*Selin'den devam
Okuldaydım ama çok şükür bu sefer prova yapmak için değil. Bugünlük ara vermeye karar vermiştik. Ben Mete'nin heykeline yardım etmek için buradaydım.
"Semra, biraz daha kil verir misin?"
Dediğini yaptım ve tekrar yerime oturdum. "Ne yaptığını söyleyecek misin artık?"
"Sen neden benim yaptığım heykellerin ne olduğunu anlayamıyorsun asla?"
"Ne bileyim Mete? Söyle işte."
"Söylemeyeceğim. Kendin bul." diye söylendi ve işine devam etti. "Nasıl gidiyor sizin provalar. Az kaldı değil mi?"
"Evet. Haftaya çarşamba günü. Bu hafta sonu da prova yapacağız sonra toplu provalar başlayacak. Başka kim çıkacak biliyor musun?"
Aslında program akışını ve listeyi gruba atmışlardı ama ben üşendiğim için bir iki kişiye bakıp bırakmıştım.
"Sizin eski gruptaki Serdar ile Burak beraber çıkacakmış, Mertlerin grubu var, Harunlar var, bir tane kız grubu var onları tanımıyorum, bir de Betül tek çıkacak. Bu arada benim Güneş'ten, Güneş'in Miray'dan öğrendiği kadarıyla program akışı değişmiş, dansçılar sizden önce çıkacak."
"Ne güzel. Bir şey soracağım sen bu sergide yok musun? Adını göremedim listede."
"Eklemeyi unutmuşlardır." diye geçiştirdi. "Son anda yazdırmıştım ismimi, ondandır."
Sohbet devam etmeyince etrafa bakındım. Bizim dışımızda 4 5 kişi vardı ve içlerinde kimseyi tanımıyordum. Önüme dönecektim ama köşedeki esmer ve aşırı tatlı olan kızın buraya baktığını fark ettim.
"Mete şu kız sana bakıyor."
"Hangisi?" Kaş, göz yaptığımda çaktırmadan oraya baktı. "Bana değil sana bakıyor bence. Bana niye baksın?"
"Asıl bana niye baksın?"
"Bilmem, güzelliğin gözüne batmıştır."
"O daha güzel."
"Hıhı, aynen. Kız buraya geliyor bu arada."
Yanımıza yaklaşan kıza döndüm. "Selam. Selin'di değil mi?" Bana bakıyormuş.
"Evet."
"Ayza ben de."
"Memnun oldum." Buna karşılık gülümsedi.
"Ben sana birini soracaktım. Geçen gün gelen arkadaşın vardı ya. Okul dışından."
Geçen gün gelen... Hangi geçen gün ki? Yiğit veya Yusuf'tan birinden bahsediyordur.
"Kumral olan mı?" diye sordum anlamak için.
"Hayır ya. Saçı boyalı olan."
Yusuf'tan bahsediyor. Ne zaman görmüş, ne soracak? "Yusuf."
"Evet, evet. Siz sevgili misiniz onunla?"
"Yok ama yakın arkadaşım."
"Ben onun numarasını alabilir miyim o zaman?" diye sordu cilveli bir sesle. Kızım bana niye cilve yapıyorsun. "İnstadan istek attım ama görmedi sanırım."
Kaşlarımı çattım. "Yok, görmüştür kabul etmemiştir." diye mırıldandım sinirle. "Sevgilisi var onun."
Dediğim şey yüzünden Mete ağzını açacaktı ki masadaki su dolu kaseyi yanlışlıkla üstüne düşürdüm. "Özür dilerim."
Kız "Anladım." dedi kafasını sallayarak. "Sonra görüşürüz o zaman."
"Görüşürüz."
Kız gittiğinde Mete'ye döndüm. "Ne diye bozuyorsun beni?"
"Bozmama izin vermedin zaten Semra." Üstünü kurulamaya çalışıyordu. "Hem ne zamandan beri sevgilisi var Yusuf'un?"
