'Hoş geldiniz sefalar getirdiniz canikomlar.'
Bu bölüm huzur yok. Ndjzbdjdbdjdbdjdbdhdbdhdh
Keyifli okumalar ve bol bol yorumlamalar diliyorum.
🦷
Güngör Ailesi
Deniz, Kardeşi onları orada bırakıp çekip gittiği halde orada öylece dikilmeye, kardeşinin az önce oturduğu yere bakıyordu.
Utku abilerin dün gece öğrenmişti demişti. Deniz o gece orada değildi.
Deniz yanlarında hiç olmadığını anladı, bulunduğu yerde içi titredi.
Kardeşlerini, minik Dilrüba’yı daha erken bulabilirdi. Bulmuşlardı. Utku bulmuştu ama bulmamış olmayı dilemişti.
Deniz’in içi çekiliyordu.
Dışarıdan yükselen seslere tepki dahi veremiyor yumruk yaptığı ellerini iki yandan serbest bırakmıştı. Yumrukları açılmıyor, Kardeşi ise affetmiyordu.
Utku’nun haksız bağrışlarını duydu adımları arkasına dönmesini sağladı. Bahçe kapısına yöneldi.
Yola çıktığı an Dilrüba’nın Göktuğ’un arabasına bindiğini, hiç beklemeden gittiğini fark etti.
Yetişememişti. Önceden de yetişememişti.
Utku yolun ortasında öylece dikiliyordu. Kardeşine daha yeni alışmış onu bağrına basmıştı. Şimdi neden böyle olması gerekiyordu? Diye düşünüyordu. Haksız olduğunu ise içten içe bile düşünmüyordu. Utku en başından beri kendisini hep haklı görmüştü.
Dilrüba ona göre kendisine haksızlık yapıyordu.
Fikri ise hiçbir zaman değişmeyecekti.
Dilrüba onu silmişti. Utku ise kardeşini yıllar önce zaten bir kere toprağa vermişti.
Bulut Toprak ile yan yana kalmış öylece arabanın gidişini izlemiş, araba gözden kaybolduğunda da yolu izlemeye devam ediyorlardı.
Toprak yumruk yaptığı sağ elini kaldırıp dudaklarına yasladığında yolun üstüne dizlerini bükerek eğildi. Dilrüba’nın gidişini kendine dokunduramıyordu.
“Lanet olsun!” diyen Bulut’un bakışları her şeyi mahveden abisi Utku’ya dönmüştü.
Utku yalan söylemişti.
Dün gece hiçbirine bu gerçekten bahsetmemişti.
Dilrüba inansın diye ortaya bir yalan atmıştı ve Dilrüba kanmıştı ama yanımızda da kalmamıştı.
Utku abisinin söyledikleri hepsini put kestiğinde konuşamamışlardı bile.
Asya Hanım bütün olayları bahçe kapısından ağlayarak izliyor. Sağ avuç içini göğsüne bastırmıştı. Ailesi yine eskisi gibi paramparça kalmıştı. Oğullarının artık evde Utku’yu istemeyeceğini o da biliyordu.
Bunu en iyi ise Utku biliyordu.
“Defolup gidiyorsun bu evden!” Deniz sinir küpüne dönmüş bir vaziyette kendini Utku’ya yönlendirdiğinde Utku donmuş vaziyette Deniz’e döndü ama Deniz’in duracağı yoktu. Yumruk yaptığı sağ elini kaldırıp kardeşinin yüzüne ilk yumruğunu geçirdi. Utku aldığı darbe ile yere düştüğünde Aras Deniz’in önüne geçti.
“Yapma. O da pişman yapma Deniz.”
“Pişman? Sikerim lan sizin pişmanlığınızı.” Bir yumruğu da o an Aras’ın yüzüne geçirdi. Aras aldığı yumruğun üstüne bir iki adım geriledi. Eli çenesini tutup Deniz’e çevirdi bakışlarını.
Deniz’e karşılık veremeyeceğini biliyordu. Deniz’de deli gücü vardı. Utku bile yerden kalkamamış. Oturmaya devam ediyordu.
“Evimden ikinizde siktir olup gidiyorsunuz. Ne senin gibi,” Parmağını Aras’a doğru salladı. “Arkadaşım var. Ne de senin gibi,” Bu sefer gözlerini yerde yüzünden bir gram bile pişmanlık akmayan kardeşine çevirdi. “Senin gibi bir kardeşim var. Defol git.”
Utku hiç etkilenmemişti.
“Dilrüba’yı sadece korumak istedik! O yaşta ailenize girseydi başına bu yaşadıklarından daha fazla iş gelebilirdi, Deniz. Anla bizi.” Aras sesini yükseltmiş Deniz’e laf anlatmaya çalışıyordu.
Deniz anlamayacaktı. Deniz hiçbir zaman onları anlamazdı.
Tek anlamak istediği gibi Dilrüba’ydı. Onu da kaybetmişti.
Hayır, Kaybetmeyecekti.
“Siz gideceksiniz.” dedi her ikisine de bakarak. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Elleri ise korkudan ve sinirden titriyordu. İyileşmişti Deniz. Kardeşi gelmişti ve iyileşmişti.
Kardeşi gitmişti ve ilaçların da ömrü son bulmuştu. İyileşmenin canı cehennemeydi. O sadece kardeşini istiyordu. Evde ki gülüş seslerini, kahkahalarını en çokta varlığını.
“Ben giderim ama bizi anlayacaksın Deniz.” Aras hala üstüne gidiyordu.
“Anlamayacağım! Sizi anladım da ne oldu! Şu şerefsizi anladım da ne oldu?” Eliyle yerde ki Utku’yu işaret etti. “Kardeşimiz o değil. Diye diye beni deli yerine koydu. Lan zaten kardeşimizmiş. Bu en başından bilen ise zaten oymuş. Delirttiniz lan beni. Kardeşimi ellerimden alıp götürdünüz. Bu iki oldu. Siktirin gidin evimden. Bir daha da sakın kapıma gelmeyin.”
Deniz son sözlerini söylemişti.
Utku en başta söyleyebilirdi ama kabul etmemişti. Bilerek söylememişti. Çünkü o aklında Dilrüba’yı öldürmüştü.
Deniz son kez konuşmak istercesine Utku’ya çevirdi başını ona iki adım daha yaklaştı. “Benim değil asıl senin tedavi olman gerekiyor Utku.” Arkasını döndü ve arabasına doğru yöneldi.
“Abi nereye? Dilrüba’ya mı?” Toprak’ın neredeyse ağlamalı çıkan sesine karşılık Deniz kardeşine döndü. Yıkılan sadece kendisi değildi. Onlarda beter haldeydi. “Kardeşimize gidiyorum.”
“Gelelim mi?” Bulut ise utanmıyordu. Dudakları titriyordu. Bulut ağlıyordu.
“Gelin.” dediği gibi geri onlara döndü. “Yana gelip taşındın ya sözde kardeşine yakın olmak için o evi de boşaltıyorsun Aras görmeyeceğim. O evi yakarım. Biliyorsun yaparım.” dediğinde kimse ses etmedi.
Deniz arabaya bineceği an Utku’nun ilk defa sesi duyuldu. “Dilrüba’mız bizim kardeşimiz dört yaşında öldü.” dediğinde Deniz gözlerini yumdu. Arabanın kapısını tutan eli uyuştu. Bir koluna Toprak diğer koluna Bulut girdi.
“Senin kardeşin ölmüş olabilir. Benim kardeşim yaşıyor.” demekle kaldı. Arabaya bindi. Toprak ve Bulut ise hemen arka koltuğa bindi.
Deniz aracı çalıştırdığında araba aynasından bakışları kardeşlerine döndü. “Size cidden anlattı mı? Ve siz de buna sessiz mi kaldınız?”
“Hayır, bizde bugün Dilrüba ile öğrendik. Sonra sustuk belki affeder sandık.” diyen Bulut ile Deniz içine derin bir soluk çekti.
“Dilrüba’yı geri alacağız. Bizim kardeşimiz o. Bizsiz ne o yaşayabilir ne de biz onsuz yaşayabiliriz.”
Arka koltukta oturan iki kardeşte ses etmeden onayladılar.
Ve iki kardeşte Utku abilerine üzülmedi. Tek ihtiyaçları olan kişi kardeşleri, Dilrüba’ydı.
Onu da Almaya gidiyorlardı.
***
Dilrüba Güngör’den
Göktuğ arabayı durdurduğu gibi arabanın kapısını açtım. Kendimi arabadan dışarıya attım. Neray arka kapıyı açıp yanıma geldiğinde elini omzuma koydu. Başımı çevirip ona baktım. O ise benim halimin kötülüğüne.
Göktuğ arabadan indiği gibi yanıma geldi. Beni Neray’ın tutuşundan bile çekip aldı ve göğsüne hapsetti. Kollarımı beline doladım. Öylece kalakaldım.
Öğrendiğim şey de neydi öyle? Aklıma bile getiremiyordum. Düşünmek istemiyordum. Beni kandırmışlardı. Beni kabul etmemişlerdi. En çokta Utku.
Utku abim bana zar zor katlanmıştı sanki.
“Eve girmek istiyorum.” dediğimde boğazım şişmiş gibi hissediyordum. Bir gün ölecektim ve bunun sebebi abilerim olacaktı.
“Abi, Nefes alamıyor.” Neray endişeyle soluduğunda gülecektim ama o bile mümkün olmamıştım.
Ölüm nedenim abilerim olacak derken sanırım baya ciddiydim.
“İyiyim.” dedim ama sesim hiç iyi olmadığımı söylüyordu.
“Senin bu aileni.” Göktuğ küfür edeceği an bacaklarım lastik gibi beni taşımayı bıraktığında soluğum kesildi. Gözlerimin önü kararıp aydınlanıyor beni çıkmaya sokuyordu.
“Dilrüba?” Göktuğ beni kendine çektiğinde bir kolunu bacaklarımın altından geçirdi. Beni kucağına çekti. “Neray eve gir. Benim odam da üst çekmece de solunum aleti.”
“Dilrüba, Yavrum gözlerime bak.” Göktuğ beni kucağında sarstığında öksürmeye çalıştım. Onu da beceremedim.
Gözlerimi Göktuğ’a çevirdiğimde gözlerinde ki saf endişeyi gördüm. Bu adam beni çok seviyordu.
Bu adam bana aşıktı ve ben onun için ölürdüm.
Şu an da bu sahne yaşanıyordu ama ölüm nedenim o değildi.
Aniden evin bahçesine başka bir araba giriş yaptığında o tanıdık sesi duydum ve kalbim korku yerine huzur ile doldu.
“Dilrüba’m!” Deniz abimin sesi kulaklarımda çınladığında anlamış olacak ki, “Toprak torpido da solunum aleti var.”
Toprak abim saniyeler içinde yanımda belirdi. Göktuğ’un göğsüne yaslı olan başımı kendine çektiğinde başım onun göğsüne denk geldi. Kokusu ciğerlerime doldu.
İlacı dudaklarımın arasına koyduğunda derin bir nefes çektim içime.
Gözlerim kapandığında uyuşan bedenim gevşemeye başladı.
“Kardeşim iyi misin?” Bulut abimin ağlamaklı sesini duyduğumda ise kapalı gözlerimi araladım. Bana yıllar sonra kavuşan, abi demem için çırpınan adam ağlıyor muydu? Dayanamazdım.
Gözlerimi Bulut abime çevirdiğimde Göktuğ beni yere indirdi. Kollarımı beklemeden Bulut abimin boynuna doladım. Sıkıca sardım. “Özledim.” şimdiden sizi özledim.
“Özledim. Güzeller güzeli kardeşim.” Saçlarımı sevmeye başımın üstüne öpücükler kondurmaya başladı.
Deniz abim ve Toprak abim yan yana durduğunda Bulut abimin omzunun üstünden Deniz abimin kan çanağına dönen gözlerini gördüm. Sonra bedeninin nöbet geçirmek üzere olan halini. En son ise titreyen ellerini.
Ne yapmışlardı abime?
Bulut abimden ayrıldığım gibi korku içinde Deniz abime uzandım. Ellerini tuttum. Ellerinin titremesi durdu. İlacı mıydım gerçekten? Bana bir zamanlar öyle demişti.
Şu an da inanıyordum.
“Bilmiyorduk.” dedi.
“Ne?” dedim.
“Utku abim bizler için olayı bildiğimizi söyledi. Bilmiyorduk sadece o an ne diyeceğini bilmediğimiz için belki hepimizin bildiğini bilirsen abimize fazla kızmazsın zannettik. Altından böyle bir şey çıkacağını tahmin edemezdik. Yavrum affet bizi.”
“Size kırılmadım ki.” derken Deniz abime gülümsüyordum. “Siz benim canımsınız. İnsan canına nasıl kırılır. Size kırılsam benim canım acır.” dediğimde ellerimden birini Deniz abimin yanağına koydum. Başını avucuma hafif yasladı. Dudaklarım iki yana kıvrıldı.
“Abim,” Deniz abime odaklandım. “Evimize dön. Utku veya Aras olmayacak. Sadece biz olacağız. Dilrüba biz sensiz yapamayız.”
“Bende sensiz yapamam abi.” dediğimde uzanıp yanağından öptüm. “Baksana,” diyerek kendi halimi gösterdim. “Az daha siz yoksunuz diye diğer tarafı boyluyordum.” dediğimde Toprak abim saçlarımdan öptü. Kıkırdadım.
Onlar varken ben çok iyiydim.
“Geliyor musun?” dedi Bulut abim.
“Gidiyor musun?” dedi Göktuğ.
Aynı anda sormalarına karşılım güldüm ama Deniz abime yanaştım. Beni anında belimden tutup kendine çekti.
Göktuğ cevabını almış oldu. Başını olumluca salladı. Göktuğ’da gitmemi istiyordu ama mutlu olacağım bir eve gitmemi istiyordu.
O evde ailem vardı. Artık kesinlikle vardı.
“Utku,” dedim. Yanına abi eki getirmek bile midemi bulandırıyordu. “Cidden gitti mi?”
Abimler ona da abi demediğim için bir an da şaşırsalar da tepki vermediler. Deniz abim, “Hala evdeyse yaka paça atarım onu evden.” dedi. Çok netti.
Yapardı.
“Tamam eve dönüyorum. Bu gece beraber uyuyalım mı? Salonda yer yatağı yaparız.” diyerek sevinçle abilerime döndüğümde Deniz abimin gözlerinde ki kanlanmanın geçtiğini fark ettim. Her şey senin için abi diyemedim ama her şey senin için.
“Uyuruz tabii.” diyen Toprak abim ile ellerimi birbirine vurdum.
“Bizde gelsek.” diyen Göktuğ’a karşı ben tam cevap verecektim ki Deniz abim eksik kalmadı. “Senin ne işin var lan kardeşimin olduğu yatakta?” Şey abi...
Neyse sus Dilrüba.
“Şaka yapmıştım abi.” diyen Göktuğ şu an gözüme çok tatlı gözükmüştü.
“Gidiyor musunuz hemen? Otursaydınız biraz?” Evden ilacım ile geçen Neray Toprak abimin müdahalesini gördüğünde olaya dahil olmamış izlemeyi seçmişti. Ne de olsa sahne de Toprak Güngör vardı.
O değil Toprak abimi de kaptırdık.
“Gidelim biz. Annem evde şimdi.” diyen Bulut abime hak verdim.
“Olaylar biraz hafiflesin ben kahveye gelirim.” diyerek Neray’a elimi uzattım. Elimi tuttu. Başını onaylarcasına salladı.
“Göktuğ olmadığı bir gün gelebilirsin, evet.” diyen Deniz abime şirince gülümsedim ve başımı onaylarcasına salladım.
Şu an her dediğini düşünmeden kabul edebilirdim. Çünkü benim abimi üzmüşlerdi.
Bende o üzenleri üzmüştüm. Yani sanırım üzülmüştür.
“Utku benim hakkımda size laf etti mi?”
“Boş ver sen şimdi o dengesiz herifi. Zaten avuç içlerim kaşınıyor ismi geçince bile.” Deniz abimin sözleri ile gözlerim irice açıldı.
“Vurmadım de.”
“Çokta iyi ettim.” dediğinde dudaklarım aralandı.
Tamam hak etmiş olabilir.
“Aras abi peki?” Artık sahiplik eki getirmek yoktu.
“O da hak etti.” dediğinde başım döndü. Koca adama yumruk atmıştı ha!
“Ve sana bir şey yapmadılar öyle mi? Hele bir yapsınlar saçlarını başlarını yolarım.” dediğimde gözlerimi kısmıştım.
Toprak abim, Bulut abim ve Göktuğ güldüğünde Neray eliyle ağzını kapatmış alttan alttan sırıtıyordu.
Deniz abim beni bileklerimden tutup yanına geçti. “Senin abine dokunmaya cesaret edemezler. Canlarına okurdum.” dediğinde kafamı olumluca salladım. “Ve sende saçlarını yolardın.” bu dediğini de ciddiyetle onayladım.
“O halde hadi eve gidiyoruz.” Toprak abim hızlıca Neray’ın yanına geçip anlından bir öpücük çaldığında Göktuğ tam Toprak abimi yakalıyordu ki Toprak abim kıl payı kaçtı ve kendini arabanın arka koltuğuna fırlattı.
“Ben de arabaya geçiyorum.” Bulut abim de arkasını dönüp arabaya yürümeye başladı. O da gayet iyiydi. Ağlaması geçmiş morali yerine gelmişti.
Hepimizin tek yarası Utku’ydu. Bizi kandırmıştı. Hem de yıllarca.
“Dilrüba’ya destek olduğun için. Onu yanından ne olursa olsun ayırmadığın için sağ ol Göktuğ. Ne dersem diyeyim iyi ki Dilrüba’nın hayatındasın.” Deniz abimin bu konuşmasını hiçbirimiz beklemiyorduk ki Göktuğ bile bir an da şaşırmıştı. Ne diyeceğini unutmuştu.
“Dilrüba’yı seviyorum Abi.” dediğinde kalbim pıt pıt hızlıca atmaya başladı.
Şimdi sana koşsam, kucağına atlasam, dudaklarına kapansam. Deniz abim beni keserdi.
Yani abimin yanında yapamazdım ama bu aklımdaydı. Ben kesinlikle bir dip köşe bulurdum.
“Onu istemeye geldiğinde anlayacağız.” diyen Deniz abim ile dilim damağıma yapıştı.
İstemek mi?
“Bakmayın öyle. Böyle aylardır ilişki yürütüyorsunuz. Buna müsaadem yok. Bu işe bir isim koyacaksınız. Dilrüba’nın okulu bittiğinde gel bizden iste.” Ayak üstü beni adeta vermişti.
Abim beni kendi rızasıyla Göktuğ’a veriyordu.
Allah’ım ben bu günleri de mi görecektim.
“Sen nasıl uygun görürsen abi.” diyen Göktuğ bile yerinde zor duruyordu.
“O halde biz gidiyoruz. Hadi yavrum.” Deniz abim bana elini uzattığında uzanıp tuttum. Arkamızı döndüğümüzde ben arkama kafamı çevirip Neray’a göz kırptım. Olduğu yerde heyecanla zıplamaya başladı. Sonra Göktuğ’a döndüm. Öpücük attım.
“Dilrüba o dudaklarını büzerim.” diyen Deniz abim ile uslu bir kız olup önüme döndüm.
Arabaya tın tın yürüdüm ve ön koltuğa kuruldum. Deniz abimde sürücü koltuğuna oturduğunda arkadan iki el yanaklarımı avuç içlerine hapsetti ve uzanıp yanağımdan sulu sulu öptü.
Toprak abimden başkası değildi.
“Abi ne yapıyorsun ya!” diye sitem ettiğimde Toprak abim kafama bir tane hafifçe geçirdi.
“Abiye ya denmez!”
“Kardeşimize de vurulmaz hayvan.” diyerek Deniz abimde arabayı çalıştırmadan önce arkaya uzanıp Toprak abimin kafasına bir tane geçirdi. Kahkaha attım.
“Ya abi! Ona da vurmak denirse hani.” dediğinde geriye yaslanıp başını ovmaya başladı.
“Şakasına bile olsa bir daha Dilrüba’ya el kaldırdığınızı görmeyeceğim.” Deniz abim araba aynasından onlara baktığında sessizleşti. Arkada ki ikiliden ise ses çıkmıyordu.
Deniz abim arabayı çalıştırdığında bakışlarım camdan dışarıya döndü.
“Utku abim size benim hakkımda ne söyledi?”
“Dilrüba önemsiz.” Toprak abim öğrenmemi istemiyordu. Üzüleceğimi, hayal kırıklığına uğrayacağımı biliyordu.
Ben de eğer hala o evdeyse bunları bilerek hareket etmek istiyordum. Aslında az çok tahmin edebiliyordum. Dudaklarım acı bir tebessümle kıvrıldığında başımı geriye yasladım. “Benim dört yaşında öldüğümü söyledi değil mi? Yaşamadığımı, onun için hiçbir zaman o küçük Dilrüba olamayacağımı söyledi? Biliyorum. Bana bakışlarının ilk tanıştığımız günden beri değişmediğini biliyordum. Sadece ona veya size söyleyerek üzülmek ve üzmek istemedim. Utku abim dört yaşında ki Dilrüba’ya bakar gibi bana hiç bakmayacak.”
“Utku tam bir gerzek. Sen onu düşünmemeye çalış. Tedavi olması gerekiyor onun.” Deniz abim yandan elini uzatıp elimin üstüne kapattı. Başımı ondan yana çevirip yolu izleyen gözlerine bakındım.
“Benden hiç şüphe etmedin.” dediğimde ağlamak istedim.
“Benden bir defa bile vazgeçmedin.” gözlerim yanmaya başladı.
“Abim olmadığını yüzüne her vurduğumda sen bana daima sarılmayı seçtin.” dudaklarımı birbirine bastırdım.
“Dilrüba.” dedi ama susmaya niyetim yoktu.
“O gün o ara sokakta ilk seni ararken ne düşündüm inan ki bilmiyorum sadece o an aklıma seni aramam gerektiği geldi. Bende aradım. Sana ilk orada içten abi dedim. Pişman hiç olmadım. Olmama da izin vermedin.” Gözümden bir damla yaş düştü.
“Dilrüba böyle konuşarak kendini de beni de yıpratma.” Deniz abimin gözleri yoldan ayrıldı bana döndü. “Biz bunları geçmişte bıraktık.”
“Bırakamadım.” dediğimde gözleri üzerimde takılı kaldı. Başımı usulca sağa sola salladım, gözlerimi gözlerinden ayrılmadım ama o ayırdı ve yola döndü. Yeniden bana döndü en sonda. Sol gözümden bir damla daha düştü. Gözleri o damlayı takip etti.
“Ağlama.” Omzumu silktim.
“Utku abimi özledim.” o an, bir an da hıçkırarak ağlamaya başladım ve arabanın içi hengameye döndü. “Şimdiden bile özledim ve o beni ölü olarak görmek istiyor. Ben abimi istiyorum ama o beni istemiyor.”
“Güzelim ağlama.” Toprak abim arkadan bana doğru ulaşmaya çalıştı. Deniz abim arabayı sağa kırıp yolun kenarına arabayı park etti. Oturduğu yerden bana döndü. Beni omuzlarımdan tutup kendine çekti.
“Ağlama, onun için değmez, Dilrüba.” Dediğinde hıçkırıklarım çoğaldı. “Yüzünde her adın geçtiğinde bir tepki bile yoktu. O seni kafasında öldürdü güzelim.”
“Neden böyle oldu? Ben sadece Utku abimi istiyordum. Neden beni silmek zorundaydı. Beni senin gibi bekleyemez miydi?”
“Dilrüba, seni sevenlerle mutlu olsan olmaz mı?” Bulut abimin arkadan gelen sesine karşılık burnumu çektim.
“Utku abim kalbimde büyük bir yara olarak kalacak. Onu sildiğimi söyledim ama silemem ki. Silmiş gibi yapsam bile silemem ki. Abim o benim.”
“O ruh hastasını hastaneye yatıracağım.” Toprak abim abisi hakkında ilk defa “O” diyerek hitap etmişti.
Ben hariç herkes ona sırtını dönmüştü.
Çünkü Utku abim sadece bana değil kendi ailesini de kandırmıştı.
Utku abim hata yapmıştı.
O gün kafe de Deniz abim gelmek istediğinde inatla onu geri çevirmişti. O gün bile beni saklamak istemişti.
Nasıl yüzüme bakarak yaşayabilmişti.
Ben bütün o kötü geçirdiğim günlerde ağlarken nasıl beni uzaktan izleyebilmişti.
Deniz abimin kollarından ayrıldığımda, “Beni eve götür abi. Yüzleşmem gereken biri var.”
Evdeyken tam olarak yüzleşememiştim. Şimdi ise daha sakindim ve onunla konuşmak istiyordum.
“Evde olmayacak.” Toprak abim netti.
“Olduğu yere giderim.”
“Dilrüba.” Deniz abim ismimi söylediğinde önüme dönmüştüm.
“Hayatımdan çıkartacaksam bunu yapmam lazım.”
Kimse konuşmadı Deniz abim ise arabayı tekrardan çalıştırdı ve yola çıktık.
Yaklaşık on dakika sonra evin bahçesine girdik ve tam da tahmin ettiğim gibi Utku abimin arabası evin bahçesindeydi.
“Bu şerefsiz neden hala evde.”
“Sakin olun. Ben konuşacağım. Sonra göndermek isterseniz karşı çıkmayacağım.”
“Göndermek isterseniz ne Dilrüba o bizi bir yalanla yaşattı.” Toprak abim sinirliydi ama abisi olduğu için ona da bağırıp kızamıyor, vuramıyordu.
Bulut abim en sakinimizdi. En içine kapanık olanımız.
Deniz abim en delimizdi. En girişkenimiz.
Peki ya Aras abim...
Onun hakkında ne düşünmem gerektiğini bilmiyordum. Onunla da konuşmadım. Bir hışımla evi terk ettim.
Şimdi adam akıllı konuşacak bu işi çözecektim.
Arabanın kapısını araladığım gibi kendimi arabadan aşağı attım. Arabanın kapısını kapattım. Adımlarımı eve yönelttim.
Kapının önüne geldiğimde zile bastım. Kapıyı da iki defa tıklattım. Arkamda Deniz ve Bulut abim, tam yanımda ise Toprak abim duruyordu.
Annem kapıyı araladığında gözleri ilk önce bana döndü ve yüzü öyle bir aydınlandı ki gülümsedim. Beni kendine çekip sıkıca sarıldı.
“Bir daha sakın beni bırakma.”
“Bir daha asla.”
Annem beni geri çektiğinde yanaklarımdan öptü. Ellerini saçlarımdan geçirdi. Usul usul sevdi. “Utku içeride.” dediğinde, “Biliyorum.” dedim.
Annemin ellerinin arasından ayrıldığımda bakışlarım yanımda duran Toprak abime döndü. Başını olumluca salladı. Başımı dik tuttum ve eve girdim.
Salona yürüdüğümde burada sadece Utku değil aynı zaman da Aras abi de vardı.
Beni ilk gören Aras abi oldu. Oturduğu yerden kalkıp yanıma gelmeyi düşündü. Elimi kaldırıp onu durdurdum, “Yaklaşma.”
Olduğu yerde durdu. “Dilrüba.”
“Ben konuşacağım. Siz zaten konuşmak isteseydiniz yıllardır susmazdınız. Şimdide pek konuşmanız gerekmez. Anlayan anladı.” dediğimde Aras abim sadece bana bakmakla yetindi.
Gözlerimi hemen yan tarafta, koltukta oturan, dudağı patlayan adama çevirdim. Utku abime.
“Her şeye tamam.” diyerek söze başladım. “Her şeye tamam da neden beni kabul etmiş gibi yaptığını anlayamıyorum. Neden ben seni kabul etmiyorum diyerek hayatına devam etmedin? Neden bir an da gelip bu iğrenç bilgiyi yıllar sonra benimle paylaşmak istedin?”
Bakışları yerden bana doğru kalktı. Deniz abimin dediği o bakışları gördüğümde iliğime kadar buz kestim.
“Üzülme istedim. Kendini kabul ettirmek için çok uğraşıyordun.”
“DNA sonuçlarını en başından beri sen değiştiriyordun değil mi?” dediğimde salonda buz kesici bir soğukluk oluştu. Dudaklarım keyifle kıvrıldı.
Anlamıştım.
Her şeyi tek tek çözmüştüm.
Dedem olacak adam ailem ile tanıştığımı bile o an bilmiyordu. Nasıl DNA bilgilerini değiştirebilirdi ki? Saçmalık olurdu.
“Ne diyorsun sen Dilrüba?” Deniz abime döndüm. Her şey ortada değil mi dercesine baktım.
Kalbim sayamayacağım kadar parçaya bölündü dercesine baktım.
“Doğru mu?” diyerek Utku abime yöneldi. Kolundan tutum. “Abi dur. Yalvarırım, dur. Vurup kırmakla düzelmez.”
Utku abime döndüm. “Ben ölmedim. Bunu da kanıtladım. Hem de her yönden. Bunu sende çok iyi biliyorsun. Yaşadığımı biliyorsun. Biliyorsun abi!” sesim bir an da yükseldiğinde gözlerim hayal kırıklığı ile ona bakıyordu. “Biliyorum bildiğini.”
“Benim kız kardeşim dört yaşında öldü.” demesi ile dizlerimin üzerine çökmek, ona deli gibi yaşadığımı yalvarmak istedim. Kafamı duvarlara vurarak, çığlık atarak anlatmak istedim. Hiçbirini yapamadım.
“Hala öldü diyor lan! Hala öldü diyor!” Toprak abim çıldırmış gibi bağırdığında Utku abim ona doğru döndü.
“Kardeşim senin salaklığın yüzünden öldü.” diyen Utku abime şaşkın gözlerle baktım. O an ise Toprak abimi kimse tutmaya an bulamadı. Utku abimin üstüne öyle bir atladı ki attığı yumruğun sesi odada yankılandı.
“Kapa çeneni!” Toprak abim öyle bir bağırdı ki ellerimle ağzımı kapattım. Aras abim ise her şeyden soyutlanmış gibi öylece olayları izliyordu.
Deniz abim Toprak abimi tutup geri çekti.
Ellerimi ağzımdan çektim. Yanlardan aşağı öylece bıraktım.
“Toprak abim beni öldürmedi. Ölümüne neden olmadı.” dediğimde gülmeye başladım. “Olamaz çünkü ben ölmedim zaten adi herif!” diyerek Utku abimin üstüne yürüdüğümde Toprak abim bana ayak uydurdu. Her adımımda peşimden adım attı.
Kendimi bir an Utku abimin yakasından tutmuş bir halde buldum. Yüzünü bana yakınlaştırdım. “Bir gün kardeşin olduğumu anlayacaksın. O gün geldiğinde ise ikimiz içinde geç olacak abi.” yakasını sertçe bıraktım.
Gözlerinde hiçbir duygu yoktu.
“Seni hiçbir zaman kardeşim olarak görmedim. Görmek istemedim. Benim kardeşim öldü ve ben onun yerine başkasını koyamam. Anlamıyor musun?”
Deli gibi gülüp olduğum yerde etrafımda döndüm. Elimi kaldırıp ona salladım. “Deniz abime tedavi ol, ilaçlarını iç, delirdin sen falan diyordun ya hani.” dediğimde gözlerini kıstı. “Asıl tedavi olması gereken sensin. Asıl sorunlu olan da sensin. Yaşayan birini ölü olarak gören de sensin! Hepsi sensin!” Başımı da söylediklerimi onaylarcasına sallıyordum. “Ve beni kardeşin olarak görme. Senin için çabaladığım o günler içinde lanet olsun, Utku Saltuk! Defol git evimden. Burası benim evim. Benim yuvam. Kardeşin olmayan bir kızın evinde de yaşamazsın herhalde?”
“Yaşamam.” dediği gibi koltuktan kalktı. Yanıma yanaştı. Tam yanımda durduğunda kısaca bana baktı, sonra abilerime ve en son anneme. “Siz bana hiç inanmadınız.” dediğinde başını aşağı eğdi. Kapıya yürüdü. Bir daha da arkasına bakmadan evden çıkıp gitti.
Olduğum yerde dizlerimin üstüne düştüm. Ellerimi yumruk yapıp dizlerime yasladım. Cidden bu anı yaşamış mıydım yani? Utku abim beni bırakıp gitmiş miydi? Gitmişti.
“Dilrüba ben sadece o yaşta başına iş gelmesin diye Utku’ya uydum. Eğer aileni bulursan deden olacak o adam seninle uğraşmaya başlayacaktı. Bunu istemedim. O yüzden sustum. Zaten Utku ile öğrendikten kısa bir süre sonra ben göreve gittim ve yıllarca dönmedim. Döndüğüm zaman ise aileni bulmuştun.” dediğinde ona inanmak istedim. Belki de inandım bilmiyorum.
Tek inanamadığım Utku abimdi. Ona da rüya olamayacak kadar gerçekti.
“Senlik bir problemim yok sanırım benim ya.” dediğimde ruh halimin nasıl yerlerde süründüğünü hissettim. Başımı yerden kaldırdım ve aileme tek tek baktım.
Bu yüzlerin içinde tek bir yüz eksikti.
Bana bebekliğimde yemek yediren, çizgi film izleten, yanında uyutan o yüz yoktu. Kalbimde ise beklediğimden daha büyük bir yara oluşmuştu.
---
Bölüm Sonu
Utku?
Dilrüba?
Deniz?
Toprak?
Umarım az sövmüşsünüzdür.
Gelecek bölümde görüşürüz. Finale doğru adım adım...
Bölümde spoi vardı...
Tiktok : yarenbayan_
İnstagram : yarebookstore
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
55.26k Okunma |
3.76k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |