52. Bölüm

48. Bölüm

Yaren Yaşar
yaren_yasar11

Yazarın Anlatımıyla

Kapının aralığında, gecenin gölgesine karışmış gibi durmuştu Sofia. Gözleri, Riccardo’nun ayakta bile durmakta zorlanan siluetini izliyordu. Alkol onun damarlarında değil, kalbinde dolanıyordu artık. Dizleri titriyordu. Ama gözleri sadece tek bir noktaya kilitlenmişti: duvarda olmayan bir hayalete.

Sofia da o duvara saatlerce onunla birlikte bakmıştı. Yüzeyde sade bir boya, belki birkaç çatlak... ama Riccardo orada ne görüyordu, anlamamıştı. Belki de anlamak istememişti.

"Riccardo..." Adını fısıldadı, sesi bir öpücük kadar yumuşak, bir hançer kadar keskindi. Adımlarını odaya attığında, üzerinde neredeyse hiçbir şeyi örtmeyen bir kıyafet vardı. Satenin teninde süzülüşü dikkatlice planlanmıştı. Onun sarhoşluğuna yaslanmak, zayıflığını kullanmak istiyordu. Başarılı olamayacağının farkında değildi.

Kalbi Peri'si için atan bir adamı yatağa atmak aptal bir düşünceydi.

Ama Riccardo bakmadı bile. Tetiği çekmişçesine içmişti o gece. Ne Sofia’nın sesi ne kokusu ne de kıyafetindeki ihtiras bir şey ifade ediyordu. Onun zihninde hâlâ Peri vardı. Kanlar içinde yatan, soğuyan bir bedenin hatırası değil; kahkaha atan, saçlarını savuran bir hayaldi o. Gitmişti. Ama Riccardo’dan bir parçayı da beraberinde götürmüştü.

Kalbini götürmüştü.

Riccardo ise dönüp bakmadı bile.

Yatağın yanındaki komodini işaret etti, sesi yorgun ama buyurgandı: "Oradan bir şeyler giy."

Ona yaklaşırken içinden bir cümle geçiyordu: “Ne olur... bir kez bak. Bir anlık bile olsa, beni onun gibi gör.” Ama Riccardo onu görmedi. Gözleri hâlâ Peri’nin yokluğundaydı.

Sofia hareket etmedi. Bir adım daha yaklaştı. Adımlarında şefkat değil, sabırla işlenmiş bir ajanda vardı. Gözleri Riccardo’nun boşluğunda değil, gelecekteki yerinde geziniyordu. Cümle soğuk bir kurşun gibi yüreğine saplandı Sofia’nın. Ama yüzünde en küçük bir ifade değişmedi. Alışmıştı. Riccardo her gece kendini öldürüyor, her sabah Peri’nin yokluğuyla yeniden uyanıyordu.

Riccardo, onun yüzüne baktığında, sergilenen bedenin farkındaydı. Umurunda değildi. Gözleri boşluktaydı, zihni hâlâ başka bir tende, başka bir nefeste. "Giymek istemedim."

Sadece bunu söyledi. Ama kelimelerinin altına zehir gizlemişti. "Ben de seni benim yanımda istemiyorum. O yüzden defol buradan."

Sözler odaya düşen bir kırbaç gibi patladı. Riccardo’nun başı geriye yaslıydı, gözleri hâlâ ona değil, geçmişe dönüktü. Bacaklarını açmış, krallığını kaybetmiş bir adamın perişanlığında oturuyordu.

Sofia gözleriyle onu süzdü. Boynundaki damarlar, kolundaki taze tırnak izleri, gömleğinin arasından sızan o hikâye… Hepsini not etti. Hafızasına kazıdı. Güçlü bir erkeğin zayıf anlarını ezberlemek, Sofia'nın en sevdiği oyundu. Ama zayıf anları için değildi bu sefer aşk sandığı takıntısıydı.

"Çiziklerin hepsi Peri'min eseri." Riccardo’nun dudaklarından dökülen bu cümleyle gözleri bir anlık parladı Sofia’nın. Ama hemen sonra yüzüne hayal kırıklığı maskesini geçirdi. Sofia’nın nefesi daraldı. Bu cümlede hem aşk vardı, hem yemin, hem de bir sonsuzluk iddiası.

"Evleneceğin kişiyle bunları mı konuşacaksın? Aynı evi, aynı odayı, hatta aynı yatağı bile paylaşacağız Riccardo." Bu kez başını kaldırdı Riccardo. Gözlerinde Peri'nin yokluğu vardı. Sofia’yı görmüyordu; bir hayalete bakar gibi bakıyordu. Birinin gözlerinin içine bakması, onu gördüğü anlamına gelmezdi. O hâlâ başka bir tende, başka bir kalpteydi.

"Peri'mden başka biriyle ortak bir yaşam sürmemi bekleme boşuna."

Sofia'nın içi bir anlık kabardı. Planları, ihtimaller, ihtiraslar... ama yüzüne sadece incinmiş bir kadının sahte gölgesi düştü. Henüz zamanı değildi. Ama gelecekte, o yatağa uzanan ilk kadın olmak için değil… Riccardo’yu yıkan son kadın olmak için gelmişti.

“Ben de seni seviyorum lan! Ben de yandım! Neden göremiyorsun?” Ama dışı hâlâ sakindi. Riccardo'nun aşkı mezardaydı. Onunkiyse mezarını kazıyordu.

Ona yaklaştı. Derin bir nefes aldı ve Riccardo’nun gözlerinden kaçan her şeyi görmek için gözlerini dikip, ellerini beline koydu. Teninde sadece birkaç dikiş, birkaç iplik, o kadar. Bir kadın gibi değil, bir avcı gibi... Ama bu avın ne kadar uzak olduğunu biliyordu. Riccardo, o kadar güçlüydü ki, ona yaklaşmak, kendini tamamen teslim etmek demekti.

"Riccardo…" dedi, sesi hırlayarak, karanlıkta kaybolan bir fısıltı gibi. Bir adım daha attı, ve odanın içinde birbirlerine daha yakın oldular. "Seninle olmalıyım. Beni görmek zorundasın. Ne olur bak bana…"

Riccardo, onu izlerken hiçbir şey anlamıyormuş gibi bir suratla, gözleri sığ bir boşluğa dalmıştı. İçki ve acı arasında kaybolan, geçmişine tutsak olmuş bir adam gibiydi. Sofia, onun bu halini, kalbinin her köşesinde hissettiği o derin boşluğu çok iyi biliyordu. İşte bu yüzden, her zaman onun zihnine işleyen bir iz bırakmaya çalışmıştı.

Ama bu sefer, onun bu karanlık hali Sofia’yı bıçak gibi kesiyordu. Ne kadar uğraşsa da, Riccardo'nun gözlerinde ona dair bir şey yoktu. Peri vardı, ve o gideli Riccardo, sadece bir yıkıntıya dönüşmüştü.

Sofia bir adım daha attı. Artık gerçekten ona dokunmak istiyordu. Yavaşça Riccardo’nun omuzlarına elini koydu, gözleri ona meydan okurcasına parlıyordu. Riccardo, ona baktığında ise gözlerinde belirsiz bir soğukluk vardı. Ama bu sefer bakışları sertti. İçinde biriken nefreti görmek, bunu fark etmek zor değildi.

"Git!" dedi Riccardo, her kelimesi bir yara gibi parçaladı odanın havasını. "Defol buradan. Artık bana hiçbir şey yapamazsın."

Sofia, gözleriyle onu süzdü. Boynundaki damarlar, kolundaki taze tırnak izleri, gömleğinin arasından sızan o hikâye… Hepsini not etti. Hafızasına kazıdı. Güçlü bir erkeğin zayıf anlarını ezberlemek, Sofia'nın en sevdiği oyundu. "Çiziklerin hepsi Peri'min eseri."

Riccardo’nun dudaklarından dökülen bu cümleyle gözleri bir anlık parladı Sofia’nın. Ama hemen sonra yüzüne hayal kırıklığı maskesini geçirdi. Sofia’nın nefesi daraldı. Bu cümlede hem aşk vardı, hem yemin, hem de bir sonsuzluk iddiası. "Evleneceğin kişiyle bunları mı konuşacaksın? Aynı evi, aynı odayı, hatta aynı yatağı bile paylaşacağız Riccardo."

Bu kez başını kaldırdı Riccardo. Gözlerinde Peri'nin yokluğu vardı. Sofia’yı görmüyordu; bir hayalete bakar gibi bakıyordu. Birinin gözlerinin içine bakması, onu gördüğü anlamına gelmezdi. O hâlâ başka bir tende, başka bir kalpteydi. "Peri'mden başka biriyle ortak bir yaşam sürmemi bekleme boşuna."

Sofia'nın içi bir anlık kabardı. Planları, ihtimaller, ihtiraslar... ama yüzüne sadece incinmiş bir kadının sahte gölgesi düştü. Henüz zamanı değildi. Ama gelecekte, o yatağa uzanan ilk kadın olmak için değil… Riccardo’yu yıkan son kadın olmak için gelmişti. "Uyumuyorsun." Sesi yumuşaktı, sanki rüya gördürür gibi.

Riccardo dönüp bakmadı. "Uyuyamıyorum." Sofia yaklaşmaya başladı. Adımları sessizdi ama kokusu konuşuyordu. Yaseminle viski arasında bir şey. "Sana iyi gelebilirim Riccardo. Sadece bu gece..."

Adamın çenesi kasıldı. Camdan dışarıya baktı bir süre. Sonra ağır ağır döndü. Gözleri Sofia’nın bedenine değil, gözlerinin arkasına saplandı. "Beni bir beden için bu kadar küçümseme Sofia." dedi ve ona bakmamaya devam etti. "Benim kalbim bir kızıl saçlı Periye ait. Bunu bil. Sana dokunmam bile. Onun teninin değmiş olan bu bedenime ondan başkasının dokunmasına izin bile vermem."

Sofia geri adım atmadı. Daha da yaklaştı. Parmak uçlarıyla Riccardo’nun koluna dokundu. "Seni küçümsemiyorum. Seni istiyorum. Senin yanında olmak istiyorum."

Riccardo elini sertçe onun elinden çekti. Geriye bir adım attı. "Bu odaya her girişinde beni biraz daha tiksindirdiğimin farkında mısın?"

Sofia'nın yüzü düştü. Dudakları titredi ama hemen toparladı. "Sadece yalnız kalmanı istemiyorum."

"Ben yalnız kalmayı seçtim." dedi Riccardo. "Ve sen bu odada Lavinia’nın benim Peri'min yerini dolduramazsın. Ne kalbimde, ne yatağımda."

Sessizlik... Sanki tüm ışıklar bir anda sönmüş gibiydi. Riccardo arkasını döndü. "Çık dışarı."

Sofia bu kez beklediği gibi bir fısıltıyla değil, neredeyse nefretle konuştu. "Bir gün pişman olacaksın Riccardo. O hayalin seni terk ettiğinde, dönecek tek yer ben olacağım."

"O hayal değil." Riccardo'nun sesi bıçak gibiydi. "O benim cehennemim. Ve senin dokunuşların o ateşi söndüremez."

Kapıdan dışarı çıkan Sofia’nın kalbi, Riccardo’nun sözlerinin yankılarıyla çırpınıyordu. Her adımda, her nefeste, içinde biraz daha hüsran birikiyordu. Oysa Riccardo'nun bakışlarındaki boşluk, onca yıldır onu cehennem gibi yaşayan bir kadına, küçük bir umut bırakmamıştı. Riccardo, onun gözlerindeki aşkı, arzuyu, çaresizliği görmüyordu. Her şey Peri'ye aitti. Ve o, göğüslerindeki yankılarla Riccardo’yu ne kadar istese de, hiçbir şekilde kendisini ona layık görmüyordu.

Koridorda tek başına ilerlerken, her adımda bir kırılma daha hissediyordu. O kadar uzağa gitmişti ki, artık geri dönmeye bile korkuyordu. Bir an, kapıyı açıp Riccardo’nun odasına tekrar girmeyi düşündü. Ama hemen reddetti. Ne de olsa, her seferinde defolmuştu, her seferinde bir adım daha geriye itilmişti.

Bir o kadar da kirli bir düşünce geçirdi aklından: Belki bir gün… bir gün… Riccardo’nun gözleri başka birine bakarken, bir başka kadının bedeninde kendi boşluğunu hissedecekti. Peri'nin hatırası yavaşça yok olacak, ve bir gün Riccardo ona bakacak, ama her şey çok geç olacaktı. O zaman Sofia kazanacaktı. İşte o zaman, onu görmek zorunda kalacaktı.

Koridorun sonunda durdu. Derin bir nefes aldı, sarhoş bir adama benzemek için değil, sadece var olabilmek için. İçini biriktirdiği bu yangını söndürmek istiyordu. Ama nasıl? Yavaşça, diye düşündü, yavaşça. Zamanla.

Bir tek bu geceyi daha geçirmesine izin verir miydi Riccardo? Bir tek gecenin sonunda bu kalbi onun için taşımaya devam edebilir miydi?

O an bir şey fark etti. Kapı ardında sesler geliyordu. Riccardo’nun derin nefeslerini, hıçkırıklarını duyabiliyordu. Bir müddet orada durdu, camdan gelen zayıf ışıklar arasına gömülü kalmıştı. Biliyordu: Ona bir şey yapmaya cesaret edememişti. Ama yakından baktığında, Riccardo'nun da bir zamanlar, Peri’nin yokluğunda, kendisi gibi yıkıldığını gördü.

Çıkmadan önce, son bir kez karar verdi. Bir gün, Riccardo'nun gözlerinde onu görmek zorunda kalacak.

Ve tam o anda, bir şey daha fark etti. Riccardo’nun hala onun gölgesine bakıyor olması. Her defasında, bir adım daha ileri gitmeye çalışırken, Sofia’yı itmiş olsa da, o da derinlerde bir yerlerde onunla kalıyordu. Ama ne kadar kalabilir ki?

Her ikisi de birbirinin yalnızlığına mahkûmdur. Ama birisinin yaralı kalbi, diğerinin kollarında her geçen gün biraz daha çözülecek.

 

Bölüm : 29.04.2025 18:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...