Omzumu silktim. "Yok ama bunu o kızın bilmesine de gerek yok."
"Niye?"
"Yusuf'un tipi değil."
"Güzel olduğunu söylemiştin."
"Güzel." diye onayladım. "Tipi değil işte. Kız esmer bir kere. Ayrıca uzun ve ne bileyim tipi değil işte."
Tek kaşını kaldırarak sordu. "Yusuf'un tipi ne peki? Sarışın ve kısa mı?" Ben sessiz kaldığımda heykeline döndü. "Bence sen kıskanıyorsun."
"Kimi?"
"Beni olacak hali yok. Yusuf'u."
"Niye kıskanayım, kıskanmıyorum."
"Bir şeyi de kabul etsen ölürsün zaten Semra."
"Kıskanmıyorum."
Kıskanmıyorum. Sadece Yusuf benim arkadaşım ve bir kızın onun ilgisini çekip çekmeyeceğini anlayabiliyorum. Kıskandığım falan yok.
"Yusuf'a söyleme."
"Tamam, söylemem. Ama sen de kabul et artık bir şeyleri. Çocuğu ne kendin alıyorsun ne başkasına veriyorsun."
"Mal mı bu ben alıp veriyorum?"
Sinirle iç çekti. "Sana bir şey söylenmiyor."
"Söyleme o zaman."
Mete söylenmeye devam ederek heykelini yaptı ben de yanında ona yardım etmeye devam ettim. Tüm gün boyunca bu konu hakkında laf etmesini dinledim ve bir günüm böyle geçti.
Hayır. Kıskanıyorsam kıskanıyorum sana ne. Arkadaşım o benim. Kıskanıyor ve paylaşmak istemiyor olabilirim. Gayet normal. (Yazarın notu: Ben bu kızı yolacağım bir gün.)
*****
Dünyanın En Alakasız Grubu
Siz, Balım, İncir Reçeli, Meymenetsiz Yağız, Patlıcan Reçeli
İncir Reçeli: Selin yarın seninle gelmesem sıkıntı olur mu?
İncir Reçeli: Deneme çözeceğim.
Siz: Yok, sıkıntı olmaz. Tek giderim ben.
Patlıcan Reçeli: Tek gitme ben gelirim.
Meymenetsiz Yağız: Yusuf kursun yok mu senin?
Patlıcan Reçeli: Yok bitti geçen hafta.
Meymenetsiz Yağız: İşin vardır senin o saatte.
Patlıcan Reçeli: Yo, yok. Gelirim ben Çalıkuşu dert etme sen.
Siz: Sıkıntı çıkarma ama.
Patlıcan Reçeli: Çıkarmam canım. Niye çıkarayım?
Meymenetsiz Yağız: Kesin çıkarır.
Siz: Yağız senin Yusuf ile bir işin mi var da gitmesin istiyorsun?
Meymenetsiz Yağız: Hayır. Estağfurullah yenge, senin olsun Yusuf.
Siz: Yiğit söyle şu sevgiline bana yenge demesin. Ben diyince dinlemiyor.
İncir Reçeli: Sevgilim uğraşma şu kızla.
Siz: Şimdi de şu kız oldum, öyle mi? Yusuf bunlar beni sevmiyor.
Patlıcan Reçeli: Ben seviyorum.
Siz: Ben de seni seviyorum.
Patlıcan Reçeli: As a friend?
Siz: Aynen. As a friend.
Balım: Lan çarpıcam şimdi sizin friendinize. Ben Semih ile tanıştım, flörtleştim, sevgili oldum, kavga ettim, barıştım, yeniden kavga ettim ayrıldım. Siz hala başladığınız yerdesiniz.
Balım: Gelişme yok.
Siz: Gelişesimiz yok demek ki.
Siz: Hem sen Semih ile konuşuyor musun, hayır. En azından biz birbirimizle konuşuyoruz.
Meymenetsiz Yağız: En iyi çift biziz şuan demi aşkım?
İncir Reçeli: Tek çift biziz Yağız.
Meymenetsiz Yağız: O zaman gelmiş, geçmiş, gelecek en iyisiyiz.
İncir Reçeli: Hhm öyleyiz Yağız.
Balım: Trip yiyorsun Yağız.
Balım: Sen malsın fark etmezsin şimdi.
Meymenetsiz Yağız: Fark ettim.
Siz: Yine ne halt ettin kim bilir?
İncir Reçeli çevrimdışı.
Meymenetsiz Yağız çevrimdışı.
Patlıcan Reçeli: Çalıkuşu metroda buluşuruz sabah.
Siz: Tamam, görüşürüz.
*****
Bir erkek sıkıntı çıkarmayacağım diyorsa net sıkıntı çıkaracaktır. Örnek olarak Yusuf. Geldiğimizden beri Savaş'ın her yaptığına sinirleniyor.
"Selin, orası öyle değil."
"Kaçtır aynı şeyi söylüyorsun Savaş."
"Düzeltemiyorsun demek ki."
Yusuf "Bağırma kıza." diye atladı. Bağırmadı ki Yusuf.
"Sana ne oluyor?" O diklenince Savaş da ona diklendi. "Sen bir gerginsin pembiş. Bir su iç gel istiyorsan."
Pars'ı gruba bence sakinleştirici niyetine almışlar. "Biz mola verelim. Selin yoruldu o yüzden yapamıyor bence. Yoksa önceki provada oluyordu."
"Hayır olmuyordu."
Pars ters bir bakış attığında Savaş sonunda yumuşadı. "Tamam, hadi mola verelim. Zaten işinize gelmeyince mola veriyoruz." Son kısmı mırıldanarak söylemişti.
Ben mikrofonu bırakıp yanına gittiğimde Yusuf sinirle söylendi. "Bugün katil olacağım ben. Cidden sen nasıl katlanıyorsun buna. Furkan bile daha iyiydi."
"Abartma Yusuf."
"Abartmıyorum güzelim."
"Yusuf!"
"O diyince oluyor ama." İyi ki var ya Savaş bir kere bana güzel bir laf etti. Uzat dur şimdi.
"Ağzından kaçmıştır. Hem sevgilisi var onun."
"İçime su serpildi şuan Selin. O zaman daha büyük sorun, sevgilisine ayıp."
"Yusuf..." Sözümü kesen şey Savaş'ın bana seslenmesiydi.
"Selin, biraz konuşalım mı?"
"Olur." dedim ve yanına gittim. Beni bahçeye yönlendirdiğinde onu takip ettim.
"Şu pembe arkadaşın cidden sinir bozucu." dedi içerideki Yusuf'u işaret ederek. Ben duvara yaslandığım için o da önüme eğilmişti. "Yiğit niye gelmedi?"
Omzumu silktim. "Ders çalışacakmış. Hem Yusuf iyidir, kimseye zararı yok yani."
"Selin bence biz aynı kişiden bahsetmiyoruz, bunun mu kimseye zararı yok? Olay çıksın diye götünü yırtıyor."
"Savaş, arkadaşım o benim düzgün konuş azıcık."
"Ne ama haksız mıyım?"
"Savaş sen de çok farklı değilsin. Top dedin çocuğa."
"Olabilir, ayıp bir şey mi dedim?"
"Pembiş diyip duruyorsun."
"E pembiş. Hem ciddili onun saçı niye öyle?"
"Benimkini ilk boyadığımızda boya artmıştı sonra beğendi herhalde ben boyadığım zaman o da boyuyor."
Bir kolunu duvara yasladı ve biraz daha eğildi. Daha ne kadar eğilcen gel bir de öp istiyorsan. "Seviyor mu bu herif seni?"
"Evet. Ne var?"
"Sen niye seni seven biriyle arkadaş oluyorsun?"
"Savaş, sanane?" dedim onu omuzlarından itip ama bir milim oynamadı yerinden.
Yusuf içeriye açılan kapıdan kafasını uzadı. "Bir sıkıntı mı var?"
Benim yerime Savaş cevapladı. "Yok sen geç içeri."
"Ben de geliyorum." dedim Yusuf'a ve duvarla Savaş'ın arasından çıkmak için bir hamle yaptım. Savaş kolumu tuttuğunda Yusuf da onunkini tuttu.
"Selin bence biz gidelim."
Yusuf'un dediği şeyi başımla onayladım ve onları bahçede bırakıp içeri geçtim. İlk gördüğüm kişi Emre olunca ona gideceğimizi söyledim.
"Gidin ya. Zaten çok çalıştık. Biri dur demese Savaş'ın bırakacağı yok." Elini omzuma koydu. "Sen git dinlen. Takma Savaş'ı da. Senin alanın vokal bile değil. Ona rağmen gayet iyisin"
"Teşekkür ederim."
"Selin hadi gidelim." Yusuf içeri girdiğinde ona döndüm ve diğerlerine de veda edip evden çıktık.
Metroya yürürken Yusuf gayet sakindi. Kolunu omzuma attı ve beni kendisine çekti. Hafifçe uzaklaştığımda sorar gibi bana baktı.
"Yusuf. Bence, hani ben bir süredir düşünüyorum, bence bizim aramızdaki ilişki garip bir hal almaya başladı. Yani bu arkadaşlık değil artık."
"Değil zaten Çalıkuşu. Yakın arkadaşlık da değil."
"Biliyorum. O yüzden bence aramıza bir sınır koymalıyız."
"Niye, rahatsız mı oluyorsun?"
"Hayır ben senden rahatsız olmam. Sadece arkadaşlık sınırını geçiyoruz."
"Çalıkuşu, arkadaş kalmak zorunda değiliz."
"Kalabiliriz ama Yusuf. Sen bana arkadaş gözüyle bakmaya başlarsan kalabiliriz."
"Sen bana arkadaş gözüyle bakıyor musun ki Selin?"
"Evet. Başka nasıl bakacağım? Sen de öyle bakmayı denesen."
"Selin ben bunu en başta söyledim. Yapamam."
"Denemiyorsun ki." Tutuşundan sıyrılıp bağırdım.
"Deniyorum. Deniyorum ama sen benim sana istediğim gibi davranmama izin veriyorsun. Senden hoşlanmama izin veriyorsun."
"Seni kaybetmek istemiyorum çünkü."
"E rahatsız da olmuyorsun, uzaklaştığımda bana yaklaşan taraf sen oluyorsun. Ama seviyorum deyince yok. İlla arkadaşız. Selin sen ne istiyorsun?"
Ben sessiz kalıp diyeceklerimi toparlarken Yusuf arkasını dönüp yürümeye başladı. "Yusuf bekle." Durdu ve geri döndü. Ne söyleyeceğimi merak ediyordu. Ben bile ne diyeceğimi bilmiyordum ki.
"Selin. Niye böyle yapıyorsun? Sevgime mi inanmıyorsun, beni cidden sevmiyor musun? Hoşuna mı gitmiyorum. Ne ya ne? Bana bir cevap ver Selin."
"Bilmiyorum." Aklıma ilk gelen şeyi söyledim. "Bence aşık olunacak yaşta değiliz. Yani bu yaşta bana bu kadar aşık olacağını düşünmüyorum."
Derin bir nefes aldı ve yanıma geldi. Yüzümü avuçları arasına aldığında kollarını tuttum ama çekmedim. Nefes almayı unutmak üzereydim. "Aşkın ne olduğunu bilmesem bile şu hissettiğim duyguya aşk derdim Çalıkuşu."
Mırıldandığı şeyi anlamaya çalışırken çalışan son beyin hücremin de işlevini yitirmesine neden oldu ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
🤘🤘🤘
War is over. Neyse tam yerinde bitirip sizi de bir hafta bekleteceğim için özür dilerim. İyi okumalar.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
298 Okunma |
107 Oy |
0 Takip |
20 Bölümlü Kitap |