37. Bölüm

🦷 Otuz İki

yarimine
yarenbayan_

 

Hoş geldiniz sefalar getirdiniz canikomlar.^

 

 

Bu bölümde de +18 bulunmaktadır. Bu son Smut sahnelerimiz. Fifti Fifti her kurumun isteği olsun. Finale yaklaşıyoruz zaten. Ciddili son 3 Bölüm :)

 

 

Sınır koysam dahi geçemiyor okumamız çok azaldı o yüzden siz nasıl uygun görürseniz.

 

 

Keyifli okumalar.

 

🦷

 

Gözlerimi zorlukla araladığımda göğsüne sindiğim adamın kokusunu soludum. Tek kolu belimi sarmıştı. Yan tarafına koala gibi yapışmıştım. Gözlerim odanın içinde yansıma yapan saate kaydı. Gecenin dördüydü.

 

Sabah ezanı okunmadan banyo yapmamız gerekiyordu. Yorgunluktan hemen uyuyakalmıştık.

 

Elimi göğsünün üstüne koyarak dikleşmeye çalıştım. Belimdeki eli arkaya düştüğünde gülümsedim. Uykusu ağırdı.

 

Yatakta oturur pozisyona geldiğim de bacak aramda hissettiğim sızı ile gözlerimi kıstım. Çarşafı üstüme çektim.

 

"Göktuğ uyanman gerekiyor." elimi yüzüne uzattım. Yanağına koydum. Baş parmağım ile okşamaya başladım.

 

"Hm?" diye belli belirsiz bir ses çıkardığında dudaklarımda bir sırıtma belirlendi.

 

"Göktuğ duş almamız gerekiyor hayatım." gözlerini kısık tutacak şekilde araladığında gülümsedi.

 

"Seni bu şekilde yatağımda göreceğimi söyleseydiler ben yine inanırdım." dediğinde kıkırdadım.

 

"Kesinlikle katılıyorum canım ama cidden uyan artık. Duş almaya gideceğim sakın geri uyuma."

 

Gözlerini tamamen araladığında etrafa baktı. "Saat kaç?"

 

"Dört." dedim.

 

"Normal de alarm kuracaktım. Uyuyakalmışım." dedi. Saçlarında ellerimi gezdirdim. "Sorun yok ben uyandım ne de olsa."

 

"Sen duşa gir bende bir sert kahve içeyim." yatakta dikleştiğinde kafamla onu onayladım. Arkamı dönüp yataktan çıkmaya hazırlanmıştım ki belime sarılan kol ile geriye çekildim.

 

Çıplak göğsüne temas ettiğimde sıcak dudaklarını omzuma bastırdı. "Biraz daha mı oyalansak?" dediğinde sesi o kadar talepkar çıkmıştı ki bacak aramda ki sızı kendini utanmadan tekrardan belli etti.

 

"Göktuğ çok yaramaz bir adam oldun."dedigimde gülüşü içime işledi.

 

"Karım olmuşsun seni hemen bırakabilir miyim sence?"

 

Kıkırdadım. Başımı ona doğru çevirdim. Dudaklarına narin bir öpücük bıraktım. "Bu yeterli geldi mi?" dediğimde kaşları hayretle yukarı kalktı.

 

"Çocuk mu kandırıyorsun yavrum?" dediği gibi belime dolanan kolları beni hızlıca kendine doğru çevirdi. Yüzlerimiz karşı karşıya geldiğinde yutkundum.

 

Gözleri dudaklarıma kaydığında sabırsız olan ben dayanamadım ve kendimi dudaklarına bıraktım. Kollarımı boynuna doladım. İki yandan belimi kavrayan elleri beni kucağına çekti. Bacaklarımı iki yana açarak kucağına kurulduğumda öpüşü şiddetlendi ve ağzımı talan etmeye başladı.

 

Nefes nefese kaldığımda dudaklarından ayrıldım. Soluklanmaya çalıştım. "İyisin." dediğinde yutkundum. Soluğumu düzene sokmaya çalıştım.

 

(+18 Aşklarım.)

 

Kucağında yavaşça yükselip ona sürtündüğümde "Beni öldüreceksin." diyerek ensemden tuttuğu gibi beni dudaklarına geri çekti. Belimde ki tek elini aramızda ki örtüyü çekmek için kullandı ve ben onu hissetmeye başladım.

 

"Göktuğ?" diye soluduğum da dudakları boynuma uzandı. Kucağında dizlerimin üzerinde yükseldiğimde kendini bana göre konumladı ve yavaşça kendimi aşağı doğru bıraktım. Dudaklarının arasından tıslamaya benzer bir ses döküldüğünde dudaklarımın Aralık kalmasından faydalanarak yeniden dudaklarıma kapandı.

 

Dilini ağzımın içine ittiğinde gözlerim titreyerek kapandı ve kucağına tamamen oturdum. İçimde ki varlığını tamamen hissettim. Sırtını yatak başlığına yasladığında ellerimi göğsüne koydum. Yavaşça yükselip alçaldım. Bunu bir süre daha yapmayı düşünüyordum.

