41. Bölüm

38. Bölüm

Yaren Yaşar
yaren_yasar11

Gelen ayak sesi sanki özelikle ses çıkarmamaya çalışır gibiydi. Elime silahı aldım ve direkt kapının olduğu tarafa yöneldim. Titrek ellerim ile kapıyı açtım. Ses çıkarmamaya özen gösterirken adım sesim bile gelmiyordu.

Ayağımda olan çorabım ve daha herhangi bir ayakkabı giymediğim için ses hiç çıkmıyordu. Direkt olarak alt katta sesiz bir şekilde yürürken ellerim titremesin diye ekstra özen gösteriyordum.

Elimdeki silahı sıkı bir şekilde parmaklarımı sararken alt katta indim. Kalbimin göğüs kafesime yaptığı baskılar ile titrek bir nefes vermek istesem de nefesimi bile tuttuğumu o an fark ettim. Kalbimin hızı sanki her geçen saniye daha fazla artıyordu.

Siyah bir kapüşon giyip kapüşonu da kafasına geçirmiş olan kişiye bakıyordum. Beni fark etmesi olanaksız olacak kadar uzaktaydım.

"O silahı kafama doğrultursan bozuşuruz kızıl." diyen Mavi Yaren'in sesini duyduğumda derin bir nefes verdim.

"Aklımı çıkardın insan bir ses verir." dedim. Silah tutan elim usulca yan tarafıma bıraktığımda diğer elimi de korkudan hızla atan kalbimin üzerine bastırdım.

"Ne bilim uyuyorsundur belki." dediğinde elindeki tabağı masanın üzerine bıraktı. Bana baktı ve kaşlarıyla tabağı gösterdi. "İster misin?" dedi.

Kafamı iki yana sallasam da dinlemedi ve kendi önünde olan yemek tabağını bana uzatıp başka bir yemek tabağı koydu. "İstemedim ki Yaren." dedi.

"Çok da umurumda yemeği yiyeceksin." dedi kesin bir dille. Kafasında olan kapüşonu çıkardı önce. Daha sonra direkt çıkardı. Üzerinde simsiyah bir karnı açık bırakan bir crop vardı.

Karnı diğer hamile kadınlar dümdüz değildi. Bir zamanlar dümdüz bir karnı ve karın kasları olan kadın hamile kaldığında karnının üzeri dümdüz olmak yerine hala kasları gözüküyordu. Ama hamilelik dolayıyla şişmiş olan karnının üzerinde kaslar kendini o kadar belli edemiyordu.

Kollar ile bacaklar ile alakalı aynı şeyi söyleyemezdim. Kollarında olan kaslar kendini koruyordu ve gerçekten çok güzeldi. Fiziğini sevmiştim. Hamile olsa bile fiziği o kadar güzeldi ki...

Karnının üzerinde tek bir çatlak bile yoktu. İkiz bebek taşıdığı zaman o bebekler karnında daha fazla çatlak oluştura bilirdi ama bir tane bile yoktu. Masaya otururken yüzümde gülümseme ile karnına bakıyordum.

"Karnına ne kullanıyorsan gerçekten çok iyi bir şey olmalı." dedi. Yüzünde gülümseme oluştu ama bu o kadar güzel bir gülümseme değildi. Ne bilim gözlerinde bir şey vardı ama ben bunu çözemiyordum.

O güzel gözlerine bakmak isterdi bir insan ama bakarken düştüğü mezarlığı görmemek için kimse bakmaz istemezdi.

Umut mezarlığını gözlerinin tam gözlerinin içindeydi sanki.

"Karnıma ne kullanıyorsam değil sanki o?" dedi gülerek. "Çatlaklar için soruyorsun herhalde." dedi.

Kafa salladım. "Yanlış oldu biraz." dedim.

"Egzersizler ve doğru beslenme yeterli oluyor diyelim." dedi ve yemeğinden bir kaşık aldı. Yüzünü buruşturdu. Yemek yemeyi sevmediği her halinden belliydi. "Beslenmekten ne kadar nefret etsem de." dedi düşünceme katılarak.

"Hamilesin sen tabi ki beslenmene dikkat edeceksin." dedim hemen. Tıp okumuştum ama hala öğrenciydim.

Asla mevzun olamayacağım gibi geliyordu.

"Şimdi benim kızlarımı ve beni bırakalım." diyerek geriye yaslandı. Geldiğinden beri elini karnından indirmemişti. Bir parmağı sürekli yer değiştirerek karnını okşuyordu. Sanki ikizlerin ikisine de aynı şekilde o ilgiyi göstermek istiyordu.

Hatta sanki değildi öyleydi. Mavi Yaren ikizlerin ikisine de sevildiğini his ettirmeye çalışıyorlardı.

Karnında oynayan parmaklara bakmaya devam ederken Mavi Yaren konuşmaya başladı. "Annem bir türlü sevememişti beni." dedi bir anda. Gözlerimi karnından gözlerine çevirdim ama o bana bakmıyordu. "İkizim vardı benim de. Annem ona eşit davranmadıkça bende ikizlerime eşit davranmaya çalışıyorum." dedi.

Onun adına üzülmüştüm. Başımı öne eğdim ve karnına baktım. "Çok şanslılar." dedim sadece.

"Şans mı?" dedi. Karnına sarıldı kolu iyice. "Şansızlıkta zirvedeler." dedi sadece. neden öyle dediğini tam soracakken bana baktı. "Her neyse Kızıl." dedi hemen. "Senin olayın ne?" dedi.

Geriye yaslandım ve derin bir nefes verirken parmaklarım ile oynadım. Mavi Yaren her hareketimi büyük bir dikkatle izliyordu.

"Bir olayım yok." dedim.

"Pinokyo olmaya falan mı karar verdin sen?' diye sordu ters ters. Ona bakarken ne demek istediğini anlamaya çalıştım. "Burnun da büyük değil aslında." Dediğinde anlamıştım.

"Ya." Dedim gülerek. Önümde olan yemekten bir kaşık alırken o konuşmaya başladı.

"Adın Lavinia Çelik." Dediğinde ona döndüm. "19 yaşındasın. Tıp okuyormuşsun ama yaklaşık 2 aydır okula devam etmemişsin. Baba adın bilinmiyor. Anne adın Aydan." Dedi ve benim tam gözlerimin içine baktı bir anlığına tekrar önüne döndü daha sonra.

"Bunları " derken lafını kesti.

"Konuşmam bitsin sorularini sorarsın sorularımı sorarım kızıl." Dedi hemen.

Daha sonra biraz daha geriye yaslandı.

"İki kere intihar etmişsin. Ben birinin intihar olduğunu düşünmüyorum." Dediğinde gözümde şaşkınlık ile korku karıştı. "Nefessiz kalmaktan ölesiye korkan bir insan kendini asmaz değil mi?" Diye sordu. Gözlerime bir kez daha bakıp önüne döndü. "Gözlerinde beliren ifade haklı olduğunu gösteriyor." Dedi.

"Bunları öğrenmen imkansız. Nereden biliyorsun sen bunları?" Dedim.

"Bilgiler vahiy yoluyla iniyor bana." Dedi ters ters. Bana bakmıyor önünde olan yemekle oynuyordu. "Annen hayat kadınıymış. Ve iki aydır hiçbir şekilde ondan kimse bilgi alamıyormuş." Dedi.

Çünkü annem katledildi.

"Bı da demek oluyor ki annen ya öldü." Dedi bana bakarak. "Yada öldürüldü." Dedi.

"Belki de sadece bir yerlerde olmaz mı? ." Dedim hemen. Onun annemi öldüğünü öğrenmesini istemiyordum. Annemin katilini kendi ellerimle öldürecektim. Annemden daha acılı bir ölüm yaşayacaktı.

O Bana kendisini öldürmem için yalvararacaktı.

"Olabilirdi ama gözlerin öyle demiyor Lavinia." Dedi. Daha sonra önündeki yemekten çok rahat bir şekilde bir kaşık daha aldı. "Kardeşin de yok ortada Allah'ın hikmetine bak sen." Dedi. Bana bakmadı ve yemeğini karıştırdı.

Gözlerimde büyüyen korku karşımda aşırı dikkatli olan bu kadının dikkatini her türlü çekiyordu. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu ama onun da her şeyi öğrenmesini istemiyordum. O sonuçta bir askerdi ve devlete her şeyi anlatırdı.

Sonra ne mi olurdu? Etrafta ceset yoktu. Delil yoktu. Olsa da dair çok da üzerine durmadan bırakırlardı.

Çünkü sonuçta annem bir hayat kadınıydı öyle değil mi? O öldürülmeyi hak ediyordu.

"Kardeşin de öldü yada öldürüldü Lavinia." Dedi net bir sesle. Bana baktı. "İtalya'ya gidip tekrar gelmişsin ve yanında bir arkadaşın veya sevgilin de gelmiş. Arkadaşın bir anda terk etti anlaşılan o ki çünkü İtalya'ya dönmüş." Dediğinde kalbinin ortasına hançer yemiş gibi durdum.

"O güzel gözlerin neden bu kadar yorgun ve dolu dolu bakıyor kızıl?" Dedi bana doğru eğilerek.

"Sana ne yaşattılar kızıl?"

 

 

 

 

Bölüm : 12.01.2025 11:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...