50.Bölüm: Büyük Hedefler
Gözlerimi sürekli kapatıp açıyordum. Kabuslarımdan biri olması için ne kadar dilekte bulundum hatırlamıyordum. Gözümü her açtığımda içinde bulunduğum karanlığa biraz daha alışıyordum. Aynı zamanda karşımda ki silüette git gide netleşiyordu.
Derin derin nefes alışverişlerim, odayı dolduruyordu. Boynumdan aşağıya inen sıcaklık, terlememe neden oluyordu.
Kapalı olan göz kapaklarımı biraz aralayarak kirpiklerinin altından ona baktım. Yüzünü hâlâ seçemesem de içimdeki tanıdık duygular onu tanımışcasına vücudumda farklı tepkimelere yok açıyordu.
İçimde peyda olan bu duygu, korkuydu.
Kafasını oturduğu koltuğa iyice yerleştirirken gayet sakin ve tepkisiz görünüyordu. Yüzünü şapkasından kaynaklı yüzünü seçmiş olamasamda hem yüzünün hem gözlerinin hedefinin ben olduğunu biliyordum.
Parmakları arasındaki sigaranın izmaritini gelişi güzel bir tarafa döküyordu. Davetsiz misafir o değilmiş gibi sere serpe oturuyordu.
Nasıl bulmuştu burayı?
Nasıl girmişti içeri?
Her şey başa dönecekti! Hemde daha kötü gelişerek.
Altı aylık kaçışım artık sona gelmişti.
Neden buradaydı?
Bu sorunun cevabını tahmin etmek kolaydı.
Karşımda ki silüet birden hareketlenirken boşta olan eline birşey alarak o şeyi ayaklarımın ucuna attı.
Bu da neydi?
Ayaklarımın üzerinde ki şey her neyse yumuşacıktı. Yere yavaşca eğilirken ayaklarımın dibindeki eşyaya bakıp bakmamak arasında kalarak ne olduğunu merak etmiştim. Fakat gerginlikten dolayı aklımdan geçen bu merakı görmezden gelmiştim. Sanki yere eğilirsem bir daha ayağa kalkamayacakmış gibi hissediyordum. Dizlerim titriyor,ayakta durmakta bana zorluk çıkarıyordu.
" Peruğunu düşürmüşsün."
İşte bu ses...Benimle konuşmayalı aylar olmuştu...Onu henüz göremesem de kim olduğu gerçeği kapı gibi çarpmıştı kulaklarıma...
Ses tınısı çok sabitti. Duygu barındırmıyordu.
Ayaklarımın üzerindeki yumuşaklığın ne olduğunu da anlamıştım böylece. Eğildiğim yerden doğrulup eski halimi almıştım.
Ne hissettiğini anlamıyordum?
Kaçmıştım ondan.Aylarca beni aramıştı...
Ama bu kaçış uzun sürmemişti. Dikkatsizliğim işleri bu raddeye getirmişti.
Sinirli olması gerekiyordu. Onu çok iyi tanımasam da sessizliği beni daha çok korkutuyordu.
Hiç bir şey düşünemiyordum.
Bildiğim tek şey bu gece başıma hoş şeyler gelmeyeceğiydi.
Parmakları arasındaki sigara nihayet biterken kenarda duran komidine, sonuna geldiği izmariti bastırarak söndürdü.
Görgüsüz adam...
Oraya izmarit basılır mıydı?
"Onu getirdim."
Ve geç kalmış,konuşmasını devam ettirdi.
Bu gece kesinlikle çok uzun olacaktı.
Buradan çıkıp gitmeliydim. Dışarı çıktıktan sonra bir yolunu bulurdum. Sadece şuan burada olmamalıydım.
Masaya tutunmak için koyduğum elimi yavaşça masadan çektim.Elimi yavaşca arkaya doğru getirerek kapalı olan kapının kolunu bulmaya çalıştım. Bunu yaparken olabildiğince yavaş hareket ettim. Beni ne kadar net görüyordu bilmiyordum. Fakat odanın karanlığı kesinlikle işime yarıyordu.
Neyse ki kapını kolunu bulmuştum. Tek yapmam gereken kolu aşağı çekerek açılmasını sağlamak sonra ise olabildiğince hızlı bir şekilde ondan uzaklaşmaktı.Sonrasını sonra düşünürdüm.
Öylede oldu. Tuttuğum soğuk kapı kolunu aşağı çektim.Tam aralanmıştım ki karşımda ki silüet göz açıp kapayıncaya kadar yanımda bitti.Biraz önce ayaklarını uzattığı sehpa onun bu hareketlenmesiyle yerle buluşmuştu. Elini aralık kapıya koyması ile kapı tam açılamadan geri kapandı. Elim kapının kulpunda öylece kalırken başımı kapıya yaslamış, gözlerimi ise hâlâ kapı kulpunda duran elime çevirmiştim. Başarısız bir girişim daha...
Yandan vuran hızlı nefes alışveriş sesleri olduğu gibi yüzüme vuruyordu. Bir eli başımın bir yanına koyarken, öteki elini de başımın diğer yanına yasladı.
" Bana bak."
Ona bakmayı reddettim. Bir yandan da elimde biraz öncesinden kalan meyve bıçağını hatırlayarak avucumun içinde sapını iyice sıkıştırdım. Yüzü iyice yaklaşmıştı bana. Yüzümü ona çevirmem halinde bu yakınlık benim için mide bulandırıcı hallere gelecekti.
" Sana, bana bakmanı söyledim!"
Derin nefes alışverişleri çoktan bana karışırken nefesi saçlarımdan içeri geçerek kulağıma vurdu.
Sesi bir tık yükselmiş olabilirdi. Bakmayacaktım. O gözlerle karşı karşıya kalmak, isteyeceğim son şey bile değildi.
Ne yapacağımı bilemez bir hâlde alt dudağı aşağı sarkıttım. Gitmek istiyordum...
Yaslandığım kapıdan gelen ' güm ' sesi ile kapıya gelişigüzel bir yumruk savurduğundan emin oldum. Elini kapıya vurarak dikkatimi dağıtmıştı.
Bu sesle yerimden sıçrarken kısa süreliğine gözlerimi yumdum ve sonrasında istemsizce ona bakma zahmetinde bulundum.
Yüzümü yavaşca ona çevirdim.Daha sonrasında gözlerimi hizamda bulunan göğsünden yukarıya kaldırdım. Şapkanın altından zar zor seçebildiğim gözleri, kendilerini belli etmek ister gibi ışıl ışıldılar.
Ne kadar sürdü bilmiyordum. Odayı hızlı nefes alışverişlerim dışında gözle görülür korkum da sarmıştı.
Nihayetinde ona daha fazla bakamayacağımı farkederek gözlerimi ondan çekip başka yerlerde dolaştırdım.
" Çok eğlendin mi?"
Anlamsız ve alayla söylenmiş soru karşısında kaşlarımı çattım. Eğlenmişmiydim? Ne için?
Her günüm korkuyla geçmişti.Nihayetinde de korktuğum başıma gelmişti.Neden bahsediyordu ki?
Anlamaz bakışlarla tekrar ona bakarken gözlerini benden çekmeden devam etti konuşmasına...
" Öldürmeliydim..."
Beni öldürmekten mi bahsediyordu?
Biraz daha yüzüme eğilirken sanki bir sır verirmişcesine fısıldadı. Ses tonu kısık ama ne zaman geleceği belli olmayan bir tehlikeyi andırıyordu.
Sanki çok geç kalınmış bir pişmanlığın içindeydi. Sanki bunlar hiç yaşanmamış olsa en başında bu dediğini yaparmış gibi...
" Seni gördüğüm ilk an, bana yaptığın ilk yanlışta, ilk kafa tutuşunda..."
Bastıra bastıra söylediği her cümlede nefesi ettiği kelimelerin ağırlığı ile birlikte yüzüme vuruyordu.
Bu adam yaptıklarım için pişman olmama neden engel oluyordu?
Her cümlesinde sahneler bir bir gözümün önünde canlanıyordu. Parkta onları görmem sonrasında kurtulmak için söylediğim yalan ve sonra bara ilk gidişimde şuan ki pozisyona düştüğüm anılarım.
" Baran'ın sanıpta benim arabamı çizdiğiniz o gün..."
Başta ne dediğine anlam veremesem de saniyeler ilerledikçe dedikleri beton etkisi yaratmıştı bende.
Bu cümleyle dumura uğramıştım.Benimle ilk defa o parka karşılaşmıştı sanıyordum... Bu nasıl olurdu, nereden biliyordu?
" O Baran olacak herif nasıl başka kızlarla gezermiş görecek" karanlık sokakta çıldırmış gibi olan Semanın peşine koştururken
" Bir dinle beni yanlış anlaşılma vardır. Kuzenidir, kardeşidir belki kız ,fevri davranma." dedim.
" Benim eniştem yapmaz"
Elinde törpüsüyle enistemi öldürmeye giden sema bir anda durunca hızımı alamayıp ona çarptım.Hiç bir şey olmamış gibi bana dönüp,törpüsünü yüzüme doğru salladı.
" Biraz daha eniştem dersen önce senden başlarım"
Elimle ağzıma fermuar işareti yaptım ve onu takip ettim.Baran eniştemin oto yıkamasının önüne gelince Sema içeri bir hışımla dalarken yine aynı hızla dışarı çıkması bir oldu.
" Suçunu biliyor ya ben gelmeden kaçtı kesin ,yok burda " bir sinirle.
" O yoksa arabası var " deyip oto yıkamada duran, BMW ix3 diye tahmin ettiğim arabanın yanına gidip, törpüsüyle güzelim araca eziyet etmeye başlamıştı.
" Deli misin, divane misin dursana bir gören olacak" demeye sıra kalmadan sessiz sokakta duyduğumuz ayak sesleri Semayı harekete geçirmişti.Arabayı çizmeyi bırakıp kolumdan tuttu. Kendiyle beraber beni ,yanmayan bir elektrik direğinin arkasına sürükledi.
Arabanın yanına Baran eniştemin gelmesini beklerken esmer,uzun boylu, elinde motor kaskı olan bir adam yaklaştı.
Arabayı inceleyip
" Kim yaptı lan bunu" diye sağa sola bakarak adımlarken, birden bir kenardan izleyen bana döndü. Beni o karanlıkta seçip seçemediğini bilmesemde şuan ben ona ,o bana bakıyordu.
" Yanlış arabayı çizmişim Umay .Yürü gidiyoruz " arkamda beni dürterek, korkuyla fısıldayan Sema, kolumdan tutup beni de peşine sürüklemişti.'
Beni ilk kez o parkta gördüğünü düşünürken, o en başında beri arabasını çizdiğimizi biliyordu.
Tabi ya...
Doğan her hangi bir yanlışın altında kalan biri değildi. O günde yapacağını yapmış ve arabasını kimin çizdiğini öğrenmişti.
Bu da yetmemiş gibi kurban misali benim ona gelmemi beklemişti.
En başından beri benim kim olduğumu biliyordu!
İsmimin Dilay olduğunu söylediğimde de aslında Umay olduğumu biliyordu.
O gün söylediğim yalanı görmemezlikten gelip, kedinin fareyle oynadığı gibi oynatmıştı beni.
Her seferinde işi yoluna koymak için yaptığım girişimlerde günahlarına ve kötülüklerine daha çok çekilmiş sonunda da yaptıklarına ortak olma derecesine gelmiştim.
Hatta geri dönüşü olmayacak yollara da çoktan girmiştim.
Bile bile bu hallere düşürmüştü beni.
" Biliyordun! O gün yalan söylediğimde aslında kim olduğumu biliyordun öyle mi?..."
Doğrulamak ister gibi yineliyordum.
Uzun bir süreden sonra ilk defa sesimi çıkarmış,cümle kurmuştum. Korkmuyordum. Bu yaşananlar onun yüzündendi ve suçlu da oydu.
Her şey boşaydı... Doğrusunu bildiği bir yalan uğruna bunları bana yaşatmıştı.
Öylece baktı ve ardından alaylı bir sırıtış belirdi seçemediğim yüzünde. Bu gülüşle cevabımı çoktan almıştım.
" Bunu bilip bilmemen hiç bir şeyi değiştirmeyecek! Kaçıp gitmeni bana untturmayacak! Bana ve çevremdekilere ettiğin ihaneti de unutturmayacak! Sana yemin ederim bunları, ödeteceğim. Sana da sana yardım edene de...Yaptığınız her hatanın bir karşılığı olacak."
Diyerek fitili ortaya atmıştı.Hesaplaşma vakti çoktan gelmişti anlaşılan.
Cümlelerini sıralarken sesi oldukça yükselmişti.
Kaçıp gitmemi dile getirirken bile kapıdaki eli çoktan yumruk haline gelmişti.
Ne demek önemi yoktu?
Aptal bir yalan yüzünden bu raddeye gelmişti her şey. Şimdi ise bana resmen beni oynattığını ve bunun çokta bir önemi olmadığını söylüyordu. Görmezlikten geldiği olay yüzünden bu işler buralara gelmişti. Ayrıca kimseye de ihanet etmemiştim.
Onlara ihanet edecek kadar yakın değildim ve yaptıkları zaten kanuna aykırı şeylerdi.
" Gözlerimin önünde bir insanın canına kıydın!Kaldı ki yaptığın işlerde boy boy ortada! Senin gibi eli kanlı katilin yüzüğünü parmağımda taşıyacağımı düşünmüyordun herhalde."
Gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Sanki duymak istedikleri bunlar değilmiş gibi. Bunlar gerçeklerdi.Duymak istedikleri umrumda değildi.
Önce dudağının bir kenarı kıvrıldı. Sonra başını hafifçe iki yanına sallayarak kahkaha atmaya başladı. Beklemediğim için biraz ürksemde keskin bakışlarımı üzerinde dolaştırdım.Şu geçen sürede ciddi manada delirdiğini düsünüyordum. Zaten normali de çok aklı başında sayılmazdı.
" O adam, senin yüzünden öldü! Senin aptallığın yüzünde... Senin benden kurtulmak için başkalarıyla yaptığın işbirliğin yüzünden öldü!Onu sen öldürdürdün!"
Tekrar...
Bu cümleleri söylerken biraz önceki ruh halinden çoktan çıkmıştı.
Sanki karşımda ki ilk başta tanıdığım Doğandı. Hırslı ve gözü hiçbir şeyi görmeyen...
" Bana katil diyorlar ama seni hiç tanımıyorlar..."
Eğilebildiği kadar yüzüme eğilmiş ve son sözlerinide söylemişti.
Yerde kurşuna dizilmiş o adamın görüntüsü geldi gözümün önüne...
O görüntü yüzünden vicdanım bir an susmamıştı. Aylarca gördüğüm kabuslar yüzünden uyumamış ve sonunda uyumak için ilaçlara bağımla hâle gelmiştim.
Şimdide utanmadan adamın ölümünü üzerime yıkıyordu. Kim bilir bunların içine nasıl düşmüştü?
Utanmasa emniyetteki suç kaydını da benim üzerime yıkacaktı.
Ne dersem diyim ne kadar karşılık verirsem vereyim bu işin bir sonu gelmeyecekti.
" Git buradan!"
Dedim pes edercesine.Daha fazla tartışmak istemiyordum. Gitmesini istiyordum fakat o bana söylediklerim mümkün değilmiş gibi bakıyordu.
" Senin için baştan beri inşâ ettiğim tüm kuralları yıktım.Gururumu hiç ettim senin için! Kardeşlerimi sattım! Yetmedi,senin beni harcamanı da görmezden geldim. Senin için kafa tuttum herkese. Aylarca karış karış seni aradım belki bulurum ümidiyle!"
" Ne sanıyorsun... Seni bugün bırakıp gitsem burada, bitecek mi herşey? Eski hayatına geri dönebileceğini mi düşünüyormusun?"
Uğraşırdı...
Benimle değilse bile etrafımdakilerle...
Beni kendine mecbur bırakmak için herşeyi yapardı...
Başımı iki yana sallarken konuşma sırası bana geçmişti.
" Banane! Banane senin sevginden... Ben mi dedim sana gel beni sev diye."
İşin gerçeği bende saklıydı. Beni sevmesini ben sağlamıştım. Boşaydı bu sözlerim. Ne kadar ileri gidebileceğini yaptığım şeyin ne kadar etkili olduğunu görmek istiyordum
"Bana böyle bakmasaydın bu işler buralara gelmezdi.Geçtik biz bunları! Artık kimse kimseden gitmeyecek!"
Elimde hazırda beklettiğim bıçağı her an kullanabilecek pozisyonda hazır tutuyordum. Konuşmaları hoşuma gidecek noktalara gitmiyordu.
Ani bir hareket ile elini kapıdan çekerek kolumu tuttu. Teması ile yerimden sıçrarken daha ne olduğunu anlamadan beni kapıdan uzaklaştırdı. Odanın açılan kapısı ile ne yapacağını anlamıştı. Götürecekti beni...
Bunu anladığım an kolumu elinden kurtarmak için debelenmeye başlamıştım bile.
Bu halde onun elinden kurtulmam söz konusu değildi.
Ona yaklaşmamak için her defasında uzaklaştığım bedenine şimdi kendi isteğimle yaklaşmıştım.Açmakla meşgül olduğu kapının önüne geçerek onunla göğüs göğüse geldim. Şaşırmasına fırsat bile vermeden parmaklarım arasında ki bıçağı şah damarının üzerine bastırdım.
Bakışlarını bir an olsun benden çekip bıçağa değdirmemişti. Sanki bunu yapacağımı biliyormuş gibi ya da şu an ki durumumdan daha ileri gidemeyeceğimden emin gibi...
" Hedeflerin büyük..."
Gözleri boynundaki bıçağı göstererek
"Büyük hedefler, büyük bedeller ödetir!"
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
25.2k Okunma |
1.68k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |