7. Bölüm

6. BÖLÜM: RUHA YAPIŞTIRILAN YARA BANDI

Yaren
yarenfetin16

Hayat çok garip bir yerdi. Bazen şaşırıyor, bazen gülüyor, bazen de ağlıyorduk. Ama bu hayatta bunlardan daha çok yaptığımız bir şey daha vardı. Düşünmek. Hayatımızın her anında düşünüyorduk. Düşünmek insanı yoruyordu, düşünmek insanı yıpratıyordu. Ama bırakmayacağımız tek özelliğimiz düşünmektir.

Acılarımızı, mutluluklarımızı, söylediğimiz kelimeleri ve daha sayamayacağı bir sürü şeyi düşünüyorduk. Hatta bazen kendimize kızdığımız, düşüncelerimizi susturmak istediğimiz anlar bile oluyordu. Ama düşünceler bir oyuncak gibi sıkıldığımızda kapatabileceğimiz bir şey değildi. Düşüncelerimizden sıkılamazdık. Her zaman bir şey söylerdi. Bazen bizi üzen şeyler söylerdi, bazen de mutlu eden.

Şu an düşüncelerim beni rahatsız ederken tek yapabildiğim onları dinlemekti. Oysa ben sadece sessizlik istiyordum ama şu dünyada en imkansız şeydi sessizlik...

Düşüncelerim tek bir şeyin cevabını vermiyordu. Kafamdaki soruların.

Aklımdan binlerce soru geçiyordu. Bu soruların cevabı herkeste vardı ama kimse cevabı söylemiyordu. Susuyorlardı. Oysa ben cevabı duymak istiyordum. Ben gerçekleri duymak istiyordum. Gerçeklerle yüzleşmek istiyordum.

Bazı insanlar gerçeklerden korkar. Onları duymaktan, kabullenmekten. Ama ben şu 2 günde gerçeklerle yüzleşmek istiyordum. Bütün gerçekler gözümün önünden geçerken ben onlar hakkında saatlerce düşünmek istiyordum.

Sesler teker teker kulağıma dolduğunda artık gerçek hayata döndüğü hatırladım.

"Selincim seni kırmak istemiyorum ama annesi babası belli olmayan bir kız için benim kızıma kızamazsın."

Arif abi konuşmaya devam etti.

"Burcu. Hayatım. Yeter bu kadar kız burada duyuyor. Üzülüyor."

"Sen karışma Arif. Benim kızımın psikolojisi söz konusu burada."

Selin abla devam etti.

"Melisa'nın psikolojisini düşünüyorsun. Azıcık da Berfu'nun psikolojisini düşünsen keşke Burcu"

Emre amca konuşmaya başladı.

"Burcu Selin haklı. Burası bunları konuşmanın yeri değil. Çocuklar burada."

"Emre iş arkadaşlarımsınız. Sizi kırmak istemem ama aşırı abartınız. Melisa bunları anlayacak yaşta ama Berfu daha küçük ve bunları unutur gider."

"Arif çocuklar kaç yaşında olurlarsa olsunlar yaşadıkları şeyleri unutmazlar."

Sesler devam ederken o sırada Emir'le göz göze geldik. Sadece bana bakıyordu. Sanki ne düşündüğümü merak ediyordu. O sırada etrafımda olan herkesi ve her şeyi unuttum. Sadece Emir'in gözlerine odaklandım. O bana bakıyordu ben ona. Onunla konuşmak istiyordum. Onun cümlelerinin bana yara bandı olmasını istiyordum. Beni buradan götürmesini istiyordum. Herkesten, her şeyden, en çok da insanların kırıcı cümlelerinden kurtarmasını istiyordum.

Tam o anda Emir bunu hissetmiş gibi yanıma geldi ve beni elimden tutup odaya doğru götürmeye başladı. Odaya gelince yatağın üstüne oturdu. Ben hala şok içinde ona bakarken Emir bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Otursana kar tanesi."

Ben şok içinde yatağın üstüne oturduğum sırada Emir bana aldığı hediye poşetini uzattı ve konuşmaya başladı.

"Yara bandını çıkarır mısın kar tanesi?"

"Neden?"

"Dediğimi yap."

Poşetin içinden bana aldığı Mickey Mouse desenli yara bandını çıkardım. Emir elimden yara bandını alırken konuşmaya başladı.

"Sana 1-2 saat önce bir şey söylemiştim hatırlıyor musun kar tanesi?"

Ben hala şok içinde Emir'e bakarken Emir konuşmaya devam etti.

"Her düştüğünde her üzüldüğünde bu yara bantları senin ruhunu sarmak için demiştim. Şimdi üzgünsün biliyorum o yüzden bu yara bandını al ve ruhuna yapıştır kar tanesi. Fiziksel yaraların için değil, ruhunun yaraları iyileşsin diye yapıştır. Çünkü kendi yaralarını yalnızca kendin sarabilirsin."

"Benim en büyük yara bandım sensin Emir. Sen benim fiziksel ve ruhsal bütün yaralarımı kapatırsın. Sen benim ilacımsın."

"Ben belki her zaman yanında olamam kar tanesi. O yüzden sen kendi yaralarını sarmayı öğrenmelisin. Her ruhun kanadığında yara bandı yapıştır ruhuna. Çünkü senden başka kimse sana yardım edemez."

İşte bugün Emir'in gerçekleri kabullendiği gündü. Bir gün ayırılacağımızı öğrendiği gündü. Ve biliyordum bende Emir de ayrılacağımız günün yaklaştığını biliyorduk.

Başta Emir'in dediğinde şaşırsam da daha sonra bu fikir bana mantıklı geldi. Sonra yara bandını aldım ve tam kalbimin üstüne yapıştırdım. Çok garipti. Ruhumun o an biraz da olsa iyileştiğini hissettim. Ama emindim ruhum yara bandından değil, Emir'in aldığı yara bandından iyileşmişti.

Çünkü Emir benim en büyük yara bandımdı. Onun aldığı söylediği her cümle beni iyileştiriyordu. Onun dokuduğu her yerde sanki çiçekler açıyordu. Emir benim kalbimdeki solmuş çiçekleri açtıran tek kişiydi.

"Ruhum iyileştiğini hissettim Emir."

"Sana söylemiştim kar tanesi. Ruhunu yalnız sen iyileştirebilirsin."

"Benim ruhum senin yanında yaralanmıyor Emir o yüzden iyileşmesine gerek yok."

"Her zaman senin yanında olmayabilirim kar tanesi. Melisa'nın söylediklerinin başta yalan olduğunu düşünmüştüm ama annemler itiraz etmedi. Ne kadar senden ayrılmak istemesem de bir gün gerçekten ayrılacağız galiba."

Emir'in gözünden bir damla yaş düşerken bu Emir'i ilk kez ağlarken gördüğüm andı. Sanırım artık gerçek dünyaya dönüyorduk. Gerçek duyguları hissediyorduk.

"O zaman yetimhane nasıl bir yer Emir?"

"Orada çocuklar var diye biliyorum kar tanesi. Annesi ve babası olmayan çocuklar..."

Emir tereddüt etse de bu cümleyi söylemişti.

"Orada kalıyorlar yataklar var. Ama hiç görmedim."

Bu cümleler benim sonumu gösteriyordu. Ama kötü bir yer değildi sanki. Birileri vardı, benim gibi birileri. Benimle aynı şeyleri yaşamış birileri. Beni anlayabilecek birileri...

Size dediğim ruh ikizi kavramından orada bir sürü vardı. Benim ruh ikizlerim oradaydı. Benim ait olduğum yer orasıydı. Ama benim en çok sevdiğim ruh ikizim Emir orada olmayacaktı. Emir'i bir daha görebilecek miyim bilmiyordum.

Merakıma yeni düştüm ve kafamdaki soruyu Emir'e sormaya karar verdim.

"Peki oraya gidince bir daha seni görebilecek miyim?"

"Sen beni hayatının sonuna kadar göreceksin kar tanesi. Kocaman duvarları da olsa oranın o duvarları yıkıp seni görmeye geleceğim. Söz."

"Ya gelemezsen Emir, ya bir daha seni göremezsem?"

"Gelemesem bile bir gün kar yağarken şimşek çakacaktır. Yani şimşek ve kar tanesi kavuşacaktır. O günü bekleriz bizde."

"Çok mu bekleyeceğiz? Ben beklemeyi sevmem."

"Beklenen gelecekse beklemek güzeldir kar tanesi. Söz veriyorum bir gün seninle kavuşacağız. O günü bekle."

Sonra yine sustuk. Emir tanıştığımızdan beri çoğu anımız susarak geçiyordu. Oysa keşke hep yan yana kalsaydık da sussaydık.

Emir'den ayrılmak istemiyordum onunla ayrılma düşüncesi bile beni şu an paramparça ederken ayrıldıktan sonra nasıl olurdum bilmiyordum.

Ama Emir'in de dediği gibi şimşek ve kar tanesi masalındaki gibi bir gün kavuşabilirdik. Ben yetimhaneye gittiğimde Emir eğer gelmezse bir gün Emir'le birbirimizi bulacağımız biliyordum ve ben hep o günü bekleyecektim.

Selin ablanın odaya girmesiyle ikimizde o tarafa döndük. Selin abla ikimizin ortasına oturdu ve konuşmaya başladı.

"Nasılsınız çocuklar?"

"İyiyiz anne. Ama kar tanesi çok üzüldü."

Selin abla yanıma oturdu ve saçımı okşarken konuşmaya başladı.

"Berfucum iyi misin?"

"İyiyim Selin abla. Ama kafamda çok soru var."

"Biliyorum kızım yakında sana cevaplarını vereceğim. Şuan senden tek istediğim iyi olman kızım."

Emir'in konuşmasıyla ona döndüm.

"Melisa bir daha gelmesin. Okulda da konuşmayacağım."

"Tamam oğlum "

Selin abla hemen ayağa kalktı ve bize dönerek tekrar konuşmaya başladı.

"Kimler abur cubur eşliğinde çizgi film izlemek istiyor."

"Ben"

"Bende isterim."

"Hadi bakalım o zaman siz salona geçin çizgi filmi seçin bende abur cuburlarınızı getiriyorum."

Emir hemen yataktan indi ve bana elini uzattı. Emir'in elini tuttum ve beraber koşarak salona indik.

Salona gelince Emir televizyonun yanında ki dolabı açtı ve içinden bir sürü kutu çıkardı.

"Hangisini izlemek istersin kar tanesi"

Bir süre filmlere baktıktan sonra Emir'e döndüm.

"Bilmem sen hangi filmi izlemek istersen bende onu izlerim."

"Sen seç kar tanesi. Ben bunların hepsini izledim zaten."

"O zaman yara bandım Mickey Mouse desenli olduğunu için Mickey Mouse izleyelim."

"Tamam o zaman Mickey Mouse'u takıyorum."

Ben koltuğa otururken Emir de CD'yi televizyona takıyordu. Filmi taktıktan sonra kumandayı aldı ve yanıma geldi. O sırada Selin abla da salona elinde kocaman bir tepsiyle girdi. Abur cuburları önümüze koyduktan sonra bize döndü ve konuşmaya başladı.

"Hangi filmi seçtiniz bakalım?"

"Mickey Mouse filmini seçtik anne."

"Tamam o zaman size iyi eğlenceler. Ben mutfaktayım. Bir şey olursa gelirsiniz."

"Tamam anne"

Selin abla mutfağa doğru giderken Emir de kumandadan filmi başlattı ve bana döndü.

"Hadi kar tanesi başla yemeye."

Cips, mısır, jelibon ve daha bir sürü abur cuburu yerken filmi izliyorduk. Uzun bir süre izledikten sonra abur cuburlar bitince koltuğa oturduk ve orada izlemeye başladık.

Uzun bir süre izledikten sonra gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı.

Uyku beni içine çekerken bugün olanları düşünmeye başladım.

O kadar çok şey yaşamıştım ki sorgu, evim, mezarlık ve az önce olanlar. Hepsi kafamda dönerken tek düşündüğüm şey gelecekti. İlerde ne olacaktı bilmiyordum ama Emir'den ayrılacağımı biliyordum. Çünkü hayat ruh ikizinizle sizi asla yan yana tutmazdı. Her zaman ayırırdı. Ama kar tanesi ve şimşek hayata rağmen bir araya geleceklerdi. Biliyordum.

.

.

.

Selam kar tanelerim. 6. Bölümle sizlerleyim. Zaman o kadar hızlı geçiyor ki bazen çok şaşırıyorum. Daha 2 gün önce ilk bölümü yayınlamış gibi hissediyorum. Ama koskoca 6 hafta geçti ve 6. Bölümü yayınladım. Sanırım zamanı tutamıyoruz. Geçmez dediğimiz her acı zamanla geçiyor, gelmez dediğimiz her an geliyor. Zaman öyle birşey ki çok çabuk geçiyor.

Normalde bölümü saat 20.00'da paylaşmam gerekiyordu ama uygulamaya giremediğim için paylaşamadım. Kusura bakmayın. Her hafta cuma günü şansıma saat 20.00'da uygulama gidiyor. Umarım haftaya böyle bir sorun yaşamayız.

Lafı daha fazla uzatmak istemiyorum. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bir sonraki bölüm 15 Kasım saat 20.00'da burada. O zamana kadar umutla kalın. Görüşmek üzere.

 

Bölüm : 09.11.2024 00:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...