Yazarın Anlatımıyla
Riccardo, birkaç saniye boyunca sadece kıpırdamadan baktı. Kızın ağzından gelen kanlara odaklandı. Kafasında ne olduğunu çözmeye çalışıyordu. Bu aniden gelen kanın sebebi ne olabilirdi?
İlk şüpheyi hemen eledi. İlaç… Evet, kullandığı ilaç zaten uzun zamandır verilen, etkisi kontrol edilmiş bir şeydi. O şıkkı doğrudan silmişti. İç hastalık? Hayır, onu da biliyordu. Kızın geçmişini en ince detayına kadar araştırmıştı. Tüm sağlık raporlarını inceletmiş, kullanılan maddenin zarar vermediğine emin olduktan sonra enjekte ettirmişti.
Ama şu an hiçbir şey planlandığı gibi gitmiyordu. Kız, onun kollarında kan kusuyordu.
“DOKTOR!” diye bağırdı. “Eve dönene kadar doktor orada beklesin! BEKLESİN!”
Bakışlarını kızın yüzüne çevirdi. “Ölmezsin. Daha bana hesap vermeden ölemezsin.” dedi, sesi titriyordu. Hemen arabaya atladı.
Üzerindeki beyaz gömlek, kucağındaki kızın ağzından gelen kanla lekelenmişti. Riccardo ne olduğunu hâlâ çözememişti. Aklında hiçbir mantıklı açıklama yoktu.
Kız artık nefes alamıyordu. Yüzü morarmaya başlamıştı.
“Zehir...” diye geçirdi içinden.
Ama bu da imkânsızdı. Kız bir saniye bile yanından ayrılmamıştı. Onun vücuduna biri nasıl zehir enjekte edebilirdi ki? Gün boyu kucağındaydı. Yemek bile yememişti. Bunu dışarıdan biri yapamazdı.
Gerçekten anlayamıyordu.
Araba yol alırken Riccardo, sinir krizinin eşiğindeydi. Herkes onun için bir engel gibiydi. Her insana öfkeyle bakıyor, sesini yükseltiyordu.
Peri’si… Kızı… Elleri arasında ölüyor gibiydi.
Daha ona hiçbir şey anlatamamışken, ondan hesap bile soramamışken...
Gitmesine izin veremezdi.
Lavinia, ona masum olduğunu kanıtlamak zorundaydı. Riccardo bunu her şeyden çok istiyordu. Kesinlikle onun masum olması gerekiyordu, buna inanmaktan başka çaresi yoktu. İçinde büyüyen o umut kırıntısını yitirmek istemiyordu.
Eve döndüğünde hemen kıza yardım etti, nazikçe yatağa yatırdı. Doktor çoktan gelmiş, ortamı sessiz bir telaş sarmıştı. Riccardo arkasını dönerken, beklenmedik bir şey fark etti: Lavinia’nın küçücük eli, kendi parmakları arasında sıkıca tutuluyordu. O kadar güçlü, o kadar kararlıydı ki elini çekmek neredeyse imkansızdı.
Riccardo kendi kendine sordu, “Acaba elini kurtarmak istiyor muyum?”
Hayır. Kesinlikle istemiyordu. O küçük elin kendi elindeyken hissettirdiği sıcaklık, güven duygusu tarifsizdi. Ellerini sonsuza kadar orada tutabileceğine yürekten inanıyordu.
Ama yine de kalbinde bir çelişki vardı. Kızı hâlâ hain olarak görüyordu. İçinde büyüyen bu çelişkiye, aklına ve kalbine küfürler savuruyordu. Elini çekmek istedi. Başardı da. Küçücük, narin o el yavaşça, hüzünle kaydı elinden.
Tam o anda Lavinia’nın gözünden bir damla yaş süzüldü. O bir damla yaş, Riccardo’nun gözlerine takip etti. İçinde pişmanlık kıvılcımı belirmişti; elini erken bıraktığı için…
Ama yürekten inanmadığı birine, hain gördüğü birine, o eli gerçekten teslim edebileceğini düşünmüyordu.
“Elini tutacak gücün olmadığı kızı niye kaçırıp İtalya’ya getiriyorsun, Riccardo?” diye sordu Betül, alaycı bir tebessümle. Betül, Riccardo’nun aile dostuydu ve o da Türk’tü. Onlar birlikte yaşıyor, her anını paylaşıyorlardı.
“Ne alaka Betül?” dedi Riccardo, şaşkın ama biraz da kaçamak.
Betül ona inanmayan gözlerle baktı. “Ona bakarken gözlerin parlıyor. Yüzünde salakça bir gülümseme beliriyor. Silah tutup adam öldüren o eller, ona dokunurken sanki camdan bir şeymiş gibi titriyor. Kabul et Riccardo, aşık oldun.” dedi, kararlı ve direkt.
Betül’den bu sözleri duyana kadar, Riccardo asla böyle davranmadığını fark etmemişti. Kıza bir kez daha baktı. Yatakta uzanırken, yüzüne düşen saçlarını çekmek istedi. O saçlar, güzel yüzünü gizliyordu. Normalde o saçları severdi Riccardo, ama şimdi tam tersine nefret ediyordu onlardan. Çünkü o saçlar, ona ulaşmasını engelliyordu.
“Aşık değilsin, öyle mi Riccardo?” dedi Betül bu kez, sesi alaycı ve biraz da meydan okuyucuydu. Ardından Riccardo’nun omzuna hafifçe dokundu. “Kötü haber kardeşim, köpek gibi aşıksın.” dedi, omzuna iki kere dostça vurup uzaklaştı.
Riccardo derin bir nefes aldı ve geri içeri girdi. İçindeki bu duyguyu yok etmek için direnecekti. Kızın kesinlikle masum olduğuna inanmıyor, ona karşı intikam hissi besliyordu. Bir oyun oynuyormuş gibi, kızdan hesap soracak, ondan öcünü alacak gibiydi.
Oysa ki bu hikâyedeki en masum kişi Lavinia’ydı. Tek suçu, yanlış zamanda yanlış yerde olmaktı. O gün, eve gitmek yerine arkadaşlarıyla dışarıda kalsaydı ya da her zamanki gibi kütüphaneye gitseydi, şu anda annesinin cansız bedenini görmek zorunda kalmayacaktı.
Lavinia, Riccardo’nun elini tutarken kabus görüyordu.
Gördüğü kabus hep aynıydı. Yine annesinin cesedini bir yerde görüyordu; elinde tuttuğu, güven duyduğu Riccardo’nun eliyle… Ama Riccardo, o eli bıraktığı anda Lavinia, katilin önüne düşmüş; kendi kurtulmaya çalışırken Riccardo’nun onu izlediğini, yardım etmediğini görüyordu. O an gözünden düşen yaş, göz kapaklarının arasından sessizce firar etmişti.
Riccardo, doktora sert bir bakış attı ve “Neyi var?” diye sordu, sesi sıkışmıştı. Doktor ise tereddütle, “Bilmiyorum...” dedi. Riccardo’nun siniri bir anda doruğa çıktı. “NE DEMEK BİLMİYORUM!” diye kükredi. O an doktor olduğu yerde adeta sindi, gözlerini yerden ayırmadan kıza bakmaya devam etti.
Anlaşılan hastaneye gitmeden ne olduğunu anlamak mümkün olmayacaktı. Ama Riccardo kesinlikle kızını hastaneye götürmeyecekti. Kan almak için bir iğne çıkardı ve testleri yaptırıp, sonuçları direkt kendine teslim etmesini istedi. Kızı tedavi edip buradan çıkmak istiyordu.
Türkiye’deki doktor şansı, paçayı kurtarmak gibiydi. Darısı İtalyan doktorun başına olmalıydı.
Riccardo ciddi ciddi kıza bir şey olduğu anda onu öldürebilirdi. Ve bunu yaparken gözünü kırpmazdı. Ama kızın en ufak bir canı yandığında, dünyayı yakacak kadar koruyucuydu; bu konuda herkes hemfikirdi.
Kan tahlili için kan alırken, Riccardo’nun keskin bakışları adamın her hareketini titizlikle takip ediyordu. Büyük bir dikkat ve özenle yapılan işlemi izliyordu. Kız o kadar derin odaklanmıştı ki, kapıda durup onu izleyen Sofia’yı fark etmedi bile. Sofia’nın kıskançlık dolu gözleri Lavinia’ya kilitlenmişti.
Gözlerinden adeta alev saçıyordu Sofia, Lavinia’ya bakarken. Riccardo’nun ilgisini çeken şey neyse, Sofia onu incelemeye başlamıştı. Belki de kıza olan bu ilginin en temel sebebi Lavinia’nın güzelliğiydi.
Riccardo çilli yüzleri sevmezdi. Kızın bütün yüzü çil doluydu; ona göre çil kimseye yakışmazdı. Ama bu kuralı Lavinia kesinlikle bozmuştu. O çiller, onun yüzüne yıldız gibi serpilmiş, adeta parlayan bir güzellik katıyordu.
Sofia ise kızıl saçlarına baktı. Saçları doğal görünmüyordu, aşırı koyu ve parlaktı. Riccardo ise boyalı saçı sevmezdi, diye geçirdi içinden Sofia. Ama o saçın doğal olduğunu biliyordu; evden çıkmadan önce çekilen ve cüzdanına koyduğu küçük fotoğraf bunu kanıtlıyordu.
Kız zayıf görünüyordu, çelimsiz ve güçsüz. Sofia bunu düşündü ve Riccardo’nun onu sevmediğine kesin gözüyle baktı. Çelimsiz, kendini koruyamayan kızlardan nefret eden Riccardo, Lavinia’nın Riccardo için hiçbir şey ifade etmediğine inanıyordu. Onun rakibi olamayacağını, Riccardo’nun onu asla sevemeyeceğini düşündü.
Ama büyük bir yanılgıydı bu. Riccardo’nun yıllardır atmayan kalbi, şu anda bu “Peri Kız” için atıyordu.
Sofia uzaklaştı, yüzünde ince bir gülümsemeyle.
Riccardo bir süre daha kıza baktı. Gerçekten de fazlasıyla güzel bir kızdı. Yüzündeki çiller adeta yıldızlar gibi yayılmıştı.
“Her şeyin en güzeli sensin, Peri Kızı. Günahın ta kendisi gibisin… Ama bil ki, bu günahı işlemeyi her anıyla sevdim.” dedi kendi kendine, hafif bir tebessümle.
Ne kadar süre orada kaldığını, kızı ne kadar çok izlediğini bilmiyordu. Ama dikkati, doktorun elinde bir kağıt ve iğne ile yanına gelmesiyle dağıldı.
Hemen ayağa kalktı, çömeldiği yerden kızın yanına doğru ilerledi. Doktorun elindeki kağıda baktı, sonra “Test sonucu mu?” diye sordu.
“Evet.” dedi doktor, başını sallayarak.
Riccardo elindeki kağıdı aldı ama üzerinde Türkçe yazdığı için hiçbir şey anlamadı.
Riccardo kağıda baktı, yüzündeki ifadede şok ve öfke bir aradaydı. “Niye Türkçe yazıyor?” diye sordu, gözleri doktora kilitlenmişti. “Ve ne yazıyor?” diye ekledi, sesi sert ve kararlıydı.
Doktor kısa ve soğuk bir cevap verdi: “Kız zehirlenmiş.”
Verildiği ilaç aslında ilaç değil, zehirdi. Riccardo’nun yüreğinde yangınlar yükseldi; bu gerçeği kabullenmek istemese de, her şey çok açıktı artık.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.52k Okunma |
2.42k Oy |
0 Takip |
58 Bölümlü Kitap |