ALPARSLAN KARAHANLI
Üst noktasını kuralı bir haftayı geçmişti. Burda her şeyin yolunda gittiğinden emin olduktan sonra eve dönecektik
Etrafta ölüm sessizliği vardı. Bu durum hiç birimizin hoşuna gitmiyordu. Sınır karakolu kurulana , destek gelene dek burdaydık. Albaya bilgi verip dışarı çıktım.
"Ee kardeşim nasıl gidiyor. Evlilik."
Karan'ın sesi ile ona döndüm. Derin bir nefes alıp yavaşça verdim.
"Valla kardeşim hiçbir yere gitmiyor. Hatun resmen süründürüyor."
Kahkahası kulaklarımı doldurdu.
"Ee sanada böylesi yakışırdı."
"Hiç sorma. Kaç gündür hasret kaldım."
"Olsun be kardeşim. Yanında en azından. Hoş olmasa bile sana ölesiye sadık. Böyle seven kadın bulmak zor. Kıymetini bil."
Dediği ile gözlerim karşımızda oturan sevdiğim kadına kaydı. Dudaklarım benden habersiz kıvrıldı. Çünkü o zaten bana bakıyordu. Karan iki yıl önce nişanlanmıştı. Kadını sevmese bile değer veriyordu. Ailesinin istediği bir kızdı. O da aşka inanmıyorum diyip tamam demişti. Gel zaman git zaman iki aylık bir göreve gitmişti. Geri döndüğünde ona sürpriz yapmak istemişti. Kadınla öz abisini aynı yatakta basmıştı. Sonrasında ise hem hayata hem aşka hemde kadınlara küsmüştü. Bu görev geldiğinde de Lâl için çok olumsuz düşünüyordu. İhanet etmese bile iki günde unutur diyip duruyordu. Ama yaşayıp gördükleri onu tamamen yanıltmıştı. Bizim çocuklar ortada oturmuş mehmetçikle eğleniyordu. Onlarda gergindi. Bu şekilde rahatlıyordu. Karan onların yanına giderken bende sevdiğime doğru gittim. Bakışları yıldızlardaydı. Beni görünce bakışları beni buldu. Gözleri gözlerimin içini talan etti. Onu alıp içime sokasım geldi. Bakma öyle diyor. Nasıl bakmam. İçim gidiyordu ona bakarken. Nöbet sırası onda olduğu için yanımdan kalkıp ilerledi. Bir süre sonra karanlıkta kayboldu. Gittiği yöne baksamda göremedim. Zaten hava aydınlık olsada göremezdim. Bir süre sonra bende yerimden kalkıp çadıra doğru ilerledim. Az bir mesafe kala bir kaç el silah sesi duyuldu. Hemen silahıma davrandım. Arkama baktığımda ise görmek dahi istemeyeceğim bir durumla karşı karşıya kaldım. On beş yirmi kişilik bir grup üç mehmetçiğimizi esir almıştı. Hepimizin silahı onlara yönelmişti.
"İndirin silahları asker. Yoksa işe bunlardan başlarım."
"Bana bak en ufak bir hareketinde hepinizin leşini yere sereriz."
"Geç bunları asker. Eğer bu üçünü istiyorsan indirin silahları."
Mehmetçiğe bir şey olmasına izin veremezdim.
"İndirin silahları"
"Komutanım "
"İndirin dedim Karan "
Diğerleride benimle birlikte silahlarını indirdi. Hepimizin silahlarını tek tek topladılar. Sonrasında ellerimizi bağlayıp yan yana dizdiler. Ele başları olan sakallı adam adamlarını etrafa dağıttı. Telsizi eline alıp bağlı olduğu piçlere haber verdi.
"Hele başkan , kamplarını ele geçirmişim ha. Hepsinide canlı almışız. "
"Aferin lan size. Oraya adam yollayacam. O askerlere bizim bölgemize girmek nedir öğretin."
Telsizi kapatıp pis bir şekilde sırıttı. Tekrar telsize doğru konuştu.
"Nerdesiniz la"
"Seninki cehenneme kadar gitti. Seni de çağırıyor. "
Duyduğum ses ile dudaklarım kıvrıldı. Dişi aslanım benim.
"Sende kimsin lan."
"Azrail."
Her kelimesi ile kendine hayran bırakıyordu.
"Kimsin lan sen. Benimle kimse böyle konuşamaz. Gebertecem lan seni."
Ne kadar konuşsada karşılık alamamıştı. Karşılık alamaması dahada delirmesine neden oldu. Bana doğru geldi.
"Kim lan bu."
"Dedi ya, Azrail."
Yüzüme inen yumrukla yüzüm yana döndü. Adam hırsla geri çekildi. Alayvari bir şekilde güldüm. Herkes delirdiğimi düşünmeye başladı.
"Ne gülüyorsun asker."
"Sana, zavallılığına. Birazdan ne olacak biliyor musun. Önce şu sağındaki itin geberecek. Sonra solundaki. Siz daha ne olduğunu anlayamadan şu arkadaki puştlar kafalarından vurulacak. En son bana yumruk attığın elin varya. Heh işte en son o gidicek. Ama merak etme. Herşeye rağmen seni ben geberticem."
"Hadi ya. Kim yapa..."
Adam sözlerini tamamlayamadan dediğim gibi oldu. Önce sağındaki kafasından vuruldu. Sonra solundaki. Adamlar anın şokunu yaşarken arkamızdakilerde kafalarından isabet almıştı. En son o iti elinden vurdu. Acı çığlıkları kulağıma doldu. Yerimden yavaşça ayaklandım. Adamın göğsüne tekmemi geçirmem ile bir kaç adım geri gidip yere devrildi. O sırada bize doğru gelen adamlar vardı. Arkamdan bizimkilerin bağırışını duydum.
"KOMUTANIM. "
"KOMUTANIM DİKKAT EDİN "
"ALPARSLAN YERE YAT"
Hiç birini dinlemedim. Hatta başımı çevirip bakmadım bile. Adımlarım hedefime doğru ilerledi. Bir kaç saniye sonra kulağıma silah sesi geldi. Dudaklarım iki yana kıvrıldı. Kendimden daha fazla güveniyordum ona. Burda her ne olursa olsun bana bir şey olmazdı.
Adamın boynuna ellerimi geçirdim. Bir kaç dakika boyunca debelensede en sonunda hareket etmeyi bıraktı. Pis canını teslim etti.
Ayağa kalktığımda diğerleride ellerindeki iplerden kurtulmaya çalışıyordu. İşaret ve baş parmağımı birleştirdim. Ellerim bağlı olsada iki elimi kaldırıp şakağıma değdirdim.
"Eyvallah hatun. "
Bir kaç dakika sonra karanlığın içinden göründü. Bakışları hemen beni buldu. Bacağındaki bıçağı çıkarıp elimdeki ipleri kesti. Öyle bir bakışı vardık ki şimdi gelde öpmeden dur. O da benim gibi düşünüyor olacak ki içinden geçenleri söyledi.
Bir sarılsam tüm dertlerim yorgunluğum geçer diyor. Ama haklıydı da etraf çok kalabalıktı. Albaya saldırıyı rapor edicez benimle gel diyince ki bakışı anlatılmaz yaşanır. İçinden sövdüğü o kadar belliydi ki. Arkamı dönüp çadıra girdim. Adım sesleri hemen ardımdan geliyordu. İçeri adımını atar atmaz belinden tutup kendime çektim. Allahım kokusu. Ciğerlerim şenlendi. Bir haftadır yaşadığımı anca hissettim. Üzerindeki şaşkınlığı atar atmaz kolları belimi buldu. Dudakları boynumda yer edindi. Yetmiyordu. Ne yaparsam yapayım yettiremiyordum. Geri çekildiğimde bakışlarındaki Sevgi ve özlem içime işledi.
"Yüzbaşı ne zaman dönücez?"
Ellerim şefkatle yanağını okşadı. Gözleri kapandı. O da özlüyordu. Sabretmekten başka çaremiz yoktu. El mahkum ellerinden tutup telsize doğru ilerledik. Albaya gerekli bilgiyi verdiğimizde sabaha destek ekiplerin geleceğini söyledi. Onlar gelince bizde dönecektik. Duydukları ile dudakları her geçen saniye yukarı kıvrıldı. Elimi iki eli ile sardı.
"Yüzbaşı "
"Yüzbaşının canı "
"Yarın dönüyoruz ."
Elimi yanağına koydum.
"Allahın izni ile bebeğim."
"Dönünce. İznimiz olursa, benimle geçireceksin haberin olsun."
"Hımmm peki ne yapıcaz"
Yanıma yaklaşıp dudaklarını hızlıca dudaklarıma bastırdı.
"Bence sen anladın."
"Pek anlayamadım. Sen bir daha anlatsana"
Dudakları daha çok kıvrıldı.
"Biri gelecek...Ama illaki duymak istiyorsan. Dönüşte koynundan çıkmayı düşünmüyorum. "
Yakamdan kendine çekip son defa kısa bir öpücük bahşetti dudaklarıma sonrada ardına bakmadan çadırdan çıktı. Ardından gülerek baktım. Bende peşinden gittim. Bizimkilerin yanındaydı. Ben gidince bakışları bana döndü.
"Komutanım bakın her şeyi anladım. Bacımın tüm itlerin indireceğini bildiniz. Anlamadığım hangi sıra ile indireceğini nerden anladınız"
Ateş'in sorusu ile onunda bakışları bana döndü. Şaşırınca tavşan gibi gözleri çipil çipil bakıyordu. Dudaklarım kıvrıldı.
"Tanıyorum Ateş. Artık o kadar iyi tanıyorum ki. Ateş ederken ilk kimi vuracağını. Neyi niçin yapacağını ezbere biliyorum. "
"Mesela yüzbaşı ateş ederken, ilk her zaman ayaktaki kişiyi indirir. Ayakta kimse yoksa en az görünen yada uzaktaki mevziyi alır. Sinirlenirse en az üç kişiyi tekte indirmeden mevziye çekilmez. Yada söz konusu bizden biri ise karşı tarafı silah kullanmadan eşek sudan gelene kadar benzetir. Gibi mi?"
Söyledikleri ile dudaklarım her geçen saniye daha çok kıvrıldı. Beni ezberlemişti. Tıpkı benim onu ezberlediğim gibi.
"Neyse bu kadar goy goy yeter. Herkes mevzilensin. Yarın sabah destek gelince bizde dönücez. "
Herkes dağılınca bende kendime bir mevzi buldum.
Sabah helikopterler iniş yaptı. Üç tim gelmişlerdi.
"Jandarma üsteğmen Tarık Oğan emret komutanım "
"Hoş geldiniz üsteğmen. Burdan sonrası sizde. Kolay gelsin"
Üst noktasını onlara teslim edip helikopterlere bindik. Sevdiğim kadının yanındaki yerimi aldım. Diğerlerine çaktırmadan elimi elinin üzerine koydum. Dudakları yukarı kıvrıldı. Ne yapmaya çalıştığımı hemen anladı. Parmakları baş parmağımı kavradı. Tıpkı ilk seferde olduğu gibi. Beklemeden parmaklarımızı birbirine kenetledim. Başımı arkaya atıp dinlenmeye çalıştım. Helikopter iniş anonsu duyulunca derin bir nefes aldım. İndiğimizde albay bizi karşıladı. Hepimiz karşısına dizildik.
"BOZKURT TİMİ GÖREVİ BAŞARI İLE TAMAMLAMIŞTIR KOMUTANIM "
"AFERİN ASKER"
"SAĞOL "
"Timin dinlensin yüzbaşı. Şimdilik biz çağırana kadar izinliler. Sende yarım saate yanıma gel raporunu sun. Sonra sende izinlisin.
"Emredersiniz komutanım "
O gidince bizde dağıldık. Lâl ile ikimiz yan yana benim odama doğru ilerledik. Kapıyı açıp içeri girdik. Kapıyı kapatır kapatmaz kollarımı beline doladım. Başımı boynuna gömdüm.
"Baban bana inat mı yapıyor güzelim. Sana nasıl hasretim biliyor ondan yapıyor bence."
Kıkırtısı doldu kulaklarıma.
"Gülme kurban olduğum. Valla dayanamıyorum "
Dudaklarımı boynuna bastırdım.
"yüzbaşııı "
Odada inlemesi duyuldu.
"Bir daha öp yüzbaşı. Ne olur. En çok ordan öp."
Başımı hafif geri çektim.
"Güzelim yine kabus görmüyorsun değil mi?"
Eli yanağımı buldu.
"Yok. Ama ordan öpmeni çok seviyorum. Bilmiyorum. Sanki ordan öpünce sevgin dudaklarından kalbime akıyor. Hepsini seviyorum. Ama en çok ordan öpmeni seviyorum. "
Dudaklarım kıvrıldı. Dediği ile içim ferahladı. Dudaklarımı boynuna dayadım. Önce derince kokladım. Sonra çok hafif ısırdım. İniltisi kulaklarıma doldu. Dilimi ısırdığım yerin üzerinde gezdirdim. Sonrada usul usul emdim. Kollarımın arasındaki bedeni titredi. Elleri omuzlarımı kavradı. Dudaklarımızı birleştirdim. Alt dudağımı dişlerinin arasına alıp ısırdı. Acısı ile hırladım. Bu defa o acıyı almak için emdi. Geri çekildiğinde ikimizinde nefesleri kısık kısıktı.
"Alparslan?"
"Alparslan'ın canı?"
Anlını anlıma dayadı. Eli yanağımı okşadı.
" Sen dönene kadar seni burda bekliycem. İşini çabuk bitir."
Benim küçük kadınım. Ben şimdi bu kadını sevmeyip ne yapayım.
"Güzelim. Çok yorgunsun. Eve git dinlen ben gelirim."
"Olmaz. Bekliycem. Hem zaten sen olmadan uyuyamam ki."
Dudaklarımı son defa anlına bastırdım.
"Çabuk dön"
"Kuş gibi uçarak gider gelirim."
Gülüşü büyüdü. Bende el mecbur albayın yanına gittim. Raporları ona arz ettiğimde yaklaşık iki saat geçmişti. Adımlarım olabildiğince hızlı şekilde odama ilerledi. Kapıyı açtığımda kafasını masama dayamış uyuyordu. Güzelim benim. Çok yorulmuştu. Ellerim saçlarına gitti. Başının altındaki kola yüzünü sürttü.
"Bebeğim."
"Yüzbaşı "
Mırıldandı. Ama gözleri açılmadı.
"Kurban olduğum hadi evimize gidelim."
Gözleri aralandı. Ayağa kalkıp kollarını boynuma sardı. Dudaklarını kulağımın altına bastırdı.
Geri çekildiğinde gözleri yarı açıktı.
"Hadi gidelim."
Ellerimizi kenetledim. Önce odadan sonrada karargahtan çıktık. İkimizde onun dairesine geçtik. Benim kıyafetlerim yoktu. O ise kendi isteği ile yarı çıplak şekilde yatağa girdik. Uzanır uzanmaz koynuma aldım. Kollarım çıplak belini sardı. Başını boynuma gömdü. Kollarım daha çok sıkılaştı.çok geçmeden düzenli nefes alışlarını hissettim çok yorulmuştu. Canımın canı. Saçlarına son defa dudaklarımı bastırdım. Sonrasında kendimi karanlığa bıraktım....
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
233.3k Okunma |
21.38k Oy |
0 Takip |
162 Bölümlü Kitap |