22. Bölüm

20. BÖLÜM: SÜRPRİZ EŞLEŞME

Yaren
yarenfetin16

Herkese selam kar tanelerim. Bu bölümün şarkıları Perdenin Ardındakiler-Her gece ve The song for my brother. Her gece şarkısını yukarıya koydum. The song for my brother şarkısını da aşağı koyuyorum. Bölümü okurken dinleyebilirsiniz. Bölüm sonunda görüşürüz. İyi okumalar.

.

.

(BERFU'NUN ANLATIMIYLA)

Emir'le konuşmamızdan kısa bir süre sonra edebiyat hocası sınıfa geldi ve ders anlatmaya başladı. Ben dersten sıkılmış bir şekilde kitapla oynarken gözüm Emir'e kaydı. Dersi umursamadan müzik dinliyordu. Onun bu haline şaşkın bir şekilde baktım ve önüme döndüm.

Kısa bir süre sonra hoca bizim sıranın yanına gelince başımı kitaptan kaldırdım ve hocaya baktım. Hoca bana bakmak yerine Emir'e bakıyordu. Kısa bir süre Emir'e baktıktan sonra Emir'in onu fark etmediğini anlayınca hemen Emir'in arkasına geçti ve Emir'e dokundu.

Emir kulaklıklarını çıkardı ve hocaya döndüğünde hoca konuşmaya başladı.

"Emir ders anlatıyorum. Sen burada müzik mi dinliyorsun?"

"Sorun olmaz diye düşünmüştüm hocam."

"Sorun olur Emir. Ben ders anlatırken dinlemesen bile dinliyormuş gibi yapmak zorundasın"

"Tamam hocam"

Emir kulaklıklarını çıkardı ve kutusuna koyduktan sonra hocaya döndü.

"Oldu mu hocam?"

"Oldu"

Hoca tahtaya doğru yürümeye başladı ve dersi anlatmaya devam etti.

Kısa bir süre sonra Emir'e döndüm. Hocayı dinliyordu. Benim ona baktığımı anlamış olacak ki başını bana çevirdi. Tam o sırada hoca konuşmaya başladı.

"Ümit Yaşar'ın çok sevdiğim bir cümlesi var. 'Sana en muhtaç olduğum şu anda gel. Yaşamak olsan da gel. Ölüm olsan da gel.'"

Emir'le birbirimize bakarken o an Emir'in gözünde anlam vermediğim bir bakış geçti. Benim gözlerim de olan bir bakış. Bu bakışın adı özlemdi. Sanki birini özlüyormuş gibi bakıyordu. Tıpkı benim gibi...

Kimdi özlediği acaba, ya da kimi bekliyordu bu kadar? Beklenen gelir miydi bir gün? Beklenen yıllar geçse de gelir miydi?

12 yıl geçmişti bu yeterli bir süre değil miydi? Daha ne kadar beklemeliydim bilmiyorum ama Emir'in bir gün geleceğini biliyordum. Çünkü bana söz vermişti ve Emir verdiği sözü her zaman tutardı. Bende ona söz verdiğim gibi umutlu bir şekilde onu bekliyordum.

Hoca cümlesini bitirince başımı Emir'den çevirdim ve hocaya baktım. Hoca tekrardan konuşmaya başlayınca ona döndüm.

"Evet yeni gelen arkadaşlarımız Berfu ve Emir bizim okulumuzun bir geleneği vardır. Her hafta sınıftan 2 kişi grup olup sosyalleşmek için yemek yerler. Siz yeni geldiğiniz için sizin ikinizi bir grup yapıyorum."

Melisa'nın konuşmasıyla ona döndüm.

"Ama hocam. Olmaz."

"Neden Melisa?"

"Biz Emir'le çocukluktan beri arkadaşız. Biz bir grup olalım, Berfu ve Burcu da bir grup olsun."

Hoca kısa bir süre düşündükten sonra konuşmaya başladı.

"Tamam o zaman. Emir ve sen bir grup ol. Burcu ve Berfu da bir grup olsun."

Melisa mutlulukla gülümserken Emir konuşmaya başladı.

"Ben Berfu'yla grup olmak istiyorum hocam."

Melisa Emir'e döndü ve konuşmaya başladı.

"Emir ama..."

Emir Melisa'nın lafını böldü ve konuşmaya devam etti.

"Melisa, Berfu'yla olmak istiyorum dediysem Berfu'yla olmak istiyorumdur. Aması yok"

Melisa önüne dönerken hoca konuşmaya başladı.

"Tamam o zaman Berfu ve Emir bir grup, Melisa ve Burcu'da bir grup o zaman."

Melisa morali bozuk bir şekilde üflerken hoca konuşmaya devam etti.

"Bu arada yarın okula gelmiyorsunuz. Sadece okul yemeği var. Ona gideceksin. İstediğiniz yere gidebilirsiniz. Size kalmış. Sadece okul grubuna fotoğraf atmanız gerekiyor. Yarın hepinize iyi eğlenceler diliyorum ve şimdi başka bir konuya geçiyorum. Biliyorsunuz ki okulumuz her kış ayında kış balosu yapıyor. Bu yıl kış balomuz 15 Ocak da. 3 günümüz var. O yüzden gösteri için hazırlıklara başlıyoruz. Aranızda piyano çalan var mı?"

Sınıfta kısa bir sessizlik olduktan sonra yanımda Emir el kaldırınca ona döndüm. Kısa bir süre şaşırdıktan sonra hocanın konuşmasıyla tekrar hocaya döndüm.

"Emir o zaman diğer ders enstrüman odasına gel orada seni bir dinleyeyim."

"Tamamdır hocam."

Hoca Emir'e başını salladıktan sonra tekrar konuşmaya devam etti.

"Bir de kızlardan şarkı söylemesi için birini seçeceğiz. Bütün kızları dinleyeceğiz. O yüzden sınıftaki bütün kızlar sizde enstrüman odasına gelin. Diğer kalanlar bahçeye inebilirler."

Zil çalmasıyla hoca konuşmaya devam etti.

"10 dakika sonra enstrüman odasında görüşelim"

Hoca sınıftan çıkarken hemen kulaklığımı çıkardım ve 10 dakika boyunca şarkı dinledim. Zil çalınca kulaklığımı çıkardım ve ayağa kalkacağım sırada Emir'in konuşmasıyla ona döndüm.

"Hadi gidelim."

Şaşkın bir şekilde Emir'e döndüm.

"Bana mı dedin?"

"Sana bakarak konuştuğuma göre sana diyorum."

Emir ayağa kalkıp yürümeye başlayınca bende Emir'in arkasından şok içinde bakıyordum. Emir tahtanın önüne gelince bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Hadi seni bekliyorum."

Melisa'ya döndüğümde onun da Emir'e şok içinde baktığını gördüm. Hemen Emir'e döndüm ve şok içinde bakakaldığım sırada Emir tekrar konuştu.

"Enstrüman odasının yerini biliyorsun herhalde gelmediğine göre"

Hemen konuşmaya başladım.

"Bilmiyorum."

"E hadisene"

Koşarak Emir'in yanına gittim ve konuşmaya başladım.

"Hangi katta olduğunu söylesen bulurum ben."

"Aynı yere gidiyoruz. Ayrı ayrı mı gidelim?"

"Doğru. Beraber gidelim o zaman."

Emir yürümeye başlayınca bende onun peşine takıldım ve beraber yürümeye başladık. Emir'le birlikte sınıftan çıkınca bazı kızların şok içinde baktığını gördüm. Kızların konuşmalarını dinlemeye başladım.

"Oha Emir bu kızla neden yan yana?"

"Sevgililer mi yoksa?"

"Melisa'ya ne olacak?"

"Emir yanında kız istemezdi. Aşık mı oldu bu yeni kıza acaba?"

Kızarın konuşmaları devam ederken biz Emir'le aşağı kata indik.

Kızlar neden böyle konuşmuşlardı? Emir neden ilk günden benim yanımda olmuştu? Hani Melisa'yla arkadaştı? Acaba benim küçüklüğümdeki Emir miydi? O yüzden mi iyi davranıyordu?

Kafamdaki sorular devam ederken Emir konuşmaya başladı.

"Bir şey mi diyeceksin? Neden öyle bakıyorsun"

Nasıl bakıyordum ki? Düşünürken çok mu bakmıştım acaba?

"Nasıl bakıyorum ki?"

"Bir şey diyecekmiş gibi bakıyorsun?"

"Kafamda bir soru var. Ondan öyle bakmışımdır"

"Ne sorusuymuş?"

"Boşver önemli bir şey değil"

Emir uzun bir süre bana baktıktan sonra önüne döndü ve yürümeye devam etti. Bende Emir'in peşinden yürüyeceğim sırada birinin çarpmasıyla tam yere düşeceğim sırada Emir beni tuttu. Bu çocuk superman falan mıydı?

Emir'den uzaklaştığımda bana çarpan kişiye baktım. Tam tahmin ettiğim kişiydi. Melisa.

Melisa bana bakarak konuşmaya başladı.

"Pardon yanlışlıkla oldu"

Melisa koluma çarparak benden uzaklaştığında Emir Melisa'ya döndü ve konuşmaya başladı.

"Senin yanlışlıkla yaptığın şeyleri ne kadar isteyerek yaptığını çok iyi bilirim Melisa."

Melisa Emir'e döndü ve konuşmaya başladı.

"Ne oluyor sana Emir. Neden bu kızı koruyorsun? Yoksa geçmiş yüzünden mi? Geçmişte onu kaybettin diye bu kızı da mı kaybetmek istemiyorsun?"

Emir kimi kaybetmişti ki? Kaybettiği kişi kimdi de Melisa böyle demişti?

Kafamda sorular devam ederken Emir'in bağırmasıyla yerimde sıçradım.

"Kapa çeneni Melisa. Sen ne hakla benim geçmişim hakkında konuşuyorsun?"

"Yalan mı? Geçmişte o kızı kaybettin diye şimdi bu kızı da kaybetmek istemiyorsun? Vicdanını rahatlatmak istiyorsun."

"Keşke sende o kıza yaşattıkların için azıcık vicdan azabı çeksen. Ama sen kalpsizin tekisin."

Melisa'nın gözleri dolmuştu. Emir gerçekten ağır konuşmuştu. Melisa daha fazla dayanamayıp tuvalete koşarken bende Emir'e baktım. O kadar sinirliydi ki.. Sanki geçmişte kaybettiği kişi için geçmişte çok ağlamıştı da artık gözyaşları kendini sinire bırakmıştı.

Emir bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Enstrüman odası şurada hadi gidelim."

Bütün okul Emir'e ve bana bakarken bizde enstrüman odasının kapısına geldik ve içeri girdik.

İçeri girip önlerde bir yere oturduktan sonra kısa bir süre hocanın gelmesini bekledik. Hoca gelince yerine oturdu ve sınıfa döndü.

Kısa bir süre sınıfa baktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Melisa ve Burcu nerede?"

Arkada biz kız konuşunca hoca ona döndü.

"Tuvaletteler hocam. Gelirler şimdi."

Kız cümlesini bitirince kapı çaldı. Melisa ve Burcu sınıfa girdi ve hocaya döndü.

"Özür dileriz hocam"

"Tamam oturabilirsiniz."

Melisa benim yanıma otururken Burcu da onun yanına oturdu. Melisa oturur oturmaz bana eğildi ve konuşmaya başladı.

"Sana bu yaşattıklarını çok kötü ödeteceğim."

Melisa önüne dönerken bende Melisa'ya baktıktan sonra önüme döndüm. Bir şey yapar mıydı? Bence yapardı.

Korkuyla önüme döndüğümde hoca konuşmaya başladı.

"Evet Emir ilk önce seni dinleyelim."

Emir ayağa kalktı ve piyanonun başına oturdu. Hemen sonra hocaya döndü ve konuşmaya başladı.

"Hocam ben piyano çalmaya başladığımda ilk çaldığım şarkıyı çalacağım."

"Tamamdır Emir. Şarkının adı ne?"

"The song for my brother"

"Tamam başlayabilirsin"

Emir elini piyanonun üstünde gezdirdikten sonra çalmaya başladı. Notalar kulağımı doldururken şarkıyla huzur bulduğumu hissettim. Bu şarkı beni yıllar önceye götürmüştü. O ilk Emir'i gördüğüm ana, ilk konuştuğumuz ana, ilk bana kar tanesi dediği ana gittim. O duyguları tekrar yaşadım. Bunun adı özlemek miydi? Özlemek böyle bir şey miydi? Yıllar sonra ilk defa bugün özlediğimi fark etmiştim.

Sende özledin mi kar tanesi? Özlediğin kişiyi bekliyor musun? Onu her şarkıda hissediyor musun? Her camdan baktığında, her dışarı çıktığında onu görmek istiyorsun değil mi? Seni anlıyorum kar tanesi. Oysa beklenen kişi bu kadar beklediğimizi bilse yine bizi aramaz mıydı? Onu bu kadar özlediğimizi bilse gelmez miydi?

Emir şarkısını bitirince hoca Emir'e döndü ve konuşmaya başladı.

"Çok güzel Emir. Piyano için seni seçiyorum. Yerine geçebilirsin."

Emir yanıma otururken hoca konuşmaya devam etti.

"Evet şimdi şarkı için birini seçelim. Liste sırasına göre gelebilirsiniz.

En arkadan bir kız gelip şarkı söylerken bende hepsini dinlemeye başladım.

(1 SAAT SONRA)

Diğer kişi sahneden inerken hoca konuşmaya devam etti.

"Son 2 kişi kaldı. Melisa gelebilirsin."

Melisa sahneye çıkıp şarkısını söylemeye başladı. Seçtiği şarkı "Hande Yener- alt dudak" şarkısıydı. Melisa kısa bir süre şarkısını söyledikten sonra sahneden indiğinde hoca konuşmaya başladı.

"Evet son olarak sıra sende Berfu"

Ben sahneye çıkarken hoca bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Hangi şarkıyı söyleyeceksin Berfu."

"Ben bu aralar çok dinlediğim Perdenin Ardındakiler grubunun Her gece şarkısını söylemek istiyorum."

Hoca şarkının nakaratını açarken hemen şarkıyı söylemeye başladım.

"İçimde bir yerlerde saklı bir şarkım var Duyamadım onu Duyamadım onu

Göz çukurlarından hüzünler kalbine dayanmış göremedim onu göremedim onu

Üzülme, geçer dediler O artık iyi dediler Düşüyormuş tutamadım onu

Üzülme, geçer dediler o artık iyi dediler Düşüyormuş tutamadım onu"

Şarkını nakarat kısmı gelince söyleyemeye başladığım sırada Emir'le göz göze geldik.

"Her gece baş ucumda

Gülüşlerin aklımın ucundan geçer

Yıllar geçer

Ben sende kalırım"

Emir'le göz göze geldiğimde bakışlarında anlam veremediğim bir bakış vardı. Hangi duyguyu hissedeceğini bilmiyormuş gibiydi. Bana öyle bir bakıyordu ki... Bakışlarında öyle bir sır vardı ki o sırrı çözmek çok zordu. Ama ben zoru severdim. Ben Emir'in gözünde ki sırrı çözmek istiyordum ama Emir bir kapalı kutuydu onu açmak çok zordu. Ne kapatmıştı onu bu kadar? Ne yaşamıştı da bu kadar kapanmıştı?

Aklımda bir sürü soru olsa da tek bir soru kafamda bas bas bağırıyordu. "Bu Emir geçmişimdeki Emir olabilir miydi?" Gerçekten geçmişteki Emir miydi? Bizi kader veya tesadüf bir araya getirmiş midir? Ona sormak istiyordum ama soramıyordum. Yeni tanıştığım birine geçmişini sormak saçma olurdu. Ne diyecektim "eskiden Berfu adında birini tanıyor musun?" mu? Çok saçma olurdu. Bir süre daha sormamaya karar verdim ve kafamdaki soruları susturdum.

Şarkı biterken hoca bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Bravo Berfu. Şu zamana kadar dinlediğim en güzel sesti. Seni seçiyorum. Zaten Emir'le bir grupsunuz. Yarın yemekte konuşursunuz. İstediğiniz şarkıyı seçebilirsiniz. Piyanoya çalışın. Siz provalara başlayın."

Ben şok içimde kalırken hoca Emir'e döndü ve konuşmaya devam etti.

"Emir evinde piyano var mı?"

"Var hocam"

"O zaman Berfu sizin eve gelsin orada çalışın. Ertesi günü de okulda sizi dinlerim. Yarın lütfen çok çalışın ve halledin çocuklar. Son 3 gün kaldı."

Emir konuşmaya başladı

"Tamamdır hocam Berfu'yla biz konuşuruz. Kolay bir parça seçersek yarın biter."

Emir hemen sonra bana döndü ve konuşmaya devam etti.

"Sana uyar değil mi Berfu?"

Emir'e döndüm ve konuşmaya başladım.

"Uyar"

Hoca bize gülümsedikten sonra salondaki diğer öğrencilere döndü ve konuşmaya başladı.

"Evet çocuklar müdürden izin aldım. Çantalarınızı alıp çıkabilirsiniz. Aşağıdaki arkadaşlarınıza da söylersiniz. Ben de çıkıyorum"

Bütün sınıf "Tamam" dedikten sonra hoca enstrüman odasından çıktı. Melisa ve Burcu bana sert bir bakış attıktan sonra ayağa kalktı ve onlarda odadan çıktı. Bütün sınıf da arkasından çıkarken Emir'le biz odada tek kalmıştık.

Son kişide odadan çıkınca Emir bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Yarın benim evime gelirsin değil mi? Çalışmak için"

"Yetimhane müdürümden izin almam gerekiyor."

"İzin verir değil mi? "

"Verir herhalde. Arzu abla beni sever okul için izin verir"

"Tamamdır o zaman"

Emir kısa bir süre bekledikten sonra konuşmaya devam etti.

"Yarın yemek yiyeceğiz. Benim bildiğim bir yer var oraya gideriz. Ben seni yetimhanenin kapısından alırım."

"Tamam yetimhanenin adresini atarım sana"

"Numaram var mı sende? Yani gruba eklediler mi?"

"Eklemediler."

"Sen telefonunu ver ben numaramı yazarım."

Telefonumu Emir'e uzattım. Emir telefonun elimden aldı ve numarasını girdikten sonra bana geri uzattı. Bende numarayı "Emir" diye kaydettikten sonra Emir'e döndüm ve konuşmaya başladım.

"O zaman ben gideyim artık."

"Tamam yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

Kapıya doğru ilerledim ve kapıdan çıkıp sınıfa gittim. Sınıftan çantamı aldım ve okulun bahçesine indim. Okulun bahçesine inince telefonumu çıkardım ve Arzu ablayı aradım. Telefon ikinci çalışında açılınca Arzu abla konuşmaya başladı.

"Efendim Berfucum"

"Arzu abla bugün bizi erken çıkardılar. Ben nasıl geleceğim?"

"Berfucum bizim bir cenaze çıktı. Oraya gidiyorum şimdi. Ben seni unuttum tamamen."

"Sorun değil Arzu abla. Başın sağolsun. Ben otobüsle gelirim."

"Şey yapalım ben sana tarif edeyim..."

Arzu abla uzun uzun yolu tarif ettikten sonra telefonu kapattı. Bende durağa doğru yürümeye başladım.

Durağa doğru yürürken Arzu ablanın dediklerini düşünmeye başladım ama çoktan unutmuştum. Tekrar rahatsız edemezdim. Bir şekilde bulurdum herhalde değil mi?

Okuldan çıkınca sağa mı sola mı dönecektim? Sağ mıydı? Yok ya soldu. En sonunda sağa girmeye karar verdim ve sokağa girdim. Sokağa girince girdiğime pişman olmuştum. Karanlık boş bir sokaktı. Boşsa hemen hızlıca karşı caddeye geçirebilirdim değil mi?

Adımlarımı hızlandırdım ve hızlıca yürümeye başladım. Arkamdan ayak seslerinin gelmesiyle arkama döndüm. Allah kahretsin bir kişi peşimden geliyordu. Adımlarımı hızlandırdığımda arkamdan bir ses geldi.

"Hey baksana"

Koşmaya başladığımda arkamdan adamımda koştuğunu hissedebiliyordum. Arkamdan bir elin beni tutmasıyla çığlık attım. Çocuğa döndüğümde çocuk çığlık atmamla birlikte konuşmaya başladı.

"Sakin ol sakin ol akbilini düşürdün onu vermek için geldim."

Çığlığım yavaş yavaş küçülürken çocuk tekrar konuşmaya devam etti.

"Korkuttuysam özür dilerim. Akbilini düşürdüğün için gelmiştim"

Sakinleşmeye çalışarak konuşmaya başladım.

"Y-yok k-korkmadım."

Çocuk akbili bana uzattığında elinden aldım ve konuşmaya devam ettim.

"T-teşekkür e-ederim."

"Önemli değil. Bu arada bu sokak tenhadır. Ne işin var burada."

"Otobüs durağını arıyordum. Ama buraya girdim yanlışlıkla."

"Bu sokak tenhadır. Buradan gidemezsin düz gitmen gerekiyordu."

"Yolu karıştırdım. Sola mı girmem gerekiyordu?"

"İstersen durağa kadar eşlik edebilirim. Bizim okuldasın herhalde."

Okulun yerini göstererek konuşmaya başladım.

"Şuradaki okul"

"Evet. Bende o okuldayım"

Arkadan gelen sesle o tarafa döndüm.

"BERFU!"

Arkamdan gelen sesin tanıdıklığıyla arkamı döndüm.

"Emir?"

Emir koşarak yanıma geldiğinde konuşmaya devam ettim.

"Ne işin var burada?"

Emir hemen konuşmaya başladı.

"Asıl senin ne işin var burada? Bu sokak tehlikeli bilmiyor musun? Sokağa girdiğini görünce bir de çığlık atınca peşinden geldim. "

"Yanlışlıkla girdim. Ben buraları çok bilmiyorum."

Arkamdaki çocuğun konuşmasıyla ona döndüm.

"Akbilini düşürmüştü bende onu getirdim şans eseri denk geldik."

Emir onu duymazdan gelip tekrar bana döndü.

"İyisin değil mi?"

"İyiyim merak etme"

Çocuk tekrar konuşunca tekrar ona döndüm.

"Ben seni otobüs durağına bırakayım."

Ben tam konuşacağım sırada Emir konuşmaya başladı.

"Gerek yok Furkan ben arabayla bırakırım."

"Sen Melisa'yla görüşürsün diye düşünmüştüm."

"Melisa'yla görüşecek bir şeyimiz yok. Sadece babalarımız arkadaş onun dışında aramda bir şey yok"

Adının Furkan olduğunu öğrendiğim çocuk konuşmaya devam etti.

"Peki. Berfu'yla nereden tanışıyorsun?"

"Okuldan"

"Sen okuldan pek kimseyle konuşmazsın."

"Berfu okula yeni geldi. Bizde iyi anlaştığımız için konuşuyoruz. Hem bu seni ilgilendirmez. Şimdi yoluna bakabilirsin."

Çocuk Emir'i umursamadan bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Okulda görüşürüz o zaman Berfu. Tanıştığıma memnun oldum. Bir daha yanlış sokaklara girme"

Çocuk bana gülümserken bende ona gülümsedim ve konuşmaya devam ettim.

"Teşekkürler Furkan. Bende tanıştığıma memnun oldum. Bir dahakine daha dikkatli olacağım."

Çocuk gülümsedi ve göz ucuyla Emir'e baktıktan sonra arkasını döndü ve yürümeye devam etti.

Emir'e döndüğümde çocuğa sert bir şekilde bakıyordu. Acaba çocukla ne gibi bir anlaşmazlığı vardı?

Kısa bir süre çocuğa baktıktan sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Ben seni bırakayım arabayla."

"Teşekkür ederim. Otobüs durağına bıraksan oradan giderim."

"Gideceğin yere kadar bırakayım. Sorun değil."

Emir yürümeye başlayınca bende peşinden yürüdüm. Okulun önüne gelince siyah bir arabanın kapısının açılmasıyla Emir arabanın içine girdi. Bende onun arkasından bakıyordum. Arabaya girmek ve girememek arasında kararsız kaldığım sırada arabadan Emir kafasını uzattı.

"Neyi bekliyorsun?"

"Şey geliyorum."

Emir arabada geri yerine oturunca bende arabaya bindim. Arabaya binince Emir yanında bir çocuğun olmasıyla çocuğa şaşkın bir şekilde bakıyordum.

Kısa bir süre sonra araba kapanıp hareket edince öndeki şoför konuşmaya başladı.

"Nereye gidiyoruz Emir Bey?"

Emir bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Nereye gidiyorsun?"

Yetimhanenin adresini şoföre tarif ettikten sonra önüme döndüm.

Kısa bir süre sonra Emir konuşmaya başladı.

"Bu arada Mehmet en yakın arkadaşım."

Mehmet'e döndüm ve gülümseyerek konuşmaya başladım.

"Memnun oldum Berfu bende."

"Bende memnun oldum Berfu."

Mehmet kısa bir süre sonra Emir'e döndü ve kısa bir bakış attıktan sonra önüne döndü.

Kısa bir sessizlik olduktan sonra Mehmet konuşmaya başladığında ona döndüm.

"Emir'le okulda mı tanıştınız?"

"Evet bugün geldim okula. Okulda tanıştık. Sen hangi sınıftasın? Emir'in yanında seni hiç görmedim."

"Ben bu okulda değilim. Başka bir okulda okuyorum."

"Pardon ben seni bu okulda zannetmiştim."

"Sorun değil. Sen neler yapıyorsun?"

"Okula gidip geliyorum farklı bir hayatım yok"

"Nerede otuyorsun?"

"Ben yetimhanede kalıyorum."

"Aa özür dilerim bilmiyordum. Annen baban öldü mü?"

"Annemi 12 yıl önce kaybettim."

Emir hemen konuşmaya başladı.

"Baban?"

"Babamla görüşmüyoruz."

"Neden?"

Emir'in bu ani sorusuna şaşırsam da konuşmaya devam ettim.

"Onun hakkında konuşmak istemiyorum."

Emir kısa bir süre kaşlarını çattıktan sonra başını camdan dışarıya uzattı. Bende başımı camdan dışarıya uzattım ve dışarıyı izlemeye başladım.

Uzun bir süre sonra araba durunca yetimhaneye geldiğimiz anladım. Hemen Emir'e döndüm ve konuşmaya başladım.

"Teşekkür ederim bıraktığın için"

"Önemli değil bir dahakine yolu öğren"

Emir'e gülümsediğimde kapı açılırken Emir konuşmaya başladı.

"Yarın için haberleşiriz. Akşam yazarım."

"Tamamdır."

Arabadan inerken Mehmet'e gülümsedim. O da bana gülümserken arabadan indim ve yetimhanenin kapısından içeri girdim. Ben yetimhaneye girince araba uzaklaştığında bende binaya doğru yürümeye başladım.

Binaya girince odanın olduğu kata çıktım ve üstümü değiştirip yatağıma uzandım. Merve ve Eylül daha gelmediği için uyumaya karar verdim. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken kendimi uykuya teslim ettim.

(2 SAAT SONRA)

Eylül ve Merve'nin sesiyle gözlerimi yavaş yavaş açtım.

"Berfu hadi kalk"

Gözlerimi açınca Eylül ve Merve'ye döndüm ve konuşmaya başladım.

"Noldu?"

"Yemek yiyeceğiz."

"Ve sana anlatacağımız dedikodular var."

Merve Eylül'ün cümlesini tamamlarken konuşmaya başladım.

"Merakla bekliyorum."

"Senin de bize anlatacağım dedikodular vardır belki"

"Yani var gibi"

Gülerek yataktan kalktım ve yatağın üstünü örttükten sonra aşağı indik.

Tabaklarımıza yemeklerinizi aldıktan sonra masaya oturduk ve yemeklerimizi yedik.

Uzun bir süre yemek yedikten sonra tabaklarımızın içini çöpe boşalttıktan sonra yukarı çıktık. Eylül ve Merve, Merve'nin yatağının üstüne otururken bende kendi yatağıma oturdum. Hemen sonra Merve konuşmaya başladı.

"Hadi anlatmaya başla Berfu"

"İlk önce siz"

"Tamam ilk ben o zaman. Sonra Eylül, sonra sen"

"Tamamdır"

Merve uzun bir süre sevgilisi ve onun eski sevgilisinin gelmesini anlatırken arada sinirleniyor sonra sevgilisinin onu desteklediği için arada da mutlu oluyordu. Uzun bir süre anlattıktan sonra bu sefer Eylül anlatmaya başladı. O da sevgilisinin ona aldığı hediyeyi gösterdi. Onun bu mutluluğunu görmek beni mutlu etmişti. Aldığı hediyeye sürekli bakıyor ve mutlu oluyordu. Mutluluğuna Merve ve ben eşlik ettik. Eylül hediyeyi uzun uzun gösterdikten sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Evet Berfucum sıra sende."

Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.

"Sınıfımda Emir adında biri var."

"Ne!"

"Ne! O Emir mi yani geçmişindeki"

"Bilmiyorum ama içimden bir ses o olduğunu söylüyor."

"Detayları anlatsana."

Kızlara uzun uzun her şeyi anlattım. Bütün detaylarına kadar anlattıktan sonra Merve konuşmaya başladı.

"Bence o ama emin olamıyorum."

"Bende emin olamadım Berfu. Ama oysa yıllar sonra karşılaştığım demek oluyor bu."

Hemen konuşmaya başladım.

"Bilmiyorum kızlar. Ama bir yanım geçmişimden Emir derken bir yanım o değildir diyor."

"Peki oysa?"

"Oysa onu asla bırakmayacağım."

"Peki bileğine baktın mı mor kurdele var mı?"

"Bilmiyorum uzun kollu kazak giymişti. Göremedim."

"Yarın buluşunca baksana"

"Bakacağım"

"Peki yazdı mı sana?"

"Daha yazmadı. Mesaj bekliyorum."

"Kızım çok romantik yemek yiyeceksiniz. Baloda da eş olmuşsunuz ve beraber baloya gideceksiniz. Bence bunlar bir tesadüf değil. Kader."

Gözüm masanın üstündeki Emir'le albümümüze kaydı. Gerçekten kader bizi bir araya getirmiş miydi? Kar tanesi ve şimşek kavuş muydu? Ama ya öyle değilse ya sonra hayal kırıklığına uğrarsam?

Merve'nin konuşmasıyla kafamdaki düşünceleri kenara ittim.

"Sorsan o musun diye"

Eylül hemen cevap verdi.

"Çok saçma olur."

Eylül'e kafamı salladım.

"Evet çok saçma olur. Eğer o değilse deli falan olduğumu düşünebilir. Bir de daha yeni tanıştık hemen böyle bir soru sormak saçma olur."

"O zaman kaderin size çizdiği yoldan gideceksiniz."

Hemen konuşmaya başladım.

"Ya o yolda ayrılık varsa ben onu bir daha kaybetmek istemiyorum kızlar. Sorsam soramıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum."

"Akışına bırak Berfu. Emin ol yıllar sonra sizi kader birleştirdiyse birbirinizi tanımanızı da sağlar."

Eylül cümlesini bitirince telefonumun ötmesiyle telefonumu elime aldım. Mesaj Emir'dendi.

Mesajın üstüne tıkladım ve okumaya başladım.

EMİR: "Selam Berfu. Ben Emir. Yarın yemek için yazmıştım. Müsait misin?"

"Selam Emir. Müsaitim."

EMİR: "Yarın saat 9.00 sana uygun mu yemek için?"

"Bana fark etmez."

EMİR: "Okul saatleri içinde mi görüşmeliyiz?"

"Yani yetimhane müdürümle daha konuşamadım ama öyle izin verir. Yani 15.00'da yetimhaneye gelmem gerekiyor."

EMİR: "O zaman 9.00'da seni yetimhanenin kapısından alırım yemek yeriz sonra benim evime geçeriz. Piyano çalışırız. Birde hangi şarkıyı seçeceğimize karar vermeliyiz."

"Tamam bana uyar. Ben sabah birazcık şarkı araştırırım."

EMİR: "Bende araştırırım. O zaman yarın 9.00'da seni yetimhanenin kapısından alırım."

"Tamamdır. Teşekkür ederim."

EMİR: "Ne için?"

"Yanımda olduğunu için"

EMİR: "Nerede teşekkür etmen gerektiğini öğrenmişsin"

Gülmeye başladığım sırada yazmaya devam ettim.

"Öğrettiğin için teşekkür ederim."

EMİR: "Bir an öğrettiğin için özür dilerim diyeceksin sandım"

"Nerede teşekkür edeceğimi biliyorum Nerede özür dileyeceğimi de. Bu arada sen bana çarpmıştın. Yani orada özür dilemem gerekmiyordu."

EMİR: "Bunu seninle tartışmayacağım."

"Hep aynı cümleyi kuruyorsun."

EMİR: " Çünkü seninle bu konuyu tartışırım işin içinden çıkamayacağımızı biliyorum."

"Çünkü bu konuyu benimle tartışsan benim kazanacağımız biliyorsun."

EMİR: "Bu konuyu senle şimdi konuşursam sabaha kadar uyuyamayız. O yüzden yine söylüyorum bunu seninle tartışmayacağım."

Gülümsediğim sırada yazmaya devam ettim.

"O zaman tartışmayalım. Ama bir gün tartışacağız ve sen bana çarptığını kabul edeceksin. Şimdilik iyi geceler Emir."

EMiR: "Bir gün gelecek ve bizim tartışacak çok konumuz olacak. Ama şimdilik iyi geceler Berfu."

Emir'in yazdığına anlam vermemiştim. Ne tartışacaktık ki başka?

Kısa bir süre telefonuma baktıktan sonra telefonu masanın üstüne bıraktığım sırada Eylül ve Merve konuşmaya başladı.

"Aşıksın, Aşıksın, Aşıksın, Sen aşıksın arkadaş"

Eylül ve Merve İbrahim Tatlıses'in aşıksın şarkısını söylerken onlara ters ters bakarak konuşmaya başladım.

"Saçmalamayın kızlar"

Merve Eylül'e döndü ve konuşmaya devam etti.

"O sırıtışı bir tek ben mi gördüm?"

"Bende gördüm."

Eylül ve Merve aralarında gülerken sinirli bir şekilde kızlara baktım ve konuşmaya başladım.

"Kızlar sinirleniyorum ama"

"Tamam tamam Mervecim susar mısın sinirleniyor kız"

Merve Eylül'e bakarak konuşmaya başladı.

"Sende konuşuyordun."

"Ben hiç konuşmadım."

Eylül'e döndüm ve konuşmaya başladım.

"Aşıksın aşıksın diyen de bendim zaten değil mi Eylülcüm?"

"Tamam ya şu an bunu tartışmayalım. Berfu ciddi ciddi bir şey diyeceğim şimdi. Kalbinin sesini dinle. Eğer sormak istiyorsan sor. Sevmek istiyorsan sev çünkü hayat çok kısa yarınımız ne olacak bilmiyoruz. O yüzden gönlünce yaşa. Öyle bir yaşa ki çok mutlu ol. Hayat bile şaşırsın bu kadar mutlu olduğuna."

Eylül'e anlamlı bir şekilde bakarken Merve konuşmaya başladı.

"Çok anlamlı konuştun ağlayasım geldi."

Eylül Merve'ye döndü ve konuşmaya başladı.

"Harbiden ha çok duygusal konuştum. Berfu en son bize bir k-drama izletmişti ondan öğrendim herhalde böyle cümleleri"

Kızlarla güldüğümüz sırada Merve konuşmaya devam etti.

"Yazar olacak kızsın var ya Eylül"

Eylül saçlarını savurarak konuşmaya devam etti.

"Ay teşekkür ederim."

Kızlarla birlikte gülüştüğümüz sırada kapının sert bir şekilde açılmasıyla o tarafa döndük. Tam tahmin ettiğim gibi gelen Yeşim'di.

"Bu ne ses ya gülüşmeniz kapının dışından geliyor."

Eylül konuşmaya başladı.

"Kusura bakma Yeşimcim ama mutluluğumuzu sen bile bozamazsın".

"Sizde benim mutluluğumu bozmayın o zaman. Yatacağım sessiz olun."

"Tamam uyu."

Yeşim yatağına ilerlerken Eylül bize döndü ve konuşmaya başladı.

"Hadi kızlar bizde uyuyalım sabah erken kalkacağız."

Hemen konuşmaya başladım.

"İyi geceler o zaman"

Eylül ve Merve aynı anda iyi geceler dedikten sonra yataklarına yattılar bende yatağıma uzandığım sırada tavanı izleyerek düşünmeye başladım.

Bu Emir geçmişimdeki Emir olabilir miydi? Kader bizi bir araya getirmiş miydi? Şimşek ve kar tanesi gerçekten kavuşmuş muydu? Bu soruların cevabını bilmiyordum ama eğer bu Emir küçüklüğümdeki Emir ise beni hala hatırlıyor mudur? Beni unutmuş mudur?

Kafamdaki sorular devam ederken gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı. Gözlerim kapanırken aklımdan Emir'in bana yıllar önce söylediği cümleler geçti ama tek bir tanesi aklımda takılı kaldı. "Umutlu ol" Emir için umutlu olacaktım. Ben Emir'e söz verdiğim gibi her zaman umutlu kalmıştım. Onun için hep de kalacaktım. Onunda umutla beklediğini biliyordum. Çünkü Berfu'nun Emir'i hiçbir zaman umudunu kaybetmezdi.

Sana hep dediğim gibi kar tanesi. Umutlarımız olmazsa bizde olmazdık. Umutlar bizi her zaman hayatta tutardı. O yüzden umudunu asla kaybetme. Şu an bile umutların için ayakta durduğuna eminim. Ayakta durduğun için teşekkür ederim kar tanesi. Kimse teşekkür etmese bile ben ederim. İyi ki ayaktasın ve umarım asla yere düşmezsin. Yere düşsen bile sorun değil. Yere düşmeden kalkmayı öğrenemezdik değil mi? Yere düşsen bile ayağa kalkmak için umutlu ol. Umutların her zaman seninle olsun. Gölgelerimiz gibi. Gölgelerimiz bizim umutlarımız gibi her zaman yanımızda olsun.

 

(EMİR'İN ANLATIMIYLA)

Berfu'yla konuşmamızdan sonra kulaklıklarımı taktım ve müzik dinlemeye başladım. Kısa bir süre sonra edebiyat hocası gelip ders anlatmaya başlayınca Berfu'yu izlemeye başladım.

Geçmişimdeki Berfu olabilir miydi? Bütün beynim bu soruyu bağırırken beynimi susturmaya çalışıyordum.

Kısa bir süre sonra önüme döndüm ve müzik dinlemeye devam ettim. En sevdiğim ses kulaklarımı doldururken gözlerimi kapattım. 'The song for my brother' piyano sesi kulaklarıma gelirken sesi fulledim ve notaları dinlemeye başladım.

İlk çaldığım piyano şarkısıydı. Kar tanesinden ayrıldıktan sonra uzun süre kendime gelememiştim. Sonra onu düşünmemek için piyano çalmaya başlamıştım.

İzlediğim bir dizide çalan şarkıyı çalmaya başlamıştım. Sonra piyano çalmayı ilerletmiş ve şuan iyi bir şekilde piyano çalıyordum. Ama piyano çalmayı bilmek yerine kar tanesiyle sohbet etmek isterdim. Ama her zaman dediğim gibi "Hayat bizim isteklerimizden oluşmuyordu."

Kısa bir süre sonra arkamdan birinin dokunmasıyla kulaklıklarımı çıkardım. Arkama döndüğümde bana dokuna kişinin hoca olduğunu gördüm. Hocaya döndüğümde hoca konuşmaya başladı.

"Emir ders anlatıyorum. Sen burada müzik mi dinliyorsun?"

