23. Bölüm

21. BÖLÜM: OKUL YEMEĞİ

Yaren
yarenfetin16

(BERFU’NUN ANLATIMIYLA)

Umutlar demiştik değil mi? Size anlattığım tek bir şey vardı: Umut. Hep demişimdir. “Umutlar bizim gölgelerimiz gibidir.” Onları ne kadar görmek istemesek de bir adım arkamızdalar. Onları neden görmüyorsun? Oysa onlar sayesinde şuan ayakta duruyorsun. Arkana dön ve onları gör. Onlar için çabala. Onların gerçekleşmesi için harekete geç. Umutlarına istersen yürü istersen koş ama sakın durma. İlla ki yorulacaksın. Yorulduğun an sakın pes etme. Yorulduğun anda bile yolun sonunu düşün ve yine umut et. Ben mi? Ben hep umut ediyorum. 12 yıldır her gün…

Sen de biliyorsun değil mi kar tanesi? Her şeyi beraber yaşadık. Şu hayatta herkesin bir ortak noktası vardır. Sence biz kar tanelerinin ortak noktaları ne? Yalnızlık mı, yaşadıklarımız mı veya her şeye rağmen ayakta durmamız mı? Bunlarda biri olabilir veya başka bir şey ama en büyük ortak noktamız umut etmemiz. Kar taneleri her zaman umut eder. En dipteyken bile her zaman umut eder. O yüzden sen de bir kar tanesisin. Güçlü değilim diye düşünme. Çok güçlüsün. Çünkü hala gülümsüyorsun. Mutlu olmasan bile, gülmek istemesen bile gülüyorsun ve ayaktasın. Şimdi bütün hayata ve yaşadıklarına karşı bir daha gülümse. Çünkü sen çok güçlüsün. Yine söylüyorum sen çok güçlüsün ve hep öyle kalacaksın. Çünkü sen eşsiz ve benzersiz bir kar tanesisin. Tıpkı benim gibi. Emir’in kar tanesi gibi, Emir’in Berfu’su gibi…

Ben her zaman umut ettim. Çünkü Emir’e söz vermiştim. Her anımda umutlu olacaktım. Sadece Emir’e söz verdiğim için değil. Kendim içinde umutlu olacaktım. Çünkü biliyordum. Şuan dipteydim ve beni dipten kurtaracak tek şey umutlarımdı.

Sabah kalktığımda gözlerimi açmak ve açmamak arasında gidip gelirken en sonunda gözlerim daha fazla dayanamadı ve açıldı. Hemen sağ tarafıma döndüğümde Eylül ve Merve’nin yataklarının toplu olduğunu görünce okula gittiklerini anladım. Onların okulu 8.00’da olduğu için 7.00’da yetimhaneden çıkıyorlardı.

Saate baktığımda saatin 9.30 olduğunu görünce hemen yataktan kalktım. Alarmı ne ara kapatmıştım? Çok geç kalmıştım hızlı olmam gerekiyordu. Çünkü yarım saat sonra Emir yetimhanenin kapısında olacaktı. Koşarak tuvalete gittim ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya geri döndüm. Hemen sonra ne giyeceğim diye düşünürken masanın üstündeki notu görünce notu elime aldım ve okumaya başladım.

“Dolapta poşetin içinde sana sürprizimiz var. Erken doğum günü hediyesi vermek istedik. İyi ki doğdun kar tanesi. Emir’den sonra doğum gününü hiç kutlamadın ama biz yine de kutlamak istedik. Yemekte belki bu elbiseyi giymek istersin. Sana iyi eğlenceler. İyi ki varsın. Seni kocaman öpüyoruz.

