Ne izleyelim sence ?" Düşünüp, bana bir kaç seçenek sunmuştu. Sunduklarının arasından birini seçip izlemeye karar vermiştik. Alparslan letopu alıp gelmiş, filmi açmıştı. Yatağın başlığına sırtını dayayan kocamın dizlerine yatarak filmi izlemeye karar vermiştim. Alparslan'ın ellerini saçlarımda hissediyor ziyadesiyle mutlu oluyordum. Film izlerken arada bir yaptığım yorumlara müdahale etmesiyle beni susturuyordu Alparslan. Kendisi pür dikkat izlerdi bende yorum yapmak isterdim. Gerçi bazen dozunu kaçırdığım için uyarıyordu, ne yapayım canım huyum kurusun böyleydim işte...

 

"Başladın yine güzelim..."

 

"Ne yapayım Alparslan, yorum da mı yapmamayım..?"

 

"Yap gözünü seveyim yap da... filmin sonunda yap."

 

"İyi sustum, rahatla..."

 

"Alınganlık yapma be kızım, dikkatim dağılıyor benimde.."

 

"Tamam ya alınmadım, yorum yapmamaya çalışırım.."

 

"Emin misin..?"

 

"Biraz daha sorarsan alınabilirim..."

 

"Peki Eliş hanım."

 

Filme odaklanmaya çalışıp yorumsuz kalmıştım. Arada bir tam ağzımı açacakken aklıma gelenle kapanıveriyordu. Yazık bana ya, olacak iş mi ? Dedikodu yapamıyordum bari filme yorum yapsaydım. Hemde sıfır günah, kul hakkı derdi yok... hesap kitap mevzusu hiç yok. Ama koca gibi koca var ne yapalım, yakışıklı, boylu poslu olduğu kadar otoriter yönleri de var. Neyse diyerek toparladım kendimi filme odaklanmaya çalıştım. Uykumda geliyordu. Bence... en iyisi uyumaktı. Hem yerim de rahattı, kendimi bir güzel uykunun kollarına bıraktım.

~

 

"Özür dilerimmm...." tatlı tatlı konuşup gönlünü almaya çalışıyordum. Ne yapayım bu aralar çok uykum geliyordu, havalardan dı sanırım. Birde baya git gel yaptık onun da etkisi olabilir.

 

"Valla helal olsun güzelim, baktın ki yorum yapamıyorsun hemen uyumaya geç..."

 

"Ondan değil, gerçekten. Uyku bastırdı... engel olamadım kendime hem yerim de rahattı..." Utançla bakıp nazlı nazlı konuşuyordum.

 

"Hiç yumuşatma beni... hem biz yeni uyanmamış mıydık? "

 

"Evet... ama uykum geldi ne yapayım. Tom ve Jerry deki Tom gibi gözlerime çubuk mu dikseydim?" Bu dediğime gülmüş beni kolları arasına almıştı. "Senin ağzın iyi laf yapıyor gelincik, kızamıyorum sana. Gerçi kızamam ya zaten..."

 

"Kızma... " başımdan öperek kolunun altına alarak beni aşağı indirmişti. Beraber kahvaltımızı yapıp dışarıya çıkacaktık.

~

 

Alparslan'la bir güzel gezmiş eve gitmeden önce fırına ugrayacaktık. Canım simit istemişti. Yolun karşısına geçerken dikkatimi bir kız çocuğu çekmişti. Kaldırımın kenarında oturmuş ellerini arada ovuşturarak önümde ki peçeteleri satmaya çalışıyordu. Gelen giden onu hiç takmadan geçip gidiyordu. Bu yaşta ki çocuğun burada böylece oturması içime oturmuş yüreğimi sızlatmıştı. Alparslan'ın elini bırakıp ona doğru gittim. Hazırda dolmayı bekleyen gözlerime hakim olup, neşeli çıkarmaya özen gösterdiğim sesimle, "Merhaba... güzel kız..." o kadar utangaç ve ürkek duruyordu ki, kelimelerimi seçmeye ekstra özen göstermemi sağlıyordu. "Kuzum... Sen okula gidiyor musun bakalım?"

 

"Hı hı, gidiyorum..."

 

"Neden çalışıyorsun peki, hem havada çok soğuk..."

 

"Annem hasta, ona bakmam lazım"

 

"Annenin neyi var ki? O çalışamaz mı?"

 

"Bilmiyorum, sürekli öksürüyor ve yatıyor. Hep yorgun olduğunu söylüyor "

 

"Peki baban? "

 

"Babam yok benim, hiç görmedim onu. Annem öldüğünü söyledi." Allah'ım... Ne hayatlar vardı... Alparslan'a baktığımda tepkisiz ama düşünceli duruyordu. Ne yapacağımı Şaşırmıştım. Ama bir şeyler yapacağım kesindi. Alparslan'a imdat eder bakışlarımı gönderince bana güven veren bakışlarıyla herseyin yoluna gireceğini söylüyordu sanki.

 

"Merhaba güzel kızım, biz bu peçetelerin hepsini almak istiyoruz. Havalar da çok soğuk, sürekli burnumuz akıyor, hem bu ablanın burnuna çok akıyor biliyor musun? Ama sebebi her zaman soğuk değil, kendisi biraz duygusal da hatta birazdan da fazla..." adının Defne olduğunu öğrendiğimiz bu güzel kız Alparslan'ın söylediklerine her ne kadar kendini tutmakbistese de gülmeden edememisti. Alparslan'ın ona bu kadar güzel ve dikkatli yaklaşması içimin ona akmasına sebep oluyordu. Güzel kalpli adamım benim. Mükemmel bir baba olacaktı.hiç şüphesiz...

 

"Hepsini mi ?" Şaşırmış ama mutlu da olmuştu.

 

"Evet, hepsini. Dedim ya, bizim çok ihtiyacımız var. " Kaşları şaşkınlıkla kalkıp inmişti. Ama yanında ki poşete doldurmaya başlamıştı. Sonuncusunu da koyunca, "buyur abi" demisti. Alparslan cebinden yüklü bir miktar para çıkarıp kutusuna koymuştu. "Ama bu çok, peçeteler bu kadar pahalı değil ki?"

 

"Olsun güzel kızım, senin emeğinin karşılığı etmez ama sen kabul et olur mu?" Başta itiraz etse de, gözlerinde farklı bir sevinç vardı. Kim bilir sevincinin kaynağı hangi derdinin çözülecek oluşuydu...

 

Alparslan ile beraber Defne'nin evine gidip annesini ziyaret etmiştik. Annesi kanser hastasıymış, babası da Defne'nin dediği gibi Defne doğduktan kısa bir süre sonra vefat etmiş, annesi başta temizliklere gidip geçimlerini sağlıyormuş ama ilerleyen hastalığı sebebiyle çalışamaz olmuş, buraya gelmeden önce yol üstünde ki bir marketten ev için gerekli olan herşey için alışveriş yapmıştık, Alparslan annenin tedavisi ve minik Defne'nin eğitimi için elinden gelen tüm desteği sağlayacağını söyleyip ne kadar istemeselerde ısrarı sonucu kabul ettirmişti. Şüphesiz bu habere en çok sevinenlerden biri bendim. Alparslan bir çok şeyi üstlenmişti arada onları ziyarete gidecektik. Ne güzel bir nimetti başkasının yükünü hafifletmek, ona destek olup, uzanan el olmak...

~

 

Eve girip kapıyı kapatır kapatmaz Alparslan'a sarılıp, "teşekkür ederim kocam... çok teşekkür ederim..." Şaşırmış olmalı ki elleri yanda kaldı. Daha sonra oda kollarını bana dolayınca, "gelincik niye teşekkür ediyorsun?"

 

"Onlara umut oldun Alparslan... Defne'ye, annesine..."

 

"Senin sayende güzelim... girdiğin kişilerin hayatını ve alini attığın şeyleri güzelleştirmek gibi bir huyun var"

 

"Sen çok güzel bir adamsın..."

 

"Senin güzel bir kadın olduğun gibi mi..?"

 

"Senin güzelin..."

 

"Tabi ki benim güzelim..."

 

"Alparslan?"

 

"Gelincik?"

 

"Ziyarete gideceğiz onları değil mi?"

 

"Tabi ki güzelim, söz verdiğim gibi..."

 

"Annesi daha çok genç Alparslan, inşaAllah iyi olur"

 

"İnşaAllah güzelim... dediğine göre hastalığı ilerlemiş ama hangi doktora gitti vs. Bunlar da önemli. Birde tabi bakımsızlık ve imkansızlık da üstüne eklenince daha kötü olmuştur."

 

"Alparslan, annesi hastahaneye yatarsa Defne ne olacak?"

 

"Dur bakalım gelincik, duruma göre bor yolunu bulacağız. Hallolur merak etme sen"

 

Ona tekrar sarılıp, rahatlamıştım. Alparslan'ı çok seviyordum. O hem sirette hemde surette çok güzel bir adamdı...

~

 

"Güzelim bir baksana" elimde ki bardağı bırakıp beni mutfak masasına yönlendirip oturtan kocama soru dolu bakışlarla merak içinde bakıyordum. Alparslan her ne söyleyecekse normalde direkt söylerdi ama, biraz durduktan sonra söze girdi. "Benim arkadaşlardan birinin doğum günü var, benide çağırdı, daha önce reddetsemde baya ısrarcı bu konuda." Beklemeden "git tabi.. arkadaşın o senin, bunu söylemek için mi bu kadar zorlandın?" Sıkıntıyla iç çektikten sonra, "bizim çocuklarla, sürekli takıldığımız bir mekan vardı orada olacak kutlama"

 

"Sende kararsızsın?"

 

"Evet, güzelim... ama istemezsen gitmem"

 

"Barda mı?"

 

"Evet."

 

"Sadece erkekler mi olacak?"

 

"Hayır... " onun da bu duruma canı sıkılıyordu farkındaydım... benim de canım bir hayli sıkılmıştı.

 

"Ceren...? " Başını sallamıştı. "Muhtemelen orada olur "

 

"Sen bilirsin Alparslan, gitmek istiyorsan git." İstemesemde, arkadaşlarıyla arası bozulsun istemiyordum.

 

"Benim için senin de ne dediğin önemli, ne istediğin..."

 

"Dün akşam telefonda hararetle konuştuğun arkadaşının mı doğum günü? Hatta tartışmıştınız sanki ?"

 

"Evet güzelim. Zaten...

 

"Tartışmanızın sebebi senin onların davetine gitmiyor oluşun du değil mi?"

 

"Evet... uzun zamandır hiçbiriyle doğru düzgün görüşmüyorum. Ortamdan dolayı..."

"O zaman çabuk dön olur mu? Birde..."

"İçmem, merak etme." Bunu söyleyeceğimi nasıl anlamıştı bilmiyorum ama içim rahatlamıştı. Ağzını o pis necis içeceğe sürmesini istemiyordum.

"Aslında Mert, yani arkadaşım eşini de getir dedi ama...

"Ben gelemem, gelmem daha doğrusu. O ortamlara girmek istemiyorum. Sen çabucak gelirsin zaten değil mi?"

"Tabi güzelim, hediyesini verip göründüğüm gibi uzatmadan gelirim merak etme."

"Birde... Bir daha gitme olur mu? Başka yerde buluşun oturun, hatta evimizde ağırlarız... ama... gitme işte..."

"Kurban olurum sana Elişimm.... Sen yeter ki üzülme gitmem bir daha... Başka yerde buluşuruz, bakarız bir hal çaresine..."

Başımı sallayıp onu onaylayınca beni kendisine çekerek öpmüş, bağrına basmıştı, onu herhangi bir sebepten kaybedeceğim eski yaşamına dönecek diye korkuyordum arada, ama bu korkumu geçirmek için sürekli Rabbimden medet umuyor dua ediyordum. Onunla aile olmak, bir yuvaya sahip olmak benim en güzel nasibimdi...

 

 

 

 

 

 

Yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemezseniz mutlu olurum...

Özellikle şunu da söylemeden geçemeyeceğim, oy vermeyip yorum yapıp yeni bölüm bekleyen arkadaşlar, beklemeyin lütfen. Ya da yazmayın... ismini ilk defa gördüğüm kisiler bölüm bekliyorlar belki gözümden kaçmış olabilir özellikle isim söylemiyorum ama hiç hoş değil...

Selametle...

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 21.02.2025 19:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...