"Sorun olmaz diye düşünmüştüm hocam."

"Sorun olur Emir. Ben ders anlatırken dinlemesen bile dinliyormuş gibi yapmak zorundasın"

"Tamam hocam"

Kulaklıklarımı kutusuna koyduktan sonra hocaya döndüm.

"Oldu mu hocam?"

"Oldu"

Hoca tahtaya doğru yürümeye başladı ve dersi anlatmaya devam etti.

Kısa bir süre Berfu'nun bana baktığını hissedince ona döndüm. Siyah gözlerine baktığım sırada hoca konuşmaya başladı.

"Ümit Yaşar'ın çok sevdiğim bir cümlesi var. 'Sana en muhtaç olduğum şu anda gel. Yaşamak olsan da gel ölüm olsan da gel.'"

Berfu'yla birbirimize bakarken o an Berfu'nun gözünde çok tanıdık bir bakış geçti. Benim gözlerim de olan bir bakış. Bu bakışın adı özlemdi. Sanki birini özlüyormuş gibi bakıyordu. Tıpkı benim gibi... Kimdi özlediği acaba, ya da kimi bekliyordu bu kadar? Beklediğimiz kişiler bir gün gelir miydi? Yıllarca veya bir ömür beklesek de gelirler miydi?

12 yıl geçmişti bu yeterli bir süre değil miydi? Daha ne kadar beklemeliydim bilmiyorum ama Berfu'nun bir gün karşıma çıkacağını biliyordum. Acaba Berfu hala beni bekliyor muydu? Bana söz verdiği gibi hala umutlu bir şekilde bekliyor muydu? Belki de çoktan hayatına yeni birini almıştır. Bu düşünce kalbime ağrı girmesine sebep olurken hoca cümlesini bitirince Berfu başını çevirdi ve hocaya baktı.

Bende hocaya tekrar baktığımda hoca konuşmaya başladı.

"Evet yeni gelen arkadaşlarımız Berfu ve Emir bizim okulumuzun bir geleneği vardır. Her hafta sınıftan 2 kişi grup olup sosyalleşmek için yemek yerler. Siz yeni geldiğiniz için sizin ikinizi bir grup yapıyorum."

Melisa'nın konuşmasıyla Berfu'yla ikimiz ona döndük.

"Ama hocam. Olmaz."

"Neden Melisa?"

"Biz Emir'le çocukluktan beri arkadaşız. Biz bir grup olalım. Berfu ve Burcu da bir grup olsun."

Hoca kısa bir süre düşündükten sonra konuşmaya başladı.

"Tamam o zaman Emir ve sen bir grup ol. Burcu ve Berfu da bir grup olsun."

Melisa mutlulukla gülümserken konuşmaya başladım.

"Ben Berfu'yla grup olmak istiyorum hocam."

Melisa bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Emir ama..."

Melisa'nın lafını böldüm ve konuşmaya devam ettim.

"Melisa Berfu'yla olmak istiyorum dediysem Berfuyla olmak istiyorumdur aması yok"

Melisa önüne dönerken hoca konuşmaya başladı.

"Tamam o zaman Berfu ve Emir bir grup, Melisa ve Burcu'da bir grup o zaman."

Melisa üflerken hoca konuşmaya devam etti.

"Bu arada yarın okula gelmiyorsunuz. Sadece okul yemeği var. Ona gideceksin. İstediğiniz yere gidebilirsiniz. Size kalmış. Sadece okul grubuna fotoğraf atmanız gerekiyor. Yarın hepinize iyi eğlenceler diliyorum ve şimdi başka bir konuya geçiyorum. Biliyorsunuz ki okulumuz her kış ayında kış balosu yapıyor. Bu yıl kış balomuz 15 Ocak da 3 günümüz var. O yüzden gösteri için hazırlıklara başlıyoruz. Aranızda piyano çalan var mı?"

Sınıfta kısa bir sessizlik olduktan sonra elimi kaldırdım. Hoca bana baktı ve konuşmaya başladı.

"Emir o zaman diğer ders enstrüman odasına gel orada seni bir dinleyeyim."

"Tamamdır hocam."

Hoca başını salladıktan sonra tekrar konuşmaya devam etti.

"Bir de kızlardan bir şarkı söylemesi için birini seçeceğiz. Bütün kızları dinleyeceğiz. O yüzden sınıftaki bütün kızlar sizde enstrüman odasına gelin. Diğer kalanlar bahçeye inebilirler."

Zil çalmasıyla hoca konuşmaya devam etti.

"10 dakika sonra enstrüman odasında görüşelim"

Hoca sınıftan çıkarken hemen Berfu'ya döndüm kulaklığını çıkarmış telefonundan müzik açıyordu. Onu kısa bir süre izledikten sonra bende kulaklığımı çıkardım ve 10 dakika boyunca şarkı dinledim.

Zil çalınca Berfu kulaklığını çıkardığında kulaklığımı çıkarıp konuşmaya başladım.

"Hadi gidelim."

Berfu şaşkın bir şekilde konuşmaya başladı.

"Bana mı dedin?"

"Sana bakarak konuştuğuna göre sana diyorum."

Ayağa kalktım ve kapıya doğru yürümeye başladım. Tahtanın önüne gelince Berfu'nun gelmediğini anlayınca arkamı döndüm ve konuşmaya başladım.

"Hadi seni bekliyorum."

Berfu Melisa'ya kısa bir süre baktıktan sonra konuşmayınca konuşmaya devam ettim.

"Enstrüman odasının yerini biliyorsun herhalde gelmediğine göre"

"Bilmiyorum."

"E hadisene"

Berfu koşarak yanıma gelince konuşmaya başladı.

"Hangi katta olduğunu söylesen bulurum ben."

"Aynı yere gidiyoruz. Ayrı ayrı mı gidelim?"

"Doğru. Beraber gidelim o zaman."

Berfu'nun bu şapşal haline gülümsedim ve önüme dönüp yürümeye başladım. Berfu da peşimden gelince beraber yürümeye başladık. Koridora çıkınca birkaç kız grubunun konuşmalarını duydum.

"Oha Emir bu kızla neden yan yana?"

"Sevgililer mi yoksa?"

"Melisa'ya nolacak?"

"Emir yanında kız istemezdi. Aşık oldu bu yeni kıza acaba?"

Kızların boş konuşmalarına gözlerimi devirdim ve yürümeye devam ettim. Melisa bütün okula sevgili olduğunuzla ilgili dedikodu yaydığı için bütün okul bizi Melisa'yla sevgili sanıyordu. Bu kıza katlanamıyorum artık. Yıllar önce kar tanesini rezil etmişti. Şimdi de bu Berfu'yu rezil etmeye çalışıyordu.

Kızarın konuşmaları devam ederken Berfu'yla aşağı kata indik. Berfu'nun bana soru sorar gözlerle baktığını hissedince ona döndüm ve konuşmaya başladım.

"Bir şey mi diyeceksin? Neden öyle bakıyorsun"

Berfu soruma şaşırırken konuşmaya başladı.

"Nasıl bakıyorum ki?"

"Bir şey diyecekmiş gibi bakıyorsun?"

"Kafamda bir soru var? Ondan öyle bakmışımdır"

Kaşlarımı çattım ve konuşmaya başladım.

"Ne sorusuymuş?"

"Boşver önemli bir şey değil"

Ne sorusuydu acaba? Neden söylemiyordu?

Kafamdaki sorular devam ederken önüme döndüm ve yürümeye devam ettim.

Berfu'nun da peşimden geldiğini hissettiğim sırada Berfu'ya birinin çarpmasıyla üstüme düşeceği sırada belinden tuttum. Bu kız beni iyice superman yapmıştı.

Berfu benden uzaklaşınca Berfu'ya çarpan kişiye baktım. Tam tahmin ettiğim kişiydi Melisa.

Melisa Berfu'ya bakarak konuşmaya başladı.

"Pardon yanlışlıkla oldu"

Melisa Berfu'nun koluna çarpıp yürümeye devam ettiği sırada Melisa'nın arkasından konuşmaya başladım.

"Senin yanlışlıkla yaptığın şeyleri ne kadar isteyerek yaptığını çok iyi bilirim Melisa."

Melisa hemen bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Ne oluyor sana Emir? Neden bu kızı koruyorsun? Yoksa geçmiş yüzünden mi? Geçmişte onu kaybettin diye bu kızı da mı kaybetmek istemiyorsun?"

"Kapa çeneni Melisa. Sen ne hakla benim geçmişim hakkında konuşuyorsun?"

Bütün okul bizim etrafımıza toplanmıştı. Benim bağırmamla herkes sıçrayınca Melisa da bağırmaya başladı.

"Yalan mı? Geçmişte o kızı kaybettin diye şimdi bu kızı da kaybetmek istemiyorsun? Vicdanını rahatlatmak istiyorsun."

Bu kıza katlanamıyorum artık? Yıllar önce yaptığı şeyler doğruymuş gibi hala konuşmaya devam ediyordu.

Melisa'ya döndüm ve sert bir şekilde konuşmaya devam ettim.

"Keşke sende o kıza yaşattıkların için azıcık vicdana azabı çeksen. Ama sen kalpsizin tekisin."

Melisa'nın gözleri dolarken daha fazla dayanamayıp tuvalete koşarken sert bir şekilde boşluğa bakıyordum.

Yıllar sonra ilk defa bu kadar sinirli hissediyordum. Yılların birikmişliği sanki şimdi patlamıştı. Yıllarca yaşadığım her şeyin sinirini şuan içimden atmıştım.

Yıllarca kar tanesini bulamadığım için onu yalnız bıraktığım için ağlamıştım. Ama artık gözyaşlarım kalmamıştı ve gözyaşlarım yerini sinire bırakmıştı.

Melisa'ya bağırmak istemezdim ama yıllar önce kar tanesine yaşattıkları ve şimdi bu sözleri ona patlamama sebep olmuştu. Tabi ki de ondan özür dilemeyecektim. Çünkü o 12 yıl önce kar tanesine söyledikleri yüzünden özür dilememişti. Ben de şimdi ondan özür dilemeyecektim.

