19. Bölüm
Eesmaaa / ÇAKMA MAFYA / yarı texting / 19. Bölüm

19. Bölüm

Eesmaaa
wxeesmaa

Gece ilerledikçe Baran’ın mesajı aklımda dönüp duruyordu. O anları tekrar tekrar yaşamak gibi bir şeydi bu; Baran’ın sesi, sözleri, bakışları zihnimden silinmiyordu.

 

Odanın karanlığına bakarken bir mesaj daha geldi.

 

Baran: "Uyuyamıyor musun? Yoksa beni mi düşünüyorsun?"

 

Gülümseyerek cevap yazdım:

Ben: "Belki ikisi de olabilir. Sen ne yapıyorsun bu saatte?"

 

Bir süre mesaj gelmedi. Tam telefonu kenara bırakacakken yeniden bildirim sesi duyuldu.

 

Baran: "Dışarıdayım. Şehirde dolaşıyorum, ama aklım başka bir yerde."

 

Bu çocuk her hareketiyle beni etkilemeyi başarıyordu. Parmaklarım bir an duraksadı ama sonunda dürüstçe yazdım:

 

Ben: "Baran, bu kadar düşünceli olman ürkütücü. Her şey çok hızlı ilerliyor, farkındasın değil mi?"

 

Mesajımı gönderir göndermez kalbim hızlandı. Telefonun ekranına bakarken sanki saniyeler saatlere dönüşüyordu. Birkaç dakika sonra cevap geldi:

 

Baran: "Evet, farkındayım. Ama doğru hissettiren bir şey için neden bekleyelim? Sana her baktığımda, bunu nasıl geciktirebileceğimi bilemiyorum."

 

Bu cümle içimde bir sıcaklık oluşturdu. Kendimi toparlamaya çalıştım ama yazacağım cevabı bir türlü bulamıyordum. Tam o sırada Baran’dan yeni bir mesaj daha geldi:

 

Baran: "Bir şey daha var… Yarın okuldan sonra bir yere gidelim. Sana göstermek istediğim bir şey var."

 

Merakla mesajı okudum. Ne demek istediğini anlamamıştım ama bir şeylerin peşinde olduğu kesindi.

 

Ben: "Nereye gideceğiz?"

 

Baran: "Görünce anlayacaksın. Sürpriz."

 

İtiraz etmek istedim ama bunun hiçbir işe yaramayacağını biliyordum. Baran bir şeyi kafasına koyduğunda onu engellemek imkânsızdı.

 

Ben: "Tamam, ama bu kadar gizem yaratmasan daha iyi olurdu."

 

Baran: "Gizem güzeldir, Lara. Tatlı rüyalar."

 

Telefonu kenara bıraktım ama uyumak mümkün değildi. Onunla ilgili her şey, benim hayatıma bir fırtına gibi dalmıştı ve bu fırtınanın beni nereye sürükleyeceğini bilmiyordum. Belki de bilmeyi istemiyordum.

 

 

---

 

Ertesi gün okuldan çıkarken Baran beni çoktan bekliyordu. Siyah Maserati'si, okulun otoparkında her zamanki gibi dikkat çekiyordu. Arkadaşlarımın şaşkın bakışlarını görmezden gelerek arabaya bindim.

 

“Peki, bu sürpriz nedir?” diye sordum, merakımı saklamaya çalışarak.

 

Baran yüzünde o özgüvenli gülümsemeyle direksiyonu tuttu. “Sabırlı ol. Az kaldı.”

 

Araba, şehrin dışına doğru ilerlerken çevremizdeki manzara değişmeye başladı. Binaların yerini ağaçlar ve açık alanlar aldı. En sonunda bir tepeye vardık. Baran arabayı park etti ve kapıyı açarak inmemi işaret etti.

 

“Baran, burası neresi?” dedim, etrafa bakarak.

 

“Gel,” dedi sadece. Elimi tuttu ve beni hafif bir patikadan yukarı doğru yönlendirdi. Birkaç dakika sonra tepenin zirvesine vardık. Manzara inanılmazdı; şehrin ışıkları uzakta parlıyor, tepemizde yıldızlar dans ediyordu.

 

“Bu yeri yıllardır kimseye göstermedim,” dedi, gözlerini ufka dikip. “Ama burası benim kaçış noktam. Her şey fazla geldiğinde buraya gelirim. Seni buraya getirmek istedim, çünkü… Sanırım buranın huzuru, seninle daha da güzel olacak.”

 

Kalbim hızlandı. Bu kadar ciddiyetle konuşan Baran, başka bir yönünü gösteriyordu bana. Onun sadece koruyucu ya da dik başlı yanını değil, kırılgan ve gerçek yüzünü görüyordum.

 

“Sana söylemiştim,” dedim, hafifçe gülümseyerek. “Bu kadar duygusal olman biraz ürkütücü.”

 

Baran kahkaha attı ve bana döndü. “Sana sıradan birini mi bekliyordun, Lara?”

 

Başımı iki yana salladım. “Hayır. Sıradan birinin bu kadar cesurca beni etkilemesi mümkün olmazdı.”

 

O an, aramızdaki bağ daha da güçlenmişti. Şehrin ışıkları ve yıldızlar altında, dünya yalnızca ikimizden ibaretti.

 

Baran’ın yüzündeki gülümseme o kadar içtendi ki, kelimeler bir süre ikimizden de uzaklaştı. Yıldızların altında, tepede sadece sessizliğin ve birbirimizin varlığının tadını çıkarıyorduk. Ama Baran'ın sessiz kalmaya fazla dayanamayacağını biliyordum.

 

“Lara,” dedi, sesi alışılmadık şekilde yumuşak. “Hayatım boyunca hep bir şeylerden kaçtım. İnsanlardan, sorumluluklardan, bazen de kendimden. Ama sen…” dedi ve gözlerini bana çevirdi, “sen bambaşkasın. Kaçmak aklıma bile gelmiyor.”

 

Sözlerinin ağırlığı içimi titretti. Bu kadar açık ve net bir şekilde konuşan Baran, beni yine şaşırtıyordu. Ne söylemem gerektiğini bilemeden ona baktım. Gözlerim biraz kaçsa da Baran bakışlarımı yakaladı.

 

“Bana bak, güzelim,” dedi, yüzünde bir tebessümle. “Korkma. Seni korkutmak istemem.”

 

“Baran, korkmuyorum,” dedim, sesim biraz titrek çıkmıştı. “Sadece… bu kadar yoğun hisler çok hızlı geliyor. Zaman zaman ne yapacağımı bilemiyorum.”

 

Baran hafifçe gülerek yaklaştı. “Bu hız seni korkutuyorsa, söz veriyorum, daha da hızlanmayacağım. Ama yavaşlamamı da isteme, çünkü seni böyle hissettirmek hayatımda yaptığım en iyi şey gibi geliyor.”

 

Bir kahkaha attım, ama aynı zamanda yüzümün kızardığını hissediyordum. Baran bunu fark etmiş olacak ki başını yana eğip biraz alaycı bir şekilde sırıttı. “Ah, işte benim en sevdiğim Lara bu. Güzel ve savunmasız…”

 

“Savunmasız mı?” dedim, şaşkın bir şekilde. “Kendime gayet iyi savunabilirim, Baran.”

 

“Tabii ki edebilirsin,” dedi kollarını havaya kaldırarak. “Ama savunmasızlığını bana göstermen daha güzel. Bu beni seninle daha da bağlı hissettiriyor.”

 

Bana doğru eğildi ve sesini alçalttı. “Bebeğim, her şeyinle seni tanımak istiyorum. Güçlü yanlarını, zayıf yanlarını, her şeyini. Bırak bunu yapayım.”

 

Sözleri, hislerimi altüst etmişti. Tepkisiz kalamazdım. “Baran…” dedim, gözlerine bakarak. “Sen beni korkutmuyorsun. Asıl korkum, seni bu kadar ciddiye almaya başlamış olmam.”

 

Baran, yüzünde hafif bir şaşkınlıkla bana baktı. Sonra gülümsedi, ama bu seferki gülümsemesi alaycı değil, sevgi doluydu.

 

“Lara,” dedi, sesinde şefkat vardı. “Benim için başka bir ihtimal yok. Seni ciddiye almamak mümkün değil. Sen, benim en ciddiye aldığım şeysin.”

 

Bu sözlerden sonra, bir süre daha konuşmadık. Manzaranın tadını çıkarırken Baran yanımda oturuyor, beni bir an olsun yalnız bırakmıyordu. Ama içten içe biliyordum ki, bu sessizlik bile konuşmalarımız kadar anlamlıydı.

 

 

---

 

Arabada eve dönerken, Baran’ın gözleri hala gülüyordu. Bana dönüp, “Beni düşünüyorsun, değil mi?” dedi.

 

“Evet, seni düşünüyorum,” dedim dürüstçe. “Ama sen bunu zaten biliyorsun.”

 

“Ah, bunu bilmek güzel,” dedi, direksiyonu çevirirken. “Ama seni düşündüğümü biliyor musun?”

 

“Her zaman.”

 

Baran bir kahkaha attı. “Sana ne kadar çok düşündüğümü bir bilsen… Sanırım bu, seni her gördüğümde artıyor.”

 

“Baran, seni böylesine etkilediğime inanamıyorum,” dedim, gözlerimi devirmeye çalışarak.

 

“İnan, güzelim,” dedi. “Çünkü bu his, beni her geçen gün daha da mahvediyor. Ama seni tanıdığıma her gün daha da fazla değer veriyorum.”

 

 

---

 

Gece, eve vardığımda Baran’dan bir mesaj daha geldi:

 

Baran: “Bugün benim için çok özeldi. Umarım senin için de öyledir.”

 

Ben: “Evet, çok güzeldi. Teşekkür ederim.”

 

Baran: “Teşekkür etmek yok. Bu sadece başlangıç, Lara. Daha sana gösterecek çok şeyim var.”

 

Mesajını

okurken istemsizce gülümsedim. Bu çocuk gerçekten beni mahvediyordu. Ama mahvolmak hiç bu kadar güzel hissettirmemişti.

 

-----

 

20. Bölümü şimdi yazıyorum hemen atmaya çalışıcamm. Az kaldıı

 

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum kitabımı tanıdığınız kişilere önerebilirsiniz ve okumasını istediğiniz kişilerle paylaşabilirsiniz ayrıca sosyal medya hesaplarınızdan kitabımı önerebilirsinizzz öpüldünüz

 

Bölüm : 14.12.2024 22:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...