74. Bölüm

64. Bölüm : "Eski Günler"

Yaren Yaşar
yaren_yasar11

Meyabaaaaaaa

Ne yapaysız uşaklar sjsjsjsjs

Bir bölüm yazalım dedik be yaa

Ben yine hastayım jkfnalnflak ben asla iyleşemiyom mu ne yaa?

Ananem de şey diyor

HEP NAZAR HEP NAZAR

SJSJSJSJSJ

Neyseee

Yeni yılınız size kitap karakteri manita hediye etsin

AMİN)

Akın Komutan'ın üzerimdeki bakışları, tenimde görünmez bir ağırlık gibi dolaşıyordu. Ne doğrudan ne de sıcak bir bakıştı bu; sanki kendi içinde bile sebebini çözemediği bir şeylerin izini sürüyordu gözleri. İçim titredi. Burada daha fazla kalmak istemediğimi fark ederek gözlerimi İbrahim Albay'a çevirdim, nefesimi toparlayıp, "Ben artık izninizi istesem komutanım," dedim. Sesim çıkarken boğazımda büyüyen yumruyu yuttum.

İbrahim Albay'ın bakışları saçlarımın üstüne kaydı, kaşları arasına derin bir çizgi yerleşti. "Senin üstün başın neden sırılsıklam?" diye sordu, sesi hem şaşkın hem endişeliydi. Başını çevirip Yiğit’e baktı, bir an duraksayıp ona da aynı soruyu yöneltti: "Aynı zamanda senin de neden ıslandı?"

Yiğit hafifçe omuz silkerek gülümsedi, dudaklarının kenarındaki alaycı kıvrım saklamaya çalışmadığı bir memnuniyet taşıyordu. "Askeriniz rahat durmuyor ki komutanım," dedi, gözlerini kaçırmadan, küçük bir meydan okumayla. Başımı çevirip Yiğit’e baktım. Gözlerim ona kilitlendiğinde, o da bana döndü ve sanki dünyada başka hiçbir ses yokmuş gibi, yumuşak ama inatçı bir tonla devam etti: "İyi ki de durmuyor komutanım, ben halimden gayet memnunum."

Sözleri ruhuma dokundu, istemsizce dudaklarımda aptalca bir gülümseme kıpırdandı. Hemen ardından gözlerimi kaçırıp önüme döndüm, kalbim kaburgalarımı zorlayan bir ritimle atıyordu. Akın Komutan’ın Yiğit’e attığı sert ve anlaşılmaz bakışı yakaladım. O bakışta anlamlandıramadığı bir huzursuzluk, tanımadığı bir öfke vardı. Sanki içinden geçen duyguları kendi de anlayamıyor, anlamak da istemiyordu. "Yaren çıktı diye senin de mi çıkman gerekiyordu?" diye sordu, sesi buz gibi soğuk ve keskin bir çizgi gibi odada yankılandı. "Çıkıyorsa yalnız kalmak istiyordur."

Yiğit bir adım daha attı, tam yanıma geldi. Yan yana durduğumuzda, sıcaklığı avuçlarımı yakacak kadar yakındı. "Benim yanım ya onun yanıysa komutanım?" dedi, kelimeleri ağır ağır ve bilerek seçerek. Ardından sesini alçaltıp ekledi, sesi neredeyse fısıltı kadar içtendi: "Ya da... onun yanında olmamı isteyen belki de kendisidir."

İbrahim Albay, gözlerini bir Akın’a bir Yiğit’e kaydırdı. Sonra bakışlarını bana çevirdi, yüzünde bir süre düşündükten sonra alınmış bir kararın gölgesi vardı. "Yaren, yarın akşama kadar o evden çıkmamanı emrediyorum," dedi, sesi emirle karışık bir koruma içgüdüsü taşıyordu. Sanki başıma gelebilecek her şeyden beni uzak tutmak ister gibi.

"Karargahta kalacağım ben komutanım," dedim, sesimde dirençsiz bir kırgınlık vardı.

İbrahim Albay gözlerini kısmış, bana ters ters bakıyordu. Yüzündeki ifade, kararımı onaylamadığını açıkça gösteriyordu. "Yiğit’in yanında kalacaksın," dedi, tartışmaya kapalı bir tonla.

İçimden bir iç çekip başımı salladım. "Emredersiniz komutanım," dedim, kelimeler dudaklarımdan gönülsüzce dökülürken.

