34. Bölüm

28. Bölüm : "Aşığım"

Yaren Yaşar
yaren_yasar11

Bana sarılan Yiğit'in kollarında bir süre hiçbir şey demeden öylece kaldım. Sanki o anla birlikte zaman durdu. Nefes almadım, hareket etmedim. Sadece bekledim. O beni bırakana kadar tek yaptığım şey, kalp atışlarımı bastırmaya çalışmaktı.
Ve o benden ayrıldığında... ben hâlâ orada, aynı noktada, sadece duruyordum. Sanki bir şey söylemeye cesaretim yokmuş gibi. Ya da... belki de ilk kez bu kadar korkmuştum.

Sonunda sessizliği bozmak bana düştü.
“Hadi ama Yiğit,” dedim, sesi hafifleterek. “Yaşıyorum. Korkma lan bu kadar.”

Bana dikkatle bakıyordu. Öylece, derin derin.

“En sonunda ben öldüreceğim seni,” dedi bir anda Batur. Omzuma sertçe vurdu. “Aklımı aldın geri zekâlı mal! Bir çakacağım şimdi ağzına!”

“Hop hop hop hop!” dedim. Gözlerimle üzerimdeki üniformayı işaret ettim. “Üniforma var lan üstümde. Dikkat et, karşında komutanın duruyor.”

Kaşlarını çatıp sinirli bakışlarla üzerime dikti gözlerini. Umursamadım. Ellerime baktım. Kan.
Tüm parmaklarıma, bileklerime, hatta üniformamın kollarına bulaşmıştı. Su gibi, şarap gibi… ama daha ağır, daha lanetli bir renkti bu.

“İnşallah ahirette melekler seni donata donata siker,” dedi Batur. “A*mın evladı! Orospu çocuğu yüzünden su üstünün başımın haline bak ya. Çakacağım şimdi bir tane!”

“Lan yeter! Küfür etme küfür. Ne çok küfür ettin sen,” dedi Yiğit araya girerek.

“Sen bir eğilsene ağzının ortasına vurayım bir tane,” dedim gözümü kırpmadan.

Güldü bu sefer. Yanağında belli belirsiz bir gamze oluştu.
“Boyun mu yetişmiyor, bücür?” dedi alayla.

“Ben,” dedim, parmağımı göğsüme vurarak. Gözlerimi kocaman açıp öyle baktım. “Ve bücür olmak? Sen devesin lan. Hem de hörgüçlüsünden!”

“Yoo, sen bayağı kısasın,” dedi. Elini omzuma attı, gülerek.

Tam yürümeye başlamıştık ki, Aren araya girdi.

“Komutanım... az önce adamın götüne demir sokarak öldüren kesinlikle siz değildiniz değil mi?” dedi, şaşkın ama alaycı bir tonda. “Şimdi burada durmuş Yiğit komutanımla boy kavgası mı ediyorsunuz?”

Başımı çevirip ona baktım.
“Evet,” dedim net bir ifadeyle. Kahkaha koptu bir anda.

“Komutanım, adamın bir tarafına demir sokacağınız konusunda ciddi olduğunuzu düşünmemiştim açıkçası,” dedi bu kez Davut.

“Ben ne diyorsam, sen onu düşün Davut,” dedim omuz silkip.

Çıkmadan önce hepimiz etrafa dağıldık ve eşyalarımızı bulduk. Ardından hızlıca toparlanıp ben telsizi elime aldım. Derin bir nefes çektim içime. Bastım düğmesine.

“Komutanım,” dedim sinyali alınca.

Sadece benim sesimle bile, karşı tarafta çığlık çığlığa bir sevinç yükseldi. Telsizi biraz kulağımdan uzaklaştırdım.
Az sonra tanıdık bir ses: İbrahim Albay.

“Yaren kızım... iyi misiniz?” dedi, endişeyle.

“Herkes iyi komutanım,” diye cevapladım. Sesim sakindi ama içim hâlâ kükreyen bir fırtına gibiydi.

“Tamam kızım. Zaten buraya geldiğinizde konuşuruz uzun uzun. Helikopter size doğru yola çıktı bile. Birazdan orada olacaktır,” dedi ve kapattı.

Arkamı döndüğümde, orada olduğunu bildiğim Yiğit’le göz göze geldim. “Mavi,” dedi.

“Efendim?” dedim.

“Geliyor mu helikopter?”

"Yok, gelmiyor. Bizi burada bırakacaklar," dedim omuzlarımı silkerek. Sesim umursamazdı ama içim… içim hep yangın yeri.

Ama içimden geçen cümleyi söylemedim: “Keşke helikopter değil de... onca yıl önce toprağa gömdüğüm kalbim gelse.”

"Ya ben sana ne yaptım?" dedi Yiğit, sesi burkulmuştu. "Sürekli terssin bana."

Başımı yana eğdim, dudaklarımda alaycı bir gülümseme kıvrıldı. "Oo paşam, sadece sana ters davrandığımı düşündüren ne oldu acaba?"

"Of, Mavi ya!" dedi, eliyle saçlarını karıştırarak. "Yemin ederim senin kadar aksi bir kız daha görmedim."

"Uzak dur o zaman Yiğit," dedim. Sözlerim sertti ama aslında... kendimi korumaya çalışıyordum. "Kim sana zorla her zaman dibimde bit diyor ki?"

Yanıtı gecikmedi ama bu sefer sesi daha alttan, neredeyse mırıldanır gibiydi. "Aynen... Şimdiye kadar vazgeçemediğim kızdan bugün bir anda, şu saniyede vazgeçeceğim..." Donakaldım. O cümleyi duymamış gibi yaptım ama çoktan göğsümün ortasında yankılanmıştı bile.

"Neden Yiğit?" diye sordum alçak sesle. "Bir insanın birinden vazgeçmesi bu kadar kolay mı gerçekten?"

Gözlerime bakarak sordu. Pat diye, düşünmeden, bastırılmış bir öfkeyle. "Sen Gökhan’dan vazgeçebildin mi?"

Yutkundum. Sanki biri kalbimin tam ortasına elini sokup oraya bastırmış gibi. Sesim çatlamadı ama gözlerimin içi karardı. "Ben... birinden dedim Yiğit. Kalbimden demedim."

Sustu. Sadece baktı. O bakış… içimdeki en derin yarayı kanatıyordu. Gözlerine bakmıyordum. Ama üzerimdeki ağırlığını hissediyordum. Bir şey söylemek istediğini… söyleyemediğini… o çaresizliği gözlerinden okuyordum.

"Acı vermiyor mu, Mavi?" diye sordu. Ardından hemen susup pişman oldu. Ama olan olmuştu.

"Veriyor," dedim. Tek kelime. İçinde boğulduğum bir denizdi.

"Niye vazgeçmiyorsun ki?" dedi. "Bak... hayatın orada. Ölmüş birini neden hâlâ bekliyorsun?"

Başımı yana eğdim. Sesim titremedi ama ruhum yıkılıyordu. "Kavuşmayı," dedim. Omuz silktim. "Sadece onu..."

Bana bakıyordu. Zaten bakıyordu ama... her söylediğimde bakışları biraz daha keskinleşiyordu. Merak değil bu. Acı değil. Bu... tanıyamadığı bir sevdaya dokunma isteğiydi. Onunla yarışamayacağını bildiği bir savaşta durma cesaretiydi. "Neyine aşık oldun ki bu kadar?" dedi.

Göz kapaklarımı kapattım. O sorunun cevabı her gece uyumadan önce zihnimin duvarlarında yankılanıyordu zaten.

"Gülüşüne... kokusuna... bakışına... gözlerine... duruşuna... kalbine... yüreğine... huzuruna, sevgisine, sarılmasına..." dedim. Sanki her kelimeyle içimden bir şeyler daha kopuyordu. Sonra sustum. Bir süre gözlerimi kapalı tuttum. İçime çektiğim nefesi bırakmadan konuştum. "Ve bir gün... ona kendi kalbimin neye benzediğini anlatırken... gözlerinin içi parladı. Hiçbir şey demedi. Sadece… ‘Ben de,’ dedi. İşte o an… ben, onun bana aşık olma ihtimaline aşık oldum." Başımı kaldırmadan devam ettim. "Ben... onun her bir zerresine ayrı ayrı aşık oldum."

Sustu. Hiçbir şey demedi. Ama öyle bir bakıyordu ki... sanki göz göze geldiğimizde, her şeyi anlayacağından korkuyordu.

Timin olduğu tarafa çevirdim başımı bir anda. Ve... herkesin bizi dinlediğini fark ettim. Gökhan hakkında konuşurken hep böyle oluyordu. Her şey siliniyor, sadece o kalıyordu. Onu anlatmayı çok seviyordum. Bütün dünyaya onu anlatıp "Sizin karanızın ardında beyaz kalan biri vardı." demek istiyordum.

Çağrı'nın yutkunduğunu fark ettim. Adem elması oynadı boğazında. Davut, nefesini tutmuş gibi bakıyordu. Aren’in suratı ciddiydi. Hepsi... dinlemişti.

Gözlerimi kısarak etrafa baktım. "Ne bakıyorsunuz oğlum?" dedim sertçe. Sertliğimin altında ezilmişliği gizliyordum. Bakışların üzerimde olmasından... her zaman olduğu gibi... yine nefret ediyordum.

"Komutanım," dedi Batur. Ona döndüm. Gözleri dolu dolu, sesi ince bir hüzünle titrekti. "Allah kavuştursaydı keşke… Bu dünyanın, bu kadar kirin içinde… böyle tertemiz bir aşka ihtiyacı vardı."

Omuz silktim. "Belki… sevmezdi ki," dedim.

"Neden sevmesin ki, komutanım?" dedi Tolga, şaşkınlıkla.

"Bilmem. Belki beğenmezdi. Belki bir huyumdan nefret ederdi. Ne bileyim oğlum ben?"

"Öyle düşünmeyin, komutanım," dedi Aren alttan alarak.

Gözlerimi kaçırdım. Boğazıma bir şey oturmuş gibiydi. "Of… sıkıldım be," dedim. "Zaten helikopter de birazdan gelir." lafı değiştirmek istemiştim.

Tam o an Yiğit yanıma yaklaştı. Sesi alçak ama cümlesi boynumun en kırılgan yerinden vurdu beni "Hayatında âşık olabileceği hatta gözünün görebileceği tek insan sen olurdun." Sonra arkasını döndü ve hiçbir şey demeden uzaklaştı.

İçimde yankılandı cümlesi. Uzun süre...

Kaçıncı kere tekrar ediyordum bilmiyordum. Kaçıncı kere içimdeki aşka karşılık bulma umudum vardı bilmiyordum. Asla öğrenemeyeceğim cevaplar ile kaçıncı kere tek başıma savaştım bilmiyordum.

Bazen kendi kalbim bile bana fazla geliyordu. Ağırlığını taşıyamıyordum. Duygularımın içinde, sessizce kimse görmeden ölüyordum.

Hayatımda en çok sevdiğim, en çok inandığım, her şeyden kıymetli o insanı kaybettiğimde sanki boşlukta bir yere düştüm. Tutunacak bir dal kalmamıştı. Toprak bile soğuktu. Toprak bana yuva olsun isterdim. Toprak benden yuvamı almışken aynı toprak için ölüp bana yuva olsun isterdim. Beni yuvama kavuştursun isterdim.

Toprak o kadar çok sevdiğimi aldı ki benden... Artık her koklayışımda içimde bir cenaze daha kalkıyor. Belki de bu yüzden seviyorum toprağın kokusunu. En çok sevdiklerimi içine gömdüğü için, en çok onlardan iz taşıdığı için

Mezarına götürdüğüm her çiçek gülün her bir dikeniyle kalbime saplanıyor gibiydi. O kabir başında her defasında biraz daha eksiliyordum. Yıllardır böyleydi.

Ben yavaş yavaş ölüyordum. Ama kimse fark etmiyordu.

Herkes, karşısında dimdik duran… her şeyin üstesinden gelebilecek güçte bir kadın gördüğünü sanıyordu. Oysa ben… içimden darmadağın bir enkazdım. Sadece enkazdım. Enkaz ruhumdaydı ama benim.

Ne kadar güçlü görünsem de… aslında ben… hiç güçlü biri değildim. Ben sadece bazı şeylere alışmış biriydim. Kadın değildim. Çocuk olamayacak kadar kirliydim. Ben hiçbir şeydim.

Sadece... susmayı öğrenmiştim. İçimdeki fırtınaları susturmayı kimse öğretmemişti. Her geçen saniye içimdeki fırtına bana eziyet ederken güvendiğim her şeyi de elimden almışlardı.

Sonuçta… benim de bir kalbim vardı. Belli etmesem de, hâlâ oradaydı. Atıyordu… Kimi zaman kırık, kimi zaman boşlukta ama hâlâ oradaydı işte. Olmaması için yalvarsam da, o kalp durup da sahibine kavuşmasını istesem de o kalp oradaydı ve bana eziyet ederek atmaya devam ediyordu.

Bu hayatta geçerli tek bir kural vardı. Kalbinin içini her zaman saklamak zorundaydın.

Çünkü ya içindeki o temiz duyguları öldürüyorlardı… Ya da… o duyguların sahibini.

Kalbini açan her insan, zayıf sayılıyordu.

Ve bu dünyada… zayıfların yaşamasına asla izin verilmiyordu.

 

 

 

​​​

Bölüm : 07.11.2024 13:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Yaren Yaşar / GECE KUŞLARI / 28. Bölüm : 'Aşığım'
Yaren Yaşar
GECE KUŞLARI

43.51k Okunma

4.05k Oy

0 Takip
82
Bölümlü Kitap
GİRİŞBÖLÜM 1 : "GEÇMİŞ"2. Bölüm: "KARŞILAŞMA"KARAKTERLER3.Bölüm: "Gölgelerin Altında"4. Bölüm : "Kurşunlardan Ağır Sözler"5. Bölüm : "Gökhan"6. Bölüm : "Hastane"7. Bölüm : " Mor Gözlü Süper Kahraman"8. Bölüm : " Pişmanlık"9. Bölüm : "Görev adı : Panzehir"10. Bölüm : "Vicdan Azabı"11. Bölüm : "Mavi"12. Bölüm : "Uyandı."13. Bölüm : "Kriz"14. Bölüm : " Tepede Hep Birlikte"15. Bölüm : "Küllerinden Doğan İhanet "16. Bölüm : "Papatyaların Düşüşü"17. Bölüm : "Elif"18. Bölüm : "Yaralı Ruh"19. Bölüm : "Doğruluk Mu Cesaret Mi?"20. Bölüm : "Bilinmeyen Numara"21. Bölüm : " Sırt Sırta"22. Bölüm : "Kayıp Kardeş"23. Bölüm : "Süt Anne"24. Bölüm : "Anneler Günü"25. Bölüm : "Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer"26. Bölüm : "Pusu"27. Bölüm : "Ben Türk Askeriyim."28. Bölüm : "Aşığım"29. Bölüm : "Soru Cevap"30. Bölüm : "Gizli Saklı"31. Bölüm : "Şeyma"32. Bölüm :"Yiğit"33. Bölüm : "Mavi"34. Bölüm : "Görev"35. Bölüm : "Cehennem"36. Bölüm : "Kurt Timi"37. Bölüm : "Tutsak"38. Bölüm : "Yiğit"39. Bölüm : "Mavi Nerede?"40. Bölüm : "Şehit"41. Bölüm : "Acı"42. Bölüm : "Doğum Günü"43. Bölüm : "Şerife Sultan"44. Bölüm : "İntikam Ateşi"DuyuruWhatsApp kanali45. Bölüm : "Defter"46. Bölüm : "Beyaz Gül"47. Bölüm : "Köy"48. Bölüm: "Tim"49. Bölüm : "Bul Beni"Açıklama50. Bölüm : "Yaşıyor"51. Bölüm: "İnandırma Çabası"52. Bölüm : "Mavi"53. Bölüm : "Açılan Mezar54. Bölüm : "Otopsi Sonucu"55. Bölüm : "Mavi'm"56. Bölüm : "Aşk"57. Bölüm : "Mavi neler yaşadı?"58. Bölüm : "Rihem"59. Bölüm : "Mavi"60. Bölüm: "Gökhan"61. Bölüm : "Kalp Acısı"62. Bölüm : "Eski Aşklar"Yazar ile soru ve cevapları63. Bölüm : "Çift seçimi"64. Bölüm : "Eski Günler"65. Bölüm : "Balo Hazırlığı"66. Bölüm : "Balo"Yazar ile soru cevap 267. Bölüm : "Biten Görev"68. Bölüm :"Yüzbaşı"69. Bölüm : "Yara"UyarıDuyuruu70. Bölüm : "Kabuslar"71. Bölüm : "Tolga"72. Bölüm: "Kız benim"Duyuruu
Hikayeyi Paylaş
Loading...