42. Bölüm

36. Bölüm : "Kurt Timi"

Yaren Yaşar
yaren_yasar11

(Gençler şöyle bir durum var.

Ben baş parmağımı kırdım. Nsjskakakak

Sırf bölümüz kalmayın diye bölüm atıyorum ama yazım yanlışı aşırı olabilir.

Telefondan yazarken bir baş parmağa ihtiyaç var sonuçta.

Yazım yanlışı gördüğünüz yerde beni uyurıverin bende duzeltim olur mu?

Normalde atmıyacaktım bölüm. Parmağım sızlıyordu. Ama yine de dedim atım.

Bir oyu da çok görmeyin bee.

Hadi sevirem sizi)

Eve doğru ilerlemeye devam ediyordum. Az önce İbrahim Albay’ı arayıp gerekli bilgilendirmeyi yapmıştım. Telefonu tam kapatırken arkadan bir ses yükseldi. Tanıdık, özlediğim bir ses. Neden özlediğimi bilmediğim birine aitti ses.

"Mavi mi?"

Yiğit.

Sesi heyecanlıydı. Sanki dakikalardır orada bekliyordu da benim aramamı kolluyordu. Bir an sustum. Neden beklesin ki? Sonuçta timden biriydim onun için. Belki... Belki sadece Gökhan’ın emaneti olduğum için üzerime düşüyordur.

Allah var, Yiğit sözünün eri biriydi. Yani işin ucu "emanet" lafına dokunuyorsa, o adam bu dünyayı ateşe verirdi. Ve zaten hep doğruyu yapardı yakışıklı. Kararlarında asla yalpalamazdı. Ne zaman adım atsa… ne zaman bir şey söylese... her zaman en doğrusunu seçerdi.

Yine öyle yapmıştı.

Onu düşündüğümde istemsizce yüzümde bir tebessüm oluştu. Ama buruk. Yüreğime oturmuş bir yalnızlığın kıyısında, gözlerim dolu dolu.

Huzurla uyu biricik sevdiğim…

Evin önüne geldiğimde yavaşladım. Derin bir nefes aldım. Etrafı kolaçan ettim dikkatlice. İçim içimi yiyordu. Bodoslama dalmak istesem de içerdeki Kurt timinin güvende olduğuna emin olmadan hamle yapamazdım. Gözlerim, evin karanlık köşelerinde, hareket arıyordu.

Evi bir süre inceledim. Nerden girerim? Nereden çıkış alabilirim? Kaç kişi var içeride? Hepsini çözmeliydim.

Düşman sayıca fazlaydı ama bu bir dezavantaj değildi. Çünkü karşılarında bir Türk askeri vardı. Bir Mavi Yaren vardı. Ve bu, onların yedi ceddini sikmek için fazlasıyla yeterliydi.

Korkaktılar. Silah sesini duyanın götü tutuşuyordu, hemen ötüyorlardı.

Duvarın arkasına sinerek bir süre daha gözlem yaptım. Gözlerim, gölge gibi hareket eden bedenleri tek tek sayıyordu. Sessizdim ama içimdeki öfke susmak bilmiyordu. Dudaklarımda sinsice büyüyen bir tebessüm belirdi. Taramalıyı iki elimin arasına aldım. Soğuk metalin tenime değmesi bile içimi ateşle doldurdu.

"Olmuyor böyle," diye mırıldandım kendi kendime.

Sikecektim.

Artık Mavi Yaren’in gölgesi değil, ta kendisi sahneye çıkıyordu. Bir timi tutsak etmenin bedelini, onların başlarını kurşunla oyarak öğretecektim. Ve en acımasız dille yazacaktım bu geceyi, kanla, barutla, ölümle.

"Günüm gecem bir çile..." Mırıldanıyordum. Evet, tam çatışmanın kıyısında bile dilime dolanıyordu şarkılar.

"Yağmurun sesine senden bahsedeyim..." Sesim fısıltı gibiydi ama içim çığlık çığlığaydı.

"Sen canımı en çok yakansın...
En kıymetli zamansın...
Güzelsin ya elbet, eminim sen banasın..."

Şarkılarım sorgulanamazdı. Şarkı söylemeyi seviyordum. Barut kokusunun içine karışan her notada geçmişimi saklıyordum. Ve şimdi geçmişimle, geleceğimi kurtarmaya gidiyordum. Geleceğimin tek kurtuluşu da olmamasıydı.

Elimdeki silaha sıkıca sarıldım. Parmaklarım tetiğe değil, adeta intikamın damarına dokunuyordu. Gözümde bir kıvılcım vardı yakacaktım. Teker teker, tane tane, kurşunla, barutla, küfürle…

“AN İTİBARİYLE DUYURULUR!” diye bağırdım bütün gövdemle. Boğazımdan değil, yüreğimin en dip köşesinden çıkan bir haykırıştı bu. “MERMİ YEDİRİP SIÇIRMAYA GELDİM. AÇIN AĞZINIZI!”

Sesimi duyan her göt bana döndü. Göz göze geldik. Ve o an, içlerinden bazıları sıçtı. Baktım, ellerindeki silahlar ellerinden kayıyor. Çünkü karşılarında sadece bir kadın yoktu. Karşılarında Mavi Yaren vardı.

Dur, yanıma öyle yanaşma
Doğru söylemem, inanma
Severim seni yine elbet
Sen buna aldanma…

Şarkımı mırıldanarak iki elimdeki taramayı çalıştırdım. Kurşunlar bedenlerden geçtikçe içimde bir huzur yayılıyordu. Temizlik, imanın yarısıydı. Ve bu tek hücreli, amip kafalı, geri zekâlı farelerden arınmak adeta farz olmuştu.

Gel, yaralarını ben sarayım
Ömrümü ömrüne katayım
Bir gün gülersek eğer
Yoluna güller katayım…

Bahçede leş biriktikçe huzur birikiyordu içimde. İlerliyordum. Adım adım, kararlı, sakin ama içimden cehennem geçerek… Bir duvarın arkasına sıçradım ani bir refleksle. Çünkü önümde taramalı bir piç vardı. Bana doğru rastgele sıkıyordu. Beyniyle değil götüyle nişan alıyordu belli ki.

Dur, yanıma öyle yanaşma…
Doğru söylemem inanma
Severim seni yine elbet
Sen buna aldanma…

Evet, her yerde, her çatışmada, her kıyamette şarkı söylerdim. Kıyameti de genelde ben yaratırdım. Bana ne?

En kötü ne olabilirdi? Geberebilirdim.

Geberebilirsin.

Sorun görmüyorum.

Benim mezarımda bile bir melodi yankılanacak. Biliyordum.

Ah, canımı yakıyor
Ah, beni öldürüyor
Ah, canımı yakıyor
Ah, beni öldürüyor…

Kurşunlar dans ederken o adamı da indirdim. Yere düşen bedenin yanına yaklaşıp tepeden baktım. “Lan göt veren! Madem kullanmayı bilmiyorsun, ne sikime çıkıyorsun lan karşıma? Şarkımı böldün, orospu çocuğu.” Söylene söylene arka tarafa doğru taramaya devam ettim. Kafamı klasik, milli sabır hareketimle hafif yana eğip bir sinirle ona baktım. Sonra şarkıma devam ettim.

Gel, yaralarını ben sarayım
Ömrümü ömrüne katayım
Bir gün gülersek eğer
Yoluna güller katayım…

Bahçeyi tamamen temizledikten sonra bir an durdum. Nefes almadım bile. Hemen şarjörleri değiştirdim. Yeni kurşunlar, yeni mezar taşları demekti. Kapının önüne geldim. Sert bir tekmeyle kapıyı uçurdum. Kapı duvara çarpıp metal bir çığlık attı. O anda içeriden kurşunlar sağanak gibi yağmaya başladı. Kendimi yana atıp kapının yan duvarına yaslandım.

Gökyüzüne bir an bakıp oradaki tek bir yıldıza gülümsedim. “Sen de izliyorsun, değil mi Gökhan?”

Kafamı dikkatlice çıkarıp taramaya başladım. Kurşunların melodisi başlamıştı. Ben de ritmi bozmadım.

O sırada içeriden biri böğürmeye başladı. “BİR ASKER İLE BAŞ EDEMİYOR MUSUNUZ!? HEM DE KADIN! BİDE KADIN BİR ASKER! HEMEN ÖLDÜRÜN!”

Saniyelik bir sessizlik. Sonra ciğerlerimden yırtılarak gelen sesimle cevap verdim. “KADIN OLARAK KÜÇÜK GÖRDÜĞÜN ASKER YÜZÜNDEN Mİ ALTINA SIÇTIN? ALT TARAFI BİR ASKER DEĞİL O! TÜRK ASKERİ LAN O!”

Sustu.

Ama bir cümle daha sarf etti, birazdan canını alacağımın farkında olmadan: “GÖRÜŞECEĞİZ SENLE, ASKER!”

“GÖRÜŞELİM BEBİŞ! ŞARKIMI BÖLMEYİN. HİÇ SEVMEM. ORTADAN İKİYE AYIRIRIM SENİ.”

Dur, yanıma öyle yanaşma
Doğru söylemem, inanma
Severim seni yine elbet, sen buna aldanma…

Adamları taramaya devam ettikçe her adımda arkamda bir ceset daha bırakıyordum. Yolum ceset kokuyordu artık. Adım attıkça kan sesi geliyordu. Her adımda bir leş. Her leşte bir öfke daha azalıyordu içimde. Temizlik terapidir.

Gebersin sikiler.

Gel, yaralarını ben sarayım
Ömrümü ömrüne katayım
Bir gün gülersek eğer
Yoluna güller katayım…

Tam o anda biri içeriden böğürdü. “SEN BURDAN SAĞ ÇIKACAĞINA EMİN MİSİN!?”

Başımı yavaşça ona doğru çevirdim. Gülümsedim. Gözümde bir parıltı… kurşun habercisiydi.

“SEN SÖYLESENE LAN!” diye bağırdım. Sesiyle yarışarak ona doğru yürümeye başladım. Artık ortalıkta neredeyse kimse kalmamıştı. Ara ara çıkan birkaç şanssız daha vardı, onları da geberttim geçerken. Yolum temizdi. Ve önümde sadece o vardı. “SENİ BENİM ELİMDEN KİM ALACAK!?” diye bağırdım.

Kapısına doğru yaklaşırken içimdeki bütün öfkeyi mermiye sarıp elimdeki silaha aktardım. Adamın olduğu odaya yaklaşınca “BİR TÜRK ASKERİ VE KADINSIN! BANA HİÇBİR ŞEY YAPAMAZSIN!” diye bağırdı. Sesinde hem küstahlık vardı, hem de bok gibi korku.

Kahkaha attım. “BİR TÜRK ASKERİ, ÖZELLİKLE DE KADIN BİR TÜRK ASKERİ OLDUĞUM İÇİN BENDEN KORKMALISIN!” diye bağırdım ve tekmeyle kapısını uçurdum. Kapı duvara çarpıp yine metal bir inilti çıkardı. “Ve sen yine benim şarkımı böldün. Aç ağzını bebek, çünkü sana biraz mermi yedireceğim.”

Dur, yanıma öyle yanaşma
Doğru söylemem, inanma
Severim seni yine elbet
Sen buna aldanma…

Son kısmı söyledim. Sonra odanın içine girdim. Adam yerdeydi, geriye doğru sürünüyordu. Dizlerini kullanamayan bir korkak gibi… Gözleri pörtlemişti.

“Yaklaşma…” dedi titrek bir sesle.

Yavaşça yanına yürüdüm. Bakışlarım yüzünden sıyrılmak isteyen bir ruh gibiydi.

“Aaa sende demir eksikliği mi var?” dedim. “Rengin mengin solmuş.” Yanına çömeldim. Eğildim, yüzüne yaklaştım. “Aaaa elin buz kesmiş senin.” dedim ve cebimden bir mermi çıkardım. Saçlarını elime doladım. Sertçe çektim. Elime gelen telleri yüzüne gösterdim. “Aaa görüyor musun? Saçlar da dökülmeye başlamış.” Tir tir titriyordu. “Sen üşüyorsundur şimdi.” dedim.

“Uzak dur benden…” dedi kekeleyerek. Ş

eytani bir gülümseme yayıldı yüzüme. “N’oldu bebe?” Yaklaştım. Yakasından tuttum. Yüzüne neredeyse değecek kadar sokuldum. “Bir kadın Türk askeri seni mi korkuttu?” dedim. “Bence de korkmalısın. Ben olsam bende benden korkardım." dedim hala ona bakmaya devam ederken. "Sonuçta kadın bir Türk Askeriyim ben." Mermiyi ağzına attım. “Ye. Afiyet olsun. Demir eksikliğine çare.” dedim. Sonra tabancamı çıkardım. Ağzına soktum. Namlu dişlerine çarptı. “Ya o kesmez şimdi seni, sen bunu ye.” Kafamı hafifçe sağa çevirdim. Gözümü kırpmadan tetiği çektim. Odada yankılanan tek şey beyninin duvara çarpan sesi oldu. Ayağa kalktım. “Afiyet olsun bebe.” dedim ve alt kata doğru ilerledim.

Aşağı indiğimde bir tekmeyle kapıyı açtım. Gözüm zincire vurulmuş adamlara takıldı. Kurt Timi. Hepsi bağlıydı. “Selamünaleyküm gençler.” dedim. Taramamı kaldırıp zincirlerin her birine tek tek sıktım.

“Aleyküm selam…” dedi en öndeki asker. Bileğini ovuşturuyordu. “İyi ses yaptın.”

“Eyvallah. Sıkıldım.” dedim geçerken. Merdivenlere doğru ilerledim. “Gidelim. Sizi bir ailenize kavuşturalım da şu savaş boktan bir tabloya benzesin.”

“Sağ olun komutanım.” dedi biri.

Kafamı hafifçe salladım. “Lafı bile olmaz. Hadi çıkın.”

Kurt Timi birer birer çıkmaya başladı. Ben en son kalmıştım. Onlar çoktan İbrahim Albay’ın gönderdiği araca binmişti.

Kapıda durup baktım. Motoruma yöneldim. “Bence yer yok, motora bineceğim.” demiştim. Kafalarını sallayıp uzaklaştılar.

Motorun önüne geldiğimde… Arkamda bir gölge belirdi. Tam motorun koltuğuna elimi attığımda…

Sert bir darbe.

Başımın arkasına çarpan soğuk demir hissi… Son hissettiğim şeydi.

BÖLÜM SONU

 

 

Bölüm : 21.11.2024 00:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Yaren Yaşar / GECE KUŞLARI / 36. Bölüm : 'Kurt Timi'
Yaren Yaşar
GECE KUŞLARI

43.51k Okunma

4.05k Oy

0 Takip
82
Bölümlü Kitap
GİRİŞBÖLÜM 1 : "GEÇMİŞ"2. Bölüm: "KARŞILAŞMA"KARAKTERLER3.Bölüm: "Gölgelerin Altında"4. Bölüm : "Kurşunlardan Ağır Sözler"5. Bölüm : "Gökhan"6. Bölüm : "Hastane"7. Bölüm : " Mor Gözlü Süper Kahraman"8. Bölüm : " Pişmanlık"9. Bölüm : "Görev adı : Panzehir"10. Bölüm : "Vicdan Azabı"11. Bölüm : "Mavi"12. Bölüm : "Uyandı."13. Bölüm : "Kriz"14. Bölüm : " Tepede Hep Birlikte"15. Bölüm : "Küllerinden Doğan İhanet "16. Bölüm : "Papatyaların Düşüşü"17. Bölüm : "Elif"18. Bölüm : "Yaralı Ruh"19. Bölüm : "Doğruluk Mu Cesaret Mi?"20. Bölüm : "Bilinmeyen Numara"21. Bölüm : " Sırt Sırta"22. Bölüm : "Kayıp Kardeş"23. Bölüm : "Süt Anne"24. Bölüm : "Anneler Günü"25. Bölüm : "Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer"26. Bölüm : "Pusu"27. Bölüm : "Ben Türk Askeriyim."28. Bölüm : "Aşığım"29. Bölüm : "Soru Cevap"30. Bölüm : "Gizli Saklı"31. Bölüm : "Şeyma"32. Bölüm :"Yiğit"33. Bölüm : "Mavi"34. Bölüm : "Görev"35. Bölüm : "Cehennem"36. Bölüm : "Kurt Timi"37. Bölüm : "Tutsak"38. Bölüm : "Yiğit"39. Bölüm : "Mavi Nerede?"40. Bölüm : "Şehit"41. Bölüm : "Acı"42. Bölüm : "Doğum Günü"43. Bölüm : "Şerife Sultan"44. Bölüm : "İntikam Ateşi"DuyuruWhatsApp kanali45. Bölüm : "Defter"46. Bölüm : "Beyaz Gül"47. Bölüm : "Köy"48. Bölüm: "Tim"49. Bölüm : "Bul Beni"Açıklama50. Bölüm : "Yaşıyor"51. Bölüm: "İnandırma Çabası"52. Bölüm : "Mavi"53. Bölüm : "Açılan Mezar54. Bölüm : "Otopsi Sonucu"55. Bölüm : "Mavi'm"56. Bölüm : "Aşk"57. Bölüm : "Mavi neler yaşadı?"58. Bölüm : "Rihem"59. Bölüm : "Mavi"60. Bölüm: "Gökhan"61. Bölüm : "Kalp Acısı"62. Bölüm : "Eski Aşklar"Yazar ile soru ve cevapları63. Bölüm : "Çift seçimi"64. Bölüm : "Eski Günler"65. Bölüm : "Balo Hazırlığı"66. Bölüm : "Balo"Yazar ile soru cevap 267. Bölüm : "Biten Görev"68. Bölüm :"Yüzbaşı"69. Bölüm : "Yara"UyarıDuyuruu70. Bölüm : "Kabuslar"71. Bölüm : "Tolga"72. Bölüm: "Kız benim"Duyuruu
Hikayeyi Paylaş
Loading...