83. Bölüm

GÖNÜLÇELEN

Rabia
yaziyor

Eşsiz bir yaz akşamıydı. Herkes Maaile Elişevagilde toplanmışlardı. Hava yavaş yavaş kararıyordu. Bahçede ki ışıkları yakmışlardı şimdiden. Ali Asaf ile Aybala. Yusuf Eymen'le Leyla hep beraber toplanmış akşam yemeği için bahçede mangal keyfi yapmaya karar vermişlerdi. Mangal'ın başında Yusuf Eymen ve Ali Asaf vardı. Etleri dikkatle pişirip, ince işçiliklerini gayet başarılı bir şekilde sergiliyorlardı. Leyla ile Aybala mutfakta salata yapıp vesair görülecek işleri hallediyorlardı. İçecekler için bardak, servis tabakları çatal falan...

Alparslan ile Elişeva ise bu tablodan oldukça memnun, ailecek bir arada olmanın keyfini çıkarıyorlardı. En büyük mutlulukları çocuklarını böyle etrafında bir arada görmekti. Onlar bir araya geldikçe mutlulukları tarif edilemez derecede büyük oluyordu. Yaş aldıkça birbirlerine olan bağlılıkları da artmıştı. Birbirlerine olan saygısı ve muhabbetleri o kadar tazeydi ki, ilk gün ki gibi capcanlıydı. Alparslan hayalini kurduğu aile portresinden daha değerli bir gerçeğe sahip olmuştu. En başta Elişeva. Daha sonra çocukları...

Bu hayatta kendisine verilen en büyük hediye, Elişeva ile yollarının kesişmesiydi. Rabbine ne kadar şükretse azdı muhakkak. Alparslan karısının gözlerine hiç eksilmeyen bir aşkla bakıp, "sen gün geçtikçe daha mı güzelleşiyorsun gelinciğim...?" Dedi.

"İlahi Alparslan. Artık eskisi gibi değiliz..."

"Sen kendini benim gözümden gör bide. Nasıl güzel nasıl eşsizsin..."

"Hakkını yeme kocam, sende yakısıklılığından hiç birşey kaybetmedin. Saçlarımıza düşen bir kaç akı saymazsak." Alparslan tam konuşacakken Aslan Zeyd içeri girmişti. Terlediği her halinden belli olan genç adam anne ve babasının yanına giderek selam vermişti. "Ooo çifte kumrular... hayırdır kenarda köşede aşk mı tazeliyorsunuz" Aslan Zeyd hiç şüphesiz biricik amcası Akif'in kopyasi gibiydi. Aynı muziplik ve karakter yapısına sahipti. Bu özelliğiyle ön planda olan bir çocuktu.

"Oğlum, ne bu hal çabuk duş al da gel yemekler birazdan hazır olur" Eliseva biliyordu ki oğlunun muzipliklerine cevap verirse, uzattıkça uzatacaktı.

"Ulan hergele. Saat kaç oldu neredesin sen? Sana çabuk gelmeni söylemedik mi? "

Akif annesine dönüp kınayıcı ve acıyan bakışlarla, "Anne..? Babam yaşlandıkça huysuz mu oluyor? Sen nasıl yaslanacaksın bu adamla ? Allah yardımcın olsun annelerin güzeli" Alparslan etrafına bakıp oğluna firlatacak birşey arıyordu. Bulamayınca vazgeçti. Aslan zeyd, babasını kızdırmanın zevkini yaşıyordu. Ne yalan söylesin çok hoşuna gidiyordu. O böyle kızınca zevk alası geliyordu.

"Anne bak gördün mü? Kocan oğluna kıyacaktı. Tabi atacak birşey bulsaydı. Baba birşey itiraf etmeliyim ki, bahçede ki alet edevatları ben kaldırmış olabilirim. Malum, kıymetli kafamı darbelerden korumam lazım."

"Ulan oğlum... seni işin gücün yok mu? Sohbetimizin de içine ettin zaten."

"Alparslan..!"

"Ne var güzelim yalan mı? İşi gücü eğlenmek, adam kızdırmak."

"Babam olmasan alınacağım ama bağımız baya kuvvetli."

"Oğlum hadi terini soğutma duş al da gel hep beraber yemek yiyelim..." annesinin yanağından kocaman bir öpücük alıp, bahçede ki abisi ve enistesine selam vererek odasına çıkmıştı.

"Görüyorsun değil mi? Beyefendi bir türlü ciddi olamıyor"

"Onun karakteri böyle kocam, alışman gerekmiyor mu? Hem kime çektiği malum..."

"Bize bir tane Akif yeterdi de, Rabbim imtihan olarak verdi herhalde... "

"Onun güzel kalbi yeter, bosver oda stresini böyle atıyor işte."

"Biliyorum sevgilim. Ne kadar kızsamda onu ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun. Sadece bazı anlarda ciddi olmaması beni kızdırıyor"

"Daha çok genç hayatım. Büyüdükçe olgunlaşır insan. Yaşadıkça..."

~

"Aybala'm bitti salata."

"Bende tatlimın süslemesini yaptım leyloş..

"Ayy çok güzel görünüyor. Canım nasıl çekti anlatamam."

"Kıyamam, şu köşeden kesip vereyim mi biraz?"

"Yok ya verme. Şimdi yemek falan yiyemem.

"Çayda yeriz hep beraber."

"Aynen,.öyle yaparız"

"O zaman şu tabakları bardakları falan bahçede ki masaya götürelim. Etler pişince direkt sofraya otururuz, bir daha git gel yapmayalım"

"Haklısın. Bende salatayı tabaklara koyayım. " Aybala tabakları ve bardakları tepsiye koyup bahçeye götürmüştü. Ali Asaf'la bakışları kesişmiş kocasının göz kırpan hareketiyle yüzünde güller açmıştı.

Yusuf Eymen, bir eniştesine bir ikizine bakıp aralarında ki çekime bi kısa devre yapmıştı.

"Aman enişte buralar alev aldı, etler yanmasın." Ali Asaf, Yusuf Eymen'in boş durmayacağını tahmin etmeliydi. Zaten dobra bir adamdı. Susması hata olur diye düşündü.

"Oğlum sen evlendikten sonra espri yeteneğini de gelistirmişsin" Yusuf Eymen kendinden emin, bilmiş tavrıyla beklemeden cevap verdi. "Valla enişte, evlendikten sonra herkeste birşeylerin geliştiği kesin." İmasıni tabi ki anlamıştı Yusuf Eymen. O göz kırpışına, ikizine olan bağlılığına işaret etmişti.

"Oğlum, senin başka işin yok mu? Beni takip edeceğine etleri kontrol et."

"Enişte sen bilmezsin ama bu detayı sana vermekte sakınca görmüyorum. Şimdi biz ikiz olduğumuz için, ikizime yapacağın her hareketi benim de hissediyor oluşumu bilmeni isterim. "

"Yuh Oğlum yuh, oldu olacak kalbim seni görünce küt küt atıyor de !"

"Atmaz mı? Hemde nasıl "

"Oğlum si baba oğul başıma belamısınız? Karıma da mı bakamayacağım? Nasıl gördüğünüzü de anlamıyorum ki."

"Abi bizden kız almak kolay değil, bir müddet bekleyerek şahit oldun zaten. Aldıktan sonra da kurtulmak kolay değil, şahit oluyorsun zaten. Ne diyeyim Allah yardımcın olsun"

"Sağol kardeşim! Beni destekleyecek tek dileğin için teşekkür ederim, lütfettin..." Ali Asaf bir Alparslan çekiyordu bir de ara sıra Yusuf Eymen'den. Aybala birisinin göz bebeği biricik kızı, diğerinin ikizi canından canı. Yusuf Eymen arada kızdırmayı seviyordu abisini. Babası gibi değildi elbette. Ama Aybala'da onların biriciğiydi. Tek kız olmasıyla da daha kiymetliydi. Yusuf Eymen gülerek, "Abi takılıyorum sana, kızıyormusun? Babam hala seninle uğraşsa da seni ne kadar çok sevdiğine ben şahidim. Aybala'yı bir tek sana emanet edebilirdik. Kalplerinizi birbirine emanet ettiğiniz gibi. Gerçi bu emanet değil de teslim alma. Emanet alınır, sahibe ise teslim edilir. Allah yuvanızı muhabbet üzere daim kılsın." Ali Asaf Yusuf Eymen'in omzuna elini koyup hafif sıkmıştı. Bu onların dilinde teşekkür etmekti. "Amin, kardeşim. Biliyorum tabi. Yoksa alındığınmı mı düşündün?"

"Ondan değil de, bazen sıkılıyor insan be abi. Babam sağolsun, yeterince uğraşıyor seninle."

"İnsan sevdiğiyle uğraşır Oğlum, kıskanma.." ikisi de erkeksi bir kahkahayla bakışların odağı olsa da herseyin yolunda olmasıyla herkes işine dönmüştü.

Hazır olan etleri sofraya getirmişlerdi. Herkes ortada ki etlerden önünde ki servis tabağına alıp yiyordu. İçecekler konulmuş köz salatası da yapılmıştı. Leyla, Yusuf için sevdiği et parçasından kendi tabağına alıp yanında oturan kocasınınkine koymuştu. Yusuf yanında ki düşünceli kadına bakıp içten bir tebessümle bakmıştı. Kendinden önce hep onu düşünüyordu. Ve Yusuf Eymen, onu ne yapsa bilmiyordu. Bu güzel kız gün geçtikçe aklını başından alacak sebepler sunuyordu ona. Leyla sessizce, sadece Yusuf'un işiteceği bir tonda konuştu. "Yusuf'um neden az aldın tabağına? Yesene, hem bak sevdiğinden koydum sana, sen butu çok seversin"

"Mangal yaparken bir kaç parça ağzıma attım, çok açıkmıştım canım, şimdi o kadar aç değilim. Teşekkür ederim Leyla'm.."

"Olsun, o koyduğum parçayı da ye" Yusuf Eymen karısının bu haline dayanamıyordu elinden gelse göğsüne sokup, yüzünün her bir noktasını buseleriyle mühürleyecekti.

"Yerim Leyla'm... Hadi sende ye.."

"Tamam. Afiyet olsun Yusuf'um.."

Elişeva herzaman ki gibi dikkatini celbeden bu duruma duygulu duygulu bakıyordu. O kadar mutluydu ki, evlatlarını böyle içten, böyle birbirlerine düşkün görmek daima şükretmesine sebep oluyordu. Aybala ve Ali Asaf cephesi de öyleydi. Bu sefer tam tersi Ali Asaf, Aybala'nın tabağını doldurup yemesini söylüyordu. Tabi bunlar fısır fısır olduğu için ve sofrada ki neşe kaynağı Aslan zeyd konuştuğu için kimse kimseyi duymuyordu.

"Hayatım yeter, bitiremem ki ben hepsini"

"Yiyebildiğini ye yavrum, kaç gündür canın mangal çekiyordu." Kocasına bakışlarıyla teşekkür edip, "Sende ye " demişti.

"Yiyorum ben merak etme. O tabak bitecek ona göre "

"Aşkım bu çok ama, resmen istiflemişsin"

"Olsun ye sen, güç olsun kuvvet olsun " Aybala bu söze kıkırdayıp önüne dönmüştü.

"Ablacığım..! Hayırdır kıkır kıkır gülüyorsun. Biz birşey mi kaçırdık" Aybala hemen ciddileşip öyle cevap verdi. Aslan Zeyd'di nasıl olsa konuşmasa olmazdı.

"Aslan..! Sen yemeğini yesene. Bir şey olmuş ki güldüm."

"Tamam işte ablaların güzeli. Merak ediyorum ne olduğunu, söyle de gülelim.."

Ali Asaf, " Aslancığım şu sucukları senin için yaptım hadi afiyet olsun" sucuk Aslan Zeyd'in zayıf noktasıydı uzatmadan sucuklara yöneldi.

"Neyse şimdilik çok da önemli değil, siz gülmeye devam edin"

"Oğlum yavaş ye boğazında kalacak Allah muhafaza" Elişeva herzaman ki anne telaşıyla konuşuyordu.

"Sen merak etme annem o iş bende"

Herkes yemeğine odaklanıp yerken, Yusuf Eymen'in sağında kalan Ali Asaf, Yusuf'un kulağına eğilip konuştu.

"Oğlum ne ballısın lan, bi göze batan biziz. Sabahtan beri fısır fısır konuştunuz bir Allah'ın kulu ses etmedi. Bize gelince radara mı takılıyoruz ne bilmiyorum artık. Üzerimizde kamera falan varsa hiç şaşırmayacağım artık."

Yusuf Eymen ağız dolusu gülüp, "ben Allah'ın sevgili kuluyum abi ne yaparsın? Ayrıca aramızda ki en büyük fark senin karının ailesi tam kadro burada, benimkinden eser yok. Kim karışsın kimin gözüne batayım...?"

Öyleydi gerçekten, kendisini kurtlar sofrasında hissediyordu. Bunlar niylhayetinde tatlı atışmalar huzur kokan beraberliğin neşvesiydi. Güzeldi aile olmak, böyle bir aileyle olmak çok güzeldi. Hep beraber yemek yiyip hoş sohbetler ettikten sonra herkes evine gitmişti.

Leyla ile Yusuf Eymen eve çıkarken çok yorgun hissediyorlardı kendini. Yusuf Eymen içeriye girince, "Canım, ben hemen duşa giriyorum üstüm fena kokuyor"

"Tamam, bende " elinde ki paketleri gösterip, " şunları mutfağa koyup geliyorum. Çok yorgun hissediyorum. Yarında çocukları sınav yapacağım erkenden uyusam iyi olur"

"Leyla'm.. rica etsem bana kahve yapabilirmisin duştan çıkıp içmek istiyorum."

"Yaparım tabi. Sen gir duşa " karısının başından öpüp hızlıca banyoya girdi. Leyla elinde ki paketleri mutfağa bırakıp, önce yatak odasına gitti. Üzerini değiştirip saçını topladıktan sonra mutfağa gidip Yusuf'a filtre kahve demlemiş kendisine de süt koymuştu.

Duştan çıkan Yusuf'a Eymen Mutfaktaki karısının yanına gidip üzerine eğilerek yanağından kokulu bir öpücük almıştı. Henüz dogrulmadan, Leyla da ona dönüp o yeni tıraş olmuş yanağından öpmüş ve "Sıhhatler olsun. Mis gibi kokuyorsun Yusuf'um.." demişti.

"Öyle mi Leyla'm hanım.. "

"Öyle, Yusuf'um beyim..." Yusuf Eymen'in kahvesini önüne koyarak Afiyet olsun demişti.

"Ellerine sağlık canım, teşekkür ederim."

"Ne demek, afiyet olsun Yusuf'um..."

"Yarı dersin kaçta başlıyor canım.."

"İlk iki dersim boş. Onda falan hazırlanır çıkarım."

"Sınav mı var demiştin?"

"Aslında sözlü. Çocukları sınava hazırlamak istiyorum. Özellikle bazıları aşırı ön yargılı matematiğe. Tamam bazıları gerçekten zorlanıyor ama bazıları kuru bir onyargidan ibaret. Bunu kırmayı çok istiyorum"

"Başaracağına eminim..." kocasının masa üzerinde ki elini tutup, "Teşekkür ederim demişti."

"Ne teşekkürü Leyla'm, canımsın sen benim"

"Hersey için Yusuf'um, iyi ki yanımda ve benimlesin. Varlığın çok güzel, iyi ki varsın..."

"Kurban olurum sana, sende iyi ki varsın. Gonülçelenim..." Öyleydi vesselam, Yusuf'un gönlünü çalmış sonsuza dek sahiplenmişti. Onun du artık.

 

 

 

 

 

Evett nihayet bölüm geldi. 🙈🤭

İKİ kitap olunca zor oluyormuş ama oluyormuş...

Keyifle okuyun efendim...🌸

 

 

Bölüm : 28.05.2025 09:44 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...