59.Bölüm: Geçmişe Yolculuk
" Kim bu tetikçi? Neden bu kadar önemli?"
Diye sordu Cihan elini koyduğu kafasından çekerek.Önünde oturdukları şömine karanlığı delip geçiyordu.Boydan cama çarpan yağmur damlaları ise sessizliğin inmesine izin vermiyordu.
Gökhan parmak boğumlarındaki yaraları sargı ile sararken cevap verip vermemek arasında gidip geldi. Gözlerini,genç adama çevirdi ondan bir açıklama gelmeyeceğini farkedince söze girdi.
" Bir kaç ay önce aileden yada çevreden ama içimizden biri, belli başlı yerlere dinleme cihazları yerleştirmiş. Başta polise çalışan bir muhbir olduğunu düşündük. Fakat aradan aylar geçmesine rağmen hiçbir baskın veya gözaltı yapılmadı."
Gökhan derin bir nefes alıp verirken Cihan sözünü kesti.
" Yani bu kişi polise değil doğrudan Keskin'e çalışıyor."
Gökhan başıyla onu doğrularken genç adam sadece dinliyordu. Bu olay unuttuğu zaman aralığında yaşanmıştı. Bir şeyler hatırlıyor olsa bu kişinin kim olduğunu çoktan bulmuştu.
" Tüm belgeler,tüm kanıtlar çevirdiğimiz tüm işler dinleme cihazlarıyla kaydedilmiş. Büyük ihtimal iş yaptığımız adamların çetelesi bile kaydedildi. "
Cihanın dudakları şaşırmışcasına gerilirken tavrını belli edermiş gibi ıslık çalmayı unutmadı. Bu verdiği tepkiye değecek büyük bir olaydı.
" Belgelerin tetikçide olduğunu düşünüyorsunuz. İyi de tetikçi Keskin'e çalışıyorsa, kayıtlar neden Keskin de değilde tetikçide?"
Diyerek merakını gidermeye çalıştı.
" Kendini sağlamda tutmak istediği için..Zamanı gelince de kozunu bize karşı oynayacak...O piç herif oyun oynamaya bayılır!"
Diye sessizliğini bozdu genç adam. Başını tekli koltuğa yaslarken gözlerini tavana dikti. Avucunun içinde sıkı sıkı tuttuğu kolyenin varlığını farketti.
Bir şeyler hatırlama ister gibi.
" Böyle devam ederse oynadığı son oyun olacak!"
Diyerek mırıldandı Gökhan, kibirli bir şekilde.
Avucunun içindeki kolyenin zincirini parmakları arasında dolandırmaya başladı.
" Belki de son olmaz!"
Diye mırıldandı düşünceli bir şekilde. Gözlerini şöminedeki ateşe dikti. Bu deyişiyle iki arkadaşı birbirine bakarken ne demek istediğini anlamamışlardı. Onlar bir şey anlasınlar diye kurmamıştı cümleyi. Ağzında çıkıvermişti birden. Yine de bozuntuya vermedi.
" Kuzgun size ne çağrıştırıyor?"
Diye bir soru attı ortaya.
Birinin soruyu üstlenmesini bekliyordu ki istediği de oldu.
" Asil ve gizli herşeyi.."
Diye cevapladı Cihan alayla. Sanki on yaşındaki bir çocuğa adı sorulmuşcasına bir özgüven ve kopuklukla..Diğer arkadaşı genç adamın anlamsız soruları şaşkınlıkla çözmeye çalışıyordu.
"1954 yılı eklenirse..."
Diye devam ettirdi cümlesini. Birşeyler düşünüyordu ve düşüncelerinin doğruluk payı arıyordu sadece..
" Aile, ailemizi..."
Tam da düşündüğü gibiydi. Hain içerdeydi. Ailesinde... Bu kolyenin sahibi...
Anlamadığı başka bir şey vardı. Bu simgeyi tüm aile teninin altında taşırdı. Simgeyi temsil eden cisimler takılmazdı. Bunu düşüren kişi bunu teninde değil üzerinde taşıyordu. Ailesinden farklı konumda tutulan kişi kimdi?
" Ya teninde değilde, üzerinde taşıyorsa.."
Cihan düşünür gibi mırıldanırken cevabı biliyor ama doğu kelimeleri seçmeye çalışıyor gibiydi.
" Ailemiz dahil herşeyi uğruna kurban edebileceğimiz birini..."
Gözleri, Gökhanı buldu. Meraklı gözlerde onu çözmeye çalışır gibi bakıyordu. Bu tavrına gülüp geçti. Tüm bunları zaten biliyordu. Sorduğu tüm soruların cevabını... Sadece düşüncelerinde bir an haksız çıkmak istedi.
" Bir durum mu var bilmediğimiz? Ya da endişelenmelimiyiz?"
Genç adam alt dudağını sarkıtırken sanki hiçbir şey olmamış gibi bir saflıkla devam etti.
" Bunu siz söyleyeceksiniz? Bilmem gereken bir şey var mı!"
Tek kaşını sorgular bir şekilde kaldırırken iki adamın yüz ifadelerini izlemekten kendini geri çekmiyordu. Ortamı alevlendirmek için sırıtışını yüzünden eksik etmedi.
" Bilmen gereken bir şey olsaydı bunu şuan biliyor olurdun zaten. Senden bir şey gizlediğimizi düşünmüyorsun değil mi?"
Diye mırıldandı Gökhan. Adamın ağzından çıkan sözlere dikkat kesilmiş görünüyordu.
" Aksine bu olasılık aklımın ucundan bile geçmiyor. Çünkü kimse böyle bir durumun sonuçlarıyla baş edebilecek kadar güçlü değil!"
" Siz dahil."
Sanki ortamda büyük bir gerginlik yokmuş gibi gayet rahattı. Gökhan bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açıp kapattı fakat bir şey diyemedi.
" Gerilmenizi gerektirecek hiçbir şey yok. Kabul ediyorum tetikçi mevzusu hepimizin ruh haliyle biraz oynadı fakat uzun sürmeyecek. Birbirimizi suçlamayı bırakalım!"
Cihan gergin ortamı rahatlatmak için birkaç cümle sarfetse de diğer iki adam bu söylenenleri görmezden gelmişti bile.
Geniş kapının aralanmasıyla gözlerini Gökhandan ayırarak gelen kişiye baktı. Poyraz. Yenilerden biriydi. Ailede yer almak için her şeyi yapmaya hazırdı ve yapıyordu da iyi yerlere geleceği de aşikardı.
Genç adam elindeki zinciri parmakları arasında çevirirken kısa bir süreliğine arkadaşlarına bakarak ayaklandı.
Onun için gelen kişiye doğru ilerledi.
Genç adamın geldiğini gören Poyraz girdiği kapıdan geri çıktı. Onun adımlarını peşi sıra takip etti.
Parmakları arasındaki zinciri bırakmadan dudakları arasında bir sigara yaktı. Yavaş adımlarla yağmura aldırmadan bahçeye çıktılar.
" Kartal abi, yengeyle geri dönüyor."
Diye mırıldandı dudaklarının arasından. Bahçedeki çardağın altına yerleşirken.Yağmurdan ıslanmış saçları yüzüne damlarken içtiği sigaradan hiç ödün vermemişti. Kurulan cümleye karşı umursamazca omuz silkti sadece..
" Sen ve diğerleri alışsanız iyi olur..Kartal Mavrosun devri kapandı.."
Dudağının bir kenarı yukarı çekilirken içi kibirle doldu. Çok yakında bu köklü krallık kendisinin olacaktı..Fakat bundan önce tüm bu sorunları ortadan kaldırmalıydı.
Güçlü bir yapı istiyorsa önce içini gereksiz moloz yığınından temizlemeliydi.
Bunu babasından öğrenmişti.
Poyraz ,genç adamın dediklerine gülerken elini ceketinin iç cebine soktu. Cebinden çıkardığı zarfı tahta masanın üzerine koydu.
" Şüphelerinde haklısın.."
Zarfa baktı. Kanıt mı?
Bunlara ihtiyacı yoktu.
İçine düşen şüphe, onun için en sağlam kanıttı.
*******
' Yine neredeydim bilmiyordum? Uzun zamandır zihnimin içine dalmamıştım. Çığlık sesleri ile omzunun üzerinden bahçe girişine baktım. Devasa taş köşkün çevresine kale gibi örülmüş duvar çevreliyordu etrafı.
Bahçeye açılan devasa çelik kapı aralanırken sesler kulağımı daha fazla doldurdu.
Bir kadın sesi..
Tanıdık güçlü bir ses..
" İğrenç yaratıklar..Çek elini..Bir kurtulayım hepinizi kurbağaya çevireceğim..."
Benim boylarımda kumral bir kız. Renkli çekik gözleri dağılmış saçları arasından zar zor seçiliyordu, ince çocuksu hatlarıyla reşit olup olmadığı bile soru işaretiydi.Söyleniyordu fakat yanındaki adamlar dilinden anlıyor gibi değillerdi. Neden mi? Çünkü yanındakiler kurduğu cümleleri yiyip yutacak türden adamlar gibi durmuyordu.İki yanında, kapıyla aynı boya gelebilecek iki adama söyleniyordu.
Adam demişken onları görmek bile geriye iki adım atmama neden olmuştu bile. Vucütlarına kazıdıkları dövmelerden göz bebekleri dahi zor seçiliyordu. Kollarında sallanan boyum kadar duran otomatik silahlarda çabasıydı.
Aralarına aldıkları kızı tabiri caizse peşlerinden sürüklerken birisinin kolu saçı başı dağılmış kızın iki dişi arasında kaldı.
Kolu dişlenen adam kızı kaba bir şekilde yere itti. Onların kalıbındaki adamlara göre zor bile dayanmışlardı.Elini yumruk yapmış bir şekilde yerdeki kızın üzerine yeltendi. Korku dolu gözlerle olanlara bakarken dizlerimin bağı çözülmüştü. O kadar korkunç görünüyorlardı ki değil bedenim ruhum bile araya girmeye cesaret edemiyordu.
Tek bildiğim o kızın yerinde olmak istemeyeceğimdi.
Çok geçmedi ki öteki adam ikisinin arasına girdi, adamı kendine getirmek ister gibi onu hafifçe geri itti.Hadi ama kızı umursamıyorlardı. Korktukları veya çekindikleri başka bir şey var gibiydi. Onların durmasına engel olan başka bir şey...
Anlamadığım dilde aralarında konuşurlarken yerden yavaşça ayaklanan kızda tıpkı benim gibi anlamsız bakışlar atıyordu etrafa.
Belli ki ilk düşüşü değildi.
Hadi ama kimdi bu yabancılar?
Kim di buraya ait olmayan bu kız?
Çok geçmemişti ki kız adamlara sinirli bir bakış atarak ayak tabanlarının üzerinde dönüp koca evin kapısına ilerledi durmadım bende peşinden süzüldüm içeri..
" Seninle böyle anlaşmamıştık! "
Onun kalıbında ki bir kıza göre sesi fazla gürdü. Duvarları titretiyor desem yalan da olmazdı hani. Ayaklarını yere vura vura dar koridoru aştı.
Yerinde olsaydım sesim çıkmazdı diye düşündüm. Her şey fazla yabancı ve ürkünçtü.
Nihayet siyahın hakim olduğu salona geldi. Büyük tahta masa, yeri kaplayan hayvan postları, deri koltuklar ve bir duvarı boydan boya saran mermi dolu vitrin, tıpkı bir koleksiyon gibi...
Koca salonun en ortasında öylece duran bir adam. İlk farkedilen esmer teninin rengini daha da koyulaştıran yüzünü aşan dövmeler...Yanımda hâlâ anlamsız kelimeler kurarak, bağırmakta olan kızın sesiyle yavaşca omzunun üzerinde dönüp şöyle bir baktı.
Kesinlikle bir melezdi.
Mavi gözlü bir melez..
" Mâran!.."
Diye mırıldandı tıslar bir şekilde.Aksanı çok farklıydı. Nedendir bilinmez tüylerimi diken diken etmişti bu kelime...
Bir kitabın içinde gibiydim..
Okumaktanda, içinde olmaktanda çekineceğim bir kitabın içinde...
Kimdi bu hikayesi bana benzeyen,içimi titreten insanlar?
Kulağım çınlarken ruhumun yukarıya çekildiğini hissettim.
Ellerim kulaklarımda boynumu hafif yere eğmiş bir şekilde açtım gözlerimi.. Yatağımda uyanmam gerekiyordu, kabusa devam etmem değil.
Başka bir oda. Bir yatak odası...Tanıdık bir koku..
Zifiri karanlık bir oda ve benim her şeyi açık bir şekilde görebilmem. Her ayrıntıyı...
Hafifçe adımladım. Yürüdüm ve yürüdüm. Yatağın başına geldim. Dağınık yatağın üzerinde parlayan kolyeyi kestirdim gözüme elime almak için eğildim fakat faydası olmadı. Elim öylece içinden geçti.
Zamanında boynuma taktığı kolye..
Düşürmüşmüydüm?
İyi olmuştu en baştan benden çıkması gerekiyordu zaten geç bile kalmıştım.
Yatağı aydınlatan bir ışık belirdi arkamda aniden...
Odanın içindeki odalardan birinden süzülmüştü ışık.
" Burada olmaman gerekiyordu!"
Arkamdan gelen sesle etrafı taradım.Benden başka kimse yoktu odada. Kimeydi bu cümle. Bana mı demişti yoksa? Beni göremezdi ki? Bu tıp,uzay, astroloji,metafizik tüm kurallara aykırıydı.
Omzunun üzerinden arkama döndüm.Altındaki havluyla yarı çıplaktı. Üzerinden damlayan damlayan damlalar duştan çıktığının bir diğer kanıtıydı sanki.
Ve kesinlikle bana bakıyordu.
" Sen, beni görebiliyor musun?"
Diye mırıldandım fakat sesim ona gitmedi. Sanki kendi sesimi sadece ben duyabiliyormuşum gibi.. Kaşları olabildiğince çatıldı.
Üzerime mi geliyordu o ?
Tam şuanda geri dönmem gerekiyor.
Hemen..'
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
25.2k Okunma |
1.68k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |