Olduğum yerde öylece dururken ellerim ayaklarım titriyordu ve ne yapmam gerektiğini o an bilemiyordum. Geriye doğru bir adım daha attım. Ne yapmam gerektiğini gerçekten bilmiyordum.
Bir adım daha geriye atarken aynı anda önümdeki adamlarda benim ile beraber bir adım daha attılar. Yapabileceğim bir şey olmadığının farkındaydım. Kaçmam gereken bir delik aramak ister gibi sadece etrafıma bakındım ama etrafta da bir kaçış yolum yoktu.
Korku ilke yutkunurken adamlar benim üzerime gelmeye devam ediyordu. Ellerim ayaklarım titrerken adamın biri dibime kadar girmişti. Bir elini duvara atarken onun ile duvarın arasında kalmamın korkusunu yaşadım.
"Black haklıymış." dedi çenemden sertçe tutarak. Tutuşu canımı yakmıştı. Tırnaklarını yüzüme batırıyordu. "Bu kızı istemek de." dedi ve yanındaki adama döndü. "Ağzının tadını iyi biliyor gibi duruyor." dedi.
Bana bir kez daha eğilirken bir anda havadan çıkan bir kurşun sesi ile olduğum yerde donup kaldım. Önümdeki adam yere yığıldı. O yere yığılırken ben muhtemelen bembeyaz kesilmiş yüzüm ile yere baktım.
Üzerime bir anda koşan biri ile duvarın arkasına çekildim. Beni kurtaran kişiye baktım.
Upuzun saçlı bir kadındı. Gözleri mordu. Gözlerinin mor olmasına inanamayıp iki kere baktım. Az önce adamı öldürmek için kullandığı silah hala elindeydi.
Ve kadın hamileydi.
"İyi misin kızıl?" diye sordu. Kafasını kaldırıp bir kez daha duvarın arkasındaki adamlara sıkarken bana sorduğu soruya sanki konuşmayı unutmuş gibi bir an cevap veremedim. Bana baktığında kafa salladım.
Kadın oradaki adamları o kadar hızlı temizlemişti ki ben bile bir an bu hızına şaşırmıştım. Elimden tuttu ve oradan indirirken yol kenarına bıraktığı ve şoför koltuğu açık olan o arabaya baktı. "Hızlı ol bin hadi." dedi hemen. Kafa sallayarak koştum ön koltuğa.
Kadın şoför koltuğuna geçtiğinde benim sonunda dilim çözülmüştü. "Sen kimsin?" dedim. Sesim o an bana buz gibi gelmişti.
"Yaren." dedi sadece. İsminden başka bir şey söylemeyeceğini anladım o an. Ellinin biri ile direksiyonu çevirirken diğerini cebine attı. Açtı ve parmağı ile bir yeri kapattı. İki ismi olduğu belliydi. Bana döndürdü. "Askerim." dedi.
Asker olması o an benim için çok iyi bir şeydi. "Hamilesin sen karışmamalıydın." dedi.
"Kusura bakma ama o döl israfı piçler sana o şekilde bir yaklaşımda bulunursa yedi ceddini bile sikerim." dedi çok net bir sesle. O an ağzının ne kadar bozuk olduğunu anlamıştım. "Beni görmedin duymadın tanımıyorsun." dedi ve telefonu çıkardı.
"Tamam." dedim sadece. Telefonu ile polisi aradığını fark ettim. Bir şey demeden önüme döndüm.
"Yüzbaşı Mavi Yaren Yıldırım." dedi. İkinci adını da o şekilde öğrenmiştim. İlk başta kapattığı o şeyin belki de ismi olmadığını düşündüm. "Silahlı çatışma sesleri duydum. Size haber vermek istedim. Ben yakınlarında değilim." dedi.
Biraz telefondaki sesi dinledikten sonra yanıtladı. "Hamile halim ile bulaşmak istemedim. Uzaklaştım zaten hemen oradan. Size haber verdim bitti gitti." dedi ve bir süre dinledikten sonra adresi söyledi.
Oysaki oradaki bütün adamları sadece 3 dakika içinde kendi öldürmüştü.
Telefonu kapattıktan sonra bana döndü. "İyi olduğuna emin misin sen?" dedi bir kez daha. Kafa salladım.
"Ne olduğunu sormayacak mısın?" dedim. Normalde merak eder şimdiye kadar sorması gerekirdi ama neredeyse 10 dakikadır yolda olmamıza rağmen neler olup bittiğini sormamıştı.
"Beni ilgilendiren bir şey yok kızıl. Ama o adamların sana taktığı her halinden belli. Sana tavsiyem izini kaybettir. Her zaman karşına bir asker çıkmaz." dedi.
"Teşekkür ederim." dedim sadece. Kafa salladı.
"Gitmek istediğin bir yer var mı?" dedi. Bir an düşündüm nereye gide bileceğimi. Ama aklıma hiçbir yer gelmemişti.
"Her şeyim evde kaldı. Pasaportum, kimliğim param her şeyim." dedim. Kafasını salladı Mavi Yaren. Arabayı bir anda durdurdu ben ona bakarken o hiçbir şey demeden telefonunu çıkardı tekrar.
"Adın neydi?" dedi.
"Lavinia." dediğimde bana baktı. Kaşları çatıldı. Daha sonra tekrar önüne döndü.
"Soy ismin bana vahiy yolu ile mi inecek?" dedi. Biraz ters bir kızdı sanki ama bilmiyorum. Ama iyi biriydi.
"Çevik." dedim ona bakarken. Ellim hala peşimde olmaları ihtimalini aklıma getirdikçe titriyordu. "Lavinia Çevik." dedim.
Kafa salladı Mavi Yaren. Telefonda bir yeri aradı. "Bir arkadaşa kalacak yer lazım. Acele edin." dedi. Biraz telefonu dinledi.
Elindeki silahın şarjörünü tek seferde çıkardı ve diğer elinle yeni şarjör taktı. "Benim bir şerefsize verecek tek bir kız bile yok. Kadın kız fark etmez. Boş yapma yer ayarla." dedi.
Şarjörü değiştirdikten sonra silahı kucağına bıraktı. Elini sanki yeri orasıymış gibi fazlası ile şişmiş karnının üzerine koydu. 5 veya 6 aylık bir bebeğe sahip olduğunu anlaya biliyordum. Karnının üzerinde gezinen parmaklarını izledim.
Cebinden az önce şarjör çıkarırken cebindeki Türk bayrağı az da olsa ortaya çıkmıştı. Aynı şekilde telefonun arka kısmında da bir Türk bayrağı mevcuttu. Cebinde olan Türk bayrağının bir kenarında olan çamur kendini belli ediyordu.
Mavi Yaren telefonu kapattıktan sonra direkt olarak bana döndü. "Seni bir yerde konaklaman için bırakacağım. Ne kadar istersen kal. Pasaport ve kimliğini de ben sana getireceğim." dedi ve arabayı çalıştırdı.
"Bunu neden yapıyorsun?" dedim. Bana birinin bu kadar yardım etmesine alışık değildim. Az önce olan şeyler ortaya çıksa üniformasına veda etme ihtimali bile vardı ama her zaman bu konu hakkında tek bir kelime dair etmezdim.
Eğer o olmasaydı belki de ben şu anda o Black'ın elinde olabilirdim. Hayatımın sonuna kadar ona bir teşekkür borcum vardı.
"Ben askerim Lavinia." dedi bana bakarak. "İşim sivil korumak." dedi.
"İşin dağda sivil korumak değil mi?" diye sorduğumda arabayı çalıştırmış yola çıkmıştık.
"Benim için değil." dedi. Kafa salladım. "Birinin sana yardım etmiyor olmasına çok alışmışsın." dedi. Bir şey demedim. Daha doğrusu diyemedim. Çünkü haklıydı.
Konuyu değiştirme kararı aldım. "Bebeğinin kaç aylık olduğunu sorsam ayıp etmiş olur muyum?" dedim. Kafasını iki yana salladı.
"Sor istediğini. Cevap vermiyorsam bir bok vardır ila." dedi. Ve daha sonra ekledi. "6 aylık oldu." dedi. Ellinin biri sürekli karnındaydı.
"Kız mı erkek mi?" dedim bu seferde. Gözlerinde bebeği ile alakalı konuşurken geçen parıltıyı görmüştüm.
"Kız." dedi. Gülümsedi. "İkiz." dedi.
"Aaa isim düşündün mü?" diye sordum merakla. Kafa salladı yine.
"Biri Gece." dedi ve daha sonra bana bir anlık döndü. Daha sonra tekrar önüne döndü. "Diğeri Güneş." dedi.
"Gece ve Güneş. Bu çok güzel. Eşin ile ortak mı buldunuz ismi?" dediğimde yutkundu.
"Evli değilim." dedi sadece. Kaşlarım havaya kaldırdım ama sorgulamadım. Bu konu hakkında bir yarası olduğu her halinden belliydi.
"Karnının ikiz bebek taşımana rağmen bu kadar şişik olmaması normal mi Yaren?" diye sordum. İkiz bebeklerde anne karnı biraz daha büyük olmalıydı ama Mavi Yaren'inki o kadar da büyük değildi.
"Bilmiyorum doktor normal olduğunu söyledi." dediğinde arabayı park etmeye başlamıştı. Evin önünde durdum öylece.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
26.53k Okunma |
2.42k Oy |
0 Takip |
58 Bölümlü Kitap |