26.01.2025, 15:06
Savaşın Gölgesinde'nin ikinci kitabının onuncu bölümüne hepiniz hoş geldiniz,
ve keyifli okumalar!
Okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazın lütfen.
Yorumlarınızı satır aralarına yazmayı ihmal etmeyin.
Instagram hesabım : yazarcerenoktay
Hepinizin takiplerini, videolarıma beğeni, kaydet, yorum ve anket desteklerini bekliyorum. :)
Not : Bu kitap savaş, askeri birlik, askerler, inanç, vatan ve bayrak sevgisi, aşk ve nefret gibi temaları içermektedir. Eğer ki askeri kurgu arayışındaysanız sizin için uygundur. Bilimkurgu teması barındırmaktadır.
Ceren'in son sözlerinden sonra kimseden çıt çıkmadı. Herkes, Ceren'in bu kritik programı yazarken hata yapmaması için olabildiğince sessiz kalmaya çalışıyordu. Oysa Emre ve birliği Ceren'den çok uzaktaydı nitekim o kadar temkinlilerdi ki, ses çıkarmaya dikkatli dağılır diye korkuyorlardı.
Cengiz, Ceren'e baktığında sadece klavyeden gelen hızlı tıklama sesleri ve bilgisayarın kasasından yükselen uğultuları duyuyor, neler olabileceği konusunda kendince kafa yoruyordu. İstiyordu ki her şey yolunda gitsin... Bunun olup olmayacağını ise zaman gösterecekti.
Ceren, programlamaya devam ederken Hasan, Emre'nin yanına yaklaştı ve fısıltıyla konuştu. "Eğer Ceren başarısız olursa başka bir seçeneğimiz var mı?"
Emre, bir süre düşündü ve derin bir nefes aldı. "Hayır, yok. Bu cihazın içinde ne olduğunu bilmeden hareket edemeyiz. Söylediğin kadarıyla Ceren bu işin en iyilerinden biri. Eğer biri bu durumu çözecekse, o da Ceren'dir."
Bu sırada, Albay Fikret Tekin, gözlerini karşısındaki monitörlere dikmişti. Yanındaki teknisyenle konuşurken olası senaryoları tartışıyordu. Arada sırada başını çevirip ekibi izliyor, onların ne kadar gergin olduğunu görebiliyordu. Bu görev sadece teknolojik değil, aynı zamanda stratejik bir öneme sahipti ve hata yapma lüksleri yoktu.
Bir süre sonra Ceren'in sesi yeniden yükseldi. "Programın temel kodlamasını tamamladım. Şimdi cihazla uyumlu bir bağlantı kurmasını sağlayacak arayüzü tasarlıyorum. Bu süreç bir süre daha zaman alacak."
Cengiz, bu sözleri duyunca yüzünde hafif bir rahatlama ifadesi belirdi. "Bunu başaracağına eminim," dedi. Daha sonra merakına yenik düşerek sordu. Tıpkı diğerleri gibi onun da aklında olası senaryolar vardı. "Eğer başarısız olursak, ne tür bir tehdit altındayız?"
Ceren, başını çevirip Cengiz’e baktı. "Başarısızlık durumunda cihazın kendisini kilitleme ihtimali var. Bu da yalnızca cihazın verilerine erişimimizi engellemekle kalmaz, aynı zamanda bağlı olduğu tüm sistemlerin kilitlenmesine neden olur. Bu hepimiz için bir felaket anlamına gelmektedir."
Cengiz, Ceren'in sözlerini aktarınca Emre'ye hemen Albay Tekin'e "Cihaz tamamen kilitlenirse, geri dönüşü olmayan bir noktada olacağız," dedi. Ses tonu bu durumun olmasını istemediğini açıkça belli etmekteydi. "Her ne kadar söylemek istemesem de böyle bir durumda başka bir uzman ekibi devreye sokabilir miyiz?"
Tekin, kaşlarını çatıp kısa bir süre düşündü. "Yani böyle bir olasılık da mevcut ama olmasa iyi olur asker!" diyerek kükredi. "Durumun ciddiyetinde olup ona göre çalışmanız çok ama çok önemli."
Onlar konuşmaya devam ederken Ceren'in klavyedeki hareketleri hızlanmaktaydı. Her geçen saniye odadaki gerilim de giderek tırmanıyordu. Programın son aşamasına geldiğinde derin bir nefes aldı ve son noktayı koydu. Daha sonra ekrana bir bildirim geldi. "Bağlantı başarılı, işlem başlatılıyor." yazıyordu.
Bildirimi gören Cengiz, hemen heyecan içinde sordu. "Bu ne anlama geliyor?"
Ceren, gülümseyerek ekrana bakmayı sürdürdü. "Program cihazın sistemine başarıyla bağlandı. Şimdi cihazı ele geçirmek için gereken çalışmaları yapıyor."
Birkaç saniye sonra Emre ve diğerlerinin dikkatini çeken bir ses duyuldu. Bu beklenmedik ses tüm dikkatleri cihaza çevirdi. Cihazdan yükselen parlak bir ışık alanın her yerini doldurdu ve ekrandaki veriler hızla değişmeye başladı. Ceren, orada neler olduğunu bilmiyordu nitekim bir şeylerin ters gittiğini ekranındaki gördüğü verilerden anlamıştı. Şaşkınlıkla geri çekildi. "Bu... bu beklediğim bir şey değildi!" dedi gerginlikle.
Ekranda beliren semboller hızla değişirken cihazın yüzeyinde ortaya çıkan semboller de yanıp sönmeye başlamıştı. Emre, panik içinde telsizini çalıştırdı ve seslendi. "Ceren, ne oluyor?"
Ceren, hızlıca klavyeye dönüp birkaç komut girdi. "Cihazın akıllı sistemi programımı fark etti ve bir karşı saldırı başlattı. Programımı devre dışı bırakmaya çalışıyor!"
Emre'nin elindeki telsizi alan Albay Tekin "Bu durumu engelleyebilir misin?" diye sordu. "Ne yap et, bu durumu engelle. Bu bir emirdir!"
Ceren, dişlerini sıktıktan sonra konuştu. "Bu durumu engellemek için elimden geleni yapacağım. Eğer cihazın kendisini kilitlemesini engellersem geri kalan her şey kolayca hallolur komutanım!"
Hasan, Emre’ye dönüp alçak bir sesle konuştu. "Lanet olsun! Cihaz yeniden kontrolden çıkmaya çalışıyor. Eğer Sofia gibi başarılı olamazsak bu hepimiz için büyük bir felaket olacak."
Serkan, "Şimdi ne olacak komutanım?" diye sordu. Yüzündeki endişe açıkça görülüyordu.
"Serkan gibi ben de merak içindeyim," diyerek onu destekledi Caner.
"Komutanım ne olur Ceren ile konuşun da şu durumu halletsin. Ben bu şerefsizlerin başarılı olmasını asla istemiyorum," dedi Burak. Sesindeki endişeyi gizlemek istese de kesinlikle başarılı olamıyordu.
"Bu durumdan Kerem'i haberdar etmeyelim," dediğinde Elif, onun ne kadar endişelenebileceğini düşünüyordu. Kerem'i tanıdığı kadarıyla sağlığını hiç düşünmeden yanlarına geleceğini bilmekteydi. Bu hiç istemediği bir şeydi.
"Tabii ki de ona söylemeyeceğiz," dedi Yüzbaşı Ali.
Onlar kendi aralarında konuşmayı sürdürürken Cengiz, Ceren’in yüzündeki yoğun konsantrasyona bakarak başını iki yana salladı. "Emir demiri keser. Hadi göreyim seni Ceren. Hallet şu işi. Sana güveniyoruz. Ülkemizin geleceği senin elinde."
Ceren, klavyede hızla çalışmaya devam ederken ekrandaki semboller bir anda durdu. Sessizlik, odadaki gerilimi daha da artırdı. Ve ardından ekran karardı. Ceren, şok içinde geri çekildi. "Bu... Bu iyi değil," dedi.
"Ne oldu?" dedi Cengiz şok içinde. Hiçbir şey anlamamıştı.
Ceren, ekrana bakarak cevap verdi. "Cihaz kendisini tamamen koruma moduna aldı. Şimdi ona erişim sağlamamız imkansız hale geldi. Ancak... Verilerimden bir şey fark ettim. Cihaz, içindeki bilgileri başka bir yere aktarmış görünüyor. Eğer bu yeri doğrulamayı başarırsam, cihazın içindeki verileri aktardığı yere dair bir iz bulabilirim."
Cengiz, olan biteni aktardığında Emre "O halde o konuma erişmen şart!" dedi. "Buna mecbursun!"
Ceren, Emre'nin sözleri üzerine başını salladı. "Emredersiniz komutanım!"
Bir süre bu bildiği ufak ize dair araştırma yaptı. Yaptığı inceleme sonucunda cihazın içinde bulunan bilgilerin Vatikan'da bulunan bir teknoloji tesisinin sistemine aktarıldığını fark etti. Bu teknoloji tesisine dair inceleme yaptığında tesisin lensleri oluşturan şirkete ait olduğunu gördü. Bu onun için beklenmedikti.
"Bizden bir adım öndeler ve önde olmaya devam ediyorlar! Lanet olsun!" dediğinde Ceren "Neler oluyor?" diye sordu Cengiz.
"Lensi oluşturan şirket var ya," diyerek anlatmaya başladı Ceren. "Bu şirkete gitmiş tüm veriler. Meğer ben cihazı ele geçirmeye çalışırken onlar çoktan verileri ele geçirmişler. Bunca zaman boşuna uğraşıyormuşum."
"Ne!" dedi Cengiz dehşete düşerek. "Şimdi ne olacak peki?"
"Ekibin içeri sızıp bu bilgileri ele geçirmekten başka şansı yok," dedi Ceren. "Fırtına Birliği'ne her zamankinden daha büyük görev düşüyor."
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
105.13k Okunma |
5.85k Oy |
0 Takip |
111 Bölümlü Kitap |