 

"Dilrüba." adımı soluduğunda gözlerimi açtım ve ona baktım.

 

"Göktuğ." dedim.

 

Belimi kavrayan ellerini hissettiğim de ise gelecek olan şeyi hissettim. Beni kendi gücüyle yükseltip sertçe kucağına oturttu. İkimizin iniltisi odanın içine yayıldında aynı şeyi yapmak için yeniden beni yükseltti. Başım geriye düştü.

 

Beni yeniden kucağına sertçe oturtuğunda dudaklarımın arasında bir çığlık feryat etti.

 

Dudakları sağ göğüs ucuma kapandığında gözlerimi sıkıca yumdum. Kucağında kendim yükselip alçalmaya başladım. İniltilerimiz odada duyulan diğer sese oranla daha fazlaydı.

 

Ellerimi omuzlarına sıkıca sardığımda kasıldım. Dudakları diğer göğüsüme kapandı. Adını haykırdığımda göğsümü dişledi ve bu hareketi benim için son oldu.

 

Kucağında her anlamda yükseldiğimde düşüşüm sert oldu. Bacaklarım titrerken şiddetle boşaldım. Başım öne düştü. Omzuna kafamı koydum.

 

Göktuğ ise belimi yeniden kavradı ve kendisinin boşalması sağlamak için beni kucağında sektirmeye devam etti.

 

Ellerini titrediğini fark ettiğimde kafamı kaldırdım. Ellerimi omuzlarına yerleştirdim. Dudaklarına anında kapandığım da kucağında ona destek sağlayarak yükselip alçalmaya başladım ve ondan yüz kızartıcı sözler duymaya başladım.

 

En sonunda belimi sıktı ve beni kendine öyle bir bastırdı ki içime sertçe gelişini ve beni doldurduğun hissettim. Boşalmıştı.

 

Nefes nefese kaldığımızda yüzlerimiz karşı karşıyaydı.

 

"Göktuğ sana çok aşığım." dediğimde uzandı dudaklarından öptü.

 

"Aşkından delirecek gibiyim." dediğinde içimden çıktı. Boşluğa düşmüş gibi hissettim. Dudaklarımdan sesli bir nefes çıktı.

 

(+18 bitti aşklar.)

 

"Şimdi duşa girebiliriz." dediğinde yataktan çıktı. Kendisi ilk girecek zannettim ama yatağa doğru döndü ve yatağın üstünde öylece uzanan bana uzandı. Beni bacaklarımdan ve belimden tuttuğu gibi kucağına aldı.

 

Kollarımı boynuna doladım.

 

" Asıl şimdi sen uyuya kalmadan banyonu yap bakalım." dediğinde tebessüm ettim.

 

Beni banyoya bıraktığında kafamı olumluca salladım.

 

Banyodan çıktığında hemen suyu açtım. Ilık suyun altında kendime gelmeye çalıştım. Sabunlandım. Şampuanlandım ve durulandım. Çıkmadan önce de gusül abdestimi aldım ve sağ ayak ile duştan çıktım.

 

Çok şükür bu günü de atlatmıştık hem de kocam ile. Karşımda ki buharlı aynaya karşı deli gibi sırıttığımda bedenime havluyu doladım ve banyodan çıktım.

 

Göktuğ beline çarşafı dolamış bir şekilde telefonu ile ilgileniyordu.

 

Banyodan çıkan beni gördüğünde omuzlarından dökülen ıslak sarı saçlarımda takılı Kaldı. "Duşa da mı beraber girseydik acaba." dediğinde güldüm.

 

"Saat geçiyor hadi sende hemen yıkan da gel. Benim uykum kaçtı mutfağa ineceğim."

 

"Tamam yavrum." yataktan kalktığı gibi çarşafı yatakta bıraktı. Karşımda çırılçıplak kaldı.

 

". Göktuğ aklımı çelmeye çalışma. Defol git." dediğimde keyiften dört köşe olduğu belli olan bir şekilde bana doğru yürüdü. Önümde durduğunda kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ellerini saçlarıma koydu. Yüzüme eğildi dudaklarımda sertçe öptü.

 

Geri çekildi. "Sana doyamıyorum."

 

"Bende ama durmalıyız." dediğimde kafasını olumluca salladı. Bir yana da artık beni yormak istemiyordu.

 

"Üşüme. Giyin aşağı in bende geleceğim."

 

Yanımdan geçip banyoya girdiğinde yatağa yaklaştım.

 

Havlu ile Bedenimi kuruladım. Dolaba yaklaştım. Kendi kıyafetlerimi es geçtim.

 

O sırada gözlerim yeniden duvarda ki saate dokundu. 06.02 gösteriyordu.

 

En son saat dörttü. Gözlerim dışarıya döndüğünde aydınlanmaya başladığını gördüm.

 

Kahvaltı hazırladık yaptık diyesiye saat sekiz olurdu.

 

İlk olarak kendi iç çamaşır dolabımdan sütyen ve kilot aldım. Onları üstüme geçirdiğim gibi Göktuğ'un dolabından tişört alıp üstüme geçirdim.

 

Böyle daha rahattım. Ev zaten sıcaktı burada üşümezdim.

 

Havluyu katlayıp banyo kapısının yanına koydum. Göktuğ çıktığında onu da kirliye atabilirdi.

 

Yatağın etrafında dağınık bir şekilde duran kıyafetlere bakındım. Etrafı baya dağıtmıştık. Onları da alıp havlunun yanına koydum. Hepsi yıkanacaktı.

 

Yatağında çarşafını yastık kılıflarını da çıkardım. Onları da diğerlerinin üstüne koydum. Yeni yatak takımını serdim.

 

Göktuğ hala banyodan çıkmamıştı.

 

Yanda ki komodinin üstünde duran telefonumu alıp odadan çıktım.

 

Merdivenleri indiğimde telefona bakmadan önce çay suyunu ocağın üstüne koydum.

 

Zıplayıp tezgahın üstüne oturdum. Bacak bacak üstüne atıp telefonun ekran kilidini açtım.

 

Neray'dan gelen mesajları gördüğümde kaşlarım çatıldı. Ne için yazdığını çok iyi biliyordum.

 

Mesajlarına girdiğimde derin bir nefes aldım. Zaten ondan başka da yazan yada arayan yoktu. Dün akşam cidden kimse eve döneceğimi düşünmemişti. Rezillik!

 

Neray : Pişt güzellik naber? (22.18)

 

Neray : Saat 23.00 oldu. (23.01)

 

Neray : Hani geliyordun?????

 

Neray : Abim bırakmadı dimi???

 

Neray : Vay be mesajlara da bakılmıyor. (00.09)

 

Neray : Arayayım mı? Tam böyle araya gireyim. Jxjxjxjxjdjd abim bana ne söver varya. Üff!

 

Neray : Neyse ben uyuyorum. Sabah ben seni yine rahatsız ederim. Öptüm.

 

Neray : Günaydın güzellik. (05.10)

 

Neray : Normal de ağzıma etseler bu saatte uyanmam ama işte merak yani.

 

Neray : Uyandın mı?

 

Neray : Yorgunsundur tabii uyanamamışta olabilirsin.

 

Neray : Ama ben sormadan duramayacağım.

 

Neray : Nasıldı????

 

Neray : inciğine cıncığına anlat hemen.

 

Neray : Abim nasıldı. Pişt???

 

Neray sana cidden inanamıyorum ya. Gözlerim merdivenlere döndüğünde Göktuğ hala ortalarda yoktu.

 

Neray'a cevap vermek için telefona döndüm.

 

Dilrüba : Sana da Günaydın Neray.

 

Dilrüba : Bizde bir saat önce uyandık.

 

Dilrüba : izin verirsen kahvaltı yapacağız.

 

Neray : Soruma cevap alayım.

 

Dilrüba : düşündüğün şey gerçekleşti.

 

Neray : Ayyyyyyyyyyy

 

Neray : Ciddili!!!

 

Neray : E, nasıldı?

 

Dilrüba : Güzel.

 

Neray : :-|

 

Neray : Şaka mısın? Güzel olduğunu bende anladım zaten. Ben içerik soruyorum.

 

Dilrüba : Ayıp diye bir şey var bilir misin?

 

Neray : Hayır.

 

Dilrüba : İyi.

 

Neray : Bak utandım.

 

Neray : Şaka

 

Neray : Kaç defa oldu??

 

Dilrüba : e Yuh!

 

Neray : Böyle bir tepki verdiğine göre tekte bırakmamışsınız. Hihihi

 

Dilrüba : Saymadım.

 

Neray : Vay be iyi iyi.

 

Dilrüba : Korunmadım Neray.

 

Neray : NE?!!

 

Neray : Hemen hap al. Ben buz dolabına koydum! Hemen hemen hemen. Manyak mısın kızım sen!?

 

Dilrüba : O an onu mu düşündüm ben?

 

Dilrüba : Bir dakika içiyorum.

 

Telefonu kapatıp tezgaha koydum ve tezgahtan atladım.

 

Buzdolabını açtım. İlacı gördüğüm gibi elime aldım. İçinden bir tane alıp buzdolabına bıraktım ve buzdolabının kapağını kapattım. İlacı ağzıma attığım gibi şu almak için arkamı döndüm.

 

Göktuğ ile burun buruna geldim. Gözlerim irice açıldığında uzandı ve dudaklarımın arasında olan ilacın üstüne dudaklarını bastırdı geri çekildi.

 

"Korunmayı unuttum. Üzgünüm yavrum." dediğinde sorun etmediğime dair başımı olumsuzca salladım. Yanından uzaklaştıp arıtmadan bir bardak su doldurdum. İçtim. İlacı yutmuş oldum.

 

"Neray düşünmüş sağ olsun. Bende unutmuştum." dediğimde onu incelemeye başladım. Oda fark etmiş gibi beni incelemeye başladı.

 

Üstünde eşofman takımı vardı. Benim üstümde ise onun tişörtü.

 

"Bana diyorsun ki durmamız lazım. Ama dıştan bakınca hiçte söylediklerinle uyuşmuyorsun." dediğinde kıkırdadım.

 

Çayın kaynama sesi bizim sessizliğimizi öldüğünde ocağa yöneldim. Bileğimden tuttu. Göktuğ' a döndüğümde beni belimden tutup demin oturduğum yere tezgahın üstüne bıraktı beni.

 

" Sen otur bakalım. Gerisini ben halledeceğim. Sen kocanı izle." dediğinde dudaklarımı usulca yaladım. Gözleri dudaklarıma kaydı. "Uslu dur." dedi. Çaydanlığa yöneldi.

 

İlk çayı demledi sonra buzdolabını açıp bütün kahvaltı cesitlerinden çıkardı ve kahvaltı tabaklarına yerleştirdi. Bende pür dikkat dediği gibi onu izlemeye başladım.

 

Zeytinden bir tane ağzına attı. Ağzından beğendiğine dair bir hımlama çıktığında gülümsedim.

 

Kahvaltılıkları masaya yerleştirmeye başladı. Çatalları ve su bardaklarını yerleştirdi. Ekmekleri kesti. Çayları doldurdu. Yaklaşık yarım saatte sofra hazır oldu.

 

Ben ise hala tezgahtaydım.

 

Gözleri hazır olan masadan doğru bana döndü. Bana doğru geldi. Elleri çıplak bacaklarıma dokundu. Dişlerimde ki ellerini sürterek baldırlarıma odanda kasıklarıma doğru getirdi. Gözlerinin içine bakarak yutkunduğumda kulağını bana doğru yaklaştırdı.

 

"İlk önce sen karnını doyur. Sonra ben doyuracağım." dediği an algılayamadım.

 

Elleri tişörtümün altından belimi kavradı ve beni tutup yere bıraktı.

 

"Mavi yakışmış." İç çamaşırımdan bahsediyordu.

 

Masaya geçtiğimizde ben karşımda ki güzelliklere öyle bir daldım ki bir süre Göktuğ'u bile unuttum.

 

Karnım şiştiğinde geriye doğru yaslandım. Ellerimi Karnımın üstünde birleştirdim.

 

Göktuğ ise ayaklanmış sofrayı toplamaya başlamıştı.

 

Sarı bezi almış masayı silmeye başlamıştı. Ben ise doymamın mutluluğu ile onu izliyordum. Hava ise. Aydınlanmıştı. Mutfakta olan saate döndüm. 08.20 gösteriyordu.

 

Mutfakta baya oyalanmıştık.

 

Cam sil ile de masayı güzelce sildiğinde gülümsedim. Bugün titizliğimi tutmuştu?

 

"Göktuğ kaç defa daha silmem gerekiyor?"

 

"Bitti güzelim." dediğinde, "Peki." dedim.

 

Göktuğ yeniden sandalyesine oturduğunda karşılıklı masada oturmaya başladık. Dikdörtgen masanın bir ucunda ben bir ucunda o oturuyordu.

 

Böyle oturmayı ben istemiştim.

 

"Yanıma gelir misin Dilrüba? "

 

Yerimden kalktım ve ona doğru yürüdüm. Oturduğu yerde sandalyesini geriye çekti. Yanına geldiğimde bileğimden tutup beni iki bacağının arasına sıkıştırdı. Masa ile onun arasında kaldım.

 

"Noldu?" dediğimde gözlerinde istek dolu bakışlar ile karşı karşıya kaldım.

 

"Karnımı doyurmam gerekiyordu? Aç mı kalmamı istersin?"

 

Siktir!?

 

Bu o karın doyurmadan bahsediyordu.

 

"Göktuğ aşkım şimdi mi bir tanem." dediğimde bacaklarımın arasında ki ıslaklığı hissetmem ile yutkundum. Hemen de etkileniyordum.

 

"Şimdi yavrum." dediği an beni belimden tutup masanın üstüne oturttu.

 

Bacaklarımı araladığında mavi iç çamaşırım ile karşı karşıya kaldı.

 

Elleri baldırlarımı kavradığında gözlerimi kırpmadan hareketlerini izliyordum.

 

Kafasını orama doğru yaklaştırdığı an eksik bir nefes aldım.

 

O an mutfağın içini telefon zil sesim doldurmaya başladı. Olduğum yerde irkildiğimde Göktuğ düşmemem için beni tuttu. Gözleri ise telefonumu buldu.

 

Arayan kişinin ismi ekranda net bir şekilde gözüküyordu.

 

Neray!

 

"Bu kıza ben ne desem ki?" Göktuğ'un sinirli sesine karışık ne tepki versem bilemedim.

 

"Açsam mı?" dediğim an gözlerinde ki netlik yutkunmamı sağladı.

 

(+18 aşklar.)

 

"Ben yemeğimi yemeden şuradan şuraya gidemezsin." dediğinde altımda ki ıslaklık daha da fazlalaştı. "Eğer ki telefonu açmak istersen ben seni yalarken konuşabilirsin." sözleri fazla şeydi. Lanet olsun istiyordum.

 

"Açmayacağım." dediğim gibi iç çamaşırımı kenara çekti. Dilini anında içime ittiğinde belim kavislendi ama gözlerimi ondan çekmedim.

 

İçime sokup çıkardığı dilini her yerimde yavaşça dolaştırmaya başladı. Çıkardığı sesler aklımı başımdan alırken gözlerim geriye doğru kaydı. "Göktuğ Ah!"

 

"Sırılsıklamsın." dediğinde ki sesi boğuk geliyordu. Nefesini orama üflediğinde ellerinin arasında titredim.

 

Ellerimi masanın iki yanına bastırdım. Bacaklarımı daha ne kadar fazla ayırabilirsem ayırmaya çalıştım. Elleri baldırlarımı sıkarken bir elinin varlığı yok oldu.

 

Dilinin yanına eklenen parmağı ile ellerim masanın üstünden kaydı ve can havliyle bir yere tutunmaya çalıştım ama başarısız oldum. Sırt üstü masaya düştüğümde gözlerim de kapandı.

 

Dilinin ve parmaklarının baskısı ve doluluğu altında deli gibi titremeye başladım.

 

"Göktuğ!.. Ah lanet-" sözlerim birbirine karıştığı an beni basadan öyle sert bir şekilde kendine doğru çekti ki gözlerimin önü bir an da karardı.

 

Titreyen ayaklarımın üstünde durduğumda Göktuğ bacaklarımdan sıyırdığı iç çamaşırımı kenara attı. Gözlerimin içine dahi bakmadan beni sırtım ona dönmüş hale gelirip masaya yasladı. Elerim masanın üstünde öylece kaldığında kafamı da masaya yasladım.

 

Bacaklarımı elleri ile ayırdığında kalçamı kendine doğru çekti. Hissettiğim boşluk hissi ve boşalamamışın verdiği huysuzluk ile ağlayacak hale geldim.

 

Kısa bir süre sonra içimin doldurulması ile bedenim masanın üstünde ileriye doğru sürtündü. Belime dolanan elleri ile beni sabit tutarken Göktuğ sertçe içime girip çıkmaya başladı. Ben ise iniltilerimi kesmeden sonumun gelmesini beklemeye başladım.

 

İlişki anında konuşmayı sevmiyordu benim ise konuşacak dermanım yoktu.

 

"Boşalmak istiyorum." Diye çığlık attığımda Göktuğ kalçama sertçe vurdu. İçime yeniden vuruş yaptığında ilk önce onun boşalması ile ben şiddetle titremeye başladım ve geriye çekildiği an bende bacaklarıma doğru boşaldım.

 

İçimden çıktığı an sandalyeye oturdu ve beni de kucağına çekti. Bacaklarımı kendime doğru çektim. Kucağında küçücük kalmak istedim.

 

"İlk defa bu kadar." dediğim an sustum. Nefesim bile yetmedi.

 

"Dolu hissettin?" dediğinde kafamı olumluca salladım. Saçlarımın üstünden öptü. "Hoşuna gittiyse bunu da daima deneriz." dediğinde kafamı olumluca salladım.

 

Yetmemişti ama.

 

"Göktuğ bana bir kere daha dokunsana." dediğimde eli bacak arama kaydı. Islaklığıma dokunduğu an başımı göğsüne yasladım. Yavaşça parmağını ileri geriye üstünde gezdirmeye başladı. Okşamaya devam etti.

 

"Göktuğ." dediğimde neden ismini söylemek istedim onu da bilmiyordum.

 

"Guzelim." dediği an iki parmağını içime soktu. Belim yay gibi gerildi ama Göktuğ beni kucağında sıkıca tutuyordu.

 

"Ben tekrardan boşalmak istiyorum."

 

"Dilrüba baygınlık geçireceksin." dediğinde güldüm. Ama onu dinleyecek halim yoktu. Bu yaşadığım deneyim aklımı başımdan almıştı.

 

"Dokun bana." dediğimde üçüncü parmağını da içime ittiğinde gözlerimi yumdum. Alt dudağımı ağzımın içine çektim ve ısırdım. Elini anında hızlandırdı ve istediğim şeyi yaklaşık beş dakika sonra bana verdi. Çığlıklarımın arkasından parmaklarına boşaldım.

 

Histeri krizi geçiriyormuşum gibi titreyen bedenimi sakinleştirmeye çalıştım.

 

Göktuğ parmaklarını içimden çıkardığında üstümde ki tişörte sildi.

 

"Göktuğ sanırım biraz uykum var." dediğimde anlından öptüğünü hissettim.

 

"Uyu güzelim." dedi.

 

Gözlerimi yumdum ve derin bir uykunun içine girdim.

 

(+18 Bitti aşklarım)

 

-

 

Gözlerimi araladığımda yatağımızdaydım. Göktuğ'un sesini duyuyordum ama gözlerimi açacak halim yoktu.

 

Bacaklarımın arasında ki sızı kendini baya bir belli ediyordu. Hareket edecek gram halim yoktu.

 

"Akşama geleceğiz anne size." diyen Göktuğ' un sesini net bir şekilde duydum.

 

Kendi annesinden bahsediyor olmalıydı. Onlara mı gidecektim. Nerede yaşıyorlardı ki?

 

Gözlerimi araladığımda Göktuğ'un gömlek giydiği sırtı ile karşılaştım. Ben ise yatakta bitik haldeydim.

 

Neray'ın dediği kadar vardı. Kaç defa boşalmıştım. Allah'ım şu yaşımda yaşadığım olaya bak. Derin bir nefes alıp yatakta dikleştim.

 

"Göktuğ?" dediğimde bana doğru döndü. Telefonu kulağından çekti.

 

"Günaydın Dilrüba'm." yatağa yaklaştığında saate bakmayı akıl edemeden saati ona sordum.

 

"Saat kaç?"

 

"Öğlen olmak üzere." dediği an gözlerim saati buldu. 12.41 gösteriyordu.

 

"Çok uyumuşum." dediğimde gülümsedi. Yüzünde ki o tatlı gülümseme keyfinin yerinde olduğuna işaretti. Keyfi de tabii yerinde olurdu.

 

"Baygınlık geçirdin." dediği an gözlerim irice açıldı. "Ne?" dediğimde gülüşü büyüdü.

 

"Uyuyakalmadın yavrum bayıldın."

 

"Ama ben uyuduğuma emindim." dediğimde yatağa gelip yanıma oturdu. Avuç içini yanağıma bastırdı.

 

"Hayatımda yaşadığım en iyi gece ve sabahtı güzel kızım. Yine de o kadar istekliydin ki bayılmana engel olamadım. Kendini nasıl hissediyorsun?"

 

"Bacak aramda biraz ağrı var. Onun dışında gayet iyiyim." dedim.

 

"Güzel o halde. Ağrının geçmesi için sana ilaç getireceğim."

 

"Ben banyo yapayım sonra ilacı içerim."

 

"Tamam. Buradayım ben." dediğinde üstümde hala onun tişörtü vardı ama altımda iç çamaşırım yoktu. Eh normal olarak.

 

Yataktan kalktığım gibi banyoya girdim. Aynı şekilde duşumu aldıktan sonra kurulanıp banyodan çıktım. Çıplak bir şekilde banyodan çıktığımda Göktuğ'un arsız bakışları ile karşılaştım.

 

"Seni yataktan çıkartayım yok ama kıyamıyorum da." dediğinde dolaba yürüdüm. Kapakları açtığım gibi siyah iç çamaşırlarını aldım ve hızlıca üstüme geçirdim.

 

"Görsel şölenim azıcık kapandı." dediğinde gülmemi bastırdım.

 

Siyah bir elbise Seçtiğim de onu da üstüme geçirdim. Saçlarımı iki yana taradığımda ıslak olmaları Göktuğ'un hoşuna gitmemişti.

 

Yine de laf etmedi. Kendi kendine kurumasını istemiştim.

 

"Çıkalım." dediğinde çantamı hemen kapı arkasından çekip aldım.

 

"Gidelim." diyerek eline uzandım. Elimi sıkıca tuttu. Beraber odadan çıktık.

 

"Çıkalım değdiğimde nereye diye sormadın? Hemen hazırlandın hayırdır uykunda beni mi dinliyorsun?"

 

"Annen ile konuştuğunu duydum."

 

"Asya annem ile konuşuyordum. Size gidiyoruz." dediğinde anneme anne demesi içimi yumuş yumuş etmişti.

 

"Akşam yemeğini sizde yememizi istedi." yani bu şu demek oluyordu. Artık Göktuğ ile bu evde yaşayacaktım.

 

Kocamın evinde.

 

"Güzel düşünmüş. Bende bir gecede abilerimi özledim aslında." dediğimde güldü.

 

Evden çıktığımızda arabaya doğru yürüdük. Arabaya bindiğimizde Göktuğ arabayı çalıştırdı ve yola koyulduk.

 

Yaklaşık yarım saat içinde ailemin bulunduğu evin önünde durduk. Arabadan indiğim gibi bacaklarım arasında ki acıyı yeniden hissettim. Sanırım bugün kendi hiç unutturmayı planlamıyordu.

 

"Ağrın mı var?" Göktuğ yanıma geldiği gibi kolunu belime doladı. Beni kendine yasladığında eve doğru yürümeye başladık.

 

"Biraz." dedim.

 

Evin önüne geldiğimiz an kapıyı çaldı. "Sadece oturuyorsun. Söyle Neray'a ne yapılacaksa o yapsın. Evin gelini o ne de olsa." dediğinde gülümsedim.

 

Kapı açıldığında annem ile karşılaştım.

 

Göktuğ beni bıraktığında uzanıp annem ile sarıldım. "Annem." dediğimde bana daha sıkı sarıldı.

 

"Güzel kızım hoş geldin." dediğinde sırtımı sıvazladı.

 

Annemden ayrıldım. "Hoş buldum."

 

Ve bir karar aldım. Düğün dernek yapmadığımız sürece annelerle yapacaktım.

 

Bu kararı mı da Göktuğ ile paylaşacaktım ama akşam.

 

"İçeri geçin oğlum." diyerek Göktuğ ile eve girdik.

 

Utku abim ilk göz hapsime girdiğinde ona koşamamak canımı sıkmıştı.

 

Yanında Deniz abim vardı. Onun yanında Bulut abim vardı. En sonda Aras abim. Toprak ve Neray yine ortalarda yoktu.

 

Abimlerin yanına gittiğim gibi sırayla hepsine sarıldım.

 

"Nasılsın güzel kızım." Diyen Utku abimin yanağından öptüm. Saçlarımın üstünden öptü. "İyiyim abi. Gece saat geç olduğu için gelemedik." Diye de klasik açıklamamı yaptım.

 

"Biz de hemen yattık zaten güzelim. Orada kalman iyi olmuş. Akşama yemeğe buradasın." dediğinde başımı olumluca salladım.

 

"Yarın da şirkete gidiyor muşsun?" dediğinde içim burkuldu. Onun hakkını ondan alıp kavgalı olduğumuz an bana vermişlerdi. "Bana öyle bakma. Deniz ile konuştum. En iyi kararı vermiş. Orası senin hakkındı."

 

"Tamam." dedim. Gülümsedi. Saçlarımın sevdi.

 

Abilerimle sıkı sıkıya sarıldım ve en sonunda Toprak abimi aradım ama hala ortada yoktu.

 

Bu adam nereye ne halt yiyor?

 

"Anne Toprak abim nerede?" Ne halt yiyor diye soramadım tabii.

 

"Neray ile Üst katta odasındalar." Annemin söyledikleri ile Göktuğ' a döndüm. Onun bile anlamamasına şaşmamalıydı. Ben Üst katta ne haltlar döndüğünü hissediyordum.

 

"Neray bana yazıp duruyordu. Ben bir onlara bakayım." dediğimde annem beni onayladı. Abimler ile Göktuğ da salonda oturdular.

 

Annem mutfağa geçerken ben yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladım. Toprak abimin odasının önüne geldiğimde kapının kapalı olmasına şaşmamalıydı.

 

Kesin bir de kilitliydi. İnsanların özeli vardı evet ama ben de Neray kadar olmasam da meraklı bir insandım.

 

Anahtar deliğine eğildiğimde ufacık bir noktadan başka bir yeri göremiyordum. Tam dikleneceğim an Toprak abimin yere dizlerinin üzerine eğilmiş olduğunu gördüm.

 

Ne yapıyordu?

 

O an göz hizzama giren çıplak bacaklar ile kendimi anında geriye çektim. Tamam bu kadarını beklemiyordum.

 

Başımı sağa sola sallayıp kapıyı tıkladım.

 

"Kim o?" diyen Toprak abimin sesi ile boğazımı temizledim. Şerefsizler arkamdan iş karıştırıyorlar.

 

"Kardeşin geldi." dedim.

 

"Beş dakika içinde geliyorum." dedi.

 

"Neray'ı da beş dakika sonra getir abi." demem ile içerisi sessizleşti.

 

Sonra Neray'ın zevkten kısılan sesini işittim. "Di̇rlüba defol git kapıdan."demesi ile kendini tutamadan artık her ne olduysa iniltisi bana ulaştı. Yüzümü buruşturarak kapıdan uzaklaştım.

 

Aşağı indiğimde onları beklememeye karar verdim.

 

Kogamın ve Deniz abimin arasına oturduğumda çaylarını yudumlayan adamların arsında onları dinlemeye başladım.

 

Ve benim beden yorgunluğum hala devam ediyordu.

 

Başımı Deniz abimin omzuna yasladım. Onları o şekilde dinlemeye başladım.

 

Diş hekimliğinden başlayıp askerlikten devam eden sohbeti kesmeden dinlemeye devam ettim.

 

Yaklaşık beş dakika sonra gelecek olan ikili yarım saat sonra salona geldiğinde Neray yüzüne yapıştırdığı gülümseme ile yanımıza geldi. Abisine sarıldığı gibi Göktuğ ne haltlar yiyordun diye kardeşini sorulara sokmadı. Çekip yanına oturttu. Sorsaydı bile elbet bir bahanesi olurdu.

 

Gülesim geldi.

 

Bende oturduğum yerden kaktım ve Toprak abim ile sarıldık. Ne haltlar yediklerini bildiğim için gözlerimin içine dahi bakamıyordu.

 

"Bende seni çok özledim abiciğim." dediğimde sırtına pat pat vurdum.

 

"Bende seni özledim küçük baş belası." dediğinde oda Utku abim gibi saçlarımın üstünden öptü.

 

Ayrıldığımızda annemin yanına geçip oturdu.

 

Kısa bir sohbetten sonra Utku abim, "Dilrüba?" dedi.

 

Ona doğru döndüm. "Efendim abi?"

 

"Göktuğ ile evinizde mi yaşamak istiyorsun yoksa resmi nikah kıyılana kadar burada bizimle mi yaşayacaksın?"

 

"Abi sen burada kalmayacaktın. Dün öyle söyledin."

 

"Bugün doktorum ile konuştum. Bir problem gözükmüyormuş. Sizinle beraber kalacağım." Bu dediğine ne kadar çok mutlu olduğumu açıklayacak sözlerim yoktu.

 

"Göktuğ ile konuşmadım ama" diyerek Göktuğ' a baktım. Yüzünde anlayışlı bir gülümseme gizliydi. " Ben daha ki evliliğimiz resmiyete dökülene kadar burada sizinle yaşamak istiyorum." dedim. Abimin gözleri benim üzerimden geçip Göktuğ' a döndü.

 

"Dilrüba nerede mutlu olacaksa öyle olsun. Bir süre daha onsuz kalabilirim." dedi.

 

"Düğün tarihi düşündünüz mü?" Diyen Deniz abim oldu.

 

"Evet." dedim. "Doğum günümde 26 Mayıs' ta."

 

"Çok güzel düşünmüşsünüz." Neray'ın tatlı sesi ile ona döndüm. Telefonunu işaret ettim. Bir yandan da "evet, benim de bir an aklıma geldi. Göktuğ' da onayladı." dedim.

 

"Anlayışlı damat bulmuşum." diyen anneme karşılık güldüm. Kesinlikle öyle.

 

"Di̇rlüba bulmuş oluyor aslında." diyen Toprak abim ile dudaklarımı birine bastırdım. Oda haklıydı.

 

"Aslında beni bulan Göktuğ." dedim. En doğrusu oydu. O beni bulmasaydı ve benden Vazgeçmeseydi şu an bu hayatı yaşıyor olmazdık.

 

"Bu kız nokta atışı yapıyor." Neray bir yandan konuşuyor bir yandan telefon ile uğraşıyordu.

 

Kucağımda ki telefon titrediğinde yüzümde ki gülümseme ile telefonu açtım. Neray'ın yazdığı mesajı okudum.

 

Neray : Ufacık kaçamak yaptık.

 

Dilrüba : İlk kaçamak mı?

 

Neray : Dün gece de biraz kaçamak yapmış olabiliriz...

 

Dilrüba : Bana diyene bak. Evlenmeden hamile kalacak olan ben değil sen olacaksın zilli.

 

Neray : Biz daha o levele gelmedik. O kadar delirmedik herhalde. Sadece birbirimizi tatmin ediyoruz o kadar.

 

Dilrüba : Ah Neray Ah iyi madem.

 

Dilrüba : Sohbete dön. Dikkatleri üzerimize çekiyoruz.

 

Telefonu kapattığım gibi kucağıma koydum. Neray'da benimle aynı şeyi yaptı.

 

Herkesin yüzünde ki gülümseme solmadan edilen sohbetlere bazen de ben dahil oldum.

 

Geniş bir ailem vardı ve hepsini çok seviyordum.

 

Bu hafta sonu Neray'ı istemeye gidecektik ve ben yaşanacak olayları fazlasıyla heyecanla bekliyordum. Nereden bilinir belki de erken yaşta hala olurdum.

 

Yüzüme daha fazla yayılan bir gülücük ile kocamın koluna sarıldım. Ailemi izlemeye başladım.

 

Bu izlemenin nereye kadar sürdüğünü bilmiyordum ama bir süre sonra kocamın omzunda uyuyakaldığımı biliyordum. En son da ise yemek saatinde uyandırılmıştım.

 

Canım kocam kesin yemek saatine kadar uyandırmalarına o izin vermemişti. Gün boyu beni nasıl yorduğunu en iyi o biliyordu.

 

Kocam da kocam.

 

-

 

 

Otuz İkinci Bölüm Sonu

Son 3 Bölüm

 

[Smut sahneler bu bölümle son buldu gençler. Son üç bölümde aile içi mutlu anları okuyacağız ve kapanış yapacağız.]

 

Dilrüba???

 

Göktuğ???

 

Neray???

 

Toprak???

 

Diğer bölüm de yaklaşık iki hafta sonra sizinle olur. Sizi seviyorum ballarım.

 

Öpüldünüz yaniiiii

 

Kitappad hesabımı takip etmeyi unutmayın. 🦷🤍

 

Bölüm : 24.02.2025 21:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...