Sakinleşince Berfu'ya döndüm ve konuşmaya başladım.

"Enstrüman odası şurada hadi gidelim."

Bütün okul bize bakarken bizde enstrüman odasının kapısına geldik ve içeri girdik. İçeri girip önlerde bir yere oturduktan kısa bir süre hocanın gelmesini bekledik. Hoca gelince yerine oturdu ve sınıfa döndü. Kısa bir süre sınıfa baktıktan sonra konuşmaya başladı.

"Melisa ve Burcu nerede?"

Arkada biz kız konuşunca hoca ona döndü.

"Tuvaletteler hocam. Gelirler şimdi."

Kız cümlesini bitirince kapı çaldı. Melisa ve Burcu sınıfa girdi ve hocaya döndü.

"Özür dileriz hocam"

"Tamam oturabilirsiniz."

Melisa Berfu'nun yanına otururken Burcu da onun yanına oturdu. Melisa oturur oturmaz Berfu'nun kulağına eğildi ve bir şeyler söyledikten sonra önüne döndü.

Hoca konuşmaya başlayınca başımı hocaya çevirdim ve hocayı dinlemeye başladım.

"Evet Emir ilk önce seni dinleyelim."

Ayağa kalktım ve piyanonun başına oturdum. Hemen sonra hocaya döndüm ve konuşmaya başladım.

"Hocam ben piyano çalmaya başladığımda ilk çaldığım şarkıyı çalacağım."

"Tamamdır Emir. Şarkını adı ne?"

"The song for my brother"

"Tamam başlayabilirsin"

Elimi piyanon üstünde gezdirdikten sonra çalmaya başladım. Piyanonun tuşlarına bastıkça ve notaların sesini duydukça Şarkıyı ilk duyduğumda hissettiğim huzuru hissettim.

Bu şarkıyı her çaldığımda yıllar önceye gidiyordum. O ilk Berfu'yu gördüğüm ana, ilk konuştuğumuz ana, İlk ona kar tanesi dediğim ana gittim. O duyguları tekrar yaşadım. Bunun adı özlemek miydi? Özlemek böyle bir şey miydi? Yıllar sonra ilk defa bugün bu kadar çok özlediğimi fark etmiştim.

Şarkının son notasını çaldıktan sonra hoca bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Çok güzel Emir. Piyano için seni seçiyorum. Yerine geçebilirsin."

Ayağı kalkıp Berfu'nun yanına oturduğumda hoca konuşmaya devam etti.

"Evet şimdi şarkı için birini seçelim. Liste sırasına göre gelebilirsiniz."

En arkadan bir kız gelip şarkı söylerken bende hepsini dinlemeye başladım.

(1 SAAT SONRA)

Diğer kişi sahneden inerken hoca konuşmaya devam etti.

"Son 2 kişi kaldı. Melisa gelebilirsin."

Melisa sahneye çıkıp şarkısını söylemeye başladı. Seçtiği şarkı hande yener al dudak şarkısıydı. Melisa kısa bir süre şarkısını söyledikten sonra sahneden indiğinde hoca konuşmaya başladı.

"Evet son olarak sıra sende Berfu"

Berfu sahneye çıkarken ona baktım. Acaba hangi şarkıyı söyleyecekti?

Hoca Berfu'ya döndü ve konuşmaya başladı.

"Hangi şarkıyı söyleyeceksin Berfu."

"Ben bu aralar çok dinlediğim Perdenin ardındakiler grubunun her gece şarkısını söylemek istiyorum."

Hoca şarkının nakaratını açarken dona kalmıştım. Her gece şarkısı en sevdiğim şarkıydı. Acaba Berfu'nun da mı en sevdiği şarkıydı? Bu kadar tesadüf olabilir miydi?

"İçimde bir yerlerde saklı bir şarkım var duyamadım onu duyamadım onu

Göz çukurlarından hüzünler kalbine dayanmış göremedim onu göremedim onu

Üzülme, geçer dediler O artık iyi dediler düşüyormuş tutamadım onu

Üzülme, geçer dediler O artık iyi dediler düşüyormuş tutamadım onu"

Şarkını nakarat kısmı gelince Berfu söylemeye başladığında göz göze geldik.

"Her gece baş ucumda

Gülüşlerin aklımın ucundan geçer

Yıllar geçer

Ben sende kalırım"

Hangi duyguyu hissedeceğimi bilmiyordum? Bir yanım intikam diye bağırıyor, bir yanım bu Berfu'nun geçmişimdeki Berfu olduğunu söylerken bir yanım da Berfu'ya bağlanıyordu. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Kafam karmakarışıktı. Yıllar önce yaşadıklarım beni kapalı bir kutuya çevirirken tek istediğim kar tanesiydi. Kar tanesine her şeyi anlatmak istiyordum. Keşke şu an yanımda olsaydı. Ona her şeyimi anlatabilseydim. Keşke onunla saatlerce konuşabilseydim. Çünkü biliyordum benim kapalı kutumu açabilecek tek kişi kar tanesiydi.

Aklımda bir sürü soru olsa da tek bir soru kafamda bas bas bağırıyordu. "Bu Berfu geçmişimden Berfu olabilir miydi?" Gerçekten geçmişteki Berfu muydu? Bizi kader veya tesadüf bir araya getirmiş mıdır? Ona sormak istiyordum ama soramıyordum. Soramazdım zaten. Eğer geçmişimdeki Berfu değilse intikam planım suya düşebilirdi.

Bazen insanlar geçmişinde ne olduğunu, geçmişindeki insanların nasıl olduğunu yada başına gelenlerin kimin yüzünden geldiğini merak eder. Herkes merak eder. Bende bu anlarımdan birindeydim. Geçmişi bütün detaylarıyla öğrenmek istiyordum. Ama bazen ne kadar öğrenmek istesem de geçmiş beni korkutuyordu. Ya küçüklüğümdeki Berfu'nun babası annemi öldürdüyse... Bu düşünce beni deli gibi korkutuyordu. Eğer böyle bir şey olduysa ne yapacaktım? Böyle bir düşüncenin bile korkuturken başıma gelirse ne yapacaktım?

Kafamdaki düşünceleri susturdum ve Berfu'yu dinlemeye başladım.

Kısa bir süre sonra şarkı bitince hoca Berfu'ya döndü ve konuşmaya başladı.

"Bravo Berfu. Şu zamana kadar dinlediğim en güzel sesti. Seni seçiyorum zaten Emir'le bir takımsınız. Yarın yemekte konuşursunuz. İstediğiniz şarkıyı seçebilirsiniz. Piyanoya çalışın. Siz provalara başlayın."

Hoca bana döndü ve konuşmaya devam etti.

"Emir evinde piyano var mı?"

"Var hocam"

"O zaman Berfu sizin eve gelsin orada çalışın. Ertesi günü de okulda sizi dinlerim. Yarın lütfen çok çalışın ve halledin çocuklar. Son 3 gün kaldı."

Hemen ayağa kalktım ve hocanın ve Berfu'nun yanına gidip konuşmaya devam ettim.

"Tamamdır hocam Berfu'yla biz konuşuruz. Yarın biter kolay bir parça seçeriz."

Hemen sonra Berfu'ya döndüm ve konuşmaya devam ettim.

"Sana uyar değil mi Berfu?"

Berfu bana döndü ve konuşmaya başladı.

"Uyar"

Hoca bize gülümsedikten sonra salonda ki diğer öğrencilere döndü ve konuşmaya başladı.

"Evet çocuklar müdürden izin aldım. Çantalarınızı alıp çıkabilirsiniz. Aşağıdaki arkadaşlarınıza da söylersiniz. Ben de çıkıyorum"

Bütün sınıf "Tamam" dedikten sonra hoca enstrüman odasından çıktı. Bütün sınıf da hocanın arkasından çıkarken Berfu ve ben odada tek kalmıştık.

Son kişide odadan çıkınca Berfu'ya döndüm ve konuşmaya başladım.

"Yarın benim evime gelirsin değil mi? Çalışmak için"

"Yetimhane müdürümden izin almam gerekiyor."

"İzin verir değil mi? "

"Verir herhalde. Arzu abla beni sever okul için izin verir"

"Tamamdır o zaman"

Kısa bir süre bekledikten sonra konuşmaya devam ettim.

"Yarın yemek yiyeceğiz. Benim bildiğim bir yer var oraya gideriz. Ben seni yetimhanenin kapısından alırım."

"Tamam yetimhanenin adresini atarım sana"

"Numaram var mı sende? Yani gruba eklediler mi?"

"Eklemediler."

"Sen telefonunu ver ben numaramı yazarım."

Berfu telefonunu bana uzattıktan sonra bende ondan aldım ve numaramı yazıp Berfu'ya geri uzattım. Berfu telefona beni kaydettikten sonra bana döndü ve konuşmaya başladı.

"O zaman ben gideyim artık."

"Tamam yarın görüşürüz."

"Görüşürüz."

Berfu kapıdan çıkarken telefonumu çıkardım ve Mehmet'i aradım. Telefon üçüncü çalışında açılınca Mehmet konuşmaya başladı.

"Efendim Emir?"

"Napıyorsun Mehmet?"

"İyiyim. Seni bekliyorum. Sen napıyorsun? Neler yaptın?"

"Aynı gelince anlatırım. Ben çıkıyorum şimdi. Kapının önüne gel. Geliyorum bende."

"Tamam kapıda bekliyorum."

"Tamamdır. Geliyorum."

Telefonu kapattım ve odadan çıkıp sınıfa çıktım. Sınıfa çıkınca herkes çantasını çoktan almış, gitmişlerdi. Bende çantamı aldım ve sınıftan çıkıp bahçeye doğru yürümeye başladım. Bahçeye gelince Berfu'yu okulun kapısından çıkarken gördüm. Arkasından baktığıma düz ilerlemesi gerekirken Berfu sağa girdi. Sağ tenha sokaktı. Neden oraya gidiyordu? Arkasından gitse miydim? Yok ya bildiği için girmiştir herhalde değil mi?

Gitsem mi gitmesem mi diye düşünürken Berfu'nun çığlık sesinin gelmesiyle sokağa doğru koşmaya başladım. Başına bir şey mi gelmişti?

