70. Bölüm

FEVKAL BEŞER

Rabia
yaziyor

İKİ HAFTA SONRA

Uzun zamandır beklediği şeyin hayalini yaşayacak olmanın heyecanı içerisindeydi Aybala. Nihayet bugün isteme olacaktı. İçi içine sığmıyor, ağzı kulaklarından inmiyordu. Yıllardır hayalini kurduğu yuvanın, evliliğe giden ilk adımı atılıyordu. İki beden bir kalp olmuşlardı artık.

Ailecek oturmuş sohbet ediyorlardı. Gerçi yeni gelmiş sayılırlardı. Ali Asaf ile bakışları ara ara kesişiyor, heyecanla yerinde kıpraşıp duruyordu. Sadece aile yakınları vardı. Aybala, Zümra ile Leyla'yı da çağırmıştı. Diğer bi yakın arkadaşı Merve şu an şehir dışında olduğu için gelemedi. Leyla Yusuf Eymen'e yakın bir yerde oturuyordu. Aralarında ki gözden kalmayacak yakınlık ve ilgi hemen hemen herkesin farkındaydı. Gerçi bu Yusuf Eymen için gayet olağan ve sıradan bir durumdu. Leyla'da esasında aman aman utangaç biri değildi ama tanımadığı insanların arasında savunmasız hissettiği ce çekindiği de muhakkaktı. Yusuf Eymen'in, üzerinde hissettiği güven verici bakışları kendisini iyi hissetmesine sebep oluyordu. Onun gibi bir adamla gönül ilişkisi yaşamak ulaşılmaz bir hedefe varan mücadele gibiydi. Zor ama imkansız olmayan. Aybala bu özel gününde kardeşinin gönül verdiği ve kendisinin de çok sevdiği iş arkadaşının yanında olmasını istemişti. Tepsisini Zümra tutacak olmasa ona tutturacaktı ama Zümra'sız olmazdı.

Aybala, Ali Asaf'ın babası Hakan amcasının sesini duyunca, pür dikkat dinlemeye koyuldu. Ali Asaf'a bakınca ona göz kırptığını ve gayet mutlu olduğunu gördü.

"Eee Alparslan, biliyorsun yıllardır kapı komşusuyuz. Çocuklarımız beraber büyüdü. Ondan öncesinde biz birbirimize dost olduk, komşuluk yaptık dertlerimize koştuk. Çocuklarımız beraber büyüdü, bir baktık ki sadece büyümemişler birbirlerine gönül de vermişler. Diyeceğim o ki, bugün kapınızı hayırlı bir iş için çaldık. Biz rıza gösterdik, memnun olduk. Sizin de rızanız olursa, Allah'ın emri Peygamberin kavliyle, Kızımız Aybala'yı oğlumuz Ali Asaf'a istiyoruz...?"

Alparslan bu aileyi seviyordu lakin söz konusu kızıydı. Gözlerinin içine heyecanla bakan kızı hayal kırıklığına uğratmak olmasaydı vermek aklından bile geçmezdi ya, neyse. Biricik kızıydı Aybala. Göz bebeği canıydı. Kendisiyle evcilik oynadığı bunu ona yaptıran yegane kişiydi. Gel gör ki el adamı gelsin kızını istesin. Ali Asaf el olmayacak kadar aileden olsa da zordu nihayetinde, kız vermek meşakkatli işti.

Alparslan kendini toplayıp yerinde dikleşmişti. İçini ferahlatmasını umduğu bir soluk alıp devam etti. Tam konuşacakken, aklına gelenle biraz uzatmaktan zarar gelmeyeceğini düşünerek konuştu. Sonuçta ortamın gergin havası dağılmalıydı. Bilhassa Alparslan için...

"Oğlumuz ne iş yapar, kızıma iyi bakabilecek mi? Ben kızımın elinin sıcak sudan soğuk suya sokulmasını istemem. Kızım çok masraflıdır. Her isteğine yetebilecek mi? Ayrıca an-..." öksürerek devam etti. " Ayrıca nazlıdır, nazını niyazını çekemeyip kızımı üzekcekse..." Aybala şok olmuştu. Bu sözleri söyleyenin babası olduğuna inanamadı. Kendisini bilmese bu sözlere inanabilirdi. Hakan, Alparslan'ın çıkardığı tatlı soruna bıyık altından gülüp cevap vermeye hazırlanıyordu. Zira kızını vermemek için türlü bahaneler öne süren Alparslan amcasıyla soğuk terler dökmek üzereydi. Alparslan ise içten keyif naraları atsa da, karısının gözlerine bakmıyordu. O güzel bakışlarıyla kendisini tehdit eden ve uzatmamasını söyleyen imalarından kaçmak için. Elişeva bunun farkında olsa da toplumda olduğu için sesini çıkarmadı. Alparslan kadar bu durumdan zevk alan Yusuf Eymen vardı birde. Ali Asaf'ı ne kadar sevip abi olarak benimsese de ikizini, canının bir parçasını öyle şıp diye de vermek istemiyordu. Hakan, söze girerek ortamı toplamaya gayret etti. "Alparslan bildiğin üzere oğlum yazılım mühendisi, ve kendi şirketimizde görev yapıyor üst düzey sorululuk sahibi olduğuda malumumuz. Geliri gayet yerinde. Yani kızımızın her isteğini yerine getirecektir. Kızımızı baş tacı edeceğinden şüpheniz olmasın."

Ali Asaf, "Alparslan amcacım, en az sizin kadar, kızınızın nazını çekeceğimden hiç şüpheniz olmasın." Konu ne ara Elişeva'ya gelmişti anlamamıştı. Kocası yüzünden olan yine ona olmuştu. Bu sözün altında ki manayı anlamamak aptallık olurdu. Açık açık Ali Asaf, "sen nasıl Karının nazını çekiyorsan bende karımın nazını çekerim" diyordu. Alparslan bu sözle bozulsa da, memnun olmuştu. karısının ona olan kızgın bakışlarının da hedefiydi. "Hele bir misafirler gitsin görürsün sen" diyordu. En nihayetinde uzatmayıp,

"Senin sözün bende kıymetlidir Hakan, oğluna kefil olman güvencemdir." Öyle bir konuşuyordu ki, görende Ali Asaf'ı tanımıyor sanırdı. En nihayetinde Alparslan'dı bu. Kızı için mızmız çocuk gibi bile davranabilirdi.

"Eh madem, gençlerde birbiriyle bir yuva kurmaya niyet etmiş, bizede hayırlı olsun diyip destek olmak düşer. Allah mübarek etsin inşaAllah."

Sonunda bu cevapla en büyük rahatlığı yaşayan, Aybala ve Ali Asaf olmuştu. Birbirlerine bakıp tebessüm ettikten sonra aile büyüklerinin ellerini öpüp hayır dualarını almışlardı. Getirilen söz yüzükleriyle, bugünün nişanesi olması niyetiyle dualar eşliğinde parmaklara takılmıştı. Aybala ve Ali Asaf, gerek hane halkından gerek yakınlarından aldıkları tebrikle günün anlam ve öneminin duygusunu derinden hissediyorlardı.

"Hayırlı olsun ikiz, bir ömür mutlu olun..." Aybala, Yusuf Eymen'e sarılıp sevincini paylaşmıştı.

"Teşekkür ederim Eymen, iyi ki yanımdasın.. "

"Her zaman ikiz..."

Ali Asaf'a dönüp erkekçe tokalaşıp, "Hayırlı olsun abi. Kardeşim sana emanet..." Demişti.

"Eyvallah kardeşim, bana emanet..." Aybala'ya içi gider gibi bakarken söylemişti bu sözü.

Leyla'da, Aybalayı tebrik edip bu tabloya özenerek bakıyordu. Yanında ki adam, hayallerini süsleyen yegane kişiydi.

"Tebrik ederim patron, mutluluk sizinle olsun."

"Leyloşumm teşekkür ederim, iyi ki geldin.."

"Gelmez olur muyum patron, bu anı kaçıramazdım" beraber kıkırdayıp sarılmışlardı. Çok mutlu ve huzurlu hissediyordu Aybala. Herkes kendi aleminde takılıyor, sohbetler ediyorlardı. Aybala ve Ali Asaf da bahçeye çıkmışlardı. Elinde ki yüzüğe bakıp bakıp iç geçiriyordu. İçinin heyecanı yüzüne yansıyor daima dişlerini gösteriyordu, ağzı kulaklarından inmiyordu Ki...

"Komşu kızı... hedefe giden yolda emin adımlarla ilerliyoruz ha? Ne dersin?" Gözlerini zorlukla parmağındaki yüzükten alıp, sevdiği adamın yakışıklı çehresine dikti.

"Ahh Asaf... o kadar mutluyum ki, kelimelerle ifade etmekte zorlanıyorum." Ali Asaf, sağ elini kaldırıp sevdiği kızın yüzüne koydu. Canını acıtmaktan, gözünden sakınır gibi...

"Bende Ay kızım, bende yavrum... baban biraz yokuşa sürse de bak nasıl aldım seni..."

