^Hoş geldiniz sefalar getirdiniz canikomlar^
Bu bölüm finalden önce ki son bölümümüz. Bu ana kadar benimle gelen herkese teşekkür ederim.
İyi ki varoldunuz.
Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen... 💅
Ramazan bayramınız mübarek olsun. 🩷🍬
Keyifli okumalar dilerim.
Ellerimin arasında duran sıcak su torbasını Karnımın üstüne biraz daha bastırdım. Pek sıcaklığı kalmamıştı ama yine de kendimi bu şekilde kandırabiliyordum.
Sabah saatlerinde olduğumuza emindim. Evde büyük bir sessizlik hakimdi ama ben telefonuma uzanıp saate bakmaya fazlasıyla üşeniyordum. Canım acıyordu.
Normal de bu ağrının bu güne kalmaması gerekiyordu. Doktor hanım sadece ilk günler bu ağrıyı çekeceksin. Diğer günler normal yaşantına dönebilirsin demişti. Nerede o normal yaşantı?
Yalancı doktor!
Sıcak olmayan sıcak su torbamı sıkıca tutup yatağımda sağ tarafa döndüm. Yorgana sıkıca sarıldım. Evden sesler gelmiyordu ama benimde uyanık olduğumu bilmiyorlardı.
Çünkü yaşam belirtisi vermiyordum.
Abimlerle yaşadığımız evdeydim. Göktuğ bizim evde su anlık tek kalıyordu. Daha ki düğün yapıp resmi olarak onun eşi olana kadar.
Sıkıntılı bir nefes alıp sıcak su torbama sokulmaya çalıştım ama daha çok o bana sokuluyor gibiydi. Eğer biraz daha kendime bastırmaya devam edersem karnımdan içeriye sokacaktım.
Ah be Göktuğ. Bunları hep senin yüzünden çekiyorum.
Yüzümü buruşturarak yatağımın içinde daha rahat bir konuma geldim.
Camımın perdesi açıktı çünkü odam yol tarafına bakıyordu ve yüksekteydim. Kimse içeriyi göremezdi.
Cama temas eden Yağmur damlalarının çıkardığı sesler fazlasıyla hoşuma gidiyordu. Gece geç saatlerde başlamıştı ve bu seste uyumak fazlasıyla rahatlatıcıydı.
Odamın kapısı iki defa tıklatıldı. Ses vermedim. Ardından kapı yavaşça aralandı. Gözlerimi yumdum. Uyku numarama umarım gelen kişi kanardı.
Adım sesleri bana doğru yaklaştığında sakince nefes alıp vermeye başladım.
Saçlarımın üstüne konan el ile anında bedenime bir rahatlama geldi. Abimlerin bana olan temasları beni heyecanlandırıyordu. Onlara sakız gibi yapışma hissi doğuruyordu içimden.
Yatağımın bir tarafı çöktüğünde oturduğunu anladım. Saçlarımın üstünde ki eli ise yavaşça saçlarımın üstünde kendini belli etmeye başladı.
Etrafımı satan ağır parfüm kokusu ile bu kişinin konuşmadan bile kim olduğunu bulabilirdim. Çünkü sabahın köründe bile üstüne bir şişe parfümü boca edebilecek tek bir abim vardı.
Toprak Güngör.
Ama o beni şaşırttı ve konuşama başladı.
"Seni kaybettiğim o gün dünyam başıma yıkıldı güzelim." derken sesi o kadar bitkin çıkmıştı ki içime batmıştı.
"Şu an bizimlesin evet ama ya küçüklüğün. O büyürken ki seni görememek o kadar koyuyor ki." derin bir nefes alıp verdi.
"Keşke diyorum o gün o pamuk şekeri almaya gitmeseydim. Ağlayacağını hatta ortalığı birbirine katacağını bilsem bile gitmeseydim." sesinde ki pişmanlığı kendi içimde kat kat hissediyordum.
