BİR AY SONRA
Evliliğimin ve İstanbul'a gelişimin üzerinden yaklaşık beş ay geçmişti. Son bir ay içerisinde araba sürmeyi öğrenmiş, üniversitemin ilk yarısını tamamlamıştım. Bunlar benim için çok kiymetli ve müthiş şeylerdi. Ayrıca Alparslan iki hafta önce doğum günümde bana araba almıştı. Bu kocaman hediyeyi kabul edemeyeceğimi söylediğimde baya bir azar işitmiştim. Alparslan benim maddi-manevi en büyük destekçimdi. Elini bir an olsun üzerimden eksik etmiyordu. Hayatımın her alanında izi vardı. Onu çok seviyor çok kıymet veriyordum. Nasıl vermezdim ki yüreğimin tamamını kaplamıştı. Onsuz hayal dahi kuramıyordum.
Ara tatildeydik. İki haftalık bir tatilim vardı. Alparslan da bir hafta ara verecekti. Bu süreç içerisinde beni bir yere götüreceğini söylemişti ama neresi olduğunu sır gibi saklıyordu. Kendisinin gitmek istediği bir yermiş öncesinden, benimle beraber gitmek istediğini söyleyince çok heyecanlanmıştım. Üç gün kadar kalacakmışız. Ve sonrasında daha da mutlu olduğum bir haber vermişti, annemlere gidecektik. Bu hepsine bedeldi. Çok özlemiştim onları. İçim içime sığmıyordu. Bir an önce gitmek istiyordum.
Ben düşüncelere dalmışken yanağımda ki baskıyla kendime gelmişim. Alparslan yanağımdan öpüp yanıma oturmuştu. "Nerelere daldın güzelim? Sesleniyorum duymuyorsun."
"Ay hiç duymadım Alparslan, kusura bakma"
"Sorun değil gelincik, beni mi düşünüyordun yoksa ?" Muzip ifadesiyle bana bakıp içimi görüyor gibi temaşa ediyordu. Başımı omzuma doğru eğip, "evet... sürekli aklımı ve kalbimi meşgul ediyorsunuz yakışıklı bey..."
Bana biraz daha yaklaşıp, "hmm... demek sizde benim gibi aklınızda ve kalbinizde olan kişiyi düşünüyorsunuz güzel kadın..." yavaş gel be adam demek istesem de susup kalmıştım. Beni nasıl heyecanlandırdığından haberi yoktu.
"Alparslan! Araba sürelim mi?" Söylenecek şey miydi yahu, bu söz üzerine. Ah Elişeva aferin sana.
"Cidden mi? Şu anı arabayla nasıl katledebilirsin aklım almıyor. Senin şu an kollarımda olman gerekmiyor mu?"
Utançla yüzüme bakıp, "aniden öyle şeyler söylüyorsun ki sus pus oluyorum. Ne yapayım?"
"Alışamadın bir türlü güzelim... randevuyla mı iltifat edeyim istiyorsun?" Omzuna vurarak, "demediğini bırakmadın Alparslan aşk olsun ya.." Kahkaha atıp yüzümü avuçları arasına alarak, "Oh valla hem suçlu hem güçlüsün. Romantik anımızı sen boz, gönlünü ben alayım."
"Al tabi. Benim gonlüm senin..."
"Ulann... halden hale soktun beni. Benim ki de senin Eliş güzel..." Biraz durduktan sonra Alparslan, " hatta gel bak, kulağını yasla, dinle gönlümü, bak bakalım ne diyor sana..."
Gülerek başımı göğsüne yaslayarak, her bir ritminde kendimi duyacağım sese bırakmış, kulak vermiştim..."
"Duyuyor musun?"
"Hı?"
"Adını fısıldayan kalbimi diyorum, duyuyor musun?"
Dudaklarımı göğsüne muhürleyerek, "seni seviyorum koca adam... yakışıklım..." sesinde hissettiğim gulücükle,
"Ohoyyy... Sana aşığım güzel kadın... kalbime yakışanım..."
~
Valizlerimizi hazırlamıştık beraber, Alparslan hala nereye gideceğimizi soylememişti. Biletler de ondaydı zaten. Alparslan valizleri alıp aşağı indirirken bende etrafa bakıp birşey unuttum mu diye göz gezdirdikten sonra unutmadığıma kanaat ederek bende Alparslan'ın ardından aşağıya indim. Kapıyı kilitleyip araca yöneldim. O sıra Alparslan da bagajı kapatıp sürücü koltuğuna yöneldi. Kemerimi bağlayıp gideceğimiz yeri düşündüm hala söylememişti. Alparslan'a bakınca, o da bana kısa bir bakış atıp göz kırparak önüne dönmüştü. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra havaalanına gelmiştik. Alparslan arabayı parkedip valizleri indirmişti. Ben kendi valizimi almıştım o da kendi valizini. Elimden tutarak alana doğru yürümeye başladık. Uçağımızın kalkmasına yarım saat varmış. Kendimize birer çay alıp bekleme alanlarında ki sandalyelere oturup çayımızı içerken sohbet ediyorduk. Dayanamayıp, "hala söylemeyecek misin yakışıklım..."
"Beni böyle mi kandırmaya çalışıyorsun?"
"Hıh... Ben zaten sen yakışıklısın di-..."
"Ha doğruları söylüyorum diyorsun? Ağzımdan laf almakla alakası yok yani?"
"Yok tabi. Bir daha söylemem o zaman"
"Sakın!. Ağzından duymanın tadından mahrum etme beni" mahcup bir gülümsemeyle, "Peki yakışıklı..."
"E hadi söyle artık ama..."
"Uçaktan inince söyleyeceğim güzelim..."
"Allah razı olsun ya, lütfediyorsun cidden." Bu söylediğime kısa bir kahkaha atıp başımı öpmüştü. Etrafıma bakınca karşıdan iki kızın Alparslan'a bakıp konuştuğunu gördüm. E yuh olsundu artık. Yanında ben vardım ben. Sahipli olduğu anlaşımıyor muydu? Gözlerimi dikip bakmama rağmen beni gormüyorlardı. Çıldırmamak elde değildi. Boşuna demiyorlardı "Allah çirkin şansı versin" diye. Yüzünü mü kapatalım yani. Tamam Allah için yakışıklı adam ama eşinin yanında da böyle bakılmaz ki, gözlerine sahip çıksalardı. Alparslan'a iyice yaklaşıp daha bir samimi durmuştum. Bu tavırlar hiç bana göre değildi ama kıskançlık duygusu kontrolümü kaybettiriyor du bana. Alparslan'da şaşırmıştı bu tavrıma. Özellikle dışarıdayken ona böyle yapışmazdım. "Güzelim? Sen böyle yapmazdın normalde, hayırdır?"
"Rahatsız mı oldun Alparslan!?" İster istemez sinirlenmiştim. Gittiğmiz her yerde, kızların ona olan bakışlarının muhatabı mı olacaktım ben.
"Ne oluyor Allah aşkına, ne yaptım da kızıyorsun?"
"Hiç bir şey..." onun suçu yoktu biliyorum ama engel de olamıyorum kendime. Tatile gidecektik ve zehir etmek istemiyordum.
"O zaman niye sinirlendin gelincik?"
"Uff... Aslında sana değil, sana olan bakışlara benim sinirim." Kaşları çatılmıştı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Tam etrafına bakacakken, "bakma!" Demiştim.
"Güzelim, inan ne olduğunu anlamadım, söyleyecek misin?"
"Yakışıklılığının hakkını veriyorsun MaşaAllah."
"Bilmece gibi konuşmaya devam mı edeceksin?"
"Etrafında ki kızların bakışları diyorum sürekli üzerimizde. Pardon, üzerinde. " aydınlanmış olacak ki yüzü normal halini aldı. Hatta eğlenir bir hal aldı.
"Ha sen beni kıskandın?"
"Aynen! Senin de beni Ali Asaf'tan kıskandığın gibi..." Kaşlarımı kaldırmış ima ile bakıyordum.
"Bak sen... fena mı oldun sen gelincik"
"Yoo... olanı söylemek ne zamandan beri fenalık oluyormuş"
"Öyle olsun bakalım, onu bunu boşver de, benim gözüm de gönlüm de senden başkasını görmüyor. Kalbim sana mühürlü..." gönül almasını çok iyi biliyordu. Nasıl kızayım ki şimdi. Gerçi suçu da yok ya. En iyisi tatil fikrine ve gideceğimiz yere odaklanmak. Yarım saatin sonunda kontrolden geçip uçağa binmiştik. İlk defa biniyorsdum. Açıkçası çok heyecanlıydım. Çok hafif bir tedirginlik vardı ama Alparslan'ın elini tutarak destek alıyordum. Alparslan da yayımda olduğunu belli etmek ister gibi arada elime baskı yapıyordu. "Alparslann! Çok heyecanlıyım... " Bu dediğime tebessüm edip, "az kaldı gelinciğim, seninle yeni yerler, yeni heyecanlar keşfedeceğiz."
"Çok teşekkür ederim, Alparslan."
"Güzelim ne teşekkürü, her şeyi beraber yaşayacağız..."
Uçak kalkmıştı. Kalkışta insan bir tuhaf oluyordu. İçimden aşağı bir ağırlık çöküyordu sanki. Havadayken hiç bir şey yokmuş gibiydi. 3 saatlik uçuşun ardından iniş yapmıştık. Bir ara kulaklarım çok çınlamıştı. Düzelmişti neyse ki. Alparslan burada araba kiralamıştı. Uçaktan inince Alparslan bana dönerek, "Mısır'a hoşgeldin sevgilim..." inanamıyordum resmen, hayalimde ki şehirlerden birine gelmiştik. Ben daha modern Avrupai bir ülkeye gideriz diye düşünüyordum. Buraya gelmiş olmak çok mutlu etmişti. Hem kültür olarak ta çok merak ettiğim, safarisi vs. Çok merak ettiğim bir yerdi. Ne denirdi ki... duygulanmıştım yahu. Hiç sormadan dahi ortak noktalarımızın tevafuk ettiği anları yaşamak çok lezizdi.
"Yakışıklım..." boynuna atlamısştım resmen. Gülerek kollarını bana dolamıştı. "Çok mutlu oldum. Merak ettiğim yerlerden biriydi burası. Nasıl sormadan bu kadar bende olabiliyorsun."
"Biz boşuna bir araya gelmedik güzel kadın. Bizi bir araya getiren bizi bizden iyi bilen değil mi? " Bu aralar pek bi romantikleşmişti. Bu halleri beni şeker misali, eritiyordu.
"Hadi güzelim," elimi tutup kiraladığı araca doğru götürdü bizi. Bir kaç kişiyle konuşurken ağzım açık ona bakıyordum. Alparslan arapça konuşuyordu. Ya da buranın sıcağı beni vurmuştu. Konuştuktan sonra arabaya geçince hiç beklemeden, "orada konuşan sen miydin? Ben mi yanlış duydum. Alparslan ? Sen arapça mi biliyorsun?" Bu dediğime kısa bir gülüş atarak, "doğru duydun karıcığım... evet. Arapça konuşabiliyorum. Burada çok işimize yarayacak. İş yaptığımız kişiler sebebiyle öğrenmiştim."
"Peki başka bildiğin bir dil var mı?" Başını sallayarak, "İngilizceyi ana dilim gibi konuşurum." Şaşırmadan edemiyordum. Daha bilmediğim neler çıkacaktı acaba? Gün geçtikçe şaşkınlığım artıyordu. Alparslan kesinlikle boş bir adam değildi.
"Ya MaşaAllah. Bende öğrenmek istiyorum."
"Olur güzelim. Dönünce bu isteğini gerçekleştirelim. Bir arkadaşımın dil kursu var, oradan yararlanabiliriz"
"Gerçekten mi?" Gözlerimden kalp çıkacaktı şimdi.
"Tabi ki de güzelim. Şakası mı olur bunun."
"Mükemmel bir adamsın sen. Çok teşekkür ederim"
"Senden bu iltifatları duyacaksam. Dünyaları ayağına sererim ben gelincik"
"Sanki söylemiyorum"
"Sürekli olsa fena olmaz, resmen şarj oluyorum. " Bu dediğine başımı sallayarak gülmüştüm. O da gülmüştü. Daha sonra otele gidip yerleşmiştik. Biraz dinlenip, yemek yemiştik. Odamıza yerleştikten sonra dışarıya çıkıp, kaldığımız otele yakın sokakları gezmiş, gözlerimii kentin tarih kokan sokaklarında gezdirmiştik. Bence her ülkenin kendisiyle hemhal olduğu bir rengi vardı. Bu şehir belki çöl ortamından belki de çağrıştırdığı toptan, bana kahverengi rengini anımsatıyordu. Alparslan'la beraber "koşeri" yemiştik. Küçük bir dükkanda, daha doğrusu bizde ki çiğköfteci dükkanlarına benzer bir dükkanda yemiştik. Bu yemek neredeyse ülkenin ulusal yemeği konumundaymış. Bu yemek makarna, yeşil mercimek, pirinç ve nohutun ayrı ayrı pişirilip üst üste koymasıyla yapılıyordu. Ben beğenmiştim farklı bir tattı ama güzeldi. Alparslan'a baktığımda, "Bende beğendim ama öyle aman aman bir tat değil bence"
"Ben beğendim ya güzelmiş. Birşey dicem... insanları çok sıcak değil mi?"
"Havadandır o ."
"Ha ha ha. Çok komiksin"
"Güldürmek için söyledim zaten güzelim. Gerçekten sıcak insanlar." Gülmeden edemiyordum. Bazen öyle komik şeyler söylüyordu ki kendimi tutamıyordum. (Sizce de komik değil mi?)
"Ne o çok mu komik geldi gelincik hanım."
"Çoook... Alparslan? Mısır piramitlerine de gideceğiz değil mi?"
"Güzelim Mısır'a gelipte piramitlerini görmemek olur mu? Tabi ki gideceğiz"
"En çok merak ettiğim yerlerden biri"
"Merak etme görülmesi gereken her yeri göreceğiz"
Yemeğimizi yedikten sonra biraz daha dolaşıp otele geçmiştik. Alparslan'ın dil bilmesi işimizi çok kolaylaştırıyordu. Ona olan aşkımdan mıdır nedir her hareketi o kadar büyüleyici geliyordu ki, ona kapılmaktan geri duramıyordum.
Otele geldiğimizde odamıza çıkıp yatmak için hazırlandık. Dişlerimi fırçalayıp geceliğimi giydikten sonra yatakta telefununa bakan kocamın omzuna yaslandım. Bana bakıp tebessüm eden Alparslan, "yoksa benim karım yorulmuş mu?"
"Havanın da etkisi var sanırım. Mayışmış ve yorgun hissediyorum."
"O zaman bir an önce uyuyalım, yarın çok yoğun bir gün olucak. Bayağı gezeceğiz güzelim.. "
Gözlerim kapanıyordu resmen, Alparslan'a sokulup "hı hı, uyuyalım..." Bu halime gülerek beni kendine çekip gözlerini kapatmıştı o da.
~
Mısır piramitleri çok güzel görünüyordu. Yanımızda buranın tarihi terminolojisi ve içeriği ile ilgili bir rehber vardı. Herhangi bir turla gelmemiştik. Alparslan hem dil bildiği hemde daha bize özel olmasını istediği için böyle yaptığını şöylemişti. Bence de böyle güzeldi, tabi imkanlar da olunca rahat oluyordu. Gelmek isteyen ve görmek istedikleri yerlere kolayca gidebilmeleri için aklıma gelen öğrenci arkadaşlarıma da dua ettim. Herkes için imkan konusu ayni olmuyordu.
Rehbere kulak vererek dunlemiştik anlattıklarını,
"Mısır Piramitleri, Mısır'da yer alan piramit şeklinde antik yapılardır. Kasım 2008 tarihi itibarı ile tespit edilen piramitlerin sayısı 118 ile 138 arasındadır.Piramitlerin büyük çoğunluğu Eski Krallık ile Orta Krallık dönemlerinde firavunlar ve eşleri için anıt mezarlar olarak inşa edilmiştir. Ayrıca, En ünlü Mısır piramitleri Gize'de yer almaktadır. Gize piramitlerinin birkaçı şimdiye kadar inşa edilmiş en büyük yapılar arasında sayılıyor. Bunlardan en büyüğü Keops Piramidi olup Dünyanın Yedi Harikası arasında günümüze değin ulaşan tek yapıdır.
Bir kaç yere daha gitmiştik. Etkileyici hikayelere sahip yerler de vardı tabi. Geçmişten gelen inançların da etkisi vardı bu yapılarda ama görmek güzel bir histi. Mısır müzesine gitmiştik. Sonra, Montaza sarayına. Tabi bazılarının saatleri vardı buna göre hareket ediyorduk. En son çöle gitmiştik, o meşhur safari ve deveye binme aktivitesini gercekleştirecektik. Olmazsa olmazdı.
Deveye bindikten sonra korkmadan edemedim. Kalkarken öne doğru gitmiş yüreğim ağzıma gelmişti. Ama çok güzeldi. Alparslan'la birlikte binmiştik. Beni önüne almıştı. Belimi sıkıca kavrayıp varlığını daima hissettiriyordu. Kulağıma yanaşıp, "keyfini çıkar gelinciğim... korkmadan, düşünmeden. Ben daima yani başındayım..." öpücük kondurup geri çekilmişti. Kafamıza puşi tarzı dolama yapmıştık. Alparslan gözlüğünü de takmıştı. Çok çekici duruyordu. Her hali ayrı bir sanat eseriydi. Sanırım insan sevdiğini yere göğe sığdıramıyordu.
Çöl safarisinde çok eğlenmiştik. Önümüzde bizi gideceğimiz yere yönlendiren bir adam vardı daima. o öndeki araca binmiş ilerliyordu biz de arkadan Alparslan ile beraber ilerliyorduk ve arada kumların üzerinde kayan aracımız bize o kadar heyecanlı ve aksiyonlu anlar yaşatıyordu ki gerçekten görülmesi ve yaşanması çok muhteşem şeylerdi bunlar. Ve Alparslan'ın bana bu imkanı vermesinden ötürü ne kadar minnet duyduğumu ifade edemezdim hiçbir şekilde. Alparslan bir ara bana direksiyona geçip kendimin sürmesi gerektiğini ve bu konuda Eğlencenin tadına varmamı belirtti. başta ürkmüştüm yapamayacağımı söylesem de zaten araba öğrendin artık çok rahat sürebilirsin Sadece buradaki kumlarda birazcık yumuşaklık var Hiçbir sıkıntı olmaz deyince, bunu denemeye karar verdim. Gerçekten muhteşem bir şeydi. Alparslan'ın da özellikle yanımda olduğunu bilmek ve onunla beraber bazı şeyleri yapmak inanılmaz tatlı ve lezizdi.
Üç günü doldurmustuk. Ve İstanbul'a dönmüştük. Aslında direk annemlere geçicektik ama bir gün dinlenip gitmeye karar verdik. Çok güzel anlar yaşamıştım, yaşamıştık.
Temsili resimler...
Kıymetli okuyucularım, bundan sonra hafta da bir bölüm gelecek. Gün olarak belirlemedim. Sizin özellikle şu olsun dediğiniz bir gün varsa değerlendiririm. Keyifle okumuşsunuzdur umarım. Allah'a emanet olun.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.23k Okunma |
2.87k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |