102. Bölüm

2. KİTAP | BÖLÜM 11

Ceren Oktay
yazarcerenoktay

28.01.2025, 13:38

Savaşın Gölgesinde'nin ikinci kitabının onbirinci bölümüne hepiniz hoş geldiniz,

ve keyifli okumalar!

Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.

Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.

Instagram hesabım : yazarcerenoktay

Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)

Not : Bu kitap savaş, askeri birlik, askerler, inanç, vatan ve bayrak sevgisi, aşk ve nefret gibi temaları içermektedir. Eğer ki askeri kurgu arayışındaysanız sizin için uygundur. Bilimkurgu teması barındırmaktadır.

Ceren'in sözleri odadaki atmosferi daha da ağırlaştırdı. Cengiz, ne diyeceğini bilememişti. Bu durum çok sıkıntılıydı. Nitekim durumu bildirmesi gerektiğinin farkındaydı.

Telsizini sıkıca tutarken durumu hızla anlattı. Cengiz'in söylediklerinin ardından herkes birbirine bakarak bu yeni bilgiyi sindirmeye çalıştı. Kesinlikle beklenmedik bir durumdu.

Fırtına Birliği, şimdiye kadar pek çok kritik görevi başarmıştı. Ancak Vatikan’daki bir teknoloji tesisine sızmak, diğer operasyonlardan daha zorlu görünüyordu. Bu durum, hem uluslararası diplomatik dengeleri altüst edebilecek bir girişim hem de yüksek riskli bir görev olduğu anlamına gelmekteydi.

"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Elif sıkıntı içinde.

"O verileri almamız lazım," dedi Serkan. Öfkeliydi.

"Ben artık ne diyeceğimi bilemiyorum. Her geçen gün önümüze taş koyuyorlar," dediğinde Burak, durumdan rahatsız olduğu açıkça belliydi.

"Komutanım," diyerek Albay Tekin'e baktı Caner. Albay Tekin, onu duymuyor gibi görünüyordu.

"Binbaşım," dedi Elif bakışlarını birlik üyelerinden ayırarak. "Eğer sizin için de sorun olmazsa ben Kerem'in yanında olmak istiyorum. Durumdan onu haberdar etmem şart. Eğer gerekirse sizin aranıza daha sonra katılırım."

"Sihirbazlık," dediğinde Yüzbaşı Ali, tüm bakışlar ona döndü. Ne demişti? Sihirbazlık mı?

"Sen neden söz ediyorsun Ali? Ne sihirbazlığı?" diye sordu Albay Tekin. "Burada oyun mu oynuyoruz?"

"Öyle değil komutanım," dedi Ali diken üstünde. "Elbette oyun oynamıyoruz. Bilirsiniz, sihirbazlar böyle tesislere girebilecek nadir insanlar. Var olan yetenekleri sayesinde daha önce sızılması imkansız görülen pek çok alana girebilirler. Bizim de onlar gibi olmamız lazım. Yani bir sihirbaz olmamız gerek."

"İşimiz gücümüz yok da komutanım şimdi sihirbaz mı olacağız?" diye sordu Caner.

"Anlamadınız beni," dedi Ali sabırla. "Ceren, şirketteki üst düzey yöneticilerin verilerini elde edecek. Ama içeri girmek sadece verilerle olmaz. Biz o şirket çalışanları gibi görünmeli, onların hareketlerini taklit etmeli ve dikkatleri başka yöne çekmeliyiz. Düşünün; bir sihirbaz gözünüzün önünde bir şey yaparken asıl numarayı hep başka yerde saklar. Biz de bu dikkat dağıtma ve aldatma yöntemlerini kullanmak zorundayız. Örneğin, sahte bir acil durum yaratmak ya da sistemleri kandıracak illüzyon benzeri teknolojiler kullanmak gibi. Göz taramaları içinse elbette o kişilerin retinalarını elde etmek şart."

Albay Tekin kaşlarını çattı ama gözlerindeki anlayış ışığı belirdi. "Yani sihirbaz gibi dikkat dağıtıp o bölgede işinizi halledeceksiniz, öyle mi?"

"Tam olarak, komutanım," dedi Ali kararlılıkla. "Aksi halde bu tesisin güvenlik katmanlarını aşmanın mümkün olacağını sanmıyorum. Adamlar çok uyanık."

Albay Tekin bir süre düşündü, ardından derin bir nefes aldı. "Peki," dedi sert bir tonla. "Ama şunu unutmayın, bu sihirbazlık dediğiniz şey basit bir oyun değil. Her hareketiniz milimetrik hesaplanmalı. En ufak bir hata, hepimizi riske atar."

Yüzbaşı Ali başını salladı. "Evet komutanım, zaten bu yüzden ön hazırlığı en ince ayrıntısına kadar planlamamız gerekiyor. Herkes kendi rolünü bilecek ve göz açıp kapayıncaya kadar işi bitireceğiz."

Elif dikkatle Ali'ye baktı. "Bu işin en kritik noktası ne olacak peki? Dikkat dağıtmak mı yoksa kimlik taklitleri mi?"

"İkisi de," dedi Ali. "Ama en önemlisi: uyumlu hareket etmek. Tesisin içindeyken her birimizin farklı görevleri olacak. Ceren, şirket çalışanları ile ilgili verileri topladıktan sonra o kişileri kaçıracağız. Daha sonra o kişilerin retinalarını tarayacağız, veriler Ceren'e gidecek. Şirkete vardığımızda Ceren, bu tarama sekansında tarama yapan cihazda bizim retinamızın görünmesini engelleyip o kişilerin retinalarının görünmesini sağlayacak. Biz şirkete girmeden önce, Serkan güvenlik sistemlerini devre dışı bırakacak. Sahte güvenlik sistemi aktif hale gelecek. Güvenlik sistemi hala çalışıyormuş gibi görünecek. Şirketin içine girmemizin ardından -Caner ve ben- giriş noktasında dikkatleri üzerimize çekeceğiz. -O kişilerden kendimize en çok benzeyeni bulduktan sonra o kişilerin görünüşünü taklit eden maskeleri takacağız. Bu maske olayının sıkça kullanıldığını siz de bilirsiniz komutanım. Özellikle böyle üst düzey ve önemli görevlerde maskeleri kullanıyorlar, bu yapıldığında da kişinin o kişi olduğu sanılıyor. Ayrıca ses tonu olayı da var. Bunu da o kişilerin seslerini analiz edip biz konuştuğumuzda o kişiler konuşuyormuş gibi görünmesiyle sağlayacağız. Üzerimizde ses değiştirme cihazı olacak. Bu cihaz sayesinde sesimiz değişecek. Görevimiz sadece bununla sınırlı olmayacak. O kişilerin mimiklerine kadar her şeyi öğrenmemiz şart."

Burak kaşlarını çattı. "Ben anlayamadım?" dedi. "Kafam çok karıştı. Komutanım bunları yapabilmenin cidden bir yolu var mı?"

"Var," dedi Ali. "Anlattım ya. Dünyada neler oluyor, ne teknolojiler, ne gelişmeler var bilseniz aklınız şaşar."

"Planın oldukça mantıklı görünüyor Ali," dedi Albay Tekin. "Eğer bunu başarıp daha sonrasında şirket çalışanlarının yapacağınız ilizyonlar ile dikkatini başka noktaya çekebilirseniz -mesela bu sahte bir yangın alarmı olabilir ya da içeriki kamera görüntülerinde bir bozulma ortaya çıkarılabilir- görevinizi başarıyla tamamlayabileceğinize inancım var. Kısacası şu an başka seçeneğiniz yok. Eğer bu görevi başarırsanız sadece ülkemizi korumak adına verileri elde etmiş olacaksınız."

Herkes birbirine baktı. Odaya bir an için sessizlik çöktü. Bu görev gerçekten de Fırtına Birliği’nin karşılaştığı en zorlu sınavlardan biri olacaktı. Dikkati başka yöne çekmek, kılık değiştirmek, oradaki insanları kandırabilmek kesinlikle sihirbazların yapabileceği şeylerdi.

Cengiz'in sesi duyuldu. "Madem sihirbaz olacaksınız, numaralarımızı iyi hazırlamalıyız. Burada hem bize hem size büyük bir görev düşüyor."

Ali, başını salladı. "Aynen öyle. Ve sihirbazın en büyük silahı ne biliyor musunuz?"

"Ne?" diye sordu Caner merakla.

"İnsanların bakışlarını yanlış yöne çekebilmek," dedi Ali. "Bu da bizim başarımızın anahtarı olacak."

Albay Tekin yerinden kalktı ve odadakilere baktı. "Planınızı yapın ve eksiksiz hazırlanın. Bu operasyonda hata yapmak gibi bir lüksümüz yok."

"Emredersiniz komutanım," dedikten sonra Fırtına Birliği, görevi detaylı bir şekilde planlamak adına alandan ayrıldı.

Bölüm : 26.10.2024 00:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Ceren Oktay / SAVAŞIN GÖLGESİNDE 1 / 2. KİTAP | BÖLÜM 11
Ceren Oktay
SAVAŞIN GÖLGESİNDE 1

105.13k Okunma

5.85k Oy

0 Takip
111
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...