98. Bölüm

97. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

EFLAL KARCA

 

Etrafta sanki ölüm sessizliği vardı. Suriye sınırına bir üst noktası kurucaktık yanımızda bir manga Mehmetçik vardı. Gözlerim az ilerde Karan komutan ile bir şeyler konuşan adama kaydı. Karan komutan ne dedi bilmiyorum ama kısa bir an bakışları bana kaydı. Yüzüne en güzelinden bir tebessüm yerleşti. Mavileri karanlıktan dolayı tam görünmüyordu. Yaklaşık iki haftadır burdaydık. Yaklaşık iki haftadır kokusunu doyasıya soluyamıyor, sarılamıyorum. Öyle özledim ki. Bir insan bir insanı yanındayken nasıl özler. Bizimkiler mehmetçikle ortada oturmuş sohbet ediyordu. Gündüzde birbirleri ile karşılaşma yapmışlardı. Bilek güreşi yarışını bizim Dursun kazanmıştı. Ve yaklaşık yarım gündür durmadan övünüyordu. Bakışlarım karanlık geceyi aydınlatan yıldızlara daldı. Bir kaç dakikadan sonra sessizlik oluştu. Az ilerimdeki kalabalığa tekrar baktım. Birkaç dakika sonra bağlamanın yanık sesi duyuldu. Çalan türkü kalbime işledi. Söyleyen erin sesi çok yanıktı. Yanımdaki hareketlilik ile bakışlarım oraya kaydı.

"Can telef ediyor gül Acem kızı"

Sevdiğim gözler bana bakıyordu. Hemen dibime çöktü.

"Seni seven oğlan neylesin malı."

Gözleri gözlerime kenetlendi.

Şarkının nakaratını gözlerime bakarak tekrar etti.

"Burnu fındık. Ağzı kahve fincanı. Şeker mi şerbet mi bal Acem kızı."

Gözlerine büyülenmiştim. Nasıl bir sevdaydı ya Rab. Sevdadan delirmek bu muydu.

"Bakma öyle."

"Nasıl?"

"Böyle işte. Bakma öyle yüzbaşı. Etrafta çok insan var ,görevdeyiz. Sarılamıyorum. Kokunu dolu dolu soluyamıyorum."

Bir şey demedi sadece baktı. Ve ben bilmem gereken her şeyi o bakışlardan okudum. Kalbimiz birdi bizim. Duyulan alkış sesi ile bakışlarımız ayrıldı.

"Lâl'im. "

Sesi ile tekrar ona döndüm.

"Öyle bir nakşettin ki yüreğime ,gayrı kurtuluşum yok. Bu kadar sevmenin mümkün olabileceğini bilmiyordum. Seninle öğrendim."

"Yüreğim yüreğine rehin yüzbaşı. Sen benim en güzel esaretimsin. "

Yüzünde öyle güzel bir gülüş peyda oldu ki. Daha fazla yanında durmadım. Nöbet sırası bendeydi. Elime tüfeğimi alıp etrafı kolaçan etmeye çıktım. Benim dışımda ileri mevzilerde üç asker vardı. Etraf çok karanlıktı. Kayalıkları tırmandım. Burayı sevmemiştim. Fazla pusluydu. Burası bizim için önemli bir noktaydı. Gözlerim rüzgarda dalgalanan nazlıya kaydı. Gökte tek bir ay yoktu. Kırmızılar içinde nazlı nazlı dalgalanan bayrağıma baktım. Onun dalgalandığı her yer vatanımdı. O varsa gurbetlik yoktu. Birden kulağıma dolan silah sesleri ile neye uğradığımı şaşırdım. Bulunduğum kayanın ardına iyice sindim. Tüfeğimi kayaya sabitleyip demin çıktığım kamp alanını gözlemledim. Bir gurup teröristin elinde üç tane jandarma vardı. Başlarına silah dayadıkları için bizimkiler hiç bir şey yapamadı. Lan Mehmetçiğe dokunulur mu be... Şerefsizler. Bizimkiler mecburen silahları bıraktı. Teslim olmuşlardı. Hepsinin ellerini bağladılar. Gözlerim hemen Alparslan'ı aradı. Onunda ellerini bağladılar. Sinan ve Devran'ın ortasında dizlerinin üzerine çöktürüldü. Allahım ben nasıl onları kurtaracaktım. Aldığım nefesi ağzımdan geri verdim. Düşün Eflal. Düşün kuzgun Düşün. Onları ordan sağ almalısın hiç birinin burnu bile kanamamalı. Çok kalabalık değillerdi. On kişi varlardı. Şayet o askerleri tutsak etmeselerdi karşımızda bir kaç dakikadan fazla şansları yoktu. Öne çıkıp Alparslan'ın çenesini eli ile sıkan sakkalı bir adam ele başları olmalıydı. Bizimkileri derdest edince diğer adamlarını etrafa yaydı. Dört kişi yanında durdu. İkisi bizimkilerin başına silah dayamıştı. Diğer ikisi her iki yanında duruyordu. Bulunduğum mevziden yavaşça aşağı indim. Silah kullanamazdım. Bir kayaya yaslanmış olan adama arkadan yavaşça yaklaşıp boynunu hızla çevirdim. Çıkan kemik sesi ile elimi çektim. Boynu kırılınca leşi ayaklarımın dibine yığıldı. Sağ tarafa doğru ilerledim. Ağaç dibinde biri pusuya yatmıştı. Elime küçük bir taş alıp biraz ilerisine attım. Dikkati dağılınca hızla bir elim ile ağzını kapadım. Diğer elim ile boynunu kestim. Duyduğum sesler ile birinin bana doğru geldiğini anladım. Hemen ağaca tırmandım. Bir kaç saniye sonra adam ağacın dibinde göründü. Silahını etrafa doğrulttu. Arkası ağacın gövdesine dönüktü. Bacaklarımı bir dala dolayıp kendimi sırt üstü aşağıya sarkıttım. Adam daha beni fark etmeden boğazından kanlar fışkırmaya başladı. Adam yere yığılınca bende kendimi yere bıraktım. Yüzüme kanı sıçramıştı. Geriye son bir adam kaldı. Sonrasını silahla uzaktan indirebilirdim. İlerlemeye başladım. Nerdeydi bu piç soyu. Bir kaç adımdan sonra elimdeki bıçağa biri tekme attı. Gelen darbe ile elimdeki kasatura yere düştü.

"Bak hele sende benim kısmetimsin hee"

Adam gevşekçe konuşmaya devam ederken. Kendi etrafımda hızla dönüp silahına tekme attım. Silahı düşünce yüzüme yumruk attı. Bende hızla üzerine koştum. Ayağımı yanımdaki kayaya yaslayıp destek aldım. Yumruğum adamın burnuna indi. Sanırım kırıldı. Neyse dert değil kırılacak daha çok kemik var. Yerinde doğrulmadan omuzlarına çıkıp bacaklarımı boynuna sardım. Hareketleri kısıtlandı. Bununla fazla uğraşmıştım. Daha fazla beklemeden onunda boynunu kırdım. Adam yere devrilmeden kendimi üzerinden attım. Yerde takla atıp doğruldum. Bu sonuncusuydu. Tam ordan uzaklaşıyordum ki telsizden ses duyuldu.

"Ula nerdesiniz ?"

Telsizi elime alıp istediği cevabı ben verdim.

"Seninki cehenneme kadar gitti. Seni de çağırıyor."

"Kimsin lan sen"

"Azrail"

Daha fazla bir şey söylemedim. Telsizi kayaya çarpınca parçaları etrafa dağıldı. Hızla kendime onları net görebileceğim bir mevzi buldum. Silahın dürbününden onları kolaçan ettim. Demin konuştuğum it delirmişti. Adımları Alparslan'a ilerledi. Yüzüne hızla yumruk attı. Şerefsiz piç. Benim sevdiğime vurmanın cezasını pahalıya kesecektim. Alparslan ise yediği yumruğa rağmen güldü. Adam yüzüne öylece baktı. Alparslan bir şeyler söyledi. Ama bu mesafeden okuyamadım. İlk önce adamın sağındakini indirdim. Sonra hızla solundakini. Diğer ikisi etrafı tararken onlarda nasibine düşeni aldı. Geriye o it kalmıştı. Elinde silahıyla etrafa bakınıyordu. Korkak bakışlarını burdan bile okuyabiliyordum. Demin Alparslan'a vuran eline sıktım. Acı çığlığını burdan bile duyabiliyordum. Gerisini yüzbaşıya bıraktım. Elleri bağlı olmasına rağmen yerinden kalktı. Kendinden emin adımları. O itin üzerine doğru ilerledi. Sağdan ona doğru gelen iki kişi çıktı. Silahlarını ona doğrultmaları ile hızla harekete geçtim. Ben nefes aldıkça kimse kocama yanaşamazdı bile. Onlar nişan alamadan kafalarına birer tane sıktım. Bu esnada Alparslan bir kere bile onlara bakmamıştı. Dikkati demin elinden vurduğum sürüngendeydi. Diğerleri bir an endişelenselerde ben onları indirince şokla baka kalmışlardı. Ama o bir an bile tereddüt etmemişti. Ona her ne olursa olsun kimseyi yaklaştırmayacağımı biliyordu. Adamın dibine gelince yüzüne tekmesini geçirdi. Şerefsiz aldığı darbe ile yere devrildi. Üzerine gidip. Ellerini boynuna sardı. Bir kaç dakikadan sonra adam debelenmeyi bırakmıştı. Alparslan adamın üzerinden kalkıp benim olduğum yöne döndü. İşaret ve baş parmağını birleştirip başına değdirip indirdi. Artık bunun anlamını iyi biliyordum.

"Eyvallah hatun"

Diyordu. Dudaklarım kıvrıldı. Yerimden doğrulup onlara doğru gittim.

Yanlarına vardığımda ellerindeki iplerden kurtulmaya çalışıyorlardı. Bende bacağımdaki kasaturayı çıkarıp ona ilerledim. Ellerini öne doğru uzattı. Sıcaklığını bu mesafeden bile duyabiliyordum. İçim titredi. Dudaklarında gülüş peyda oldu. Allahım bir sarılsam. Çok mu ayıp olurdu. İpleri hızla kestim.

"Hatun?"

Bakışlarımı yüzüne kaldırdım. Gözleri fazla anlamlı bakıyordu.

"Bakma şöyle be adam. Zaten zor duruyorum. Bir sarılsam. Kokunu bir nefeslik alsam. Sanki tüm derdim bitecek."

Gülüşü dahada genişledi.

"Yüzbaşı Allah rızası için gülme. Bak Demin neler oldu. Ama benim derdim sana bir kere sarılmak. Ne yapayım. Bir sarsan. Bir soluklansam. Dinerdi tüm yorgunluğum."

Boğazını temizledi. Sonrada diğerlerinin duyacağı şekilde

"Üsteğmen benimle gel. Albaya saldırı hakkında bilgi vericez."

İçimden ona en güzel övgülerimi saydım. Benim derdim neydi. Adam benden ne istiyordu. Artık nasıl bakıyorsam gülüşü her geçen saniye daha fazla genişledi. Sonrasında arkasını dönüp çadıra doğru ilerledi.

"Rapormuş. Eve bir gidelim. Ben sana gösteririm raporu..."

Daha fazla oyalanmadan söylenerek peşine takıldım. Adımlarım peşinden gitti. İçeri adımımı atar atmaz kendimi kollarında buldum. Kolları belime sımsıkı sarıldı. Üzerimden şoku atar atmaz bende kollarımı boynuna sardım. Burnumu boynuna gömdüm. Kokusu ciğerlerime doldu. Saçlarıma , boynuma dudaklarını bastırdı.

"Lâl'im... Nefesim.... Canımın canı. "

Kollarımı biraz daha sıktım. Kendime bastırdım bedenini.

"Yüzbaşı ne zaman dönücez. Ben sana sarılmayı bile çok özlüyorum. Yetmiyor yüzbaşı. Kokun, sıcaklığın yetmiyor."

Dudaklarımı boynuna bastırdım. Ellerim ensesindeki saçları okşadı. Kendini geri çekti. Biri gelebilirdi. Elini yanağıma koydu. Başımı avucuna yasladım.

"Az kaldı canımın canı. Sabır. Biliyorum zor. Ama sabır. "

"Allah şahidim, Eyüp değilim lakin sevdan için, senin için öyle sabrettim. Özlemek ne illet bir şeymiş. Yüzbaşı bu nasıl bir sevda ki yanımdaki seni özler oldum. Üzerimden kurşunlar geçerken tek derdim bir nefeslik kokun oldu."

İki elini yanaklarıma koydu. Anlıma dudaklarını bastırdı. Bir kaç saniye bekledi.

"Bir bilsen. Bir bilsen... nefesim sen olmuşsun. Ne zor bir bilsen. Lakin ne gelir elden sabretmekten başka"

Başımı salladım. Elimden tutup telsize doğru ilerledi. Sanırım romantik kısım buraya kadardı. Şimdi görev kısmına geçmiştik....

 

Bölüm : 04.01.2025 22:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Tuba eye / KUZGUN / 97. Bölüm
Tuba eye
KUZGUN

233.3k Okunma

21.38k Oy

0 Takip
162
Bölümlü Kitap
KUZGUN2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm5. Bölüm6. Bölüm7. Bölüm8. Bölüm9. Bölüm10. Bölüm11. Bölüm12. Bölüm13. Bölüm14. Bölüm15. Bölüm16. Bölüm17. Bölüm18. Bölüm19. Bölüm20. Bölüm21. Bölüm22. Bölüm23. Bölüm24. Bölüm25. Bölüm26. Bölüm27. Bölüm28. Bölüm29. Bölüm30. Bölüm31. Bölüm32. Bölüm33. Bölüm34. Bölüm35. Bölüm36. Bölüm37. Bölüm38. Bölüm39. Bölüm40. Bölüm41. Bölüm42. Bölüm43. Bölüm44. Bölüm45. Bölüm46. Bölüm47. Bölüm48. Bölüm49. Bölüm50. Bölüm51. Bölüm52. Bölüm53. Bölüm54. Bölüm55. Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm61. Bölüm62. Bölüm63. Bölüm64. Bölüm65. Bölüm66. Bölüm67. Bölüm68. Bölüm69. Bölüm70. Bölüm71. Bölüm72. Bölüm73. Bölüm74. Bölüm75. Bölüm76. Bölüm77. Bölüm78. Bölüm79. Bölüm80. Bölüm81. Bölüm82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm85. Bölüm86. Bölüm87. Bölüm88. Bölüm89. Bölüm90. Bölüm91. Bölüm92. Bölüm93. Bölüm94. Bölüm95. Bölüm96. Bölüm97. Bölüm98. Bölüm99. Bölüm100. Bölüm101. Bölüm102. Bölüm103. Bölüm104. Bölüm105. Bölüm106. Bölüm107. Bölüm108. Bölüm109.Bölüm110. Bölüm111. Bölüm112. Bölüm113. Bölüm114. Bölüm115. Bölüm116. Bölüm117. Bölüm119. Bölüm120. Bölüm121. Bölüm122. Bölüm123. Bölüm124. Bölüm125. Bölüm126. Bölüm127. Bölüm128. Bölüm129. Bölüm130. Bölüm131. Bölüm132. Bölüm133. Bölüm134. Bölüm135. Bölüm136. Bölüm137. Bölüm138. Bölüm139. Bölüm140. Bölüm141. Bölüm142. Bölüm143. Bölüm144. Bölüm145. Bölüm146. Bölüm147. Bölüm148. Bölüm149. Bölüm150. Bölüm151. Bölüm152. Bölüm153. Bölüm154. Bölüm155. Bölüm156. Bölüm157. Bölüm158. Bölüm159. Bölüm160. Bölüm161. Bölüm162. Bölüm163. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...