Koşarak sokağa girdiğimde Berfu'nun yanında Furkan'ı görünce sinirlensem mi yoksa rahatlasam mı bilemiyordum.

Endişeli bir şekilde Berfu'ya seslendim.

"BERFU!"

"Emir"

Koşarak Berfu'nun yanına gittiğimde Berfu iyi mi diye bakarken Berfu konuşmaya devam etti.

"Ne işin var burada?"

Hemen konuşmaya başladım.

"Asıl senin ne işin var burada? Bu sokak tehlikeli bilmiyor musun? Sokağa girdiğini görünce bir de çığlık atınca peşinden geldim."

"Yanlışlıkla girdim. Ben buraları çok bilmiyorum."

Furkan'ın konuşmasıyla ona döndüm.

"Akbilini düşürmüştü. Bende onu getirdim. Şans eseri denk geldik."

Furkan'ı duymazlıktan gelip Berfu'ya döndüm ve konuşmaya başladım.

"İyisin değil mi?"

"İyiyim merak etme."

Furkan tekrar konuşunca Berfu'yla tekrar ona döndük.

"Ben seni otobüs durağına bırakayım."

Berfu konuşmak için ağzını açınca hemen konuşmaya başladım.

"Gerek yok Furkan ben arabayla bırakırım."

"Sen Melisa'yla görüşürsün diye düşünmüştüm."

"Melisa'yla görüşecek bir şeyimiz yok sadece babalarımız arkadaş onun dışında aramızda bir şey yok"

Ben bu çocuğa niye açıklama yapıyordum şimdi? İyice saçmalamaya başlamıştım.

Furkan konuşmaya devam etti.

"Peki. Berfu'yla nereden tanışıyorsun?"

"Okuldan"

"Sen okuldan pek kimseyle konuşmazsın."

"Berfu okula yeni geldi. Bizde iyi anlaştığımız için konuşuyoruz hem bu seni ilgilendirmez. Şimdi yoluna bakabilirsin."

Furkan beni umursamadı ve Berfu'ya dönüp konuşmaya başladı.

"Okulda görüşürüz o zaman Berfu. Tanıştığıma memnun oldum. Bir daha yanlış sokaklara girme"

Berfu Furkan'a gülümsedi ve konuşmaya başladı.

"Teşekkürler Furkan bende tanıştığıma memnun oldum. Bir dahakine daha dikkatli olacağım."

Furkan Berfu'ya gülümsedikten sonra göz ucuyla bana baktı. Hemen sonra arkasını döndü ve yürümeye devam etti.

Bu çocuğa katlanamıyordum. Ne hakla Berfu'ya yaklaşıyordu? Berfu'yu da okulda 2 günlük takıldığı kızlardan sanıyordu. Ben niye şimdi Berfu'yu kıskanmıştım? Kendine gel Emir. Bu kızın babasının yaptıklarını unutma sakın.

Kendimi sakinleştirdikten sonra Berfu'ya döndüm ve konuşmaya başladım.

"Ben seni bırakayım arabayla."

"Teşekkür ederim. Otobüs durağına bıraksan oradan giderim."

"Gideceğin yere kadar bırakayım. Sorun değil."

Arabaya doğru yürümeye başlayınca Berfu'da peşimden geliyordu. Okulun önüne gelince arabanın kapısı açılınca arabaya bindim. Yerime oturunca Berfu'nun arabaya girmediğini görünce kafamı arabadan uzattım ve konuşmaya başladım.

"Neyi bekliyorsun?"

"Şey geliyorum."

Arabada geri yerime oturduğumda Berfu da arabaya bindi. Mehmet'e döndüğümde bana şok içinde bakıyordu. Ona sorun yok dercesine gözlerimi kırptım ve Berfu'ya baktım. Mehmet'i görmeyi beklemiyormuş gibi ona şok içinde bakıyordu. Arabanın kapısı kapanınca araba hareket etti.

Kısa bir süre sonra öndeki şoför konuşmaya başladı.

"Nereye gidiyoruz Emir Bey?"

Berfu'ya döndüm ve konuşmaya başladım.

"Nereye gidiyorsun?"

Berfu şoföre adresi verdikten sonra önüne döndü. Mehmet ve Berfu'yu tanıştırmam gerektiğini düşünüp konuşmaya başladım.

"Bu arada Mehmet en yakın arkadaşım."

Berfu Mehmet'e baktı ve gülümseyerek konuşmaya başladı.

"Memnun oldum Berfu bende."

Mehmet bana döndüğünde ona tekrar sorun yok dercesine göz kırptığımda Mehmet Berfu'ya döndü ve konuşmaya başladı.

"Memnun oldum Berfu"

Kısa bir sessizlik olduktan sonra Mehmet konuşmaya başladığında ona döndüm.

"Emir'le okulda mı tanıştınız?"

"Evet bugün geldim okula. Okulda tanıştık. Sen hangi sınıftasın? Emir'in yanında seni hiç görmedim."

"Ben bu okulda değilim. Başka bir okulda okuyorum."

"Pardon ben seni bu okulda zannetmiştim."

"Sorun değil. Sen neler yapıyorsun?"

"Okula gidip geliyorum farklı bir hayatım yok"

"Nerede otuyorsun?"

"Ben yetimhanede kalıyorum."

"Aa özür dilerim bilmiyordum. Annen baban öldü mü?"

"Annemi 12 yıl önce kaybettim."

Berfu babası hakkında konuşmayınca hemen konuşmaya başladım.

"Baban?"

"Babamla görüşmüyoruz."

"Neden?"

Berfu bu ani soruma şaşırsa da konuşmaya devam etti.

"Onun hakkında konuşmak istemiyorum."

Kısa bir süre Berfu'ya baktıktan sonra kafamı camdan dışarıya uzattım.

Babası hakkında neden konuşmuyordu? Acaba kim olduğumu anlamış mıydı?

Düşünce upuzun bir koridordur. O koridordaki kapılar ise kafamızdaki sorular. Koridoru yürüdükçe o kapılar birer birer açılır. Hep böyle olur değil mi? Düşünce sizi içine çeker. Bir düşünce sizi başka bir düşünceye götürebilir. Düşünce hiç susmayan bir duygudur. Onu susturmak istesek de susmaz. Çünkü her düşünce yeni bir soruyu doğurur.

Kafamdaki soruları susturmak istesem de maalesef susmuyordu. Bütün yol boyunca düşünmüştüm. En sonunda araba durunca düşüncelerimden uzaklaştım. Berfu konuşunca ona döndüm.

"Teşekkür ederim bıraktığın için"

"Önemli değil bir dahakine yolu öğren"

Berfu bana gülümsedikten sonra kapı açılırken konuşmaya başladım

"Yarın için haberleşiriz. Akşam yazarım."

"Tamamdır."

Arabadan inerken Mehmet'e gülümsedi ve arabadan inip yetimhaneye doğru yürümeye başladı. Araba hareket ettikten kısa bir süre sonra Mehmet konuşmaya başladı.

"Emir..."

Mehmet'in cümlesini böldüm ve konuşmaya başladım.

"Eve gidince konuşalım Mehmet"

Mehmet önüne dönerken bende camdan dışarıya kafamı uzattım ve uzun bir süre dışarıyı izledim.

Araba durunca kapı açılırken arabadan indim. Birkaç gündür geçmişte yaşadığım evde kalıyordum. Berfu'yla tanıştığım, onunla ayrldığım, annemi kaybettiğim ve hayatımı değiştiren evde... Bazen duvarların üstüme geldiğini hissediyordum. Kan bir eve girdin mi o evden çıkmazdı. Annemi kaybettiğim bu evde şimdi de annemin intikamını alacaktım ve bir daha bu eve gelmeyecektim. İntikamımı aldığım an her şey bitecekti ama kafamda bir soru dönüyordu. Ya intikamımı alamazsam? Ne olacaktı o zaman?

Birkaç gündür bu evde kalıyordum ama burası ilk defa bu kadar acı gelmişti. Acı insanın gölgesi gibidir. Tıpkı umutlarımız gibi. Umut ve acı kavramları ne kadar zıt kavramlardı. İkisinin de gölgemiz gibi olması ne garipti değil mi? Ama biri olmasa diğeri de olmazdı. Acımız olmasa umut edemezdik. Acı ve umut aynı kelime gibilerdi ama değillerdi.

Eve girmek hiç bu kadar zor olmamıştı. O kadar zor geliyordu ki... Her şeyi bu evde yaşamıştım ve şimdi 12 yıl sonra bu eve girmek bütün anılarımı gözümün önünden getirmişti.

Arkamdan bir elin dokunmasıyla düşüncelerimden uzaklaştım ve arkama döndüm. Mehmet benim ona döndüğümü görünce konuşmaya başladı.

"Ben yanındayım Emir. Geçmişi unut. Geçmişi unutamazsan geleceğe bakamazsın."

Kısa bir süre eve baktıktan sonra Mehmet'e döndüm ve konuşmaya başladım.

"Teşekkür ederim Mehmet. İyi ki varsın."

"Hadi girelim. Birazcık da yemek yemezsem olamayacağım."

Mehmet'le gülüşerek eve girdikten sonra odama çıkıp üstümü değiştirdim. Hizmetçimiz Safiye abla sofrayı hazırladıktan sonra bizi aşağı çağırdı. Salona inip masada yemek yedikten sonra salona geçtik ve koltuğa oturduk.

Kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra Mehmet konuşmaya başladı.

"Konuşalım mı şimdi?"

"Ne konuşacağız?"

"Emir intikam almak istiyorum diyorsun ama bugün kızı arabaya bindirdin, benimle tanıştırdın ve hayatını kurtardın. He bir de yemek olayı var."

"Abi ne yapacağımı bilmiyorum. Evren sürekli bizi bir araya getiriyor. İçim ise bir tarafı başka bir şey söylerken diğer tarafı başka bir şey söylüyor. Bir yanım intikam diye bağırıyor, diğer yanım ise ona kapılıyor."

"Sen bu kıza aşık mı oldun Emir?"