Albay kısa bir kafa sallayıp bu kez Yiğit’e döndü. "Gir koluna. Motora binmesin. Arabayla götür. Üstü zaten sırılsıklam, hasta olacak," dedi.

Yiğit, benim aksime, gözle görülür bir memnuniyetle, "Emredersiniz komutanım," diye cevap verdi. İbrahim Albay’ın üzerimdeki bu aşırı korumacı tavrı canımı sıksa da, ses çıkarmadım; sadece kaşlarımı çatıp durdum.

O sırada Akın Komutan, Yiğit’e bir bakış fırlattı, sonra gözlerini bana çevirdi. Bakışlarının içinde tuhaf bir şey vardı; sahiplenme ile reddediliş arasında sıkışıp kalmış bir şey. "Araba yakınlarda değilse bırakayım sizi," dedi, sesi tekliften çok bir çırpınış gibiydi.

Hemen kafamı iki yana salladım. "Yiğit’in arabası yakınlarda komutanım, sağ olun," dedim ve daha Yiğit koluma girmeden bir adım attım. Yiğit hiç gecikmeden yanıma geldi, eliyle belimden kavradı. Sessizce. Sanki başka türlü bir açıklamaya ihtiyaç duymadan.

Sırtımda Akın Komutan’ın ağır, yakıcı bakışlarını hissediyordum. İçimde bir yer, dönüp bakmak istedi. Ama yapmadım. Sadece yürüdüm. Sessiz, ağır ve kararlı adımlarla. Belimdeki Yiğit’in elini hafifçe itmeye çalıştığımda, gözlerini üzerime dikti. "Sen İbrahim Albay'ı duymadın herhalde," dedi, sesi yumuşaktı ama altında sert bir ısrar gizliydi.

Kaşlarımı çattım fakat karşılık vermedim. Ansızın elim, onun eline uzandı.

Ben... Yiğit’in elini tuttum. İçimde bir yerde bir şey ürperdi. İkimiz de bir anlık şaşkınlıkla ellerimize baktık. Yiğit, parmaklarımı kendi avucunda daha sıkı kavradı. Güçlü ama nazik bir baskıyla. "Bu yeterli," dedim, sesim neredeyse fısıltı kadar çıkmıştı. Başını hafifçe salladı, yüzünde anlayışlı bir ifade vardı ve yürümeye devam ettik.

Arabaya vardığımızda elimizi bıraktım. Ön koltuğa geçerken, Yiğit de sürücü koltuğuna oturdu ama oturmadan önce koltuğumu iyice geriye yatırdı. Şaşkınlıkla ona baktım. "İyi de bunu neden yaptın şimdi?" diye sordum, kaşlarımı kaldırarak.

Başını bir anda kaldırdı ve göz göze geldik. Yüzümüz fazlasıyla yakındı, nefeslerimizin arasındaki mesafe neredeyse yoktu. İçimdeki dalgalar bir anda yükseldi, boğazımdan güçlükle bir yutkunma sesi kaçtı.

"Uykun var," dedi, gözlerini gözlerime dikerek. Kafamı iki yana sallamak istedim ama yapamadım. Onun sesinin o yumuşak buyruk tonu, her inadımı silip süpürmüştü. "Uyu," dedi bir kez daha, sesi daha da sıcak.

"Uykum yok," dedim inatla ama zayıf bir sesle. Yiğit kolunun birini koltuğun kenarına yasladı, üstüme doğru biraz daha eğildi. Aramızdaki mesafe nefes alabileceğimden daha küçüktü.

Bakışlarımı kaçırmadım, kaçamadım. Gözlerimizin içinde kaybolduk o anda.

"Gözlerin küçücük olmuş," dedi Yiğit, yüzümü dikkatle inceleyerek. Göz altlarıma baktı, "Aynı zamanda şişmiş. Göz altın mosmor olmuş," diye ekledi ve gözleri tekrar benim gözlerimle buluştu. Bu kez daha derin bakıyordu, sanki gözlerimle bir şeyler paylaşıyordu. Bir kez daha, yeşil gözlerinde kaybolduğumu hissettim, içimde bir şeyler garip bir şekilde yankılandı. "Ve gözlerini daha fazla kırpıştırıyorsun," dedi, gözlerimi takip ederken. "Yüzünü de ovuşturup ovuşturup duruyorsun."

"İyi bay gözlem, çık dibimden uyurum," dedim, aramızdaki mesafenin komik derecede yakın olmasından rahatsızlık duymadan, ama içimde, bir yandan da garip bir huzur vardı.

"Alış artık," dedi, gözlerinde bir parıltı var. "Ben her zaman dibinde olacağım." Sonra aniden eğilip dudağıma hafifçe bir öpücük bıraktı ve hızla geri çekildi.

Sanki bir rüzgarın dokunuşu gibi, kalbim hala atıyordu. Yiğit, arabaya geçtiği anda içimde bir şey eksik gibi hissettim ama "Alışırım bir ara," dedim, sadece ve geriye yaslandım. Gözlerim ağırlaşmıştı, yavaşça karanlığa kaydım.

Yiğit, uyuyan Mavi'yi bir narinlik içinde izliyordu, bir yandan arabayı aşırı yavaş sürerek, onun uyanmaması için her şeyi dikkatle yapıyordu. Hız ibresi ne kadar yukarı çıksa da, Yiğit o kadar sabırlıydı ki, hiç acele etmedi. Bomboş yolları geçerken, her an her şeyin olabilme ihtimalini göze almadan, trafikteki kalabalıktan uzak durarak ilerliyordu. Uyanırsa bir daha uyuması zordu ve bunu en iyi Yiğit biliyordu.

O kadar yavaş ilerliyordu ki, varış süresi uzadıkça uzuyordu, ama bu ona derin bir huzur veriyordu. Bir zamanlar, Dilara’yla aynı şekilde yola çıktığında, o uyanmasın diye bu kadar dikkat etmemişti, ama şimdi farklıydı. Yiğit, Dilara ile neden sevgili olmuştu sorusuna hala yanıt bulamamıştı.

Arabayı park ettiğinde, kapıyı yavaşça kapatırken bile, her hareketi neredeyse bir ritüele dönüşmüştü. Mavi’nin uykusunu bozmamak için her şeyi yavaş yapıyordu.

Kapıyı açtı ve Mavi’yi kucaklayarak eve doğru ilerledi. Mavi Yaren'in gözleri yavaşça açıldığında, Yiğit onu kucağında nazikçe tutuyordu.

"Uyu güzelim," diye fısıldadı, sesi yumuşak ve nazikti. Mavi Yaren, başını Yiğit’in boynuna gömdü ve gözlerini tekrar kapattı. Yiğit, bir gülümseme ile bu hareketi izledi, kalbinin derinliklerinde bir şeyler karışıyordu.

Mavi Yaren’in nefesi, Yiğit’in boynunda düzenli bir şekilde hafifçe sıcaklık bırakıyordu. Mavi’nin elleri, Yiğit’in göğsünde dinleniyordu, her bir nefesle arasında bir bağ kuruluyordu. Her şey yavaşça, neredeyse sessiz bir şekilde oluyordu.

Merdivenleri çıkarken, Yiğit dikkatle hareket ediyordu, adımlarını yavaşça atarak, her şeyin doğru zamanda ve doğru şekilde gerçekleşmesi için uğraşıyordu. Kapıya yaklaştığında, ayağıyla yavaşça vurdu. Kapıyı Yaman açtığında, Yiğit’in kucağında Mavi Yaren’in huzurlu uykuya dalmış hali, Yaman’ı bir an duraksattı. Yiğit’in gözlerindeki yoğun duygusallık ve sahiplenme o kadar belirgindi ki, Yaman duraksadı ama sonra hızlıca kapıyı açtı.

Yiğit, Mavi Yaren’in uyanmaması için, Yaman’ın yanından sessizce geçti. Sadece gözleri Mavi Yaren’deydi, onu uyandırmamalıydı. Yukarıda, odasında, yatağın üzerine Mavi Yaren’i bıraktığında, kızın vücudunun sırılsıklam olması, Yiğit’in içindeki tedirginliği daha da artırdı. Ne yapacağını düşünmek zorundaydı.

Mavi Yaren’i uyandırmak, onu hasta edebilirdi. Ama bu şekilde uyursa, büyük ihtimalle daha kötü olacaktı. Yiğit, Mavi Yaren’in yatağındaki huzursuzluğunu fark etti ve ona seslendi. "Mavi, iki dakika kalk, güzelim. Üzerini değiştir, sonra tekrar yatarsın."

