27. Bölüm

Gerçekleşen kabus.

Helena
yazarhelena

26. Bölüm.

 

Bölüme kaldığımız yerden devam etmeden önce bir kaç şey söylemek istiyorum. Okunma sayısına göre oy ve yorum sayısı çok az. Ve ben oy veya yorum almadan bir başka bölüm atıyorum. Yazmayı seviyorum,bu yüzden bırakamam. Ama böyle olursa ara vereceğim. Yoğun bir hayatım var aynı zamanda sorunlu. Buna rağmen size vakit ayırmaya çalışıyorum ki bana iyi gelende sizin varlığınız. Ancak okuyup geçildiğinde önemsiz hissettiriyor yazma hevesimi kaçırıyorsunuz. Aynı zaman da yanımda hissedemiyorum. Bu yüzden sizlerden ricam; eğer severek okuyorsanız ve ara vermemi istemiyorsanız yanımda olduğunuzu hissettirmeniz, teşekkürler.

 

Gerçekleşen kâbus.

 

Yavaş yavaş gözlerimi araladığımda başımın hemen yanında çalan alarmı kapattım. Bu gün, okulun ilk günüydü.

Heyecanlıydım. Ama bir o kadar da korkuyordum. Başımız da onca bela varken okula nasıl yoğunlaşacaktık bilmiyorum.

Kapımın tıklandığını duyunca yatakta oturur pozisyonuna geçtim.

"Gelebilirsin." Dediğim de, Demir kapıdan odaya doğru başını hafif uzattı ve, "kalk yoksa geç kalacağız ve Ateş bizi bitirecek." Dedi. Bu dediğine gülerek karşılık verdim ve birazdan geleceğimi söyledim. Dün gördüğüm kâbus nedeniyle bende Ateş'in evinde kalmıştım. Ne lazımsa Ateş evime gidip getirmişti. Yataktan çıktım ve dün gece bu gün için hazırladığım giyisilerimi giydim.

Saçımı taradım ve at kuyruğu şeklinde bağlayıp çantamı da alıp odadan çıktım.

Mutfağa gittiğim de Ateş ve Demir kahvaltı masasında beni bekliyorlardı. Aslında bekliyordu, Demir yemeğe çoktan başlamıştı. Bende masaya geçip oturdum. Ateş masanın başında, Demir yanında ve bende Demir'in karşısında oturuyordum. "Sabah sabah ne bu iştah oğlum? Demir korkutuyorsun beni." Ateş çayını yudumlarken bir de Demir ile uğraşıyordu. "Karışmasana bana. Asıl sen korkutuyorsun beni. Bir deri bir kemik kalmışsın, Taylan abiye söyleyeceğim seni." Demir'in bu söylediğinin üzerine Ateş Demir'in çay içmesini umursamadan başının arkasına vurdu. Demir hızla ağzında ki çayı püskürterek öksürmeye başladığında bende karşısında olduğum için yana doğru eğildim. Ateş ise gülüyordu. "Ya! Ağzında ki çayı tabağıma kadar püskürttün Demir. Ne yapıyorsun?" Dedim ve yüzümü ekşiterek tabağıma baktım. Ateş keyifle gülümserken çayını yudumlamaya devam ediyordu. "Demir ne yapıyorsun mu? Boğuluyordum ben!" Dediğinde Ateş araya girdi. "Abartma lan." Dedi ve güldü. "Abartma mı? Şuna baksana Alev, adam kaostan besleniyor. Sen bana bağırıyorsun, ben burada ölüyorum, beyfendi gülerek çay içiyor." Demir'in bu dediğine Ateş ile gülmeye başladık.

Gülmeyi kestiğim de, "o haklı, kaostan besleniyor gibisin." Dedim. Ateş gülümsedi ve, "alıştım. Kaos olmadan bir gün düşünemiyorum. Kaos çıkmazsa çıkartıyorum." Diyerek cevap verdi ve güldü.

 

Biraz daha sohbet ederek kahvaltı yapmaya devam ettik ve evden çıktık. Ateş'in arabası ile gidiyorduk bu yüzden, Ateş şoför koltuğunda, Demir yolcu koltuğunda ben ise arka koltukta oturuyordum. Okula geldik ve Ateş aracı park edince arabadan inip, okula geçtik.

Okulun eski olduğu dışından anlaşılıyordu. Ders saatine az kaldığı için öğrenciler sınıflarına geçiyordu.

Bizde sınıfımızı bulup, girdik. Sınıfta beş, on kadar öğrenci vardı. Duvar tarafında, üç ve dördüncü sıralar boştu. Üçüncü sıraya geçtiğimde Ateş yanıma geçti ve Demir'de arkamızda ki sıraya oturdu. Sınıftaki herkes birbirini tanıyordu, yeni olan yalnızca bizdik. Bir kaç dakika sonra hocanın sınıfa gelmesi ile ders başladı. İlk gün olduğundan, ilk ders sohbet ederek geçmişti. Bazı öğrenciler hoca ile bazıları ise kendi arasında sohbet ediyordu. Ve biz de kendi aramızda sohbet ediyorduk. Zil çaldığında Demir sıraya başını koymuş yatıyordu. Ben ve Ateş ise arada bir konuşuyor ara da önümüzde ki kitaplara bir şeyler karalıyorduk.

Tenefüsün bitmesine son üç dakika kalmıştı. Demir de uyanmıştı ve arkadan benimle uğraşıyordu. "Demir küçük müsün sen? Neden saçımı çekiyorsun?" Dediğim de Demir yalnızca gülüyordu. "Çekmesene lan kızın saçını." Ateş'in bu söylediğini de umursamadı ve benimle uğraşmaya devam etti. Tam o esnada Ateş ve benim olduğum sıraya doğru bir kız yaklaştı. Önümüzdeki yere geçip oturdu. Başına taktığı tokadan giydiği ayakkabıya kadar pembeydi. Kız bize doğru döndüğünde bir şeyler söyleyeceğini anlayıp, üçümüz de ona döndük.

"Merhaba." Sesi oldukça inceydi. Bir bağırsa sınıfta ki herkes o akşamı kulak doktorunda geçirirdi. Üçümüzün de bir şey demesine bile fırsat vermeden Ateş'e doğru dönüp, "adın ne senin?" Diye sordu. Bunu söylerken eli ile at kuyruğu şeklinde olan saçının ucu ile oynuyordu. Kaşlarımı çatmış kızı ve Ateş'i izliyordum. Ateş bunu fark etmişti.

"Ateş, peki ya senin?" Diye sordu ve gülümsedi. Benimle ilk tanıştığında günler sonra samimi bir şekilde gülümsemeye başlamıştı. Sinirle nefes aldım ve ikisinden gözlerimi ayırmadan onları izlemeye devam ettim. Demir arkadan, "hayda." Dedi, sonda ki harfi uzatarak.

"İsmin ne kadar güzel. Benim adım da Yeliz." Dediğinde sesli güldüm. Ateş ve kızın gözleri bana doğru döndüğünde gülmeyi kestim. "Pardon, aklıma bir şey geldi de." Dediğim de, Ateş keyifle gülümsedi. O kız ise bana göz devirip Ateş'e döndü. Ben daha güzel göz deviriyordum.

"Ah, teşekkür ederim. Senin isminde güzelmiş." Dedi gülümseyerek. Sinirle elimde ki kalemle oynuyordum.

"Çıkışta bir işin varmı?" Dediğinde artık sinirden dizimde oynuyordu.

"Yok." Dedi Ateş. Kız heyecanla, "bir şeyler içmeye çakar mıyız o zaman?" Diye sordu. Elimde ki kalemle oynarken biraz daha hızlanmıştım. "Tabii ki." Ateş'in bu cevabının ardından sinirim artmıştı. Demir arkadan uzandı ve elimde ki kalemi çekip aldı. Elim boş kalınca masa da duran Ateş'in kalemini aldım ve aynı şekilde onunla oynamaya devam ettim. "Peki o zaman. Çıkışta görüşürüz." Dedi ve oturduğu sıradan kalkıp orta sırada ki yerine geçti.

"Yelizmiş. Peh!" Dediğimde Ateş gülümseyerek bana doğru döndü.

"Neyi var? Bence gayet güzel." Elimde ki kalemi sıkmaya başlamıştım.

"Senin seveceğin ismi seveyim Ateş." Dediğim de Demir'in arkadan güldüğünü duydum. Ona döndüğüm de hızla gülmeyi kesti ve dudaklarını birbirine bastırdı.

"Çok ayıp. Neden öyle söylüyorsun?" Dedi, ses tonundan gıcıklık olsun diye yaptığı anlaşılıyordu.

"Ateş..." Dediğim de hoca sınıfa girdi. Herkes ayağa kalktığında tek oturan bendim. Sinirle ayakta duran Ateş'e doğru bakıyordum. Demir arkamdan bana dokundu ve fısıldayarak, "hoca sana bakıyor. Ayağa kalkasana kızım." Dedi. Ateş hocanın olduğu yere bakarken, "kitlendi o." Dedi. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

Elimde ki kalemi sinirle masaya bırakıp bende ayağa kalktım. Ve hocaya döndüğümde Ateş'in kolunu cimcikledim.

Hoca oturmamızı söylediğinde Ateş hızla bana döndü, "ne yapıyorsun kızım, kafayı mı yedin?" Dedi ve kolunu okşamaya başladı. "Evet, kafayı yedim. Yedirttiniz." Dedim ve Demir'e doğru döndüm. "Sende ver şu kalemi!" Dedim sinirle. Ardından masanın üzerinde duran ve bana ait olan kalemi alıp önüme döndüm. Ateş keyifle gülümserken bana doğru döndü.

"Ne oldu, ne bu sinir minik hanım?" Diye sordu.

"Öylesine." Dedim ve önüme döndüm. Ateş yanıma doğru iyice yaklaştığında bende yana biraz daha kaydım. O yaklaşmaya devam etti ve bende tekrar kaydım. Biraz daha kaydığımda omuzum duvara çarptı ve durdum. Ateş'e bakarak, "ne yapıyorsun sen?!" Diye sordum. Sınıfta olmamıza ve sınıfta hoca olmasına rağmen dizi dizime deyecek kadar yaklaşıp, yüzüme doğru döndü. "Kıskandın." Dedi sadece. Bende ona bakıyordum. Şuan fazla yakındık.

"Saçmalama." Dedim öfkeyle.

"Öyle mi? O halde ne bu sinir?"

"Sinirli değilim ben." Dedim öfkeyle. Gülümsedi ve yüzüme biraz daha yaklaştı.

"Diyorsun."

"Diyorum." Dedim ve elimi kaldırıp uzaklaşması için onu göğsünden hafifçe ittim. Uzaklaştı ve önüne döndü gülümsemeye devam ediyordu. "Of, çok güzelsiniz. Devam edin." Demir'in dediğini duyunca Demir'e doğru döndüm, benimle birlikte Ateş'de döndü. Aynı anda, "sus." Dediğimiz de sinirle Ateş'e doğru döndüm. O da bana baktığında önüme döndüm. Arkadan Demir'in hala pişkin, pişkin güldüğünü duyuyordum. Yeliz'in olduğu yere dönünce buraya doğru baktığını fark ettim. İkimiz de birbirimize göz devirip öne döndüğümüz de Demir bunu da görmüştü.

Gün hızla geçmiş, biz son derse gelmiştik bile. Bazı tenefüsler de Yeliz yanımıza gelmiş, yine sadece Ateş ile konuşmuştu. Ateş'e, "onunla buluşacak mısın gerçekten?" diye sorduğum da bana, "kıskandığını kabul edersen buluşmam." Demişti. Ve kararlıydı.

Dersin bitmesine son on dakika kalmıştı ve hocanın serbest bırakmasıyla herkes kendi arasında konuşmaya başlamıştı.

"Pişt." Ateş'in bana seslendiğini anlayıp başımı sıradan kaldırdım ve ona doğru döndüm. "Ne var?" Dedim sadece.

"Kabul ettin mi?"

"Etmedim."

"Kabul edecek misin?"

"Etmeyeceğim." Dediğim de önüne döndü ve, "peki." Dedi.

 

"Buluşacak mısın?"

"Evet."

"Bende geleyim mi?" Gülümseyerek bana döndü.

"Hayır." Dedi ve önüne döndü. Gülümsemeye devam ediyordu.

"Pisliksin."

"Bende seni Alev, bende seni."

"Sen de beni ne?"

"Sana ne." Sinirle kaşlarımı çattım ve bıkmış bir nefes alıp, kolumu sıraya koydum ve üzerine başımı indirdim.

Zil çaldı ve dersin bitmesi ile herkes çıkmaya başladı ben ise yavaş yavaş toparlanıyordum. "Hadisene kızım." Ateş başımda durmuş beni bekliyordu. Demir ise sınıfta kimse kalmadığı için öğretmen masasının üzerinde oturuyor, telefona bakıyordu.

"Toparlanıyorum, işte!" Diye cevap verdim ve göz devirip çantamı kapattım.

Okuldan çıktık ve Ateş'in arabasına geçtik.

"Gerçekten buluşacak mısınız?" Demir'in sorduğu soruya Ateş bana bakarak cevap verdi. "Hanım efendi kıskandığını itiraf etmediği için, evet." Dediğinde gözlerimi ondan çekip cama doğru döndüm. Belki verdiğim bu tepkiler çocukça ve saçmaydı, ama inanın bu hiç umurumda değil.

 

 

Ateş ve Demir arada konuşuyor olsa da ben hiçbir şey söylemiyordum hatta sanırım bir ara uyumuştum. Ardından Ateş'e sinirli olduğum için eve gitmek istediğimi söyledim ve beni hemen eve bıraktılar. Demir ve Ateş ise, Ateş'in evine geçti.

 

Yazarın anlatımı ile.

 

Alev'i bıraktıktan sonra Ateş ve Demir Ateş'in evine doğru gidiyorlardı. Ateşin evine vardıklarında ve arabadan indiklerinde Demir, "sen şimdi ciddi ciddi, o kızla bir şeyler içmeye gidiyorsun yani?" Diye sordu. Ateş evin kapısını açtı ve önce Ateş, ardından da Demir eve geçti. Ateş salona geçti ve koltuklardan birine oturup yanına geçen demire doğru döndü.

 

"Hayır tabii ki de, o kızla buluşmayacağım." Dedi, yüzünde keyifli bir gülümseme vardı. Demir anlam veremeyerek Ateş'e bakıyordu.

"Bana öyle bakma." Dediğinde Demir güldü ve, "Alev'i kıskandırmak için mi yaptın gerçekten?" Dedi. Bir kez daha güldü. "Kıza tüm gün seni kıskandığını itiraf etmesini söyledin, ama şimdi de sen itiraf etsene: Alevi seviyorsun öyle değil mi?" Ateş bir kez daha utanarak ve sıkılarak da olsa birine daha hislerini açtı ve Alev'i sevdiğini kabul etti. Demir ve Ateş Bu konu hakkında yaklaşık bir saat konuşmuştu.

"Her neyse. Sen şimdi onun yanına git, sorarsa ben Yelizleyim. Sonradan geleceğimi söylersin." Demir onu onayladı ve evden çıktı. Kendi aracına geçti ve Alev'in evine doğru yol aldı.

 

Yaklaşık bir saat sonra.

 

Demir asansöre bindi ve Alev'in olduğu kata geldi. Zile bastı ve bir kaç saniye bekledi. Saniyeler dakikaları doldururken Demir bir kez daha kapıyı çaldı ama içeriden hiç bir ses gelmiyordu. Ateş evi ayarladığında üç anahtar çıkartmıştı. Biri Alev'in, Ateş'in ve diğeri ise Demir'indi. Demir kendisi için verilen anahtarı aldı ve kapıyı açtı. Alev'in, araba da uyukladığı için şimdi de yattığını düşünmüştü. Ama öyle değildi. Alev'in odasına doğru gitti ve kapıyı tıklayıp, içeri geçti. Alev odasında veya salonda değildi. Demir korku ve hızla evin tüm odalarında Alev'i aramaya başladı. Alev evde yoktu.

"Umarım yanılıyorumdur." Dedi kendi kendine. Titreyen ellerini cebine attı ve telefonunu çıkarıp Alev'i aradı. Ancak Alev telefona cevap vermiyordu. Evden çıktı ve güvenliğin yanına gitti. Alev'in çıktığını görüp görmediğini sordu. Güvenlik, "yarım saat önce çıktı. Nereye gitti bilmiyorum, ama arabasını almadan gitti. Bir sorun mu var, Demir bey?" Diyerek cevap verdi. Demir güvenliğe hiç bir cevap vermeden arabasına koştu ve arabayı çalıştırırken aynı zamanda Ateş'i arıyordu.

"Efendim Demir?" Ateş telefonu açmıştı.

"Ateş, Alev yok." Dedi hızla. Ateş endişeli bir ses ile, "ne demek yok?" Diye sordu.

"Ateş bilmiyorum kız yok. Yani, gittim kapıyı açmadı ben uyuyor sandım. Kendi anahtarım ile girdim içeri evde değildi. Güvenliğe sorduğumda ise, yarım saat önce çıktığını ve arabasını almadığını söyledi sadece." Demir'in sesinden de endişelendiği belli oluyordu.

"Şimdi neredesin? Çabuk bana gel." Demir telefonu kapattı ve arabayı hızla sürerek, Ateş'in evine doğru gitti.

 

 

Devam edecek...

 

Peki sizce bir sonra ki bölümde neler olacak?

 

Umarım beğenmişsinizdir, bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle.💖

Bölüm : 07.04.2025 18:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...