(Uyarımı eklim. Gençler ben sürekli boş olup bölüm atamıyorum. O yuzden bölüm yayınlayacağım sabaha kadar ve benim 4 tane kitabım var farklı farkli onlara da yazacağım. Bu gece birden fazla bölüm gelebilir yani. İyi okumalar. 😘)
Yazarın anlatımıyla
"Maalesef." Dediği anda Yiğit'in kalbi durmuştu. Yiğit nefes almayı unutmuştu o anda. "Daha önce hastanın kanında bur zehir birden fazla kez bulunmuş." Dediği anda Yiğit kadına kasları çatık bir şekilde bakmıştı.
"Ne?" Dedi Yiğit. Daha önce böyle bir zehir nasıl bedeninde vardı? Olması imkansızdı. Daha önce de böyle bir zehir ile karşı karıysa nasıl gelmiş olabilirdi?
"Beyefendi normalde benim size herhangi bir bir bilgi verme gibi bir şansım yok. Panzehir de gelmez ise her duruma hazırlıklı olun. Doktor ile konuşmalısınız." Dedi ve anında oradan yakalanma korkusu ile uzaklaşmıştı. Yiğit kadına dur demedi.. Durdurmadı. Kendi düşünceleri ile savaşmaya başladı. Yiğit ve aklındaki düşünceleri yalnız bırakarak gitmişti.
Bir süre daha geçtikten sonra doktor çıkmıştı. Doktur yüzüne bir hüzün ile bakmıştı Yiğit'e. Mavi Yaren'in bir asker olduğunu biliyordu ve Türkiye bir asker daha şehit vermesin diye elinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordu ama bu iş onu bile aşıyordu. Türkiye bu sebep uyandığında haberlerde bir şehit yazısı daha görecekmiş gibi his ediyorlardı.
"Mavi Yaren Yıldırım'ın yakınları?" Diye sordu doktor. Sadece Yiğit olduğu için ona bakmıştı direkt. Ayağa fırladı anında. Doktor hafif yaşlanmıştı ve bu görünüm ona sanki işinin en iyisiymiş gibiydi. Adamın yanına doğru adımlamaya başladı.
"Benim." Dedi. Yaklaştı biraz daha. "İyi mi o?" Diye sordu hemen.
"Söylemem gereken birkaç şey var. Ağır bir zehir enjekte edilmiş vücuduna. Daha önce de birden fazla kez bu ilaç kadının vücudunda bulunmuş. Ve bu da o zehir karşı bir bağışıklık kazanmasını sağlamış. Ameliyata bizim yaptığımız her şeyi binlerce kat fazla bir açıyla his etti." Dedi doktor. Son sözü Yiğit'in canını o kadar çok yakmıştı ki... O ameliyata giren kişinin kendisi olmasını bile istedi. O kurşun ona denk gelsin istedi.
"Hepsini mi?" Dedi.
"Dokunduğumuz her anda çektiği acı." Dedi doktor sertçe yutkundu. İçerde daha önce şahit olmadığı şeylere şahit olmuştu çünkü. Kadın acı içinde olmasına rağmen bağırmamıştı. Çığlık atmamıştı. Sesi çıkmamıştı. Uyuşması içi verilen hiçbir ilacın o zehir karşısında bir anlamı olmayacağını biliyordu. Acıdan bayılmıştı ama kendisinden bir ses dair çıkmamıştı.
Buna akıl sır ermiyordu.
Ameliyatı diri diri olmak bile o kadar zor bir şeyken aynı zamanda verilen bu zehir ile acısı binlerce kat artarken nasıl öyle durduğunu aklı almıyordu doktorun. Kadını takdir etmişti.
Dayandığı acıya bir kere daha takdir edilmişti.
Acı çeken birini takdir neden edilirdi ki? Acı çeken birinin acısını almak varken neden onu takdir ediliyordu? Bir insan yaşadığı bütün acılara neden tek başına sırtlandığı için takdir ediliyordu? Bu takdir edilecek bir şey değildi. O acılar insanın canını yakarken o takdir edilmesi değil o acıları dindirmek gerekirdi. Bu acının her türlüsü için geçerliydi.
"Güçlü bir kadına benziyor." Diye devam etti sözlerine doktor. Yiğit derin düşüncelerden çıkmış doktora bakıyordu. "Zehir kanına ilk işlediği anda kalp krizi geçirip ölebilirdi." Dedi.
"Bizim şimdi ne yapmamız gerekiyor?" Dedi Yiğit.
"Panzehiri bulmanız gerek. O kadar dayanabilir mi yada ne kadar dayanır hiçbir fikrimiz yok. Bu tip vakalar gelmez bize. Panzehir de olmaz maalesef." Dedi. Yiğit elini sıkınti ile boynuna atıp ovaladi orayi.
"Tamam." Dedi. Geriye doğru birkaç adım atıp tam kendi telefonunu çıkaracakken cebinden bir başka melodi sesi yükseldi. Yükselen melodi sesine dikkat kesildi. Mavi'nin telefonu çaldığını anladığı anda cebinden çıkardı telefonu. Yazan isme baktı.
Doruk
Kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Bir süre çalıp kapatınca mesaj yağmuruna tutuldu. Mesajlara bakarken elleri titredi.
Doruk : Abla iyi misin?
Doruk : Abla lütfen bakar mısın? Görevde olsan telefonun kapalı olurdu. Melodi seni görmek istedi.
Doruk : Abla ben özledim seni. Ablam da gelmiyor. Uzun zamandır da görmüyorum seni. Haddim değil belki ama gelip görsen?
Doruk : Lütfen abla.
Yazdığı mesajlara baktı Yiğit bir süre. Daha sonra ise telefon tekrar çaldı aynı kişiydi. Dayanamayıp açtı telefonu Yiğit.
"Abla." Dedi Doruk heyecanla. "Abla niye bakmıyorsun ya?" Dedi.
"Mavi değilim ben." Dedi Yiğit.
Doruk telefonun diğer köşesinde direkt gerilerek ayağa kalktı. Ablasının başına bir şey gelip gelmediğini düşündü. Öz ablası olmasa da yine onun için her şeyiydi.
"Kimsin sen?" Diye sordu Doruk direkt. Sesi az önce ablası olduğunu düşünürken çıkan sevecenlik anında toz olmuştu. Aksine sesi sert çıkmıştı.
"Yiğit. Mavi'nin silah arkadaşıyım." Dediği anda Doruk biraz daha gerilmişti.
"Bana sakın şehit oldu deme." Dedi Doruk gözleri dolu dolu. Bu düşünce bile korkuttu onu. "Konuş ama sakın öldü deme yalvarırım." Dedi. Karşısında kim olduğunu bilmiyordu Yiğit ama Mavi Yaren'e değer veren biri olduğu her halinden belliydi. Karşısında olan kişiye sakin konuşuyordu ama bu sakinlik özelikle bir şey değildi. İçideki acı sakinliğe dnüşmeye çalışıyordu.
Aslında karşısındaki kişiye sinirli değildi ama yine de içindeki acı yanlış kişiye patlamasına bile sebep olabilirdi. Dikkat ediyor ve hiç tanımadığı birini kırmak istemiyordu.
"Yaşıyor." Dedi Yiğit kısık çıkan bir sesle. Şimdilik yaşıyordu. Panzehir olmaz ise yasayamayacaktı. Bunu ona söylemedi yada söyleyemedi. Bir şekilde o panzehiri bulup getirecekti.
"Nerde? Neden telefonu sende? Ablam nerde? Sesini duymak istiyorum. Ona Mavi diyemezsin sen? Niye Mavi diyorsun ona?" Diye birçok soruyu üst üste sıraladı. Yiğit sözünü kesmese daha da soru sora bilirdi.
"Sakin." Dedi Yiğit. Durdu. "Vuruldu Mavi. Hastanede." Dedi. " Mavi demek istiyorum da Mavi diyorum." Dedi Yiğit.
Hayır Gökhan olduğu için ona Mavi diyordu.
"Durumu ağır mi? Çıkamam ben buradan. Kızar ablam. Söyle nasıl o?" Dedi arkadan minik bir kızın sesi geldi.
"Doyuk abiii!" Diye bağırdı neşeyle kız. "Moy gözlü süpey kahyaman ile mi konusuyorsunnnn." Dedi lafları uzatarak. Tatlı tatlı konuşuyordu minik kız. Bu sesin sahibini de merak ediyordu Yiğit.
Yiğit'in yüzünde bunca şeye rağmen minik kızın güzel sesi ile buruk bir gülümseme oluşturdu yüzünde. "Bende konuşayım mi abiii? Ben moy gözlü ablamı istiyommm. Bak o da beni istey. Söyle ona de ki Su seni istiyo de komusmak istey benimle." Dedi.
"Yok abicim onun ile konuşmuyorum. Hadi arkadaşlarının yanına git minik." Dedi Doruk. Sesi Yiğit ile konuşurken telaşını yok etmeye çalışıyor gibiydi. Maskelemeye çalışsa da tam anlamı ile başaramıyor gibiydi. Ama karşısındaki küçük kız bu sesi anlayamayacak kadar küçüktü.
"Yine süpey kahyaman olmaya mi gitti abi?"
"Evet." Dedi Doruk.
"Yupiii." Diyerek gitti kız. Doruk anında telefona geri döndü.
"Kusura bakma abi." Dedi.
"Ne kusuru? Kardeşin mi?" Dedi Yiğit. Sesi o kadar tatlı gelmişti ki Yiğit'İn kullağına her şeye rağmen o gülümseme yüzünde devam etmeye başarmıştı.
"Yok hayır. Öz değil ama öyle yani." Dedi. Sonra devam etti. "Abi ne oldu Yaren ablaya?" Dedi.
"Vuruldu aslanım." Diye cevapladı Doruk'un sorusunu.
"DOKTOR!" diye bağırdı Mavi Yaren'in odasından bir hemşire. "HASTANİN KALBİ DURDU!"
BOLUM SONU
Biliyorum aşırı kısa ama bir sonraki bölüm için yayınlamam lazımdı. En kısa sürede bölüm gelecek
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
43.51k Okunma |
4.05k Oy |
0 Takip |
82 Bölümlü Kitap |