52. Bölüm

HEYÛLA

Rabia
yaziyor

Yusuf Eymen boş bir günü olması hasebiyle, evde yatış planları yapıyorken ikizi işine taş koymuştu. Sabahın yedisinde kalkmış söylene söylene hazırlanıyordu. İş yerinde ki ciddiyetten uzak daha sportif giyinmenin ayrıcalığı dışında hiçbir kârı yoktu. Elini yüzünü yıkadıktan sonra kafeyi o açacağı için bir an önce çıkmalıydı. İkizinin dediğine göre Leyla'nın bugün dersi olmadığı için erkenden gelecekti. Aybala kendi yaptığı tatlıları akşamdan hazırlamıştı zaten. Bu sebeple onları sadece garsonluk ve tabak hazırlamak gibi işler bekliyordu. Aracını parkettikten sonra dükkanı açmış, camları ve kapıları açarak havalandırmıştı içeriyi. Herşey yerli yerinde gayet muntazam duruyordu. İkizinin dükkana olan düşkünlüğü ve titizliği her halinden belli oluyordu. Aybala akşamdan hazırlayıp tepsiye dizdiği poğaçaları dolaba koyduğunu fırını vs. Ayarladığinı, ondan sadece fırının düğmesini açıp pişirmesini istemişti. "Umarım başarılı olabilirim" diyerek fırının başında yakmamak için tetikte bekliyordu. Gerçi saat ayarlaması falan da yaptığını söylemişti. Sadece fırından çıkaracaktı. Yusuf Eymen her ihtimale karşı dikkat ediyordu. O sıra kendisine filtre kahve demlemiş masalardan birine oturarak hem mis gibi havayı seyrediyor hemde kahvesini yudumluyordu. İçeriye aniden dolan yüksek sesle az kala boğazında kalıyordu kahvesi.

"Seelaaaamm patronların güzeli" cıvıl cıvıl bir kızdı Leyla, bahar gibiydi. Capcanlı ve heyecanlı. Garibim Yusuf Eymen neye uğradığını şaşırmıştı. Sabah sabah bu enerjiye anlam veremedi. Oysa o, sükunetle kahvesini yudumluyordu. Yusuf Eymen'i farkeden Leyla da hem utanmış hemde heyecanlanmıştı. Nerden bilsin canım onun geleceğini. "Ay... şey... kusura bakmayın sizin burda olduğunuzu bilmiyordum."

"Aybala size haber vermedi mi?"

"Yok hayır, ay ama dünden beri telefonum sıkıntılı bildirimler falan gelmiyor muhtemelen göremedim"

"Anladım, bugün bir davete katılacağı için ben burada olacağım."

"Aa öyle mi? Ne güzel. Yani şey, hani ona yardımcı olmanız falan... "

"Yaa sorma çok güzel "

"Anlamadım..?" Yusuf Eymen için sabah sabah planlarının bozulduğu bir sebep güzel olamazdı.

"Boşver, kahve demlemiştim içer misiniz?"

Leyla o acı şeyi içmeyi hiç sevmezdi ki, o tatlı şeylere bayılırdı. Süt içmeyi çok severdi mesela, şerbetler falan favorisiydi. Hele Osmanlı ve gül şerbeti olmazsa olmazıydı. Ama bu güzel teklife de hayır demek istemedi.

"Olur içerim teşekkür ederim" çantasını falan arkaya bırakıp kendisine oturduğu masanın karşısına kahve koyan Yusuf Eymen'le çok mutlu olmuştu.

Hafif çekinerek karşısına oturmuş kupayı işaret ederek, "teşekkür ederim zahmet ettiniz" demişti.

"Estağfurullah, afiyet olsun. Aslında sıcak poğaçalar da fırından çıktı isterseniz, kahvaltı yapmadıysanız-..."

"Çok teşekkür ederim, ben erken kahvaltı yapamıyorum daha sonra yerim" Başını sallayan Yusuf Eymen onu onaylamıştı.

Leyla çekinerek, kendini gaza getirerek söylemek istediği şeyi sormuştu. "Rahatsız olmazsanız eğer, benimle sizli konuşmasanız olur mu?" Hafif, kaşları yukarı kalkıp eski haline dönen adamla vereceği cevaptan ürkse de söylemese içinde kalırdı. "Peki... nasıl istersen."

"Kendimi çok resmi hissediyorum da, anlayışınız için teşekkür ederim" dudaklarının kenarı Hafif kıvrılmıştı varla yok arasında.

"O zaman sende sizli konuşma, Yusuf diyebilirsin "

"Tabi, nasıl isterseni-.. istersen."

"Şimdi oldu..." kalbi öyle bir atıyordu ki, karşı taraftan duyulacak korkusu içini kaplamıştı.

Önümde ki kahveye bakıp nasıl içeceğini düşünüyordu. Yüzünü ekşitmemek için kendini zor tutuyordu. İçinden "Ya Allah Bismillah" diyerek ilk yudumunu aldı. Yüzü buruşacak gibi olduysa da karşısında ki adamla kendini hemen toparlamıştı. Ona baktığında kendisine bakmıyor olduğunu görmek içini rahatlatmıştı. Zar zor bardağın yarısına gelen kız fenalık geçirecek gibi hissediyordu. Hani, çocuğuna ilaç içeren anneler vardı ya, zar zor ağzına tıkıştırıyorlar dı. Bu ondan da beterdi Leyla için. Leyla'nın bilmediği Yusuf Eymen'in bir süredir içmekte zorlandığını farketmesiydi. Kızın bırakmayacağını anlayınca müdahale etmek istedi.

"Daha fazla zorlama kendini, içmek zorunda değilsin" kendisini nasıl bitireceğim telaşına o ladar kaptırmıştı ki, seslenen Yusuf'la irkilmeden edemedi. "Hı?" Onun bu tavrına tebessüm eden Yusuf Eymen, utanmasına sebep olmuştu. "Şeyy... biraz acı da... Ben pek içemiyorum, daha doğrusu sevmiyorum. "

"Neden en başta söylemedin ki, içmek için zorlamasaydın kendini."

"Teklifinizi reddetmek istemedim"

"Neden ki," bu soruyla ne diyeceğini düşünürken Yusuf Eymen'in çıkarımı hayat kurtarıcı olmuştu kendisi için. "Yoksa sende mi hayır diyemeyenlerdensin? Bence istemediğin birşey için kendini zorlama. Sevdiğin şeylerin peşinden git." O kadar güzel konuşuyordu ki, akşama kadar bıkmadan dinleyebilirdi. Hülyalı bakışlarına hakim olmalı, yanlış anlaşımamalıydı.

"Yani... bazı durumlarda diyemediğim anlar oluyor ama diyebiliyorum sanırım. Daha önce denemiştim ama pek damak tadıma uymadı. Bir daha denemek istedim." Senin teklifine hayır demek istemedim diyemedi tabi. Sen teklif ettiğin için içmek, reddedilemeyecek bir seçenek değildi de diyemedi.

"Tekrar uyuşmadı o zaman damak tadına."

"Evet. Uyuşmadı..." verdiği cevabın tatlılığı Yusuf Eymen'i güldürmüştü. Ama seviyeli bir tebessümle karşılık verdi. Biraz sonra, yavaş yavaş dolmaya başlayan kafeyle işlerinin başına dönmüşlerdi. Onunla burada olmak, yani ikisinin yan yana olması farklı alemlere dalmasına sebep olmuştu. Sakarlaşıpyapmaması gereken şeyler yapıyordu. Resmen bir takım bardağı kırmıştı. Yüzü kızara kızara işine devam etmişti. Bir kaç kere göz göze gelmişlerdi. Her seferinde Leyla, Yusuf Eymen'e bakarken yakalanıyordu. Bu sebeple kendisine kızıp işine odaklanmaya çalıştı. Sakinleyen kafeyle Leyla arka tarafa mutfak bölümüne gidip bir kaç işi hallediyordu.

Tabakları dizerken kendisine seslenen Yusuf Eymen'le elinde ki tabağı yere düşürüp kırmıştı. Esasen bu sefer dalgınlığına gelmişti. "Özür dilerim korkuttum mu?"

"Asıl ben özür dilerim, bugün sakarlığım tuttu. Ama hemen hallederim" diyerek yer çöküp kırılan tabağın parçalarını toplayacakken acele işi, dikkatsizliğine sebep olmuş, sivri tarafı elini kesmişti. "Ayyhh..." Yusuf Eymen hemen yanına koşmuştu. "İyi misin? Elini mi kestin? Dur bakayım" elini tutunca Leyla'nın kalbi maratona çıkmış gibi atmaya başladı tekrardan. "Dur bekle ilk yardım kutusundan yara bandı alayım"

Yusuf Eymen parmağına dikkat ederek sarmış, daha sonra başını kaldırmasıyla göz göze gelmişlerdi. Yeşil gözleri o kadar güzel bakıyordu ki, kendini onlara kaptırmaktan geri duramıyordu. "Tamamdır. Daha dikkatli ol lütfen?" Ayağa kalkan adamla o da ayağa kalkmıştı. "Bugün çok sakarlaştım, kusura bakma lütfen, ben patrona da söylerim yevmiyemden kesersiniz, fazla oldum sanırım" kendisine dikkatle bakan adama karşı kendini çok mahcup hissediyordu. İçinde aniden beliren duygulara anlam veremese de, çok farklı ve güzel hissediyordu. Bu aşk olabilir miydi? Daha kaç gün olmuştu ki, bu kadar kolay mıydı yani? Morali bozulmuştu biraz, Allah'tan ki anlayışlı biriydi de ses etmiyordu.

"Önemi yok, önemli olan canın. Bunlar hallolabilecek şeyler, çok takılma."

"Olsun benim içim rahat etmez."

"Sen bilirsin ama Aybala kızar sana bu söylediklerini duysa. Çok takılma, yoksa rahat yaşayamazsın"

"Peki."

"Hem... Sana bir arkadaş tavsiyesi olsun, sakarlığın için daha dikkatli olursan, müşteriler için diyorum yanlış anlama, daha iyi olur. Belli ki, dikkatsizlik var sende daha dikkatli ol olur mu? Kendine zarar verebilirsin. Eğer acele etmen sebebiyle böyle oluyorsa daha yavaş ol, acelemiz yok ki" Kendisini daha fazla kötü hissedemezdi sanırım. O kadar kırılmış hissediyordu ki, yapamak istediği tek şey, biran önce buradan gitmekti. Burnunu sızlatan ağlayacağının belirtisi olan yaşlarını gelmeden durdurabildiği için çok şanslıydı. Birde ağlama rezaletini yaşamak istemezdi.

"T-Tabi daha dikkatli olurum"

"Ben sakar değilim, sadece içimde anlam veremediğim duyguların kurbanı oldum" diyemedi. Kızda ki tuhaflığa anlam verememişti Yusuf Eymen, acaba üzdüm mü diye düşünse de, kalbini kıracak birşey söylemedim diye düşündü.

"İyi misin?"

"Evet evet, iyiyim.ben işimin başına döneyim" diyip tabakları dizmeye devam etmişti. Neden bilmiyordu ama çok kırılmıştı. Hayattan bütün enerjisi emilmiş gibiydi.

Aslında Yusuf Eymen, kötü bir niyetle soylememişti. Ama... bazen öyle olurdu, anlaşılamadığı ya da doğru bir kelimeyle ifade edemediği için yanlış anlaşılırdı. Yusuf Eymen yapı itibariyle daha açık ve dobra konuşan bir insandı. Çok zeki olmasının yanı sıra oturaklı bir kişiliğe de sahipti. Bu karakterinin bazen olumsuz yönleriyle de karşılaşabiliyordu.

Akşam kafeyi kapatacakları sıra, günün geri kalan zamanında kızın sakın ve morali bozuk daha ciddi iş yaptığını görmek, düşünmesine sebep olmuştu. Kızın kendisine olan bakışlarından şüphelense de, "daha kaç gün oldu ki yanlış düşünüyorum " diye kendini avuttu.

Çantasını alıp çıkış yapacağı sıra, "başka birşey yoksa ben çıkıyorum."

"Hayır yok. Ama, geç oldu ben bırakayım seni?"

"Yok zahmet etmeyin siz ben giderim"

"Siz? Bu konuda anlaşmıştık sanırım..?" Leyla sahici olduğuna inandırdığı ve kendini buna zorladığı gülümsemesiyle, "bir anda öyle çıktı ağzımdan. Ben çıkıyorum o zaman, patrona selamlar"

"Yolumun üstü diye biliyorum, Aybala öyle söylemişti. Daha doğrusu kendisiyle konuşurken seni bırakıp eve geleceğini söylemişti. Yol üstünde sanırım..." hiç evet diyesi gelmiyordu ama yalan da söyleyemezdi. Hem daha sonra ortaya çıkardı. Ondan önemlisi yalandan nefret eder, ahlaki olarak kendine yakıştırmazdı.

"Evet ama, gerek yok ben giderim..."

"Bu saatte otobüs var mı?"

"Vardır, hem o gelmezse minibüsler de gidiyor zaten."

"Neden gelmemekte ısrarcısın? Üzdüm mü seni?" Gün boyunca anladığı şey bu olmuştu. Onun gibi birisinin gözünden kaçması hata olurdu zaten.

"Ne? Y-yok öyle birşey, sana öyle gelmiş, hem ben belki hava falan alırım o yüzden.."

"Bu saatte mi?"

"Evet, ne var ki?"

Pek hava alçak saat zamanı değil, dışarısı bu saatte tehlikeli olur. " kolunda ki saate bakıp, "gelir birazdan otobüs, görüşürüz " diyip arkasını dönmüşken kolundan tutup gitmesine izin vermemişti. Kızın kendisine bakan açık kahve gözlerinden hüzün okunuyordu. Belli ki onunla gitmek istemeyecek kadar çok kırılmıştı ona. Bu saatte, yürümeyi göze alacak kadar.

"Özür dilerim, kırıcı bir üslupla konuştum sanırım hiç farketmedim. Ama canına zarar gelmesini istemediğim için öyle dedim... seni kirabileceğim aklıma gelmedi. Bazen düşüncesiz oluyorum sanırım."

"Ben normalde sakar değilim. Aybala'ya sorabilirsin. İlk defa bugün kırdım ne kırdıysam, sadece... Ne bileyim işte yanlış anladım sanırım, normal bir uyarıydı seni ki.." Bu sözüyle kızın kendisine olan ilgisini kabul etmek istemese de anlamıştı... zaten bakışları ve hareketleri kendini ele veriyordu.

"Kapatalım bu konuyu, seni eve bırakmama izin verirsen sevinirim.."

"Gerek yok cid-.."

"Lütfen..?"

"Peki... "

Araca bindikten sonra, Yusuf Eymen'e bakmamak için başını camdan diğer tarafa çevirmiyordu. Sadece bir kaç kere evini tarif için konuşmak zorunda kalmıştı. Nihayet eve geldiğinde teşekkür edip araçtan inmişti. Eve girene kadar bekleyip öyle yoluna devam etmişti Yusuf Eymen, ama içinde anlam veremediği bir huzursuzluk vardı. Kızı üzmüş olduğunu bilmek, içini sıkıyordu. Bir insanı üzmüş olabileceğine yordu bu durumu. Kafasını dağıtmak için radyodan sevdiği bir şarkı açıp yoluna devam etmişti.

 

 

 

 

Evet bu bölüm Yusuf Eymen ve Leyla içindi. Nasil buldunuz? Bu çift de çok tatlı değil mi? Ara ara gelsin mi böyle, ya da kesitler olarak...

Yorumlarınızı merak ediyorum, yazın lütfen. Umarım keyifler okumuşsunuzdur.

 

 

 

 

 

Bölüm : 21.04.2025 19:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...