Aybala olanları düşününce gülmeden edemedi. Olan biricik anneciğine olmuştu. Muhakkak babasından bunun rövanşını alacağını biliyordu. Almadan durmazdı annesi.

"Lafı sağlam yerden vurdun ama, olan anneme oldu. Kıyamam ona... nasıl da utandı. Kimse farketmese de biz biliyoruz sonuçta."

"Valla Eliş teyzem arada kaynadı. Maksadım, Alparslan amcaya kendi tarzıyla cevap vermekti."

"Evin biricik kızı olman işimi zorlaştırıyor Ay güzeli..."

"Rahatsız mısınız Ali Asaf Tuna?"

"Asla! Asla güzelim. Senin için pes etmek benim için seçenek dahilinde bile değil."

"Hmm... Peki Ali Asaf Tuna. Bugün gözüme farklı bir yakışıklı görünüyorsun, sözlüm olmandan mı kaynaklanıyor acaba..?"

"Senin yanına yakışmaya çalışıyorum işte."

"Size daha önce ağzınızın çook iyi laf yaptığını söyleyen oldu mu?"

"Çoook..." Kızın değişen bakışlarını görünce hemen toparlamaya çalıştı. "Çok diyen olmadı"

"Sen varya..? Fena mı oldun ne?"

"Cık, ben aşık bir adamım." Etrafa bakıp kimsenin olmadığını görünce kızı kendine çekip alnına kokulu bir öpücük kondurduktan sonra kolları arasına hapsetmişti. Kollarını sevdiği adama dolayan kız, muradına giden bu yolda adım adım ilerlemenin keyfini yaşıyordu.

~

"Yusuf çok Güzellerdi değil mii? Ne kadar da yakışıyorlar. Ayy çok heyecanlı bir durum..."

"Sen birde kendini benim gözümden görsen, güzel Leyla." Çok heyecanlanmıştı. Onunla evlenmek fikri deli gibi hissetmesine sebep oluyordu. Hem gerçek hemde hayal gibi...

"Nasıl görüyorsun anlatsana?" Yusuf Eymen kendinden emin bir şekilde, erkeksi tavrının çekiciliğiyle konuştu.

"Güzel, içten, samimi... ve aşık olunası..." Gözleri dolmuştu Leyla'nın. Zaten son zamanlarda pek ağlaktı. Birde Yusuf Eymen'den bunları duyunca inanmakta güçlük çekiyordu. Hayal gibiydi. Bazen onlardan olacağına dair inancını sorgulasa da gerçek olması için çok dua ediyordu. Yaşadığı şeyi tam atlatabilmiş değildi. Korkuyordu. Tedirgindi. Hatta, psikolojik destek almak istiyordu. Vesvese gibi yakasına yapışan düşüncelerinin güzelliğini bozan bu sıkıntıdan kurtulmak istiyordu. Bu süreçte kendisini o kadar yıpranmıştı ve uzmüstü ki, travma oluşmuştu.

Kendisine soru dolu ifadelerle bakan Yusuf Eymen'le kendine gelmişti.

"Sende öyle Yusuf, aşık olunası fazla yakışıklı bir adamsın."

"Bunları bir tek senden duymak beni heyecanlandırıyor Leyla. Ayrıca sen iyi misin? Son zamanlarda çok dalgın ve düşünceli duruyorsun. Bilmediğim bir şey mi var? Sağlığınla alakalı bir sorun yok değil mi?"

"Hayır Yusuf ben iyiyim merak etme. İnanmazsan beraber gidelim doktora."

"O zaman seni böyle görmeme sebep olan şey ne onu söyle"

Leyla ortamı toparlamak için kendinden emin bir tavırla konuşup ikna etmeye çalıştı sevdiği adamı. Bugün bunları konuşmak asla istemiyordu. Sadece elinde olmadan zihnini meşgul ediyordu.

"Sen biraz paronoyaklaştın sanırım. Beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum bay yakışıklı..." Yusuf Eymen tebessüm ederek uzatmak istemedi. Yeri de degildi zaten.

Leyla yolda yürürken yanından geçen araçlarla özellikle de karşıdan karşıya geçerken çok tedirgin ve stresli oluyordu. Bunu aşması gerektiğinin farkındaydı. İki gün önce bayılacak gibi olmuştu. Bundan kimsenin haberi yoktu tabi. Söyleyip kimseyi endişelendirmek istemiyordu.

Yaşadığı şeyler, ders stresi çalışma hayatı derken o kadar yoğun ve yorgun hissediyordu ki, bir an önce psikoloğa gitmeyi aklına koydu. Kendisini toparlayıp daha sağlıklı ilerlemeliydi.

 

 

 

 

Bölüm : 05.05.2025 23:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...