"Yada neden elinden tutup beraber almaya gitmedik ki? Seni neden o parkta yalnız bıraktım. Aklım almıyor Dilrüba. Seni her gördüğümde beş yaşında ki o halin geliyor gözümün önüne ve ben vicdan azabı çekmeden geri duramıyorum be yavrum." Sesi sonlara doğru ağlamaklı çıkmıştı.
"Tek içimden mutlu olduğum şey bütün huylarını benden almış olman küçük Toprak olmam acayip hoşuma gidiyor ve bu durum aile üyelerini sinir ediyor." dediğinde kıkırdadı. Ah be abi az önce ağlıyorduk.
Sıcak su torbasının üstünde ki elimi uzatıp saçlarımın üstünde duran elinin üstüne koydum.
Elini tutarak yavaşça ona doğru döndüm. Toprak abimle göz göze geldiğimizde gözlerini kısmıştı. Ne kadarını dinlediğimi merak ediyordu.
"Baştan sona hepsini full HD dinledim be gülüm." dediğiminde hemen arkasından kocaman gülümsedim.
Gözleri gülen dudaklarıma kaydığında onunda yüzünde ufak bir tebessüm oluştu.
"Abi ben sana hiç kızmadım. Kızmam da. İkimizde çocuktuk. Olacağı varmış ki oldu. Nasibin önüne geçemezdik. Bizim bunları yaşamamız gerekiyordu."
"Benim yüzümden yaşadığın gerçeğini değiştirmiyor." dediğinde yüzümde ki gülümseme soldu ama hemen arkasından kasıklarıma vuran ağrı ile yüzümü acıyla burusturdum.
Toprak abimde yüzümde ki değişimi anladığında diğer elimin yorganın üstünden Karnımın orada olduğunu fark etti.
"Senin hala ağrın mı var?" dediğinde kaşlarını çatmıştı.
Toprak abim olanları ne yazık ki biliyordu. Neray az da olsa üstü kapalı olarak anlatmıştı. Zeki abim ise olanları çözmüştü. O gece evde Göktuğ ile neler karıştırdığımızı kesinlikle biliyordu.
"Doktor yalancı çıktı." dediğimde yüzünde pis pis bir gülümseme oluştu.
"Abi bak eğer dalga falan geçeceksen lütfen odamdan çık ve kapımın önünde eğlen. Burada acı çekiyorum."
Deminki konuyu hızlıca değiştirmiştim. Çünkü eğer o konudan devam edersek ikimizde sulu göz olarak ağlardık. Ben ise bu acı ile Ağlamak istemiyordum. Zaten hastalığımın da ikinci günüydü. Ağlarsam ne halde olurdum kim bilir.
" Kay bakalım. " dediğinde hemen dediğini yaptım. Sıcak su torbasını ise yere gelişi güzel attım. Sonuç olarak artık soğumuştu ve doğuştan sıcak olan abim yanıma geliyordu.
Yatağımda bulunan iki yastıktan birine kafamı koydum. Toprak abimde yorganı kaldırıp yanıma giriş yaptı. Üstünde siyah tişörtü altında ise gri şortu vardı.
Acayip yakışıklı bir abim vardı. Siyah saçları dağınıktı.
Kafasını yastığa koyduğu gibi tek kolunu bana uzattı. Kafamı kaldırıp koluna koydum. Beni kendine doğru çekti. Abime sıkıca sokuldum.
Benim üstümde dün akşamdan kalma peluşlu gecelik takımlarım vardı. Kalın kalın giymiştim. Beni sıcak tutsun diye.
Abim başımın altından geçirdiği kolunu omzuma doğru uzattığında beni sarmaladı. Diğer elini de yorganın altından kasıklarıma koydu. Sıcak su torbasının yerini aldı. Yavaşça ovmaya, masaj yapmaya başladı.
Elli çok hafifti.
"İşe yarıyor mu küçük hanım?"
Uyku tekrardan kendini göstermeye başlıyordu. Kolumu abime doladım. Yorganın altında koyboldum.
"Fazlasıyla." dediğimde gülmüştü. Ovmaya ise ara vermeden devam etti.
Sıcaklık ve abimin masajı beni yeniden uykunun kollarına atarken gayet huzurluydum. Sıcak su torbası yalan arkadaşlar. Abinizin şifalı elleri önemli olan.
Anlımdan öpüldüğümü hissettim. Daha sonra ise biraz daha yorgana sarmalandığımı en sonunda ise uykuya kapıldım.
-
"Size inanamıyorum. Bildiğiniz aldatılmışım. Aslında bakarsak bu hanım bücürken de aldatılıyordum." Arkadan duyduğum sese kulak vermeye çalışırken uyanıyor olduğum için yüzümü buruşturdum. "Su an fark ettim de ben hep aldatılıyor muşum? Abilik hayatım hep hüsran hep hüsran."
Bulut abim tepeme gelmiş ne zırvalıyordu?
Toprak abimin belime sarılı kolları hafiflerken onunda uyanmak üzere olduğunu hissettim.
Ben daha ağzımı aralamadan Toprak abim giriş yaptı.
"Yaw Bulut Bi sus ya da gel gir şu yatağa."
Toprak abimden beklenmedik ataklar.
"Bulut mu?" Bulut abimin hüsrana uğrayan sesini yeniden duyduğuma olduğum yerde kıpırdandım. Uyumaya devam etmek istiyordum. "Ben senden bir yaş bile olsa büyüdüğüm be! Abi diyeceksin." Diye isyan bayraklarını açtığında gülesim geldi ama sustum.
"Eğer biraz daha başımızda ciyaklamaya devam edersen seni tutar camdan aşağı sallarım Abicim." diyen Toprak abim son kelimenin üzerine biraz fazla basmıştı. Bulut abimin canı tehlikedeydi.
"İyi şu tarafa yatayım bari." diyen Bulut abim tehlike canlarını duymuş olacak ki yola hemen gelmişti.
Kıvırcık saçlı marulum ya.
Arkamda bir yer çöktüğünde oraya da Bulut abimin yerleşiyor olduğunu anlamam uzun sürmedi tabii ki.
Arkamdan belime dolanan kol ile deli gibi çığlık atmak istedim. Abilerimi fazlasıyla seviyordum.
Saçlarımın üstünden öpüldüm. Evet, bunu da Bulut abim yapmıştı. Canım benim ya beni de çok sever.
Ona küçükken inattan abi demediğim için kendime kızıyordum. Böyle bir abişe nasıl abi demem aklım almıyor.
"Abi?" diye mırıldandığımda yeni uyanıyor olduğumu sansınlar diye gözlerimi aralamadım.
"Abim ağrın mı var yavrum?" Toprak abim hemen üstüne alınmıştı yerim ki.
Olumsuz bir mırıltı çıkardım. Toprak abimin kollarının arsında arkamı döndüm.
"Ağrısı mı ne oldu?" diyen Bulut abim hemen telaşlanmaya yer arıyordu.
"Karnı ağrıyordu. Geçmiş olmalı." diyen Toprak abim ile yeniden mırıldandım ve tek kolumu Bulut abimin üstüne attım.
"Abi." Diye Bulut abimin göğsüne kafamı koydum. Oraya yerleşmeye çalıştım.
"Abim." Diyerek beni Toprak abimin kollarının arasında hemen çekip aldı. Anı kollamayı iyi biliyor.
Bulut abimin göğsüne sindiğimde bu sefer aldığım koku Toprak abimin kokusuna tamamen zıttı.
Toprak abimin ferah kokusunun yanında Bulut abimin bedenine sinen koku daha acımsıydı. Kesinlikle bu kokunun markasını öğrenmem gerekiyordu.
"Geldi çaldı kollarımın arasından kardeşimi." Diyen Toprak abimin homurdanması duydum.
Pek umursadığım da söylenemezdi.
To
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
55.29k Okunma |
3.76k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |