5. Bölüm

GELİNCİK

Rabia
yaziyor

Elişeva, en yakın ve tek arkadaşı olan Gülfem'le konuşmuş kararsız olduğunu söylemişti. Gülfem deli dolu bazen de düşünmeden hareket eden bir kızdı. Ama o kadar pozitif ve anlamlı şeylerden bahsetmişti ki kararını olumlu yönde etkilemişti. Ailesine bu durumu utana sıkıla anlatmış hem onları mutlu etmiş hemde hüzne boğmuştu. Kararının olumlu olması onu ucu bucağı belirsiz bir sergüzeşte sokmuştu. Bu onun serüveniydi. Herşey o kadar hızlı ve bir anda olmuştu ki zaten vakit kısıtlıydı. Alparslan'ın annesi rahatsız olduğu için gelememişti. Kanser tedavisi görüyordu. Bu sebeple yarın nikah kıyıp öyle gitmek istediler. Ailesi başta karşı çıksa da arada Zehra hanım olduğu için pek ses etmemişlerdi. Yine de böyle olmamalıydı. Bütün gün annesi ve ebe ninesi göz yaşı dökmüştü. Acaba ısrar etmekle hata mı ettik diye düşünüyorlardı. Yangından mal kaçırır gibi olacağını hiç tahmin etmemişlerdi. Elişeva'da bir kaç eşyasını eskimeye yüz tutmuş el çantasına koyarak hazırlamıştı. Sanki okumak için gidiyor da geri gelecekmiş gibi hissediyordu. Oysa evliliğin de sorumlulukları, imtihanları vardı. İçinde hem heyecan hemde hüzün vardı. Birde hiç bilmediği bir hayata adım atacak olmanın korkusu. Bu zamana kadar Allah'ın izniyle her işin altından kalkmış yapamacağı şey yoktu ama... Ne bilsindi bilmediği bir hayatın getirisini. Selma ablasının da İstanbul'da olduğunu biliyor olması onu rahatlatıyordu. Kitabının arasında ki aile resmini gözlerinden yaş suzüle suzüle çantasına koymuştu.

~

"Gel otur şöyle kızım." Ellerimden tutarak yamacına oturmuştu annem. Akmasına engel olamadığı yaşları bir çırpıda silip sahte bir tebessümle. "Çok ani oldu be Elişeva'm. Böyle olacağını bilseydim ısrar etmezdim."

"Gitmem. Gitmem annem. Beraber yaşayıp gideriz."

"Sana da birşey demeye gelmiyor be kızım. Sadece duygulandım işte. Onu bunu boşver de gitmeden evvel sana demek istediklerim var..."

"Başım gözüm üstüne annem, ama bak ciddi söylüyorum gitmeyeyim en iyisi ben hem nikah da kıyılmadı. Ben de can atmıyorum zaten."

" konuyu değiştirme kızım. Ben onu kastetmiyorum. yani duygusallığımızdan dem vurup iki hüzünlü kelam edemeyeceksek... neyse işte. Dinle beni...Kocana saygıda kusur etme hemi kızım. Biliyorum pek aile olamadık baban erkenden göçtü gitti. Yakınında doğru düzgün karı koca görmedin. Ama bilirsin ne edeceğini sen hep okudun çok olgun davrandın. Sana güvenim hep tamdır." Kendime engel olamıyordum içim yanıyordu. Gidecek olmanın gerçekliğiyle yüzleşmek beni alaşağı etmişti. Gözlerimden süzülen yaşlara engel oamıyordum, "anne..."

"Kocandır o senin görevlerini yapman gerekenleri bilirsin. Değil mi kızım?" Utançla başımı sallayıp gözlerimi silmiştim. "Okuyup istediğin yerlere geleceğine eminim yavrum. Hem kocan da sana destek olacak inşaAllah. O günleri görmek nasip olsun." İkimizde amin demiştik. Aklıma gelenle, "anne ? Şey... Alparslan bana demişti ki annenleri de alırız isterlerse. Siz de gelin ne olur? Ben gerekirse ekstradan çalışır bakarım size... zaten o buna musade etmez ben hallederim dedi. Lütfen siz de gelin? Lütfen anne?" Yanaklarımı sevip hüzünlü gözlerle, "babanı bırakıp gelemem... onun burada olduğunu bilmek... olmaz kızım. Sen git yuvanı kur bakalım zaman ne gösterecek. "

"Anne geliriz ziyaretine. Bende babamı özlerim ziyaret etmek isterim... söz veriyorum ne zaman istersen getirmek için elimden geleni yaparım hı? Olmaz mı? " Biliyordu kabul etmeyecekti. Bakışlarından bunu anlamıştı. "Olmaz kızım... gelemem. Belki ileride." Biraz daha ısrarcı olmuş ama aynı cevabı almıştım. Zaten aklım onlarda kalacaktı. Cılkını çıkarmamak için sustum artık. Ebe nineme uğrayıp onunla da dertleşip ağlamıştık. Hayatıma kattığım en büyük tecrübelerden birine onun sayesinde sahiptim. Rabbimden ona sağlık ve uzun ömür vermesini istedim. Çok kıymetliydi...

Akşama Zehra hanım, Alparslan ve Selma abla bize gelmişlerdi. Gereken herşey konuşulmuştu. O kadar farklı hissediyordum ki... arada Alparslan'la gözlerimiz kesişiyor bir kaç saniye sonra önümüze dönüyorduk. Onun da kararsız olduğu bazı bakışlarında yakaladığım belirsizlikler vardı. Sebebi üzerinde çok da durmadım açıkçası. Sonuçta birbirini tanımayan iki insandık. Kendi aramızda söz kesmiş yüzükleri takmıştık yarın nikahımız kıyıldıktan sonra yola çıkacaktık. Bizim evde hüzün rüzgarları esiyordu. Gitmek mi zordu? Kalmak mı? Hangisinin payına hasret lokması çok düşüyordu. Kim için bilmiyorum ama her iki taraf için de zordu. Evliliğin sorumluluğunu ve onunla beraber eğitimi yürütebilecekmiydim? Alparslan beni üzmezdi herhalde. Yoksa o da itiraz ederdi. Evlenmek istemezdi benimle. O görüşmede benim gönlümün ona karşı duyduğu kıpırtılardan o da duymuşmuydu. Haylaz meselesi aklımı bulandırıyordu ama akışına bırakmaya karar verdim. Geleceğin endişesine düşmek yerine anı yaşayacaktım.

~

Sabah erkenden kalkmış ortalığı bir güzel toplamıştım bu kendi evimde son iş yapmışımdı sanırım. Ak kızla kara kızı otlamak hemen aşağıda ki meraya gittim. Bir süre onların başında durdum. Sonra düşündüm. Sonra tekrar düşündüm. Aklım dopdoluydu. Omzuma dokunan elle irkildim. Korkmuştum. Nefes alış verişim hızlanmıştı. Arkama dönünce Alparslan'ı gördüm, "Özür dilerim. Korkutmak istememiştim bir kaç kere seslendim ama dalmıştın sanırım" ahh... Aklım çıktı resmen. Herşeyin bu kadar ani alelacele olması beynimi bloke etmişti resmen. "Sorun değil. Dalmışım evet." Yerde ki bir kaç poşet ve kutu dikkatimi çekti. Alparslan'a aitti sanırım. Gözümün oraya kaydığını gören Alparslan, "bunlar senin için. Herşey o kadar ani oldu ki, en azından nikahımız için elbise giymeni istedim. Ablam sayesinde hızlıca elimize ulaştı. Giyersen çok memnun oluruz" bu düşüncesi beni hem çok sevindirdi hemde biraz utandırdı. Benim kendime alacak durumum yoktu. Ya da köy ortamında ki kıyafetlerimden mı utanmıştı. Ben buldum. Aslında tam köy kızı tipiyle de giyinmezdim ama. Ne bileyim saçmalıyorum işte. Düşünceli halimi farkeden Alparslan, "bir sorun yok değil mi gelincik?" Hı? Gelincik mi? Ben mi?

"Ha ? Yok bir sorun"

"O halde giyiyorsun elbiseyi değil mi ? "

"Hı hı tabi giyerim... " Bu söylediğime memnun olmuştu.

"Akşama doğru yola çıkarız..." Birden ellerimi tutup yeşillerini benim elalarıma dikmişti. " gelincik... biliyorum herşey çok ani oldu. Ama hiçbirşeyden korkma olur mu? Her zaman yanında olacak temiz kalbine layık olabilmek için elimden gelenin fazlasını yapacağım." Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Onu bulanık görüyordum. Başımı eğip gözlerimi kırpınca yerde ki toprakla buluşmuştu yaşlarım. Eliyle çenemden tutup başımı kaldırmış beni göğsüne yaslamıştı. Bu ani bekliyormuş gibi daha da hızlanmıştı tanelerim. "Yapma lütfen... biliyorum ailenden uzaklaşıyorsun ama ne zaman istersen seni getirmeye çalışırım. Çok acil bir işim olmadıktan sonra. " burnumu çekip ondan uzaklaşmıstım. "Kusura bakma tutamadım kendimi."

"Kusurluk bir durum yok. Benden istediğin birşey var mı? Bir kaç işim var onları halletmem lazım gitmeden önce. Neden bilmiyorum ama size giderken burda olabileceğini düşündüm. Yanılmamışım. " vedalaştıktan sonra gitmişti. O gidince rahatlıkla elimi kalbime koymuş, heyecandan depar atan kalbimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Sarıldığı için bu kadar heyecanlanmam normal miydi? Herhalde ilk defa bir erkekle temas kurmamdan dı.

~

O kadar güzeldi ki bana aldığı elbise. Beyaz balon kol, kolları manşetli dantel güpürleri olan dizimin aşağısına doğru bollaşan içinde prensesler gibi hissettiğim bir gelinlik model elbiseydi. Tam da nikah için ideal bir modeldi. Uzun saçlarımı evde bulduğum kalemlere sarıp bukle bukle yapmak istedim ama pek de etkili olmadı. Yani tamamen olmadı demem yanlış olur. En azından hafif dalgalı bir duruşu oldu. Uzun saçlarımı toplamak istemedim. Böyle daha iyiydi. Annem yanıma gelip bu halimi görünce, "Elişeva'm..." diyip yaşlarını akıtmaya başlamıştı bile. Dayanamayıp ona sarıldım. " Anne yapma böyle ama... bak gitmem. Başına kalırım sonra." Zoraki gülümseyerek ona bakmış azıcık da olsa keyfinin yerine gelmesine sebep olmuştum. "Sen bana anca yarenlik edersin, ki ettin be kızım. Allah yolunu bahtını açık etsin. Gözünde ki yaş hep mutluluktan olsun güzel kızım" tekrar anneme sarılmıştım ki, Gülfem'in sesini işittim. "Ya bırakın anlaşmayı. Bak gözlerin akacak o kadar kalem ve rimel sürdüm ya" annem bu kız iflah olmaz manasında başını sallamış içeriye gitmişti. Biz de birbirimize bakarak gülüşmüştük. Biliyordum bu havayı dağıtmak her şeyi daha çekilir kılmak için böyle yapıyordu. Onu bende daha iyi tanıyan olamazdı.

~

Öğleden sonra nikahımız kıyılmıştı. Artık evli bir kadındım. Hiçbirşey değişmemişti. Ben aynı bendim. İçimden bir ses o hayata daha adım atmadın düzeninden tut ailene kadar herşeyde değişim olacak dedi. Öyleydi muhakkak. Akşama doğru annem ninem kardeşim ve Gülfem'le vedalaşmıştım. Gözlerim kan çanağına dönmüştü. Hele kardeşimin, "abla bizi ziyarete gel sürekli olur mu? Annem bana emanet aklın kalmasın " demesi aklımdan çıkmıyordu. Yüreğime korlar atmıştı da haberi yoktu. Arabada Alparslan'ın yanında oturuyordum. Selman abla hamile olduğu için arkada rahat edeceğini söylemişti. Başımı cama yaslayıp akıp giden yolu gözyaşları eşliğinde seyrediyordum. Avucuma sıkıştırdığım peçeteyle mümkün oldukça gözlerimden akan yaşı düşmeden siliyordum. Bir kere temel ihtiyaçlarımız çay vs. İçin bir kez mola vermiştik. Zaten Manisa ve İstanbul arası çok değildi. Üç. Üç buçuk saate gelmiştik. Alparslan Selma ablayı evine bırakmıştı. Arabadan inerken, " tekrardan ailemize hoşgeldin Elişeva. Yarın görüşürüz " demiş benden karşılık aldıktan sonra inmişti arabadan. Alparslan da valizini kapıya kadar götürmüş tekrar şoför koltuğuna geçmişti. Arabayı çalıştırmadan önce elimin üstüne elini koyarak "iyi misin gelincik ?" Diye sormuştu. Başımı sallayıp kızaran gözlerimi gözlerine dikerek, "daha iyiyim. Teşekkür ederim" demiştim. O da halimi görünce uzatmayarak aracı çalıştırmış ve yola çıkmıştık. Yaklaşık on beş dakika sonra müstakil çok güzel bahçesi olan bir evin önünde durmuştuk. "Hadi gel inelim gelincik. Evimize geldik." Sahiplenerek söylediği bu kelime içimi sıcacık yapmıştı. Bagajdan el çantamı ve küçük valizini alıp gelmişti. Elimi tutarak eve doğru yürümemizi sağladı. Kapıyı açtıktan sonra sırayla içeriye girmiştik ben kapıda öylece ne yapacağımı bilmeden dururken bana doğru yaklaşarak heyecanlanmama sebep olmuştu. "Evine hoşgeldin " alnımdan öpmüş elimden tutarak salona götürmüş ve koltuklardan birine oturtmuştu beni. Evi çok güzel dizayn edilmişti. Mimar olmanın hakkını vermişti kesinlikle. Birde herşey yerli yerinde çok düzenliydi. Belli ki düzene tertipe ve temizliğe dikkat ediyordu. Bir erkek için önemli bir hasletti bu. Ellerimden tutarak bana yaklaşmıştı. Kalbimde hızlanmaya yavaş yavaş nefes alış verişlerim de hızlanmaya. "Elişeva... Sen benim karımsın. Bu çocuk oyuncağı değil sende biliyorsun?..." pür dikkat ona odaklanmış ve onaylamıştım onu. " istersen alışana kadar sana elimi dahi sürmem... istemediğin hiçbir şey olmayacak. Anlıyorsun değil mi beni? " tekrardan başımı sallamıştım. Açıkçası evliliğin getirisi olan herşeyi biliyordum. Bu durumu benim insiyatifime bırakması çok kıymetliydi. Ona karşı sorumluluklarımın olduğu bilincindeydim ama hiç yoksa bir gün bir hafta onu tanımakla geçirmek istiyordum. Bu sürede kimse kimseyi tanıyamaz bu mümkün değil. Ama... Ona alışmak ve en azından güven duyabileceğim konusunda emin olmak istiyordum.

"Şey... Bana biraz zaman verirmisin? Kendimizi bir anda evli bulduk. Ben kendimi ha-..."

"Açıklama yapmana inan gerek yok. Anlıyorum seni... yol yorgunuyuz istersen uyuyalım ya da sıcak birşeyler içebilir açsan yemek yiyebiliriz?"

"Yolda atıştırmıştık aç değilim. Sadece biraz yorgunum. Uyuyabiliriz..."

"İstersen sana başka bir yer hazırlayabilirim? Benimle uyumaktan rahat-..."

"Hayır lütfen... böyle bir şeye gerek yok." Utancın verdiği çekingenlikle sessizce, "Beraber uyuyabiliriz" demiştim. Kocamdı sonuçta. Ondan uzaklaştıkça yakınlaşmam zor olacaktı. Buna mahal vermek istemiyordum. İçimden bu evliliği yaptığıma pişman olmamayı diledim Rabbimden. Odasına çıktıktan sonra ebeveyn banyosuna girip işlerimi halledip üstümü değişmiştim. İçeriye girdiğimde Alparslan üzerini giymiş yatağa sırtını dayamıştı. Eliyle yanını işaret ederek gel demişti. Çekine çekine yatağa girip en uç köşede iki büklüm uyumaya çalışıyordum. Alparslan da çekincemin farkındaydı. Bu sebeple fazlaca üzerime gelmiyor muhtemelen alışmamı bekliyordu. Bana bir kaç rahatlatıcı kelam ettikten sonra ikimizde uykuya daldık.

 

 

 

 

Bu hafta ki son bölüm bu. İkinci sınır ihlali yapıp atıyorum. Keyifli okumalar dilerim. Finallerim var hafta sonu dua beklerim efendim. Allah'a emanetsiniz

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 13.01.2025 19:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...