Baran ellerimi tutarken, gözlerinde ilk defa böylesine açık bir sızıyı gördüm. Her zaman güçlü, kararlı ve soğukkanlı olan o adam, şimdi savunmasız ve samimiydi. Bu, bana her şeyden daha çok dokunmuştu.
“Lara, benim hayatım… sandığından çok daha karanlık. Seni o dünyadan uzak tutmak için yaptım bunu. Ama bir şeyi unuttum,” dedi yutkunarak, sesi titriyordu. “Sen olmadan o dünyada kayboluyorum.”
Sözleriyle içimde bir şeyler kırıldı, sonra yeniden birleşti. Onun ne yaşadığını tam olarak anlayamasam da, tek başına o yükü taşıdığını ve beni korumaya çalışırken kendini nasıl yıprattığını görebiliyordum.
“Artık bu yükü tek başına taşımanı istemiyorum,” dedim, daha önce hiç hissetmediğim bir cesaretle. “Ben de buradayım, Baran. Ne olursa olsun, seninle birlikteyim.”
Baran’ın bakışları yumuşadı, parmakları hafifçe saçlarımın arasına kaydı. Yüzüme bakarken, sanki saatlerce o anı yaşamış gibi hissettim.
“Bunu söylediğine inanamıyorum. Bu karanlık beni bulsa bile, seni ışığımdan ayırmayacağım, Lara.”
Bir anda hislerim kontrolsüz bir dalga gibi üzerime çöktü. Onu o kadar özlemiştim ki, varlığı bile nefes almamı kolaylaştırıyordu. Ama içimde hâlâ bir korku vardı.
“Baran, eğer bu yolda yürümeye karar verdiysek… bana güven. Beni kıracak hiçbir şeyi benden saklama. Birlikte savaşalım, tamam mı?”
Baran başını hafifçe eğerek gülümsedi. “Sana söz veriyorum, Lara. Artık hiçbir şeyden kaçmayacağım. Senden de, bu savaştan da.”
Kendimi onun kollarına bıraktım. Baran’ın kalp atışlarını duyabiliyordum. Her şeyin ortasında, o an dünyanın en güvenli yerinde gibi hissediyordum. Bu karmaşık hikâyenin başından beri yol aldığımız her adımın bir anlamı vardı.
Baran başımı omzuna dayamışken, hafifçe fısıldadı: “Seni seviyorum, Lara.”
Gözlerimi kapattım, içimdeki bütün acının yerini bir huzur doldurdu. “Ben de seni seviyorum, Baran. Ama bir daha beni sensiz bırakma.”
O gece uzun uzun konuştuk. Baran, uzak kaldığı sürede neyle mücadele ettiğini, hayatını tehdit eden gölgeleri birer birer anlattı. Her kelimesi, içimde bir korku uyandırsa da ona olan sevgimi daha da büyütüyordu. Çünkü o, kendini feda edecek kadar sevgi doluydu. Ve artık bu savaşta yalnız olmadığını biliyordu.
Sabah olduğunda, Baran’la birlikte yepyeni bir başlangıç yapmaya hazırdım. Onun dünyasının fırtınaları ne kadar şiddetli olursa olsun, ellerimizi sımsıkı tuttuğumuz sürece, birlikte her şeyin üstesinden gelebileceğimizi biliyordum.
Bu sadece başlangıçtı. Ama bu kez birlikteydik.
——
Günler birbirini kovalarken, Baran’ın yanımda olması hayatıma bir düzen getirmişti. Ancak içimde hâlâ bir tedirginlik vardı. Baran’ın anlattığı “karanlık dünya” tam olarak neydi? Onu tehdit eden bu gölgeler kimlerdi? Bana bunların detayını anlatmamıştı, ama onun yüzündeki her çizgide bir savaşın izlerini görebiliyordum.
Bir akşam Baran’la birlikte onun yeni taşındığı eve gittik. Ev fazla büyük değildi ama düzenli ve rahattı. Sanki her detay, onun soğukkanlı ve kontrollü ruhunu yansıtıyordu. Duvarlarda hiçbir fotoğraf yoktu; boş ve soğuk…
“Bu kadar sade bir ev, hiç sana benzemiyor,” dedim gülümsemeye çalışarak. Baran mutfaktan kahve getirirken gözlerini bana çevirdi.
“Burası bir sığınak, Lara. Sadece kalmak için var. Ruhumu ısıtan tek şey sensin. Evleri dolduran duvarlar değil, içindeki insanlardır.”
Bu sözleri kalbime bir ok gibi saplandı. Ona yaklaşarak kahve fincanını elinden aldım ve masaya koydum.
“Beni artık o dünyadan uzak tutamazsın, Baran. Birlikteyiz, dedik. Eğer tehlikelerle yüzleşmek zorundaysan, ben de yanında olacağım.”
Baran yüzünü buruşturdu, belli ki bu fikir hoşuna gitmemişti. Elini belime koyarak beni kendine çekti. “Lara, ne olursa olsun, seni tehlikeye atamam. Sen benim en kıymetlimsin.”
“Ve sen de benim en kıymetlimsin,” dedim sert bir sesle. “Sadece bana güven. Bu savaşta yalnız değilsin artık, Baran.”
Baran derin bir nefes aldı, yüzündeki endişeyi gizleyemiyordu. Ama sonunda başını salladı. “Tamam, Lara. Ama her şeyi yavaş yavaş öğreneceksin. Her şeyi bir anda kaldıramazsın.”
O gece uzun uzun konuştuk. Baran, peşindeki düşmanlardan ve bu düşmanların yıllardır ailesine zarar verdiğinden bahsetti. Sözlerinden bir mafya çatışmasının ortasında kalmış bir adamın hikâyesi dökülüyordu. Babasından kalan bu düşmanlıklar, Baran’ın peşini hiç bırakmamıştı.
“Bu yüzden seni bir süre yalnız bırakmak zorunda kaldım,” dedi Baran, başını ellerinin arasına alarak. “Onlar senin varlığını öğrenirse, seni kullanırlar, Lara. Bu yükü taşıyamam.”
Ona yaklaşarak elimi saçlarının arasından geçirdim. “Bunu anlıyorum, Baran. Ama artık birbirimize güvenmeliyiz. Seni her halinle kabul ediyorum. Karanlığınla da, aydınlığınla da.”
Baran başını kaldırdı ve gözlerime baktı. Gözlerinde bir teşekkür vardı, ama aynı zamanda bir korku. “Sana bir şey olursa, kendimi asla affetmem.”
“Sana bir şey olursa, ben de affetmem, Baran.”
O gece Baran’ın yanında uyurken, bu yeni hayatın kolay olmayacağını biliyordum. Ama onun varlığı, bana inanılmaz bir güç veriyordu. Birlikte olursak, ne fırtına koparsa kopsun, ayakta kalacağımıza inanıyordum.
---
Ertesi sabah, telefonuma bir mesaj geldi. Tanımadığım bir numaradan:
“Baran Çukurova ile olan yakınlığını sürdürmeye devam edersen, sonuçlarına katlanırsın.”
Kalbim hızla çarpmaya başladı. Mesajı defalarca okudum, ama Baran’a söyleyip söylememek konusunda tereddüt ediyordum. Bu sadece bir tehdit olabilir miydi? Yoksa… onların beni fark ettiğinin işareti mi?
Baran içeri girdiğinde yüzümdeki endişeyi fark etti. “Ne oldu, Lara? Bir şey mi var?”
Telefonumu hızla cebime soktum ve zayıf bir gülümseme ile başımı salladım. “Hiçbir şey, sadece biraz uykusuzum.”
Baran şüpheyle gözlerini kısarak bana baktı ama bir şey demedi. Bu sırrı şimdilik kendime saklamam gerektiğini hissediyordum. Belki de bu, fırtınanın başlangıcıydı.
--
Meabalarrrrr oy ve yorumlarınızı bekliyorum kitabımı tanıdığınız kişilere önerebilirsiniz ve okumasını istediğiniz kişilerle paylaşabilirsiniz ayrıca sosyal medya hesaplarınızdan kitabımı önerebilirsinizzz ve beni etiketleyebilirsinizzz öpüldünüzz
Instagram hesabım wxeemssx
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
20.29k Okunma |
1.22k Oy |
0 Takip |
35 Bölümlü Kitap |