O gün boyunca içimdeki huzursuzluk hiç dinmedi. Gelen mesajı defalarca düşündüm. Kimdi bu insanlar? Baran’la olan yakınlığımı nasıl fark etmişlerdi? Ama daha önemlisi, Baran bunu bilse ne yapardı? Onun öfkesi ve korumacı tavrı gözümün önüne geldiğinde, kalbime bir ağırlık çöktü.
Akşam Baran beni eve bırakırken, arabada bir sessizlik vardı. Dışarıda yağmur yağıyordu ve damlalar, camlarda bulanık izler bırakıyordu. Baran bir anda sessizliği bozdu.
“Güzelim, bugün bir garipsin. Bana anlatmadığın bir şey mi var?” dedi baran.
Onun bu kadar sezgisel olması bazen beni korkutuyordu. Derin bir nefes aldım, gözlerimi ön camdan ayırmadan, “Yok, sadece yorgunum,” dedim zayıf bir sesle.
Baran kaşlarını çattı. Direksiyonun üzerindeki elleri gerildi. “Güzelim bak senden bir şey saklıyorsam bana kızarsın. Ama sen de bana dürüst olmazsan, ben nasıl güveneyim?”
Haklıydı. Boğazıma bir yumru oturdu. Cebimden telefonu çıkarıp mesajı ona uzattım. “Bu sabah geldi. Kimden olduğunu bilmiyorum…”dedim kısık sesle.
Baran telefonu eline aldı, mesajı okurken yüzü giderek gerildi. Çenesindeki kaslar belirginleşti, gözlerindeki o karanlık bakış geri döndü. Araba yol kenarına yanaştı ve durdu. Baran derin bir nefes alarak bana döndü.
“Lara, bunu bana neden hemen söylemedin?” Sesi derin ama yumuşaktı. İçinde bir öfke dalgası kabardığını hissediyordum.
“Çünkü korktum, Baran. Tepkinin ne olacağını bilmiyordum. Zaten yeterince yük taşıyorsun…”
Baran başını iki yana salladı, parmaklarını saçlarının arasından geçirdi.“Lara, seni tehlikeden uzak tutmaya çalıştıkça, o tehlike sana daha fazla yaklaşıyor. Bu, benim hatam…”
“Hayır,” dedim, elimi onun koluna koyarak. “Bu senin suçun değil. Sen ne yaparsan yap, geçmişin peşini bırakmıyor. Ama artık yalnız değilsin, Baran. Bu savaşı birlikte vereceğiz.”
Baran yüzüme baktı, gözlerinde bir yumuşama oldu. “Sen benim hayatımdaki en güzel şeysin, Lara. Ama bu dünya çok acımasız… Eğer sana bir şey olursa—”
“Sana bir şey olursa, ben de yaşayamam,” diye onu böldüm. “Artık bu konuşmaları bırak ve bana güven. Eğer bir savaş olacaksa, bu savaşı birlikte vereceğiz. Ama beni dışarıda bırakma, tamam mı?”
Baran, yüzüme uzun uzun baktıktan sonra başını hafifçe salladı. “Tamam, güzelim. Ama bir şartla: Sana bir zarar gelmesine asla izin vermeyeceğim. Ne olursa olsun…”
O gece Baran, beni eve bırakmadı. Onun ısrarıyla, geceyi yanında geçirdim. Güvende olmam gerektiğini söylüyordu. Ama içimde bir şeylerin fırtınaya hazırlandığını hissediyordum.
---
Sabah olduğunda, Baran’ın telefonuna bir çağrı geldi. Konuşmalarından bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştım. Sesi keskin ve gergindi. “ tamam. Bekleyin, geliyorum.”
Telefonu kapattıktan sonra hızla ceketini giydi. “yavrum, benim bir yere gitmem lazım. Sen burada kal, hiçbir yere çıkma. Kapıyı kilitle.”
“Baran, ne oluyor?” Ayağa kalktım, panik içinde yüzüne baktım.
Baran bana yaklaştı, ellerini omuzlarıma koyarak gözlerimin içine baktı. “Sadece küçük bir sorun. Halledip hemen geri döneceğim. Söz veriyorum.”
Ama içimdeki huzursuzluk büyüyordu. “Gitme,” diye fısıldadım.
Baran hafifçe gülümsedi, başını eğip alnıma bir öpücük kondurdu. “Korkma. Bir şey olmayacak.”
Kapıdan çıkarken arkasından bakakaldım. İçimde bir his, her şeyin daha da karmaşık bir hal alacağını söylüyordu. Baran’ın dünyası giderek üzerimize çöküyordu ve artık dönüşü olmayan bir yola girmiştik.
Telefonumu elimde sıkarak oturdum. Saatler geçiyor, ama Baran’dan bir haber gelmiyordu. Annemi aradım onunla konuştum ona arkaşımın evinde kalacağını söyledim. Saatler ilerliyordu . Barandan hâlâ haber yoktu. Kalbim deli gibi atmaya başladı. Ya bir şey olduysa? Ya Baran geri dönmezse? Ya yine beni terk ettiyse?
Tam o anda, telefonuma bir mesaj geldi. Ayağa fırladım, telefonumu elime alıp titreyen ellerle mesajı açtım. sadece kısa bir mesaj vardı:
“Baran Çukurova’nın hayatı senin ellerinde. Onu kurtarmak istiyorsan, yalnız gel.”
Nefesim kesildi. Gözlerim bir noktada sabitlendi. O an, ne yapmam gerektiğini biliyordum. Baran’ın beni korumaya çalıştığı karanlık artık beni de içine çekmişti. Ve onu kurtarmak için her şeyi göze almaya hazırdım.
Telefonumu titreyen ellerimden düşürdüm, ama hızla toparlanarak telefonumu aldım ve mesajı tekrar okudum. Kelimeler beynime kazınmış gibiydi: “Yalnız gel.” Bu, bir tuzak olduğunun en açık işaretiydi, ama başka seçeneğim yoktu. Baran’a bir şey olmasına izin veremezdim. Kalbim deli gibi atarken, telefonumu alıp hızla üzerime bir şeyler geçirdim.
Aklımda tek bir düşünce vardı: Baran’ı kurtarmak. Ona ne olduğunu, kiminle karşılaşacağımı bilmiyordum, ama artık geri dönüş yoktu.
Cebime bir bıçak soktum. Baran bir keresinde bana “Tehlikedeysen her zaman yanında bir şey taşı,” demişti. İşe yaramayacağını bilsem de kendimi bir nebze daha güçlü hissettim.
---
Karanlık çökmeye başlamıştı. Mesajdan hemen sonra yazan adrese doğru yola çıktım. Eski ve terkedilmiş bir fabrika binasıydı. Rüzgar, kırık pencerelerden içeri uğuldayarak giriyordu. İçimdeki korku büyüdü ama adımlarım beni durdurmadı. Baran burada bir yerde ve beni bekliyor, diye tekrarladım kendime.
Kapıya yaklaşırken derin bir nefes aldım ve metal kapıyı yavaşça ittirdim. İçeriye girdiğimde, büyük ve boş bir alan beni karşıladı. Loş ışıkta gölgeler dans ediyor, yankılanan ayak seslerim mekânı dolduruyordu.
“Baran?” diye fısıldadım, ama sesim yankılanarak bana geri döndü.
Birden, arkamda bir ayak sesi duydum. Hızla döndüm, ama kimseyi göremedim. Kalbim boğazımda atarken, derin bir erkek sesi yankılandı:
“Sonunda geldin.”
Sesin geldiği yöne baktım. Karanlıktan biri belirdi. Uzun boylu, koyu renk takım elbiseli ve yüzünde buz gibi bir ifade vardı. Arkamdan başka adamlar da çıktı; en az dört kişi, elleri ceplerinde, gözleri benim üzerimdeydi.
“Baran nerede?” diye sordum, sesim titrememesi için çabalayarak.
Adam, sanki zafer kazanmış gibi hafifçe gülümsedi. “Baran Çukurova... güçlü, cesur ama zaafı olan bir adam. Sen o zaafsın, güzelim.”
Öfkeden dişlerimi sıktım. “Baran nerde dedim”
Adam ellerini iki yana açtı, alaycı bir tavırla. “Henüz bir şey yapmadık. Ama senin buraya geleceğini biliyorduk. Onu istiyorsan, bizimle bir anlaşma yapman gerekecek.”
“Ne anlaşması?”dedim.
Adam bana yaklaştıkça, geriye doğru birkaç adım attım. Soğuk gözlerini gözlerime dikerek konuştu:
“Baran’ın hayatı karşılığında... ondan uzak duracaksın. Onu bir daha asla görmeyeceksin. Eğer kabul etmezsen, onu bir daha sağ göremezsin.”
Sözleri beynimde yankılandı. İçimdeki korku, öfkeye dönüştü. “Siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz?”
Adam bir kahkaha attı. “Cesursun. Aynı sevgilin gibi ama cesaret bazen hayatına mal olabilir.Düşün ve karar ver.”
Tam o anda, bir bağırış duydum. “Lara!”
Baran’ın sesiydi. Kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Sesin geldiği yöne döndüm ve loş ışıkta Baran’ı gördüm. Ellerini bağlamış, dizlerinin üzerine çökmüş haldeydi. Yüzü kan içindeydi, ama gözleri hâlâ o bildiğim ateşi taşıyordu.
“Baran!” diyerek ona doğru koşmaya çalıştım, ama adam önümde durarak yolumu kesti.
“Bir adım daha atarsan, onun sonu olur.”dedi bir adam.
Baran, zorlukla başını kaldırdı ve bana baktı. “Lara, buradan git! Sakın onlara bir şey söyleme! Git. Lara . git.”
Gözlerim doldu, ama içimde bir karar belirdi. Onu burada bırakamazdım. Titreyen ellerim cebimdeki bıçağa gitti. Gözlerimi karşımda duran adama diktim.
“Sana bir şey teklif edeceğim,” dedim, sesim hiç beklemediğim kadar kararlı çıkmıştı. “Beni alın. Baran’ı bırakın.”
Baran’ın gözleri dehşetle açıldı. “Lara, hayır! Lara. Sus ve git .” diye bağırdı.
Adam, söylediklerimi duyunca kaşlarını kaldırdı. “Kendini feda mı edeceksin? Ne büyük aşk.”
Bıçağı cebimden çıkarıp sıkıca kavradım. “Baran’ı serbest bırakın. Ben size ne istiyorsanız veririm.”
Adam birkaç saniye boyunca beni süzdü. Sonra başını hafifçe yana eğip gülümsedi. “Demek bu kadar cesursun. O zaman anlaşma kabul.”
"Lara sakın Lara hayır Lara " diye bağırıyordu baran.
"Şşitt sakin baran Çukurova... Sadece biraz eğlenicez biricik güzel ve naif sevgilinle"dedi adam
"Senin ecdadını sikerim yemin olsun sülaleni haritadan siler kaldırırım ona dokunmayacaksın Adnan!" Diye bağırdı baran .
Demekki bu adamın adı adnandı.
Adnan bana doğru yürüdümeye başladı.
Elimdeki bıçağı ona doğrulttum.
"Sakin ol güzelim sen istedin.. sadece eğlenicez."dedi Adnan.
Adnan elleriyle hemen kollarımı kavradı ve beni kendisine doğru çekti. Elimdeki bıçak ellerimden kayarak yere düştü.
Adnan beni sürükleyerek baranın karşısında diz çöktürdü.
"Lara , hayır kalk! Bak bu bi rica değil emir Lara , kalk!" Dedi baran bağırarak.
Gözlerimden yaşlar süzülüyordu
"Evet başlat önce anlatmaya ki sevgili sevgilinin canını fazla acımasın" dedi Adnan. Tam o sırada Adnan uzun ve dalgalı kumral saçlarımı kavrayıp sertçe çekti.
Ağzımdan bir çığlık koptu. Gözyaşlarım hızlı hızlı dökülmeye başladı.
"Başla!" Diye bağırdı Adnan.
"Ya da önce ben başlayım" dedi Adnan.
"Bu pislik herif benim gözlerimin önünde aynı bu şekilde sevdiğim kadını öldürdü. Ayrıca karnında benim çocuğum vardı..."dedi Adnan acılı bir şekilde.
"Aynısını sende yaşayacaksın" dedi Adnan.
"Sus bak sus seni gebertirim!" dedi baran.
"Niye annenin ölümüne gelmedik daha" dedi Adnan gülerek.
"Senin annen onlarca adam tarafından taciz edildi sonra baban tarafından şiddet gördü dimi " dedi Adnan. Ve bir kahkaha patlattı.
Tam o anda, Baran inanılmaz bir güçle ayağa kalktı ve ellerindeki ipleri çözmüş gibi bir hareketle adamların üzerine atıldı. Ellerinde hâlâ ipler vardı oysa .Kaos bir anda patladı. Baranın adamları gelmişti. Sinanı gördüm .Bağırışlar, koşuşturma ve yankılanan sesler arasında Baran bana doğru koştu.
“Lara, buradan çık!” diye bağırdı.
Ama yerimden kıpırdayamıyordum. Her şey çok hızlı gelişiyordu. Bir adam, belinden silah çekti. Baran’ın arkasında onu hedef aldığını gördüm. Zaman adeta yavaşladı.
“Baran, dikkat et!” diye bağırarak üzerine atladım. O an bir silah sesi duyuldu.
Ve dünya, karardı.
---
Meabalarrrrr okuldan yeni geldim hemen bölümü attımm. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum kitabımı tanıdığınız kişilere önerebilirsiniz ve okumasını istediğiniz kişilerle paylaşabilirsiniz ayrıca sosyal medya hesaplarınızdan kitabımı önerebilirsinizzz öpüldünüz
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
20.29k Okunma |
1.22k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |