40. Bölüm

🦷 FİNAL

yarimine
yarenbayan_

 

 

^ Hoş geldiniz sefalar getirdiniz canikomlar.^

 

 

Son kez...

 

 

Bir tarihleri alalım <3

 

 

Final.

 

 

Bir yolculuğun daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Yepyeni yolculuklarda görüşmek üzere hepinizi kocaman kucaklıyorum.

 

 

Son kez keyifli okumalar dilerim.

 

🦷

 

 

26 Mayıs, Çarşamba.

 

Düğün Günü...

 

"Bu gelinliğin fermuarlısı neden tasarlanmadı? Var da benim mi haberim yoktu."

 

Aynanın karşısın Neray'ı sesimde delirtmeye yemin etmiştim. Arkamdaydı. Gelinliğin iplerini düzenlemeye çalışıyordu. Yarım saattir çalışıyordu.

 

"Bir susarsan eğer hallolacak. Sen hem susmuyorsun hem de yerinde durmuyorsun." Bana yükseldiğin de aynadan doğru ona kötü kötü baktım.

 

"Toprak abimle nişanlandın diye havalanma söndürü veririm ha." demem ile kıkırdadı.

 

"Unutma Dilrüba sende bugün benim abimle evleniyorsun."

 

Birbirimizin abisine göz koymuştuk.

 

"Hatırlatmasan? Ağız tadıyla seninle uğraşılmıyor da."

 

"Bugün senin için çifte mutluluk günü Dilrüba. Sus ve keyfini çıkar."

 

Haklıydı.

 

Bugün doğum günümdü.

 

Hem de evlendiğim gündü.

 

Göktuğ dediğini yapmış evlilik tarihimizi 27 Mayısa bulmuştu.

 

Bir ara unutmazsam siz hatırlatırsınız öpeceğim onu.

 

"İşte oldu." Neray ipleri bıraktığında ikimizde rahat birer nefes aldık.

 

"Bu günün geleceğini hiç hayal etmemiştim. Başımıza o kadar olay geldi ki kendimi gelinlikler için görmek gülmeme sebep oluyor." Dediklerim üzerine etrafında bir tur döndüm.

 

Ne olursa olsun kabarık gelinlik seçmiştim. Çocukluk hayalimdi. Prensesler gibi olmak.

 

"Onu bir de Göktuğ abime sor. Seni şu ana kadar hayatta tuttuğu için kendisine minnettar." Dediğinde kıkırdadım. Bana eşlik etti.

 

"Adam haklı." Demem ile kapı çalınmadan aniden açıldı.

 

Neray ile yüzümüzde ki gülümseme ile kapıya döndüğümüzde beyaz gömleğinin İlk üç düğmesi açık üstünde siyah ceketi ile hiçbir Zaman düzenli durmayan saçlarıyla Toprak abim bize bakıyordu. Daha doğrusu bana bakıyordu.

 

"Kız sen ne evlenmeye meraklı çıktın. Daha düne kadar avucuma çişini yapıyordun."

 

Neray kahkaha attığında Toprak abım ne kadar eğlencesine konuşsa da ilk defa duygulanmış gibiydi. Abim gülmüyordu.

 

"Abi." Dediğim de ellerimi ona doğru uzattım.

 

Kapı girişinde durmayın bıraktı. Bana doğru adım attığında ellerimi tuttu. Ellerimi tutmasıyla bırakması aynı anda gerçekleşti. Kollarını sıkıca omuzlarıma doladı. Burnunu saçlarımın arasına gömdüğünde Toprak abimin arkasında Kalan Neray'a değdi gözlerim.

 

Duygularımı saklayamıyordu.

 

"Abi, ağlamamı mı istiyorsun? Bu sefer acımam bak makyajını sen yaparsın."

 

Keyifli sesi kulaklarına ulaştığında benden uzaklaştı. Ellerini yanaklarıma koydu.

 

"Ne olursa olsun abilerini unutursan, gidip o herifin yakışıklılığına kanarsan iki elim yakandadır bilesin Dilrüba hanım."

 

"Küçük sürümün seni unutabilir mi hiç?"

 

"Hem üzgünüm ama abim yakışıklı yani. Bence sen büyük konuşma Dilrüba." Neray mezara büyük adımlarla yürürken ona kaş göz yapmak için geç kalmıştım.

 

En azından Toprak abimin sözlerini de duymayacaktım. Odaya giren yakışıklı kocam Göktuğ ile gözler ona döndü.

 

" Geldi Bizim samimiyetsiz damat." Dediği gibi saçlarımdan öptü odadan çıktı.

 

Toprak abimin kıskançlığı halis miydi?

 

"Bende nişanlımın peşinden gideyim. Kendini sigara vermesin bu mutsuzlukla. " Diyerek odadan koşar adım çıktı.

 

Neray'ın odadan çıkmasıyla Göktuğ ile baş başa kaldık.

 

Odaya neden geldiğini biliyordum. Birazdan bu odadan beraber çıkacaktık. Nikâh memuru gelmiş olmalıydı.

 

Birazdan hayatım Bir tık daha değişecekti.

 

Adımın yanına bir soy ismi daha eklenecekti.

 

Babamın soy isimden vazgeçerek değildim ya. Daima soy ismim Güngör'dü.

 

Ben Dilrüba Güngör beş yaşında ailesinden koparılıp alınan o kız çocuğu.

 

"Dilrüba'm." Göktuğ'un yumuşak sesi ile daldığım yerden çıktım. Onun gözlerine tutundum.

 

"Herşey hayal gibi." Dedim.

 

"Herşey hayalden de öte." Dedi. Yüzümde ki gülümseme büyüyebileceği kadar büyüdü.

 

"Evleniyoruz."

 

"Zaten karımsın." Demesi ile ile gözlerimi kırpıştırdım.

 

"Doğru."

 

"Soyadımı adının yazdığı o yerde görmek istiyorum." Adamın resmi nikah istemesinin sebebine bak ya.

 

Kıkırdadım.

 

"Amaçlarına ulaştın."

 

"Daha değil." kolunu bana uzattı. Kalbim daha az önceye kadar normal atarken şimdi ritmi şaşırmış gibiydi.

 

Koluna girdim.

 

Odanın kapısına doğru beraber yürüdük. Kapı açıldı ve alkış sesleri kulaklarımı esir aldı.

 

Kırmızı bir halı vardı yerde. Bu kesinlikle özel istekti. Toprak abim kardeşim dümdüz yolda yürüyecek değil ya tabii ki kırmızı halı serilecek ayaklarının altına demişti. Dediğini yaptırmıştı.

 

Kırmızı halının üstünde yürüyordum.

 

Nikâh masasına yaklaştığım an hayatımın anlamlarını sırasıyla görmeye başladım.

 

En ön yuvarlak masanın etrafında oturuyorlardı.

 

Yüzümde ki büyük gülümsemeyle onlara baktım. Onların gözü ise en başından beri zaten bendeydi öyle değil mi?

 

Ailem.

 

Dostlarım.

 

Utku abim ve Deniz abim masanın tam ortasında yan yana oturuyorlardı. Aile üyeleri ise onların yanlarına serilmişti.

 

Utku abim en büyük yaram oldu. Daima da iyileşti. Bugün iyileşen günlerinden biriydi çünkü artık onun içinde ölmemiştim. Dilrüba'sı büyümüştü.

 

Deniz abim onun sayesinde bu hayata geri dönmüştüm. Beni o an tanımıştı. Pes etmemişti. Sonuna kadar savaşmıştı. Beni, onların olanı, canlarını kazıyarak geri almıştı. Pes etmemeyi ondan öğrenmiştim.

 

Yanında oturan kadın ise benim dünyalar güzeli annemdi. Beni gördüğü gibi göğsüne yaslayan güzel annem. Aslanlar gibi dört erkek evlat büyütmüştü. Bir tane de kızı vardı evet ama onu bi yaşından sonra kaybetmişti. Annem beni büyütememişti. Elinden bu ihtiyaç zorla alınmıştı.

 

Utku abimin diğer tarafında oturan Bulut abim ile gözlerim mutluluktan doldu. Onun da gözleri boncuk boncuktu. Bu uzaklıktan fark etmiştim. Balık burcu olduğunu öğrenmiştim. Fazla duygusaldık. Ona abi denediğim için birbirimize çektirdiğim o tatlı anlar geldi gözümün önüne. Hepsi kafamın içinde net değildi ama oradalardı. O hastane odasında ona yıllar sonra ilk defa abi dediğim anlar da benimle beraberdi.

 

Ona uzaktan küçük bir öpücük gönderdim. Yaşlı gözlerini kırpıştırdı. Elini havaya uzatıp öpücüğümü tuttu. Avuç içini yanağına dokundurdu. Romantik adam vesselam.

 

Hemen yanında Toprak abim kaba dayılar gibi sandalyeye kurulmuştu. Gelin odasında ki hâliyle aynıydı. Ne eksik ne fazla. O dağınık sacları fazlasıyla can alıcıydı. Allah Neray'a sabır versin.

 

Gözlerini Göktuğ ve benim üzerimde gezdirmeye devam ediyordu. Beklenmedik bir an da gelen göz kırpması ile olduğum yerde bir an kaldım. Kendinden beklemediğim bir şekilde kıkırdadım.

 

Göktuğ nikâh masasının tam önünde durmamdan dolayı oda olduğu yerde kaldığında kafası bana doğru döndü. Ben ise öylece Toprak abime bakıyordu. Adam kafamı karıştırıyordu.

 

Gözlerimi kırpıştırdım . Göktuğ'a tebessüm Edip masanın arkasına geçtik. Göktuğ sandalyemi geriye çekti. Oturmama yardımcı oldu. Hemen yanıma da kendisi oturdu.

 

Nikâh memuru Göktuğ'a selâm verdi.

 

Toprak abimin yüzünde ki başardım gülüşünden kendimi çektim. Yanında oturan Neray'a döndü bakışlarım.

 

Onda olaylar aynıydı. Duygusal Bir ponçik gibi abisi ve beni izliyordu.

 

" Siz Fatih kızı Dilrüba hanım. Emir oğlu Göktuğ Mert beyi eş olarak kabul ediyor musunuz?"

 

Gözler bana döndüğün de yanımda ki heyecanlı adamı fazla bekletmek istemedim ama İlk önce dönüp ona baktım.

 

Göktuğ da bana bakıyordu. Gözlerinde ki heyecan ateşini tam buradan görüyor ve fazlasıyla hissediyordum.

 

Dudaklarım da minik bir hareketlenme oldu ve ona ufak bir gülüş gönderdim. Ona söylemem gereken bir haber vardı. O haber şu an benimle beraberdi ve bir cevap verecektik.

 

Önümde ki mikrofona uzandım. Gür bir sesle konuştum.

 

"Evet! Evet! Evet!" Salonda tufanı koparken derin bir nefes aldım.

 

Gözlerim aniden farklı Bir yüz ile karşı karşıya 19 numara Aktif Sezgi.

 

Yüzünde ki gülümseme ile beni izliyordu. Göktuğ ile İlk ona basılmıştık. O günü nasıl unutabilirdim ki.


Hemen yanında ise Göktuğ'un kuzeni, benim ise okuldan arkadaşım olarak hayatıma giren İshak vardı. Yanında oturan tatlı kız ise Sude'ydı. Aile evine gitti zaman Mahallesinde tanıştığı bir aile dostlarının kızıymış. Birbirlerini seviyorlardı.

Kızın yanına ise sırayla Neray'ın ve kısa süre sonra benimde dostum olan Gül, Hediye ve Meryem oturuyordu.

Nikâh memuru aynı soruyu bu sefer de Göktuğ Mert'e yöneltti.

"Siz Emir oğlu Göktuğ Mert Fatih kızı Dilrüba hanımı eş olarak kabul ediyor musunuz?"

Soruyla beraber Göktuğ masanın üstünde duran elimi avucunun içine aldı. Gözlerim misafirlerden ona döndü.

"Çoktan etmişim." Demesi ile dudaklarımı keyifle birbirine bastırdım.

"Geçerli bir yanıt alabilir miyim Göktuğ bey? Nikâh memuru sorusunu yenilemek üzereyken Göktuğ bana Bakarak mikrofona yaklaştı.

Gür Bir sesle, "Evet!" Dedi.

Tekrardan bir alkış tufanı koptu

 

"Sizler şahitler olarak bu evliliği onaylıyor musunuz?"

 

Bu sefer bakışlarım şahidim olmayı kabuk eden heybetli bedeni ile ben buradayım diyen asker yakışıklısına baktım, Aras abim.

 

Onu beni arabasına davet ettiği an tanıdım. Akşam saatleri bir yolun kenarında. Asker olduğunu yaralandığı bir gece de öğrendim. Hayatının büyük bir bölümünde olduğunu ise ailemin içinde öğrendim. Ne öğrendiysem dima herşeyde onun parmağı vardı. Abimi fazlasıyla seviyordum. Diğer namıdeğer abilerim onu birazcık kıskansa bile.

 

Gözlerini yumdu ve hemen geri açtı. Bu herşey Yolunda demekti. Burada bile beni koruyordu. Dışarı da güvenliğin tam takır olduğuna emindim.

 

Bende onun gibi gözlerimi yumup açtım.

 

Dudaklarında ki gülümseme ile bu sefer de onun yanında oturan Göktuğ'un şahiti olan asker arkadaşına baktım.

 

Bu adamı bugün tanımıştım. Yine Aras abimin timindendi ama Göktuğ ile fazlasıyla yakınlardı. Şahiti olması bunu fazlasıyla belli ediyordu.

 

Kerim Ata Hakerli.

 

Kendisi üsteğmendi.

 

Aras abimle aynı konumdalardı.

 

"Evet." Dedi Aras abim.

 

"Evet." Dedi Kerim.

 

"O halde bende sizi karı koca ilan ediyorum. Hayırlı olsun." nikâh memuru nikâh cüzdanımızı bize uzattığı an uzanıp aldım. Yüzümde ki gülümseme ile ayağa kalktım. Göktuğ'da kalktığında nikâh memuru, "Artık gelin hanımı ölebilirsiniz." Dedi.

 

Göktuğ'a döndüğümde eksik kalan durumu tamamlamak için acımadan ayağına bastım. Yüzünde ufak Bir kas seyirmesi oldu ama yakından bakmayan anlamazdı. Şirince gülümsedim.

 

Bu aramızda bir sır olarak kalacaktı.

 

Sırada beni öpmesi gereken an vardı. Abimlerin önünde umarım düşündüğüm şekilde beni öpmezdi.

 

Ellerini yanaklarına usulca koyduğuna kalbim yine koşuya çıkmış gibi atmaya başladı.

 

Dudakları dudaklarımı o an es geçti ve anlımla buluştu.

 

Salondan alkış sesleri yükseldi.

 

Gözlerimi yumdum. Kendimi o an da bırakmak istedim. Ne yazık ki bunu başaramadım. Göktuğ'un dudakları tenimle olan temasını kesti.

 

"Bana bakın!" Ses ile o tarafa döndük. neray elinde kamera ile bize sırıtarak bakıyordu. Bizi çekmişti.

 

Göktuğ kolunu belime doladığın da ona doğru çekildim. Aramızda sıfır mesafe ile kaldığımız da elimde ki nikâh defterini havaya kaldırdım.

 

Yüzümdeki büyük gülücük ile kameraya baktım.

 

Çekilen güzel kare ile Göktuğ'dan ayrıldım. Nikâh memurunu uğurlamak için yanından ayrıldı.

 

Aras abim hemen yanımda bitti.

 

"Abim kendini nasıl hissediyorsun?" Derken beni iyice bir incelemeye aldı.

 

Geçen ay bir gece Göktuğ'da kalmıştım. O gece de göğsüme amansız bir acı vurmuştu. Sonunda ise gözlerimi hastane de açmıştım. Arada sırada bu tür ağrıların varlığının süreceğini söylemişti doktor ama Ailem diken üstündeydi.

 

Onları anlıyordum. Korkuyorlardı.

 

"Gayet iyiyim abi. Hem de hiç olmadığım kadar." Dediğim gibi Neray'a döndüm. "Bizi de çeksene yavrum." Demem ile kamera açısı bize döndü.

 

Aras abim yanımda heybetli ile dikilirken ben beline kollarımı sardım. Ona sarılmam ile oda elinde duran nikâh defterini aldı. Diğer kolunu da bana sarmaladı.

 

Arka arkaya birkaç fotoğraf bu şekildedir çekildik.

 

"Lan bensiz aile fotoğrafımı olur!" Toprak abim çığlık çığlığa yanımızda bittiğinde beni kolundan tuttuğu gibi kolunun altına çekti. Neray ise hiç bekletmeden bizi fotoğraf karesinin içine hapsetti.

 

Bütün ailemle Aras abimin vesilesiyle resimler çekildik. Gülüştük, eğlendik.

 

Yanıma Göktuğ geldiğinde anlımdan kocaman öptü. Düğün de gelin ve damadın şans edeceği şarkı çaldığında Göktuğ elimden kavradı beni salonunda ortasına ilerletti.

 

Karşı karşıya durduğumuzda elleri belimi narince kavradı. Bende kollarımı kaldırdım. Ensesinde ellerimi birleştirdim. Ona doğru iki adım attım. Aramızda bir adımlık bir mesafe bıraktım.

 

Usul usul olduğumuz yerde salınmaya başladık.

 

" Dilrüba Barkın." Dediğinde onu şu an bozmamak için kendi soyadımı onun önüne koyup kullanmadım. Cilveleşerek kafamı olumluca salladım.

 

"Göktuğ benim soyadımı da sen mi alsan?" Dediğimde gözlerinin içinde ki gülümseme için neleri vermezdim.

 

"Onu da bir ara hallederiz yavrum." Demesi ile uzanıp dudaklarına minik Bir öpücük bıraktım.

 

Sahne dansa Kalkan çiftlerle dolmaya başladı.

 

Kimse bizimle ilgilenmiyordu. Bu bizim için bir avantajdı.

 

"Öpüşelim mi? Denememle gözlerinde ki pırıltılar yavaş yavaş ateş hüzmesine döndüştü.

 

"İnsan içinde beni delirtmekse amacın başarıyorsun." Dediğinde kıkırdadım.

 

"Mutluluk duydum ama ciddiyim." Dediğimde tek kaşı usulca havalandı. "Öp beni."

 

Söz bitti. Nefesim kesildi.

 

Belimin iki yanında duran elleri beni daha sıkı kavradığında dudaklarıma kapanışı aynı anda hissettim. Basım hafif geriye düştüğünde toparlandım. Dudaklarına karşılık verdim.

 

Ani atılmam ani bir nefes kesilmesiyle sonlandı. Kendimi geriye çekmek zorunda kaldım.

 

Nefesim sekteye uğradığında adımlarımda sekteye uğradı. 'Dilrüba?" Göktuğ belimi tutmayı geç tek koluyla belimi kavramıştı. Beni ayakta tutan oydu.

 

"İyiyim. Biraz ani oldu." Dediğinde gözlerinin içine baktım. Emin olması için.

 

"Partner değişimi yoksa sen kardeşimi bize bırakmayacaksın damat." Diyen Toprak abim ile ikimizin gözleri de ona döndü. Neray elini Göktuğ'a uzattığında Toprak abim de elini bana uzattı. Göktuğ belimden elini çektiği an Toprak abim beni kolları arasına aldı.

 

"Amacın kesinlikle sizi röntgenlemek değil ama yavrum sizde bir durun ayol." Demesi ile koluna bir tane geçirdim.

 

"Ya abi sende ama!"

 

"Tamam tamam birşey denedim say." Dedi ama yüzünde ki o gülüş herşeyi ortaya döküyordu.

 

Büyük sürüm ne olacak.

 

"Sende fazlasıyla kaldı kardeşim. Al bakalım annemiz sana emanet." Utku abım ile annemiz gördüğüm an Toprak abım Utku abime göz devirdi ama annemi yüzünde ki büyük Bir gülümseme ile kolları arasına çekti.

 

Son duyduğum şey ise, "Sultanım yine çok sevdiği oğlunun kollarına gelmiş" demesiydi. Bu adam akıllanmayacaktı.

 

Utku abim beni kollarının arasına aldığımda etrafımızda yavaş yavaş dönmeye başladık.

 

"Fazlasıyla güzel olmuşsun." Dedi.

 

"Eh Kimin soyundan geliyorum." Dediğimde sırıttı.

 

"Benim soyumdan olmadığın kesin." Derken sesinde hafif bir kırgınlık vardı. Utku abım hep kendi öz abilesini tanımak istiyordu ama elinde hiçbir delil yoktu.

 

"Süt de bir soydur ve yakışıklı." Dememle yüzünde ki gülümseme kahkahaya döndü. Kısa sürdü.

 

Danslar sonlandı.

 

Ufak bir aradan sonra kendimi Göktuğ ile yan yana takı merasiminin içinde buldum.

 

Karşımda elinde kolyeler, bilezikler ve tam altınlarla bekleyenler abimler vardı.

 

Zaten bunların hepsi Bir salona bedeldi.

 

Toprak abim bilezikleri kollarıma geçirirken fazlasıyla ciddiydi.

 

Uzanıp burnumun ucundan öptü.

 

Bulut abim hemen arkasından beşi bir yerdeyi boynuma taktı.

 

"güle güle harca bir tanem yada bozdur kasaya geri koy." Derken o kadarda rahattı ki. "Ne de olsa bizden sonra hepsi sana kalıyor." Ondan önce uzanıp yanlarından ben öptüm.

 

"Emin ol hepsini saklayacağım abi."

 

Hemen arkasından abimler takıp takıştırmaya devam etti.

 

Daha sonra yakın arkadaşlarım aynı şekilde takıp takıştırmaya başladı.

 

En sonunda ise misafirler devam etti.

 

Takı işi bitti ve bende bittim.

 

Şarkıları çalmaya devam etti. Oynayan oynadı. Takısını takan tebrik edip salondan ayrıldı.

 

Düğünün sonuna geliyorduk.

 

Horon tepti en son bizimkiler ama benim dahil olmama kesinlikle izin vermediler. Bende katılmak istemedim.

 

Mis gibi meteor taşlarını izlemeye başladım. Bundan daha keyiflisi yoktu.

 

Düğün artık sonlandığında salonda sadece ailem ve yakın dostlarım kaldı.

 

Bizde çıktığımız da evlere dağılacaktık.

 

"Dilrüba, eve varınca beni haberdar et kızım. Evinize vardığınızı bileyim." Diyen anneme sıkıca sarıldım.

 

Kocamın evine, evime dönüyordum.

 

"Haber ederim annem."

 

Albümlerle de büyükten küçüğe olmak şartı ile sıkıca sarıldım. Boş bir anımda onları görüntülü arayacağımı söyledim.
Yoksa yakamı bırakmazlardı.

 

Göktuğ elimden tuttuğunda kapıya doğru yürümeye başladık. Ailemde arkanızdan geliyorlardı.

 

Hava kararmıştı. Aramamız hemen salonun önündeydi. Soğuk hava tenime işlediğinde hızlıca arabanın ön yolcu kapısını açıp içeriye girdim.

 

Göktuğ da abimlerle veda selamlamasını yapıp şoför koltuğuna geçti.

 

Arabayı çalıştırdığı an klimaları aktif hâle getirdi.

 

Ana Yola çıktığımız da araba da ısınmıştı.

 

Eve varmamıza az kalmıştı ve benim kalbim heyecandan yerinden çıkıp başka bir organ ile yer değiştirecekmiş gibi hissettiriyordu.

 

Göktuğ uzanıp elimi avucunun içine aldığında ona döndüm.

 

"Sakinleşsen mi artık? Bu durumlarda çoğunlukla hep yolumuz hastane oluyor. Korkutuyorsun beni." Söylediklerinde haklıydı. Sakinleşmeyi denedim ama içimde büyüyen gerçek buna pek müsaade etmiyordu.

 

Ailemin yanında ona bunu şöyleyemezdim o yüzden evimize gidene kadar beklemem gerekiyordu.

 

Başımı geriye yasladım ve Göktuğ'un önerisine göre rahatlamaya çalıştım. En azından başara bildiğim kadarıyla.

 

Araba evin önünde durduğunda kapıyı açtığım gibi arabadan hemen indim. Göktuğ da inip kapıları kilitlediğinde bana elini uzattı. Arabadan inerken üstünden çıkardığı ceketide omuzlarıma bıraktı.

 

Evin kapısına beraber el ele yürüdük.

 

Kapıyı açtığı gibi karanlık ev bizi karşıladı.

 

Arkamızdan kapı kendiliğinden kapandı. Göktuğ ise kapıyı geç vakit olduğundan dolayı kilitledi.

 

Omuzlarımda olan cekete uzandım. Elime aldım. Salona doğru yürümeye başladım. Göktuğ peşimden geldi.

 

Bahçeyi aydınlatan bahçe ışıkları salona loş Bir ortam sağlamıştı. Göktuğ'u net bir şekilde görebiliyordum.

 

Elimdeki ceketi koltuğun başına bıraktım. Bana doğru gelen Göktuğ'a döndüm. Onunla koltuk arasında kaldım.

 

"İki yıl önce tanıştık." Dememle başını katıldığını belli edercesine salladı. "Ve şimdi buradayız."

 

Gözleri yüzümün her karışında gezmeye başladı.

 

Yüzü yüzüme yaklaştı. Bu sefer kabul ettim. Dudaklarımız ortak bir noktada buluştu.

 

Öpücüğü sonlandıran ben oldum. Elimi uzatıp elini yavaşça kavradım.

 

"Sana söylemem gereken Bir haber var Göktuğ."

 

Dudaklarımdan ellerimize oradan da yüzüme çıkan gözleri gözlerimi buldu. Nefes nefeseydi. Bende öyleydim.

 

Elini kendime doğru çektiğimde gözleri ellerimizi takip etti.

 

Elini daha hiç belli olmayan düz karnımın üstüne koydum. Bu Bizim mucizemizdi.

 

"Bence tanışmalısın."

 

Gözleri karnımın üstünde duran ellerimizde takılı kaldı. Dudaklarıma büyük Bir gülümseme kondu.

 

"Biz şimdi aile mi okuyoruz yani? Ben baba mı oluyorum demek oluyor bu?" Şaşkınlığı sesine yansıdığı için, "evet." Diyerek onu bekletmeden yanıtladım. "Aile oluyoruz."

 

"Ne zaman öğrendin?" Gözleri gözlerime takıldı. Karnımın üstünde ki eli orada aşağı yukarı hareket etmeye başladı.

 

"Dün bazı şeylerden şüphelendim ve test yaptım. Bizimle beraber Göktuğ."

 

"Bizimle beraber." Dediği gibi beni belimden tutup sıkıca kendine çekti ve sarıldı. Etrafında birkaç tur döndü.

 

"Mucizemiz Göktuğ." Dediğimde aniden beklenmedik bir an da dudaklarıma kapandı. Belimi kavrayan kolu daha da sıkılaştı. Beni yarınlar yokcasına öpmeye başladı.

 

Gözlerimi sıkıca yumdum ve bu gece için yarınlar yokcasına ona ve bebeğinize tutunmaya çalıştım.

 

Erken anne baba olmamak için Korunuyorduk ama demek ki korunma yolları da arada mucizeler yaratılmasına engel olamıyordu. Yaratan yaratıyordu. Bizim de artık bir mucizemiz vardı.

 

Bugün benim doğduğum gün.

 

Bugün evlendiğim gün.

 

Bugün kaçırılıp hayatımın değiştirildiği gün.

 

Bugün anne olduğumu öğrendiğim gün.

 

Bugün ailemle geçirdiğim mutlu günlerden sadece biri.

 

Ve bugün; 27 Mayıs 2025

 

Dünyamın oluştuğu ve değişmeye durmadan devamı eden o gün.

 

Ben Dilrüba Güngör Barkın. Güngör'lerin yıllar önce öldü bilinen ama yaşayan tek kız çocukları.

 

Ve ben yıllar sonra ailemi bulup manevî abimin timinden bir askere aşık olup ondan bir bebeği olacak o kadınım.

 

Ben mutlu bir kadınım.

 

-

 

FİNAL

 

AĞLAMAK SERBEST Mİ?!

 

 

Bu uzun yolculuğumda benimle olan herkesin teşekkür ederim. Bir yıl olmuş kitabı yazmaya başlayalı ve şimdi Final bölümünü birlikte bitirdik.

 

Son kez soruyorum. En sevdiğiniz sahne?

 

 

Dilrüba?

 

Göktuğ?

 

Toprak?

Utku?

 

Deniz?

 

Bulut?

Aras?

 

Neray?

Akif?

 

İshak?

 

Kerim Ata?

 

Mucize Bebek?

-

 

Kitappad: @yarenbayan_ takip etmeyi kitaplarımdan haberdar olmayı unutmayın.

 

 

DİLRÜBA EN BAŞTAN TEKRARDAN YAZILMAK ÜZERE (Hataları düzeltilecek, Yeni sahneler eklenecektir.) 01.05.2025 tarihinde ASKIYA ALINACAKTIR.

 

 

Wp kanalına gelmediyseniz gelin ayol.

 

Tiktok hesabımda link mevcut. /Yarebayan

 

Instagram: yarennbayan

 

Öpüldünüz. Son değil...

 

Allah'a emanet olun.

 

 

♥️🥰😍

Bölüm : 20.04.2025 16:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...