-Merve ve Eylül –“

Koşarak dolaba gittim ve poşeti alıp yatağımın üstüne oturdum. Hemen sonra açmaya başladım. Paketi açtığımda içinde bir kıyafet görünce kıyafeti elime aldım. Bembeyaz bir elbiseydi. Ceket elbise şeklindeydi ve diz kapağı boyundaydı. Eylül ve Merve’nin doğum günü hediyesine gözlerim dolarken elbiseye bakıyordum. O kadar güzeldi ki…

12 yıldır yani Emir’den sonra doğum günümü hiç kutlamamıştım. Eylül, Merve ve Arzu abla ne kadar doğum günümü kutlamak istese de ben hiç istememiştim. Çünkü bana göre Emir’le olan doğum günüm bütün doğum günlerimin en güzeliydi ve ben Emir’den sonra bir daha doğum günümü kutlamak istemiyordum. Emir’siz geçen yıllarımın ardından bugün Emir adında biriyle yemek yemek bana çok zor geliyordu. Sanki beklediğim 12 yıla hakaret ediyormuş gibi hissediyordum. Ama içimde Emir’e karşı anlam veremediğim bir bağ vardı. Sanki görünmez bir ip bizi birbirimize çekiyordu ve ben o ipi kesemiyordum. Kesemiyor muydum yoksa kesmek mi istemiyordum? Kafamda tek bir düşünce vardı “Ya bu Emir geçmişide ki Emirse o zaman ne yapacaktım?

Bu soru bütün beynimi dolaşırken geç kaldığım aklıma gelince hemen ayağa kalktım. Merve ve Eylül’e akşam teşekkür edeceğime dair kendime söz verdim ve ayağa kalkıp tekrar ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Acaba bu elbiseyi giysem çok mu abartı olurdu. Bence olmazdı. Hem başka giyecek güzel kıyafetim yoktu.

En sonunda giymeye karar verdim. Hemen elbiseyi üstüme giydikten sonra aynanın karşısına geçtim ve kendime baktım. Elbise o kadar güzel olmuştu ki elbiseye aşık olmuştum.

Hemen aynanın karşısına geçtim ve saçımı taradım. Hemen sonra hafif bir makyaj yaptıktan sonra çantamı aldım ve telefonuma baktım. Daha mesaj gelmemişti. Saate baktığımda Emir’in gelmesine daha 10 dakika vardı. Acaba Arzu abla gelmiş miydi? Bence odasına bakmalıyım.

Hemen odadan çıktım ve Arzu ablanın odasının kapısına geldim. Kapıya tıkladığımda içerden “Gir” sesi gelince içeriye girdim. İçeri girdiğimde Arzu abla beni görünce konuşmaya başladı.

“Hoş geldin Berfucum. Okula gitmedin mi?”

“Yok Arzu abla bugün okulun bir etkinliği var oraya gideceğim.”

“Öyle mi? Ne güzel. Çok güzel olmuşsun bu arada Berfucum”

“Teşekkür ederim Arzu abla. Eylül ve Merve’nin doğum günü hediyesi”

“Çok beğendim. Nasıl geçti okulun ilk günü?”

“Çok güzeldi Arzu abla. Kış balosu seçmeleri oldu. Şarkı söylemek için seçildim.”

“Çok mutlu oldum Berfucum. Ee hazırlıklara başladın mı?”

“Bugün başlayacağız etkinlik için seçildiğim kişiyle balo içinde seçildik. O da piyano için seçildi. Bugün yemekten sonra çalışacağız.”

“Tamamdır Berfucum. Çalışmak için geç gelebilirsin yani akşam yemeğine kadar çalışabilirsiniz ama akşam yemeğinde burada ol. Olur mu?”

“3 gibi gelirim Arzu abla”

“6’ya kadar çalışabilirsin tatlım. Ben senin idare ederim ama beni haberdar et. Olur mu?”

“Teşekkür ederim Arzu abla. Olur haberdar ederim.”

Kısa bir sessizlik olduktan sonra Arzu abla tekrar konuşmaya başladı.

“Nasıl bir etkinlik bu?”

“Okulda herkes 2 kişilik grup olup sosyalleşmek için yemek yiyormuşuz.”

“Çok güzelmiş. Peki grup için seçildiğin kişiyle anlaşabildin mi?”

“Evet iyi biri sınıftakiler çok beni sevmese de o beni dışlamıyor.”

“E tanıştırırsın bu kişiyle o zaman beni. Yakın arkadaşınla tanışmak isterim.”

“Söylerim Emir’e o da tanışmak isterse tanıştırırım.”

“Adı Emir mi?”

“Evet Arzu abla.”

Kafamı önüme eğdiğim sırada Arzu abla konuşmaya başladı.

“Geçmişindeki Emir olduğunu mu düşünüyorsun?”

“Evet ama nasıl anlayacağım o olup olmadığını bilmiyorum.”

“Sormadan bunu anlaman imkansız Berfucum.”

“Ama yeni tanıştığım birine böyle bir soru sormak saçma olmaz mı sence Arzu abla?”

“Haklısın Berfucum. Akışına bırak. Kader sizi bir araya getirdiyse illa ki birbirinizi tanırsınız.”

“Eylül ve Merve de aynı şeyi söyledi.”

Arzu abla bir şey söyleyeceği sırada telefonumun çalmasıyla telefonuma baktım. Arayan Emir’di. Arzu abla hemen konuşmaya başlayınca ona döndüm.

“Emir geldi galiba. Sen onu bekletme Berfucum. Akşam yemeğinden önce burada olmayı unutma. Beni de haberdar et olur mu?”

“Olur Arzu abla”

“Hadi iyi eğlenceler.”

“Teşekkür ederim Arzu abla”

Arzu abla bana gülümserken odadan çıktım. Telefonu tam açacağım sırada Emir telefonu kapattı. Kapıya gelmiş olabileceğini düşünerek koşarak kapıya çıktım. Kapının önüne geldiğimde bahçeden geçerek demir kapının oraya geldim. Kapının oraya geldiğimde dün beni yetimhanenin önüne bırakan Emir'in arabasını gördüm. Arabaya doğru yürümeye başladığım sırada arabanın kapısı açıldı ve içinden Emir’in inmesiyle ona el salladım. O da bana el salladığı sırada arabanın kapısını kapatmış bana doğru geliyordu.

Emir'e baktığımda o da benim gibi şık giyindiği için onun yanında kendimi abartılı giymiş gibi düşünmemiştim. Siyah bir pantolon giymiş üstüne beyaz bir tişört giymişti. Beyaz tişörtünün üstüne de siyah bir ceket giymişti.

O kadar yakışıklı olmuştu ki yani normalde de yakışıklıydı ama şimdi daha bir yakışıklı olmuştu.

Ne diyorsun Berfu? Saçmalama kendine gel!

Emir bana doğru yürüyünce düşüncelerimden uzaklaştım ve ona odaklandım.

Benim yanıma geldiğinde kısa bir süre beni inceledikten sonra konuşmaya başladı.

"Çok güzel olmuşsun"

"Teşekkür ederim sende çok şık olmuşsun"

Emir büyülenmiş bir şekilde bana bakarken bende ona bakıyordum. Kısa bir süre daha bana baktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Gidelim mi?"

"Olur"

Emir arabaya doğru ilerledi ve bana şoför koltuğunun yanındaki koltuğun kapısını açtığında şok içinde ona bakıyordum.

Ben onun yanındaki koltukta mı oturacaktım? Başka nerede oturacaksın Berfu saçmalama. Taksi mi bu arkaya oturasın.

Emir benim bir şey düşündüğümü anlamış olacak ki konuşmaya başladı.

"Bir sorun mu var?"

"Yok da burada mı oturacağım?"

Emir kaşlarını çattı.

"Başka nerede oturacaksın?"

"Arkada otururum ben"

"Saçmalama Berfu şoförün müyüm ben senin?"

"Haklısın ama şey..."

"Noldu?"

Ne olabilir utandım tabiki!

Ben cevap veremeyip içimden konuştuğum sırada Emir konuşmaya başladı.

"Utandın mı?"

Sesli mi söylemiştim? Yok ya ne alaka niye sesli söyleyeyim. Dayanamayıp soracaktım.

"Ben sesli mi söyledim bunu?”

Emir büyük bir kahkaha patlattığında onu ilk defa gülerken görmüştüm. Gülüşü o kadar güzeldi ki bana geçmişimi hatırlatmıştı. Geçmişimde ki Emir’i… Gerçekten o muydu acaba? Gerçekten sözünü tutmuş beni bulmuş muydu?

Emir konuşmaya başlayınca düşüncelerimden uzaklaştım.

"Hadi bin kar tanesi"

Donakalmıştım. Şuan halimin tek özeti bu kelimeydi. Kar tanesi bana yıllar sonra söylenmesi hem de Emir isminde biri tarafından söylenmesi… İçim o kadar kötü olmuştu ki bu da kader miydi?

Emir’e baktığımda o da donakalmıştı. Sanki bunu demek istememiş gibiydi.

Emir’le bir süre öylece kaldıktan sonra Emir konuşmaya başladı.

"Şey öyle demek istememiştim… Yani öyle demek istemedim… Özür dilerim sen otur ben geleceğim"

Emir öylece beni bırakıp köşedeki simitçiye gidip su aldı ve köşeye geçip arkasını döndü. Suyu içerken nefes alıp veriyordu. O kadar derin nefes alıyordu ki uzağımda olmama rağmen nefes sesini duyabiliyordum.

Ben hala şok olmuş bir şekilde dururken kafamdan binlerce düşünce geçiyordu.

Emir neden böyle bir tepki vermişti? Kar tanesi kelimesi onu neden bu kadar kötü yapmıştı? Neden bu kadar kötü olmuştu?

Ben mi? Ben hala ne düşüneceğimi bilemiyordum. Hep böyle olmaz mı zaten? Her zaman ilk kendimizi düşüneceğimize her zaman karşı taraf ne düşündü diye düşünürüz, her zaman kendimizi ikinci plana atarız. Neden böyleyiz biz? Oysa bende şuan anlamak isterdim, kendime sormak isterdim “ne düşünüyorsun?” diye ama ben insanların düşüncelerini düşünmekten kendi düşüncelerimi duyamıyorum. Beni yine anladığını düşünüyorum kar tanesi.

Emir uzun bir süre öylece kaldıktan sonra yanıma gelmişti. Gözlerime bakarken bir suçluluk hissediyordu ama bu suçluluk kendine karşı mı yoksa başka birine veya bana karşımı hissediyordu bilemiyordum.

Emir konuşmaya başlayınca ona döndüm.

"Gidelim istersen"

Kafamı “Tamam” anlamında salladım ve arabaya bindim. Arabaya biner binmez kemerimi takarken Emir de yan koltuğa oturdu ve kemerini takıp arabayı çalıştırdı. Arabayı çalıştırır çalıştırmaz çalan şarkıyla donakaldım. Bu benim dün söylediğim şarkıydı. Perdenin Ardındakiler’in her gece şarkısı...

Her gece baş ucumda

Gülüşlerin aklımın ucundan geçer

Yıllar geçer

Ben sende kalırım

Emir'e döndüm ve konuşmaya başladım.

"Bu benim dün söylediğim şarkı"

Emir kemerini takarken bana döndü ve gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Benim en sevdiğim şarkı"

"Gerçekten mi?"

"Evet her zaman dinlerim. Dün söylediğinde çok şaşırmıştım hatta."

"Neden?”

"Böyle bir müzik zevkin olduğunu bilmiyordum."

"En sevdiğim gruptur perdenin Ardındakiler… Bütün şarkılarını ezbere bilirim."

"Şaka yapıyorsun değil mi şuan?"

"Hayır gayet ciddiyim. Hem neden bu kadar şaşırdın?"

"Şimdi söyleyeceğim şeyi seni etkilemek için söylediğimi veya yalan söylediğimi düşünme ama benim de en sevdiğim grup ve bütün şarkılarını bilirim. Hatta bütün konserlerine gitmişimdir. Evde bütün konser biletleri duvarımda asılı"

"Gerçekten mi hep konserlerine gitmek istemişimdir ama hiç gidemedim."

"Belki bir gün beraber gideriz."

"Olur çok mutlu olurum."

Emir önüne dönüp arabayı çalıştırırken bende kemerimi bağladım be camdan dışarıya baktım.

Gerçekten bir gün beraber konsere gider miydik? İçimden bir ses gideceksiniz deyip beni umutla doldururken diğer ses gidemezsiniz deyip bütün umutlarımı solduruyordu. Hep böyle olmaz mıydı zaten kafamızdaki düşünceler hep zıt şeyler söylerdi. Peki siz hangisine daha çok duyuyorsunuz? Size dürüst olacağım ben hep kötü tarafı duyuyorum. Hiçbir zaman güzel şeylerin olacağına inanmamışımdır. Her zaman kötü olaylar olur diye düşünmüşümdür. Belki de inanmadığım için gerçekleşmiyor bilmiyorum ama kendime ne zaman umutlu ol desem bir yanım hep umutsuz oluyordu ve bu zıtlık beni mahvediyordu. Ama ben bir kar tanesiydim her zaman umutlu olmalıydım. Ben Emir’in Berfusuydum… Ben Emir’in kar tanesiydim ve ona söz verdiğim gibi umutlu olmalıydım.

Oysa yanımda başka bir Emir varken nasıl geçmişimdeki Emir’i düşünebiliyorum. Sanki geçmişime ihanet ediyormuş gibi hissediyordum. Ama beni anlıyorsun değil mi kar tanesi? Bu bir tesadüf olamaz belki de bu Emir geçmişimdeki Emir sizce de öyle olamaz mı? Bunun olmasını her şeyden çok istiyorum ve size bir şey itiraf edeyim mi ben bunun olmasını sadece istemiyorum ben bunun olmasını umut ediyorum.

Emir’in konuşmasıyla ona döndüm.

"En sevdiğin şarkıları ne?"

"Neyin?"

Emir kaşlarını çattı.

"Perdenin ardındakilerin en sevdiğin şarkısı ne?"

"Hee"

"Hee mi? Berfu sen iyi misin?"

Elimi yüzüme götürdüm ve yüzümü iki elimle silip kendime gelmeye çalıştım.

Kendime gelince hemen konuşmaya başladım.

"Dalmışım ya kusura bakma. Bir daha sorabilir misin?"

"Perdenin ardındakilerin en sevdiğin şarkıları ne dedim"

Emir endişeli bir şekilde sorarken konuşmaya başladım.

"Bul bütün denizleri"

"Güzel şarkı"

"Evet öyle.”

“Berfu iyi olduğuna emin misin?”

“Evet iyiyim. Dalgınım sadece.”

“Anladım. Eğer bir şey varsa anlatmak istersen anlatabilirsin. Ben dinlerim.”

“Teşekkür ederim. Bugün değil ama birgün belki anlatırım.”

“O gün ne zaman sence?”

“Bilmem ama çok yakın olduğunu hissediyorum.”

Kısa bir süre Emir’in cevap vermesini bekledim. Bir şey söylemeyince konuşmaya devam ettim.

“O gün geldiğinde senin de anlatacak şeylerin olacak mı?”

“O gün geldiğinde en çok benim anlatacak şeyim olacak Berfu.”

Ne anlatacaktı ki? Daha birkaç gündür tanışıyorduk. Bana birkaç günde ne kadar güvenmiş olabilirdi ki bana bir şey anlatacaktı. Ama birine güvenmiş olmak için uzun sürelerin geçmesine gerek yoktu. İnsan birkaç günde de birine güvenebiliyordu. Bunu geçmişimde çok iyi öğrenmiştim.

Araba durduğunda kafamı camdan dışarı uzattım. Bir restoranın önünde durduğumuzu fark edince Emir’e döndüm.

“Geldik mi?”

“Evet”

Emir kemerini çözüp arabadan inerken bende arabadan indim. Emir arabayı kilitledikten sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.

“Hadi içeri girelim.”

Emir yanıma gelip elini belime koydu ve beraber içeri girdik. Elini belime koydu… Benim kalbim çıkacak gibi çarparken Emir’le birlikte içeri girdiğimizde bir adam bize gülümseyerek konuşmaya başladı.

“Hoşgeldiniz. Rezervasyonunuz var mıydı?”

Emir adama döndü ve konuşmaya başladı.

“Evet var. Emir Yaman olarak 2 kişilik masa rezervasyonu yaptırmıştım.”

“Hemen kontrol ediyorum.”

Adam elindeki deftere dönüp birkaç sayfaya bakarken benim kalbim hala deli gibi çarpıyordu. Sakin ol Berfu. Sakin ol. Olamıyorum.

Kısa bir süre sonra adam bize döndü.

“Hoşgeldiniz Emir Bey. Masanız cam kenarındaki 24 numaralı masa”

“Tamamdır teşekkürler.”

“Biz teşekkür ederiz. Afiyet olsun.”

“Teşekkürler”

Emir’le masaya doğru giderken benim kalbim hala deli gibi çarpıyordu. Denize bakan masanın önüne geldiğimizde Emir bana baktığında yüzünü telaşlı bir ifade bürüdü.

“Berfu iyi misin?”

“İ-iyiyim”

Yok canım 5 dakika sonra bayılmayacağım iyiyim.

Emir konuşmaya devam etti.

“Berfu kıpkırmızı olmuşsun. Ateşin mi var?”

Emir elini alnıma koyup ateşim var mı diye bakarken bayılma sürem sanırsam 5 dakikadan 2 dakikaya düşmüştü.

“Ateşin de yok. Allah allah hastaneye mi gitsek acaba?”

“Y-Yok Y-yok İ-İyiyim. O-oturalım m-mı?”

Lütfen oturalım yoksa bayılıcam. Emir’in içine sinmese de sandalyeye ilerledi ve sandalyeyi çekip bana dönüp konuşmaya başladı.

“Hadi gel bakalım.”

Emir doğru ilerledim ve çektiği sandalyeye oturduğum an aklıma yıllar öncesi geldi. Geçmişimdeki Emir’in benim boyum sandalyeden küçük diye beni kucağına alıp sandalyeye oturturduğu an… Tam o an aklımdan o gün Emir’in bana söylediği cümle geçti. “Dışarıda Berfu yağıyor, Emir onu izliyor.”

Geçmişi hiç özlediğiniz oluyor mu? Geçmişte yaşadığınız anları döne döne kafanızdan geçirip o anları tekrar yaşamak istediğiniz oldu mu? Hayat öyle bir yerdi ki geçmişi ne tekrar yaşayabiliyorduk ne de o günlere tekrar dönebiliyorduk. Belki günler sonra bugünümüze dönmek isteyeceğiz. O yüzden bugününüzü dolu dolu yaşayın. Hayat geçmişe dönemediğimiz bir yer. Oysa geçmişe dönmek istesem ne çok şeyi tekrar yaşamak isterdim. Çoğu insanlar hep iyi anılarını yaşamak ister ama ben öyle düşünmüyorum. Kötü anılarımı da yaşamak isterdim. Çünkü unutmayın kötü anlar olmadan iyi anlar olamazdı.

Emir ben oturduktan sonra sandalyemi ittirdi ve tam karşımdaki sandalyeye oturdu. Hemen sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.

“Ne yemek istersin?”

“Bilmem. Sen ne alırsan bende ondan alırım.”

“Burası çok güzel pizza yapar. Ben küçükken annem beni hep getirirdi.”

Emir duraksadıktan sonra konuşmaya devam etti.

“İstersen deneyebilirsin.”

“Olur denerim.”

Emir garsonu çağırıp siparişi verirken bende telefonuma bakıyordum. Ekranı açtığım sırada Emir’in konuşmasıyla ona döndüm.

“İçecek olarak ne alırsın Berfu?”

“Bilmem. Sen ne alacaksan bana da ondan alabilirsin.”

Tekrar telefonuma döndüm ve mesaj kutumu kontrol ettim ve telefonumu kenara bırakıp Emir’e döndüm. O da bana bakıyordu. Benim ona baktığımı görünce konuşmaya başladı.

“Ee anlat.”

“Ne anlatayım?”

“Bu yemeğin amacı bu tanışmak sohbet etmek.”

“Bilmem sen anlat.”

“Benim anlatacağım birşeyim yok.”

“Herkesin anlatacak bir hikayesi vardır Emir.”

Sanırım artık bir hikayem kalmadı.”

“Bence bir hikayen var Emir. Herkes gibi bir hikayen var.”

“Belki de ama artık hikayemi devam ettirmeye umudum yok.”

“Yıllar önce tanıdığım biri bana kar tanelerinin ne kadar umut dolu olduğunu hatırlatmıştı. O günden beri hiç umudumu kaybetmedim. Ama umudumu kaybetsem bile onun bana kurduğu cümleler aklıma gelir ve yeniden umut dolardım. Hep kendime derdim ki ‘Kar taneleri her zaman sana umut olsun’ Her umudumu kaybetmek üzere olduğumda kendime bunu söylerdim. Bazen bu cümle bile etki etmezdi ama geçmişimdeki tanıdığım kişi için umutlu olmaya çalışırdım. Yani diyeceğim umudunu asla kaybetme. Elbet bir gün hikayeni devam ettireceğin biri karşına çıkar ya da belki de çıkmıştır. O kişi de sana umutlarını yeniden kazanmanı sağlayacaktır. Ama yine de umudunu kaybedersen kar taneleri sana her zaman yol göstersin.”

Emir uzun bir süre düşündükten sonra konuşmaya başladı.

“Aslında beni umutla dolduran biri vardı ama artık yok. “

“Nerede?”

“Bilmem. Beni umutla dolduran tek kişiydi. Yıllarca aradım ama bulamadım.”

“Belki bir gün bulursunuz birbirinizi.”

“Umarım. Çünkü benim ona çok ihtiyacım var.”

Emir son kurduğu cümleyi gözlerimin tam içine bakarak kurmuştu. Aradığı kişi kimdi acaba? Acaba o kişi de onu bekliyor muydu benim gibi? Ya da bu Emir benim geçmişimdeki Emir miydi?

Son soru kafamda bir balon gibi büyürken garsonun pizzalarımızı getirmesiyle ona döndük. Garson kız pizzaları önümüze koyduktan sonra büyük bir içtenlikle gülümseyerek bize döndü.

“Çok yakıyorsunuz. Girişte sizi görünce aklıma yıllar önce yazdığım karakterlerim geldi. Umarım hiç ayrılmazsınız.”

Hemen ona döndüm ve konuşmaya başladım.

“Kitap mı yazıyorsunuz?”

“Evet yazmayı çok seviyorum. Beni iyileştiriyormuş gibi hissediyorum.”

“Yazmak iyileşmenin farklı bir yoludur. Kitabınızı okumak çok isterim. Sonu nasıl bitiyor?”

Kız bir Emir’e bir bana baktıktan sonra konuşmaya devam etti.

“Sonunu söylemeyeyim. Onlara çok benziyorsunuz ama umarım sonunuz onlar gibi olmaz.”

Emir konuşmaya başlayınca kız ona döndü.

“Sonu kötü bitiyor böyle dediğinize göre.”

“Hiçbir kitap mutsuz sonla bitmez. Olması gereken sonla biter. Çünkü herkesin hikayesi kendinedir. Herkes kendi hikayesini kendi yazar.”

İçeriden birinin bağırmasıyla ona döndük.

“Yaren yardıma gelir misin?”

Kız adama döndü ve konuşmaya başladı.

“Hemen geliyorum şefim”

Hemen sonra tekrar bize döndü ve konuşmaya başladı.

“Umarım kendi hikayenizi en güzel şekilde yazarsınız. Afiyet olsun.”

Kız bize içten bir şekilde gülümsedi ve arkasını dönüp gitti. Kız gittiği an kitabının ismini sormayı unuttuğumu fark ettim. Ama bir daha gelirse kesin soracaktım.

Emir’in sesiyle ona döndüm.

“Hadi başlayalım.”

Emir’e gülümsedim ve yemeğimi yemeye başladım.

Uzun bir süre sessizce yemek yedikten sonra yemeğimiz bitince Emir’e döndüm ve konuşmaya başladım.

“Çok güzelmiş tadı. Bayıldım.”

“Söylemiştim. Başka ne yiyelim?”

Telefonuma döndüm ve saate baktım.

“Benim 6’da yetimhanede olmam gerekiyor. Biraz da baloya hazırlanalım istersen. Şarkı falan seçmemiz gerekiyor daha.”

“O zaman benim evime gidelim. Orada piyanom var onunla çalışırız olur mu?”

“Çok uzak mı?”

“Yani yarım saat falan sürer. Yetimhaneye geç kalmazsın ben seni istediğin saatte kapısına kadar bırakırım.”

“Tamam o zaman”

“O zaman kalkalım. Çünkü çalışmalarımız uzun sürer. Daha şarkı belli değil.”

“Tamam o zaman”

“Tatlı olarak ne seversin?”

“Neden?”

“Evde safiye abla var hizmetçimiz ona yaptırayım istediğin tatlıyı. Çalışırken yeriz.”

“Fark etmez bana. Sen ne yersen onu yerim.”

“En sevmediğim kelime fark etmez kelimesidir. O yüzden hemen bir cevap bekliyorum.”

Biraz düşündükten sonra aklıma gelen ilk tatlıyı söyledim.

“Sufle olsun o zaman.”

“Güzel tercih. Benimde aklımdan sufle geçmişti. O zaman ben yolda haber veririm.”

Hemen sonra köşedeki garson çocuğu çağırdı ve hesabı ödedikten sonra ayağa kalktık ve çıkışa doğru yürümeye başladığımızda az önce garson kızı çağıran şefi gördük. Şefi görünce onun yanına gittiğimde Emir de peşimden geliyordu.

Şefin yanına gelince konuşmaya başladım.

“Merhabalar. Az önce çağırdığınız kız adı Yaren’di galiba. Onu çağırma imkanınız var mı?”

“Bir kusurumu oldu efendim?”

“Hayır hayır. Çok memnun kaldık. Sadece bir şey sormak istiyordum.”

“Yaren’in mesaisi doldu ve çıktı. Eğer bana sorabileceğiniz bir şeyse yardımcı olabilirim.”

“Sizin yardımcı olabileceğiniz bir şey değil. Teşekkür ederim. Onu gördüğünüzde ona söylemek istediğim şeyi iletir misiniz?”

“Tabi ki”

“Ona kendi hikayesini yazmaktan asla vazgeçmesin. Dediğimi iletir misiniz?”

“Tabi kii yarın gördüğümde söyleyeceğim.”

“Teşekkür ederim. Kolay gelsin”

“Teşekkürler. Yine bekleriz. İyi günler.”

Emir’le birlikte restorandan çıktıktan sonra Emir bana döndü ve konuşmaya başladı.

“Neden o kızı sordun?”

“Bilmem. O kıza kendimi yakın hissettim. Sanki benim hikayemi o yazıyormuş gibi hissettim.”

“Kimse kimsenin hikayesini yazamaz Berfu. Herkes kendi hikayesini kendi yazar. Kızın da söylediği gibi… Ama bende kendimi kıza yakın hissettim. Sanki… Sanki…”

“Sanki daha önce tanışmışız gibi.”

“Evet.”

“Belki de başka bir evrende tanışıyoruzdur.”

“Belki de”

Emir arabaya ilerledi ve kapıyı bana açtı. Koltuğa oturdum ve kemerimi taktım. Kısa bir süre sonra Emir de koltuğa oturdu ve arabayı çalıştırdı. Ben yolu izlerken düşüncelerimden benimle birlikteydi.

O kızın da söylediği her bir cümle kafamda dolaştı ama tek bir tanesi kafamda kaldı.

“Çünkü herkesin hikayesi kendinedir. Herkes kendi hikayesini kendi yazar.”

Herkes kendi hikayesini kendi yazardı. Peki senin hikayen ne kar tanesi? Ya da kendi hikayeni ne zaman yazmaya başladın?

Ben mi? Benim hikayemi zaten başından beri okuyorsun. Benim hikayem annemi kaybettiğim gün başladı. Benim hikayem Emir’i gördüğüm gün başladı. Ve benim hikayem hala devam ediyor. Ama hikayeler asla bitmez. Siz hikayeni sonunu okuduğunuz zannedersiniz. Ama o hikaye sonsuza kadar devam eder. Bunu asla unutmayın.

Ve inanıyorum senin de bir gün hikayen olacak. Sende birinin kar tanesi olacaksın. Sadece umut et ve bekle. O gün geldiğinde yani birinin kar tanesi olduğunda tam bu satırın altına gel ve şu cümleyi yaz. "Kar tanesiydim ve şimdi bir kişinin daha kar tanesiyim." Unutma sen benim her zaman kar tanemsin. Ama bir gün yanında huzur bulduğun bir kişiyle daha tanışacaksın. O kişiyle hikayenin en mutlu olduğun kısımlarını yazacaksın. O kişiyi bulduğunda beni unutma kar tanesi. Ben senin her zaman yanındayım en zor anında bile çünkü kar taneleri her zaman yan yanadır ve her zaman umutludur.

.

.

.

Herkese selam kar tanelerim. Yeni bir bölümle karşınızdayım. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Bu bölümde bir sahnede kendimi de yazmak istedim. Berfu ve Emir'le konuşmak ve kendimi kitapta yazmak beni çok duygulandırdı. Umarım sizde beğenmişsinizdir.

Bir sonraki bölüm 28 Şubat saat 20.00'da burada olacak. O zamana kadar umutla kalın. Hepinizi kocaman öpüyorum. Görüşmek üzere.

Bölüm : 21.02.2025 20:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...