34. Bölüm - Aşk mı? İntikam mı?
Gelecekte olan her şey geçmişte yapılanların sonucudur. Bazen yaptıklarımızın geleceği nasıl şekillendireceğini tahmin edemeyiz. Olaylar sandığımızdan da derin bir hâl alabilir. Almıştı. Aykut'un yaptıkları, Ateş'in intikam planları, Demir'in ona yardım etmesi. Ve bunca şey olurken herkesin umursamadığı, kimisinin canı için, kiminin ise intikamı için çıktığı bu yolda canı hiçe sayılan yalnızca Alev olmuştu. Üstelik hiç bir suçu yokken. Aralarında en masum olan Alev'di. Öyleydi. Şuanlık... Bu dünya da iki çeşit insan vardır; iyi ve kötü. Ama aynı zamanda bu dünya da iki çeşit kötü vardır; hiç bir zaman iyilik yolunu kendi yolu bilmemiş, var olduğundan beri kötü olan insanlar. Ve ikinci çeşit olan yani, kötü olmak zorunda bırakılan insanlar... Kısacası kiminin tercihi, kiminin mecburiyetidir kötülük. Bana kalırsa en acısı ikincisi olmaktı...
Ateş bir an dona kaldı. Parmaklarını sıktı. Gözleri yere takıldı, göz kapakları bir anlığına titredi. Bu tepkisi bunu daha önce düşünmediğinden değildi, yüzleşmek için hazır olmadığındandı. Ancak Ateş için Alev her ne kadar bir istisna olsa da, Ateş için birinin yok oluşu pekte umursadığı, içinin yandığı bir olay değildi. Aykut'un ölümü Ateş için değil acı, bir zafer demekti. Ama asıl zafer... Çetin'in ölümü olacaktı.
"Bu dünyada bazı babalar, kızlarının sevgisini hak etmez. O adam ölmeyi çoktan hak etti." Dedi. Hâlâ sırtı dönüktü. Kimseden ses çıkmıyordu. Aras hariç.
"Yani?" Diye sordu Aras. Ateş henüz cevap vermeden bir soru daha sordu.
"Bu durumu Alev'e nasıl açıklayacaksın? Babası onun geçmişini ve hatta geleceğini kararttı, evet. Ama dedim ya. Sonuçta babası." Dediğinde Ateş derin bir nefes aldı.
"İşte bu yüzden... O bunu asla bilmemeli." Dedi. Aras kaşlarını çattı.
"Bu söylediğin ne kadar mantıklı, Ateş? Ya Alev onu affederse? Babası ve belki de annesi ile yeniden başlamak isterse? O zamanda araya sen girip, hayır olmaz. İntikamımı almalıyım mı diyeceksin?" Diye sordu. Aslı ve Demir tek kelime edemiyordu. Ateş'i anlıyor, Aras'a hak veriyorlardı.
Yüzünü Aras'a doğru döndü.
"Alev'in onu affedebilmesi... Onun kalbinin temizliği. Benim affedemememse... Benim yanışım."
Bir kez daha derin bir nefes aldı, ve devam etti.
"Ama o adam o hesabı ödeyecek. Artık konu sadece babam da değil. Alev affetse de ben Alev'e yaşattıkları için affetmem." Dedi. Sesi acımasız ve öfkeli çıkıyordu. Aras Ateş'e doğru yaklaştı ve tam karşısında durdu. Boyları neredeyse aynıydı. İkisi de iri cüsseli ve uzundu. Ama Aras daha iriydi. Yaşından da bu normaldi.
"Komiksin Ateş. Alev için babasını öldürüyorsun, ama aynı zamanda ya Alev için babasının ölümü kendi ölümü anlamına gelebilme ihtimalini düşünmüyorsun. Sevdiğin kızın babası, babanın katili çıktı. Söylesene, ilk öğrendiğinde bu senin için basit bir gerçek mi oldu? Bir de olaya Alev'in gözünden bakalım... Sevdiği adam, babasının katili oldu. Onu böyle kazanamaz, kaybedersin. Neye karar vereceğini seç Ateş. Aşk mı? İntikam mı?" Diye sordu. Aras sözlerini özenle seçiyor gibiydi. Ateş ile bir çatışma içerisinde gibi gözükse de bunları Ateş için söylüyordu. O haklıydı, aklında hem intikamı hemde aşkı olamazdı.
"Bırak da ne yapacağıma ben karar vereyim. Açıkçası haklı olduğun yerler var. Ama ne olursa olsun, Alev hiç bir şey bilmeyecek. Çünkü o, bu karanlıkta boğulmayı hak etmiyor." Diyerek cevap verdi Ateş. Aras'ın dudakları alayla yana doğru kıvrıldı. Ancak hiç bir şey demedi. Ateş bir kaç saniye daha Aras'ın yüzüne baktı ve o da hiç bir şey söylemeden merdivenlere doğru dönüp, yukarı çıktı.
🔥
Zaman, Alev’in bedenindeki acıları iyileştirmişti… Ama ruhundaki yaralar hâlâ tazeydi. Her sabah, gözlerini açtığında bir yanının hâlâ uyanmak istemediğini hissediyordu.
Bugün, diğerlerinden farklıydı. Gözlerini açtığında, odaya vuran ışık biraz daha netti. Tavan biraz daha gerçek. Nefes alışı biraz daha derindi.
Ama kalbindeki boşluk hâlâ yerli yerindeydi.
İlk kelimesi, bir soru değil, bir yakarış gibiydi, “Annem…” kâbus görmüştü.
Aslı, sessizce başını uzattı kapıdan. Göz göze geldiler.
Alev’in ses tonu, Aslı’nın içini kavurdu.
"Yine kâbus mu?" Diye sordu. İyileştiğinden beri hep çeşitli kâbuslar görüyordu. Aslında bu olaylara girdiğinden beridir böyleydi. Ama artık daha sık, ve daha acımasız kâbuslardı.
Aslı derin bir nefes alıp verdi.
Alev'in annesine ne mi olmuştu? Ateş ve Aykut, Bahar sayesinde oradan kurtulsa da annesi için işler öyle ilerlememişti. O gün vurulmuştu. Ve onu Ateş oradan ancak kurtulduktan iki gün sonra kurtarmıştı. Kan kaybı çoktu. Kendisine gelmesi çok zordu, hatta yaşaması bir mucize. Ama toparlanmasına asıl engel olan, eşinin yaptıklarını öğrenmek ve kızı için yanan canıydı. Artık nefes alması bile zordu. Alev geri dönmüştü, her gün yanında oluyordu. Ama doktorlar, kendilerini her şey için hazırlamalarını söylemişti.
Aslı içeri girdi, pencerenin yanındaki sandalyeye oturdu.
“Annen için endişelerinin olması çok normal. Ama o senin içini görüyor Alev. Her geçen gün biraz daha yok oluyorsun sanki. Yapma bunu, o iyi olacak. Söz veriyorum.” Dediğinde
Alev, gözlerini kaçırmadı. O anda ağlamadı. Sadece başını yastığa geri koydu. Dudakları titredi.
“Söz vermek… bazı şeyleri geri getirmiyor.” Dedi. Sesi titriyordu.
Aslı, elini uzattı ama Alev tutmadı.
“Ben iyiyim,” dedi Alev, gözlerini kapatırken. “Fiziksel olarak.” Belki bu kadar açık olmazdı ama iyi olmadığı gün gibi ortadaydı.
Aslı sessiz kaldı. Çünkü Alev’in sesi duygusuzdu; ama işte en çok o zaman insanın içi darmadağın olurdu. Aradan geçen bir kaç saniyenin sonunda Aslı söze girdi.
"Alev, sen güçlü bir kızsın. Belki de hâlâ canının yanıyor olmasının tek sebebi asıl sorunla henüz karşılaşmadığın içindir. Onu merak ettiğini, özlediğini, her şeye rağmen onu çok sevdiğini görebiliyorum Alev." Alev dudaklarını araladığı sırada Aslı tekrar söze girdi. "Sakın yine beni yalanlayıp tersleme. Tamam, diyelim sevmiyorsun. Ya Alev, bu adamla az da olsa bir geçmişiniz var. Onca geçirdiğiniz saat, gün, haftalarınız var. Hesap da mı sormayacaksın? Her gün tek yaptığın annenin yanına gitmek ve eve gelip uyumak. Yapma bunu artık." Diyerek isyan ettiğinde Alev tekrar doğruldu ve bacaklarını yataktan aşağıya doğru indirip, oturma pozisyonu aldı. Başını kaldırıp Aslı'ya baktı. İki ay geçmişti. Aslı ve Aras ile görüşüyordu yalnızca. Arada birde Demir geliyordu. Ama onu Ateş'in gönderdiğinden emin olup, Demir ile konuşmuyordu. Zaten tek kırgın olduğu Ateş değildi, buna Demir'de dahildi. Ama Ateş'e karşı hissettikleri basit bir kırgınlıktan ibaret değildi.
"Ne yapacağım Aslı? Söylesene. Yalanmış işte. Geçirdiğimiz onca saatler, günler ve haftalar. Hepsi bir oyun, birer yalanmış. Ne soracağım ona? Onu görmek bile istemiyorum. Eğer iyi olayım istiyorsan bunu sende isteme." Aslı bir şey söylecekken Alev tekrar söze girdi, "onu görürsem, ona yalnızca iki şey söylerim." Aslı, 'ne' der gibi bakıyordu. "Birincisi; teşekkür etmek. Beni büyük bir aptallıktan kurtardığı için. Bir diğeri ise, neden? Diye sormak. Ama artık bunların bir önemi yok. Teşekkür etmesem de olur ve artık nedenler ile ilgilenmiyorum."
Aslı bir kez daha bir şey söylemek için dudaklarını araladığında Alev tekrar söze girdi.
"İşte bu yüzden, bir daha sakın bana ondan bahsetme. Yapacaklarım var. Ya yanımda olursun, ya da sende gitmekte özgürsün. Kusura bakma ama, rahat ol. Artık gidenlerin olması canımı acıtmıyor." Dedi ve ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi. Aslı arkasından, "ya! Alev." Diye seslense de Alev onu duymazdan gelerek, mutfağa doğru ilerledi.
"Beni cidden kırıyorsun. Gerçekten gider miyim sence?" Diye sordu. Kahve hazırlayan Alev'i izliyordu. Alev hafif gülümsedi. Aslı ona sorgulayarak bakıyordu. "Cık." Diye bir ses çıkardı dili ile. "Baş belasıymışsın. Gitmiyorsun." Dediğinde Aslı gülümsedi. Bir an gülümsemesi soldu ve, "bir dakika, sen gideyim istiyorsun yani? Öyle mi, Alev?" Diye sordu. Alev sesli bir kahkaha attı. Hazırladığı kahveyi fincana koydu ve Aslı'ya doğru döndü, "sende içiyor musun?" Diye sordu. Aslı göz devirdi ve ardından dayanamayıp o da hafif güldü.
"Olur, içerim. Bir daha ne zaman yaparsın ki zaten?" Diye sordu alayla. Aslı gelip yemek hazırlamasa Alev uğraşmazdı bile.
"Doğum günümüz yaklaşıyor." Dedi Aslı. Alev kendisi için hazırladığı kahveyi Aslı'ya vermişti ve kendisi için tekrar yapıyordu.
"Iy, sen benden büyük müsün şimdi?" Diye sordu Alev. Aslı güldü.
"Evet canım. Bana abla diyebilirsin." Alev göz devirdi ve kahveyi karıştırmaya devam etti. "Bir parti düzenleyeceğiz," dedi Aslı. Kahvesinden içerken.
"Düzenleriz güzelim." Dedi Alev. Aslı'nın ne diyeceğini, konunun nereye varacağını biliyordu.
Aslı, "Demir ile." Diyerek ekledi ve yutkundu. Demir olacaksa Ateş'de olacak demekti bu.
Alev sesli bir nefes alıp verdi.
Kahvesini bir kez daha fincana koydu ve Aslı'nın yanında ki sandalyeye geçti.
"O zaman biz seninle ayrı yaparız. Ne zaman yapacaksınız? Aras ile hallederiz her şeyi." Dedikten sonra kahvesinden bir yudum aldı. Aslında en son dün yemek yediği için acıkmıştı ama midesi bulandığı için canı hiç bir şey istemiyordu.
"Nasıl yani? Sen orada olmayacak mısın?" Diye sordu Aslı. Bu durum onu şaşırtmasa da üzmüştü.
"Biz seninle bir kaç dakika önce ne konuştuk Aslı? Evet olmayacağım. Ama kutlarız. Sen, ben ve Aras." Aslı önünde ki kahveyi kendisinden biraz daha uzaklaştırdı ve dirseğini masaya koyup, yumruk yaptığı elinin üzerine çenesini yasladı.
"Sende gelsen, olmaz mı?" Diye sordu. Alev Aslı'ya baktı ve başını olumsuz anlamda salladı.
"Aslı. Ben sana onu görmek istemiyorum diyorum, sen bana onunda olacağı bir partiye gel diyorsun." Aslı hiç bir şey demedi ve önüne döndü. Üzülmüştü. Hatta kırılmıştı ama Alev'e hak veriyordu.
"Aslı, yapma böyle," Aslı Alev'in sözünü yarıda kesti.
"Onunla konuşmak zorunda değilsin ki Alev. Yanımda olurdun, bir iki saat zaten. Onunla ve hatta Demir ile de konuşmak zorunda değilsin. Mecburen bir kaç saat göreceksin ama görmezden gelirsin." Dedi. Alev bir kaç saniye boyunca hiç konuşmadı. Sonra da ayağa kalktı ve mutfak kapısına doğru ilerledi. Aslı bunun hayır demek olduğunun farkındaydı.
Alev mutfak kapısının orada durdu. Ve ona doğru dönmeden, "Sadece bir kaç saat. Ve ikisiyle de konuşmayacağım. Ve sadece senin için." Dediğinde Aslı oturduğu yerden büyük bir heyecan ile kalktı ve Alev'e arkasından sarıldı.
"Çok teşekkür ederim. Aşksın kızım sen!" Dedi ve yanağından öptü. Alev'de gülüyordu.
"Ay, tamam. Yeter." Dedi ve Aslı son bir kez daha öpüp çekildi.
"Parti iki gün sonra. Alış veriş yapmamız lazım. Aras da birazdan burada olur." Dedi büyük bir heyecan ile. Alev onu başı ile onayladı.
"Aslı ya bir annemin yanına gitsem mi tekrar?" Diye sordu.
"Çok geç olur. Yarın gidersin, olur mu?" Alev onu başı ile onayladı. "O zaman onu bir arayayım ben. Sende hazırlan. Arascığın gelecek." Dedi ve gülerek odasına doğru ilerledi. Aslı'da duşa giriyordu.
Alev odasına girdi ve etrafa bir göz gezdirdi. Neredeyse bir aydır toplamıyordu. Aslı bir kaç kez ben toplarım dese de Alev bunu kabul etmemişti. Ama artık bir el atmalıydı.
Yatağının yanında duran komidinin üzerinden telefonunu aldı ve aramalar kısmında ki ilk kişiyi aradı.
Telefon bir kaç saniye sonra açıldı.
"Alo? Annem." Dedi Alev. Annesi konuşmadan önce sesli aldığı nefes seslerini duyuyordu. Nefes alırken bile canı acıyordu artık.
"Kızım." Dedi annesi. Sesi her zamanki gibiydi. Ne iyi ne de kötü. Bu bile Alev için güzel bir şeydi.
"Nasılsın? Yanına geleyim mi..." Diye sorar sormaz annesi söze girdi.
"Gerek yok kızım. İyiyim ben. Daha bir kaç saat önce yanımdaydın zaten. Ve bir şey olursa tamam ararım, bende seni seviyorum." Alev annesinin bu sözlerine güldükten sonra o da karşılık verdi ve telefonu kapattı. Hasta da olsa, zorla nefes alıyorda olsa, annesi hâlâ vardı. Ve onun için her zaman umutluydu.
Akşam toplamaya karar verdiği odasının dağınıklığını görmezden gelerek hazırlanmaya başladı. Hava bu gün sıcaktı. Bu yüzden, bir crop ve birde siyah kot pantolon geçirmişti üzerine. Ardından saçlarını at kuyruğu şeklinde bağlamıştı. Saçını artık çok nadir açık bırakırdı, Ateş öyle seviyordu. Bu yüzden artık saçını serbest bırakmak istemiyordu.
Yüzünün rengi solduğu için hafif bir makyaj yapma gereği duymuştu. Makyajını da bitirdiği an kapı zili çalmıştı. İçeriden Aslı, "ben bakıyorum." Diye bağırmıştı. Aras'ın geldiğini bildiği içindi bu mutluluk. Zaten artık Alev'in kapısı yalnızca Aslı ve Aras'a açılıyordu. Başka gelende yoktu gerçi.
İçeriden Aslı'nın ve Aras'ın gülme sesleri geliyordu. "En azından bazılarımız artık mutlu." Dedi Alev kendi kendine.
İçeriden Aslı seslenince Alev telefonunu ve çantasını alıp çıktı.
Oturma odasına gittiğinde Aras'ı görünce başı ile selam verdi. "Sen uyanır mıydın ya." Dedi Aras. Alev hafif gülümsedi.
"Partiye gelecek ya. İsterse o güne kadar hep uyusun." Dedi Aslı mutlulukla. Aras gülerek karşılık verince Alev göz devirdi.
"Zevzekliği bırakıp çıkıyor musunuz yoksa ben yatayım mı?" Diye sordu Alev. Yüzüne bakılınca ciddi görünüyordu ama alay ediyordu. Aslı kapıdan ilk çıkan oldu.
Devam edecek...
Bir sonra ki bölüm oy ve yoruma göre daha erken gelecektir.
Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle. 💖
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
8.87k Okunma |
684 Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |