49. Bölüm

48.Bölüm

yaren bayraktar
yarenbay30

48.Bölüm: İhtimal

 

'Girdiğim bagajda telefonumun ışığını açarken huzursuzca kımırdandım.İnşallah beni burada unutmazdı. Mahalle arasından olduğunu tahmin ettiğim yollardan geçerken araba sallanıyor ve hızını arttırmıyordu. Başım arabanın her tarafında titreyerek dolaşıyordu.Ne zaman bitecekti bu çile?

" Çıkmadık mı daha."

Dedim duyabileceği bir sesle. Kapalı alan korkum yoktu ama her an olabilirdi. Uzun bir süre ses vermedi.

Ani dönüşleri oluyordu.Gergin diyebilirmiydim bilmiyordum?

" Sesini çıkarma."

Ve beklenen an geldi.Yavaş ve temkinli yol alan araba sakince durdu ya da durduruldu. Stresli olduğunu hissediyordum fakat kesinlikle korkmuyordu. Camını belli bir kısıma kadar indirdi.

" Bir sorun mu var?"

Diye sordu arabasında olduğum kişi.Bunu soru sormak için değilde daha çok kibirle söylemişti.Karşısında kim vardı bilmiyordum fakat onunda cümlesi gecikmedi.

" İn! arabayı arayacağız."

Dedi karşı taraf.Tanıdığım bir ses tonu değildi bu. Fakat kimlerden olduğunu tahmin etmekte zorlanmıyordum.

" Ne hakla arabamı arayacaksınız? Size bu hakkı veren kim?"

Sesi gayet tehditvariydi. Bir şey olurda bagajı açarlar diye tutuşmaya başlamıştım.Hayır,madem emniyet mensubusun göster kimliğini yol versin niye uzatıyorsun, arkadaşım?

Elimi alnıma götürürken açık kalan feneri farkederek hemen kapattım.

" Zorluk çıkarma in arabadan! İn ki bana kimin bu hakkı verdiğini sana göstereyim."

Dedi karşı taraf tıslayarak.Arada kaynayacakmışım gibi hissetmem şakamıydı? Uzatmaya ne gerek vardı şimdi?

" Hadi ya! Çıkayım da göster bakalım."

El frenini çektiğini farkettim sonrasında ise ön kapının açılma sesi...

Dışarıyı çok duyamasam da sesler yükselmiş hatta küçük bir sürtüşme oldu diyebilirdim. Karşı tarafın tek olmadığını biliyordum.

Bir... İki...Üç...

Derken farklı ses tonları kulağıma geliyordu.

Ne oluyordu göremiyordum. Sesler ise çok karmaşıktı. Kimin sesi kime ait seçemiyordum.Ne konuştuklarını da bilmiyordum. Çok geçmemişti ki sesler duruldu. Hemen ardından ise tanımadığım o adam arabada yerini tekrar aldı.

" Emniyet birimlerine haber veriyorum. Sizi salan sahibinize de söyleyin bir sonra ki sefere kimlere kafa tutmamanız gerektiğini size anlatsın."

Anlaşılan o ki kim olduğunu bizzat tanıtmıştı.El frenini kaldırarak arabayı vitese soktu.

" Kural 1: Görevi başında bir memura ahkam kesme."

Karşı tarafın bir şey söylemesine izin vermeden gaza bastı. İlk sürüşünün aksine hızlı gidiyorduk. Derin bir nefes verirken soru sorma ihtiyacı duydum.

" Bitti mi?"

" Sanmıyorum." '

 

Öğle paydosuna girmiştik.Hâleyle yemeğimizi yemiştik bile. Geri kalan vakti ise dedikodu yaparak geçiriyor ve mesai saatinin gelmesini bekliyorduk.Bana kalsa o vakit hiç gelmemeliydi. Dünün yorgunluğunu henüz atlatamamıştım. O yorgunluk saçıma başıma yansımıştı bile. Savaştan çıkmışcasına geziyordum ortada. Zaten son olaylardan sonra Alpay beni hiç aramamıştı. Bu sessizliği kötüye yoruyordum.

 

Bir yandan da önünde durduğumuz boydan boya camdan dışarıyı izliyorduk. Hastanenin otoparkının bir kısmı buradan görünüyordu. Otoparka giden çıkan arabaların haddi hesabı yoktu. Burada bir iç karışıklık mevcuttu.

 

" Başhekimin bugün önemli misafirleri var.Hastane, ondan kaynaklı karışık biraz."

Dedi Hale. İlgilenmiyormuş gibi alt dudağımı büktüm.

 

" Sıkıcı..."

 

" Öyle deme.Gelecek kişiler, tanınmış ilaç markası üreticileri. Aynı zamanda bir çok hasta çocuğa ücretsiz ilaç yardımında bulunmuş kişiler. Yakın zamanda ise büyük bir yardım fonu oluşturmuşlar bu tür çocuklar için..."

Kaşlarımı kaldırarak Haleyi iki kulağımla dinliyordum. Ben kötü insanlarla karşılaşmaya o kadar alışmıştım ki iyi insanların var olduğunu bilmek bile beni fazlasıyla şaşırtıyordu.

 

" Ne için geliyorlar peki?"

Burası bir devlet hastanesiydi. Yardım ve bunun gibi fonlar daha çok özel hastanelerde yapılırdı.

 

" O kadarını bilmiyorum fakat iş için gelmedikleri kesin."

Hale de benim gibi düşünüyordu.

 

" Sen dün akşam neredeydin?"

Diye sordu Hale birdenbire. Dün gece eve gittiğimde saat gece yarısını geçmişti. Kapıyı açmak için anahtarı elime alıp açacakken Hale tıkırtıları duymuş olacak ki benden önce davranıp kapıyı açmıştı.

Sonrasında ise seksi bulduğu kombinime bir anlam verememiş ve bu kombinle nerelere gidebileceğim hakkında fikirlerde bulunmuştu.

Fakat ben hiçbir cevap vermemiştim.

 

" Kuzey beyle küçük bir buluşma yaşadıysan söylemeyebilirsin tabi. Sonuçta senin özel hayatın."

 

" Ama ben yinede duymak istiyorum.Yengem sayılırsın, bu benim hakkım. Yani hakkımdır heralde..."

Etrafıma bakınarak kimsenin olup olmadığına bakındım.Bari hastanede böyle konusmasaydı.

Avucumu ağzına kapattım fakat o sadece bir hamleyle benim bu hareketinden sıyrıldı ve gülmeye başladı.

 

" Tamam, tamam aramızda kalacak. Kimseye söylemem."

 

" Saçmalama ortada ayıp olan hiçbir şey yok!"

 

" Onu sen daha iyi bilirsin tabi."

Diyerek gülmeye devam etti ve saatine baktı. O tüm bunları yaparken ben avını gözüne kestirmiş kurt gibi ona bakınmaya devam ettim. Biraz daha susmazsa üzerine atlayacaktım.

 

" Servise geçmem lazım evde görüşürüz."

 

" Hemen toz olsan iyi olur."

Diye karşılık verdim.O hâlâ gülmeye devam ederken yanımdan ayrıldı.

Bu kızın diline düşmektense Alpayın diline düşmeyi yeğlerdim gibi.

Son söylediğim cümleden tam emin olamamıştım.

 

Telefonun ekranından saate bakıp görev yerine gitmek için hareketlendim. Hastanenin iki merdiveni vardı. Biri hastalar ve personelin kullandığı diğeri ise servis tarafında ve daha az bilinen merdivenler. Bugün yoğunluk olduğundan servis tarafındaki merdivenlere yöneldim. Zaten küçük olan hastanede merdivenlere hemen ulaşırken önümdeki camlı kapıyı iterek bahsettiğim kısma geldim. Merdivenin hemen ortasında ki kaygan zemin uyarılı tabelaya aldırmadan merdivenlerden dikkatli bir şekilde inmeye başladım.

Daha bir kaç merdiven inmiştim ki alttan yukarı çıkan ayak sesleriyle yalnız olmadığımı anladım. Birbirimize yavaşca yaklaşırken kim olduğu konusunda merakım yoktu. Bu merdivenleri diğer personeller de kullanıyordu.

Bulunduğum merdivenin son basamaklarına gelmiştim. Son iki basamak kalmıştı ki yerde olan bakışlarım siyah rugan ayakkabılarla karşı karşıya geldi.Başımı yerden kaldırırken göz göze geldiğim yeşil gözlerle dumura uğradım.

 

Sahi ne olmuştu en son lavaboda bir taraflarına tekme atmıştım.

Tüm bunları tekrar düşünürken son basamağı unutup ayağımı zemine koymayı beklerken boşa gelen ayağımla yeşil gözlerin sahibinin kollarında buldum kendimi.

Beni iki kolumdan kavrayarak yere sabitledi. Hadi ama son olanların ardından bu şekilde yüz yüze gelmemiz haksızlıktı.

Serseri haline zıt bir şekilde ki takım elbisesiyle karşımda duruyordu. Saçma yakınlıktan kurtulmaya çalışmak adına geri gidecekken bu seferde basamak bana engel oldu.

Yüzünde ki düz ifade ile boş boş bana baksa de beni gördüğüne şaşkın gibi durmuyordu.

 

" Bu iki oldu.Sen hiç önüne bakmazmısın?"

Elimi göğsüne koyarak ittim.Hem aramdaki mesafeyi hem de sıkıştığım bu alanda kendime biraz da olsa mesafe yaratmaya çalıştım.

Benim bu tavrıma izin verirken geri çekilip ellerini kollarımdan geri çekti.

 

"Ne işin var burada?"

Dedim korku içinde.Korktuğum şey artık gizlenecek bir durumumum olmamasıydı.

Burada olduğumu öğrenmişti.Ya Doğana yerimi söylerse? İyi de birbirlerinden haz etmiyorlardı. Onun hoşuna gidecek bir şey yapmazdı,belki.

 

" Ben işimin başındayım. Asıl senin ne işin var burada?"

Göz kırparak ses tonunu kıstı ve cümlesini devam ettirdi.

 

" Doğanın haberi var mı burada olduğundan?"

Başladı yine gıcıklığa.

Kaçtım, kaçtım derken bu adam tarafından yakayı ele vermek beni gerçekten kalpten götürürdü.Sessiz kalmamdan faydalanıp gözlerini kısarak kafasında birşeyler tartar gibi bana bakındı.

 

" Vay be! Ne kaçış planı ama... Doğan seni memleketin her tarafında arasın sen gel bulunduğun şehirde ki bir ilçede saklan. Tabi bu senin değil, seni saklayanın marifeti.Her kimse helal olsun."

 

" Sen beni bırak da ne işin var burada onu söyle?"

Dedim anlayacağı dilden. Alpayın bana yardım ettiğini bilmesini tabiki de istemiyordum. Benimle ilgili bir şeyler bilmesi benim için tehdit oluştururdu.

 

" Her ne kadar beni yanlış tanımış olsan da ben başarılı ilaç firmaları ile nam salmış işinde iyi bir iş adamıyım. Şuanda da işimin başındayım.Tıpkı senin gibi."

Hâle'nin bahsettiği adam bu olmalıydı. İlaç firmaları,yardım fonları,iyiliksever iş adamı...

Hadi ama ben mi yanlış tanımıştım onu?

 

" Sana inanmı-"

Lafımı keserek araya girdi.

 

"En az senin kadar güzel bir geceydi."

Dedi bana yaklaşarak.Ne olduğunu,ne söylediğini anlamamıştım bile. Bu samimiyette neydi böyle.

 

' Ne!'

Diye bir nida yükseldi dudaklarımdan.

Ne diyordu bu adam.Ne gecesiydi bu?

 

Hayır bana karşı niyeti bozacak bir adam da değil gibiydi.

 

" Tekrar buluşmak dileğiyle."

Niye böyle kötü kötü gülümsüyordu ki?

Buluşmamız gereken bir olay mı vardı ortada?

 

Resmen ağzım açık kalmıştı.

 

Yanımdan merdivenleri çıkmak için yanımdan geçerek basamakları çıkmaya başladı. Arkasından öylece bakakalırken biraz önce ne olduğunu çözmeye çalışıyordum.

 

Şöyle bir geriye dönüp baktığımda Kuzey bey ile göz göze geldim. Şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla yüzüme bakıyordu.

Yeşil gözlü canavar bilerek yapmıştı her şeyi.

Aklı sıra benden attığım tekmenin intikamını almıştı.

 

Peki, bu durumu nasıl düzeltecektim?

 

******

 

Tüm gece sokakları tek tek aramışlardı.

Aynı zamanda tüm çıkışları tutmuşlardı fakat hâlâ bir şey bulamamış olmaları genç adamı geriyordu.

Aylar sonra ilk defa elle tutulur bir ize rastlamış ilk kez bir ihtimal aylar sonra kalbinin bu kadar heyecanlanmasına sebebiyet vermişti.

Gel gör ki etrafında ki beceriksizler yüzünden o küçük ihtimale de yaklaşamamıştı.

 

Sabah olmak üzereydi. Adamları yerlerinden milim oynamamıştı ama hâlâ elle tutulur bir şey de yoktu.

 

Kızıl saçlı bir kadın umutlarının yeşermesine neden olmuştu.

 

Yaptığı plandan bir sonuç çıkmayınca soluğu hemen cadde kenarında bulunan eğlence mekanında bulmuştu.

Ardına bakmadan adımlarını kamera odasına yöneltti. Saniyeler içinde odaya önüne vararak şifreli kapıya gerekli parolaları yazarak kapının açılmasını sağladı.

 

Sonrasında içeriye girdi.

 

Masanın başında oturan adamının yanına ulaşırken onu gören kişi saygıyla ayağa kalkarak geri yerine oturdu.

 

" Bana son üç saatin sokak kayıtlarını bul! Özellikle de giriş çıkışların."

Adamı yüzüne bakarak tereddütle kaldı.

 

" Bunu yapmam kanunen yasak. Eğer başkası tarafından yakalanırsam-"

 

" Baksana bir yüzüme? Sence yasak olması beni durdurur mu?"

Genç adam bir elini masaya bir elini ise adamının omzuna koyarken alaylı bir dille konuştu.

 

Adamı bir yutkunuş ile önündeki klavyeden gerekli kodları girerek genç adamın bu sözlerine yaptıkları ile karşılık verdi.

 

Çok geçmeden hemen karşısındaki duvardaki ekranlar üç saat öncesinin tüm kayıtlarını aynı anda ortaya koydu.

Genç adam ellerini masadan çekerek doğrulup duvardaki görüntülere doğru yaklaştırarak hepsine dikkatlice bakmaya başladı.

 

" İleri sar!"

 

" Sar!"

 

" Ben dur diyene kadar devam et!"

 

Koridordan gelen ayak sesleriyle çelik kapı açıldı ve içeriye farklı yüzler girdi.

Görüntülere o kadar odaklanmıştı ki kimin geldiğini görmek istemedi.

 

" Görmen gereken bir şey var...Sanırım şüphelerin de haklısın."

 

Önünde ki masaya konulan peruk ile dikkati ekrandan ayrıldı.

Elleri peruğa giderken ilk defa gerçekten haklı çıkmak istedi.

Peruğu elleriyle kavrayıp burnuna doğru getirdi. Emin olmak için aşina olduğu kokuyu almayı istiyordu.

 

İstemsizce gözlerini kapattı.

 

Yüzünde oluşan gülümsemeyle amacına ulaşmış gibiydi.

 

Buralardaydı...

 

Bunca zaman boşuna uzaklarda aramıştı onu.

 

" Abi! Sanırım buldum!"

 

Bölüm : 07.12.2024 11:42 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...