45. Bölüm

41. Bölüm

Yaren Yaşar
yaren_yasar11

Hamile olduğunu öğrendiğim andan beri bunu sindirmeye çalışıyordum. Nasıl hamile olduğunu sorguluyordum. Ben o gün doğum kontrol hapı içtiğime emindim. Hamile olmam neredeyse imkansızdı.

Doktorun yüzüne bir kez daha baktığımda ciddi olup olmadığını sorgular türdendi bakışlarım. Aklım almıyordu. Ben o gün o hapı içmeme rağmen nasıl hamile olduğumu anlamıyordum.

Bu imkansız bir ihtimal gibi geliyordu. Ben o hapı içmiştim. Aslında içmek istemiyordum. Hamile kalsam da benim için o zaman bir sorun teşkil etmezdi belki de. Ama bir katil olmaya karar verdiğim anda Riccardo ile yaşadığımız şeylerden hemen sonra Mavi Yaren'in evinde doğum kontrol hapımı içmiştim.

Doktorun yüzüne bakmaya devam ederken aklımda oturmak isteyen birçok soru vardı. İmkansız olan bir şeyi nasıl olduğunu aşırı derecede merak ediyordum. Bir şey demedim ve düşüncelerim ile sessiz kalmayı tercih ettim.

Ben, hastane odasında yalnız başına oturuyordum. İçi boşalmış gibi hissediyordum. İçim gibi kalbim de boşalmış olmasını diledim ama doluydu biliyordum. Hem de tıka basa doluydu. Bir yanım içinde büyüyen yeni bir hayatın heyecanını yaşıyordu, diğer yanım terk edilmenin acısı yüreğimi dağlıyordu.

Bir ay belki de daha azla bir süre zarfında , kendisi için en önemli adam tarafından terk edilmiştim. Hayatıma girişi ani olduğu gibi çıkışa da öyle olmuştu. Benim bu haberi kaldıracak gücüm yoktu. Canice insan katlede bilen ben bir insanı yaşatmak gibi bir haberi kaldıracak gücüm yoktu.

Riccardo ise bencilce gitmeyi seçmişti, beni bir başına bırakmıştı. Merhaba demeden girdiği hayatımda her şeyim olmuş ve elveda demeden gitmişti. Doktor odasına girip hamile olduğunu öğrendiğimde, gözlerimden yaşlar süzüldü. Hem sevinç hem de korku birbirine karışmıştı. Nasıl olurdu da böyle bir zamanda yalnız kalabilirdim? Bunu bana nasıl yapabilirdi?

Odanın soğukluğunda, kalbimin atışlarını dinledim. Belki de dakikalarca ama bana o süre zarfı saatlerce gibi gelmişti. Her atış, içinde bir umut ışığı taşıyordu ama aynı zamanda derin bir yalnızlık hissi de veriyordu. Ben, içimde büyüyen bebeği için güçlü olmak zorunda olduğumu biliyordum. Bebeği istiyordum ama aklıma takılan sorular vardı. Belki de o katilin bir kadının bebeği olmak istemezdi. Belki de ben annem gibi bir anne olurdum çünkü ben normal annelik ne demek bilmiyordum. Bana bunu kimse öğretmemişti. Gözyaşlarımı sildim, derin bir nefes aldım ve karanlığın içindeki tek ışığı, kendi içindeki gücü keşfetmeye başladım. Bunu belki de sadece şu anlık yapıyordum. Belki de ondan vaz geçmek zorunda kalırdım. Ona bağlanmalı mıydım? Onu istiyor muydum?

Evet istiyordum...

O sadece belki de Riccardo'nun bebeği olduğu için istiyordum. Ondan bir parçayı yok etmek istemiyordum. Belki de o bebek de bana da iyi gelirdi. İçimdeki kötülüğü temizlerdi.

Benim içimdeki bu yeni hayat, bana umudu ve yaşama sevincini yeniden kazandırdı. İçimdeki bu küçük mucize, bana yalnız olmadığımı hatırlattı. Hastane odasının soğukluğu ve yalnızlığı, yerini bir annenin sıcaklığına ve sevgisine bıraktı.

Ayağa kalktığımda direkt olarak yalnız kaldığım bu odayı terk ettim. Etrafıma bakmadım. Büyük ihtimalle de hastaneye kayıt oluşturmamışlardı. Çünkü kimliğim yanımda değildi. Adımı da yanlış söylediklerini var sayarsak oluştura bilecekleri bir kayıt yoktu. Adımı Livia olarak bildikleri için pek de sorun yoktu.

Yürürken kafam biraz önüme eğilmişti ve düşünceli adımlarla ilerliyordum. Aklımda olan düşüncelere son vermek ister gibi telefondan bir şarkı açıp kulaklığım ile dinlemeye başladım.

Bebeğim bir katil olduğumu öğrenmeyecekti. Bu aptal semtteki her şeyi bitirip Black'ın peşine bile düşmeden İtalya'yı terk edecektim. Sessiz sedasız gittiğim bu yer ne Türkiye ne de bir başka yer olacaktı. Onun için önce bu aptal semtteki her kesi öldürecektim. Bebeğim ne babasının ne de annesinin nasıl insanlar olduğunu bilmeyecekti emindim.

Normalde ben uzun bir süre cinayet falan işlemeyi düşünmüyordum çünkü bunun için biraz zaman geçsin istiyordum. Ama buradan bir an önce gitmem gerektiğinin artık farkındaydım ve asla burada duramazdım. Artık karnımdaki bebek için her şeye her kese dikkat etmek zorundaydım.

3 AY SONRA

Pastanede oturup çalışmaya devam ederken her gün karnım biraz daha büyüyordu ve ben bebeğimi kıyamadan onu aldırma gibi bir yanlışa düşmemiştim. Bebeğimin cinsiyetini öğrendiğimde sanki his etmişim gibi tek tük aldığım bebek eşyalarını mavi almıştım.

Evet bebeğim erkekti.

Bugün herhangi bir şekilde dışarı çıkmamıştım ve herkes günlerdir işlenen son cinayetleri konuşuyordu. Bulunan Lavinia çiçekleri gündem olmaya başlamıştı. Kurbanların evine onları öldürmeden hemen önce o çiçekleri onlara yakın bir yerlere koymaya başlamıştım ama bunları fark etmiyorlardı.

Büyük bir düğün pastası siparişi ardı e Allah kahretsin ki o pastayı ben teslim edecektim. Son zamanlarda mutfakta mı çalışıyorum yoksa kargoda mı kendim de emin değildim. Sürekli sürekli kurye olarak kullanmaya başlamışları ama Nina da aynı durumdaydı. Leo ise bir hafadır ortalıkta yoktu.

Maalesef öldü.

Maalesef ne be. Geberdi gitti işte.

Zehirli bir balığı zorla yedirdim ve yüzünde oluşan o güzel şekli kenarda geçip izlemiştim. Nina ile Leo dışardan o kadar iyi bir çift ve sıradan dünyalar iyisi iki insan olarak bilinse de bu kesinlikle böyle değildi. Hatta Leo... Leo o Black'ın bizim eve girip evdeki katile yardım etmişti. Kendisi de katilin suratını görmediğini söylese de artık benim elimde bir isim vardı. Ama şu anda peşine düşmeye niyetim yoktu çünkü yakın zamanda kendi ayakları ile bana gelecekti.

Önümdeki pastaya bakarken son yerlerini de yapmak zorunda olduğumun farkındaydım. Pasta ile günlerdir uğraşıyordum ve bugün artık son gündü.

Bembeyaz bir krema ile süslenmiş 5 katlı bir pasta önümde kocaman bir şekilde duruyordu. Her bir detayı ile ayrı ayrı uğraşıyordum. Kendimi, mutfakta hummalı bir çalışmanın içinde kaybetmiştim adeta. Özenle hazırladığım pastanın kremasını son dokunuşlarla süslüyordu. Her bir detayı düşünerek, düğün töreni için en güzel pastayı yapmaya kararlıydım.

Pasta büyük bir düğün için yapılan bir pastaydı anlaşılan. Şans getirmesini diledim ve son çiçeklerini de özenle yerleştirdim. Bebeğimin üzerine elimi koydum ve biraz geriye çekilerek pastanın nasıl olduğuna baktım.

"Annen güzel bir iş çıkarda sanki oğlum." dedim baş parmağım ile karnımı yavaş yavaş okşarken. Eğilip karnıma bakıp gülümsedim. "Güzel oğlum benim." diye mırıldandım.

Hamile olduğumu öğrendiğim günden beri karışık duygular içindeydim. Bir yandan içimdeki yeni hayatın heyecanını yaşarken, bir yandan da Riccardo'nun son dört aydır benden ve bebeğimden uzak oluşunun acısını taşıyordu. Kalbimde büyüyen bebeğin sevgisi ve umudu, beni ayakta tutuyordu.

Bebeğinden haberi yoktu. Baba olacağını bile bilmiyordu ve bu adil miydi bilmiyordum. Ona ulaşmaya çalışmadım çünkü yakın zamanda buradan def olup gidecektim. Madem o gitmişti bende ona bebeği olacağını söyleyemezdim mantıken.

Benim küçük mucizem, bana daha önce hiç hissetmediğim bir sevgi ve koruma duygusu kazandırmıştı. Hatta o kadar ki ben yalnız his etmiyordum. Riccardo gitmişti ama oğlu onun boşluğunu doldurmaya çalışıyor gibiydi. Bebeğim hakkında bazen endişeye düşsem de yine de böyle bir şey olmayacağını kendime inandırmaya çalışıyordum. Pastanın hazır olduğunu görünce derin bir nefes aldım ve pastayı büyük bir özenle kapladım. Her bir detayıyla ilgilendim, çünkü bu pasta bana verilen bir görevdi.

Pastanın hazırlanmasının ardından, çalıştığım yerin sahibi bana dönerek, "Bu pastayı sen götüreceksin," dedi.

"Bunu biliyordum zaten." dedim kendimi göstererek. "Hamile olduğumu biliyorsunuz. Hamile olmasam bile bu pastayı tek başıma götürmeme imkan yok."

"Biliyorum." diye ters bir cevap aldığımda göz devirmek istesem de sustum. "Pastayı arabana kadar taşıyacaklar orda da birileri alacak senden." dikkatlice pastayı taşımak için iki tane tanımadığım biri aldı pastayı ve direkt olarak arabama taşıdılar. Bende zaman kaybetmeden düğün töreninin yapılacağı yere doğru yola çıktım.

Düğün yerine vardığımda, kalbim hızla çarpmaya başladı. Bunun nedenini bilmiyordum ama anlamak da istediğim söylenemezdi. Arabayı durdururken güzel bir dekorasyon olduğu her halinden beliydi. Arabadan indim ve arka tarafa yürürken kapıda bekleyen iki kişinin yanına ilerledim. Ellerimden birini karnımın üzerine bıraktım. Kendini belli eden karnım her geçen gün daha da hoşuma gidiyordu.

"Annenin midesini bulandırma oğlum. İş yapıyorum." dedi içimden mırıldanarak. Direkt olarak yürüdüğüm yerde az önce Türkçe konuşmamı kenarda bıraktım e tekrar İtalyancaya döndüm. "Livia ben." diye mırıldandım ve elim ile arka kısımda kalan arabayı gösterdim. "Pastayı getirdim de lütfen alır mısınız?" dediğimde anında kafa salladılar.

"Livia hanım biz pastayı taşıyana kadar lütfen içeri geçin." diyen koruma olduğunu düşündüğüm kişiye kafa salladım. İçeriye doğru adımladım ve direkt olarak mutfağın bulunduğu yere geçtim. Pastanın açılımını böyle düğün gibi organizasyonlarda veya büyük boyurlu oluşturulmuş pastaları herhangi bir zarar gelmemesi adına bizim gibi çalışanlardan biri açardı.

Pasta içeriye geldiğinde kafamı kaldırıp baktım. Koca tekerlekli masanın üzerine koydukları pastanın etrafına sardığım her şeyini açtım ve bütün güzelleğini gözler önüne serdim. Emeğimi karşılığı olarak güzel bir pasta ortaya çıkarmıştım ve bunun için mutluydum. Üzerindeki çiçekleri bir kez daha kontrol edip çıktım. Çıkarken hala elim karnımda yerini alıyordu.

Misafirlerin arasında o kadar tanıdık bir yüz beni karşıladı ki olduğum yerde çakılıp kaldım. Yüzünü birkaç saniye incelerken o güzel yüzünün solduğunu, sanki uzun zamandır doğru dürüst uyumamış gibi gözlerinin içindeki kırmızılığı buradan bile göre biliyordum. Ellerinin biri yumruk olmuş ve diğeri de bir şey ile uğraşıyor gibiydi.

Riccardo bütün bedeni ile şu anda tam karşımdaydı.

Onu gördüğümde gözlerime inanamadım. Onun burada olması, her şeyi daha karmaşık hale getirmişti. Riccardo yorgun yüzünü kemikli elli ile bir kez daha ovaladı ve bunu yaparken sadece bir an bana döndü bakışları. Tekrar önüne döndüğünde bu sefer sanki benim orada olduğumu yeni idrak edebilmiş gibi tekrar bana baktığında o yemyeşil gözlerinde tek bir duygu vardı. Benim gibi şaşkın bir yüzle bana bakıyordu.

Geriye doğru bir adım attım ve yürümeye başladım. İlk adımı geriye doğru atarken bu sefer öyle yapmamıştım ve direkt olarak arkama dönüp hızlı adımlarla uzaklaşmak için çıkışa doğru yürüdüm. Elim hala karnımın üzerindeyken gözümden aşağıya doğru bir damla yaş düşerken kenarda yazan iki isim dikkatimi çektiğinde kalbimin durduğunu his ettim.

Riccardo & Sofia

Ellerim titredi o an. Ben o pastayı onun düğünü için mi yapmıştım? Ben kendi sevdiğim adamın düğünü için bir pasta mı hazırlanmıştım?

"Peri..." diye arkamdan yorgun çıkan sesini duydum. Gözlerimden yaşlar akarken ona döndüm. Bir kez daha mırıldandı. "Hayal değilsin." diye fısıldadı. "Sen bu sefer ge-gerçeksin." dedi ve bana bakmaya devam etti. Gözleri karnımda duran elime ve karnıma baktı.

BÖLÜM SONU

Bölüm : 11.02.2025 00:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...