Mavi Yaren gözlerini yorgunlukla açtı. Uykusunun ne kadar derin olduğu her halinden belliydi. Uzun zamandır uyumamıştı, hem yarasının enfeksiyon kapması hem de bitkinlikten dolayı uyuyakalmıştı.

Yiğit, kendi dolabından lacivert bir kazak çıkararak Mavi Yaren’e uzattı. Mavi Yaren kazağa göz attı, "Benim olanlardan yok muydu?" dedi, sesi hala uykulu ve derindi.

"Giy sen onu, güzelim. Boş ver." Yiğit, yine yumuşak bir tonla söyledi, ama içindeki korku ve kararsızlık o kadar belirgindi ki, bir an kafasını çevirdi. Mavi Yaren, kafasını sallayarak kazığı aldı, ama bir şey demedi.

"Odadan git da, artık," dedi Mavi Yaren, Yiğit’in üzerine bakarak. Yiğit, yavaşça gülümsedi ve odadan çıktı, kapıyı dikkatlice kapatarak. O, Mavi Yaren’i yalnız bırakmak istemedi, ama her şeyin bir zamanı vardı.

Yiğit, alt kata inmek için adımlarını atarken, Ateş'in yüzü kıpkırmızıydı. Onun içindeki sinir, her adımda daha da belirginleşiyordu. Yiğit, mutfaktan su içmek için ilerlerken, Ateş, Yiğit’e doğru bir adım attı ve "Nasıl unuttun lan? Hani aşıktın ona? Hani seviyordun, Yiğit?" dedi.

Yiğit, Ateş’in gözlerine bakarken, yüzündeki gülümseme aniden silindi. "Ne anlatıyorsun oğlum sen?" dedi, sesindeki sertlik ve duyduğu gerilim barizdi. Ateş, Yiğit’in yanına kadar geldiğinde, Yiğit’in öfkesi patlamak üzereydi. Tam bağıracakken, Yiğit, Ateş’in ağzını kapadı, sertçe elleriyle. "Sakın aklından bağırmayı geçirme," dedi, sesi artık derin ve tehditkar bir hale gelmişti.

Mavi Yaren’in yatakta, gözleri kapalı bir şekilde uyuduğuna kesinlikle emindi Yiğit. O kadar emindi ki, alt katın gerginliğinden biraz da olsa uzaklaşmak istemişti. Ateş, bu gerginlikten habersizdi ve Yiğit'in davranışları ona gerçekten garip geliyordu.

Ateş, Yiğit’i sertçe kolundan tuttu ve aşağıya doğru çekti, "Korkma lan, yukarıdaki kadın, kimse kolay kolay uyandırılacak gibi değil. Yaren kadar hafif bir uykuya sahip değildir." dedi.

Yiğit, Ateş’i bir adım daha geriye iteklerken, "Lan göt, Mavi Yaren zaten yukarıda... siktir git bana belanı!" diye bağırdı, sesindeki öfke artık barizdi.

Ateş, şok içinde Yiğit’e bakarak geri adım attı. Onun yüzünde, bir zamanlar sevdiği kadına duyduğu sevgiyi sorgulayan bir kafa karışıklığı vardı. Yiğit ise, Ateş’in gözlerine baktı ve içindeki gerilim daha da arttı.

"Ne?" dedi sadece, sesinde hala o sert, tavırlarından belli olan gerginlik vardı.

Yiğit, Ateş’in söylediklerini duymazdan gelerek, "Geri zekalı. Sence ben Mavi Yaren'den başka birine bakar mıyım? Mal mal konuşma," dedi ve mutfaktan çıktı. Hızla yukarı doğru yöneldi. Mavi Yaren’in huzur içinde uyuduğu o oda, Yiğit’in adımlarında duyduğu tek endişe kaynağıydı. Mavi Yaren, kaç gündür uykusuz kalmış, belki de bu yüzden uyandığında bir daha uyanamamak korkusuyla, derin bir uykuya dalmıştı.

Yiğit, odaya girdiğinde, Mavi Yaren'in narin, sanki her an kırılacak gibi görünen vücudunu bir an için inceledi. Yavaşça, dikkatlice yorganı kaldırdı. Mavi Yaren’in huzurlu uykusu, Yiğit’in kalbine ağır bir yük bırakıyordu. Yorgunluktan bitap düşen Mavi Yaren, artık derin uykusuna dalmıştı.

Yiğit, Mavi Yaren’in arkasına geçti, kollarından birini belinin etrafına sararken, Mavi Yaren aniden dönüp Yiğit’in olduğu tarafa yöneldi. Küçükken yaptığı gibi, kafasını yine Yiğit’in göğsüne yasladı. O an Yiğit, hiç düşünmeden, sevgiyle ve güvenle sıkıca Mavi Yaren’e sarıldı. Saçlarını okşayarak, bir eli onun saçlarında dolaşırken, Mavi Yaren'in sıcaklığını hissederek, o da derin bir uykuya daldı. Birlikte uyudular, birbirlerinin varlığına tamamen teslim olarak. Her ikisi de uyandığında, birbiri için güvenli liman olmuştu.

 

Bölüm : 02.01.2025 16:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Yaren Yaşar / GECE KUŞLARI / 64. Bölüm : 'Eski Günler'
Yaren Yaşar
GECE KUŞLARI

43.51k Okunma

4.05k Oy

0 Takip
82
Bölümlü Kitap
GİRİŞBÖLÜM 1 : "GEÇMİŞ"2. Bölüm: "KARŞILAŞMA"KARAKTERLER3.Bölüm: "Gölgelerin Altında"4. Bölüm : "Kurşunlardan Ağır Sözler"5. Bölüm : "Gökhan"6. Bölüm : "Hastane"7. Bölüm : " Mor Gözlü Süper Kahraman"8. Bölüm : " Pişmanlık"9. Bölüm : "Görev adı : Panzehir"10. Bölüm : "Vicdan Azabı"11. Bölüm : "Mavi"12. Bölüm : "Uyandı."13. Bölüm : "Kriz"14. Bölüm : " Tepede Hep Birlikte"15. Bölüm : "Küllerinden Doğan İhanet "16. Bölüm : "Papatyaların Düşüşü"17. Bölüm : "Elif"18. Bölüm : "Yaralı Ruh"19. Bölüm : "Doğruluk Mu Cesaret Mi?"20. Bölüm : "Bilinmeyen Numara"21. Bölüm : " Sırt Sırta"22. Bölüm : "Kayıp Kardeş"23. Bölüm : "Süt Anne"24. Bölüm : "Anneler Günü"25. Bölüm : "Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer"26. Bölüm : "Pusu"27. Bölüm : "Ben Türk Askeriyim."28. Bölüm : "Aşığım"29. Bölüm : "Soru Cevap"30. Bölüm : "Gizli Saklı"31. Bölüm : "Şeyma"32. Bölüm :"Yiğit"33. Bölüm : "Mavi"34. Bölüm : "Görev"35. Bölüm : "Cehennem"36. Bölüm : "Kurt Timi"37. Bölüm : "Tutsak"38. Bölüm : "Yiğit"39. Bölüm : "Mavi Nerede?"40. Bölüm : "Şehit"41. Bölüm : "Acı"42. Bölüm : "Doğum Günü"43. Bölüm : "Şerife Sultan"44. Bölüm : "İntikam Ateşi"DuyuruWhatsApp kanali45. Bölüm : "Defter"46. Bölüm : "Beyaz Gül"47. Bölüm : "Köy"48. Bölüm: "Tim"49. Bölüm : "Bul Beni"Açıklama50. Bölüm : "Yaşıyor"51. Bölüm: "İnandırma Çabası"52. Bölüm : "Mavi"53. Bölüm : "Açılan Mezar54. Bölüm : "Otopsi Sonucu"55. Bölüm : "Mavi'm"56. Bölüm : "Aşk"57. Bölüm : "Mavi neler yaşadı?"58. Bölüm : "Rihem"59. Bölüm : "Mavi"60. Bölüm: "Gökhan"61. Bölüm : "Kalp Acısı"62. Bölüm : "Eski Aşklar"Yazar ile soru ve cevapları63. Bölüm : "Çift seçimi"64. Bölüm : "Eski Günler"65. Bölüm : "Balo Hazırlığı"66. Bölüm : "Balo"Yazar ile soru cevap 267. Bölüm : "Biten Görev"68. Bölüm :"Yüzbaşı"69. Bölüm : "Yara"UyarıDuyuruu70. Bölüm : "Kabuslar"71. Bölüm : "Tolga"72. Bölüm: "Kız benim"Duyuruu
Hikayeyi Paylaş
Loading...