7. Bölüm

5. Bölüm : "Gökhan"

Yaren Yaşar
yaren_yasar11

(Yiğit'e kızmayın tamam mı?)

Yazarın anlatımı ile

Zaman : Mezarlıkta karşılaştıkları gün.

(Öncelikle şunu belirtim. Bazı diyalogların olmama ihtimali baya yüksek. Bilginiz olsun.)

Herkesin dilinde yeni gelen kız vardı. Sınıfta fısıltılar dönüyor, meraklı bakışlar havada uçuşuyordu. Ama bir köşede, kalabalığın gürültüsünden sıyrılmış bir silüet vardı. Gözleri kalabalıkta değil, yıllardır cüzdanında taşıdığı solgun bir fotoğraftaydı. Diğerleri için o kız bir yenilikti. Onun içinse hiçbir şey ifade etmiyordu.

Ve o, Yiğit Kurt’tan başkası değildi.

Sınıfın en sessiz köşesinde oturuyordu. Kafasını hafif yana eğmiş, dizlerini göğsüne doğru çekmişti. Dirseklerinden biri koltuğun kenarına yaslanmış, başı da omzuna düşmüştü. Elindeki küçük fotoğrafa bakarken gözlerinde belli belirsiz bir sızı vardı. Dudaklarında asılı kalan o hüzünlü tebessüm... Sanki içindeki fırtınayı saklamak ister gibi. Gülümsüyordu, ama içinde kanıyordu.

Fotoğraftaki o küçük kızın gözlerine baktı bir kez daha. O gözlerde yoksulluğun tozu değil, umudun parıltısı vardı. Sokaklara rağmen, gözlerinin içi gülüyordu. Kir pas içinde bir beden, ama tertemiz bir ruhla bakıyordu Yiğit’e. Elbiseleri yıpranmış, ayakkabısız ayakları toprağa batmıştı belki ama bakışları… O bakışlar, meleklerin bile sahip olamayacağı kadar saf ve derindi.

Fotoğrafta sırtına atlamıştı. Hep yaptığı gibi. Koşmak istemişti yine, Yiğit’in peşinde, kahkahalar eşliğinde. Ve Yiğit yine hiç itiraz etmemişti. Etmezdi. Hayatının sonuna kadar o yükü seve seve taşırdı. O minicik bedeni değil, ardındaki anlamı taşırdı sırtında.

Sonra bir anı düştü aklına. O mor gözlerin ağladığı o son ânı... Kalbinin içinde bir yer çatladı. Son bakışının böyle olmaması gerektiğini düşündü. Hayat gaddardı. Ağlayan gözlerle veda ettirmişti ona. Oysa ona en çok ne yakışırdı biliyordu: gülmek. Gülünce yanaklarına yerleşen o minik gamzeler... Yiğit’in hayatında ait olmak istediği tek yerdi orası.
Gamzeleri.

“Ölse,” diye geçirdi içinden, “o gamzelere gömülmek isterdim.”

Ama olmadı.
Olmasına izin vermediler.

O gamzeler bir daha hiç ortaya çıkmadı.
Mavi Yaren… kendi gamzelerine kendi mezarını kazdı.
Bir başkasını oraya gömmedi.
Sadece kendini.
Ve orada, yalnızlığın en soğuk köşesinde kaldı.

“Sana her şey yakışıyor da… ağlamak hiç yakışmıyor be güzelim.”

Bu cümle, Yiğit’in boğazına düğüm düğüm takılıyordu.
Her ne kadar sustursa da kendini, yüzünde istemsiz bir gülümseme beliriyordu kızın yüzüne her baktığında.
Sanki içten gelen bir refleks gibiydi bu; kalbi bir an durur, sonra yeniden atmaya başlardı onun gözlerinde.
O gülümseme… dünyadaki her şeye bedeldi.
Bir kez daha görebilmek için ömründen kaç yıl verirdi, kim bilir...

Ve o gün.
O lanetli gün.
Öleceğine adım gibi emindi. Ama ölmeden önce tek bir şey istiyordu:
Onun, onu gülerken hatırlaması.

Acısını sakladı.
Canı yanıyordu, hem de nasıl…
Ama hiçbir şey belli etmedi ona.
Bir gülümseme yerleştirdi yüzüne—yutkundu. Gözlerini kaçırdı.
Kurşunun acısı değildi yakıcı olan.
Mavi Yaren’in gözlerinden dökülen her damla yaş, bir bıçak gibi saplandı ruhuna.

Boynuna astığı künyeyi eliyle yokladı.
Zincirin ucunda, sevdiği kızın son hediyesi duruyordu.
Mor gözlü sevdiği…
Onun cansız sandığı bedenine o kolyeyi takmıştı.
Ama Yiğit biliyordu. O an, nefes alıyordu hâlâ.
Parmakları bedenine değdiğinde hissetmişti.
Ama tepki verememişti.
Sesini duyurmak istemişti, bağıra bağıra söylemek istemişti “buradayım” diye.
Ama kelimeler dilinden değil, ruhundan taşmıştı.

Kefenin içinde gözleri karanlığa bakarken… bir ses duymuştu.
Gece kuşlarının çığlığı.
Nasıl girmişlerdi oraya?
Bilmiyordu.
Ama o an, ruhunun onlarla birlikte orada olduğunu hissetmişti.

Belki de gerçekten ölmüştü.
Ya da sadece bedeninin sesi kesilmişti.
Ama biliyordu—kesin olarak biliyordu—o kuşlar oraya, kefen kapanırken girmişti.

Ve o an.
Bir damla sıcaklık yüzünü ıslattı.
Mavi Yaren’in gözyaşı.

Bir mucizeydi bu.
Sadece hayatta kalışı değil.
Hatırladıkları da.

Ateş’in ağlaması.
Can Abi’nin herkesin feryadını bastırmaya çalışması.
Ve Mavi’nin sesi.
Yakan, delip geçen, içini paramparça eden o haykırışlar.

Ama en çok da…
O kızın sesi.
Mavi Yaren’in kulaklarından hiç silinmeyen sesi.
O sesi, son hatırası olmuştu.

Ve işte, bundan nefret ediyordu.

 

 

 

Yıl 2009

Uzun süreler boyunca konuşulacak bir olay ile açmışı Şırnak bugün gözlerini.

"Abi..." diye seslendi genç adam. "Bu tabuttan ses geldiğine yemin edebilirim." dediğine kendisi korkudan iki adım geriye atmıştı. aha ilk iş günü olduğu için bu tür olayda korkudan ölecekti.

Buz gibi odada adam gözlerini devirdi ve yıkanmak üzere çıkarması gereken bir cesedin dolabını açtı. Morg dolabı mekanik bir ses çıkarıp açılırken adamın vücudu yayılan soğuk ile bir kez daha ürperdi.

"O tabuttaki her kimse iki kere kefenlemek zorunda kaldım ben Ali." dedi söylediği şeye ihtimal dair olmadığını bildiği için. "O salak kız bir kere o kefeni açmıştı ve sende buradaydın." dedi ters ters.

Ali hala ses geldiğine emin oluğu tabuttan bir adım daha uzaklaştı. "Abi yemin ederim bu tabuttan ses geliyor." dedi bir kez daha. Adam sinirle döndü Ali'ye.

"Yorgunluktan sadece hayal görüyorsun Ali." dedi Mehmet sert bir sesle. Ali'nin hem soğuktan hem de korkudan bembeyaz kesilmiş yüzüne baktı. "Kendini boş boşunu korku-" derken tabutun içinden bir ses yükseldiğinde bu sesi duyduğu anda ikisinin de bakışları tabuta döndü.

"Demiştim!" dedi sert bir sesle. "Abi o tabuttan bir ses geliyor!" dedi bir kez daha Ali. Bunları derken geriye doğru bir adım daha attı. Buradan hemen çıkmak istiyordu. Attığı her adım için duvarlar gibi bembeyaz mermer ile kaplı zeminde garip bir ses çıkararak kulaklara bir rahatsızlık veriyordu. Bu rahatsızlık tabutun içinden bir ses gelmesinden daha az korkutuyordu.

Tabuta adım adım yaklaştı Mehmet. Derin bir nefes alırken sık sık yutkunurken korkuyu yok etmeye çalışıyor gibiydi. Bunlar o korkuyu yok edemeyeceğini de adı kadar emindi.

Tabutun kapağını aralarken adeta üzerine bir şey fırlayacakmış gibi korkuyordu. "Yetkili..." diye mırıldandı. "Yetkililere hemen haber ver Ali." dediğinde Ali kaçacak yer bulurken Mehmet açtığı tabuta bakıyordu. Kapağını araladığı tabuttun az önce sıkıca bağlamış olduğu kefenin ayak kısımları hareket ediyordu. Mehmet ipleri açmaya çalışırken korkudan neredeyse o an işini bırakıp gideceğini düşünmüştü. İplerin çözdüğü anda kefeni aralamak için acele ediyordu.

"Bu..." diye mırıldandı. "Bu bir mucize." dedi karşısında gözlerini açık bir şekilde olan Yiğit'e bakarken.

Aren yanına yaklaştı. "Siz ne düşünüyorsunuz Yiğit komutanım?" Dedi.

"Ne?" Dedi Yiğit sanki derin bir rüyadan uyanmış gibi. En boş bakışlarını tam karşısında olan Aren'e gönderdi.

Tim Yiğit ile yıllarıdır aynı timde sırt sırta çatışırlardı. Herkes birbirini en ufak ayrıntısına kadar bilirdi. Ama Yiğit Mavi Yaren konusunda tam bir kapalı kutuydu. Toprak Timi komutanlarının bir bekleyişte olduğunu bildirdi. Ama kimi beklediklerini kimse bilmezdi.

"Yeni komutanım hakkında konuşuyordum komutanım." Dedi Aren komutanına bakarak. Yiğit'in Aren'i dinlemediğinin farkındaydı ama Aren ona top atarak bir şekilde sohbet başlatmak istemişti.

"Hiçbir şey." Diye cevap verdi Yiğit omuz silkerek. Diğerleri gibi merak emiyordu. Bir anlam ifade etmiyordu. Sonuçta bir şekilde bazen bu timden birileri gelirdi birileri giderdi. Gidişleri ya şehit olaraktı yada başka timde şehit olmaya giderlerdi.

"Fotoğraftaki kişi her kimse komutanım gerçekten fotoğrafı ile başınızı döndürmeye yetiyor." Dedi Batur. Fotoğrafı bir kez görse o ayrıcalıklı gözleri ile her şeyi anlardı ama bir kere bile görmemişti.

"Gözleri be Batur." Dedi Yiğit fotoğrafa bir kez daha bakarken. "Öyle bir bakıyor ki yetiyor." Dedi.

"Kimdi ki komutanım." Dedi Kaan.

"Yuva" Diye cevapladı.

Ah be güzelim fotoğrafın bile sarhoş etmeye yetiyor.

Elindeki fotoğrafın kimsenin görmesini istemiyordu. Ona aitti. İsterlerse canlarını alsınlar ama asla fotoğrafına karışmasınlardı. Sırt sırta ölüme de yaşama da gittikleri bu timde istediği tek şey fotoğrafını kimse görmesindi.

Fotoğrafı o kadar özenli bir şekilde cüzdanına yerleştirdi ki en ufak bir zarar gelmesi durumunda pek hoş olamayan bir şekilde karşılaya bilirdi. Fotoğraf zaten fazlası ile eskiydi. Yıpranmış olan bu fotoğrafın daha fazla yıpranmasını tabi ki de istemezdi.

Gökhan'ı kendi içinde öldürmediği tek yer kızın fotoğrafına baktığı zaman dilimindeydi. Geri kalan tüm zamanlarda o Yiğit'i. Gökhan sadece ama sadece Mavi'sine yani Gökhan'ın güzeline aitti.

Çalan telefonun melodisi ile açması bir oldu. Arayan Can yani Ilgaz'dı.

"Alo." Dedi Gökhan yani Yiğit.

"Yiğit'im işin yoktu değil mi?" Dedi tereddütlü bir şekilde Ilgaz.

"Yok." dedi Yiğit. "Bir şey mi oldu?"

"Senin mezarına gelen bir kız varmış." Diye pat diye konuya girdi Ilgaz. Sanki şu anda bir seferde söylemez ise bir daha söyleyemez gibi davrandı. "Bekçi söyledi. Bir kadın geliyor dedi. Simsiyah giyinirmiş her geldiğinde. Kimsesiz mezarlığına gelen tek insan olduğu için de her zaman dikkatini çekermiş. Mezarını temizler daha sonra yeni güller eker ve düzensiz bir şekilde gelirmiş sürekli." Dedi.

"Güller hangi renkmiş?" Dedi. İçinde umut var oldu bir anda. Sesi heyecanlı çıkmıştı. Tekrardan yuvasına kavuşma heyecanıydı bu.

"Beyazmış." Diye cevapladı. Mavi olduğuna dair içinde bir umut belirdi genç adamın.

"Mavi mi abi o? Abi o mu?" Diye sordu Yiğit sabırsız bir ses tonuyla. Sesi bir an titrer gibi çıkmıştı. Umursamadı. Tek umursadığı Mavi Yaren olma ihtimaliydi. Bunun olması için her şeyi yapardı.

"Mor gözlüymüş." Dedi Can. Telefonun diğer tarafında gözleri dolmuştu. Kardeşine kavuşması an meselesiydi.

"Geliyorum." Dedi Yiğit hızlıca. O kıza kavuşmak istiyordu o da.

Sanki bir saniye geç kalsa onu göremeyecek gibi anında fırladı.

"Komutanım yeni asker -" derken Efe anında susturdu onu.

"Mezarlığa gidip geleceğim hemen." Dedi. Üzerini değiştirmek için anında kabine girdi. Ve üzerini değiştirmeye başlar ile "M" harfine takıldı yine gözleri istemsizce. Aynı iz Mavi de de vardı. Onun tek farkı ise "G" harfini taşıyordu sırtında. Üzerine hızlıca giyinip kapıda bekleyen tayfanın yanına gitti anında.

Elif'in yani Şeyma'nın ne yaptığını bilmiyorlardı. Mavi'nin gitmesi ile onun ne yaptığını gören tek kişi de ortadan yok olmuştu.

Peki asıl soru şuydu? Mavi'nin günlerce gördüğü işkencelerin asıl suçlusu o muydu? Yoksa o sadece bir piyon muydu?

"Onu orada bulamazsak?" Diye sordu Şeyma bir kez daha herkesi vaz geçirmek için. Oraya girmemeleri gerekiyordu. Yalanın ortaya çıkmasını kaybetmesine sebep olacak tek kişi Mavi'ydi. Biliyordu. O kız ağzını tutmazdı. Onu en iyi tanıyan tek kişi Şeyma'ydı. "Sürekli orda değil ya." dedi.

"Ya oradaysa sevgilim. Ya yine gelmiş ise?" Dedi Can. Bir baksa mesele de buydu. Can ile Şeyma sevgiliydi. Can gerçekten seviyordu. Ama aynı şey Şeyma için geçerli miydi o tartışılırdı.

Şeyma aslında onu sadece bir takıntı olarak görüyordu. Yada bu ailede kalmak için bir sebep. Bilmiyordu. Her şey onun olsun istiyordu. Bu aile ona ait olsun istiyordu. Bu ailenin onun olmasını isterken ailedeki her bireyi de öldüre bilirdi.

"Binde bir ihtimal." Dedi Şeyma geriye doğru yaslanarak. Hala umursamıyor gibi gözükerek hepsini kandırmaya çalışıyordu.

"Bir ihtimal var ama." Diye cevapladı Gökhan yani Yiğit onu. Bazen bu şekilde davranmasından nefret ediyordu. İçine yanan umut ışığını söndürmeye çalışıyordu. "Görmüyor musun Şeyma yıllardır onu arıyorum ben."

(Gençlik bundan sonra Yiğit' e Gökhan desek sorun olur mu? Bence yok sorun.)

Mezarlığa gelince mezarlığı bulmaları uzun sürmüştü. O boş mezara daha önce bir kere bile gitmemişlerdi çünkü.

Mavi ise o yolları ezbere bilecek kadar çok gitmiş ve her attığı adım ise onun canını yakmıştı. Ona sarılmak için gitmek istediği adımları onun mezarına çiçek bırakarak gitmesi canını yakıyordu.

Mezarın başına geldiğinde en sonunda ise durup etrafına bakındı. Daha sonra ise direkt mezara bakışlarını kilitledi. Mezarın başında ne kadar sürdüğü hakkında bir fikri yoktu kimsenin. Daha sonra ise ilerde gelen bir ses ile herkesin bakışları o tarafa döndü.

"Ölümüne sebep olduğum birinin mezarına gelir iken hiç utanmadın mi?" Diye gelen bir ses bütün dikkati üzerine çekmişti. O kadar sinirli bir şekilde Şeyma'ya bakıyordu ki Şeyma hem şaşkınlık hem de korku hissi ile yanıp tutuşmaya başlamıştı.

Gökhan ona bakar bakmaz o olduğunu bağıran mosmor gözleri adeta "Ben senin Mavi'nim" diye bağırıyordu Gökhan'a. Eğer gözlerinin renkli olmasa da onu tanırdı. Adı kadar emindi buna.

Şeyma'nın gözlerine kilitlediği bakışları asla ama asla bu sefer sevgi ile baktığı söylenemezdi. Gece kuşları onun huyunu en iyi bilen insanların en başında yer alıyordu.

"Ma-" demeye kalmadan Şeyma anında sert bakışları daha da fazla sertleşti. Bu ise Seyma'ya sözünü kesmeye gayet yetmişti.

"Sakın." Dedi uyaran bir ses tonuyla. "Sakın onun bana vardığı ismimi ağzına alayım deme. Yoksa sesi ağır sikerim." Dedi.

"Sen yaşıyorsun." Dedi Şeyma.

Gece kuşları iki şeyin şu anda şaşkınlık içindeydi. Ateş ve Can kardeşlerini bulmuş iken Gökhan hayatını bulmuş gibi bakıyordu kıza. Onu bulmaları şu anda onlara bir şok yaşatmıştı.

İkincisi ise şuydu. Mavi'nin Şeyma'dan neden nefret etiği hakkında hiçbir fikri yoktu kimsenin.

"Maalesef onun gibi beni öldüremedin Şeyma. Ona yaptıklarını ban yapamadın daha." Dedi Şeyma şok içinde aynı zamanda korku içinde şu anda Mavi'ye bakıyordu. Gece Kuşlarından ayrılmak zorunda kalabilirdi. Eğer biraz daha Mavi Yaren konuşacak olursa emindi herkesin her şeyi öğreneceğine. "Bu geldiğin yerden sağ olarak çıkmak istiyorsan hemen şu anda git çünkü ben katil olmak şu anda istemiyorum. Burada yatan bir sonraki kişi sen olma istemiyorsan." Dedi.

Can' çevirdiği an bakışlarını Can'ın yüzüne bile bakmadan konuşmaya başladı. "Şu arkadaşınızı alın bence buradan. Bir daha da buraya getirmeyin eğer bir sonrakine karşılaşırsak bununla bir sonrakine karşılaşmayacağız."

Can ise onu duymuyordu. Sadece kız kardeşine bakıyordu. Evet onun da öz kardeşi değildi ama bu kız onun öz kardeşini yerini almıştı. Can'ı hiçbir şey yıkamayacak bir çınar ağıca olarak tanımlayan Ateş ise bilmediği tek şey vardı karşında olan kıza sürekli yenilecek bir adamdı Can. Kız kardeşine kıyamazdı.

"Abim." Dedi güçsüz çıkan bir ses ile. Mavi'nin bir anda anında bakışlarını ona çevirmesini sağlamıştı. Birkaç dakika abisi ile bakıştı. Daha sonra ise bakışlarını Ateş'e çevirdi.

(Biliyorsunuz buradaki diyaloğun. Tıpatıp aynısı mi yazacaktım. İsteyen olursa bölüme düzenler yazarım.

(...)

Ateş dediği hiçbir şeyde asla ama asla içten söylememişti. Mavi'nin terk etme sebebini bilmiyordu ve bilse bu dedikleri canını ne kadar acıtırdı?

Belki de asla ama asla neler olduğunu ögrenemeden kız kardeşini kaybedecekti.

Bakışları Gökhan'a değdiği anda ikisi de birbirlerine öyle bir baktılar iki kaybolmuş bir yapbozun parçasını bulan küçük çocuklar gibiydiler. Gökhan bakışlarını maskelemeye çalışıyordu.

Mavi'nin kokusu gelmiyordu ona. Şu anda kokusunu tekrar duymak için nelerini vermezdi ki? Onun için huzur kokuyordu.

Şeyma bu bakışmanın sonunda eğer gerçekten onun Gökhan olduğunu anlamış korkusu ile anında tek yapabildiği şey Mavi'nin ismini söyleyerek dikkatini kendi üzerine çekti. Şu anda Şeyma'nın planları tıkır tıkır işler iken bir adet Mavi tarafından her şeyin bozulmasından korkuyordu.

İse de yarayıp anında çevirdi bakışlarını Mavi Şeyma'ya.

"Sen laftan anlamayacak kadar geri zekalı misin? Adım ile seslenme demiştim sana. Şeyma bana kendini öldürtme." Dedi Mavi.

Gökhan ise bakışlarını asla ama asla Mavi' den ayırmıyor sadece onu izliyordu. Onun ona bakmadığı her anda gözlerinde olan özlemi asla ama alsa gizlemiyordu.

"Küçüktük. Böyle olmasın ben istemedim. Ben sadece bir kıskançlık oldu. Özür dilerim." Dedi Şeyma sahte bir şekilde. Mavi'yi bir şekilde ikna çabalarına giriyordu.

"O da küçüktü." Dedi Gökhan'ın mezarını göstererek. "Sen onu benden aldın. Halen hangi yüzle karşımdasın? Defol git Şeyma."

"Beni dinlemelisin. Ablanım ben senin Mavi." Şeyma artık son kozlarını oynuyordu. Hala karşısında ona kıyamayan Mavi Yaren vardı sanıyordu.

"Sana adımı ağzına alma dedim. Onun bana verdiği adı sakın ağzına alma." Diyerek Can'a döndü "Al bunu git abi."

Gökhan Ateş'in ona dediği her şeyin onun canını yakmasına rağmen acısını ustalık ile gizlemesini hayal izlemeye devam ediyordu. O kadar iyi gizliyordu ki sanki az önce ateş ona hiçbir şey söylememiş hatta Mavi'nin canı hiç yanmamış gibiydi. Ama canının ne kadar yanığını biliyordu. Gözlerine bakması yetiyordu.

Huyların değişmemiş be güzelim.

"Al go-" derken cümlesini kesmesi Gökhan'ın dikkatini çekmişti. Ama etrafta herhangi bir şey olmadığı için o an her şeyin yolunda olduğunu düşündü. Düşündüğü gibi olmamıştı ama.

(... Konuşmalar falan filan)

"Zeze gel bakım yarana." Dedi.

Şeyma'ya olan nefretine anlam vermeye çalışıyordu Gökhan ama hiçbir anlam da veremiyordu. En son Mavi ablasını her şeyden çok sever iken şu anda neden ondan nefret ediyordu?

"Nefret ettiğin birinin kolunu neden düşüyorsun ki?" Dedi Mavi.

Gökhan az önce canını yakan sözleri dile getirmesi ile canının ne kadar yandığını bir kere daha anlamıştı. Ne olursa olsun Ateş'in söylediği hiçbir şeye katılmıyordu çünkü Mavi Yaren'i bilirdi. Bir sebep olmasa Gece Kuşlarından onu kopartarak almaları gerekiyordu. Ama yine de Mavi'nin neden onları terk ettiğini şu anda düşünmeden edemiyordu.

"Sen neden nefret ettiğin birinin hayatını kurtarıyorsun ki?" Diye atıldı ortaya Gökhan. Asıl amacı onun ile konuşmaya çalışmaktı.

"Benim işim bu maydanoz bey." Dedi ters ters. Gökhan o görmeden gülümsemişti.

Hala ters olması da değismeyen bir baksa özelliğiydi.

"Onun da işi bu." Dedi. Koluna şu anda kendisi bakması ve ona biraz yaklaşmasını istiyordu.

(Bandanayı alıp sarıyor iste koluna geçiyorum)

"Maydanoz bey adınızı öğrene bilir miyim yoksa size maydanoz demeye devam edebilir miyim?"

"Yiğit Kurt." Diye cevapladı. Gökhan olduğunu haykırmak ve Mavi'nin hayat bulan gözleri ile ona bakmasını çok istese de o an kendine o cesareti bulamamış ve ona söyleyememişti. Gözü ile silahı gösteren Mavi'den bir an bile bakışlarını ayırmadan "askerim bende." Diye cevapladı.

Hangi timde olduğunu öğrenerek o time girmek için canını dişine takmaya hazırdı. Onun ile aynı timde olmak gibi hayalleri de vardı.

"Kötü haber aynı timdeyiz." Dediği anda Gökhan havalara uçmak istiyordu. Sevinçten deliye dönebilirdi her an.

"Bence gayet güzel bir haber." Dedi.

"Gökhan ile bağlantın?" Diyerek Gökhan'ın duymaya koktuğu soruyu sordu Mavi.

Çok fazla durur ise karşısında olan bu kız onda bir şeyler olduğu kesinlikle anlardı. "Arkadaşım." Diye bir yalan uydurdu.

"Kokun gözlerin ve fiziksel olan hiçbir özeliğin arkadaşım demiyor." Dedi.

Bu kadar zeki olmak zorunda değildi Kesinlikle değildi. Fazla iyi bir gözlemciydi. Gökhan kokusunu unutmamış olmasına şaşırdı.

"Kokusunu hatırlıyor musun ki?" Dedi zorla yutkunarak. Söylediği her cümle boğazına bir düğüm olmuştu sanki bu cümlede.

(...)

Emir'i kıskanmıştı Gökhan. Mavi'nin sevgilisi olmasından korkmuştu. Hem de fazlasa ile ve bu onun kalbinde bir sızı oluşturmuştu.

Daha sonra ise konuşma tarzlarından sevgili olmadıklarının çıkarımında bulunmuş ve sanki içine su serpilmiş gibi rahatlamıştı.

(...)

Göreve gitmek için teklifi sunar iken Mavi'yi dinlememiş ve motora bakmaktı. Küçük iken her zaman hayalini kurduğu o motorun şu anda sahibiydi.

(...)

Ağzından kaçırdığı şeyin farkına vardığı anda her zamanki gibi toparlamaya çalıştı ama yapamayacağını fark ettiğinde direkt motora bindi ve Mavi'nin kokusunu ciğerlerine doldurdu. Kokusunun arasında parfüm kokusu olmamasına defalarca şükretti. Kokusunun büyüsüne kapılarak her seferinde Mavi'nin incecik beline daha fazla sarıldı.

Kokusunun onu sarhoş etkisi yaşadığı için asla ama asla durduklarını anlamamış ve ona sarılmaya devam etmişti. Hayatının sonuna kadar bu şekilde olmaktan hiçbir sakınca görmüyordu.

Mavi'nin ona seslenmesi ile sonunda kafası yerine gelmiş ve ayağa kalkmıştı. Yine ağzından kaçırdığı şey ile kaçmaya karar verdi.

Kokusu cidden sarhoş ediyordu. Eşi benzeri olmayan bir kokuydu.

BOLUM SONU

 

 

Bölüm : 14.10.2024 22:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Yaren Yaşar / GECE KUŞLARI / 5. Bölüm : 'Gökhan'
Yaren Yaşar
GECE KUŞLARI

43.51k Okunma

4.05k Oy

0 Takip
82
Bölümlü Kitap
GİRİŞBÖLÜM 1 : "GEÇMİŞ"2. Bölüm: "KARŞILAŞMA"KARAKTERLER3.Bölüm: "Gölgelerin Altında"4. Bölüm : "Kurşunlardan Ağır Sözler"5. Bölüm : "Gökhan"6. Bölüm : "Hastane"7. Bölüm : " Mor Gözlü Süper Kahraman"8. Bölüm : " Pişmanlık"9. Bölüm : "Görev adı : Panzehir"10. Bölüm : "Vicdan Azabı"11. Bölüm : "Mavi"12. Bölüm : "Uyandı."13. Bölüm : "Kriz"14. Bölüm : " Tepede Hep Birlikte"15. Bölüm : "Küllerinden Doğan İhanet "16. Bölüm : "Papatyaların Düşüşü"17. Bölüm : "Elif"18. Bölüm : "Yaralı Ruh"19. Bölüm : "Doğruluk Mu Cesaret Mi?"20. Bölüm : "Bilinmeyen Numara"21. Bölüm : " Sırt Sırta"22. Bölüm : "Kayıp Kardeş"23. Bölüm : "Süt Anne"24. Bölüm : "Anneler Günü"25. Bölüm : "Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer"26. Bölüm : "Pusu"27. Bölüm : "Ben Türk Askeriyim."28. Bölüm : "Aşığım"29. Bölüm : "Soru Cevap"30. Bölüm : "Gizli Saklı"31. Bölüm : "Şeyma"32. Bölüm :"Yiğit"33. Bölüm : "Mavi"34. Bölüm : "Görev"35. Bölüm : "Cehennem"36. Bölüm : "Kurt Timi"37. Bölüm : "Tutsak"38. Bölüm : "Yiğit"39. Bölüm : "Mavi Nerede?"40. Bölüm : "Şehit"41. Bölüm : "Acı"42. Bölüm : "Doğum Günü"43. Bölüm : "Şerife Sultan"44. Bölüm : "İntikam Ateşi"DuyuruWhatsApp kanali45. Bölüm : "Defter"46. Bölüm : "Beyaz Gül"47. Bölüm : "Köy"48. Bölüm: "Tim"49. Bölüm : "Bul Beni"Açıklama50. Bölüm : "Yaşıyor"51. Bölüm: "İnandırma Çabası"52. Bölüm : "Mavi"53. Bölüm : "Açılan Mezar54. Bölüm : "Otopsi Sonucu"55. Bölüm : "Mavi'm"56. Bölüm : "Aşk"57. Bölüm : "Mavi neler yaşadı?"58. Bölüm : "Rihem"59. Bölüm : "Mavi"60. Bölüm: "Gökhan"61. Bölüm : "Kalp Acısı"62. Bölüm : "Eski Aşklar"Yazar ile soru ve cevapları63. Bölüm : "Çift seçimi"64. Bölüm : "Eski Günler"65. Bölüm : "Balo Hazırlığı"66. Bölüm : "Balo"Yazar ile soru cevap 267. Bölüm : "Biten Görev"68. Bölüm :"Yüzbaşı"69. Bölüm : "Yara"UyarıDuyuruu70. Bölüm : "Kabuslar"71. Bölüm : "Tolga"72. Bölüm: "Kız benim"Duyuruu
Hikayeyi Paylaş
Loading...