12. Bölüm

Bölüm:11

Helena
yazarhelena

11. Bölüm; karar.

 

 

Alev'in anlatımı ile;

 

Ateş'in sıkmam için uzattığı elini bıraktım. Birden kabullenmesi garipti. Ama belki de gerçekten pişman olmuştu. "Ne zaman istersen gidebilirsin." Dedi düz bir sesle. kalmam için bir baskı yapmıyordu artık bu güzeldi. Ama o gece onun yüzünden kaybolup o kadar korkup ve ağladığı mı asla unutmayacaktım. "Yine de, tekrar tanışmış olsakda; senin yüzünden kaybolup saatlerce ağladığımı unutmayacağım." Dedim. Gözlerine bakıyordum sadece, o da benimkilere bakıyordu. Ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordum ama o buna sanki engel oluyordu. Tek anladığım; bahsettiği gibi bakışlarında pişmanlık vardı. Ya da... Var mıydı?

 

"Senden unutmanı beklemiyorum zaten." Oturduğum koltuğa oturdu, bana baktığını anlayabiliyordum ama ben ona bakmıyordum. "Ama en azından, düzgün anlaşmayı deneye biliriz. Sana iki seçenek sunuyorum sadece," Bu söylediğiyle bakışlarımı ona doğru çevirdim ve dinlemeye başladım. "İstesen de istemesen de olaylara dahil olmuş oldun. Yani onlar belki de seni aramaya devam edecek. Ve sonra senin bir tehlike barındırmadığını anladıklarında seni bulmak istemeyecekler. Bu gün evine gitmek ve bu olanları unutmak mı istiyorsun? Yoksa istemeden de olsa dahil olduğun bu olayın bir parçası olmak mı?" Hiç bir şey söyleyemeden gözlerine bakmaya devam ettim. Ve kendime sordum, bu olaylara dahil olmuşken çıkacak mıydım, yoksa bu olaya dahil mi kalacaktım? Sıkıcı hayat maratonunun tamamen dışı, eğer onlarla beraber bende devam edersem bunun tek sebebi bu olanların bir mucizeden ibaret olmadığına karşı inancımdandır. Çünkü buraya gelmeden önce babamla konuşmuştum ve o bana; Asla ama asla kaçma. Korkma. Çıktığın yol ne olursa olsun o yoldan sakın dönme. Demişti. Babam bunları söylediğinde hiç bir şey anlamadığımı söylediğimde ise zamanla anlayacaksın demişti. Bu olanlar bir rastlantı değil, ve ben aklımda olan soru işaretlerinin çözümüne ulaşmadan bu olayın peşini bırakmayacaktım.

 

Ateş hâlâ bir cevap bekliyordu. "Bu saatten sonra hiç bir şey olmamış gibi yaşamam çok zor." Dedim ve hafif güldüm. O da gülümseyerek karşılık verdi ve yanımdan kalkıp karşıma geçti.

"Verdiğin kararı gerçekten istediğinden emin ol. Hiç bir şey kolay olmayacak." Beni korkutup caydırmaya çalışıyordu ya da yol yakınken vaz geçmemi ama ben vaz geçmeyecektim. "Eminim." Dedim. Derin bir nefes alıp verdi. "Peki. O zaman seninle çok işimiz var. Hadi kalk odana git ve hazırlan. Kahvaltı yapalım ve buradan gidelim." Başımla onayladım ve önce onun yukarıya çıkmasını bekledim. O ise neden onu beklediğini anlamaya çalışırken gözlerimle göğsümün üzerine tuttuğum örtüyü işaret ettim. "Afedersin, ben unuttum. O zaman ilk ben çıkıyorum." Dedi ve yukarıya doğru çıktı ardından bende odama çıktım.

Duş aldım üzerimi değiştirdim ve aşağıya indim. Ateş ve Demir mutfakta oturuyordu aralarında ki sorun çözülmüş gibiydi. Bende mutfağa çekinerek girdim ve, "Sanırım artık bağır mıyorsunuz?" Dedim ve gülümsedim. Demir, Ateş'e baktı ve tekrar telefonuna döndü. Ve telefonuyla ilgilenmeye devam ederken, "Sanırım artık daha iyisin." Diye mırıldandı. Ateş'e döndüm tepkisiz bir şekilde oturuyordu. "Evet, daha iyiyim." Dedim. Hiç bir cevap vermedi. Bu halleri çok can sıkıcıydı, hep mi böylelerdi yoksa suçlusu ben miydim?

 

"Benim yüzümden mi böyle siniz, yoksa her zaman ki haliniz mi?" Diye düşündüklerimi açıkça sordum. "Demir bey çok sinirli." Dedi Ateş. Demir Ateş'e dönünce sorduğuma pişman oldum. Ateş ayağa kalktı ve ocağın yanına gidip kaynayan suyu aldı ve çayı demledi. Bir kaç kere bir şey söylemek istedim ama sonra sussam daha iyi olur diye düşünerek söylemekten vaz geçtim.

"Ben gidip Bahar'ı arayacağım." Dediğimde ikiside bana baktı. "Bir şey anlatmak için değil, onu aramamı bekliyor." Ateş bana döndü ve sırtını tezgaha yaslayıp kollarını bağladı. "Aynı zamanda senden bir açıklama bekliyor. Ona ne söyleyeceksin?" Diye sordu. Ve ben ne diyebileceğimi bilmiyordum. "Bilmiyorum." Dedim. "Bana bu gün gidebileceğimi söyledin, kendi evime mi dönüyorum?" Bana yeni bir ev tutana kadar burada kalacağımızı söylemişti. Tabii sonrasında bırakmayacağını. Sanırım yeniden başlamış olsak bile Ateş'e her zaman sinir olacaktım. "Evet, yeni evin hazır," Bahar'ı aramak için telefonumu almaya gidecektim ve Ateş tekrar konuşunca durdum ona doğru döndüm. " Ve bu gün ilk işimiz olarak okulunu da değiştireceğiz." Ona bu dediğini sorgulayarak baktım. Buna gerek yoktu bence. " Okul mu?" Kollarımı bağlayarak konuşmaya devam ettim. "Ben okulumdan gayet memnunum. Ve henüz sınıfımın kapısına; mafya kılıklı silahlı adamlar dayanmadı. "Ateş bu dediğime hafif güldü, "Benimle.." Gözlerini Demir'e çevirdi. "Yani bizimle aynı okulda olacaksın ve tabii aynı sınıfta." Dedi. "Neden?" Diye sordum. "Ben öyle gerekli gördüm. Madem bu yola devam edeceksin, o zaman okul gibi günün yarısını geçirdiğin yerde bir arada olmalıyız." Derin bir nefes alıp verdim. " Bahar ile okullarımı ayırmam." Dedim düz bir sesle. "Zaten buna gerek yok, o da kaydını alır." Kaşlarımı çattım, hem saçma geliyordu hemde sinir bozucu. "Olayları öğrenemez, bizimle olamaz ama aynı okulda aynı sınıfta olabilir öyle mi?" Orada yanımızda olursa zaten anlatmama kalmadan öğrenirdi. Bu ona mantıklı mı gelmişti gerçekten?

 

"Evet." Dedi omuz silkerek. "Neden?" Diye sordum. Ve yaslandığı yerden sırtını çekti ardından bana doğru yaklaşmaya başladı. Duruşumu bozmadan ona bakıyordum. Demir'in kulağı bizdeydi ama takmıyormuş gibi görünmeye çalışıyordu. Bunu neden yaptığını anlayamıyordum. "Çünkü ben öyle istiyorum." Gülümsedim ve birbirine bağladığım kollarımı açtım. "Peki bay kendini beğenmiş." Söylediğim şey hoşuna gitmiş gibi gülümsüyordu. Ve şuan fark ettim o hafif gamzelere sahipti. Arkama döndüm ve mutfağın kapısına doğru geldiğimde durdum. Bir şey söyleyeceğimi anladı ve bana bakmaya devam etti yüzümü ona doğru çevirdim, "Ha bu arada, çayın suyu taştı ve ateş söndüğü için gaz açık kaldı. Bir bak istersen." Farkında olmadığını gösteren bir hareketle hızla ocağa doğru gitti ve açıkta kalan gazı kapattı. Gülerek solana geçtim. Arkamdan söyleniyordu, söylenmesi bana değil kendisineydi.

 

Telefonumu aldım ve Bahar'ı aradım. Açmasını beklerken boşta olan elimi pantolonumun ön cebine koydum ve salonda ki büyük camdan dışarıya izlemeye başladım. Camın manzarası dün gece kayıp olduğum o ormana bakıyordu. Kayıp olmakta haklıymışım, ormanın sonu buradan bile görünmüyordu, ve buradan bakıldığında bile karmaşıktı. Dün geceyi hatırlamak derin bir iç çekmeme sebep olmuştu.

 

Telefon uzun süre çalmış olsa da Bahar açmamıştı. Nedense tedirgin olmuştum. Ama aslında bu işime gelirdi, çünkü ona nasıl bir açıklama yapacağımı hâlâ bilmiyordum.

Tekrar mutfağa döndüğümde Ateş kahvaltıyı hazırlamıştı. Beni görünce, "Ee ne anlattın ona?" Diye sordu. Belli ki hâlâ güvenmiyordu ama komik gelmişti. Her an öteceğimden korkuyordu. "Cevap vermedi." Dedim düz bir sesle.

 

"Güzel." Dedi sadece. " Ya ya ne demezsin." Diye mırıldandım. Kahvaltı masasına bende oturdum ve kahvaltı yapmaya başladık. Ama ben hiç bir şey yiyemiyordum aklımda ki onlarca düşünce iştahımın kaçmasına sebep olmuştu.

 

Neredeyse aradan; on, on beş dakika geçmişti. Kimse konuşmuyordu ve ben hâlâ bir şeyler yemek yerine tabağımla oyalanıyordum. "Bir sorun mu var?" Diye soran Ateş'e baktım ve hafif gülerek tabağımla oynamaya devam ettim. Bu sefer konuşan Demir oldu, "Henüz hiç bir şey yaşamadan kız delirdi. Ah be, yazık oldu." Dedi. Kafamı kaldırıp ona baktım. Dakikalar sonra ilk kez konuşmuştu. " Bir sorun yok, bir sürü sorun var." Bunu söylerken de Ateş'e bakıyordum. Oysa o, büyük bir rahatlıkla kahvaltı yapmaya devam ediyordu. " Mesela?" Diyerek örnek vermemi istedi. "Ben senin kadar bu olanlara alışık değilim, senin gibi rahat değilim ve senin olmaya bilir ama benim açıklama yapmam gereken insanlar var. Babama taşınma konusunu söylemeliyim sonra okulu aynı zamanda Bahar'a da. Ve ben onlardan ilk kez bir şeyleri gizliyorum.

 

Ateş biraz önce göründüğü kadar rahat görünmüyordu. Aynı zamanda Demir de öyle. Ateş derin bir nefes alıp verdi, "seninle bahçede konuşurken de söylediğim gibi, hallederim. Babana basit bir şeyden bahsederiz bir şikâyetinin olduğunu söylersin. Okulu da yeni taşınacağın eve daha yakın olduğu için değiştirmek istediğini söylersin." Gözlerimi kısarak Ateş'e bakmaya başladım. Onun için yalan söylemek bu kadar basit miydi? Bunları daha önce mi düşündü yoksa şuan mı buldu? Eğer şuan bulduysa o bir yalan uzmanı olmalıydı. Ya da ben yalan atmakta beceriksizdim. "Neden öyle bakıyorsun? Şöyle korkutucu bakmayı kes. Yardım ediyoruz burda." Hafif güldüm. Nedense içim daha rahat olmuştu.

 

Ateş ayağa kalktı ve, "Hadi çok yediniz, düşün peşime." Dedi. Gözlerim onun tabağına kaydı sonra Demirinkine ve ardından kendimkine. En çok yiyen oydu. Ayağa kalktım, "Gerçekten yürüyen egosun." Diyerek mutfaktan ayrıldım. Arkamdan, "Ben ne dedim şimdi?" Sonra tahminimce Demir'e sorarak, "Sen burada bir ego görüyor musun?" Demir bir şeyler söyledi ama duymadım. Odama çıkmıştım, eşyalarımı topladım ve 15 dakika sonra aşağıya indim.

 

Evden ayrıldık ve Ateş'in arabasına bindik. Ateş sürücü koltuğunda, Demir arka koltuklardaydı ve bende sürücü koltuğunun yanın da ki ön koltukta oturuyordum. Yol boyunca pek konuşmadık. Demir ve Ateş bir kaç kez konuşmuştu sonrası sessizlikti. Beni nasıl şeyler bekliyor diye düşünüyor tedirgin oluyordum. Dün gece gibi ya da ondan daha kötü anlar beni bekliyordu, biliyordum. Acaba bu yolun sonun da neler olurdu?

 

 

Devam edecek;

 

Bir bölümün daha sonuna geldik. Bu bölümü aslında daha geç yayınlayacaktım ama işlerim var ve sonrasında uzun bir süre atamam diye bu bölümü erkenden yayınlıyorum.

Ve kitap hakkında tanıtım videoları belki fragman tarzında kısa videolar yapmak isterim. Ama öncelikle sizden fikir almak istiyorum. Bir YouTube kanalımız olsun mu?

Yorumlarınızı bekliyorum ve ona göre hareket edeceğim. Bir sonra ki bölümlerde görüşmek üzere ✨

Bölüm : 23.11.2024 22:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...