30. Bölüm; Kaçış.
Birini gerçekten sevmek, o kişiyi kendi hayatınızın başrolü yapmanıza sebep olur. Hayat senindir, ama senin hayatın o. Ayrılıklar olunca gerçekten seven tarafın acı çekmesinin sebebi de budur zaten. Çünkü onun artık bir hayatı kalmamıştır. Ve yaşamaya devam ettiği için tekrar kendi hayatının başrolü olarak, hayatına devam etmelidir. Ayrılıklar da zor olan da budur.
Ateş'i seviyorum. Yaptığı herşeye rağmen, ama artık o hayatımda olmamalı. Ama yinede, onun kılına zarar gelmiş olma ihtimali deli ediyordu. Bir taraftan annem, ve babam...
Yanı başımda duran adam arkama geçti ve ellerimi çözmeye başladı. "Lütfen gitmeme izin ver!" Ağlıyordum. Ve korkudan titriyordum.
"Kapa çeneni ve işleri zorlaştırma!" Dediğinde ağlamam daha çok şiddetlendi. Ellerimi çözdü ve ayaklarımı da çözünce kolumdan tutup, odadan çıkarmaya başladı. Ne kadar kurtulmaya çalışsam da tüm çabam boşunaydı.
Tekrar olduğum odaya getirdi. "En azından bana ne olduğunu söyle. Lütfen!" Adam bir kaç saniye yüzüme baktı ve kapıya doğru gitti. Hiç bir şey söylemeden odadan çıktı ve kapıyı kilitledi. Ağlamam daha çok şiddetlendi ve olduğum yere çöküp ağlamaya başladım. Kime ne oldu bilmiyordum, Demir'i görmemiştim bile. İçimin en çok yandığı kişi ise annemdi. Çünkü aramız da ki en masum olan oydu.
Saniyeler dakikaları doldururken ben elimden hiç bir şey gelmediği için öylece oturmuş ağlıyordum. Canım fazlasıyla yanıyordu. Bana yaptıkları ve onlara olanlar, içimde büyük bir korku vardı. Onlara bir şey olduğuna inanmak istemiyordum. Olduğum yerden yavaşça kalktım, ağlamaktan yorgun düşmüştüm. Kapıya doğru gittim ve vurmaya başladım.
"Lütfen açın kapıyı, lütfen!" Ama hiç bir ses yoktu. Cama doğru gittim ve siyah perdeyi açtığım da, camı kaplayan bir demir olduğunu gördüm. Dışarısı görünmüyordu bile. Neredeyse delirmek üzereydim. Elimi saçlarıma geçirdim ve odaya göz gezdirmeye başladım. Göz yaşlarım bir saniye bile durmuyordu.
Buradan kurtulmanın hiç bir yolu yoktu. Gözüm beni bağladıkları sandalyeye takıldı. Hızlı adımlarla oraya doğru gittim ve ayakları demirden yapılmış olan sandalyeyi kırmaya çalıştım. Çıkardığım ses umurumda bile değildi. Bir kaç dakika boyunca denesem de sandalye halâ sağlamdı. Yinede durmadım ve bir ayağını kırmaya çalıştım. Bir kaç dakikanın ardından bir ayağının neredeyse kırılmak üzere olduğunu fark ettim ve oradan tutup sandalyeyi yere vurdum. Sonunda olmuştu, ne kadar işe yarardı bilmiyorum ama ayağı kırmıştım. Kapıya doğru gittim ve kapı kilitine vurmaya başladım. Nefes nefese kalınca bir kaç saniye durdum, artık ağlamıyordum. Saçlarımı geriye doğru attım ve kilite vurmaya devam ettim. Kapının tutma yeri neredeyse düşecekti. Bunu fark edince daha sert vurmaya başladım ve en sonunda kırılıp düştü. Elimde ki demiri yere attım ve kapıya tüm gücüm ile tekme attım. Şuan ne yapıyorlarsa benim ile ilgilenemeyecek kadar meşgullerdi. Kapı açıldığında yere attığım demiri tekrar aldım ve hızla odadan çıktım. Merdivenlere doğru gittiğimde kimse yoktu. Yavaş adımlarla aşağıya doğru inmeye başladım. Burada da kimse yoktu. Bir merdiven daha vardı ve oraya doğru gittim, korkudan ellerim titriyordu. Bir kat daha indiğimde bir sürü odanın olduğunu gördüm. Annem bu odalardan birinde olabilirdi, ona bir şey olmadıysa tabii...
Bu kötü düşünceyi hızla aklımdan attım. Bu olmayacaktı, onların hayatta olduğuna eminim. Tüm odaların kapısı açıktı yalnızca biri hariç, koridorun sonundaydı ve karanlıktı. Gidip gitmemekte kararsızdım ama annem orada olabilirdi. Arkama baktığımda kimseyi görmeyince rahat bir nefes aldım ve koridorun sonunda ki odaya doğru yürümeye başladım. Elimde ki demir parçasını daha çok sıkıyordum. Bir silahım yoktu, aksi bir durumda bunu kullanacaktım. Odanın kapısına biraz daha yaklaştığında karanlık koridor nefesimi kesmeye başlıyordu. Bir kaç adım sesi duyduğum da kapısı açık olan odalardan birine girdim.
Adım sesleri biraz daha yaklaşınca nefesimi bile tuttuğumu fark ettim. Bir kaç saniye sonra sesler uzaklaştı ve sessizlik tekrar hakim oldu. Derin bir nefes alıp verdim ve odadan çıkıp, kapısı kapalı odaya doğru bir kez daha ilerlemeye başladım. Koridor çok karanlıktı bir an önce buradan kendimi atmak istiyordum. Kapının önüne geldiğimde elimi kulpuna uzattım ve bir kaç saniye durup bunu yapmalı mıyım, yoksa yapmamalı mıyım diye düşündüm. Sesli bir nefes verdim ve kapının kulpunu aşağıya doğru indirdim.
Kapıyı araladığım sırada arkamda duyduğum ses ile hızla o yöne döndüm, ve boynuma bir zehrin boşaldığını hissettim. Sonrası karanlık..
Bir hafta sonra.
Yazarın anlatımı ile.
Alev o gün bir kez daha yakalanmıştı. Ve başka bir eve götürülmüştü. Ateş ve diğerlerinden tek bir haber dahi yoktu. Çoğu zaman umudunu kesiyor, onlar artık yok diyordu. Sonrasında inkâr ediyor, onlar yaşıyor diyordu. İlaç vermeye devam ediyorlardı, Alev'in aklı artık neredeyse tamamen bulanıktı. Aklından hiç çıkaramadığı bir an vardı; silah sesleri ve karanlıklar içinde kalan bir ekran.
Alev, duvara yaslanmış, dizlerine kollarını sarmıştı ve başını da kollarının üzerine koymuştu. Öylece durmuş yatakta oturuyordu. Kapının açıldığını duydu ancak başını koyduğu yerden kaldırmadı. Yine yemek veya ilaç için geldiklerini düşünüyordu...
"Çabuk olmalıyız. Bir an önce çıkmazsak yokluğumuzu anlayabilirler." Alev duyduğu aceleci sesi algılayamıyordu bile. Başını kaldırıp gelen kişiye baktığında etrafı bulanık gördüğünü hatırladı ve tekrar başını dizinin üzerinde ki kollarına indirdi.
"Kahretsin! İlaçlar seni bitirmiş bile." Alev başında birinin konuştuğunu duysa da ne dediğini anlayamıyordu. "Ne?" Dedi Alev. Başını hafif kaldırmış kısık gözlerle karşısında ki adama bakıyordu. "Tamam. Bak, senden sadece bir şey istiyorum; lütfen sesini çıkarma ve sakın konuşma. Gerçi pek konuşacak gibi görünmüyorsun ama, sen yinede sus." Adama aynı şekilde bakmaya devam ediyordu. Bir kez daha, "ne?" Diye sorduğunda adam sesli bir nefes verdi. "Senden bir şey daha istiyorum, 'ne' demeyi kes." Dedi ve Alev'i kucağına aldı. Alev ne olduğunu düşünemiyordu. Kurtulacağından haberi bile yoktu. Başını adama yaslamıştı neredeyse uyumak üzereydi. Adam odanın kapısına geldiğinde etrafına baktı ve kapıyı kapatıp odadan çıktı. Alev kucağında olduğu için zorla da olsa kapıyı tekrar kitlemeyi başarmıştı. Aslı'nın odasına doğru gitti ve kapıyı üç kez tıkladı. Aslı kapıyı açtığında önce adamın yüzüne ardından da kucağında ki Alev'e baktı. "O kendinde değil. Bu durum işimizi daha çok zorlaştırıyor, hemen çıkmalıyız." Diyerek açıklama yaptı adam. Kısık ses ile konuşuyordu. Aslı onu başı ile onayladı ve elinde ki çantayı boynundan geçirdi ve kolunun altına attı. Çetin evde yoktu ama evin her yeri adamları ile doluydu. Aşağı kata indiklerinde adam kucağında Alev ile mutfakta saklanıyordu.
Aslı ise evden çıkmak için kapıya doğru gidiyordu. Kapıyı açtığında bahçede ki adamlar ve kapının yanında duran adamlar ile karşılaştı.
"Aslı hanım, bir sorun mu var?" Dedi, kapının yanında duran adamlardan biri. "Hayır, hiçbir sorun yok. Hava almaya çıkacağım." Adam büyük bir ilgi ile, "adamlara söyleyelim sizi bıraksı..." Aslı elini kaldırdı ve adam sözünü yarıda kesti. "Kendim gitmek istiyorum. Ve evet, babamın haberi var. Şimdi artık çekilin önümden." Dedi ve adamlar başlarını yere eğerek kapının önünden çekildiler. Aslı arabasını aldı ve evin bahçesinden nihayet çıktı. Evden yarım saatlik bir mesafede uzaklaştığın da arabasını ağaçlık bir alanda durdurdu. Kot pantolonunun cebinden telefonunu çıkardı ve ilk sıradaki isime bastı. Telefon bir kaç saniye sonra açıldı.
"Hazır mısın?" Diye sordu. Telefonun diğer ucundaki kişi onu onayladı.
"Birazdan diğer araca doğru geçiyorum, sana yazarım. Benden haber bekle." Dediğinde telefonun diğer ucunda olan kişi, "dikkatli ol lütfen." Dedi kısık ses ile. Aslı hafif gülümsedi. "Merak etme. Sen onu oradan hiç bir şey olmadan çıkar, bana bir şey olmaz." Diyerek cevap verdi ve telefonu kapattı. Hızla arabandan indi ve kapısını açık bırakarak oradan koşarak uzaklaştı.
Alev'i kucağında taşıyan adam onu mutfakta masanın arkasında bıraktı. Alev'in kapalı olan gözleri açıldı, "ne oluyor?" Diye sordu. Adam yalnızca, "lütfen sesini bile çıkarma ve beni burada bekle." Dedi. Mutfaktan çıktı ve evin çıkış kapısına doğru ilerledi. Üzerinde ki takımın ceketinin eteklerinden tuttu ve aşağıya doğru çekerek kırışmış yerleri düzeltti. Kapıyı açtı ve kapının yanında olan adamlar bu sefer de ona doğru dönmüştü.
"Aslı yok. Nerede?" Diye sordu ciddi bir ses tonu ile. Adamlardan biri, "hava almaya gideceğini söyledi ve arabasını alıp çıktı." Diyerek açıklama yaptı. Adam sinirli gözlerle karşısında ki adama baktı. "Ne demek arabasını aldı ve gitti? Onu yalnız mı gönderdiniz?" Diye sordu. Adam, kapının diğer yanında ki adama baktı ardından bakışlarını yere eğdi. "Çetin beyin izni olduğunu söyledi Aras bey." Aras, Çetin'in en güvendiği adamlarından biriydi. Kapıda ve bahçede duran adamlardan daha sağlam görevlere sahipti. Aslı'yı korumak gibi. Bu yüzden diğer korumalar onun sözünden asla çıkmazdı. "Bana böyle bir bilgi verilmedi." Dedi ve adamın üzerine doğru ilerlemeye başladı. Adam bir kaç adım geri gitti. "Gidin ve o neredeyse bana onu bulup getirin!" Dedi sert ve ciddi bir ses tonuyla. Adamların ondan korkmasının ve çekinmesinin bir diğer sebebi ise, Aras'ın tek sözü ile işlerinden olmalarıydı. "Ama Aras bey, kız..." Aras adamın sözünü kesti ve, "burada ben duracağım. Tüm adamları topla ve onu buraya getir!" Dedi. Adam bir kaç saniye dursa da diğer adam ile aynı anda bahçeye geçti ve tüm adamları toplayıp bahçe kapısından araç ile çıktı. Aras başını kaldırdı ve evin bahçe kapısına bakan kameralarına baktı. Cebindeki silahı çıkardı ve bahçe kapısını gösteren tüm kameralara sıktı. Zaten anlayacaklardı, bunu yapmasının sebebi gittikleri yönü gizleyerek onları oyalamaktı. Hızla elinde ki silahı arka cebine yerleştirdi ve eve girdi. Tekrar mutfağa girdiğinde silah seslerinden dolayı korkup, başını eğmiş, kulaklarını kapatan Alev'i gördü. Yavaşça diz çöktü ve Alev'in kulağını kapattığı kollarını tuttu. "Korkma, bir şey olmadı." Dedi. Alev onu onayladı. Alev, Aras'a güveniyordu. Onu ilk gördüğünde diğer adamlardan farklı olduğunu fark etmişti zaten. Gözleri hala tam açık bile değildi. Aras onu bir kez daha kucağına aldı ve evden hızla çıktı. Bahçe kapısına doğru koşar adımlar ile ilerledi ve açık olan bahçe kapısından çıktı. Adamlar ve Aslı yolun aşağısına doğru gitmişti. Aras ise yolun yukarısına doğru ilerledi. Bir kaç dakika yürüdükten sonra siyah bir araç gördü. Farları üç kere yanıp söndüğünde Aras zevk ile gülümsedi ve araca doğru ilerledi. Aslı araçtan indi ve Alev'i oturtabilmesi için arka kapıyı açtı. İkisi Alev'i arka koltuklara bıraktı ve Aras sürücü koltuğuna, Aslı ise yolcu koltuğuna geçti. Ve oradan hızla uzaklaştılar.
Devam edecek...
Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle. 💖
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.87k Okunma |
684 Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |