Şarkı ismi:
Sex, Drugs, Etc. - Beach Weather
Haftasonu konuştuğumuz gibi prova yapmak için Savaş'ın evinde buluşmuştuk. Yiğit de benimle gelmişti çünkü ben bir evde 4 erkekle tek kalmak istememiştim, benimle gelmeyi de bir tek Yiğit kabul etmişti. Yusuf'un kursu var, Kübra ders çalışıyormuş, Yağız'a sormadım bile ama sorsam da gelir miydi bilmiyorum, Güneş ile şu sıralar aramız bozuk, Mete de projesi üstünde çalışıyor.
Bizi Semih Abi bırakmıştı ve şuan kapının önündeydik. Gergindim ya da heyecanlıydım, ikisinden biri. Ben kapıyı çalmak için cesaret toplarken Yiğit benim yerime kapıyı çalmıştı.
"Ne yapıyorsun Yiğit ya?"
"Akşama kadar seni bekleme gibi bir niyetim yoktu kusura bakma."
Daha fazla tartışmamıza fırsat kalmadan Savaş kapıyı açmıştı. Önce beni süzdü ve "Hoşgeldiniz." dedi. Ben ona gülümserken Yiğit başıyla selamladı. Savaş ona kısa bir süre baksa da odağını tekrar bana çevirdi.
"Gel içeri geçelim." dedi bir elini sırtıma koyup beni yönlendirirken.
Evi büyük, geniş ve iki katlıydı. Bizi ilk kattaki salona soktu. Emre, Murat ve Pars da oradaydı. Yiğit peşimizden gelip odadaki koltuğa otururken ben de çantamdan şarkı sözlerinin ve notaların yazılı olduğu defterimi çıkardım.
Savaş, diğerlerine dönüp, "Hadi başlayalım mı?" dedi. Herkesin gözü bir an bende duraksadı. Aralarına katıldığımdan beri provalarda onlara uyum sağlayamıyordum.
Ben mi kötü bir grup arkadaşıyım yoksa tüm dengesizler beni mi buluyor anlamış değilim. Şimdiye kadar eski okulumun korosunu da sayarsam 3 gruba katıldım. 3'ü de tam bir fiyaskoydu. Şu etkinliği halledelim de sonra düşünürüm.
Savaş'ın bana doğru eğildiğini fark ettiğimde irkildim. "Bu sefer daha iyi yapacaksın." diye fısıldadı. Başımla onayladığımda yerine geçti ve çalmaya başladık. Kendimi baterinin ritmine göre ayarlıyordum çünkü en belirgin olan oydu. Yan vokal olarak bana Pars yardımcı oluyordu. Aynı şarkıyı 2 3 defa çaldık.
Bulletproof passengers
On the road to sex, drugs, etc.
Get out the dark and into the light
Everywhere I go, I know that I don't wanna be
Part of something I won't ever need
Your socialized, romanticized life
Floating on my low-key vibe
Savaş durduğunda hepimiz durmak zorunda kalmıştık. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Savaş bana döndü ve "Olmuyor." dedi basitçe. "Her seferinde biz başka çalıyoruz, sen başka notadan giriyorsun."
"Deniyorum ama olmuyor, böyle alışmışım."
"Uyum sağlamaya çalışsana."
Pars araya girdi. "Onu suçlayamazsın. Biz en başında bu şarkıyı Selin'in vokaline uygun düzenlemedik, değiştirebiliriz."
"O kadar çalıştık şimdi baştan mı başlayalım Pars?"
"Bunu Asaf ile ters düşüp gruptan çıkmasına neden olmadan önce düşünseydin Savaş."
"Ben ne yaptım amına koyayım?"
"Kızın yanında konuşturma beni şimdi."
Ben olaya aşırı derecede Fransız kalarak sadece onları izliyordum ki Yiğit yanıma geldi. "Mola mı verdiniz?"
Hayır anlamında başımı salladım. "Ama versek iyi olabilir bence." dedim Savaş'a bakarak.
"Tamam, 15 dakikalık kısa bir mola verelim." dedi ve bagetlerini davulun üstüne bırakıp yanımıza geldi.
Yiğit konuştu. "Bence farklı notadan söylemesi kötü değil, özgün bir hava katıyor."
Savaş kaşlarını kaldırmış "Sen anlıyor musun ki?" diyerek onun burnunu iki parmağıyla kıstırmıştı. Yiğit onu sert sert bakarak ittirdi.
Ortamın garip havasından kurtulmak için biraz da gerçek olduğundan "Bir su içsem iyi olur." diye mırıldandım.
Savaş bana döndü ve kolunu belime dolayarak "Gel ben sana mutfağı göstereyim." dedi.
Mutfağa girdiğimizde ben tezgaha yaslanıp onu izlerken Savaş bana bir bardak su koymuştu. "Al iç. Başka bir şey ister misin?"
"Yok, teşekkür ederim."
"Sert konuştuysam kusura bakma. Sadece her şeyi fazla ciddiye alıyorum."
"Sorun değil. Aslında haklısın." dedim elimdeki bardağı tezgaha bırakıp. "Aranıza sonradan katılan benim ve bu yüzden benim uyum sağlamam lazım."
O bir şey demeyince devam ettim. "Bu grupta olmamın saçma olduğunu kabullenmemiz gerek ama. İlk önce ben gitaristim bir vokal değil, söylediğimiz şarkı türleri bile farklı. Sizi zor durumda bırakmamak için çabalıyorum ama bence bu etkinlikten sonra kendinize yeni bir vokal bulmalısınız."
"Seninle mutluyum." dediğinde gözlerimi devirdim. Sevgilinle mutlu ol sen.
"Selin, bizim aramızda bir şey mi oldu?" diye sordu önümde durup üstüme eğilirken. "Son bir kaç gündür bana karşı çok soğuksun."
"Hiçbir şey olmadı, normal davranıyorum."
Kollarını iki yanımdan tezgaha yaşlamış ve beni tezgahla arasına almıştı. "Açık konuş Selin. Bir hatam mı oldu?"
"Bir hatan olmadı." dedim omzumu silkerek. "Sadece sevgilin olduğu için aramıza bazı sınırlar koymamız gerektiğini düşünüyorum."
Savaş kaşlarını çatıp birkaç saniye boyunca sessiz kaldı. Gözleri benimkilere sabitlenmişti. Sessizliği bozarak "Bu yüzden mi bu kadar mesafelisin?" diye sordu.
"Evet." dedim, gözlerimi kaçırarak. "Doğru olan bu çünkü."
"Peki sen bilirsin." Geri çekildiğinde tezgahla arasından çıktım.
"İçeri dönelim artık."
"Tamam, geç hadi."
İçeri döndüğümüzde gruptakiler koltuğa yayılmış muhabbet ediyorlardı. Yiğit ise onlardan ayrı bir yerde telefonuyla ilgileniyordu.
Sonraki birkaç saat canım çıkmıştı. Artık aynı şarkıları defalarca tekrar etmekten bir şey düşünemiyordum. Ağzımı açıp konuşacak olsam birden şarkıya girecekmiş gibi hissediyorum kendimi.
"Yoruldum." dedi Murat. "Nefesim tükendi artık."
Sadece o değil hepimiz bitkin haldeydik. Yiğit bile ki o hiçbir şey yapmamış, bizi dinlemiş arada video çekmişti.
"Bitirelim artık." dedi Pars piyanonun önünden kalkıp.
Onlar enstrümanlarını toplarken ben Savaş'a "Biz artık gidelim o zaman." dedim. Yiğit de yanıma gelmişti. "Önce lavaboya gitmem lazım."
Savaş ona baktı, "Göstereyim yolu." dedi ve beraber odadan çıktılar. Ben de onların dönmesini beklerken telefonumdan mesajlara baktım. Çok ilgi bir çekici şey yoktu. Annem 'eve gel' yazmış, gruplardan mesajlar var, öyle boş.
Yusuf yazmamış. Genelde sorardı provan nasıl gidiyor falan diye. Bu sefer hiçbir şey yazmamış. Ben mi yazsam ki?
Yiğit'in çekip bana yolladığı videoları Yusuf'a attım. Mesaj tek tik olduğunda modum düşmüştü. Hemen görüp yorum yapmasını isterdim. Neyse müsait olunca bakar.
Yiğit girişten "Selin." diye bağırdığında çantamı alıp yanına gittim. "Hadi gidelim."
"Savaş nerede? Bir görüşürüz deseydim."
Sinirli görünüyordu. Beni ciddiye alamadan kapıyı açtı hızlıca ayakkabılarını giydi ve dışarı çıktı. Ben de mecburen peşinden çıkmak zorunda kalmıştım.
"Ne oldu?" diye sordum. Yanına yetişerek.
"Bir şey olmadı."
"E niye aceleyle çıktık?"
"Geç kalmayayım diye."
Kolundan tutarak onu durdurdum. "Ayakkabılarını bağlamamışsın."
Ben demesem fark etmeyecekti salak. Kaldırımın kenarına oturup bağcıklarını bağlarken parmakları titriyordu.
"Yiğit sen iyi olduğuna emin misin?"
"İyiyim. Sadece..." Bir süre duraksadı. "Neyse boşver." Bir kere de anlatsa şaşarım zaten.
"Hadi gidelim."
"Gidelim."
🤘🤘🤘
Ben bölüm yazamıyorum. Zaten genel yazamıyorum, Selin'i daha bir yazamıyorum.
Neyse sonunda yazdım. Bir sonraki bölüm Yusuf'un ağzından olacak. Görüşürüz. 💝💝💝
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
298 Okunma |
107 Oy |
0 Takip |
20 Bölümlü Kitap |