"Hayır. Yani bilmiyorum. İçimden bir ses geçmişimdeki Berfu diyor ve ona daha çok yaklaşıyor. İçim yaklaşırken evren de bizi yakınlaştırıyor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Kafam çok karıştı."

"Sen bugün olanları baştan anlatsana."

Mehmet'e bugün olan her şeyi baştan sona anlattım. Mehmet beni dinledikten sonra anlatmam bitince konuşmaya başladı.

"Yani yarın okul yemeği yiyeceksiniz. Peki sen neden illa Berfu'yla yemek istedin? İntikam için mi yoksa onun geçmişteki Berfu olduğunu düşündüğün için mi?"

"Her ikisi de sanırım."

"Emir beni yanlış anlama ama artık ne yapman gerektiğine karar vermen gerekiyor. İntikam almak istiyorsan intikam al. Eğer onun geçmişindeki Berfu olduğunu düşünüyorsan da bir şekilde öğrenmen gerekiyor ve yoluna bakman gerekiyor."

"Bilmiyorum abi. Sorsam soramıyorum. Başka nasıl anlayacağım?"

"Mor kurdeleniz vardı. Ona baksan."

"Ya mor kurdelesi varsa o zaman ne yapacağım?"

"O zaman odur demektir."

"Ya bu da bir tesadüfse?"

"Bilmiyorum ama artık bir karar vermen gerekiyor."

"Bilmiyorum. Ama her ne olursa olsun intikamımı alacağım."

"Peki geçmişindeki Berfu'ysa o zaman ne yapacaksın?"

"Bilmiyorum işte. Ona kıyamam. Eğer oysa ona dokunmaya bile kıyamam. Ama o değilse intikamımı alacağım. Ama o olup olmadığını nasıl anlayacağım bilmiyorum."

"Sorsan olmaz mı?"

"Çok saçma olur. Yeni tanıştığım birine böyle bir soru sormak olmaz bence"

"Bence de olmaz. O zaman akışına bırak. Eğer geçmişindeki Berfu'ysa ve hayat sizi bir araya tekrar getirdiyse birbirinizi tanımanıza da izin verecektir."

Mehmet cümlesinden sonra daha bir şey diyemedim. En mantıklı yol bu gibi duruyordu. Hayat bizi bir araya getirdiyse eğer bizim birbirimizi tanımamızı da sağlayacaktır. Şimşek ve kar tanesi gerçekten kavuşabilirler miydi? Biz gerçekten kavuşmuş muyduk?

Kar tanesini o kadar çok özlemiştim ki bunu kelimelere dökmek bile beni zorluyordu. Kar tanesiyle ayrıldığımız ilk zamanları hatırlıyordum. Günlerce yemek yememiş kimseyle konuşmamıştım. En sonunda babam benim kötü olduğumu görünce psikoloğa götürmüştü. Psikoloğumun dediği şu cümleyi hala hatırlıyordum. "Onun gittiğini kabullenmiyorsan onun burada olduğunu hisset. Senin yanındaymış gibi düşün. Bir fotoğrafınızı al ve ona bütün yaşadıklarını anlat. İçinden geçen duygular onun sana söylemek istedikleri olacak."

Akşamında koşarak eve gelip Berfu'yla fotoğrafımızı açıp ona yaşadığım her şeyi anlatmıştım. Anlatmam bitince içimden tek bir cümle geçmişti. Benim ona söylediğim son cümle. "Umutlu ol" Berfu sanki kulağıma bunu fısıldamıştı. O günden sonra hep umutlu olmuştum . Çünkü biliyordum umut olmasa bizde olmazdık.

Mehmet'in konuşmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım ve ona döndüm.

"Yarın kaçta buluşacağınızı Berfu'ya yaz istiyorsan. Yetimhaneden izin alması zor olabilir."

"Doğru söylüyorsun."

Telefonu elime alacağım sırada tekrar Mehmet'e döndüm ve konuşmaya devam ettim.

"Anneni kaybedeli kaç yıl oldu?"

"15 yıl"

"Hep benim hakkımda konuşuyoruz Mehmet. Ama sen nasılsın hiç soramıyorum."

"Ben iyiyim Emir. Sen iyi olduğun sürece bende iyi oluyorum. Emre amca ve sen olmasaydın şuan bu kadar mutlu olamazdım. O yüzden sen beni kafana takma."

"İntikam almamı neden bu kadar çok istiyorsun Mehmet?"

"Babam annemi gözümün önünde öldürdüğünde babama çok kızmıştım. Bende senin gibi intikamı düşlemiştim ama sonra babam kendini öldürünce artık gözümde intikam düşüncesi solmuştu. Günlerce kendimi nasıl teselli etsem diye düşünmüştüm. Sonra yetimhaneye gitmiştim. Yetimhane zordur. Beklersin. Biri gelsin seni teselli etsin saçını okşasın diye beklersin ama kimse gelmez. Neyse ki Sönmez anne beni gelip orada kurtardı. Sonra da senle karşılaştım zaten. Senin intikamı ne kadar düşlediğini biliyorum Emir. Çünkü sana bakınca kendimi görüyorum. Ama sen benden farklısın. Senin intikam alabileceğin biri var. Benim yok. Ama Berfu'yu da düşün. O da masum olabilir. Babasının suçunu onun üstüne hemen yıkma. Emin ol o da babasını sevmiyordur onu yetimhaneye götürdü diye. O da benim gibi beklemiştir biri gelsin saçını okşasın onu teselli etsin diye. Bunları da bir düşün. Lütfen hemen karar verme."

Mehmet'in söylediklerini düşünmeye başladım. Mehmet'le biz Amerika'ya taşındıktan sonra taşınmıştık. Babam eve hizmetçi Sönmez ablayı almıştı. Mehmet ise Sönmez ablanın oğluydu. Öyle tanışmıştık ve arkadaş olmuştuk. Küçüklükten beri de arkadaştık. Aynı okullara gitmiştik. Mehmet'in babası Mehmet'in annesini öldürdükten sonra kendisini öldürmüştü. Mehmet de yetim kalıp yetimhaneye gitmişti. Sönmez abla ise onu 12 yıl önce evlatlık almıştı.

Mehmet'in uzun süre yanında olmaya çalışmıştım ama Mehmet kapalı bir kutu gibiydi. Onu açmak çok zordu. Geçmişinden bahsetmeyi ve geçmiş hakkında konuşmayı sevmezdi. O yüzden ne kadar onu teselli etmek istesem de yapamıyordum.

Mehmet'in dedikleri ise o kadar kafamı karıştırmıştı ki gerçekten Berfu'nun bir suçu yok muydu? Onu suçlamakla hata mı yapıyordum?

Kafamdaki sorular devam ederken bunları daha sonra düşüneceğime dair kendime söz verdim ve telefonumu elime aldım. Telefonuma kaydettiğim "BERFU" ismine dokundum ve mesaj yazmaya başladım.

"Selam Berfu. Ben Emir. Yarın yemek için yazmıştım. Müsait misin?"

Telefonu koltuğun üstüne bırakacağım sırada mesaj geldi.

BERFU: "Selam Emir. Müsaitim."

"Yarın saat 9.00 sana uygun mu yemek için?"

BERFU: "Bana farketmez."

"Okul saatleri içinde mi görüşmeliyiz?"

BERFU: "Yani yetimhane müdürümle daha konuşamadım ama öyle izin verir. Yani 15.00'da yetimhaneye gelmem gerekiyor."

"O zaman 9.00'da seni yetimhanenin kapısından alırım yemek yeriz sonra benim evime geçeriz. Piyano çalışırız. Birde hangi şarkıyı seçeceğimize karar vermeliyiz."

BERFU: "Tamam bana uyar. Ben sabah birazcık şarkı araştırırım."

"Bende araştırırım. O zaman yarın 9.00'da seni yetimhanenin kapısından alırım."

BERFU: "Tamamdır. Teşekkür ederim."

"Ne için?"

BERFU: "Yanımda olduğunu için"

"Nerede teşekkür etmen gerektiğini öğrenmişsin"

BERFU: "Öğrettiğin için teşekkür ederim."

Gülmeye başladığım sırada yazmaya devam ettim.

"Bir an öğrettiğin için özür dilerim diyeceksin sandım"

BERFU: "Nerede teşekkür edeceğimi biliyorum Nerede özür dileyeceğimi de. Bu arada sen bana çarpmıştın. Yani orada özür dilemem gerekmiyordu."

"Bunu seninle tartışmayacağım."

BERFU: "Hep aynı cümleyi kuruyorsun."

"Çünkü seninle bu konuyu tartışırım işin içinden çıkamayacağımızı biliyorum."

BERFU: "Çünkü bu konuyu benimle tartışırsan benim kazanacağımız biliyorsun."

"Bu konuyu senle şimdi konuşursam sabaha kadar uyuyamayız. O yüzden yine söylüyorum bunu seninle tartışmayacağım."

BERFU: "O zaman tartışmayalım. Ama bir gün tartışacağız ve sen bana çarptığını kabul edeceksin. Şimdilik iyi geceler Emir."

"Bir gün gelecek ve bizim tartışacak çok konumuz olacak. Ama şimdilik iyi geceler Berfu."

Bir gün gelecekti ve bizim tartışacak çok konumuz olacaktı biliyordum. Çünkü o gün geldiğinde bütün geçmiş ortaya dökülecekti ve geçmiş her zaman acıtırdı. Biz ise geçmişini arkasında bırakamayan iki kişiydik ve biliyorduk. "Geçmişi arkanda bırakamazsan geleceğine bakamazdın."

 

.

 

.

 

.

 

Herkese selam kar tanelerim. Upuzun bir bölümle sizlerleyim. Bu bölüm o kadar uzun oldu ki sanırım yazdığım en uzun bölüm olacak. Yazarken çok yorulduğum bir bölümdü. O kadar kötü oldum ki size anlatamam. Yetiştiremeyeceğim diye çok korkmuştum ama neyse ki yetişti. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Bir sonraki bölüm 21 Şubat cuma saat 20.00'da burada. O zamana kadar umutla kalın. Hepinizi kocaman öpüyorum. İyi ki varsınız. Görüşmek üzere.

 

 

Bölüm : 14.02.2025 20:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...