36. Bölüm

34. BÖLÜM : ÇİY NOKTASI : İŞBÂ

petrikor.
yagmurluhikayeler

 






Yeni bölüm, oy ve yorum sınırı dolunca gelecektir. Satır aralarına yorum atmayı unutmayın lütfen. İyi okumalar. 🌙




34

 

 

Bir teslimoluşun ötesine gidemedim. Gitmeye yeltendim de sanki ondan kaçtıkça ona daha da yaklaştım, onunla burun buruna geldim. Kimse bana yolları sunmuyordu, sunsalar bile yolları izleyecek ve takip edecek güçte değildim.

Belki de yağmur damlalarının çiylere öfkesi bundandı. Kar da yağsa, dolu da çarpsa, çiyler hep berraktı. Sıfır noktasından çıktım bunu fark ettiğimde. Çiy noktasına vardım. İşbâ da denilen bu yer insanı boğardı. Ve ben boğuluyordum.

Ailem yoktu artık. Zeki yoktu. Babamın akıbeti belirsizdi. Madalyonun iki yüzü de kanlarla çevrildi. Berraklığını yitirdi.

Kaya'nın, "Melek?" diyen sesi tereddüt dolu geldi kulağıma. Gözlerimi açmadan ellerimi de kulaklarıma götürdüm. Dizlerimin üzerinde oturduğumu yeni fark ettim. Gelinliğim toz toprak, bedenim tir tirdi.

"Lütfen," dedim fısıltıyla, kulaklarımı sıkıca örterken. "Yalvarırım öldür Kaya. Dayanamıyorum, ölmek istiyorum." Mırıldandım.

Titrek sesle bağırarak gelen biri vardı. "Melek? Neler oluyor? Allah'ım sen bizi koru!"

Gözlerim sıkıca kapalı, kısık kısık inliyordum ama gelen ses o kadar tanıdıktı ki figanımın arasında, "Abla?" dedim şuursuzca.

Gözlerimi açtığımda Kaya dibimde şaşkınlıkla beni inceliyordu. Elinde bir silah yoktu. Belindeydi silahı. Yerindeydi. Ablam hemen yanına çökmüş, kollarımı tutuyordu. Ne kadar sıkı tutuyorsa onun da elleri benimle eş zamanlı titriyordu.

Elimi kaldırdım ama hissedemedim. Uyuşuktu. Elimi yanağına götürdüm. "Abla," dedim alt dudağım öne çıkık, gözlerim bayık. "Sen misin?"

"Ne oluyor bu kıza?" dedi ablam telaşla Kaya'ya dönerken. "Ne oldu dedim sana!"

"Abla ben de anlamadım," dedi Kaya biraz kısık, biraz sert sesle. Kaşları çatıktı ama düşüncelere dalmıştı. Sanki ne yaşadığımı anladı ama ablama söyleyemedi.

"Abla ölmedin," dedim iki elimle yanaklarını tutarken. Hıçkırarak bağırmaya başladım alt dudağım büzülü bir şekilde. Burnum aktıkça dudaklarımdaki tükürükle birlikte çeneme iniyordu. Sanırım bitap bir insan olsaydı o ben olurdum. "Ölmedin abla," dedim onun yanaklarını severken.

"Ne olmuş?" sesi ile yana döndüm. Zeki merakla dibime çöküp kaşlarını çattı. "Kız düğünden mi kaçıyordun sen?" dedi ama cümlesi yavaşça soldu ve ciddiyetle ifadesini toparladı. "Ne oldu lan?"

Hızla ellerimi ablamın yanaklarından çekip bir anda Zeki'ye sarıldım. Kollarımı sıkıca boynuna sardım. Ağlamam hıçkırıklarla düetteydi. Yerimde duramıyordum. Hiç durmadan titriyordum ama Zeki'ye sarılmayı kesmiyordum. "Sen de ölmedin!" dedim çığlık atarken. "Of ya! Sen de ölmedin işte! Zeki ya! Of!"

"Şşt tamam," dedi Zeki şaşkınlıkla elini birkaç kez sırtıma vurarak. Başı Kaya'ya çevrildi hissettim. "Anladım ben. Alkoller karışmış. Kara benim feriştahımı sikecek amına koyayım."

"Ne oldu konuşsanıza! Ne alkolü!" dedi ablam sinirle.

Zeki'den ayrılıp hızla ablama döndüm ve ona sarıldım. "Abla! Sen de ölmedin! Kaya hainlik yapmadı bize!"

"Ha?" dedi Kaya anlamsızca Zeki'ye kaş göz yaparken. Zeki ise elini dudağına götürüp sus anlamında mırıldandı ve gülümseyerek ellerini birbirine çak yaptı. "Haydi bakalım gelin kızım! Pasta keseceğiz ve düğün sonlanacak!"

"Melek?"

Başım hızla kalktı. Sanki sürüklendiğim yolda bir anda beyaz papatyalar önüme serildi. Ellerimi toprağa koyup zar zor ayaklandım ve topallayarak Kara'ya doğru ilerlemeye başladım. Ormanın dibinde şaşkınlıkla açmıştı gözlerini. "Kara!" diye bağırdım ona adımlarken. Biraz eğildi ve kollarını açtı. Ona sıkıca sarıldığımda bağırıyordum.

"Tamam," dedi yavaşça saçlarımı severken. "Ne oldu? Korkuttu mu bunlar seni?"

"Herkes ölmüştü!" diye bağırdım geri adım atarken. İşaret parmağımı Kaya'ya tuttum ama titremeyi hala bırakamadım. Makyajım terden akmıştı ve saçlarım yapış yapış olmuştu. "Hülya'nın babası beni rehin aldı Kara!" dedim avuç içlerimi açıp ellerime bakarken. "Annem öldü sonra ablam öldü! Sonra sen Zeki'yi vurdun! Aziz ve Kaya da şerefsizlik yaptı! İş birliği yaptılar diyorum sana! Babam kalp krizi geçirdi!"

"Vay şerefsiz!" dedi Zeki hızla bize koşarken. "Beni mi vurdun sen? Hain! Kardeş sandık kalleş çıktın sen yahu! Demek Kara beni vurdu! Ah ulan! Kaya'dan beklerim ben zaten bu piçliği! Hem be-"

Kara avcunu kaldırıp Zeki'ye tuttu bana bakarken. Zeki bu basit hareketle susup yutkunurken Kara kaşları çatık, ağzı aralık bana doğru eğildi. Dikkatle bir bir gözlerime baktı. O kadar yakından baktı ki onun mavilerini karanlık ormanda capcanlı bir okyanus suyuna benzettim.

"Alkol içmiş," dedi Kaya ayaklanıp ablamı ormandan götürürken. "Alkolden sarhoş olmuş. Gel abla biz seninle pastaya bakalım." Ablam şaşkınlıkla sürüklenirken ben Kara'nın gözlerimi incelemesi ile donmuştum.

"Zeki," diye mırıldandı Kara gözlerimi adeta bıçaklayan bakışlarla. Gözbebeklerimin kocaman olduğunu hissettim. "Ne verdin kıza Zeki?"

"İçecekler karışmış!" dedi Zeki hızla. Biraz ileriden Melisa'nın şaşkınlıkla bize doğru adımlamasını duydum. "Sen orada damat olarak kös kös oturuyordun ya ben ondan senin alkolüne ekstazi attım! Yarım attım ama tam bile değil! Ne bileyim Melek'in senin alkolünü içeceğini!" dedi Zeki bağırarak. "Kara senin içmen lazımdı o içkiyi!" Gülerek ellerini birbirine vurdu ama korkudan bacakları içe doğru birbirlerine yaklaştı. "Hay Allah! Senin içkiyi Melek içmiş işte. Olur yahu böyle şeyler değil mi? Neyse haydi bay bay, öptüm herkesi hayırlı akşamlar." Zeki ıslık çalarak ormandan çıkarken Kara'nın gözleri benden çekildi. Zeki başı ile Kara'yı takip edip ilerlerken bir anda ellerini ceplerinden çıkarttı ve koşmaya başladı.

"Gel lan buraya," dedi Kara, ve Zeki'nin peşinden ağır ağır ilerlemeye başladı. Zeki koşarak kaçarken Melisa koluma girdi ve girişte fırlattığım topukluları giydirdi. Zar zor ormandan çıkıyordum ama gördüklerimi kafamdan silemiyordum.

Melisa bir ıslak mendil ile yüzümü silerken Zeki halaya karışmış, gülerek halay çekiyordu. Kara insan kalabalığının içinde onun danstan çekilmesini beklercesine elleri ceplerinde onu izliyordu.

"Gel canım," dedi Melisa beni karavana sokarken. "Başlayacağım bunlara artık gerçekten," diye söylendi ve iç çekti. "Otur canım tamam. Aptal herifler ya. İki dakikada seni ne hale getirmişler?"

Ellerim titrerken koltuğa oturdum. Melisa bana bir şişe su uzattı.

"Melisa?" dedim alt dudağım titrerken. İstemsiz ellerim ve kollarım oynuyordu. "Annem ölmedi değil mi?"

"Yok bebeğim. Sen böyle bilinçaltındaki kötü şeyleri görmüşsün. Olsun dostikom yarım saate toparlarsın," dedi ve suyu yavaşça içirmeye başladı.

"Babam da ölmedi, kalp krizi geçirmedi," dedim bedenim titrerken.

"Tamam bebeğim bir şey yok. Kötü bir kabus gibi düşün tamam mı?"

"Maşallah pek de alışıksın böyle durumlarda insanı yatıştırmaya," dedi Kaya elleri arkadan bağlı, karavanda Melisa'yı izlerken. "Deneyimlisin yani."

Melisa şişenin kapağını kapattı ve bir meyve alıp yanıma oturdu. Bana zar zor yedirmeye çalıştığı sırada bıkkın nefes verdi. "Annem de girerdi uyuşturucu krizine," dediğinde Kaya dudaklarını birbirine bastırıp başını onaylar salladı.

"Öldü mü?"

"Evet."

"Yüksek doz?"

"Evet."

"Anladım. Başın sağ olsun," dedi Kaya ve karşıdaki koltuğa oturup kendi eline bir meyve aldı. Kumaş ceketini çıkarttı ve geriye yaslandı. Belindeki silah daha da parladı. "Ortak bir noktamız varmış seninle Melisa. İkimizin de annesi kendi canına kıymış."

Melisa dudaklarını birbirine bastırdı ve bana zorla meyve yedirirken başını karşıda oturan Kaya'ya çevirdi. "Ortak yaramız var evet. Sizin de başınız sağ olsun."

"Eyvallah," dedi Kaya boğazını temizleyip etrafa bakınırken. "Biraz tanışıp etseydik anlaşırdık belki de sen ilk geceden üzerime atlayınca sohbet muhabbete fırsat kalmadı."

"Sırası değil," dedi Melisa peçeteye uzanıp. Alnımı sildiği sırada ben Kaya'ya kötü kötü bakıyordum.

Kaya kaşlarını çatıp sırıttı. "Ben ne hainliği yaptım size? Bilinçaltında ne yaşadın tam olarak anlat bakalım."

"Sen Aziz ile anlaşmıştın," dedim kaşlarım çatık ona bakarken. O ise hala sırıtıyordu. "Hakan'ı da dövüyordun."

"O kısım doğru," dedi Kaya sırıtırken. "Gelip saklandı arkana. Tam o aralar kuvvetle muhtemel Kara'nın içkiyi içtin sen de. O piç oğlu Hakan'ı döveceğim orası ayrı."

"Sen kimseyi dövmeyeceksin," dedi Melisa ensemi silerken. "Sen artık herkesi rahat bırakacaksın, bak kız bile nasıl korkuyorsa senden halüsinasyonunda bile seni hain ilan etmiş."

"Oğlum siz salak mısınız?" dedi Kaya kahkaha atarken. "Tamam nemrut ve gıcık bir herif olabilirim ama aileme neden ihanet edeyim amına koyayım?"

"Bana ettin ya," dedi Melisa sinirle. "Kız ondan etkilenmiş demek ki. Bana sadık değildin ailene de olmazsın diye düşünmüş işte."

"Bak Melisa ciddili konuşuyorum o Hakan ile muhatap olduğunu görürsem şerefime mimlerim onu," dedi Kaya zift gibi bir sesle. "Hayırdır lan size? Böyle mi intikam alacaksın benden?"

"Ne intikamı ya? Senelerin arkadaşıyız biz," dedi Melisa sinirle. "Sen yokken o vardı benim hayatımda. Dünkü bok."

"Ben miyim bok?" dedi Kaya şaşkınlıkla. "Melek ne kadar edepsiz arkadaşların var görüyor musun? Sen abime böyle küfürler ediyor musun hiç?" dedi ve cıkcıkladı. Yüzünü ekşitti. "Biraz hanımefendi ol Melisa."

"Sen abin gibi kibar mısın da beni Melek ile kıyaslıyorsun?" dedi Melisa aynı şekilde yüzünü ekşitip yüzüme çantasından çıkarttığı yeni makyajları sürerken.

Karavan kapısı bir hiddetle açıldı. Kara, Zeki'yi sırt üstü yere fırlatırken bir yandan da kapıyı kapattı. Zeki yerde geri geri giderken ellerini kaldırıp parmaklarını birbirlerine birleştirdi.

"Kara ölümü öp vurma!" dedi nefes nefese. "Allah çarpsın ben bile isteye yapar mıyım lan! Sen sıkılıyordun iki oyna diye yarım bir hap atıverdim!"

Kara sinirle boynunu kütletti. Ona doğru birkaç adım atıp dibine çöktü ve Zeki'nin yakasından yavaşça tutup bir anda kendine çekti. Alınları birbirlerine çarptı. "İki oldu Zeki," dedi yavaşça. "İki oldu kızı zehirliyorsun Zeki."

"Yok!" dedi Zeki korkuyla gözleri kocaman açılırken. "Bir daha yapmayacağım Kuran getirin el basayım lan! Ben masum bir çocuğum! Ben sizin ailenizin yaramaz çocuğuyum!"

"Senin yüzünden kız uyuşturucu bağımlısı olacak Zeki," dedi Kara onun yakasını tutan elini biraz daha sıkarak. "Bakmam gözünün yaşına. Seni bir daha uyarmam."

"Yok yok!" dedi Zeki korkudan yanaklarını şişirirken. Kara ile o kadar yakınlardı ki nefes almayı kestiğini hissettim. "Bir daha asla yapmayacağım söz!"

Kara onun yakasını bir anda bırakınca Zeki hızla ayaklandı ve birkaç adım yalpalayıp Kaya'nın yanına oturdu. Boğazını temizledi ve etrafa bakındı. "İyi ucuz atlattım aman vallah billah," dedi fısıltıyla Kaya'ya eğilip. "Ben sandım boğazımı kesecek. Çok haşin anam bu Karahan Çakır isimli küheylan."

"Dua et seni ıslak odunla dövmedi," dedi Kaya sırıtarak geriye yaslanırken. Kara ise anlamsızca onları dinliyordu.

"Gece sonuna saklıyor enerjisini, bana harcayamadı, he?" dedi Zeki kahkaha atarken.

"Salak herif, durduk yere hırpalandın," dedi Kaya sırıtarak.

"Oğlum parfümü ne len bu herifin? Bir an etkileniyordum o kadar yakınıma girince," dedi Zeki ve saçlarını savurdu. "İbne kuaför, erkeksi kızıl saçlarım sonrası içimdeki Zekiye'yi uyandırdı. Melek olmasa Kara'ya yürürdüm sanırım."

"Amına koyayım senin," diye mırıldandı Kaya sırıtırken. "İyi bu yaşa geldin sen bu kafayla. Alık köpek."

Karavanın kapısı açıldığında içeri dolan boğuk müzik sesi netleşti. Annem başını uzatıp sinirle bağırdı. "Kızım siz neredesiniz! Sizin için yapılıyor düğün ortada yoksunuz! Karahan oğlumu bul pasta keseceksiniz demedim mi ben sana!" Sonra Kara'yı görüp kibarca gülümsedi. "Oğlum gelsenize pasta keseceksiniz ya."

"Anne," dedim hızla ayaklanırken. Melisa şaşkınlıkla elinde asılı fırça ile kalakalırken ben koşarak anneme sarıldım. "Of anne!" diye bağırdım. Bedenim uyuşturucuyu atamadı. Ya da zihnim olayı atlatamadı.

"Ah yavrum," dedi annem ve başımı okşamaya başladı. "Ana kuzusu bu," dedi gülerek. "Ağlatma beni de annem tamam mı?"

"Seni çok seviyorum," dedim geri çekilip. Burnumu çektim ve gülümsedim. "Çok!" dedim kıkırdayarak. "Sen ölümsüz ol tamam mı anne?"

Yaşamda bazı suni mutluluklar vardı ve onların işlevsizlikleri insanı doyurmazdı. Benim içimdeki duyguların hepsi gerçekti. Dopdoluydu. Belki bu yüzden hep uçlarda verdim kararları, ondandır korkutmadı beni namluların dibinden göz kırpan nefes kurşunları.

Kara ile evlenmek bir kumardı, biliyordum. Onun ucu bucağı yoktu. Sınırları kaldırılmış bir olguydu. Ondaki intikam ateşi ile mahalledeki tüm kurular yaşlarla yakılıyordu. Ben de bunu yaşıyordum. İster istemez Kara'nın çevresi yüzünden pekçe etkileniyordum.

Zeki art niyetli yapmadı belki ama onlar yüzünden yarım saat boyunca gördüğüm korku filmi hayatımdaki birkaç seneyi götürdü benden.

Kara artık gerçekten sıkılmıştı ve öfkeliydi. Kat kat upuzun bembeyaz pastayı kestiğimiz sırada ben de gülümseyemedim. Hala yer yer istemsiz hareket ediyordum ve gözlerim sürekli Hülya'nın babasını arıyordu. Oysa öğrenmiştim ki o adam düğüne bile gelmemişti.

Pastadan laf olsun diye birkaç ısırık aldık ve hemen sonra annem bizi takı merasimine soktu. Kara için bu anlamsızdı ve ihtiyacımız yoktu ama düğünde takılan tüm altınları benim alacağım konusunda annemle anlaştılar. Arkamda Efes vardı ve önümde bir sıra insan. Kara yanımda dursa da kendi boynuna altınlar için bir kuşak istemedi. Zaten insanların ona dokunmasını da sevmediğinden tüm tebrikleri başıyla selamlayarak aldı.

Ben ise o kadar çok insana sarılmıştım ki artık yüzüme çarpan devasa kameranın ışığı ve gelinliğimin ağırlığı Melisa'nın sürekli alnımı peçete ile silmesine neden oluyordu. Gülümsemekten yanaklarım ağrıyordu. Boynumdaki kuşağı iki kez daha değiştirdik. Takıları annem bir çantaya doldururken ben artık ayaklarımın zonklaması ile inliyordum.

Sonunda düğün bitmişti ve büyükler gitmişti. Bir temizlik firması etrafı toparlıyordu. "İnanamıyorum hala. Resmen kocaman bir antik kentte düğün yaptınız," dedi Hande geriye yaslanmış, heykelleri izlerken.

Tarihi eserlerin arasına oturmuştuk. Hava kopkoyuydu. Etraf sessizdi. Gelinliğin ağırlığı yüzünden bedenimi atabildiğim kadar geriye atmış, yaslanmıştım. Karşımda Hande, iki yanımda Zeki ve Melisa vardı.

"Canın mı çekti?" dedi Zeki ona bakıp kaşlarını çatarken. Birkaç gece böceği ötüyordu Efes'te. "Boşuna heveslenme, çünkü sen evlenmeyeceksin."

"Turşumu kurun abi," dedi Hande gözlerini devirerek.

Melisa üzerine bir şal almış, sigara içerken etrafı temizleyen temizlik şirketini izliyordu. "Zaten kimse seni istemeye cesaret edemez," dedi dumanı üfleyerek. "Düşünsene abilerine gidip kardeşinizi alacağım diyecek biri..." Alt dudağını büzdü. "Ne cesaret olur ama."

"Heyt heyt!" dedi Zeki göğsünü kabartıp gözlerini bayık bayık açarken. "Kim istiyor lan bizim kardeşimizi?"

"Siz öz kardeş değilsiniz bildiğim kadarıyla," dedi Melisa sigarasını içine çekerken. "Zeki sen üvey abisin değil mi?"

"Hayırdır Melisa?" dedi Zeki şaşkınlıkla. "Hande'yi bana mı verecen?"

"Bu geçmemişti aklımdan," dedi Melisa, sigarasını yere atarken. "Gerçi düşünsene... Senden başka kimseye vermezler Hande'yi. Sana çok güveniyorlar, sen onların ailesisin. Hem, senden başka kimse de gelip isteyemez. Korkar insanlar bunu sormaya çünkü Kara ve küçük çüklü Kaya biraz haşinler. Gerçekten Hande için en uygun aday sensin."

"Kardeşim sen içme bence daha fazla," dedi Zeki geriye yaslanırken. "Boş konuşma kendi çalkantılı aşk üçgeninde dön dolaş hadi kızım." Durup kahkaha attı. "Harbi küçük mü lan çükü?"

Melisa güldüğü sırada Hande yere gözleri dalmış bir şekilde duruyordu. Kendini toparlayıp başını kaldırdı ve bir sigara yaktı.

"Yok be," dedi Melisa kıkırdarken. "Öyle diyorum ki iyice kudursun. Adamlığı orası sanıyor ya, oradan vuruyorum işte."

"Sen nasıl oldun be Melek'im? Benim tiryaki kardeşim?" dedi Zeki bana dönerken. "Kız senin taraf ne çok taktı öyle? Ben bir teyze gördüm yeminle kolum kadar bilezik taktı. Kimdi o? Dedikodularını yapalım azıcık." Etrafa bakındı. "Çiğdem yok mu ya şuralarda çitlerdik. Durun bayanlar benim motorun saklama kısmında olacaktı bekleyin." Hızla ayaklandı.

Zeki ayaklandığında Hande başıyla onu takip etti ve bize dönüp eğildi. "Saçma şeyler söyleme Melisa," dedi dişlerinin arasından. "Ne diye öyle diyorsun? Annemle babam onu evlat edindi zamanında. Biz onunla aynı soy adı paylaşan kardeşleriz."

"Tamam be," dedi Melisa gülerek. "Bir şey demedim. Sen sakin olsana tatlı kız."

"Durduk yere laf çıkartma sakın," dedi Hande sinirle bacağını titretirken. Sigarasını yere ezdi. Dumanı üflerken ağzından boğuk boğuk beyazlık çıktı. "Kendi manyak düşüncelerini kendine sakla."

"Tamam Hande," dedi Melisa gülerek. "Bu da ayrı bir manyak." İç çekip etrafa bakındı. "Siz uçakla mı gideceksiniz balayına acaba?"

"Bilmem ki," dedim Kara'ya bakınırken. "Hem nereye gideceğimizi daha söylemedi."

"Sakın kendini sıkma tamam mı?" dedi Melisa heyecanla. "Biraz kan gelecek ama korkma. Bir de sakın ama sakın ağlama saf saf. Yapamıyorum, beceremedim diye zırlama adamın da moralini düşürme tamam mı?"

"Tamam," dedim telaşla etrafa bakınırken.

"Siz şimdi direkt balayı yerine mi gidiyorsunuz?" dedi Hande biraz daha toparlayıp. "Benim bildiğim ilk gece evde kalınır sonraki gün gidilir."

"Alt katlarında sen varsın ya," dedi Melisa kıkırdayarak. "Bu geceyi otelde geçirecekler hemen ileride," dedi ve işaret parmağı ile uzağı gösterdi. "Zekiyle siz kapıyı dinlersiniz falan. Riske girmek istemediler. Yarın da otelden direkt balayı yerine gidecekler."

Hande varla yok arası sırıttı. "Anladım," dedi yere bakarken. "Melisa lütfen bir daha ben ve Zeki abi hakkında öyle konuşma. Üvey abim olabilir ama o benim abim."

"Ay tamam," dedi Melisa iç çekerek. "Melek sen de dediğim gibi kendini kasma, gevşet bedenini tamam mı?"

"İyi tamam," dedim önüme dönerken. "Şey... Ayıplı kelimeler de kullanayım mı?"

Hande ayaklanırken Melisa gülerek arkasından yavaşça el salladı. Hemen sonra bana döndü ve kaşlarını birkaç kez kaldırdı. "Kullan," dedi ve ağzını aralayıp gözlerini bayıklaştırdı. "Parçala beni hayvan!" dedi şehvetle. "Erkeğim! Aslanım! Aynen böyle yap ki adam seni ortadan ikiye yarsın."

"Tamam," dedim boğazımı temizlerken. "Bu içime giydirdiğin şey zaten götümün arasına sıkıştı bir türlü çıkmıyor Melisa."

"Salak mısın tanganın özelliği o," dedi Melisa gülerek. "Bırak herif üzerinde parçalasın onu," dedi ve omuzlarını titretti. "Böyle her yerine parfüm sık tamam mı? Kukuna da sık."

"Kukuma mı?" dedim eteğime bakarken. "Orama parfüm mü sıkayım?"

"Geldim geldim. Kim kime sıkıyor? Vereyim silahı," dedi Zeki koşarak yanımıza otururken. Yerde bağdaş kurdu ve elindeki çekirdek paketinden birazını Melisa'nın avcuna döktü. "Hande nereye gitti?"

"Karavana gitti abisi," dedi Melisa çekirdek çitlerken. "Zeki, düğünde beğendiğin kız olmadı mı senin?"

"Yok anam nerede," dedi Zeki biraz çekirdek bana uzatırken. Çekirdekleri çitlediğim sırada kıkırdayarak onları dinliyordum. "Hakan piçi Şebnem'i benden çaldığından beridir aşk hayatım bitik. Nuri Alço gibi karıların gazozlarına hap atacağım yeminle az kaldı."

"Akıllanmadın mı hala?" dedi Kara dibime girerken. Yanıma oturup geriye yaslandı ve sigarasını çıkarttı. "Hala içkilere hap atma derdine misin sen?"

"Şaka şaka," dedi Zeki korku ama eğlenceli sesle. Çekirdek dolu avcuyla Melisa'yı gösterdi. "Bunlar gülsün diye hep şaklabanlık yapıyorum Karahancığım."

Kara başıyla onaylayıp bana döndü. Gelinliğimi süzdü. Her yeri toprak içindeydi ve uçları kirden kahverengi olmuştu. "Gidelim mi artık?"

Başımı onaylar salladığımda Kaya ve Zeki kaş göz yaptı. "Nereye damat?" dedi Kaya sırıtırken. "Sırtına uçan tekme atacağız daha."

"Anlamadım," dedi Kara elimden tutmuş beni kaldırırken.

"Beline kuvvet manasında. Adettendir oğlum," dedi Zeki ve hızla ayaklandı. Çiğdem paketini Melisa'ya verdiğinde Melisa gülerek onları izliyordu. Cebinden bir bilezik çıkartıp yavaşça bana taktı. "Düğündeki şov amaçlıydı bu bağ amaçlı. Özür dilerim kardeşim bile isteye yapmadım."

"Sağ ol Zeki," dedim elimdeki bileziğe bakarken. "Bunu da ben bir keresinde yüzüğü fırlattığım zaman gece açtırdığın kuyumcudan mı aldın?"

"He," dedi gülerek. "Memet abiden aldım. Yengeme en iyisini ver dedim." Durup Kara'ya döndü. "Hazır mısın seni tokatlayacağız şimdi!"

"Siktirin gidin gece gece," dedi Kara elimden tutmuş son kez onlara bakarken. "Sağ olun geldiğiniz için. Eyvallah."

"Kaçma damat!" dedi Zeki hızla ona doğru atılırken. Kara ne olduğunu anlamadı ama Zeki bir anda onun sırtına atladı.

Kaya hemen arkasından koştuğunda ben şaşkınlıkla birkaç adım geriye kaçıldım. "Vur lan vur!" dedi Kaya gülerken. "Vur pertini çıkart!"

"Lan yürüyün gidin!" dedi Kara onları uzaklaştırmaya çalışırken. "Amına koyduklarım napıyorsunuz bak sikecem sizin ecdadınızı. Durun lan! Gömleğimi yırttın orospu Zeki!"

"Melek kocan elden gidiyor," dedi Melisa gülerek. "Hande koş! Abini dövüyorlar Hande!"

Hande şaşkınlıkla karavandan çıktı. Zeki, Kaya ve Kara'nın boğuştuğunu gördüğünde kıkırdayarak yanımıza adımladı. "Ay benim yerime de vurun!"

"Oğlum belimde silah var götünüzde patlayacak aptal mısınız?" dedi Kara sinirle. "Siktirin lan üzerimden!"

"Yeter be!" dedim sinirle aralarına girerek. "Bırakın be kocamı! Manyaklar!"

Üçü de nefes nefese kalmıştı. Kara yırtılan gömleğine bakıp nefes nefese işaret parmağını sallandırdı. Boynunu hararetle sağa sola kütletti. "Siktim sizi oğlum. Yemin ederim sizi çay molası vere vere dövmezsem bana da Karahan demesinler."

"Hayde canım," dedi Zeki gülerek ondan uzaklaşırken. Kara bıkkın nefes verirken hızla onun koluna girdim ve bizi arabaya doğru ilerletmeye başladım.

Yola çıktık. Gideceğimiz yer yakındı. Kara ile bir gece burada kalıp yarın balayına gidecektik. Bu nedenle valizimi arabaya bir gün önceden koymuştum.

Minik bir ahşap eve geldik. Çevresinde büyük gövdeli ceviz ağaçları vardı. Ormanda saklıydı burası. Tek katlı, bize aitti. Bahçeden girip merakla etrafı incelediğim sırada Kara anahtarı çıkarttı. Ellerimi önümde birleştirdim.

"Yorgun musun?" diye sordum.

Kapıyı açıp itti ve geçmemi bekledi. "Değilim. Sen?"

"Ben de," dedim çekinerek içeri geçerken. "Uykum da yok Kara..."

İçeri baktım. Kara ışığı açtığında gözlerimi kırptım. Kocaman iki kişilik bir yatak vardı. İçerisi mis gibi kokuyordu. Camdan yapılmış bir ara bölme ile tuvaletin küveti görünüyordu.

Yanıma aldığım çantamı kenara bırakıp büyük sürgülü cam kapıya ilerledim. Kara bu sırada bir viski doldurdu. "İster misin?"

"Yok," dedim boğazımı temizleyip. Duvağımı çıkartıp yana doğru bıraktım. Topuklu ayakkabılarımı yana bıraktım. "İçmeyeyim şimdi. Sapıtırım falan..." Durup ona döndüm.

"Bu gece dinlenelim," dedi viskisinden bir yudum alıp. Kalçasını mutfak tezgahına dayadı ve önünden birkaç düğmesi kopmuş gömleğinin yakasını gevşetti. "Zaten yeterince darbe yedi bedenin."

"Geçti ki!" dedim ona bakarken. "Yani ben iyiyim. Gerçekten." Durup alt dudağımı büzdüm. "Aziz Hülya'nın babası ile anlaşma yaptı sandım Kara."

"Hülya nereden geldi aklına?" diye sordu beni izlerken.

"Bilmem," diyerek camdan baktım. "Sanırım aklımın bir köşesinde hep duruyor."

"Mahalleden herhangi biri bana ihanet edemez, korkma sakın. Ben varken kimse de öyle seni rehin alamaz."

Kaşlarımı çattım gözlerim dışarıdaki havuza dalmış bir şekilde. "Gerçekten öyle bir durumda kendi kafana mı sıkardın?"

"Sen ve Zeki arasında kalsam mı?" diye sordu. Başımı onaylar salladım onu izlemeden.

"Evet Kara," dedim merakla. Aklıma Hande ve Zeki'nin konusu geldiğinde hızla tüm odağımı ona verdim.

"Ben sen ve Zeki arasında kalmam," dedi. Omuz silktim ve tekrar cama döndüm.

"Kalsan yani. Ne yapardın çok merak ediyorum."

"Kalmam," dedi.

"Kara," dedim merakla camdan dışarı bakarken. Efes'in sütunları görünmüyordu. Dışarısı kuraktı. Bahçedeki buhar çıkan havuzun çevresindeki çalılar ıslak ıslak duruyordu.

Tekli koltuğa oturup kol koyma kısmına viskisini dayadı. Geriye yaslanıp bacaklarını araladı. "Söyle prensesim," dedi üzerimdeki gelinliği izlerken.

"Şey," dedim ve boğazımı temizledim. Çalılardaki ıslaklıklar bana çiyleri anımsattı. "Bu çiyler tam olarak ne işe yarıyor? Ne yani bunlar? Yağmur damlası mı?"

"Anlatayım," dedi ve ayaklandı. Viski bardağını tepeden kavrayıp yavaşça arkama geçti. Tek eliyle gelinliğimin korsesindeki ipi tutup kendine doğru biraz çekti. Gevşetti. Kokusu bedenimi hoplattı. "Bu berrak çiyler," dedi burnu arkadan boynuma dokunurken. Nefesi kalbimi zıplattı. "Senin gibi güzel ve hassaslar."

Nefesi boynuma çarptığında istemsizce adını mırıldandım. "Kara," dedim ama sesimi ben bile duyamadım. İpi biraz daha çektiğinde başımı öne eğdim ve gelinliğimin kabarık elbisesini tuttum. Tuttuğum yer elimle bir titredi. Öyle heyecanlandım.

"Havada su buharları olur ya hani," dedi yavaşça. Biraz daha gevşetti korsemi. "Onlar damlalara dönüşürler."

"Öyle miymiş?" dedim nefes nefese. Hiç hareket etmiyordum ama bedenim bitap düştü.

"Öyleymiş," dedi ve korseyi tamamen açtı. Diğer elindeki viskiyi içtiğini duydum. Onunla bir ben de yutkundum. Boş bardağı yana bırakırken dudaklarını yaladı ve ıslattı. Tekrar arkama geçti. Kocaman bedeni arkadan beni yaktı.

Hızla ona döndüm. Dönerken gelinliğimin eteği onun kumaş pantolonuna sürttü. Başımı ona kaldırdım ve gözlerimi kocaman açtım. "Şey," dedim mırıldanarak. Aklıma Melisa'nın bana söylemem için öğrettiği kelimeler geldi. Hızla gelinliğimi aşağı doğru çekiştirdim. Gelinlik bileklerime kadar düşerken Kara şaşkınlıkla beni izliyordu.

"Hayvan!" dedim bir anda. Kollarımla kendime sarılıp çıplak memelerimi örttüm. Neye uğradığını şaşırdı ve kaşlarını yavaşça çattı. "Parçala beni! Hayvan!"

Sırıttı kaşları çatık bir şekilde. Dudaklarını birbirine bastırdı ama sonra dayanamayıp gülmeye başladı. Başı öne eğildiğinde utançtan yanaklarımı tuttum ama onunla bir kıkırdadım. Onun gözlerine bakıp gülüyordum. "Komik mi geldi?" dedim kıkırdarken. "Olmadı değil mi Kara?"

"Olmadı gibi," dedi ve memelerime baktı. Bir anda ifadesi hırsla doldu. Belimden tutup beni kucağına çıkarttı. Çıplak bacaklarım onun beline dolanırken hızla dudaklarıma saldırdı. Bir eli başımın arkasına gitti ve başımı koruyarak beni duvara yapıştırdı. Eli arada olmasa kafam duvar yüzünden parçalanırdı. İnledim ama o dudaklarımı öpmeyi bırakmadı. Daha da hırslandı. Isırmaya başladı.

Bir anda beni tutup yatağa fırlattı ve üzerime çıktı. "Ben sana çiylerden bahsetmeye devam edeyim en iyisi," dedi dudaklarını yalarken.

"Tamam," dedim güç bela dudaklarımı yalarken. Tadını emdim.

 

-AYIPLI SAHNE BAŞLANGICI UYARISI-

"Çiyler gecelerin armağanı," dedi dudakları boynuma sürterken. Fısıldadı ve yavaşça boynumu öptü. "Sen de Kara'ya armağansın."

Elleri popomla yatak arasına girdi ve iki eliyle sertçe sıktı. Popomda onun parmak izleri beyaz bir buğu çıkarttı, hissettim. "Çiyler gecelere, sen bana aitsin."

Nefes almakta zorlanıyordum ama onu da dinlemeyi kesmiyordum. Ellerim kollarına gitti ve kocaman iri kollarını tuttum. Siyah gömleğini çekiştirdim.

Başımı biraz yana çevirip ona boynumda yer açtım ama dudakları çoktan kulağıma kadar çıktı. "Benimsin," diye fısıldadı kulağıma. Tekrar boynuma doğru indirdi dudaklarını. Boynumu öpmeye başladı.

Kibar ama sert, şefkat ama tutku dolu. "Aklın, minik kalbin, kocaman gözlerin..." dedi boynumu öperken. Bir eli kendi siyah gömleğine gitti ve düğmelerini çözmeye başladı. "Duru bedenin, koyu gözlerin..."

Gömleğini üzerinden attı ve dudaklarını boynumdan aşağı doğru sürtmeye başladı. O kadar hızlı nefes alıp veriyordum ki istemeden başı benimle bir kalkıp iniyordu. Memelerimi öptü. Deli gibi öpüyordu ama aklı başka bir yerdeydi. Oraya ulaşmak için hızla yatakta geriye doğru gitti ve öne eğildi.

Kırmızı külotuma burnunu sürtüp ağzıyla külotumu tuttu. Ağzıyla külotumu doğru çekerken masmavi gözleri okyanus yangınına savruldu. Külotumu çıkartıp gözlerini aşağı indirdi. Gözlerimiz kopunca utançtan ellerimle yatağın çarşafını sıkıca tuttum ve avcuma doldurdum.

"Nefesin, tadın, fikirlerin, isteklerin..." dedi yavaşça bacaklarımı öperek. Çok kısa, çok yavaş öptü. "...tamamen bana ait." Bacaklarımın içlerini öpe öpe tam ortaya vardı ve derin bir nefes aldı. Dudakları amımı öpmeye başladı.

"Utanıyorum," dedim zar zor. Dudakları amımdayken güldü ve doğruldu. Yatakta dizlerinin üzerine kalktı ve siyah kumaş pantolonunun kemerini çözmeye başladı. Bir yandan belindeki silahı çıkartıp komodine bıraktı.

"Yetmedi mi?" dedi başı hafif yana eğilirken. "Utanmayacaksın kocandan. Dokun kendine."

"Ne?" dedim çarşafı daha sıkı tutarak.

"Dokun," dedi kemerini çözüp. Gözleri gözlerime yangınlar üfürdü. "Dokun ve bana o muazzam manzarayı izlet, hadi."

Yavaşça elimi amıma götürdüm. Kendimi okşamaya başladım. Gözlerim utançtan sağa kaydığında cıkcıkladı. "Bana," dedi aklı gitmiş gibi. "Bana bakarak yaşa zevklerini, güzel kiracım."

Gözlerim güçlükle onun masmavi gözlerinde boğulmamak için çırpındı. Kendimi okşuyordum ama bir yandan hiç durmadan alt dudağımı emiyordum. Aklı yitikti. Sırıttı ve kısaca bedenime bakıp tekrar gözlerime kilitledi gözlerini. "Zevkli mi?"

"Zevkli," dedim ve hemen nefes almayı kestim. Yanaklarım ateş aldı. Kumaş pantolonunun düğmesini açtı ve fermuarını indirdi.

"Ah Melek," dedi. Ağzı aralıktı. Sırıtıyordu bana bakarken ama ben onun bu hararetli bakışlarından dolayı titriyordum. Yutkundum kendimi okşarken. Gözlerim bir an kapandı ve istemeden inledim.

"Devam eder misin?" dedim elimi çekip. Başımı onaylar salladım kendi kendime. "Çiyleri anlatıyordun."

"Hım," dedi ve onun yönetmesini istediğimi anlamış gibi bacaklarımı iki yana açıp yavaşça üzerime doğru çıktı. Kolları beni iki yandan sıkıca sarmaladı ve tekrar fısıldadı.

"Dudakların, gözlerin, göğüslerin..." dedi kendi iç çamaşırını çekiştirip yavaşça avuçlamaya başlarken. "...vücudunun ve teninin her zerresi benim."

"Senin," dedim. Tavanı izliyordum ses tonu ile delirirken. "Tamamen senin."

"Tamamen benim," dedi. Amıma doğru sikini yavaşça bastırdı. Gözlerimi sıkıca kapattım. "İlk ve son," dedi yavaşça. "Çok kibar olacağım. İlk ve son kez. Dur dediğinde duracağım. Anlaştık mı prensesim?"

"Tamam," dedim ona sıkıca sarılırken. Gözlerimi de öyle sıkı kapattım.

Yavaşça yarısını içime soktu. Kapalı gözlerim kocaman açıldı ve istemsizce inledim. "Acıdı mı?" dedi ve çıkarttı.

"Hayır devam et," dedim zar zor. Acımıştı. Çok acımıştı.

Tekrar soktu. Bu sefer daha derine soktu. "Acıdı mı?"

"Hayır." Çıkarttı. Daha derine soktu.

"Acıyor mu?" diye sordu. Biraz daha derine girdi.

"Acımıyor." Soktu. En dibine.

Gözlerim yerlerinden çıkacak gibiydi. Bütünleştik artık. Bedenlerimiz tekti. Yavaşça çıkarttı. Çıkartırken ıpıslak hissetim. Ona nefes nefese bakıyordum. "Çok garip," dedim kalp atışlarım duyulurken. "Kara çok garip hissettim."

"Duralım biraz," dedi dudaklarımı öperken. Ona karşılık veremeyecek kadar gariptim. Dudaklarımı üst üste birkaç kez öptü ve doğruldu. Bacaklarım iki yana açık öylece yutkunuyordum. Başı aşağı indi. Onunla bir baktım.

"Kanamış," dedim nefes nefese.

Başı bana kalktı ve gülümsedi ama hala şuuru yoktu. Bacaklarımın arasından çekilip yana geçti. Pantolonunu tekrar toparladığı sırada hızla doğruldum.

"Neden bıraktık?" dedim korkuyla. Avuç içimi tırnakladım. "Devam edelim."

"Canın acıyor," dedi ve boynunu kütletip komodindeki sigara paketini eline aldı. Hızla bacaklarımı iki yana açıp kucağına oturdum.

"İstiyorum ama," dedim hızla. Elimle sikini tuttum ve yavaşça içime doğru götürdüm. Hemen sonra yarısına kadar oturdum. "İstiyorum," dedim gözlerim kapalı. İnledim ve tısladım. Acıdı.

"Melek," dedi şaşkınlıkla ama kucağında yavaşça kalkıp inmeye başladım çoktan. Beni durdurmak istedi ama eli refleks olarak popoma gitti ve sıktı.

Acıyordu ama buna alışmanın da başka çaresi yok gibi hissettim. Ellerimi karnına koydum ve kucağında daha sık kalkıp inmeye başladım. "Of," dedim yavaşça. "Kara acısı azalıyor gibi."

"Öyle mi bebeğim?" dedi gözleri parlarken. Bir anda belimden tutup beni sırt üstü yatağa fırlattı. Baş parmağını ağzına götürdü ve diline sertçe sürttü. Hemen sonra yaladığı parmağı amımı okşamaya başladı. İçime girdi.

"Güzelleşiyor," dedim inlerken. Gözlerim kapalıydı ama ifadem sarsılıyordu. "Oh," dedim yüzüm hafif tebessüme dönerken. "Kara çok güzelleşiyor."

"Küçüğüm, küçücüğüm, benim güzeller güzelim," dedi amımı okşarken. Bastırdı biraz daha ama yavaşça girip çıkıyordu.

"Kara," dedim inleyerek.

Bir yandan içime girerken diğer yandan beni okşuyordu. Gözlerimi açıp ona baktığımda gözleri memelerimdeydi. Gözlerime çıktı gözleri. "Güzel sikiyor mu kocan seni?" diye sordu. Başımı onaylar sallarken artık acının yerini zevke bıraktım.

"Evet," dedim inlerken. "Çok güzel sikiyor." Başımı kaldırıp beni sikmesini izlemeye başladım. Dikkatli ama hırslıydı. Sikine biraz kan bulaşmıştı. Ağlamaklı oldu ifadem ve ona bakarak ağzımı araladım. "Oh," dedim titrek sesle. "Çok güzel."

Başı kısaca aşağı indi ve tekrar bana baktı. Bacaklarımdan sıkıca tutarken sırıtıyordu ama ben beni gördüğünden emin değildim. "Benimsin," dedi. Gülüşü soldu ve biraz hızlandı. Bu, canımı acıttı. Öne doğru eğildi ve altında minicik kalmamı sağladı. Kocaman bedeni tepeden biri bize baksa beni görünmez kılardı.

"Kara," dedim sırtına tırnaklarımı geçirirken. "Yavaşla."

Yavaşladı ama hala benimle değildi. "Benim kalacaksın Melek. Tüm ömrün, ömrünün öncesi ve sonrası bana ait olacaksın," dedi içime girerken. Çıkarttı ve tekrar soktu.

"Kara," dedim inleyerek. Zevkten bacaklarım titriyordu.

"Bir tek benim adımı anacaksın," dedi. Tekrar içime girdi. Nefesi düzensizdi.

"Artık utanmıyorum!" diye bağırdım inlerken. Ardından boynuna sıkıca sarıldım.

"Aferin," dedi. Görmedim ama sesi şehvetli mutlu geldi. Boynumu öptü. Tekrar girip çıktı. "Utanma kocandan. Aferin sana." Boynumu emmeye başladı.

"Hiç ama hiç utamıyorum Kara," dedim gözlerimi açamayacak kadar çok haz alırken. Sakalları boynuma battı.

"Güzel kiracım," diye fısıldadı boynuma doğru. Sokup çıkarttı. "Daracıksın amına koyayım."

"Lütfen," diye bağırdım gözlerim dönerken. Vücutlarımız birbirine her sertçe dokunduğunda çıkan o ses tenime tokat atıyordu. "Yalvarırım durma."

"Şşt," dedi hızlanırken. "Kibarlığı bırak. Söyle," dediğinde kuruyan boğazımın tahriş oluşunu dinliyordum.

"Sik beni," dedim zar zor. "Devam et durma sik beni Kara."

"Sikeyim mi?" dedi doğrulurken. Hızlandı, gözlerini kıstı. Eli yavaşça boynuma gitti. Sıktı. "Siksin mi kocan seni?"

"Siksin!" dedim ağzımdan salya akarken. Ellerimi boğazımı sıkan ellerine götürdüm. Gözlerim yukarı kaydı. "Durma sik beni."

Boynumu biraz daha sıktı. Nefesimi kestiğini anladığında hızla bıraktı. "Melek," dedi aç bir vahşi hayvan gibi hırlayıp. "Ödüm kopuyor kopartacağım diye o minik boynunu."

"Devam... devam," dedim ağlamaklı. "Kara devam."

"Boşalacak mı benim güzeller güzeli kiracım?" dedi bana bakarken. Görmedi beni ama. Bende kalmasını da hiç istemedim. Şuurunun olmaması kendimi daha da rahat hissettirdi.

"Evet!" dedim hırsla inlerken. Gözlerimi kıstım. Memelerim Kara içime girdikçe hopluyordu. Sonunda onları sıkıca avuçladım. "Evet boşalacağım şimdi!"

"Boşal kocanın sikine," dediğinde gözlerimi kapattım. "Aç," dedi. Ona baktım. "Bana bakarak boşal," dedi. Hızla boğazımı temizledim. İstemeden gözlerim yukarı kaydı. Memelerimi sıkmaktan acıttım.

"Boşalıyorum," dedim ağlamaklı sesle. Bir anda merdivenin en tepesinden aşağı bıraktım sanki bedenimi. Zangır zangır titrerken önce nefesimi tuttum. Sonra bağırmaya başladım. Gözümden yaş aktı. Ellerim uyuştu.

"Hay sikeyim böyle işi. Daracıksın amına koyayım," dedi hızla bacaklarımdan sıkıca tutup. Boşalırken sikini içimde iyice sıkıştırdım. Bir anda o kadar hızlı sokup çıkartmaya başladı ki kafam çalkalandı. Umursamadım çünkü boşalmanın verdiği rahatlama yüzünden baygınlık geçirdim.

Kara deli gibi sokup çıkartıyordu. En sonunda sertçe girdi. Aklım çalkalandı. Tekrar çıktı ve sertçe tekrar girdi. Nefes nefese durdu. Bacaklarımı sıkan elleri bir anda gevşedi. İçime sıcacık bir şey dolmaya başladı. Bedenim zaten yanıyordu, içime doldurduğu şey de sanki ruhumu ateşe verdi artık.

Yutkundu ve birkaç saniye etrafa bakıp başını kısaca olumsuz salladı. Hemen sonra eğilip sertçe yanağımdan düşen damlayı yaladı. "Güzel miydi?" diye sordu. O içimdeyken hala titriyordum.

"Çok," dedim nefes nefese. Ona sıkıca sarıldım. "Çok güzel."

İçimden çıkarttı. "Sensin güzel," dedi. Tekrar soktu. Yavaş yavaş sikmeye başladı. "Senden güzel bir şey yok bu dünyada."

"Bir daha mı?" dedim bacaklarım uyuşurken.

"Sabaha kadar," dedi ve belimden tutup beni bir anda kucağına çıkarttı. "Doyamam."

Ters düz olduk. Bacaklarımı iki yana açıp kucağında yavaşça zıplamaya başladım.

"Sık memelerini," dedi geriye yaslanmış beni izlerken. Hızla memelerimi avuçlamaya başladım. Yavaş yavaş kucağında zıplıyordum ama ses tellerim hızlı hızlı inlemekten harap olmuştu.

"Daracıksın Melek," dedi isyanla karışık, gözleri memelerimdeyken. "Okşa kendini bir yandan. Dokun kendine sevgilim."

Elim amıma gitti ve kucağında zıplarken yavaşça kendimi okşamaya başladım. Ona bakıyordum ama artık ben de onun gibi aklımı kaybettim. Yoktum. Sanki bedenim zevk yaşamak için aklımı kullanmayı unutuyordu.

Zıplamalarım arttı. Belimden sıkıca tutup beni kaldırıp indirmeye başladı. Ona tamamen teslim oldum.

"Benim güzeller güzelim. Her şeyim. Biriciğim," dedi.

Etraf simsiyah gözüküyordu. Ölüm naraları koştu her bir yanımda. Zıplamayı bıraktım. Bunu bekliyormuş gibi bacaklarını hafif yukarı kaldırdı ve beni zıplatmaya başladı.

"Miniciğim, güzel sevgilim," dedi. Beni hoplattığı sırada inleyerek öne doğru eğildim. Kolu sıkıca belimi sardı.

"Ne yapacağım lan seninle?" dedi sertçe sokarken. Sürekli bedenlerimizin çarpışma sesi çıkıyordu. Sertçe vurdu popoma. Yeni bir ses ekledi. "Ne yapacağım seninle ben söyle."

"Kara," dedim boynuna başımı sokup. Ben onun kucağındaydım ama öylece duruyordum. Her şeyi o yapıyordu. İçime girip çıktığı sırada boynunu öptüm. Kokusu ile aklım yine puf oldu.

"O kadar dar ki amcığın, sik sik genişlemez de," dedi sertçe sokarken. "Her gün yesem seni yine sana doymam ben. Ne yapacağım seninle?"

Yine hızlandı. Yine kasılmaya başladım. Boynunu öpüyordum. Tadı günah şarapları gibi lezizdi. Teni günah şarapları gibi sarhoş ediciydi.

"Tekrar," dedim inlemelerimin arasında. "Tekrar boşalacağım."

Doğrulup bir anda dudaklarına yapıştım. Beni siktiği sırada onunla öpüşmek günah şaraplarını bile sarhoş ederdi. Eli enseme gitti ve sertçe kendine daha da bastırdı. Dudaklarımız birbirlerini çekiştirirken ağzının içine doğru inliyordum.

Daha hızlı sikmeye başladı. Dayanamadım. Bir anda dudaklarımı çektim çünkü boşalıyordum. Ensemden tekrar kendine doğru bastırdı ve dudaklarımı sertçe öpmeye devam etti. Öperken hırladı. O da boşalmaya başladı.

Aynı anda. Tek bedende iki haz yaşattı bana, ya da iki bedende tek haz. Bir şeyler yaşattı ama işte. Nefes almayı kesti ve çok hafif hırladı. Kara'nın hırlaması beni bir anda okyanusa fırlattı. Titrediğim sırada onun öpüşlerine karşılık veremiyordum. Ağzımı hafif araladım ve dudaklarına doğru inledim. Bu sırada fışkırttığı şeyler içimi ikinci kez sımsıcak etti.

Elleri serbestleşti. O kadar hızlı nefes alıp veriyordu ki yüzüme çarpan nefesi düştüğüm okyanusta beni cayır cayır yakıyordu.

"Hassiktir," diye fısıldadı. Dudakları dudaklarıma çarptı. Hafif kaldırdığı bacaklarını tamamen yatağa bıraktı ve yavaş bir nefes verdi. Dudaklarımızı ayırıp başını yastığa koydu.

 

-AYIPLI SAHNE SONU-

"Bilincim kapandı," dedi kısa süreli etrafa bakarken. Yutkundu. "Harbili öldüm sandım amına koyayım."

"Ben de yeniden doğdum sandım," dedim kucağından kalkıp dibine yatarken. Yan dönüp elimi karnına götürdüm ve başımı onun omzuna attım.

Yavaşça alnımdan öptü ve tekrar nefes verdi. Saçlarımı sevmeye başladı. "Gerçek miydi lan bu şimdi?" diye sordu. "Hayal ettiğimden daha güzeldi," dedi kendi kendine. "Acımadı değil mi güzeller güzeli kiracım?"

"Hayır hiç acımadı," dedim başımı olumsuz sallarken. Saçlarımı sevmesi mayıştırdı. Belki de bedenim artık çok rahatlamıştı. "Ama bu ilk ve son derken ne demek istedin tam anlayamadım Kara."

Yana fırlattığı kemere doğru saçlarımı sevmeyen elini kaldırdı ama nefesi hala düzensizdi. "O kemerle bağlayacağım seni. Daha değil ama. Korkma hemen. Alıştıra alıştıra."

"Delisin," dedim başımı omzuna yaslayıp. "Kara biliyor musun çok..."

"...çok utandım Kara," dedi sesini incelterek. "Çok ama çok utandım Kara!"

Önce şaşıp kaldım. Sonra başımı hızla omzundan kaldırıp ona baktım. Tavanı izliyordu ama aşık gibi sırıtıyordu. Saçlarımı sevmeyi bırakmadı. Gözleri bayık bayıktı. Çok mutluydu. "Çok ama çok utandım Kara!" dedi kopkoyu sesini incecik yaparak.

"Bak beni taklit etme!" dedim kaşlarım çatılırken. Gülmeye başladım. "Çok ayıp!" dedim kıkırdayarak. "Salak! Kocam mısın nesin beni sakın kızdırma duydun mu!" dedim gülerek.

Bana döndü ve yavaşça aralık dudağımı öptü. Sırıtıyordu. "Ölsün Kara sana," dediğinde tekrar omzuna yattım ve kıkırdayarak ona sarıldım. Bacağımı ona doğru attım ve iyice sokuldum.

"Ölmesin Kara," dedim. Mutluydum. Dünyadaki en mutlu kızdım. Çiyler nasıl mutlu olurdu? İşte öyle mutluydum.

Belki de yağmur damlalarının çiylere öfkesi bundandı. Kar da yağsa, dolu da çarpsa, çiyler hep berraktı. Sıfır noktasından çıktım bunu fark ettiğimde. Çiy noktasına vardım. İşbâ da denilen bu yer insanı boğardı. Ama ben bu noktada hiç rahatsız olmadım.

Çünkü ben bu noktada Kara'nın kollarının arasındaydım.

 

--- BÖLÜM SONU---

 

Yeni bölümlerin alıntılarını takip etmek için :

 

tiktok: yagmurluhikayeler

 

instagram : yagmurluhikayeler

 

Bölüm : 07.03.2025 20:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
petrikor. / KARA ÇİY : HAN MAHALLESİ / 34. BÖLÜM : ÇİY NOKTASI : İŞBÂ
petrikor.
KARA ÇİY : HAN MAHALLESİ

185.69k Okunma

11.2k Oy

0 Takip
45
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...