58. Bölüm

57.Bölüm

yaren bayraktar
yarenbay30

57.Bölüm: Kördüğüm

Bu kolyenin benim kaderimde ne etkisi

olabilirdi?

Benim kaderim olan nesnenin Keskin de ne işi vardı?

Ben kendimi bu olaylardan nasıl kurtaracaktım?

Yeşil gözlerini birkaç saniye benden çekti ve omzunun üzerinden geriye doğru baktı. Bana göstermek istediği şey hemen arka tarafında kalan çelik benzeri kapı oldu.

Parmaklarım kolyenin ucunda gezinirken herşey ağır çekimde oluyormuşcasına bir duyguya ağına kapıldım.

Salonun şuan farkettiğim bir giris, iki çıkışı bulunuyordu. Girişi biraz önceki korumanın seslendiği kapıydı. Diğeri ise acil çıkış kapısıdı buradaki insanların şuan kaçmakta olduğu yer.

Bir diğeri de şifreli hali hazırda kapalı olan çelik kapı.

Kolumun bir el tarafından sıkıca tutulup,bedenimin hızlıca sarsılmasıyla kendime geldim.

"Çıkın!"

Keskinin gözle kaş arasında salona toplanan adamlarından birine verdiği baş hareketiyle çelik kapı bir çırpıda açıldı.

O sırada da salonu takım elbiseli adamlar tutmuştu bile.Hepsinin elinde namlunun ağzına verilmiş patlamaya hazır silahlar gözümden kaçmazken eski anılar eşliğinde soğuk terler dökmeye başladım.

Adamlardan biri açık kapıyı geçmemiz için tutarken durduğum yerden kımıldandım.

"Neden?"

Dedim sesimi sadece duyurmak ister gibi.

Tek kaşını kaldırarak bana baktı.

" Neden,bize yardım ediyorsun?"

Tüm bu gergin duruma rağmen tıslar gibi güldü.

" Size yardım ettiğimi nereden çıkardın. Farkında değilsin ama sana en büyük kötülüğü yapıyorum şuan..Farketmen için biraz zaman geçmesi lazım sadece."

Gözlerimi bir sinirle kısıp yüzüne baktım.

Ne dediğini sorgulayacak halde değildim şuan önceliklerim vardı.

Çevremde yavaşça bir tur dönerken gözlerim kalabalık içindeki kızları aradı. Onlar benden erken davranmış olacak ki kalabalığın içinden zar zor sıyrılarak yanıma geldiler.Sema bir şeyler içmiş olsa gerek biraz çakırkeyifti. Elinde nereden bulduğunu bilmediğim pulları sayıyordu.

Dilay ise ortamdaki kargaşadan haberdar etrafa bakınıyordu.

Yanıma gelmeleriyle birlikte ağzımızdan tek bir kelime çıkmadan bizim için açılan kapıya hızla adımlamaya başladık. Dışarıdan uğultular eşliğinde silah sesleri geliyordu.

Gelenlerin polis olmadığını biliyordum ve şuan tek derdim bizi buradan çıkarmaktı.Şuana kadar kalabalıktan olsa gerek farketmediğim,insanların akın akın çıktığı kapıya göz gezdirdim.Kapı dardı... İnsanlar ise fazla...

Buradan geçmeye kalksak ezilme tehlikesi yaşayacağımız aşikardı.

" Ben biliyordum! Başımıza bir şey geleceğini biliyordum...Geç bile kalmıştı."

Diye mırıldandı Dilay bizim için açılan kapıya yönelirken.

"Umay, bak pul buldum."

Sema elindeki pulları bana gösterirken hiç oralı olmadan onu çekiştirmeye devam etti. Sarhoş değildi ama kafası da yerinde değildi.Bizim için açılan kapıdan geçerken son kez omzumun

üzerinden onlara baktım. Peşimizden çıkışımızı izliyor bir yandan da adamlarına ne yapmaları gerektiğini anlatıyordu.

Ciddiydi, kaşları çatık ama rahattı da.

Sanki bunu beklivormuş gibivdi ama sinirliydi de.

Bir sorun çıkmayacak gibiydi.

Tabi eğer buradan gitmezsek o sorun bizim için gerçek manada bir sorun olabilirdi.

Kapıdan çıkarken kızların hepsi sus pus olmuştu.. Benim gibi onlarda yorulmuştu bir şeyler için mücadele vermekten kaldı ki son mücadelemiz yedi ayıma mâl olmuştu.

Birşeyleri eskisi gibi dalgaya alamıyorduk.

Düşündüğümüz tek şey buradan çıkmaktı.

Kısa koridorun sonuna nihayetinde gelebildiğimizde etraftaki kapıları açmaya tenezzül bile etmiyorduk. Çıkış koridorun en sonunda olmalıydı ki öylede oldu. Nihayet kapıya gelmiştik. Demir kapının içerden kilitli

sürgüsünü çektik ve koluna asılarak kendimize doğru çektik. Dilay başını aralanan kapıdan dışarı çıkararak etrafa baktı.

Derken kulaklarıma gelen uğultulara dikkat kesildim.

Sesler yankılıydı ve derinden geliyordu fakat bağırışlar netti.

Şeytanlar çoktan toplanmışlardı.

Dilay ile Sema kapıdan büyük bir dikkatle dışarı adımlarken elim boynumdaki kolyeye gitti. Kolyenin ucunu avucunun içine alarak sıktım. Bunun içindeki her neyse kurtuluşum

olduğunu söylemişti Keskin..

Onun buraya baskın yapmasının sebebi de buydu kim bilir..

Peki ya aralarında ki husumet neydi?

Bunu öğrenmek için fırsatım vardı şuan.

Bir daha yakalayamayacağım bir fırsat..

Her şeyi kendi ağızlarından duyma fırsatı..

Tüm saklı kalanları..

Ben bunları düşünürken Sema ve Dilay ne düşündüğümü anlamış gibi bana dehşetle bana baktı.

Düşündüğüm şey Semayı ayıltmaya yetmişti bile.

"Aklından ne geçtiğini biliyorum hayır,Umay."

Sema kaşlarını havalandırmış kesin bir dille reddetmişti bunu. Anlaşılan bu hareketim onu ayıltacak kadar ciddiydi.Çok geçmedi ki Dilay da ona katıldı.

" Aynı şeyleri tekrar baştan yaşayacak halim kalmadı. Semaya katılıyorum. Dönüyoruz!"

Karşımıza çıkan sorunlardan kaçmak onların ilerde tekrar karşımıza çıkmayacağı manasına gelmezdi.

Kaçarak olmazdı.

Bir şeyleri sonlandırmak istiyorsam ona göre hareket etmeliydim.iyi hamleler yapmak içinse herşeyi bilmeliydim. Saklı kalması gereken herşeyi... Nereye kadar kaçacaktım.

" Bu sefer olmaz... Aralarındaki husumeti ögrenirsem bunu ilerleyen zamanlarda koz olarak kullanabilirim."

"Kahretsin ki yeterince bedel ödedik.

Kurtuldun,bitti. Daha ne istiyorsun

Umay.Aylardır ailenden oldun, bizden oldun yetmedi mi?"

Diye sitem etti Sema.Elini kolumu tutmak için yeltenirken.Es zamanlı geri çekilerek elinden kurtuldum.

" Şuan gerçekten saçma davranıyorsun. Bizene onlardan... Belalarını bulsunlar.."

Destek çıktı Dilay.

"Öyle değil iste. Konu sadece ben degilim.Hepsi kötü insanlar..Hepsi birilerinin canını yakmış ve yakmaya da devam eden caniler..Ben kurtulmuş olabilirim.. Yaptıkları yanlarına kâr kalmamalı.. Yanımda boş yere öldürdükleri adamın kanı yerde kalmamalı."

Hele bu kadar çok şey.

Yaptıkları yasa dışı işler..

Kıydıkları insanlar..

İnsanları kandırdıkları sahte kimlikleri..

Ben arkamı dönüp gidersem masum insanları

kirletmeye devam edeceklerdi.

Haklı olduğumu biliyorlardı.Dediklerime karşı çıkmıyorlardı. Yine de beni burada bırakmak istemiyorlardı.

"Max on dakika.. Bir dakika geçmeyecek...Arabanın yanında olacaksın..Eğer bir kez daha ortadan kaybolursan afetmem,Umay."

Başımı hafifçe sallayarak dediğini onayladım.

Koca demir kapıyı yavaşca kapattım

ardından. Yerimde kalarak derin bir nefes verdim. Yapabilirdim.Arka cebimdeki telefonu çıkararak sesini kapattım ardından ise ses kayıt tuşunu çalıştırdım.Hızlı ve temkinli adımlarla biraz önce çıktığımız şifreli salon kapısının doğru adımladım.

Yürüdükçe sesler daha netleşiyordu.

" Vayy! Doğan, bu ne güzel bir sürpriz.Geleceğini söyleseydin hazırlık yapardım.Ama hakkını yemeyelim formundasın yine."

Hızlı ve sessiz bir şekilde koridorda ilerliyordum. İlerledikçe sesleri daha net

duyabiliyordum.

" Geleceğimi söyleseydim, sürpriz olmazdı."

Kapının önüne geldiğimde aralık kapıdan birşeyler görmeye hiçte elverişli olmadığını anladım. Kapının tam ortasına kendimi konumlandırarak hemen üst kısmında yer alan cam üzeri tel örgüyle kaplanmış küçük bir cam farkettim. Cezaevi kapılarını andırıyordu bu görünüşü. Parmaklarımın ucunda yükselirken gözlerim camın başlangıç çizgisini teğet geçmesine rağmen zorda olsa etrafı inceleyebiliyordum. Bu yeterli sayılabilirdi şimdilik.

İki grup karşı karşıyaydı.

Keskin kumar masasına yaslanmış kollarını birbirine bağlamış gayet rahat bir tavırla Doğana bakıyordu.

Doğan demişken en son hastane odasında görmüştüm onu. Şimdi ise ayakta kendine veya karşısındakine zarar vermekten geri durmayacak bir edayla duruyordu. Elindeki sargı dışında toparlanmış görünüyordu. Hatta nedendir bilmem ama farklı görünüyordu. İlk günlerdeki gibi korkutucu derecede farkı.Keskinin aksine gergindi.

Bulunduğu durumdan kaynaklı değildi zannımca.

Aralarında her ne yaşandıysa yaşanan bu olaydan kaynaklı kişisel problemleri vardı belki de. Hadi ama bu ikiliyi yan yana yada söyle düzeltmeliyim karşı karşıya ilk görüşümdü.

" Sürpriz.."

Diye mırıldandı Keskin duyulabilecek bir tonda.

" İadeyi ziyaret olmasın o.."

Diye devam ettirdi konuşmasını bu adam dünyaya alay etmek için mi gelmişti acaba?

"Ne dersen de ! Ne için geldiğimi biliyorsun.Uzatma taraftarı değilim. Üstüne konduğun mallar senindir. Tetikçi ise benim."

" Çok iyi bilirsin ki eski dostum,paylaşmayı sevmem. Mallar,evet benim. Fakat benim dünyamda düşmanımın düsmanı, dostumdur.Anlayacağı tetikçi de benim. Boşuna gelmişsin."

Eski dost!

Tetikçi?

Nasıl biriyse bayağı da paylaşılamıyormuş anlaşılan.

" Senin dünyandan bahsetmişken. Bahsine girdiğin o dünya içindekilerle beraber benim, ütopyanda ki kuralların umrumda değil!"

"Bana ihanet etti. Cezasını çekecek. Bunu gerçekleştirmem için seni çiğnemem gerekiyorsa..."

Eli kol düğmelerine gitti. İki kol düğmesini de bir çırpıda çözerken işin nereye varacağı belli olmuştu.

Doğanın beraberindeki adamların elleri beline giderken hazır olda durur gibi dururken karşı tarafında onlardan aşağı kalır yanı yoktu.

"Gerçekten de ihanet konusunda bu kadar hassas mısın Doğan? Ya da zamanından beri süre gelen kurallara karşı çıkmamak için sırf zorunluluk duyduğundan mı bunu diretiyorsun?"

" Benim kurallarım beni ilgilendirir.Senin gibi zavallı,ciğeri üç kuruş etmeyen heriflere açıklayacak bir konu görmüyorum."

Doğanın dişlerinin arasından tıslayarak kurduğu bu cümleler yaklaşan fırtınanın habercisiydi.

Keskin yaslandığı yerden doğrularak Doğanın burnunun dibinde tıpkı onun gibi dikildi.

"Zamanında beni ihanetle suçlamıştın hatırlarsın...şimdi ise üç bir yanın sana ihanet eden arkanda iş çeviren adamlarla dolu. Zavallı konusunu bir daha düşün derim."

Doğan gözlerini kısarak şüpheci bir tavırla yaklaştı Keskine. Onun bu hareketlenmesiyle Keskinin yanındaki bir kaç adam da hazırola geçti.

" Ne var biliyormusun? Herkesi kendin gibi görmekten hiç vazgeçmiyorsun. Zamanında ailemize yaptığın yanlışları hala onlara mâl etmeye devam ediyorsun. Sen bir hata yaptın diye herkes aynı hataya düşer sanıyorsun. Biraz önce bana mı zavallı demiştin!?"

Doğan adının hakkını verir gibi bakışlarını karşısındakine dikmişti. Yüzündeki zafer parıldamalarını görür gibiydim.

Keskinin altta kalmayacağıda kesindi.

Konuyu tam olarak bilmesem de ortak geçmişlerinin olduğunu ve aralarında fikir ayrılıklarinin yaşanıp onların bu hâle gelmelerine neden olduğu zannımca aşikardı.

Merak etmiyordum.

Aralarında ki husumeti asla merak etmiyordum.

Tek derdim onların biletlerini kesip hakimiyetlerini bitirecek belgeleri toplamak.

Keskin gözlerini Doğandan ayırıp hemen arkasında duran adamlardan birine bakarak hitap etti.

" Gökhan! Söylemek istediğin bir şeyler var mı?"

Gökhan kendini belli etmek ister Doğanın arkasında belirdi. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu. Keskin her ne demek istediyse karşı tarafa bunu iyi bir şekilde aksetmişti.

" Aptal fikirlerini kendine sakla!"

Diye söylendi Gökhan çenesi gerilmiş birşeyler söylememek için kendini sıkıyor gibiydi.

Keskin yüzündeki alaycı gülümsemeyle gözlerini ondan çekerek tekrar Doğana sabitledi.

" Ayakta uyutmaya devam diyor...Peki.."

Doğan, Keskinin bu davranışına karşılık aynı yüz ifadesini takınarak derin bir nefes verip ona biraz daha yaklaştı ve bingo..

Saniyeler geçmeden ortalık birbirine girmişti.

Doğanın, Keskinin yüzüne attığı kafa beraberinde iki taraf bu anı beklermiş gibi birbirine girmişti.

Kahretsin..

Daha adam akıllı bir itirafta bile bulunmamışlardı.

Dışarı sesli bir nefes bırakırken memnun olmamış gibi dudaklarımı büktüm.

Düşüncelere dalmışken gözlerimi son bir kez etrafta gezindirdim. O kadar kalabalık ve karışıktı ki kimin kime vurduğunu bile seçemiyordum. Tanıdık o simayla göz göze geldim.

Parmak uçlarımdan inip kendimi duvara yasladım.

Ne olmuştu öyle?

Hayal mi görmüştüm.

Yüzü kapıya dönük burnundaki kanı siliyordu.

Peki ya sonra...

Tekrar kontrol etme cesaretim yoktu.

Bir dakika daha düşünmeden bacaklarımı hareket ettirdim. Koşar adım biraz önce eşiğinden döndüğüm kapıya koştum. Dışarıda onlardan birinin olup olmaması umrumda değildi.

Sadece koştum.

Defalarca kez olduğu gibi.

Dik merdivenlerden ikişer üçer inerken korkumdan geriye bir kez dahi dönüp bakmadım.Son basamağı atlarken ayağım boşa düşerken kendimi yerde buldum.

" Kahretsin!"

Diyerek inledim yerde.

Elimden yere düşen çantamdan savrulanları geri çantanın içine koymaya çalışırken zar zor da olsa ayağa kalkabildim.

Aşağıya yola doğru bir kaç adım attım ki tozu dumana katan tekerlek sesiyle Rabbime bir kez daha şükrederken ön koltukta yerimi aldım. Son hız ortadan kaybolurken herşeyin saniyeler içinde gerçekleşmesi idrakımı kapatmıştı bile.

" Gördü mü?"

Diye bağırdı Dilay, bu sefer direksiyon da o vardı.

" Bir şey söyle Umay gördü mü? Seni gördü mü!"

Hal ve hareketlerim o kadar ortadaydı ki bir şeyi anlatmam için konuşmama hiç gerek yoktu. Kötü bir şey olduğunu anlamışlardı. Bir nefeste başımı koltuğa yasladım.Dudaklarımdan sadece bir fısıltı döküldü yalan söyler gibi.

" Bilmiyorum."

Bölüm : 19.02.2025 19:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...