Yürümeye devam ederken direkt olarak arkamda olan sevgilimi de Batur'u da beklemeden Masal ve Zeynep ile olan özlememi bitirmek için koşar adım ilerledim. Katlarına çıktığımda kapının açılmasını bekledim.
"Anneee baba geydi heyayde." diye bağırdığında Masal yüzümde zaten var olan gülümseme daha çok büyüdü.
"Kapıyı aç bakalım baba mı gelmiş Mali mi?" dedim gülerek. Masal sesimi duymuş olacak ki kapıyı hemen açtı.
"MALİİİİİ!" diyerek bacağıma sarıldığında tek hamlede onu kucağıma aldım. Küçük kollarını boynuma sarakken odadan hızla çıkan Rüya'ya baktım. Masalın yanaklarını birkaç defa öptüm.
"Mali yesin seni." dedim bir kez daha yumuşacık yanaklarından öperken.
"Kızım bin defa dedim ben gelme-" derken beni gördüğünde sözü yarıda kesildi. Orada öylece durup sadece bana bakıyordu.
"Yaren." dediğinde Masal ile beraber ona doğru yürüdüm ve kendime çekip sarıldım.
"Rüya." dedim ona daha sıkı sarılırken. Elli iki yanımda asılı kalmıştı ama yine de bir anda sardı bana kollarını. Masal'ı tek koluma alıp Rüya'ya daha çok yer açtım ve ona daha fazla sarıldım.
"Anne bıyak halamı." dedi Masal ters ters. Onda olan ilgi bir başkasına geçtiğinde kızmıştı.
"Hala mı? dedim Masal'a bakarak. Masal babasından aldığı gözleri ile bocuk boncuk bana bakıyordu. "En son ortada teyze teyze diye gezmiyor muydu bu cüce? dedim Batur'a bakarak.
"Benim bir suçum yok ko-" derken sözünü kestim.
"Lan Einstein üzerimde üniforma mı var?" dedim ona bakarak. "Senin üzerinde de göremiyorum ne komutanımı?" dedim ters ters.
"Komutanım değilsiniz?" dedi emin olmak ister gibi kafa salladığım anda iki koca adımda yanıma geldi ve direkt bana sarıldı. Ben daha ne olduğunu bile anlamadım. Masal'ı kucağımdan Rüya aldı ve Batur bana daha sıkı sarıldı. "Seni de kaybettim sandım." dedi sadece. Bir şey demedim ve Rüya'ya baktım. Gülümseyerek bize bakıyordu. Arkamda olan Yiğit'e baktı.
"Merhaba yenge." dedi hemen Yiğit. Masal Yiğit'e doğru birt adım attı ama daha sonra geri çekildi. Batur da bana sarılmasını bitirdi.
"Masal abinin yanına gide bilirsin babam." dedi Batur Yiğit'i göstererek. Onları orada bıraktım ve Zeynep'i görmek için odalara göz gezdirdim.
"Neyno nerde kız?" diye sordum Rüya'ya. Rüya güldü.
"Kıza adı ile adam gibi seslenemiyor musun?" dedi.
"Masal." dedim Yiğit'in kucağında olan Masal'a bakarak. "Eğer adımı doğru söylersen." dedim ve cebimdeki çikolatayı çıkardım. "Sana bunu veririm." dedim.
"MAVİİİ!" diye büyük bir coşkuyla bağıran Masal'a çikolatasını takdim edip direkt önüme döndüm.
"Senin kızın da benim adımı bilmesine rağmen ismimi yanlış söylüyor Allah Allah." Dedim gülerek. Rüya da güldüğünde Batur Rüya'ya gülümseyerek bakarken Yiğit de yüzünde aynı gülümseme ile bana bakıyordu. "Şimdi Rüya hanım Neynom nerde?" Dedim.
Zeynep'i görmek için direkt olarak odaya doğru gitmeden Batur'un kucağındaki Masal da bana seslendi. Masal'a dönüp baktığımda babasının kucağında bana tatlı tatlı gülümserken buldum onu .O gülümserken benim de yüzümde ister istemez bir gülümseme oluştu.
"Halaaaaa." diye seslenen Masal'a bakarken gülümseme daha çok büyüyordu. . "Bemde bemdee." dedi ellerini iki yana açarak. Ellerini aç kapa yaparak beni yanına çağırıyordu.
"Kızım baban burada ya." dedi Batur söylene söylene kendini göstererek. kızını aşırı kıskanan bir adamdı. İki kızı için de geçerliydi bu. "Hani sen benim kızımsın ya." dedi.
İkisine de gülerken Masal Batur'a döndü. "Halam ama babaaa." dedi tatlı tatlı. Batur kızına bakmaya devam ederken kaşları çatık çatık bakıyordu.
"Ama bende senin babanım ya babaaa." dedi kızını taklit etmeye çalışarak. İkisinin bu haline hepimiz gülerken Batur ters ters kızına bakmaya devam ediyordu.
"Halası alsın onu alsın." dedim.
"Halam alsın baba benii alsın." dedi Masal da hemen.
"Yav bu beni hiç özlemiyor mu?" dedi Rüya'ya bakarak Batur. Hepimiz güldüğümüzde Batur yine aynı tersliği ile karısına ve bana bakıyordu. Yiğit de güldüğünde ona da baktı. "Bari siz uyamayın komutanım." dediğinde benimki omuz silkti.
"O niye lan?" dedim ona bakarak. "Yiğit gülemez raporu mu var?" dedim.
"Aman Yaren sende aman sevgilini ber şey söyletme iyi tamam sustum al." diyerek Masal'ı bana verdi. Daha sonra durdu ve bana baktı. "Bir dakika lan ben niye sana kızımı veriyorum sürekli kızımın da yıkandın beynini."
"Söyletmem tabi sevgilime." dedim Ve Masal'ı aldım. "Hem yeğenim beni istiyorsa bunun sebebi ben değilim." dedim Masal'ın yanağınan kocaman bir öpücük bırakırken.
"Ulan kızım." dedi Masal'a bakarak. "Kendine başka hala seçemedin dimi?" dedi. Minik kollatını boyunuma sardı.
"Mali halammm." dedi Masal yanağımı öperek.
"Seçememiş." dedi Rüya gilerek. Batur kollarını belinin iki yanına koyarak Masal ile bana bakıyordu. Yanağını benim yanağıma yaslamıştı.
"Bırak Batur." dedi Yiğit yanında Batur'un. Batur Yiğit'e döndü. "Halaların en güzelini seçmiş işte kız kendine." dedi.
Batur kafasını iki yana salladı. "En baş belasını seçti Yiğit komutanım. " dedi ters ters. "Şunlara baksana kızımın dilinden Mali mali düşmüyor". dedi tersliğini koruyarak. "Sevgiliniz bir büyücü dikkat edin." dedi.
"Bir şey olmaz olmaz." dediğinde Yiğit Batur'un omzuna kendi elini attı "Bana da büyü yaptı." dedi gülerek.
"Şikayetçi olan gitsin." dedim gülerek.
"Ben gidiyorum o zaman." dedi Batur arkasına dönerken. Güldü Rüya. Rüya'yı kendi kolumun altına aldım.
"Ben kalıyorum. İnsan yuvasını terk edemez sonuçta." dedi Yiğit.
"Karın ile kızların da bana kalıyor o zaman." dedim. Rüya kafa salladı.
"Öyle gözüküyor Yaren beni de bıraktı." dedi Rüya yalandan bir triple. Batur anında arkasına döndü.
"Yiğit komutanım." dedi tersliğini korumaya devam ediyordu. "Lütfen sevgilinizi alır mısınız acaba?" dedi.
"Ulan geri zekalı." dedi Yiğit Batura bakarken. "Adı üstünde o benim sevgilim eşya mı da kız dur orda durma şurda dur diye alayım? dedi ters ters. "Elimin tersiyle yersin ha osmanlı tokadını." dedi.
"Öyle demek istemeedim ki komutanım ya ben." dedi hemen. Yiğit dinlemedi onu.
"Kes." dedi.
"Emredersiniz komutanım." dedi Batur pisi pisi.
"Halaa." dedi kucağımdaki Masal.
"Teyzeye ne oldu acaba?" dedim Masal'a bakarak.
"Tarih." dedi Batur ters ters.
"Oy oy oy kızarmış da." dedim Batur ile dalga geçerek. Öne doğru atıldığında bir adım geriye kaçtım. "Rüya al kocanı." dedim gülererek.
"He sende varya." dedi ters ters Rüya kocasının yanına giderken. Bu tersiğin yalandan olduğunun farkındaydım. Hatta o kadar yalandı ki gülememek için kendini zor tutuyordu."Adamın kızını arakla sonra de ki Rüya al kocanı." dedi.
"Ulan kızı evlatlık mı aldım sanki?" dedim ters ters. "Ya sabır ya selamet." dedim.
"Batur'dan çok seni seviyor." dedi Rüya gülerek. Bende güldüm onun gibi. "Kıskansın bir zahmet." dediğinde Batur'un ters ters bakma sırası ona geçmişti.
"Lan karım da hain. Hadi onu anlarız. Diğer hain kardeşimin kardeşi." dedi Rüya'yı göstererek. "Kızım sen benimsin ya hani sana ne oluyor." dedi ters ters beni ve Masal'ı göstererek. Yiğit'e döndü. "Komutanım sevgiliniz evdeki herkesin beynini yıkıyor yardım edin." dedi.
Yiğit bir kez daha omzu silkti. "Benimkini çocuken yıkamış oğlum benden sana hayır gelmez. Kalp de ta kendisi." dedi. Rüya ile Batur görmeden öpücük attım.
"Eğer bu hain kardeşin olmasaydı." dedim kendimi göstererek." Hala park başlarında belki de Rüya'yı görmek için çabalar dururdun hain arkadaş." dedim.
"Haklı bu sefer." dedi Rüya "Ben gelip söylemezdim." dedi.
"Maalesef haklı. dedi Batur da onun gibi.
"İşte ben her zaman haklıyım da siz bunu bir fark edemediniz." dedim gülerek. Arkamdan onların da gülüştüğünü duydum ve Zeynep'İn odasına doğru ilerledim. Uyuduğu için odaya girerken sessiz oldum. Masal'a döndüm ve sessiz olması için işaret çektim.
Yaram nedenini bilmediğim bir sebepten ötürü sabahtan beri sızlayıp duruyordu. Normal şartlarda bu yara belki de benim için hiçbir şeydi ama bu kadar sızlamasının sebebi ne diye merak etmiyor da değildim. Normalde yaraların sızlaması ile asla kimseye bir şey söylemeyen ben canımı o kadar yakıyordu ki Yiğit'e bir kez söylemiş ve ikinci kere söylemeyi de düşünüyordum. Yaramın üzerinde ellimi bastırdım ve sanki bir kabarma his etsem de bunun sadece sargı bezlerinden ötürü olduğunu düşündüm.
Bir kez daha geçiştirdim ve Zeynep'e doğru ilerledim. Uyayan Zeynep asla ama asla o kadar kolay uyanmazdı. Ablası Masal da onun gibiydi ve hızlı uyanan bir çocuk hiçbir zaman olmamışlar .Bebekliklerinde de Batur ile Rüya bu konuda çok şanslıydılar. O yüzden en ufak bir sese uyanmayacağını bilsem de ben yine de kıyamıyordum ve sessiz olmaya özen gösteriyordum.
Masal kucağımda bir kere esnedikten sonra kafasını elbisemin açıkta bıraktığı omzuma koydu. Elbisenin askısını kendi küçük elleri ile sıkıca tuttu ve gözleri yavaş yavaş kağpanmaya başlarken ses etmedim. Yatakta uyuyan Zeynep'in bir elim ile battaniyesini örterken diğeri ile sıkıca Masal'ı tutuyordum.
Masal ile odada ileri geri yaparak onun uyumasını bekledim ve en sonunda uykuya daldığında yatağa bırakmak istesem de direkt uyandı ve ben biraz daha Masal ile ileri geri yaptım. En sonunda tam anlamıyla uyuduğunda Yiğit'in yanına doğru ilerledim. Hem Yiğit yanlız kalsın istemediğimden hemde onun yanında olmak istediğim için direkt onun yanına gitttim.
Koridorda Rüya ile Batur'u gördüğümde kaşlarımı kaldıradak ikisine baktım. Batur Rüya'yı duvar ile arasına almıştı. Öpmek üzere üstüne eğilmiş duruyordu. "Gençler aile var burada yeni aile kurmak isteye bilirsiniz ama." dedim ve arkama döndüm Aslında dalga geçmeden ilerlerdim de Batur'a birazcık sinirlendirmekten bir şey olmazdı.
Arkamdan bana döndüklerini his etsem de onlara bakmadım. "Şey" diye kem küm eden Batur'u duysam da bir şey demeden ayrıldım.
"Ney? dedim gülemeye devam ederken. Masal biraz daha haraketlendiğinde bende artık gitmem gerektiğini çünkü Masal biraz daha burada kalırsam uyanacağının farkındayım. Ama dalga geçmek istesem de Rüya'Nın ne kadar utangaç biri olduğuna adım kadar emindim.
"İnşaalah sizi de en alakasız yerlerde basarlar komutanım." dedi Batur ters ters ama ben omuz silktim.
"Heh bir sen eksiktin bilader bana bedua etmeyen sende tam oldun aferin." dedim ve Yiğit'İn yanına doğru ilerledim Ben yanına gittiğim anda telefonu bıraktı ve bana baktı.
Yanına oturup direkt olarak Masal'ı üzerimde rahat bir şekilde rahat rahat uyumasını istediğim için biraz kıpırdandım ama Masal bana bırakmadan direkt olarak kendisi göğsüme koydu kafasını. Saçları ile yavaş yavaş oynamaya devam ettim. Yiğit bizi izliyordu ama ona aldırış etmedim.
Masal kucağımda uyumaya devam ederken eli elbisemden çıplak kalan kısmının üzerindeydi. Yüzünü iyice göğsüme gömüş ve kıpırdamadan duruyordu. Yiğit gülümseyerek ikimize bakarken kenardaki örtüyü örttü.
"Neye gülüyorsun acaba?" diye sordum fısıldayarak. Omuz silkti ve o bana biraz daha yaklaştı.
"Hayatında görüp görebilecek en güvenli kollarda uyuyor kendisi." dedi Masal'ı kaşı ile göstererek. Kolunu omzuna atıp beni kendine çekti birazcık. "İsterdim bende Masal olmak." dediğinde ona gözlerimi kocaman açtım ona bakarak. "YKızarınca çok tatlı oluyormuşsun bu arada." dedi ve yanağımda bir kere öptü.
"Masal uyanacak Yiğit." dedim ters ters. Kolumu Masal'a biraz daha sardım.
"Uyanmaz uyanmaz." dedi saçımın arasında bir öpücük kondurarak. Saçlarımda gezindi elleri. Benim de elim Masal'ın saçlarında geziniyordu.
"Uyanırsa?" dedim direk ona bakarak.
"Tekrar uyur Allah Allah." dedi ters ters. Güldüm bu haline. "Heh gül sen sürekli sevdim ben bunu." dedi.
Rüya içeri girdiğinde hala yüzü kızarıktı ve en bu haline kahkaha atmamak için zor tutuyordum kendimi. Yüzüme bakmıyordu. Utangaçlık konusunda kime çektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu . "Hayırdır ilerki hayatında dometes olmaya mı karar verdin?" dedim Rüya'ya bakarken.
"Ay." diyerek bana baktığında direkt olarak dudağıma parmağımı götürerek susması için komut verdim. Masal benim kucağımda uyumasına söyleneceğine emindim ama şu anda valla hiç çekemezdim onu.
Yanımda Yiğit kucağımda öz olmasa da yeğenim ve ben gayet mutluydum ve Masal biraz daha kucağımda kalması hiç de sorun değildi.
"Kızım bu halde olur mu bırak alayım gitsin uyusun kardeşi ile beraber." dedi hemen bana bakarak. Kafamı iki yana salladım ve az önceki utangaçlığı hemen kaybolmuştu. Bunun olması iyi gelmişti.
"Sana ne lan benim yeğenim değil mi?" dedim terss ters Rüya'ya bakarak. "Burada uyumak isterse buyursun burada uyusun." dedim.
"O uyuya kalmıştır." diye karşı çıktı Rüya. "Kaç gündür seni arayıp arayıp duruyor." dedikten sonra yüzü dalgalandı. "Yani sen şehit olduğunu sandığımızda." dedi.
Yüzünde şehit derken bir hüzün vardı ve ben ona bakarken aynı hüzün Yiğit de vardı. "Gençler farkında mısınız?" diye sordum sinirle. Şehit olacak olmamı veya bana hiçbir zaman bir şey olmayacak gibi davranıyorlardı. "Ben askerim." dedim kendimi göstererek. "Her an şehit olabilirim." dedim ve sonra düzelttim. "Olabiliriz." dedim.
"Allah korusun deme öyle Yaren." dedi ters ters Rüya. Masal'ı götürmek için ayağa kalktım ve yaram sızlamaya devam ediyorken bunu yine umursamadım. Bu sızlamasına sebebi her neyse ben daha sonra bunun ile ilgilenecektim çünkü şu anda Rüya iel Batur aynı zamnada Yiğit'e bunun normal ve olabilecek bir şeymiş gibi göstermem gerekiyordu. Anlamıyorlar ve şeylere kalkışmalarından yorulmuştum. Masal'ı Zeyneb'in yanına koyup ikisinin de yanağından birer kez öptükten sonra üzerilerini kapattım ve geri odaya döndüm. Ben döndüğümde Batur da ordaydı.
"Gerçekler bu." dedim yerime otururken. "Ben veya herhangi bir asker her an her şekilde şehit olabilir." dedim ona bakarak. "Sen Türk askerinin karısısın." dedim Rüya'ya bakarak. "Kolay değil ama sen bunu bilerek onun ile evlendin Rüya." dedim ve kendimi gösterdim. "Sen bir Türk askerinin de ablasısın." dedim bu seferde.
Ona ilk defa abla dememi böyle bir konuşmada belki de olmaması gerekiyordu ama bunların intahar gibi saçmalıkları ile uğraşamazdım. Bu aralar mental olarak hiç iyi olduğum söylenemezdi zaten. Annemin bana yaptıkları bir bir önüme gelirken iyi olmam da pek de beklenecek bir durum da değildi.
"Ve sen de bunu bilerek beni kardeşin olarak gördün." dedim.
Batur, Rüya ve Yiğit sadece beni dinliyorlardı ve gözlerine bakarken bana hak verdiklerini de göre biliyordum. "Üzülmeyelim mi Mavi?" dedi Yiğit en sonunda.
"Bekle." dedim ona bakarak. "Sana daha sıra gelmedi." dedim.
Kafa salladı ve kolunu önünde birleştirdi. "Sizin arkanızdan demeniz gereken tek şey şu olmalı." dedim hepsine bakarak. "Vatan sağ olsun." dedim en sonunda Rüya'ya bakarak. "Acınız veya göz yaşınız ile uğurlamayın demiyorum ama o itleri de sevindirmeyin." dedim. Hepsine teker teker baktım bir kez daha. "Ben sevindirmediysem, Batur sevindirmediyse, Yiğit sevindirmediyse veya Türk Askeri sevindirmediyse o zaman sizde sevindirmeyeceksiniz." dedim. Ve Rüya'ya eni ve diğer Yiğit ile Batur'u gösterdim. "Sen bir Türk askerinin yakınıysan öyle davran Rüya." dedim Eğer beni veya bizi sen seçtiysen bunun da altından kalk be kızım." dedim.
"Herkes sen değil Mavi." dedi Yiğit en sonunda. Ona döndüm. "Haklsın ama bunu yapabilecek olan tek kişi bir başka Türk askeridir. Rüya gibi seni sevenler değil." dediğinde güldüm dalga geçer gibi.
"Beni sevenler?" dedim gülerek. Düşünüyormuş gibi yaptım. "Kim beni sevenler Yiğit?" dedim ona bakarak. "Söylesenize şehit törenine tek bir sivil katıldı mı?" diye sorduğumda hepsi başını eğdi. "Bende öyle düşünmüştüm." dedim en sonunda. "Yani dediğim o ki bir daha eğer bana Allah'Im şehitliği nasip ederse hiçbiriniz." dedim hepsini teker teker göstererek "Arkamdan ağlamayın. Gülün eğlenin. Hayatınıza devam edin." dedim.
"O öyle olmuyor işte." dedi en sonunda Rüya. "Madem kardeşimsin yaşarım tabi acını." dedi ve bana bakarken ayağa kalktı. "Sen sadece kardeşim değilsin de benim ailemsin." dedi en sonunda. Ona bakmaya devam ederken ne demem gerektiğini de bilmiyordum. "Beni babamdan o adamdan kurtaransın. Sesimi duyansın. Sevensin sayansın. Sen benim ailemsin Yaren." dedi.
İçerde ağlayan Zeynep son anda imdadıma yetişti ve Rüya hemen Zeynep'in yanına gittiğianda Batur'a döndüm. "Kendine salak saçma bir şey yaptı mı ona göre fırçalayacağım." dedim direkt. Biraz da şakaya karışık olmamın sebebi ortamdaki havayı dağıtmak istememdi. aşarığ başarmadığım da tartışılırdı.
Kafasını iki yana salladı ve Batur kalkıp hiç beklemediğim bir anda bana sarıldı. Ner yapacağımı bilmediğim için sadece durdum. "Teşekkür ederim." dedi sadece.
"Ne için ruh hastası?" dedim gülerek.
"Rüya için." dedi o da kıkırdayarak. "Ve diyene bak. Ben miyim ruh hastası?" dedi. Benden ayrıldı ve kendini gösterdi. Ona ruh hatası dememe inanmıyormuş gibi bana bakıyordu gözlerini belerte belerte. Bu haline daha çok güldüm.
"Tabi oğlum sensin ruh hastası." dedim Omzuma koyduğu eli gibi bende onun gibi elimi omzuna attım. "Allah'tan sen benim çin sedim gibi uzun değilsin." dedim gülerek.
Kahkaha atarken Yiğit bana ters ters bakmak ile meşguldu. "Komutanım haklı yanlız yanınzda cüce kalıyoruz hepimiz." Batur gülerek.
"Ulan beni düşün birde." dedim kendimi göstererek. "1,75 boyumla kendimi yanında cüce his ediriyorum." dedim ters ters ve Yiğit'e baktığımda güldü. "Gülme gıcık." dedim.
"O niye lan?" dedi Batur gülerek beni taklit etti. "Yiğit gülemez raporu mu var?" dedi. Daha sonra Yiğit'e döndü. "Yiğit diye hitap ettim kusura bakmayın komutanım." dedi hemen.
"Az önce de resmen Yüzbaşı olan ben ile dalga geçtin Batur bey." dedim gülmemi saklayarak. "Bir İbrahim albaya komutana saygısızlıktan uğrasam mı acep?" dedim Yiğit'e bakarak. Yiğt de şakamı havada kapıp kaşlarını yukarı kaldırarak Batur'a baktı.
"Bide sana lan dedi." dedi Yiğit. O da benim gibi cidden Batur ile uğraşıyordu. Batur'a göz ucuyla baktığımzıda anlında boncuk boncuk terler birikmiş olduğunu gördük. "Büyük saygıssızlık." dedi. Kafasını iki yana salladı. "Kesinlikle bir İbrahim albay ile görüş Mavi'm." dedi.
"Katılıyorum. Haklısın Yiğit en kısa zamanda bir uğrayalım ya." dedim ve elimi çenemin altına koydum. "Yarın gittiğimizde?" dedim.
"Olur olur." diye kafa salladı Yipğit hemen. Batur bize akmaya devam ederken ciddi olup olmadığımızı sorguluyordu ama son duyduğundan sonra dehşete düşmüş gibi ikimize bakmaya devam ediyordu.
"Lan!" dedi bir kez daha Batur daha sonra tekrar kendine geldi. "Yani saygıdeğer komutanlarım." dedi boğazını temizleyerek. "Yapmayın etmeyin." dedi ve Batur bana döndü. "Komutanım hani sizin emririnzde kimse yokken dediniz ya bana komutanım demeyin diye bende ondan öyle söyliyi verdim."
Yiğit ayağa kalktı. "Az önce resmen beni adamdan saymadı Mavi duydun mu?" dedi bana bakarak. Batur'un yanından Yiğit'in yanına geçtim Batur'u daha rahat görebilmek için. Batur ecel terleri döküyordu.
"Ben öyle bir şey demek istemedim valla komutanım." dedi kendini açıklamaya çalışarak.Yiğit ile ikimiz de beraber birbirimize baktığımızda kahkaha attık. Batur rahatlamış gbi bir nefes verirken bende Yiğit'e yaslandım. Yiğit kollunu omzuma atarken direkt kulağıma eğildi.
"Yaran acıyordu eve gidiyoruz." dedi ve şakağımdan öptü. Kafa salladım sadece. "Yemek de yemedin zaten." dedi.
"Aaa doğru." dedim yeni aklıma gelmiş gibi. "Acıktım ben gidelim." dedim ve kafa salladı.
"Sen ve durmuş olan kalbini bırakıp gidiyoruz biz." dedi Yiğit Batur'a. Kafa salladı Batur. Biz tam çıkacakken Rüya odaya girdiğinde bizde ona baktık.
"Çay koydum da siz nereye?" dedi Yiğit ile bana bakarak.
"Gidiceğim. Yatacağım. Zıbaracağım." dedim Rüya'ya bakarak.
"Sen ve bu saate uyumak?" dedi Rüya saati göstererek.
"Arkadaşlar siz beni iyice robot bellediniz he." dedim hepsine bakarken. "Benim uykum gelemez mi? Kapanma saatim var da ben mi bilmiyorum? Ya sabır ya selamet." dedim. Hepsi gülüştüğünde bende ekledim. "Hem adam gibi kendime de gelemedim zaten." dedim.
Yaşadıklarım bazen gözümün önüne geliyordu ve bu yutkunmama sebep oluyordu. Ne kadar belli etmesem de ben ruhsal olarak hiç iyi değildim. Belki bedenimdeki yaralar sadece birkaç güne iyleşirdi ama yine de ruhum ne zaman iyileşecekti bunu bilmiyordum.
Annemin bana bu kadar şey yaşatmasını hak etmiş miydim?
Dudaklarıma birbirine bastırıken Batur ellini yüzümün hizasında salladı. "Sana diyorum Yaren duymuyor musun? dediğinde dalgın bakışlarım onun yüzünü buldu.
"Ne demiştin? dedim dalgıon dalgın ona bakmaya devam ederken.
"Kendine dikkat et demiştim de senin aklın nerede kızım?" dedi..
"Mavi'm?" dedi bana bakarak Yiğit. "İyi misin?" dedi.
İçim kan ağlamasına rağmen sadece kafa salladım. "İyiyim sadece aklıma bir şey geldi de." dedim. Yüzüme her zamanki gülümsemelerden birini yerleştirdim.
Yiğit inanmamış olsa da bunu sorgulamayı sonraya bırakacakmış gibi kafa salladı. "Biz gidelim artık." dedi.
"Kalsaydınız derdim de bu inatçı keçi durmaz." dedi Rüya beni göstererek. Kafa salladım ve çıkışa doğru ilerledik.
"Beni tanıyan biri var yarrabi işükür." dedim ve Yiğit o an bana baktı sanki 'ben' diyormuş gibi. Güldüm sadece.
Askıda asılı montumu alıp Yiğit'in de montunu ona uzattım. Yiğit gülümseyerek teşekkür ettiğinde bende ona aynı şekilde bir gülümseme ile baktım. "Eve gider gitmez direkt olarak bir haber ver." dediğinde Rüya omuz silktim .Rüya'nın kaşları anında çatıldı.
"Bana ne be?" dedim onu gıcık etmek için.
"Açana kadar aramazsam adım Rüya değil." dedi ters ters.
"Telefonu imha etmezsem adım Yaren değil." dedim bende onun gibi ters ters.
"Gıcıksın." dedi.
"Öyleyim." dedim.
"En azından kabul ediyor ruh hastası deli" dedi .
"Doğruya doğru," derken ayakabımın tekini giydim ve elimi belli etmeden karnıma attığımda artık orada bir şey olduğuna emindim ."Yanlışa da yanlış her zaman deriz." dedim ve üzerime ceketi giyip ayakabımı da giydim ve Yiğit'in bileğini tuttarak çıktım.
"Anlat." dedi kapıdan dışarı çıkar çıkmaz. Ona bakarken ne dediğini anlamaya çalıştım. "Bana o ruhunu öldüren gözlerine hüzün çökmesine neden olan şey her neyse anlat." dedi.
Ona anlatmak, ,ç,mi ona dökmek belki de az da olsa beni rahatlaa bilirdi ama aşağıya inene kadar elim ile karnımda yokladığım şey her neyse kesinlikle yaramda kendine de bir yer edinmişti.
"Boş ver ruhumu da Yiğit." dedim en sonunda Yiğit'e bakarak. "Bu yarada bir şey var ve ben bunu his ediyorum."dedim ve elini tuttup yaranın üzerindeki bir bölgeye koydum. "Burası sert." dedim elim ile baskı uyguladığım yere onun kendi elini koyarken.
Yiğit'in kaşları çatılırken aynı zamanda yaaya bakarken hem şaşkınlık hem de sinir his ettiği her halinden beliydi. Yemyeşil gözleri elbisenin üzerinden sanki yarayı görebilirmiş gibi bakıyordu. Kolumdan tuttuğu gibi daha hızlı arabaya yürüdü. "Burada ne varsa onu öğrenmemiz lazım." dedi endişeli bir ses tonuyla. Yarana bir şey sakladıkları çok belli." dedi. Kafa salladım sadece ve yan yana yürümeye başladık.
İki saatir sızlamasının başka bir sebebi olmazdı çünkü. Yiğit telefonu çıkardı ve İbrahim albayı aradı direkt. Hopörlere aldı. İbrahim albay sadece bir veya ikinci çalışta açtı. İbrahim albayı aramasına gerek var mıydı emin değildim ama yine de bir şey demedim.
"Yiğit?" dedi soran bir ses tonuyla. "Bir şey mi oldu evlat? Yaren iyi mi?" diye sordu direkt.
"Komutanım bir sornumuz var." dediğinde İbrahim albaydan gelen nefes sessleri bir anda kesilmişti ve sanki nefesini tutmuş gibi Yiğit'i dinliyordu. "Mavi Yaren de yanımda ." diye eklerken göz ucuyla bana baktı ve elimi daha sıkı tuttu. Hemen konuşmaya devam etti. "Yarasının içinde bir şey olduğundan şüpheleniyoruz." dedi direkt.
"Ne? Ne gibi bir şey Yiğit?Ne diyorsun evlat sen? İyi mi Mavi?" dedi hemen. Sesinde olan endişe kaşlarımı kaldırmama sebebp olmuştu.
"Bir sorun yok da komutanım." diye konuştum ben bu sefer de. ,çini bşraz da olsa rahatlatmak istedim. Sonuçta komutan olarak askerine endişelenmesi normal bir durumdu. Ama bazen İbrahim albayın verdiği tepkiler bana fazla geliyordu. Sanki bana ayrı diğerlerine davrandığı gibi değildi ve gözlerine bakarken beni ayrı bir kesede tuttuğunu göre biliyordum. Bunu timdeki tek kadın asker olmama bağladım. "Yaram sabahtan beri sızlıyordu zaten ve şu anda daha fazla sızlamaya başladı. Size haber vermemiz gerektiğini düşündü Yiğit." dedim. Sesimi duyduğunda nedensiz bir şekilde derin bir nefes verdiğini duydum.
"Tamam hemen karargaha gelin. Revirde doktor var baksın. Hasaneye falan gitmeyin Yiğit." dedi direkt.
"Emredersiniz komutanım." dedik ikimiz de aynı anda ve direkt olarak telefon kapandı.
"Mavi'm." dedi Yiğit biz yürümeye devam ederken. "İyisin değil mi?" dedi.
Kafa salladım aynı zamanda "Evet iyiyim sorun yok." dedim.
"Eminsin? dedi sorar gibi bir kez daha kafa salladım sadece.
Etrafıma huzursuz bir şekilde bakmaya devam edeken Yiğit de benim gibi huzusuz bir bakış attı etrafa. "Umarım bu içimde her ne varsa yer tespit içinfalan değildir." dedim hemen ve bir kez daha etrafı taradım. Gözlerim gece karanlığında kimseyi görmemiş olmasına deri bir nefes verdim.
"Umarım." dedi Yiğit sadece. Telefonu çıkardım ve bir yeri aradım.
"Yüzbaşı Mavi Yaren Yıldırım. Vereceğim adrese korama istiyorum." dedim direkt. Adresi verdikten sonara yakınlarda olan ekiplerden birilerini yollayacaklardı. Arabaya binene kadar telefonu kapattım ve geri cebime attım. "Aklım bir de burada kalsın istemedim." dedim hemen. Yiğit kafa salladı.
"İyi yaptın güzelim." dedi. Huzursuz ve telaşlı olduğu her halinden belli oluyordu. Bir şey deyip içini rahatlatmak istesem de bir şey demedim. O elimi bırakmadığı gibi bende elimi çekmedim. "O doktorların biri yaptı. Başka bir açıklaması yok." dedi. Siniri sesine yansımış zaten kalın olan sesi daha kalın çıkmıştı.
"Bir sakin ol da artık." dedim ters ters. "Bir tane sinir küpü yeter. Ben varım burada." dedim onu güldürmeye çalışarak. Gümesi gerekiyordu. Benim o gamzeleri bir kez daha görüp kendime gelmem gerekiyordu.
"Uğraşma Mavi'm kafayı yemem az kaldı güldüremeyeceksin." dedi anın sinirini koruyarak.
"Hmm." diye bir ses çıkardım. "Şimdi ben senin sinirini geçiremem öyle mi?" dediğimde tam karşımdaki ışıklara bakıyordum. Kırmızı yanmak üzereydi. Büyük ihtimalle de biz oraya varana kadar da yanardı. O gamzeleri birazdan göreceğime emindim. Gülümsedim bunu bilmenin verdiği mutlulukla.
"Yok." dedi. Araba oraya ulaştığı anda oturduğum yerden biraz yükselip çenesini tutup kendime çevirdiğim anda onu öptüm. İlk başta anın şaşkınlığı ile bana karşılık vermese de daha sonra tekrar karşılık verdiğinde güldüm onu öperken.
"Böyle alırlar sinirini." dedim tekrar oturduğum yere dönerken.
"Allah'ım verdin bana bir baş belası da" dedi arabayı çalıştıurıp gülmeye devam ederken. "Bari ona karşı koymak için bir irade de vereydin." dedi.
"He ben baş belasıyım yani?" dedim kendimi göstererek. Karnımdaki zımbırtıdan çok daha uzağa çekmiş oldum konuyu böylelikle. "Ayıp." dedim.
"Hee baş belasısın sen." dedi. Burun kıvırarak ona baktım ve daha sonra sustuk yol boyu. Ortamı saran bu gergin havadan hiç ama hiç hoşlanmamıştım. Yeterince kendimi zaten geriyordum. Bide üzerine Yiğit de sakin olmayınca işleri iyice kızışıyordu. "Çok acıyor mu?" dedi bir süre sonra. Kararaha baya yaklaşmıştık.
"Yok." dedim sızlamasına rağmen.
"Pinakyo olmaya mı karar verdin sen?" dedi ters ters. Güldüm.
"Hee ama benim burnum uzamıyor." dedim gülmeye devam ederken. "Askerlikten Pinakyo olmaya efsane geçiş olmaz mı?" Gülümsedi o da benim gibi ama bu çok kısa sürdü.
"Az kaldı dur bakalım." dedi hemen ve karargahın girişini göre biliyordum. Kafa salladım sadece.
"Benim bu kadar uykum gelmesi de normal değil ki." dedim söylene söylene. Kendime biraz kızıyordum çünkü bunu bu saate kadar fark etmemiş olmam ve içimde ne olduğunu bile bilmediğim etrafıma zarar verip vermeyeceğini kestiremediğim bir şey vardı ve bana o kadar yan etki sağlamasına rağmen -ki bunlar o yaramdaki şey yüzünden mi ona da emin değilim- bunu fark etmemiş olmam sinirlerimi hoplatıyordu. "Şimdiye kadar yarama bakmış olsaydım belki anlardım bir şey olduğunu." dedim.
"İyi de Mavi'm." dedi arabayı içeri sürmeden öne kimliğini nöbetçiye gösterirken. Nöbetçi asker ikimize de önce kısa bir an bakış attı e selam verip direkt olarak içeri geçmemiz için yolu açtı. "Eyvallah kardeşim iyi nöbetler." dedi Yiğit. Daha sonra tekrar bana döndü. "Ne bilelim biz bir doktorun böyle bir şey yapacağını?" dedi.
"Bir doktorun yaptığına nasıl bu kadar eminsin?" dedim aklımdaki bir diğer ihtimali söylerken. Kaşları daha çok çatılırken arabayı park etmeden bıraktı. Arabadan indiğinde bende indim hemen. Yanıma gelip elimi sıkıca tuttuğunda birşey demedim. Elindeki anahtarı havaya kaldırdı ve askerin birine anahtarı fırlattı. Yanına direkt beni aldı ve askere arabayı park etmesini emretti. "Belki bir doktor yapmadı. O odaya giren bir başkası yaptı." dedikten sonra yarayı gösterdim. "Tek yapması gereken şey yarayı açtıktan sonra tekrar dikmeyi bilmek." diğerek ortaya bir teori daha attığımda kafa salladı sadece.
"Ama sürekli yanında veya yakınnda biri vardı Mavi." dedi. Aklında bir şeylerin tam anlamıyla yerine oturmadığını hala sorgulamasından anladım. "Ben vardım zaten sürekli. Doktorlar da girdi diyelim hepsinin kartına teker teker baktırıyorduk. Böyle bir şeyin olması imkansız değil mi?" dedi.
"Değil." dedim. İçeriye girmek için merdivenleri çıktığımız anda İbrahim albay koridorun başındaydı. "Hiç bir şey imkansız değil." dedim. İbrahim albay bize doğru yürürken bakışları endişeli bir şekilde beni süzdüğünün de farkındaydım. Ona bakarken alışık olmadığım her duyguyu onu gözlerinde görüyordum.
Birinin bana karşı endeişelnemesi yada ne bilim bir şey olacak korkusu onu gözlerinde gördüğümde içimde bir değişiklik oluyordu. Bu Akın komutanda olduğu gibi rahatsızlık değildi ama bu duygulara alışmak demek aptalıktı bana göre. Kimsenin size karşı endişelmesi kalıcı değildi ve her an değişe bilirdi. Kimse kimsenin hayatında kalıcı da değildi her an gidebilirdi.
Kimseye bağlanamak da bu yüzden önemliydi. Sokaklar Bana en iyi öğrettiği 3 şey vardı.
1-Kimseye güvenme.
2-Kimseye bağlanma.
3- Kimseye gözükme.
Birine güvenirsen öldürdün. Yaşama ihtimalini kimse vermezdi sana. Ailen sana o ihtimali vermemişse sana bir yabancı yaşlama ihtimalini de vermezdi. Güvenirsen ölürdün. Birine bağlanmak daha kötüydü. Birine bağlanırsan bağlanığın kişiyi alırlardı senden. Zaafın olurdu çünkü. Kalbin olurdu. Sokak çocuklarının kalbi olamazdı çünkü kalbini sökerlerdi. Zaafından vururlardı. Birine gözükürsen ve özelikle kız isen o zaman daha kötüydü. Aklınız gelebilecek her pisliği yaptırma veya yapma ihtimalleri de vardı.
Düşüncelere çok derin daldığım söylenemezdi ve direkt olarak İbrahim albayın yanımıza gelmesiyle dimdik bir şekilde tam karşısında durmaya devam ediyordum. "Yaren." dedi hemen bana bakarak. "İyi misin?"dediğinde yüzüne bakmaya devam ederken kafamı salladım.
"Sağ olun komurtanım." dedim ve İbrahim albay da aldığı cevaptan hoşnut olmasa da sadece kafa salladı. Hoşnut olmadığını yüz hattından anlamıştım. Hoşnut olup olmaması ile şu anda ilgilendiğim pek de söylenemezdi. Ona bakmaya devam ederken bana revirin olduğu tarafı gösterdi.
"Hastaneden doktor az önce geldi. Normalde burda vardı da izinliymiş bugün. Daha yeni öğrendim bende." dediğinde kafa salladm.
"Sorun yok komutanım. "dedim sadece ve kafa salladığı anda içeri doğru ilerledim.
"Yiğit ile beraber burdayız." dediğinde bir kez daha kafa salladım ve tekrar önüme dönüp revire baktım. "Yaren." dediğinde İbrahim albay ona döndüm. "İçerdeki bütün beyaz eşyalar kalktı kızım için rahat etsin. Onun yerine yeşil oldu her yer. Asker yeşili." dediğinde gülümsedim .
"Sağ olun komutanım." dediğimde İbrahim albay da gülümsedi ve içeri girdim. İçeri bakarken etrafa doktorun yüzüne baktım.
"Meraba." dediğinde kafa salladım ve Yiğit'İn yanında olan o sıcak tarafım yani Mavi'nin yerini her zamanki gibi Yaren aldı.
"Yaramı kendim hal ederim."dedi kadının yüzüne bakarken direkt. Kadın ağzını açıp tam itiraz edecekken ekledim. "Bir sussun da dinleyin beni da." dedim direkt sinirle. Gidip alt katta Toprak timine ait hangar var oradan benim dolabımda giyecek şeyler var iki dakika onu alıp gelir misin?" dedim. Elindeki eldivenleri gösterdim. "O eldiven ile bana dokunmayı falan düşünme." dediğimde elindeki beyaz eldiveni gösterdim.
Evet beyazdan korkuyordum ama papatyalar ve kar taneleri bana korkumdan daha güzel şeyler hatırlatıyordu.
İtiraz etmesine izin vermeden direkt olarak gitti. Gitmeden önce kapının önündeki herkese kıyafet almaya falan gittiğini söylemesi için uyardım. Daha sonra üzerimdeki elbiseden kurtuşlduğumda yaraya kafama eğip baktım. Dikişin arasından azıık kan sızmıştı ve sargıyı açtığımda aslında orada gerçekten de bir şey olduğunu bir kez daha anlamıştım.
Kan az az taşmaya devam ederken kenardan neşteri aldım ve dikişleri teker teker sökmeye başladım. Her söktüğümde açılan yara daha çok canımı yakarken dudaklarımı bir kez daha birbirine bastırdım. Akan kanın altına elimdeki sargı bezini koydum ve yere kan damlamaması için uğraştım. Dökülen kandı da o ara pek de umuruma takmadım.
Yarayı biraz dah açatığımda etime saplı olan bir şeyi o an fark ettim ve yaramdan çıkarmak için hamle yaptım. İçine saplanmış olan bu şey çıkardığım anda derin bir inlememe sebep olduı Canımı fazlası ile yakan bu şey tamamen kendi kanım ile bulanmıştı ve ben elime bezi sarıp açık yaranın üzerine bastırdım. Elimdeki şey her neyse ilk bir kaç saniye anlamadım ama onu yaramdan çıkardığım anda yerleştirdikleri yerden kan akmaya devam etti. Elimdeki şeyi havaya kaldırıp baktığımnda bunun ne olduğunu anlamam uzun bir süremi almamıştı.
Yan taraftaki neşteri alırken elimdeki şeyin tuşşuna sertçe baskı uyguluyordum.Kan her geçen saniye sanki daha fazla akıyordu ama kandan önemli bir şey cvarsa da şu anda üzerinde sayaç olan bombaydı. Üzerinde sayaç devam ettmesi daha aktif olmadığını gösteriyordu ve yerine sapladıkları tuşun kısmını sertçe tutuyordum. Kenardaki plağı açarken dikkat etmeye çalışıyordum ama her geçen saniye kendi üzerimden akan kan yüzünden başım dönmeye başlamıştı. Aldırış etmeden biraz daha dayana bileceğimi biliyordum. Elimdeki bütün kan aynı şekilde neşterituttuğm yerine de bulaşmıştı . Açtığım plak ile beraber içine biraz bakındım. Tek hamlede elimdeki bombayı imha ettiğimde eğer yaramın üzerine ters bir baskı uyguklasaydım o bombanın patlama ihtimali vardı.
Bomba o kadar küçüktü ki elimde neşter gibi ipinceydi. Kısa olması da yarada aslında belli olmayacak bir şeydi ama ben fark etmiştim ve bu belki de benim hayatımı kurtarmıştı. Belki de sadece benim hayatımı değildi. O an yanımda biri olması da onun da hayatını kurtarmıştı ama bombanın bu kadar küçük olması ne kadar zarar vereceğini bilmememe sebep oluyordu. Zamanlayıcısı olan bu bomba aynı zamanda ya zamanlayıcısı dolarken yada ben o bombayı çıkarmak isterken tuşuna basılı tutmasam patlayacak türden ayarlanmıştı.
Başım dönmeye başlamışken yarayı titrek elimle özenle diktim ve üzerime tam eski elbisemi geçrireceken kadın girdi ve onun getirdiğpi kıyafetleri giydim Yeri gösteridm ve kendi sesim bana yabancı gelecek şekilde konuştum." Toplarsın veya birine toplatırsın." diyerek elimi yıkadım ve dışarı çıktı. Başım dönmeye devam ederken Yiğit'in yanına doğru ilerledim.
"İyi misin Mavi?" diye sordu bana bakarken ama ben kafamı iki yana salladım. Normalde karşımda başka biri olsa asla ama asla kafamı iki yana olumsuz bir şekilde salamazdım ama Yiğit'in olduğunu bilmek bana onun güvenini veriyordu.
"Ba-başım dö-dönüyor." dediğimde beni tek hamlede kucağına aldı ve direkt az öne çıktığım revire geri soktu. Daha sonrasını hatırlamasam da gözlerimin yavaşça kapandığnı hatırlıyorum.
BÖLÜM SONU
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
43.51k Okunma |
4.05k Oy |
0 Takip |
82 Bölümlü Kitap |