47.Bölüm: Geride Kalan İpucu
" İnşallah buraya gelip yakalanmayı göze almam kadar geçerli bir sebebin vardır."
Mahalleye girmemle başıma gelmeyen kalmamamıştı.Önce Doğanın adamlarına yakalanmanın eşiğinden dönüyor olmam sonra Gökhanın çirkin köpeğinin telefonumu çalıp kaçırması...
Alpay bu sahneleri izleseydi eminim ki kalpten giderdi. Ben bile üzerimdeki adrenalini daha atamamıştım.
Bilmem kaçıncı kez gelip gittiğim aşina olduğum evin salonuna girdim. Kendi evimmiş gibi olan rahat tavrımla Baş köşeye geçip oturdum.Sonrasında sırasıyla şapkamı peruğumu gözlüğümü çıkardım ve bir kenara fırlattım.Koltuğa yayvan bir şekilde uzanarak sıcaklığın tadını çıkardım. Ne çok yorulmuştum öyle...
" İyi gizlenmişsin."
Dedi elinde ilk defa gördüğüm eski kapaklı bir kitapla içeri girerken. Bunu iltifat olarak kabul eden ben küçük bir tebessüm gönderdim.
" Koşuşturmana bakılırsa pek bir işe yaramamış gibi."
Bunu mırıldanmasıyla birlikte kibirle sırıtan suratım düştü. Laf etmese içi rahat etmezdi zaten. Gözlerimi devirerek yüzüne baktım.Her zaman oturduğu tekli berjere oturarak elindeki kitabı orta sehpaya koydu.
Oturduğum yerden biraz dikleşerek yüzüne beklentiyle baktım. Anlatması gereken oydu. Beni buraya çağıran ve telefonda konuşulmayacak derecede ki önemli konunun sebebini verecek olan.
" Anladığım kadarıyla sana kurtulman için sunduğum teklifleri kabul etmedin."
Kurban falan vermeyecektim.
Bana teklif falan sunmamıştı ne kadar zor görev varsa hepsini hedef göstermişti. Saçma sapan tekliflere kulak asacağıma kendim bildiğim gibi ilerlerdim daha iyiydi.
" Benim tercihlerim seni neden bu kadar ilgilendiriyor.Teklif sundun,kabul etmedim. Konu senin için kapandı. Bu hayatı ben seçtim,ben yaşıyorum."
Kendimce yaşadıklarımın onu ilgilendirmediğini anlatmaya çalışmıştım.
Fakat anlayacak bir kapasiteye sahip olmadığını düşünüyordum. Öyle olmasa aynı konuları başa sara sara konuşmak istemezdi.
Kaşlarını havalandırarak üsten bir şekilde benimle konuşmaya başladı.
" Küçüksün.Bilmiyorsun ve yanıldığının farkında bile değilsin. Gözünü açmaya çalıştıkça burnunun dikine gidiyorsun. Kezâ işlerde başına bu yüzden açıldı zaten."
" Dik başlılık yapacağım bir konu yok ortada.Herşeyi enine boyuna konuştuk. Bana olacakları da söyledin. Bilmem gereken hiçbir şey kalmadı. Tekrar aynı muhabbetleri açmak aptalca."
" Senin bir şey bildiğin yok.Her gece gördüğün kabusların nedenini bile bilmiyorsun. Yaptığın ritüelin etkisi sana bu kadar yansırken, karşı tarafta nasıl büyük denli bir etki bıraktığından haberin yok."
Dedi bana konuşmak için fırsat vermezken dedikleriyle biraz kafam karışsada üzerinde durmadım. Doğan da nasıl kötü bir etki bırakmışsa bırakmıştı.En başında bu işlere girmemiş amaçı ona zarar verecek herşeydi zaten.Tabi ki de bu şekilde olsun da istemezdim.Bu kumardan en zararlı ben çıkmıştım.
Daha ne olabilirdi ki?
" Doğanı soruyorsan turp gibi merak etme.Altı ay geçti beni bulma enerjisi bir an sönmemiş. En zararlı ben çıktım bu işten yine."
Söylediklerim karşısında bana tam anlamıyla aptalmışım gibi baktı.
"Bedenen turp gibi olabilir fakat ruhen aynı şeyi söyleyemem."
Ruhen iyi olmadığını bende biliyordum.Ruhu iyi olmadığı gibi psikolojisi de kötüydü. Benden önce de bu şekildeydi.Onda benim değistirdiğim pek bir şey yoktu.
"Doğanın sağlığını konuşmak için buraya geldiğimi bilmiyordum. Bilseydim de gelmezdim."
" Ne kadar duymak istemesen de konu ikinizsiniz. Konu basitlediğin ritüelin büyük etkileri. Kaçmayla üstesinden gelebileceğin bir şey değil bu. Bunun sonu yok. Eğer bir şey yapmazsan."
" Ya bu konuları sayısız kere konuştuk. Senin sunduğun seçenekler hoşuma gitmedi. Ben kendi doğrularımla ilerleyeceğim."
Anlaşılan boş muhabbetler için gelmiştim buraya. Bir daha bu kadının sözlerine kanıp kendimi riske atacak şeyler yapmayacaktım. Geç olmuştu bunu anlamam ama yapacak bir şey yoktu.
Sanki ne düşündüğümü biliyormuş gibi gözlerimin en içine bakıyordu.
" İyi, sen bilirsin. Yarın bir gün o kaçtığın çocuk yaptığın hatanın etkileriyle çevresindeki,çevrendeki tüm herkesin canına kasdettiğinde ne demek istediğimi anlarsın."
Oturduğum yerde daha ciddi bir hale gelirken ne demek istediğine kulak kesildim. Ne demekti kasdetmek. Niye böyle bir şey yapacaktı ki. Tamam iğrenç bir katil olduğunu biliyordum.Fakat etrafındakilere bunu yapacak bir nedeni yoktu. Yapmazdı.
Sanırım.
Onu iyi tanımıyordum.
Onu hiç tanımıyordum.
Belki de bunu yapabilecek kapasite de bir adamdı.
" Sık sık sinir krizleri geçiriyor, olup olmadık yerlerde senin silüitlerini görüyor, sayısız kabuslar çabası... Hatta belki de zihnine engel olmak için insanlara dağıttığı günahları kendi üzerinde bile kullanmaya başlamıştır. Bahse girerim seni bulmak uğruna bilmem kaç kişinin kanına girmiş girmeyede devam ediyordur."
Sırıtan suratına bir göz kırpış sığdırdı.
Hiç bu açıdan bakmamıştım. Söylediklerinin içinde en çok son cümlesine takıldım.
Birkaç ay önce yanımda ölen adamı düşündüm.Kim bilir onun gibi kaç kişi daha bu hale gelmişti. Ortaya çıkmadığım sürecede bu böyle devam edecekti.
" Tüm bunları nereden biliyorsun?"
Aklımda ki sorulara özetliyordu bu cümle.
Bu ileri görüşlülük nereden geliyordu.Nereden biliyordu şuan onun neler yaşadığını.
" Tecrübe diyelim."
Tecrübe.
Yani daha önce böyle bir durumla karşılaşmışmıydı?
Nasıl?
Kim daha önce benim gibi bir aptallık yapmıştı ki?
" Sonuç? Ne yapacağız şimdi? "
Bunları anlatmak için çağırmamıştı beni biliyordum.
" Sana anlattıklarımı harfiyen yaparsan bu etkiyi biraz hafifletebiliriz."
************
Apartman kapısı ardımdan gürültüyle kapanırken söylediklerini nasıl yapabileceğimi düşünüyordum.Onun dediğine göre bunu yaparsam hem kabuslarım hem de onun üzerindeki etkim bir süreliğine azalabilirdi.
Denenebilirdi.
Yine aynı kılığıma bürünürken sokağın çıkışına doğru ilerledim. Hava çoktan kararmıştı. Daha gidilecek çok yolum vardı.Niyetim caddeye inip taksi çevirmek ve eve gitmekti.
Büyük ve sık adımlarla ilerlerken gözlerimi yere dikmiştim bir anda aklıma gelen düşünceyle adımlarım yavaşladı. Elimi telefonuma getirirken Alpayı aradım.
İnşallah anlamamıştır bir işler karıştırdığımı.
En son telefonum yere fırlamış sonrasında o gıcık köpeğin peşinden koşuşturmuştum.Eğer telefon açık kaldıysa tüm bunlar olurken bana geçmiş olsundu.
Ellerim titreye titreye kulağıma giderken Alpay her şeyi biliyormuşcasına ilk çalışında telefonu açtı.
Bu sırada yürümeye devam ediyordum.
" Hangi delikteysen orada kal, çıkma! Birini gönderdim birazdan yanında ol-"
Ne demek istiyordu?
Birşeyler oluyordu sanki.
Bulunduğum sokağın köşesinden caddenin bulunduğu tarafa dönerken gördüğüm tanıdık yüzlerle ayaklarımı geri geri ittim.
Bugün önümü kesen o iki koruma buradaydı. Yalnız değillerdi.
Onları görmemle çıktığım köşeye geri çekildim. Göz ucuyla onları inceledim. Hepsi buradaydı.
Gökhan,Baran,o korumalar hatta daha fazlası. Git gide kalabalıklaşıyordu ortam. Aralarında mahallenin gençleride vardı.
Sanki toplanmalarını gerektiren bir haber almışlardı. Çok geçmeden beklenen ortalığı kasıp kavuran tekerlek sesleri ile sokağa bir araba giriş yaptı. Araba durur durmaz vakit kaybetmeden indi.
Doğan.
Tüylerim diken diken olurken yutkunma isteği yaratmıştı bu durum bende.
Benim bakışlarımda olmasada onun etrafına olan bakışlarımda çok şey değişmiş gibiydi. Düşmanlarına bakarmış gibi bakıyordu etrafa.
Onun gelişi ile beraber tüm gözler ona dönerken kötüyü düşünmemeye çalışıyordum.
Gökhan yan çevrilmiş telefonuyla Doğanın yanına yaklaşırken ona bir şeyler izleteceği belliydi.
Doğan kaşlarını çatmış bir şekilde telefonda her ne izliyorsa ona dikkat kesildi. Bir şeyleri tartıp biçiyor gibiydi kendi içinde...
" Bunlar kamera kayıtları... Girişi var çıkışı yok.Hâlâ buralarda olmalı."
Diye ekleme yaptı, Baran.
Doğan elindeki telefonu Gökhana geri verirken söylenenler onu tatmin etmişti.
" Dağılın! Sokakları tutun.Ne yapın edin o kızı bulun."
Dedi kalın sesiyle. Sesleri kesik kesik geliyordu. Yüksek tonla dediklerini anlıyordum fakat duyamadığım çok şey vardı.
Anladığım tek şey benden bahsediyor olmalarıydı. Aradıkları Umay değildi.
Aradıkları kızıl saçlı şüphe çeken bir kadındı.
Yani çokta yakalanmış sayılmazdım.
Sanırım.
Çok geçmeden herkes etrafa dağılmaya hazırlanıyorken ortama tanıdık bir canlı daha girdi. Gökhanın lanetli köpeği.
Hadi ama onu salmayı düşünmüyorlardı, değilmi?
O köpeği salarlarsa kesin yakalanırdım. Sahibi gibi o köpekle de birbirimizden hiç haz etmiyorduk.
Adımlarımı geldiğim sokağa doğru çevirirken hızlı sayılabilecek bir şekilde yürümeye başladım. Elimde hâlâ tuttuğum telefona bakarken Alpayla olan konuşmamın devam ettiğini gördüm.
Beni bulduğunda kesinlikle öldürecekti.
Onu yere düşürmüştüm.Yalan söylemiştim.Köpeğin ağzında gitmişti.
Bana ulaşamamıştı. Şimdi de telefonda öylece benden haber bekliyordu.
" Alpay! Alpay, yardım et. Bulacaklar beni."
Dedim telefonun bir ucuna. Bir yandan da ayakkabımın kırılmış topuğuyla koşmaya çalışıyordum. Kırık topuğun çukura takılmasıyla yere yapıştım. Oflayara geri kalkarken saçımda ki peruk dağılmış ve yerinden oynamıştı. Aldırış etmedim. Koşar adım uzaklaşmaya devam ederken bir kaç adım ardından peruğumun çoktan yerle buluştuğunu farkettim. Geriye dönüp etrafa bakarken biraz ilerdeki kızıl peruğumu gördüm.
Tam onu almak için ilerleyecekken geldiğim sokak başında ki korumalar girdi görüş açıma.
Son kez yerdeki peruğuma bakarak aşağı doğru inen sokağa girdim.
Kendime lanetler etmeyi bırakmıyordum.
Her karşıma çıkan sokakta kendime zikzaklar çizerek dolanıyordum.
" Umay! Sana yemin ederim bu yaptığının karşılığını alacaksın."
En az benim kadar stresliydi.Yakalanmama ramak kalmış hâlâ bana bir şeyleri ödetmeye çalışıyordu. Tamam yanlış yapmıştım buraya gelerek ama zamanı geri de alamazdım sonuçta.
" Tamam, özür dilerim. Özür dilerim. Şuan bunun zamanı değil."
Derin bir nefes verdi.
" Bulunduğun sokakta bir yerlerde kullanılmayan bir dükkan var.Önünde ki beyaz arabanın içinde ki arkadaşım.Seni bekliyor."
Bahsettiği dükkan hemen ilerideydi önündeki farları açık arabayı farketmiştim.Fakat başka bir şeyler vardı.
Benim bulunduğum sokağı nereden biliyordu ki?
Çip mi takmıştı bana?
Açığa alınmış bir polise göre fazla güçlüydü. Nasıl olabiliyordu bu?
" Sen ner-"
Soracağım soruyu böldü.
" Arabaya bin ve mümkünse başka bir olaya karışma! Tüm bu olanları tek tek konuşacağız!"
Sinirli sesi buradan anlaşılıyordu. Daha sonra ise telefonu suratıma kapattı.
Evet,evet yüzüme kapattı.
Alt dudağımı sarkıtırken bu duruma bir tık korktum.
Alpayın söz ettiği beyaz arabaya yaklaşırken içinden bir adam çıktı. Orta yaşlı iri cüsseli bu adam beni baştan aşağı süzdü. Tanımadığım adamların arabasına binmek kesinlikle gerilmeme neden oluyordu.
Arabanın arka kapısına doğru yönelirken güçlü sesi beni durdurdu.
" Oraya değil, buraya."
Arabanın arka kaputunu açmış beni bekliyordu. Hadi ama elimde ki koca çantayı bavul olarak görmüş olamazdı değildi değil mi?
" Çantam benimle kalabilir?"
Dedim saf bir şekilde. Sanırım gerçektende saftım. Elimde ki çantaya bir bakış attı.
" Çantan tabiki de seninle kalabilir ama burada, bagajda kalacaksınız."
Kalacaksınız derken. Bagajda mı gidecektim. Ne münasebet!
" Pardon?"
" Göz önünde olmamam lazım ya hani. Biraz beyin fırtınası mı yapsan? Seni arıyorlar.Ya arabanın içine bakmak isterlerse?"
Dedi iğneleyici bir şekilde. Gıcık şey...
Bir kaç adımda yanına ulaşırken açık bagaja baktım.
Nasıl sığacaktım buraya.
Zayıftım tamam ama üzerimdekiler ağır kıyafetlerdi.
Önce çantamı içeri atarken sonrasında ise kendim girmeye çalıştım.
Uzun uğraşlar sonucu sonunda içeri girmeyi başarmıştım.Yatar pozisyonda başımı çantamın üzerine koydum.
" Buradan çıkana kadar sesini çıkarma sakın."
Dedi. Kafamla onu onaylarken bir yandan da başıma daha neler gelebileceğini sorguluyordum.
Bagaj kapısını kapatırken karanlıkla baş başa kalmıştım bile.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
25.2k Okunma |
1.68k Oy |
0 Takip |
74 Bölümlü Kitap |