Bugün pazar günü olması hasebiyle, kafe kapalıydı. Biraz dinlenmek istemişti Aybala. Kahvaltı yaptıktan sonra dışarı çıkmak için hazırlanmıştı. Biraz hava alıp yürüyüş yapmak istiyordu. Kendine vakit ayırmayalı uzun zaman olmuştu. Alsan zeyd arkadaşlarıyla buluşmaya gitmişti. Anne ve babası mis gibi bahar havasının tadını çıkarıyor, Eymen ise maça gitmişti. Aybala'da Zümra'yı çağıracaktı ama yanlız kalmanın daha iyi olacağını düşünerek dışarıya çıkmaya hazırlanıyordu. Çantasını da alıp spor ayakkabılarını giydikten sonra kapıdan çıkmıştı. Bahçede çıkan çiçekler bahar havasını derinden yansıtıyordu. Kuş cıvıltıları bu güzel hava adeta huzurun kaynağıydı. Arabasına şöyle bir göz atıp kararsız kalsa da yürüyerek gitmek daha cazip gelmişti. Hava o kadar güzel bir ruh haletine surükluyordu ki insanı yüzünde istemsizce oluşan bir tebessüm oluşuyordu. Bisiklet yolunda adeta bir konvoy edasıyla sıra sıra dizilen gençler mutlu olması için başka bir sebepti. Ilık ılık esen rüzgarın açık bıraktığı saçları da ahenkle uçuşuyordu. Başında ki gözlüğü güneşin tepe noktasına gelmesiyle gözlerine indirdi. Öylece etrafı izleyip mutlu olucak sebeplere bakarken yanında duran araçla adımları yavaşlamış, inen camla araçtakinin Asaf olduğunu görmek heyecanlanmasına sebep olsa da ifadesini düz tuttu.
"Atla hadi.."
"Gördüğün gibi yürüyüş yapıyorum.."
"Farkettim, arabanı da almamışsın"
"Ne güzel..." hafif kaşları çatilan adamı aydınlatmak için devam etti. "Farketmen diyorum, takdire şayan..."
Gerilen yüzü yerini rahatlamaya bırakırken, Asaf'ın da pek çabuk pes etmeyeceğini anlamıştı. "Baya formundasın bakıyorum, yürüyüşte ondan sanırım..?"
"Formumu bozanlar utansın ne diyeyim..?"
"Ay kızım, anladım hala tepkilisin ama-.."
"Tepkili falan değilim, mesafemizi korusak iyi olur kanaatindeyim... şimdi, müsadenle yürüyüş yapmak istiyorum"
"Tamam atla, şu ilerde aracı parkedeyim beraber yapalım yürüyüşü..." Aybala, içinden kendisine böyle bakıp etkisi altına alan adama kapılmamak için telkinler veriyordu. "Kapılma kızım, böyle tatlı tatlı bakmaları seni yanıltmasın, dik dur eğilme, hadi bakalım."
"Tek yürümek istiyorum, hadi bayy.." diyerek yoluna devam etmişti. O yürüye dururken yanından geçen arabayla morali bozulmuştu. "İnsan biraz daha ısrar eder değil mi?"
"Yani iki nazınıma da katlanamayacaksan..."
"Hain adam nolucak!"
"Gıcık!"
"Gidersen git!"
"Çokta umurumdaydı! Hıhh!"
"Aman canım, moralini bozma hiç karşılaşmamışsın gibi yoluna devam et." yükselen nabzını bir nebze düşürdükten sonra derin bir nefes alıp yoluna devam etmişti. Biraz sonra yol üzerinde aniden beliren Asaf'la ürksede, gitmemiş olduğunu görmek içine birşeylerin ılık ılık akmasına sebep olmuştu. Gülecek gibi olsa da kendini tuttu. Hiç durmadan devam edince yanında yer alan adamla kendini inanılmaz mutlu hissediyordu. Kalbi daima hareket halindeydi.
"Ee nereye gidiyoruz Ay kızım....?" Kendisiyle konuşmayan kıza biraz daha yaklaşıp, yüzüne bakarak, tabi önün de dikkat ederek, "susma orucu mu tuttun yoksa ?" Gözlerini deviren kız, "sanane acaba? Yok mu senin işin falan peşimden geliyorsun "
"Nihayet, peşinden gelecek boşluğu bugün yakalayabildim Ay kız..."
"Zahmet etmişsin.."
"Haşa! Ne zahmeti? Yanında yer bulabilmek en güzel nimet..." aniden duran kızla o da durmuştu. Dikkatle kendisine bakan kızla pek hayra alamet şeyler işitmeyeceği imajı alsa da, gönder gelsin düsturuyla bekliyordu.
"Ne var biliyor musun?"
"Ne..?"
"Bir hafta önce ki halinle şu an ki halin arasında dağlar kadar fark var "
"Oradan bi çıkımıversek acaba? Ha güzel kız? Biliyorum haklısın, kızgınsın. Seni kırdım ama isteyerek değildi, yemin ederim. Yoksa seni kendimden dahi sakındığımı biliyorsun"
"En çok bu koyuyor Asaf, onca sormama ve konuşma çabama rağmen, sen bana aramızda ki mesafeyi koruyalım diyordun. O ketumluğundan ödün vermiyordun. "
"Özür dilerim meleğim, inan ki azap gibi günleri yanlız sen yaşamadın. Beni de anlamaya çalış nolur?"
"Seviyor musun beni?"
"Ne ? Ne alaka şimdi?" Elini ensesine atıp gözlerini etrafta gezdiriyordu. Demişti ya Aybala, ketum diye... kesinlikle öyleydi. Fazlası vardı azı yoktu. Aybala da bunu bildiği için sormuştu. Kolay kolay soylemezdi bazı şeyleri, bazı şeyler de tam aksi olsa da gıcık eden bir ketumluğa sahip olduğu inkar edilemez bir gerçekti.
"Eveleyip geveleme söyle işte. Yoksa kardeş gibi mi görüyorsun?"
"Saçmalama ne kardeşi. Kardeş falan değiliz biz."Biliyordu işte, içinde var olan umuda tutuması gerektiğini biliyordu. Asaf'ı tanıyordu çünkü.
"İyi. Bunun farkında olman ne güzel?"
"Başladın yine."
"Bitirmemiştim henüz.." kendisine tavır yaparak yürüyen kızın peşinden gitmişti o da. Nihayet sahil yoluna girdiklerinde, bir banka oturup denizi seyretmeye başladı. Yanına oturan Asaf'ı görmezden gelip manzaraya odaklanmıştı.
"Hatırlıyor musun? Bir gün yere düşmüştün bahçede, bende seni görüp arka bahçenin duvarından atlamıştım. O an elimi sıkı sıkı tutmuştun." Aybala'nın kucağında ki elini tutarak göstermişti. Dut yemiş bülbül gibi ne diyeceğini bilememiş bir müddet susmuştu. "İşte böyle... "
"Asaf..."
"Söyle Ay kızım..."
"Eğer şu tuttuğun elimi" ellerini biraz daha yükseltip işaret ederek, "elimi bir gün bırakacaksan hiç tutma olur mu?"
Tekrardan elini kucağına koymuş sıkıp açmıştı. "O nasıl söz güzelim, hiç bırakır mıyım? Yirmi sekiz yaşındayım, çocuk değilim, değiliz... tutmak istediğim eli de girmek istediğim kalbi de biliyorum... Bir haftadır doğru düzgün yüzüme bakmıyorsun, peşinden geldikçe önüme set koyuyorsun. Yapama artık, çabamı gör be Ay güzeli."
"Ama, ama... kalbimi çok kırdın. Defalarca peşinden koşmama rağmen bir türlü merhamete gelmedin. Babamın sözü bana olan duygularından daha mı kuvvetli."
"Asla. Olur mu öyle şey, bu söylediğine sen inanıyor musun? Ben sadece seni o gün o çocukla da görünce belki en doğrusu budur diye düşündüm."
"Aptalsın sen tamam mı? "
"Tamam.."
"Gelip bana sormalıydın. O durumdan muzdarip olduğumu nasıl anlamazsın? Daha sonra elimi çekip kalbimde başka biri olduğunu kalbini kırmadan söylemeye çalıştım sadece."
"başlatma el alemin kalbinden."
"Suratına bir tane yapıştırmak istiyorum." Dişlerini sıkarak söylediği bu söze Asaf gülerek cevap vermişti. "Rahatlayacaksan vur " Başını diğer tarafa çevirmiş ondan tarafa bakmıyordu. Asaf, çenesinden tutup o cennet yeşili gözlerine bakarak, "yetmedi mi bir haftadır bakmadığın?"
"Sen bana beni sevip sevmediğini söyleyene kadar böyle tamam mı?"
"Yahu ne alakası var, hissettiremiyor muyum? İlla söylemek mi lazım?"
"Evet, çünkü duymak istiyorum."
"Hay Allah'ım... iyi. Bak gözlerime "
Aybala merakla gözlerine bakmış ne diyeceğini bekliyordu. Duyduğu sözlerle Asaf'ın koluna sağlam bir tane yapıştırmıştı.
"Seni sevmiyor değilim..."
"Ya. Ya... Ne kadar gıcıksın. Bilerek yapıyorsun değil mi? Beni çıldırtmak hoşuna gidiyor" Asaf kısa bir kahkaha attıktan sonra "seninle uğraşmak en büyük hobim.."
"Hıı belli belli..." küskünce kollarını birbirine kavuşturup diğer tarafa dönecekken Asaf, kolundan tuttuğu gibi kolları arasına almıştı kızı. "Bırak ya, çok sinir bozucusun."
"Sende çok güzelsin Ay kız.." baktı ki kolları arasından çıkamıyor kendini bir müddet huzura bırakmıştı. Yüzünün görünmemesiyle de çehresine oturan tebessüm can bulmuştu.
"Söylemek bu kadar mı zor?" Boğuk çıkan sesi adama ulaştığında yüzünde tebessüm oluşmuştu.
"Neyi?"
"Hala bilerek yapıyorsun "
"Belki ben söylemekten ziyade hissettirmeyi seviyorum" Kollarını gevşetmesiyle yerinden doğruldu, şimdi göz göze bakıyorlardı.
"Hmm, peki. Dediğin gibi olsun"
"Bu hiç hayra alamet bir cevaba benzemiyor ama...?"
"Görürsün sen ?"
"Aklından ne geçiyor senin?"
"Hiiç..."
"Emin misin? Bana hiç öyle gelmedi. " amacına ulaşmanın zafer naralarını içten içe atıyordu. Onu caydırmak, korkutmak için öyle demişti ve amacına ulaşmış gibiydi. Yoksa aklında herhangi birşey yoktu.
"Fazla düşünme kısa devre yaparsın "
"Sen bu laf çarpıtma işinde baya baya iyisin bakıyorum da..."
"Ben herşeyde iyiyim bi kere..."
"Ona ne şüphe..." onun yaptığı elinin değdiği her iş Asaf için en güzeliydi.
Bir süre daha sahilde oturduktan sonra geldikleri gibi eve doğru yürümeye başlamışlardı. Aybala eline değen Asaf'ın eliyle başta geri çekip izin vermese de Asaf'ın ısrarlı tutuşu ve sağlam kıskacının etkisinden kurtulamamıştı.
"Ben seni hala affetmedim, iznim olmadan elimi tutuyorsun üstelik bırakmıyorsun da.."
"Hadi hadi senin de hoşuna gidiyor itiraf et." Gitmediğini söylese yalan olurdu.ama, hemen de teslim olmak istemiyordu. Biraz daha burnu sürtmeliydi ona göre.
"Bu dediğin bir hafta önce olabilirdi ama şu an iç-..."
"Ya, şu bir hafta önceyi hafızadan sildiremiyor muyuz? "
"Ara bakayım, kim sildirebiliyormuş, senden çok ben memnun olurum" Asaf bir an önce bu konuyu kapatmanın derdine düşmüştü. Yoksa eve gidene kadar devam edecekti. Gökyüzünü işaret ederek,
"Baksana şu kuşun güzelliğine " konudan sıyrılma çabası takdire şayandı doğrusu. Aybala başını iki yana sallayarak kısa bir ateşkes yapma kararı aldı. Aybala aklına gelenle Asaf'a sormadan edemedi.
"Asaf...?"
"Söyle Ay kızım.."
"Ama dürüstçe cevap vereceksin "
"Tamam, söyle bakalım"
"Geçen hafta nefes nefese kalmıştın, daha doğrusu nefes almakta zorlanmıştın. Bir süredir hemen hemen hiç kullanmıyordun, doktoruna danıştın mı?"
"Sorun yok Ay güzelim, arada oluyor, çok şükür ciddi değil"
"Bak, telaşlanmayayım diye söylemiyorsan-.."
"Yok güzelim, ciddiyim. Korkmana gerek yok."
"Spora devam ediyor musun? Daha doğrusu koşuyor musun?"
"Evet de neden?"
"Ya işte... Bir ara çok terleyip nefes nefese kalmıştın ya ondan soruyorum.." Bu kızı hakedecek ne yaptım diye düşünüyordu Asaf, annesinden sonra onu bu kadar sağlığı açısından sorgulayan olmamıştı. Çok değerliydi onun için, gökyüzünü aydınlatan Ay ışığıydı... Ay kızıydı...
"O da bir istisnaydı. Sorun yok yani."
"İyi! İstisna mistisna bilmem ben dikkat et, sonra annen çok telaş yapıyor, üzülmesin kadıncağız.."
"Ha annem için, tabi tabi. Dikkat ederim, merak etme sen. Annemin üzülmesini bende istemem." Yüzünde ki eğlendiğine dair o ifadeyi görünce tatlı bir kırgınlıkla, "Neyse, ben gidiyorum... sürekli mesajlarınla rahatsız etme beni" arkasını dönüp giden kıza sesini yükselterek, "sende kendine iyi bak, tamam tamam. Unutmam Merak etme, her akşam aynı saatte..."
Görmediğini bildiği için içi rahat tebessüm ede ede evine girdi. Asaf o içeriye girene kadar baktıktan sonra parkettiği arabasını almak için bir posta daha yürüdü, Ay kızı olmadan da yollar pek uzun geliyordu. Tabana kuvvet yol aldı.
~
"Leylacığım, bunlar bir önceki getirdiğin siparişler"
"Ha, tamam. Hatırladım hangi masa olduğunu" tepsiyi alıp giden kızın ardından telefonu çalmıştı. Annesi arıyordu. "Alo, anne sultanım..."
"Annem, bugün de erkenden çıkmışsın. Yaptın mı kahvaltını?" Annesinin şefkatine içi gidiyordu. Ne çok seviyordu bu kadını.
"Yaptım yaptım, merak etme. Yanında söylenen babama da selamımı söyle aklı kalmasın. " annesinin tebessümvari sesini işitmişti. "Onun da selamı var dikkat etsin beslenmesine, kuş kadar yemesin diyor."
"Aleyküm selam anne. Merak etmeyin yiyorum ben. Aklınız kalmasın."
"Demesi kolay tabi, anne olunca anlarsın beni" babasının homurdanan sesini duymak kıkırdamasına sebep olmuştu. "Daha küçük ne anne olması güzelim" diyerek annesine sitem etmesini duyuyordu. Babasının gönlü olsun diyerek, "Anne babam haklı daha küçüğüm ben" demişti.
"Neyse kızım, baban coşmadan kapatayım ben hem seni de meşgul etmeyelim, Allah'a emanet ol birtanem.."
"Sizde Allah'a emanet olun, öpüyorum sizi" diyerek telefonu kapatmıştı.
Bugün kafe çok yoğun değildi, ama geleni gideni de eksik olmuyordu. Leyla da çok iyi yürekli temiz bir kızdı belli ki. Birbirlerine yarenlik ediyorlardı. Pratik bir kız olması işini kolaylaştırıyordu. Öğleden sonra iki gibi ikizi mekana gelmişti. Kapıdan girer girmez Leyla'nın dikkatini çekmişti bile. Hatta Aybla ile göz göze gelince utançla işine devam etti.
"Hoşgeldin ikiz, hangi rüzgar attı seni buraya. Bir süre gelmezsin diye düşünüyordum."
"Kıymetimi bil boncuk, boştum geleyim dedim. Yardıma ihtiyacın var mı?"
"Şuanlık yok ikiz, ama seni Leyla ile tanıştırayım.."
"Şu yeni başlayan kız mı?"
"Evet evet." Tezgahın ardında ki Leyla'yi yanına çağırıp tanıstirmıştı.
"Leyla bak bu geçen bahsettiğim ikizim, Yusuf Eymen.." Yusuf Eymen rahatsız olur düşüncesiyle elini uzatmamıştı lakin kızın heyecanla konuşup elini uzatmasıyla o da selam vermişti.
Merhaba, ben Leyla. Memnun oldum. "
"Sağolun Leyla Hanım, bende öyle. Hayırlı olsun.."
"Teşekkür ederim.." Leyla da heyecandan ne diyeceğini bilememişti, genç adamın resmi tavrı biraz bozsa da onu, bunun çok normal olduğunu biliyordu. Sonuç itibariyle patronumun kardeşi patronumdur diyerek kendine telkinler verdi. Oysa, Aybala o kadar resmi olmamıştı. Kıyas etmenin doğru olmadığını düşünüp müsade isteyip işinin başına döndü. Kızın moralinin düştüğünün farkında olan Aybala, "ikiz , biraz daha resmi olsaydın ne bu samimiyet?"
"Ne? Yeni tanıştığım bir kıza nasıl bir tavırla yaklaşsaydım pek akıllı kardeşim, can ciğer kuzu sarması olamadığım için kusura bakma. " ikizinin haklı olduğunu biliyordu ama kızın üzüldüğünü görünce dayanamamış tı işte. Ayrıca anne ve babasından saygı içerisinde konuşmayı öğrenmişlerdi. Senli konuşmak bir kaç adım ötesiydi. Ve gereksiz samimiyete de lüzum yoktu en nihayetinde.
"Ya tamam haklısın ama, Leyla daha cana yakın bir kız ya ondan öyle dedim"
"Sanki kızı tersledim gibi konuştun, cana yakın olması onu üzdüğüm anlamına mı geliyor ? Niye böyle dedin anlamadım "
"Belli anlamadığın. Neyse boşver."
"O ne demek?"
"Birşey demek değil, niye herşeyin üstünde bu kadar çok duruyorsun ki?"
"Asıl sen niye lafa başlayıp devamını getirmiyorsun?"
"Ay tamam, senin Iq'la yarışamayacağım. Kapatalım konuyu." Belki ki kızın kendisine ol ilgisini hala farkedememişti. İçinden "umarım sonu güzel olur" diye dualarda bulundu. Şöyle bir bakınca yakışıyorlardı ya, önce ikizinin gözünü açmalıydı. Bunu aklının bir köşesine yazıp işinin başına döndü.
Bu haftanın son bölümü muhtemelen hem yoruldum hemde bazı meşguliyetlerim var, kendinize iyi bakın, kıymetli okurlarım yorumlarınızı merak ediyorum her birinizin, karakterlerimi sizin insaflı yorumlarınıza bırakıyorum, yıldızları yakmadan geçmeyelim. Hayırlı cumalarrrr 💐🌙
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |