29. Bölüm

Yıkım iki.

Helena
yazarhelena

28. Bölüm: Yıkım iki.

 

 

İki saat sonra...

 

Gözlerimi bir kez daha yavaş yavaş açmaya başladım. Etrafıma bakıyordum. Neden buradaydım? Ve neden bu haldeydim? Yine midem bulanıyordu. Ama bir şey yemediğimden dolayı kuru bir mide bulantısıydı. Korkuyordum, ne zamandır buradaydım ve işkenceler görüyordum. Ama Ateş yoktu. Ya onların söylediği gibi beni bulmak için uğraşmıyorsa? Bunu neden söylediklerini bile bilmiyordum ama zaman geçtikçe onlara karşı aksini söylesem de inanmaya başlıyordum.

Buradan kendi başıma kurtulmanın ise hiç bir yolu yoktu. Bir kez daha her ne kadar işe yaramayacağını bilsem de ellerimi kendime doğru çekerek zinciri kırmaya çalıştım. Ve tabii ki sonuç yine aynı. Kapının kilidinin açıldığını duyunca o yöne doğru bakmaya başladım. Odaya yine adamlardan biri girdi ve elimde ki kilitleri anahtarla açmaya başladı. Ellerimi açtıktan sonra ağzımı açtı ve ayaklarımı da açmaya başladı.

"Ne oluyor?" Diye sordum. Ağlamaktan ve bağırmaktan sesim kısılmıştı. Açlıktan ve ağrılardan dolayı ise hiç halim kalmamıştı.

"Buradan gidiyoruz."

 

"Neden?"

 

"Sen istersen kal." Dedi ve ayaklarımı sonunda açtı. Yatakta oturur pozisyonuna geçtim.

"Nereye götürüyorsunuz beni?"

 

"Bilmiyorum. Efendim ne dediyse onu yapıyoruz. Ve bilsem de söylemem zaten." Dedi sakince. Söyleyecek söz bulamıyordum. Başım çok ağrıyordu ve dönüyordu. Oturduğum yerden ona bakmayı kesip boynumu okşamaya başladım. "Dört doz ilaç aldın ama hala iyi gibisin. Yürüyebilecek misin?" Diye sorduğunda neden bunu söylediğini anlayamamıştım. Başımı kaldırdım ve ona baktım.

"Evet." Dedim ve oturduğum yerden kalkıp yürümeye çalıştığım sıra da başım daha çok dönmeye başladı ve düşmek üzereyken adam kollarımı tuttu.

"Bayağı iyi yürüdün cidden." Dedi alayla. Bu adamdan nefret ediyordum ama diğer adamlardan farklı gibiydi. Diğerleri daha acımasız ve sessizlerdi. Bu adam alay ediyor olsa da daha düşünceli ve konuşkandı.

"Neden böyle oluyorum?" Diye sorduğumda ona tutunarak ayakta kalmaya çalışıyordum.

"Yaptığımız iğneden dolayı. İçinde ki ilacın ne olduğunu bizde bilmiyoruz. Ama; önce başını ağrıtıp aynı zamanda yürüyemeyeceğin kadar başını döndürüp, mideni bulandırır. Ha, birde sürekli uyursun. Doz arttıkça etkilerde artar ve yanına başka belirtilerde eklenir. Bir şeyleri unutmaya başlarsın mesela." Yine uykum gelmeye başladığından ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Yarım gözlerle adama bakıyordum. Yüzüm çok acıyordu. Ve dudağım işkence yaptıkları sıra da patlamıştı.

 

Adam ayakta duramayacağımı anlayınca kucağına aldı ve odadan dışarı çıkardı.

Aşağıya indirdiğin de gözlerim giderek kapanıyordu. Bir yere bıraktığını fark edince gözlerimi yavaşça açtım. Arabadaydım. Kapıyı kapattı ve şoför koltuğuna geçip birilerini beklemeye başladı. Tekrar gözümü kapattım ve sağ tarafımda olan kapının açıldığını duyunca başımı yasladığım yerden kaldırmadan o yöne doğru çevirdim. Gözlerimi tam açamıyordum, yanıma Çetin ile birlikte olduğum odaya gelen kız oturmuştu. Bana bakıyordu. Yolcu koltuğuna ise Çetin geçti. Kıza bakmaya devam ediyordum.

"Bir şey mi söyleyeceksin?" Diye sordu. Orta boy uzunluğunda, ince, açık kahve rengi saçları vardı. Teni bembeyaz gözleri ise koyu yeşildi. Çok güzeldi ve masum bakışları vardı.

Uykuya dalmak üzereydim ve zorlukla konuşarak, "ismin ne?" Diye sordum.

"Aslı." Dediğinde günler sonra kalbimin mutluluk ve heyecan ile attığını hissettim.

"Sen Aslı'sın." Dediğimde araya çetin girdi.

"O benim kızım. Sizin aradığınız kişi değil, o öldü." Dediğinde kız anlamıyormuş gibi bize bakıyordu. Bir şey söylemek istediğim de başarısız oldum ve uykuya daldım.

İki saat sonra.

Başımdan aşağıya doğru soğuk bir sıvının aktığını hissedince yavaşça gözlerimi açmaya başladım.

Uyanmam için başımdan aşağıya soğuk su dökmüşlerdi. Ağzımda ki suyu yana doğru tükürdüm. Üşüdüğüm için titremeye başlıyordum.

Karşımda ise Çetin şerefsizi oturuyordu.

"Kusurumuza bakma minik prenses. Sen uyanmayınca biz de uyandırmak zorunda kaldık." İçimde yalnızca ona karşı nefret ve öfke vardı. Ondan korkmuyordum, öfkeyle ona bakıyordum.

"Bana minik deme!" Diyerek cevap verdim.

"Hayatın benim elimde ve sen bana terbiyesizlik yapıyorsun. Sence bu mantıklı mı?" Dedi ve alaylı bir gülümseme atarak sözüne devam etti.

"Aptal minik." Dedi.

"Senden korkacağımı mı sanıyorsun?" Diye sorduğum da oturduğu yerden kalktı ve karşıma geçti. Başımı kaldırıp yüzüne bakmaya devam ediyordum.

 

"Korkmuyorsan bile kork bence. Ama merak etme seni öldürmeyeceğim. Seninle daha çok işimiz var." Başımı indirdim ve gözlerimi kapattım. Başım hala dönüyordu ve titremeye başlamıştım.

"Ne oldu minik, iyi misin?" Dedi. Bu halim onu eğlendiriyordu.

"Benden ne istiyorsun?" Diye sordum ve başımı kaldırıp ona baktım. Yavaşça dizlerinin üzerine çöktü ve benimle aynı boya geldi.

"Artık benim ile çalışmanı." Benden hain olmamı istiyordu. "Eğer kabul edersen seni bırakacağız ve tabii ki Ateş'e kaçtığını söyleyeceksin." Bahar'a da işkenceler yaparak mı onu yanına almıştı?

"Bunu neden yapayım?"

"Yaşamak için. Ateş'i öldürmeni istiyorum." Dediğinde kabul etmeyecek olsam da düşüncesi bile canımı yakmaya yetmişti.

"Bu dediğini asla yapmam!" Dediğinde alayla güldü.

"Aptalsın. Eğer sen Ateş'i öldürmezsen Ateş seni ölümüne doğru götürecek." Kaşlarımı çatarak ona bakıyordum.

"Ne diyorsun sen?" Diye sordum.

"Şöyle yapalım: Sana bir tercih hakkı sunacağım. Tercihin ne olursa olsun sen yaşayacaksın. Ama biri ölecek." Dedi ve durdu. Bir kaç saniye öylece gözlerime baktı.

"Durma, konuş!" Dediğimde sözünü devam ettirdi.

"Ölen kişiyi sen belirleyeceksin. Belli ki Ateş ile aranızda bir şeyler var, uyurken onu sayıklayıp durdun." Bunu kullaranak canımı yakacaktı. Hiç bir şey söylemeden onu dinlemeye devam ettim.

"Sevdiğin adam mı? Yoksa, baban mı?" Dediğinde şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Demir diye bilirdi, Bahar diye bilirdi. Babamın alakası neydi?

"Babam mı?" Konuşurken sesim titriyordu. Üşüdüğüm içindi.

"Evet. Her şey düşündüğünün daha fazlası. Bana teşekkür edeceksin, herkes sana yalan söylerken tek dürüst olan ben olduğum için." Dedi ve ayağa kalktı.

 

Yazarın anlatımı ile.

 

Alev babasının bu olaylar ile nasıl bir alakasının olduğunu düşünüyordu. Çetin onun kafasını bilerek karıştırmış ve öylece bırakmıştı.

Çetin Alev'in olduğu odanın karşısında ki odaya geçti. Aslı'nın odasına.

Kapıyı tıkladı ve içeri girdi.

 

"Kızım." Aslı gülümseyerek Çetin'e doğru döndü ve yatağına oturup onunda yanına oturması için eli ile yanını işaret etti. Çetin'de yanına geçti.

"Nasılsın?" Diye sordu.

"İyiyim." Dedi gülümseyerek.

"İlaç saatin gelmiş, ilaçlarını aldın değil mi?" Aslı olumlu anlamda başını salladı.

"Baba, o kızı neden burada tutuyorsunuz?" Çetin derin bir nefes aldı ve gülümseyerek ona döndü.

"Babanın işleri hakkında konuşmadığını unuttun sanırım." Aslı gözlerini yere çevirdi ve tekrar ona döndü.

"O kıza neden bunları yapıyorsunuz?" Diye sordu.

"Onu biz bu hale getirmedik, onu bu hale getirenlerden biz kurtardık." Dediğinde Aslı bu söylediğine ikna olmuştu.

"Sen bunları düşünme. Senden bir şey yapmanı isteyebilir miyim, güzel kızım?" Aslı olumlu bir şekilde başını salladı.

"O kıza yardım ederek onun üzerini değiştirmeni istiyorum. O şuan biraz hasta ve ayağa kalkamıyor. Ve kadın bir çalışanımız yok." Aslı onu onayladı ve ayağa kalktı. "Ben hallederim." Dedi. Çetin'de ayağa kalktı ve saçını sevip odadan çıkmak için kapıya doğru ilerledi. Kapının kulpuna elini attığında geri çekti ve Aslı'ya doğru döndü. Aslı bir şey söylemek için durduğunu anlayınca o da söyleyeceği şeyi dinlemek için Çetin'e bakıyordu. "Ve, o kızı sakın dinleme." Aslı anlamayarak Çetin'e bakmaya devam ediyordu. "O kızın beynini yıkamışlar ve söylediği hiç bir şey gerçek değil. Özellikle bizim hakkımızda olanlar. Bu yüzden ona sakın inanma." Aslı anlamasa da Söylediğini başı ile onayladı. Çetin Aslı'ya gülümseyerek baktı ve odadan çıktı.

Üst kata çıktı ve kendi odasına geçti. Tam o sıra da adamlarından biri kapıyı çalıp içeriye girdi.

 

"Efendim, plan istediğiniz gibi işliyor. Çoktan yola çıkmışlardır." Dediğinde Çetin keyifle gülümsedi.

"Misafirlerimiz nasıl?"

"Aykut uyandı ama eşi hala yatıyor." Diyerek cevap verdi.

"Eşiyle bir işimiz yok zaten. Yarına kadar uyanmazsa gömün." Adam başı ile onu onayladı.

"Ayrıca, bize hainlik yapan adamı da öldürdük efendim." Diyerek ekledi.

"Tamamdır. Çıkabilirsin." Adam bir kez daha onu başı ile onayladı ve odadan çıktı.

 

Aslı Alev'in olduğu odaya girdi ve yatakta uzanan Alev'i gördü. Aslı görmesin diye eli, ağzı veya ayakları bağlı değildi. İlaçların etkisiyle kaçmaya çalışacak gücü de yoktu zaten.

 

"Merhaba." Dediğinde Alev'in gözleri Aslı'ya doğru döndü.

"Üzerini değiştirmem gerekiyor." Diyerek açıklama yaptı. Alev'in uzandığı yatağa oturdu. Alev yataktan destek alarak kalktı ve yatakta oturur pozisyonuna geçti.

"Senin o olduğuna eminim." Dedi, zorlukla konuşuyordu. Gözlerini ise tam açamıyordu bile.

"Kim olduğumdan?" Diye sorduğunda Alev başını yana yatırdı ve boynunu ovalamaya başladı.

"Bana su verebilir misin?" Diye sordu. Aslı onu onayladı ve odada ki masanın üzerinde duran suyu Alev'e uzattı.

Sudan bir kaç yudum aldıktan sonra bardağı tekrar Aslı'ya verdi

"Çetin senin neyin?" Diye sordu. Aslı gülümsedi ve, "babam." Dedi.

Alev gözlerini açık tutmaya çalışıyordu.

"O senin baban değil." Dediğinde Aslı artık gülümsemiyordu ve başını yana yatırıp, "nasıl yani?" Diye sordu. Alev yutkundu ve, "o sana ne yaptı, seni buna nasıl ikna etti bilmiyorum ama o senin baban değil. Senin annen veya baban yok, bir tane abin var. Daha doğrusu ikizin." Aslı ona acıyarak bakıyordu. Çünkü babasının yani Çetin'in söylediği gibi beyninin yıkandığını ve yalanlarla doldurulduğunu sanıyordu.

Alev'in eline uzandı ve iki elinin arasına koydu.

"Asıl sana bunları kim yaptı ve bu saçmalıklara seni nasıl ikna ettiler bilmiyorum ama korkma, artık güvendesin ve iyi olacaksın." Diyerek cevap verdi.

"Bak Aslı, bana bunları yapan baba dediğin o adam. Söylesene, baban gibi neden sende esmer değilsin?" Aslı bir kaç saniye durdu ve ister istemez düşünmeye başladı. Ardından, "çünkü ben anneme benziyormuşum." Diyerek cevap verdi. Alev derin bir nefes alıp verdi. Aslı Alev'in beyninin yıkandığını sanıyordu ama beyni yıkanmış olan ve aldığı ilaçlarla gerçekleri hatırlamasına engel olunan kişi kendisiydi.

"Tamam, diyelim öyle. Sen annene benziyorsun. Sen ve senin ailen hakkında hiç bir şey bilmiyorum öyle değil mi?" Diye sordu. Onu inandığı bu yalanlardan kurtarmaya çalışıyordu.

"Yani, evet." Dedi Aslı.

"O halde şöyle bir tahmin de bulunayım. Senin küçüklük fotoğrafların var mı?" Aslı gülümsedi. "Elbette var." Dedi.

"Peki ya baban ile var mı?" Aslı bir kaç saniyeliğine öylece durdu ve Alev'in yüzünü izlemeye başladı. O haklıydı, Aslı'nın küçüklük fotoğrafları vardı evet, ama babası ile yoktu. "Bende öyle düşünmüştüm. Ama şimdi sorsam, on beş yaşın ve on beş yaşından sonra ki her yaşında vardır. Öyle mi?" Aslı hiç bir şey söylemeden Alev'in yüzüne bakıyordu. Çünkü bu da doğruydu. "Lütfen bana inan. Senin bir ikizin var. Ve tıpkı şuan bana yaptıkları gibi seni de onlardan aldılar. Hadi diyelim baban beni onlardan kurtardı, o zaman benim gitmeme neden izin vermiyor? Ya da neden polise gitmiyor?" Aslının kafası karışmaya başlamıştı. O haklıydı ama bunlar ona hiçte mantıklı gelmiyordu.

"Senin üzerini değiştirip çıkmam gerek." Dedi sadece. "Sanırım seni ikna etmenin tek yolu Demir. Buradan gidince sizin için ne gerekiyorsa yapacağım." Aslı daha fazla bir şey söylemedi ve Alev için ayarladığı şeyleri giymesine yardımcı olarak üzerini değiştirdi.

Aslı odadan çıkmak üzereyken Alev ona seslendi, "lütfen bu söylediklerimi düşün. Sana gerçeği ne unutturduysa doğruyu hatırla. Ya şimdi ya da sonra zaten anlayacaksın. İkizin seni arıyor ve seni bulduğunda asla bırakmaz." Dediğinde Asli bir kaç saniyeliğine hiç bir şey söylemeden durdu, düşünüyordu.

"Peki, sen kimsin?" Diye sordu. Alev acı ile gülümsedi.

"Ben sanırım babamın kurbanıyım." Diyerek cevap verdi. Aslı da zorlukla gülümsedi ve odadan çıktı.

 

Yaklaşık bir saat sonra.

 

Alev'i olduğu yerden aldılar ve karanlık bir odaya doğru götürdüler. Tekrar bir sandalyeye oturtuldu ve elleri ile ayakları bir kez daha bağlandı. Odayı pek net göremiyordu ama karşısında bir ekran vardı.

Kapı kitlendi ve Alev'in başında bir adam durdu. Bir kaç dakika sonra adamın telefonu çalınca ekranı açtı ve Alev'in gözleri büyük bir korku ile açıldı.

 

 

Devam edecek...

 

 

Umarım beğenmişsinizdir.

 

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle 💖

Bölüm : 23.04.2025 11:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...